Siyah Kan
Yazarı: Jean-Christophe Grangé
Çevirmen: Şevket Deniz
Yayınevi: Doğan Kitap
Basım Tarihi: Mayıs 2005
Sayfa Sayısı: 464
Orijinal adı ve dili: La Ligne Noir - Fransızca
Orijinal yayın yılı: 2004
Yazarı: Jean-Christophe Grangé
Çevirmen: Şevket Deniz
Yayınevi: Doğan Kitap
Basım Tarihi: Mayıs 2005
Sayfa Sayısı: 464
Orijinal adı ve dili: La Ligne Noir - Fransızca
Orijinal yayın yılı: 2004
KİTAP HAKKINDA
J. C. Grangé yine işbaşında. 2003 yılında çıkardığı romanı "Kurtlar İmparatorluğu"yla hem dünyada hem de ülkemizde ününe ün katan Grange yeni kitabıyla Türkçe’de. Yine kanlı, yine delice, yine korkutucu bir roman var karşımızda: "Siyah Kan".Yazarın bir yıl gibi kısa bir sürede kaleme aldığı kitap serbest dalış şampiyonu bir katil ile eski paparazzi, kötülük fikrine ve kaynağına takıntılı bir gazeteciyi karşı karşıya getiriyor. Katil hapiste… Ama daha önce Kamboçya, Tayland, Malezya’da kan dökmüş. Kadınların kanı… Gazetecinin onunla temasa geçmek için oynadığı oyun romanın temelini oluşturuyor. Ama katil bu yemi bir süre sonra yutmuyor. İşte gerçek heyecan da orada başlıyor. Kim av, kim avcı, birbirine karışıyor. Grangé hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir roman "Siyah Kan". Paris’ten Asya’ya doğru deliliğin sınırında bir yolculuk… Dört yüz küsur sayfalık gerilimli bir kâbus… Çok çekici… Yazarın ustalığı kendini bir kez daha çarpıcı bir şekilde gösteriyor. "Siyah Kan"ı okurken kötülüğün ve kötülerin dünyasına doğru nefes nefese bir koşu tutturduğunuzu fark ediyorsunuz. Bu çılgınca koşuya karşı koymak imkansız!
Kitaptan
Güneydoğu Asya’da, Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır.
Siyah kanla çizilmiş bir yol.
Korkunun ve ölümün hakim olduğu bir yol.
Paris. İlk temas. Kuala Lumpur. Hayat Yolu. Uçuşan ve Çoğalan. Sonsuzluğun İşaretleri. Kamboçya. Bal ve Fresk. Tayland. Arınma Odası. Dünyadan soyutlanmış bu mekanda neler olduğunu anlayacaksınız! Bangkok. Gerçeğin Rengi aynı zamanda Yalanın da Rengi’dir!
Ve Paris. Her şey sona ermedi, yeni başlıyor.
Çabuk saklan, Baba geliyor!
OKUR YORUMU
" Hiç havasızlıktan boğulmuş bir kimsenin kanının rengini merak ettiniz mi? Ya da bir kavanoz balın ne gibi zararlar verebileceğini? Siyah Kan'ı kitapçıda gördüğümde bunların ilginç gelebileceğini tahmin etmiyordum. Ama kitabı okudukça ürperdim. Katilin cinayet ritüeli beni şok etti. Gerçek dışı bir durum söz konusu değil ve baştan sona kadar tutarlı bir anlatım. Jean-Christophe Grangé, Gerilim / Macera türünde ne kadar usta olduğunu bir kez daha kanıtladı. " Aslında bir "bünye" meselesi bu kitabı okumak. Hani kan görmeye dayanamayanlarımız vardır. Siyah Kan'dan sonra artık kan kelimesini okumaya da dayanamaz hale geliyorsunuz. Ama kendini de bir çırpıda okutan bir roman. Aklın sınırlarını çoktan aşmış bir seri katil ve "olamaaazzz" dedirten cinayetler.. Siyah Kan, Fransız yazarın 5. kitabı. Diğerleri gibi bu da bir anda bestseller listelerinde zirveye yerleşmeyi başardı. Kitabın Fransızca ismi "La Ligne Noire". İngilizce baskılarında ise "Black Line" olarak geçiyor. Her ikisi de dilimize "Siyah Yol" olarak çevrilebilir. Ancak ülkemizde yayımlanan baskısında kitabın ismi "Siyah Kan" olarak geçiyor. Mantıklı bir isimlendirme olmuş. Çünkü kitap boyunca siyah kan ve günahlardan arınma arasındaki ilişki, törensel ve kriminal bir bakış açısı ile verilmiş. Artık seri katil filmlerinde ya da kitaplarında alışageldiğimiz gibi; katilin kimliğinin başlarda saklanması ve sonrasında ise kahramanlarımızın bu esrarengiz kişiliği ortaya çıkarması gibi bir durum söz konusu değil. Yazar daha kitabın ilk sayfalarında katille ve "akıl almaz" cinayet ritüeliyle yüzleştiriyor bizi. Tabi ilk başta okuyucunun kafası soru işaretleriyle doluyor. Sonra sonra anlıyoruz korkunç gerçeği. Müstehcenlik ve vahşet ilginç şekilde bir araya getirilmiş. Ve gayet başarılı da bir birliktelik olmuş. Bir seri katilin cinayetlerinin arkasında temel itki nedir? Kitapta Marc Dupeyrat adlı gazetecimizde bu sorunun cevabını arıyor. Bahsi geçen katil ise Jacques Reverdi kimliğinde. (Masum bir isim gibi görünüyor..) Tabi söz konusu olan bir macera romanı ise kahramanımızın (Marc) yanına bir de bayan karakter lazım. O da Hatica isminde bir manken. Marc cinayet itkisini öğrenmeye çalışırken aklına hapishanedeki Reverdi ile temas kurmak geliyor. Bir bayan kılığında (Sahte bayan ismi Elizabeth, sahte fotoğrafı ise Hatica'ya ait..) mektup yollamaya başlıyor azılı katilimize. Hemen şunu belirteyimki yazar bu katile aşırı bir zeka yüklemiş. Oldukça kurnaz. Ve de planlı çalışıyor. Geçmişinde serbest dalışta birçok rekora imza atmış olan Reverdi "Elizabeth" den gelen bu mektupları okuyor ve sonra aklına bir oyun oynamak geliyor. Kendisine cinayet işleten duyguyu bu kıza (Marc'a) bizzat yaşatacak. Böylece Güney Doğu Asya'ya bir yolculuk başlıyor. Katil mektuplaşmalarla Marc'ı cinayet işlediği yerlere götürüyor ve sırlarını anlamasını sağlıyor. Romanın sonlarında Marc Dupeyrat'ı bu sırların hepsini anlamış olarak görüyoruz. Hem de bu konuda bir kitap yazacak kadar.. Çığlık filmini izleyenleriniz bilir. Film içinde film çekilir. Ve çekilen bu filmin ismi de Çığlık'tır. Bu romanda da benzeri bir durum var. Kahramanımız bir kitap yazmaya başlıyor. Ve yazdığı kitabın ismi de Siyah Kan. Kısa süre de çok satanlara yerleşiyor. Ancak baştan beri korktuğu şey başına geliyor. İdama mahkum olan Reverdi olay yeri tatbikatı sırasında kaçmayı başarıyor. Ve bilin bakalım nereye gidiyor? Sırlarını çalıp tüm dünyayla paylaşan Marc'ın ve sahte kimliğindeki fotoğrafın sahibi Hatica'nın yaşadığı yere, Paris'e! Marc'ı ve Hatica'yı bir korku sarıyor tabiki. Ölüm korkusu. Biraz ilerleyince de unutulmaz bir sahne (sayfa) ile karşılaşıyorsunuz. Jacques Reverdi, Marc ve Hatica'yı yakalamış, bir oda da tam karşılarında oturuyor. Tabiki korkunç cinayetlerine yenilerini eklemek için. (Eminim Marc işte o anda merak ettiği cinayet itkisini anlamıştır..) Ama kurtuluyorlar. Mantıklı bir biçimde. Hani yoksa yazar kurguya uydurmak için saçmalamış derdik. Ancak burada da gayet başarılı. Derken polis kaçmaya çalışan Reverdi'yi öldürüyor. Bundan sonra bende rahat bir nefes aldım. Ama halen kitabın bitmesine yaklaşık 50 sayfa vardı. Tekrar bir huzursuzluk kapladı içimi. Ve ilerleyen sayfalarda ne oldu dersiniz? Şu söz konusu "cinayet itkisi" ni anlayan Marc, meğer bir katilmiş. Hemde Reverdi'nin hayranı bir katil! (O andan itibaren Marc bizim kahramanımız değildir artık Üstelik öldürmeyi düşündüğü kişilerin başında da güzeller güzeli Hatica geliyormuş! Kitabın özeti böyle. Okurken tuttuğum notlarıma baktığımda birkaç önemli noktayı daha hatırladım. Bunlardan biri Marc'ın kişilik betimlemesindeki eksiklik. İnanın uzun bir süre bu karakterin boyu, kilosu ve saçlarının rengi konusunda çelişkide kaldım. Ana karakteri zihninizde canlandıramayınca okumak nasıl bir hal alır tahmin edersiniz.. Bir diğer önemli nokta ise kitabın kapağı. Kırmızı arkaplan üzerinde siyah yazı ve çizim. Ancak bu çizim kandan çok sigara dumanı hissi uyandırdı bende. Fransızca baskısındaki kapağında cinayetlerin işlendiği ormanlık alan bulunuyor ve kitap için bu çok daha uygun olurdu. Son söz; jean-Christophe Grangé gerilim severler için kaçırılmayacak bir kitaba imza atmış. Seri katillerle ilgili yazılıp çizilecek bir şey kaldı mı diyenlere farklı tarzıyla güzel bir cevap.
YAZAR HAKKINDA
Fransız yazar Jean-Christophe Grangé 1961’de Paris’te doğdu. Serbest gazeteci olarak çeşitli haber ajansları ve gazeteler için çalıştı. "Paris-Match" için gezi-macera röportajları, "Figaro Magazine" için bilimsel röportajlar hazırladı. Leyleklerin göçü üzerine hazırladığı yazı dizisinden esinlenen "Leyleklerin Uçuşu" adlı ilk romanı 1994’te yayımlandı. Bu kitap sekiz bölümlük bir TV dizisi haline getirildi. Fransa’da 450 000 adet satan ve dünyada 20 dile çevrilen "Kızıl Nehirler" yazarın ikinci romanı. Grangé’nin üçüncü romanı "Taş Meclisi" ise eylül 2000’de çıktı ve yalnız Fransa’da kısa sürede 150 000 adet sattı. Mathieu Kassovitz tarafından filme çekilen ve başrollerini Jean Reno ve Vincent Cassel’in oynadığı "Kızıl Nehirler" Hollywood’u keşfetmek için iyi bir koz.