Atatürk olmasa bugün Hazreti Muhammed'in mezarı da olmayacaktı.
Gazeteci Can ATAKLI bu gün VATAN daki köşesinde açıkladı.
Prof. Nevzat Yalçıntaş 'Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı.
Atatürk sıranın Hazreti Muhammed'in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek,
'Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim' demişti.
Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed'in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi' dedi.
Olayın kısaca özeti şöyle:
Prof.Nevzat Yalçıntaş, 12 Eylül askeri darbe döneminde sahte Atatürkçü(!) paşalarca İLİM KURULU'nun başına getirilmiş ve Atatürk'ün 100.doğum yılı nedeniyle bir program hazırlıyor.
Dış İşleri Bakanlığında arşivleri çok iyi bilen bir görevli (Münir bey) kendisine çok önemli bir belge ulaştırıyor.
Belge Atatürk tarafından 1926 yılında Suudi Kralına gönderilmiş bir telgraf metni.Bu telgrafta:
'Hazreti Muhammed'in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim' anlamına gelen cümleler vardı.'
Bu telgraf üzerine Peygamberin mezarı yıkılmaktan kurtuluyor.Mezar şuanda dünyanın en büyük camisi olan 600 bin kişinin bir anda namaz kıldığı Mescidi Nebevi'nin içinde.
Bu belge zamanın Dış İşleri Bakanı İlter Türkmen ve 12 Eylül darbeci generalleri tarafından da öğreniliyor.
İlter Türkmen biliyorsunuz şimdi AKP'nin dış işlerindeki akıl hocası ve BOP'un ateşli savunularından biri.
Peki bu belge ortaya çıkınca Atatürkçü(!) paşalar ne yapıyor.Bu belgeyi dünyaya ilan mı ediyorlar?
Hayır.Bu belgeyi nasıl gözlerden saklarız diye bir telaş içine giriyorlar.
Sonunda bu belge şimdi kitapçılarda tek nüshası bile olmayan Atatürk için yazılmış tuğla kalınlığında bir kitabın içine gizlice konuyor.
Yani gizleniyor.
Atatürk'ten korkuları o kadar büyük ki ihanetleri ancak bu kadar olabiliyor.
Prof.Yaşar Nuri Öztürk te bu belgeden haberdar oluyor ve milletvekilliği döneminde arşivde bu belgeye ulaşmak istiyor.
Ancak Dış İşleri Bakanı Ali Babacan buna izin vermiyor.
Nedenini Yaşar Nuri Öztürk şu sözlerle açıklıyor:
'Atatürk'ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır. Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile yapabiliyor. Dincilerle İslamı reddedenler bu noktada birleşebiliyor.'
Haberin ayrıntısını Can ATAKLI nın yazısından öğrenebilirsiniz.
Bu haber elbette bir çoğumuz için hiç şaşırtıcı değil.BOP'un gizli yada açık işbirlikçilerinin yapacağı işler bunlar.
Ancak bu tarihi gerçeği bilmek te çok önemli.
Bu haberi okurken büyük ozanımız Ahmet ARİF'in şu dizeleri aklıma geldi.
''Bunlar engerekler ve çiyanlardır.
Bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır.
Tanı bunları tanı da büyü.''
Gazeteci Can ATAKLI bu gün VATAN daki köşesinde açıkladı.
Prof. Nevzat Yalçıntaş 'Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı.
Atatürk sıranın Hazreti Muhammed'in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek,
'Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim' demişti.
Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed'in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi' dedi.
Olayın kısaca özeti şöyle:
Prof.Nevzat Yalçıntaş, 12 Eylül askeri darbe döneminde sahte Atatürkçü(!) paşalarca İLİM KURULU'nun başına getirilmiş ve Atatürk'ün 100.doğum yılı nedeniyle bir program hazırlıyor.
Dış İşleri Bakanlığında arşivleri çok iyi bilen bir görevli (Münir bey) kendisine çok önemli bir belge ulaştırıyor.
Belge Atatürk tarafından 1926 yılında Suudi Kralına gönderilmiş bir telgraf metni.Bu telgrafta:
'Hazreti Muhammed'in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim' anlamına gelen cümleler vardı.'
Bu telgraf üzerine Peygamberin mezarı yıkılmaktan kurtuluyor.Mezar şuanda dünyanın en büyük camisi olan 600 bin kişinin bir anda namaz kıldığı Mescidi Nebevi'nin içinde.
Bu belge zamanın Dış İşleri Bakanı İlter Türkmen ve 12 Eylül darbeci generalleri tarafından da öğreniliyor.
İlter Türkmen biliyorsunuz şimdi AKP'nin dış işlerindeki akıl hocası ve BOP'un ateşli savunularından biri.
Peki bu belge ortaya çıkınca Atatürkçü(!) paşalar ne yapıyor.Bu belgeyi dünyaya ilan mı ediyorlar?
Hayır.Bu belgeyi nasıl gözlerden saklarız diye bir telaş içine giriyorlar.
Sonunda bu belge şimdi kitapçılarda tek nüshası bile olmayan Atatürk için yazılmış tuğla kalınlığında bir kitabın içine gizlice konuyor.
Yani gizleniyor.
Atatürk'ten korkuları o kadar büyük ki ihanetleri ancak bu kadar olabiliyor.
Prof.Yaşar Nuri Öztürk te bu belgeden haberdar oluyor ve milletvekilliği döneminde arşivde bu belgeye ulaşmak istiyor.
Ancak Dış İşleri Bakanı Ali Babacan buna izin vermiyor.
Nedenini Yaşar Nuri Öztürk şu sözlerle açıklıyor:
'Atatürk'ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır. Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile yapabiliyor. Dincilerle İslamı reddedenler bu noktada birleşebiliyor.'
Haberin ayrıntısını Can ATAKLI nın yazısından öğrenebilirsiniz.
Bu haber elbette bir çoğumuz için hiç şaşırtıcı değil.BOP'un gizli yada açık işbirlikçilerinin yapacağı işler bunlar.
Ancak bu tarihi gerçeği bilmek te çok önemli.
Bu haberi okurken büyük ozanımız Ahmet ARİF'in şu dizeleri aklıma geldi.
''Bunlar engerekler ve çiyanlardır.
Bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır.
Tanı bunları tanı da büyü.''