Uzun yol...
Mola zamanı, bir çeyrek iki tam mevsim arası...
Kol kola adımların yalnızlığa ince bir çentik attığı, beklentilerin kalbe zarar olduğu donuk dakikalar...
"Söylesene, hangi kapısından geçeceksin kulaklarımda uğuldayan sensizliğin?"
Küçük ve masum sessizliklerin, gittikçe kırbaç etkisi yaratan çemberi daralıyor…
Sayısız darbelerin arasından sıyırabileceğim gün doğumu, zifiri karanlıkla ortak çalışıyor; ve ben hangi sayfanın yırtılıp bir tarafa atılan parçasıyım, çözemiyorum… Kemik uçlarıma yerleşen dermansızlığın yazgısı, tek cümlede atılmış meğer! Artık bir imza yok!!
"Korkma sen giderken kapı aralığından sana bakmaz gözlerim; çıkarken yalnızca sıkıca ört üzerimi…"
İki şarkı arası bocalıyorum…
Uzuvlarımdan bana kalan durgunluğun çözüleceği zamana direnmek nafile..
Belki de baharı beklerken kışı unuttuğumuzdan oldu tüm bunlar…
Şeridin bomboş olduğunu düşünürken, tali yollardan vurgun yedik…
Ki vurgunu kâğıda çizmek bu kadar zorken…
"İçimdeki kavgamın tenimde açtığı yaraları görmezlikten gelme; çivi bile duvara sokarken bedenini, kendinden bir şey verir…"
...
Yine de sargısı boldur düşlerimin, düşüşlerin geçirgen olduğu bir atlasta... Henüz yolun başındayken dudaklarımın kenarına bıraktığın kokunla, karı delen bir güneşin bakışlarıma düştüğü yerden, sana dokunuyorum...
Şehir ayrılıkları sürtse de bedenimi, birgüne dair inadına bekliyorum geleceğimizi...
"Kıskaçlarını açmış zamanın törpülediği yüreğimden akıp gitti sensizlik...
Bir tutam ayrılık da olsa aşkı perçinleyen, içimdeki sana emanet ediyorum ben’imi...."
"İçimdeki gülümsemelerin
senli sebeplerini
kucaklıyorum yüreğimde..
yan yana ömür geçirecek,
iki ilmeğiz tek bedende.
Düşünü gerçek yapan
nedenlerine tutun..
ben onlarla uyanıyorum
her sabah kollarında..."
Mola zamanı, bir çeyrek iki tam mevsim arası...
Kol kola adımların yalnızlığa ince bir çentik attığı, beklentilerin kalbe zarar olduğu donuk dakikalar...
"Söylesene, hangi kapısından geçeceksin kulaklarımda uğuldayan sensizliğin?"
Küçük ve masum sessizliklerin, gittikçe kırbaç etkisi yaratan çemberi daralıyor…
Sayısız darbelerin arasından sıyırabileceğim gün doğumu, zifiri karanlıkla ortak çalışıyor; ve ben hangi sayfanın yırtılıp bir tarafa atılan parçasıyım, çözemiyorum… Kemik uçlarıma yerleşen dermansızlığın yazgısı, tek cümlede atılmış meğer! Artık bir imza yok!!
"Korkma sen giderken kapı aralığından sana bakmaz gözlerim; çıkarken yalnızca sıkıca ört üzerimi…"
İki şarkı arası bocalıyorum…
Uzuvlarımdan bana kalan durgunluğun çözüleceği zamana direnmek nafile..
Belki de baharı beklerken kışı unuttuğumuzdan oldu tüm bunlar…
Şeridin bomboş olduğunu düşünürken, tali yollardan vurgun yedik…
Ki vurgunu kâğıda çizmek bu kadar zorken…
"İçimdeki kavgamın tenimde açtığı yaraları görmezlikten gelme; çivi bile duvara sokarken bedenini, kendinden bir şey verir…"
...
Yine de sargısı boldur düşlerimin, düşüşlerin geçirgen olduğu bir atlasta... Henüz yolun başındayken dudaklarımın kenarına bıraktığın kokunla, karı delen bir güneşin bakışlarıma düştüğü yerden, sana dokunuyorum...
Şehir ayrılıkları sürtse de bedenimi, birgüne dair inadına bekliyorum geleceğimizi...
"Kıskaçlarını açmış zamanın törpülediği yüreğimden akıp gitti sensizlik...
Bir tutam ayrılık da olsa aşkı perçinleyen, içimdeki sana emanet ediyorum ben’imi...."
"İçimdeki gülümsemelerin
senli sebeplerini
kucaklıyorum yüreğimde..
yan yana ömür geçirecek,
iki ilmeğiz tek bedende.
Düşünü gerçek yapan
nedenlerine tutun..
ben onlarla uyanıyorum
her sabah kollarında..."