:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Düşünce Dünyasının AbideLeri.. (alfabetik Sırayla)
PesmisT GirL
#1
Düşünce Dünyasının Abideleri (Alfabetik Sıra ile)

[b]ABICHTvirgs.gif Johannes Heinrich:


(1712-1804) Alman düşünür. Felsefe sorunlarına eleştirici bir tutumla çözüm bulmayavirgs.gif ahlak ile doğal hukuku bağdaştırmaya çalıştı. Volkstadt' ta doğdu. Wilna' da öldü. İlk ve ortaöğrenimim doğduğu yerdevirgs.gif yükseköğrenimini Erlangen Üniversitesi' nde bitirdi. Önce ilk Çağ felsefesiyle ilgilendi sonra Kant ve Reinhold' un görüşlerini benimsedi. Daha sonra onlardan ayrı bir yol tuttu. Berlin Bilimler Akademisi' nin açtığı bir yarışmayavirgs.gif Leibniz-Wolff dönemi ¤¤¤¤fizik sorunlarıyla ilgili bir çalışma ile katıldıvirgs.gif ödül kazandı (1796). Erlangen Üniversitesi' nde felsefe okuttu. Arkadaşı Born ile Kant'ın felsefesini yayma amacını güden Neues Philosophisches Magazin zur Erlanterung des Kantischen Systems adlı bir dergi çıkardı (1789-1791). Abichtvirgs.gif felsefeye Kant' ın geliştirdiği sorunlar üzerinde çalışmaklavirgs.gif onlara yeni yorumlar aramakla girdivirgs.gif sonra bu yorumcu tutumu bırakarak ahlak ve doğal tüze sorunlarım incelemeye koyuldu. Ona göre doğal hukuk ile ahlak ilkeleri arasındavirgs.gif köken bakımındanvirgs.gif bağlantı vardır. Ahlakın değişmeyenvirgs.gif genel geçerlik taşıyan ilkeleri yalnız duyu verilerinden kaynaklanan bir bilginin ürünü değildir. Birtakım deney öncesi düzenleyici ilkeler de vardır. Bir bilgi varlığı olan insanvirgs.gif doğal olarakvirgs.gif özgürdür. Onun uyması gereken kurallar dışa dayalı düşünce ilkeleridir. Bilginin iki kaynağı vardır: Biri duyularla sağlanan ilk verilerdir. Bu veriler anlayış gücünde işlenirvirgs.gif yeni biçimler kazanarak bilgiye dönüşür. Öteki kaynak ise düşünme yeteneğidir. Bu yetenektevirgs.gif deney öncesivirgs.gif birtakım ilkeler vardır. Deney bilgisivirgs.gif duyu verilerinin bu ilkelere göre düzenlenip biçimlenmesiyle geçerlik kazanır. Usvirgs.gif tek yol göstericivirgs.gif denetleyicivirgs.gif düzenleyici yetenektirvirgs.gif yargı gücünün kaynağıdır. Bu nedenle bütün davranışların us ilkelerine uyması gerekir. Ahlaklı olmak us ilkelerine göre davranmaktır. Abicht istençvirgs.gif doğal hukukvirgs.gif mantıkvirgs.gif ahlakvirgs.gif bilgivirgs.gif ¤¤¤¤fizik konularında çalışmıştır. Bütün bu yapıtlarındavirgs.gif eleştirici bir yöntemin uygulandığı görülür. Onun felsefe alanında başlıca özelliği de sorunların çözümünde eleştiriye ağırlık vermesidir.

Kaynakça:
1) Türk ve Dünya Ünlüleri Ansıklopedisi (Anadolu Yayıncılık)
2) Filozoflar Ansıklopedisi (Cemil Sena)
[/b]
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#2
ADELHARD [ Bath'lı ]:


(1090-1160) İngiliz düşünür ve tanrıbilimci. Chartres Okulu' na bağlıdır. Öz-biçim sorununun çözümünde Aristoteles ile Platon' u bağdaştırmaya çalışmıştır. Bath' da doğduvirgs.gif Bristol' da öldü. İlköğrenimini doğduğu yerde gördükten sonra Fransa' ya gittivirgs.gif yükseköğrenimi bitirdi. Sonra Laon' da Anselmus' un kurduğu okuldavirgs.gif bir süre öğretmenlik yaptı. İtalyavirgs.gif İspanyavirgs.gif Anadolu ve değişik Arap ülkelerini kapsayan uzun bir geziye çıktı. Yedi yıl süren bu geziden sonravirgs.gif Araplar' dan edindiği bilgileri tanıtmak amacıyla İngiltere' ye döndü. Araplar' dan öğrendiği Eukleides' in Stoikheiai("İlkeler") adlı çalışmasınıvirgs.gif Arap bilginlerinin matematik ve gökbilimle ilgili değişik yapıtlarını çevirdi. Bu gezisi süresince edindiği bilgilerevirgs.gif sürdürdüğü çalışmalara dayanan Quaestiones Naturales ("Doğa Sorunları")virgs.gif De Eodem et Diverso ("Özdeşlik ve Çeşitlilik Üstüne") adlı yapıtlarını yazdı. Adelhardvirgs.gif felsefeye Arap düşünürlerinin çalışmalarını incelemeklevirgs.gif görüşlerini öğrenmekle girdi. Aristoteles ve Platon' un o dönemde bilinen yazılarını yorumlayan Arap bilginleri akıl ilkelerine dayanan ve genellikle Aristoteles mantığından kaynaklanan bir yöntemi benimsemişlerdi. Felsefe ve tanrıbilim sorunlarının yorumlanmasında uygulanan bu yöntemi benimseyen Adelhardvirgs.gif gelenekçi İngiliz tanrıbilimciliğine karşı çıktı. Tanrıbilim sorunlarının akılcı bir yöntemle çözümlenmesi gereğini ileri sürdü. Felsefe ile tanrıbilim sorunlarının belli bir "neden" kavramı üzerinde yoğunlaştığı görüşünü savundu. Ona göre bütün varlık türleri ve bilinen nesnelerin oluşumundavirgs.gif genel geçerlik taşıyanvirgs.gif belli bir neden vardır. Tanrı' nın yaratıcı gücü de bu ‘’neden" le bağlantılıdır. Tanrısal gücün belli bir "neden" e dayanması bir eksıklik değildir. Varlık kavramı altında toplanan bütün nesneleri yaratan Tanrıvirgs.gif belli bir "neden" e dayanmadan edemez. Tümel kavramlar tanrısal bir anlayış gücünde önceden vardır. Yaratılış eylemi bu kavramlara göredir ve onlardan sonradır. Bireysel anlayış gücü bu kavramların varlığınıvirgs.gif öncelliğinivirgs.gif düşünerek kavrayabilir. Algılamavirgs.gif bu tanrısal kavramların sınırlarını aşamaz. Bilginin kazanılmasında başlıca etken temel ilkeleri kavramaktır. Bu temel ilkelerin kavranması da matematik kurallarına göre davranmakla olabilir. Matematiğin uyguladığı tümdengelim yöntemi maddeninvirgs.gif madde evreninin tanınmasınıvirgs.gif bilinmesini sağlar. Bilginin sağlanmasında us ilkelerine dayanan matematik yönteminin uygulanması gereklidir. Tanrı ilk devindirici güçtür. Tanrı istenci dışında bir devinim söz konusu değildir. Devinimden yola çıkarakvirgs.gif ilk devindirici olan tanrısal gücüvirgs.gif yani Tanrı' yı kavrama olanağı vardır. İnsan akıl yürüten bir varlıktırvirgs.gif ölümlüdür; ancak ruh ölümlü değildir. Ölüm ruhla gövdenin ayrışmasıvirgs.gif ruhun gövdeden uzaklaşmasıdırvirgs.gif insanda maddeyle ilgisi olmayan özellikler vardır. Hayvanda duyum olmadığı gibivirgs.gif insan varlığının özünü oluşturan ruh da yoktur. Bu özellik hayvanınvirgs.gif evren bütünü içinde bir "tür" olmasından kaynaklanır. Salt duyularla algılanabilen nesnelerde "tür" ve "çeşit" ayrımı vardır. Sözgelişi hayvan için "tür"virgs.gif insan için "çeşit" ve "birey" söz konusudur. Adelhardvirgs.gif "tür" ve "birey" konusunda Aristoteles'in ve ondan kaynaklananvirgs.gif Orta Çağ tanrıbilimcilerinin izinden gitmiştir. Evrenin yapısı ve düzeni konusunda da Platon ile Aristoteles' in görüşlerini uzlaştırmaya çalışmışvirgs.gif yeni bir görüş getirmemiştir. Onun düşünce tarihindeki önemivirgs.gif daha çokvirgs.gif Arap düşünürlerinin yapıtlarına dayanmasıvirgs.gif onları çevirerekvirgs.gif Avrupa aydınlarına tanıtmasındadır. Adelhardvirgs.gif Avrupa Orta Çağı' ndavirgs.gif Yunan-Roma ilk Çağı ve özellikle felsefesini tanıma ve İlk Çağ düşünce ürünlerini yazıldıkları diller olan Yunanca ve Latince' den öğrenme çalışmalarına ve böylece yeni bir dönemin başlamasına yol açmıştır. Daha sonraki dönemlerdevirgs.gif Yunan-Latin ilk Çağı' nıvirgs.gif kendi kaynaklanndan tanıma amacım güden çalışmalar nedeniylevirgs.gif bilimsel bakımdanvirgs.gif bir Doğu-Batı yakınlaşması başlamıştır. Bu aradavirgs.gif yine Adelhard’ ın çevirileriylevirgs.gif Arap felsefesi Batı’ da ilgi uyandırmışvirgs.gif yeni bir çalışma alanı açmıştır.

YAPITLAR: Özdeşlik ve çeşitlilik Üstünevirgs.gif Usturlab Üstünevirgs.gif Doğa Sorunları.

KAYNAKÇA:
1) Filozoflar Ansıklopedisi (Cemil Sena)
2) Türk ve Dünya Ünlüleri Ansıklopedisi(Anadolu Yayıncılık)
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#3
MAX ADLER:


(1873-1937) Avusturyalı düşünür ve siyaset ada­mı. Avusturya Marxizmi'nin kuru­cularından ve Avusturya Sosyal De­mokrat Partisi'nin sol kanat temsilcilerindendir. 15 Ocak 1873'te Viyana' da doğdu. 1896' da hukuk öğrenimini bitirdi. 1904-1922 arasında Marx-Studien dergisinin editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde Der Kampf dergisinde makaleler yazdı. 1907'de Karl Renner ile birlikte Viyana Sosyoloji Topluluğu' nu kurdu. 1920-1923 arasında Avusturya Sosyal Demok­rat Partisi' nin milletvekili olarak parlamentoda bu­lundu. 1934' te Viyana Üniversitesinde sosyoloji ders­leri vermeye başladı. 28 Haziran 1937'de Viyana'da öldü. Adlervirgs.gif "Avusturya Marxizmi" olarak bilinen ve 1904' ten sonra Karl Rennervirgs.gif Rudolf Hilferding ve Otto Bauer tarafından kurulan okulun felsefi kuramcısıdır. Sosyalist düşünce tarihindevirgs.gif tarihsel maddeci­liğin " revizyonu" denemelerinin yoğunlaştığı ve fel­sefeye yeni bir ilginin doğmaya başladığı bir dönemde Adlervirgs.gif Marxizm' in ekonomik determinizm temeline dayanan yorumlarına karşı çıkmışvirgs.gif tarihsel maddecili­ği Yeni-Kantçı felsefeyle bağdaştırmaya çalışmıştır. Marx' ın öğretisinivirgs.gif yaşadığı dönemin sosyalvirgs.gif ekono­mik ve siyasal koşullarına uyarlamak isterken ve Marxizm' in değişmeye açık bir sentez olduğunu ileri sürerkenvirgs.gif bireylerin düşünsel etkinliğini ön plana çıkaran görüşlerin savunuculuğunu yapmıştır. Adlervirgs.gif Kausalitaet und Teleologie im Streite um dıe Wissenschaft ("Bilim Tartışmasında Nedensellik ve Teleoloji") adlı ilk kitabını 1904' te yayımladı. Kant' ın "sentetik a priori" adını verdiğivirgs.gif insan zihnine ilişkin mutlak sınırları toplumsal düzeyde ele alan Adlervirgs.gif insan zihninin toplumsal koşullar tarafından belirlendiğini ileri sürmüş ve bunun yol açtığı sınırlara "sosyal a priori" adını vermiştir. Adler' e görevirgs.gif insan zihni toplum tarafından sunulan verileri seçerken özgür olmakla birliktevirgs.gif çevre ve koşullar insanın bilgi ve eyleme ilişkin tercihlerini sınırlandırmaktadır. Bu bağlamdavirgs.gif insan zihninin kendi dışındaki "tarafsız" bir veriler bütününü dolaysız bir nesnellik içinde edinmesi mümkün değildirvirgs.gif insan zihni edilgen bir algılayıcı olmakla kalmazvirgs.gif yöneldiği dışsal gerçeği biçimlendirir de. Bu görüşlerden yola çıkan Adlervirgs.gif Lenin ve Kautsky' nin tarihsel maddecilik anlayışını eleştirmişvirgs.gif bu yaklaşımın bireyi ekonomik güçlerin basit bir aracı durumuna indirgediğini ileri sürmüş­tür. Adler' e görevirgs.gif Marx insan duygu ve düşüncelerini maddenin dolaysız bir yansıması olarak ele almamışvirgs.gif zihnin maddeden görece bağımsız işleyişini de vurgu­lamıştır. Marxvirgs.gif insanı fiziksel ve fizyolojik süreçler tarafından belirlenen bir makine olarak tanımlayan kaba maddeci yaklaşımlara karşı çıkmış ve sorunu zihin ile maddevirgs.gif birey ile toplum arasındaki diyalektik bir ilişki olarak ele almıştır. Adler' e görevirgs.gif toplumvirgs.gif maddi güçlerin bütünlüğü ile düşünsel-ruhsal çabaların birliğinden oluşmaktadır. İnsan pratiği aynı zamanda felsefi ideallerin gerçekleştirilmesine de hizmet etmektedir. Bu bağlamdavirgs.gif bilim ile ahlakvirgs.gif toplumsal yasaların belirleyiciliği ile amaçlanan ideallervirgs.gif tarihsel maddecilik ile felsefe arasında aşılmaz uçurumlar yoktur. Adlervirgs.gif Marx' ın gençlik döneminde yazmış oldu­ğu Zur Kritik der HegeVschen Rechtsphilosophie ("Hegerin Hukuk Felsefesinin Eleştirisi") adlı kitabın­da "Hümanist Marxizm" olarak adlandırılabilecek bir anlayışı doğrulayan kanıtlar olduğunu ileri sürmüş­tür. Lukacs' ın Marx’ ın gençlik dönemindeki yazıları­nı Hegelci bir yaklaşımla yorumlaması gibivirgs.gif Adler de Marx' ın bu dönemindeki yazılarını Kantçı bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmiştir. Kişiliğin yaratıcı bütünselliğini insanın en yüce amacı olarak nitelendi­ren Yeni-Kantçı felsefeden yola çıkan Adlervirgs.gif daha zengin bir bireyselliğe ulaşmış sosyalist insanın oluş­turulması gerektiğini savunmuştur. Bir siyaset adamı olarak Adlervirgs.gif 1888' de Victor Adler tarafından kurulan ve içinde farklı siyasal eğilimleri barındıran Avusturya Sosyal Demokrat Partisi' nin sol kanadında yer almıştır. Mücadelesini esas olarak genel oy hakkının elde edilmesi ve parlamenter yoldan iktidara gelinmesi çizgisinde sür­düren Avusturya Sosyal Demokrat Partisi içinde proletarya diktatörlüğünü ve işçi konseylerini savun­muştur. Bununla birliktevirgs.gif Adler' in Avusturya Sosyal Demokrat Hareketi içindeki düşünsel etkinliğivirgs.gif esas olarak siyasal mücadele düzeyinde değilvirgs.gif felsefi dü­zeyde olmuştur.

YAPITLAR: Kausalitaet und Teleologie im Streite um die Wissenschaftvirgs.gif 1904virgs.gif ("Bilim Tartışmasında Nedensel­lik ve Teleoloji*); Marx als Denkervirgs.gif 1908virgs.gif ("Bir Düşünür Olarak Marx’’Wink; Das Soziologische in Kant's Erkenntnis kritiky 1925virgs.gif ("Kant'ınBilgi Eleştirisinde Sosyolojik Öğe­ler"); Das Raetsel der Gesellschafu 1935virgs.gif (Toplumun Gizemi)

KAYNAK:
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi
Anadolu Yayıncılık
İstanbul - 1983
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#4
Theodor Wiesengrund Adorno:


(1903- ' 1969) Toplumbilimvirgs.gif ruhbilim ve müzik- bilim alanlarında da çalışmışvirgs.gif Frankfurt ' Okulu'nun "eleştirel kuram"ının felsefi mimarlarından olan Alman düşünür. Sonraları tüm felsefece görüşlerine damgasını vuracak olan Kant'ın Arı Usun Eleştirisi adli kitabını toplum eleştirmeni ve sinema kuramcısı Siegfried Kracauei le birlikte I. Dünya Savaşı'nın bitmesine yakın her cumartesi öğleden sonraları okumaya başladı. Kracauer'in rehberliği Adorno'yavirgs.gif bu kitabın yalnızca bir bilgikuramı kitabı olmadığınıvirgs.gif aynı zamanda tinin tarihsel konumunun da okunabileceği kodlanmış bir metin olduğunu düşündürttü. Annesinin ve kızkardeşinin etkileriyle müziğe karşı beslediği ilgiyi beste yapmaya dek vardırır düşünür II. Dünya Savaşı yıllarını ise Cafifornta'da sürgünde geçirdi. Adornovirgs.gif 1924'rı Joham Wolfgang Goethe Universitesi nde Edmund Husserl üzerine yazdığı tezi tamamlayarak fesefe doktoru derecesini aldı. Bir yıl sonra Alban Berg ile kompozisyon çalışmak ve Arnold Schoenberg etrafinda toplanmış müzisyenlerevirgs.gif bestecilere katılmak için Viyana'ya gitti. Viyana gezisinin Adorno üzerindeki etkisi çok kalıcı oldu; "yeni müziğin' hem önde gelen bir savunucusu olduvirgs.gif hem de felsefece biçemi Schoenberg ile Bergin "atonal" kompozisyon tekniklerinin izlerini hep taşıyacak hale geldi. Frankfutt'taki çalışmalarına dönen Adornovirgs.gif Kierkegııard Konstrııktion der Astetichen (Kierkegaard: Estetik Olanın Kuruluşu virgs.gif I933) adli kitabıyla doçentlik sınavını verdi. Bu güç kitapta üç konu daha bir öne çıkmaktadır: a) Kierkegnard' davirgs.gif öznellik kavramında olduğu gibivirgs.gif varoluşsal öğeleri soyut kategorilece dönüştürmek yoluyla varoluşçuluğun somutlaşma arzusunun açığa çıkarılarak eleştirilmesi; b) şeyleşmiş toplumsal dünyanın yani kişilerin üzerinde baskı kuran öznelligin savlarına kayıtsız kalan kurumlar dünyasının bir okuması; c) tanrıbilimsel düşüncelerin tarihsel ve maddi somutlaştırılmasının sağlanması girişimi. Adornovirgs.gif Hitler Almanyasi’ ndan 1934' te kaçarak Oxford'a Memın College'a geldi. Burada geçirdiği üç buçuk yıl içinde o zamanlar arkadaşı Max Horkheimer’in yönetimindeki Institut für Sozial (Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü) dergisine makaleler yazdı; daha .sonra 1956'da yayımlanacak Husserl üzerine bir kitap hazırladı. II. Dünya Savaşı yıllarını ABD'de geçiren düşünür bu sıralarda Horkheimer ile ortaklaşa Dialektikvirgs.gif derAufklarung (Aydınlanmanın Diyalektiğivirgs.gif 1947) adlı kitabı yazdı. Savaş sona erince Enstitü'yü yeniden kurmak için Frankfurt'a dönen Adorno izleyen yirmi yıl içinde müzikvirgs.gif edebiyat eleştirisıvirgs.gif toplumsal kuram ve felsefe üzerine çığır açıcı pek çok kitap ve makale yazdı. Örneğinvirgs.gif 1957 tarihli "Sociology and Empirical Research" (Toplumbilim ve Deneysel Araştırma) adli makalesi artıkvirgs.gif 1960'larda Almanya'yı kasıp kavuran "olguculuk tartışması"nın başlatması sayılmaktadır. Adorno'nun iki önemli felsefe kitabı da bu dönemde yazılmıştır: Negative Diyalektik (Olumsuzlayıcı Diyalektikvirgs.gif 1966 ile Astetiche Theorie (Estetik Kuramıvirgs.gif 1970). Adorno'nun felsefesivirgs.gif içinde yaşadığı toplumsal dünya anlayışına gösterdiği bir tepki olarak okunabilir. Ovirgs.gif ileri Ban toplumlarının Mark’ın çözümlediği kapitalist üretim ilişkileriyle kurulmuş olduğundan asla kuşku duymamışvirgs.gif özellikle de Mark’ın ¤¤¤¤ fetişizmi ile kullanım değerinin değişim değerince baskı altına alındığı. konusundaki görüşlerine tümüyle kalmıştır. Adorno ayrıca iktisadı biçimlendiren düzeneklerin aynısının sonuçta kültürel etkinlikleri de belirdiği düşüncesini de benimser. Sermayeninvirgs.gif iktisadı ussallaştırmasının doğal sonucu tahakküm ve yoksulluk (kabaca söylenirse "adaletsizlik' olurkenvirgs.gif kültürün ussallaştırılmasının sonucu yabancılaşma ve anlamsızlık (kabaca söylenirse "yoksayıcılik' olmaktadır. Avrupa'da faşizmin yükselmesinin ve işçi hareketlerinin çözülmesinin ardında yatan -ve daha sonraları Yahudi Soykırımı ile doruğuna ulaşan- nedenlere karşılık Adornovirgs.gif modern dünyanın toplumsal ve iktisadi örgüsüne sinmiş gerçekten kayda değer ilerici eğilimlerin varlığından kuşku duymaya başladı. Hatta modern toplumların ussallaştırılması tasarısının tamamlanmış olmaktan uzak olduğuna ve dolayısıyla içgüdüsel olarak ilerici toplumsal oluşumların gelişmeci kesimleri de içinde olmak üzere Marx'ın tarih kuramının da egemen kapitalist üretimininkine benzer ussallaştırma yapıları talep ettiğine inanmaya başladı. Adorno'ya göre modernliğin en köklü ikilemlerinin kökeninde usun ve ussallaştırmanın bu yapıları varsavirgs.gif modernliğin bunalımı temelde "usun bunalımı" demektir. Her şeyden önce gerekli olan da usun eleştirilerek tedavi edilmesidir. Adorno'nun modern usun bunalımının merkezinde yönteminvirgs.gif çözümlemeninvirgs.gif sınıflandırmanınvirgs.gif evrenselliğin ve mantıksal dizgeliliğin her şeyden önce geldiği modem bilimsel usçuluğun olduğuna inancı tamdır. Adorno nesnelerden kökten bir biçimde bağımsız tanımlanan usun dağıldığınıvirgs.gif bozulduğunu ileri sürer. Aydınlanma’nın Diyalektiği ’nde Adornovirgs.gif ussallığın soykütüğünü çıkarmayı amaçlar. Aydınlanmavirgs.gif insanın korkularının ve umutlarının bulaştığı doğal dünyayavirgs.gif söylenlere karşıdır. Usun söylenden üstünlüğü varsayımıvirgs.gif böyleliklevirgs.gif usun insanbiçimci yansımalarından kurtuluşu haline gelir. Us dünyayı öznel izdüşümlerden çok nesnel bir biçimde resmeder. Adornovirgs.gif bu abartılı us tablosunu hem biçim hem de içerik bakımından çelişkili bulur. Ona göre söylen de us da insanlığın kendisini söylensel güçlerden kurtarmak gereksinimlerini karşılamak ve tutkularını doyurmak için doğal dünya üzerinde denetim kurma savaşımı sonucu ortaya çıkmıştır. Demek kivirgs.gif aydınlanmış usun özerkliği varsayımı için gerekli biçimsel niteliklervirgs.gif gerçekte insanın doğayla savaşımı içinde insanın soykütüğü üzerinde temellenmektedir. Aydınlanmış us nesnel değildir; doğayı denetim altında tutmak isteyen insanın tutkularının hizmetindedir. böylesi bir us insanın ayakta kalma güdüsünün somutlaşmasıylavirgs.gif dolayısıyla ancak kendisi bir araç oldukça anlam kazanır. Adorno'nun felsefece duruşu ya da etkinliğivirgs.gif kendisini açıkça sanatsal modernliğin eylemlerine ve yazgısına bağlar; bu nedenle de iç tutarlılığı eksiksizdir. Adorno felsefenin foyasını ortaya çıkarmak ister; usçuluğu ve anlama yetisini virgs.gif bunların “özdeşi olmayan ötekisiyle” temellendirmek ister. Adorno’nun diğer önemli yapıtları arasında Arnold Schönberg’in atonal müziğini müzikal modernizmin en üst noktası olarak savunduğu Philosophie der Neuen Musik (Yeni Müziğin Felsefesi -1949); somut bireysel deneyimin modern virgs.gif burjuva toplumundaki yokoluşuna ilişkin düşüncelerini yansıtan 153 çarpıcı aforizmadan oluşan Minima Moralia (1951); Husserl’e ilişkin virgs.gif görüngübilimin kaçınılmaz soyutluğu ya da aradığı somutluğu yitirmeye yazgılı oluşu üzerine duran ve yoğun bir okuma sonucu ortaya çıkan Bilgikuramının Özeleştirisi: Husserl İle Görüngübilimsel Çatışkılar Üstüne İncelemeler virgs.gif1956); Hegel Üzerine Denemelerden oluşan virgs.gif Hegel Üstüne Üç Çalışma virgs.gif1963ile Heidegger’in varoluşçuluğunu soyut ve tarih dışı olarak yorumladığı Sahicilik Jargonu sayılabilir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#5
ANAKSAGORAS:


İonia’da Klazomenai’de ( İzmir- Urla yakınında bugünkü Güladası) doğmuş. Buranın soylu bir ailesinden. 462 yılında Atina’ya gitmişvirgs.gif burada 30 yıl kalmış. Perikles’in yakın dostu imiş. Perikles’in muhalifleri onu Tanrısızlıkla suçlandırmışlarvirgs.gif çünkü Yunanlılarca Tanrı sayılan güneşin bir ateş yığını olduğunu söylemiş. Yaşadığı yılalrın 500-428 arasında olduğu sanılıyor. Anaxagoras bu dönemin en büyük doğa bilginidir.Matematikteki bilgileriyle ün salmıştır. Astronomide de buluşları varmış: Ay ışığınıvirgs.gif ay ve güneş tutulmalarını doğru olarak açıklamış. Empedokles gibi Anaxagoras’a göre de : Duyu verileri araştırmalarımıza çıkış noktası olarak alınmalıdır –duyuların bilgi değerleri sınırlı bile olsa. Ona göre devirgs.gif kesin anlamınsa bir meydana gelme ile yok olma yoktur. Görünürdeki oluşma ile yok olmavirgs.gif asıl olanvirgs.gif gerçekten varolan öz’lerin (khremata)virgs.gif tohum’ların (spermata) birleşmesi ve dağılmasından başka bir şey değildir. Anaxagorasvirgs.gif deney dünyasındaki nesnelerin nitelik bakımından sayısız çeşitliliği dört öğenin birleşmesiyle açıklanamaz diyor. Deney dünyasında nitelik bakımından ne kadar çeşitlilik varsavirgs.gif nitelikçe birbirinden ayrılan o kadar sperma (ana-madde) vardır. Empedokles düşüncesini mitolojik-edebi bir biçimde dile getirmişti. Anaxagora’ta bu kalkıyorvirgs.gif ayrıcavirgs.gif Herakleitos ile Empedokles’teki gerginliklervirgs.gif karşotlıklar yerine evrenin birliği konuluyor. Kendisinden öncekiler gibi gerçeği maddi bir şey olarak düşünen Anaxagorasvirgs.gif sayısız spermalar arasındavirgs.gif bütün ötekiler için hareket nedeni olacak maddeyi arar ve bunu kendi içinde canlı bir şey diye düşünür. İonialıların ana- maddesi gibi. Bu maddevirgs.gif bütün ötekilerini kendinden harekete getirir. Ancakvirgs.gif diyor Anaxagorasvirgs.gif algılarımız bize evreni düzenvirgs.gif ereği olan bir bütün olarak gösterirler; dolayısıyla hareketi sağlayan kuvvet devirgs.gif düzenleyenvirgs.gif bir ereğe (telos) göre oluşturan bir kuvvet olacaktır. Onun için Anaxagorasvirgs.gif oluşu meydana getiren ilkeyevirgs.gif gördüğü iş düşünce yetisininkine benzediğindenvirgs.gif Nous adını verir. Ancakvirgs.gif düşünce yetisinevirgs.gif akla benzetildiği için Nous’u maddi olmayan bir ilke diye anlamamalı. Nous da maddedirvirgs.gif yalnız pek incevirgs.gif pek seçkin bir maddedir.Ovirgs.gif bütün nesnelerin en incesidirvirgs.gif en arınmışıdırvirgs.gif yalnız başına olduğunda yalınç ve hiçbir şeyle karışmamış bir durumdadır; çeşitli niteliklerde görünmesine karşınvirgs.gif hep kendi kendisine eşittirvirgs.gif kendi kendine hareket edebilen biricik maddedirvirgs.gif bütün öteki varlıkların hareket ilkesidir. Nousvirgs.gif Herakleitos’un Logos’u gibivirgs.gif evrene egemen olan kuvvettir; evreni harekete getirip oluşturması bakımından da Herakleitos’un ateş’inin gördüğü işleri görür. Yalnızvirgs.gif bu arada çok temelli bir ayrılık da var: Herakleitos’un ateş’i oluş sürecinin içinde eriyordu ve her şeye dönüşüyordu. Anaxagoras’ın Nous’u isevirgs.gif hep öteki nesnelerin karşısındavirgs.gif onlardan ayrıvirgs.gif kendi başınadır. Anaxagoras: nasıl bir balçık yığını kendiliğinden bir heykel olamazsavirgs.gif bunun için nasıl bir heykelcinin çalışıp bu balçık yığınına bir biçim kazandırması gerekirsevirgs.gif bunun gibivirgs.gif sperma’ların khaosuvirgs.gif kendiliğindenvirgs.gif gördüğümüz düzenlivirgs.gif belirli nesnelerin dünyasını meydana getirmiş olamaz. Bunun içinvirgs.gif düzenleyicivirgs.gif biçimlendirici bir kuvvet olan Nous’un işe karışması gerekirvirgs.gif diyor. Telos düşüncesini – bir başlangıç olarak da olsa –felsefeye ilk olarak getiren odur.

Kaynak:
Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#6
ANAKSIMANDROS:


İlk filozoflardan ikincisi Anaximandros’tur. O da Miletli.Thales’ten sonraki kuşaktan. Onun öğrencisivirgs.gif sonra da ardılı (halefi) olmuş. Güneş saatini bulduğuvirgs.gif ilk haritayı çizdiği söylenir. “Peri physeos= Doğa üzerine”adlı bir yapıtı varmış. Bu konuda bu adla yazılmış ilk yapıtmış bu. Anaximandros davirgs.gif Thales gibivirgs.gif arkhe sorunu üzerinde durmuştur. O da var olanların kökenininvirgs.gif anamaddenin ne olduğunu soruyor. Ona göre ilk- maddenin sonsuzvirgs.gif tükenmez olması gerekirvirgs.gif çünkü ilk- madde sonsuz yaratmasında sınırsız ve tükenmez olduğunu gösteriyor.Sonsuz kavramını ilkin açık olarak belirleyipvirgs.gif bunu maddeye yükleyen Anaximandros olmuştur. Ancakvirgs.gif Anaximandros anamaddeye yalnız sonsuzluk niteliğini yüklemekle kalmıyorvirgs.gif daha da ileri gidiyor: İlk –madde yalnız sonsuz değildirvirgs.gif sonsuz olandır da; çünkü onavirgs.gif daha yakın olan başka bir belirlenim yüklenemez. Thales ilk – maddeyi su ilevirgs.gif demek ki bellivirgs.gif bilinen bir madde ile bir tutmuştu.Anaximandros’a göre isevirgs.gif bunu yapamayızvirgs.gif çünkü her bellivirgs.gif belirli şey sonlu ve sınırlıdır davirgs.gif yani karşıtı ile sınırlanmıştır: Sıcak soğuk ilevirgs.gif sıvı olan katı olanlavirgs.gif aydınlık karanlıklavirgs.gif vb. sınırlanmıştır. Her belli olanvirgs.gif dolayısıyla sonlu ve sınırlı olan şeyvirgs.gif meydana gelmiş olan bir şeydir – sıcak soğuktanvirgs.gif sıvı katıdan oluşur– ve yeniden karşıtına döner. Böylecevirgs.gif birbirinin karşıtı olan şeylerden birivirgs.giföteki karşısında zaman zaman ağır basar; bu davirgs.gif bunların içinden çıktıkları sonsuz anamadde içinde yeniden arınmalarına kadar sürer. Apeiron anlayışından Anaximandros çok özgün bir doğa görüşü geliştirmiştir: Apeiron’dan önce sıcak ile soğuk oluşmuştur. Sıcakvirgs.gif başlangıçta soğuk ve karanlık olanı (biçimlendirmekte olan yeri) bir alev küresi olarak bir kabuk gibi sarmıştı. Soğuk’tan iki karşıt: katı ile sıvı doğmuştur. Sıvı’danvirgs.gifyeri çevreleyen alev küresinin sıcaklığı yüzündenvirgs.gif buğular yükselip alev küresini halkalaravirgs.gif ateşle dolu olan hava tekerleklerine bölmüşlerdir.Bu tekerlekler de birtakım deliklerin – güneşvirgs.gif ay – alevler saçarlar. Böylece hava(buğu) ile ateşin birleşmesinden gök meydana gelmiştir.Yer tepsi biçiminde değilvirgs.gif bir silindirvirgs.gif yuvarlak bir sütün biçimindedir ve boşlukta serbest olarak durur; gök de yerin etrafında döner. Anaximandros’un bu açıklamalarından açıkça şunu görüyoruz; Doğal karşılaştığımız çeşitli ve karmaşık olaylarıvirgs.gif burada tekvirgs.gif yalın bir temele bağlamak denemesi yapılmaktadır.Anaximandros’u tam bir düşünür yapan da budur; bu yalınlaştırıcı açıklama denemesivirgs.gif onun gerçekteki çokluğu düşüncede bir birliğe bağlamak istemesidir.

Kaynak:
Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
Felsefenin Öyküsü
Bryan Mageee
Dost Kitabevi
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#7
ANAKSIMENES:


Milet okulu’nunvirgs.gif bu ilk doğa felsefesi çığrının üçüncü ve sonuncu düşünürü olarak da Anaximenes gösterilir. Anaximandros’un öğrencisi imişvirgs.gif ondan bir kuşak da gençmiş.Yapıtıvirgs.gif İlkçağın geç dönemlerinde de biliniyormuş. Anaximenes de arkhe sorunu üzerinde durur; o davirgs.gifAnaximandros gibivirgs.gif anamaddeninvirgs.gif bu varlık temelinin birlikli ve sonsuz olması gerektiğini söyler.Ama bu sonsuz şeyivirgs.gif o davirgs.gif Thales gibivirgs.gif belirli bir şeyle bir tutar: Ona göre ilk- madde hava’dır. Havavirgs.gif sonsuz bir hava denizi olarak evreni kuşatır ve yer de bu hava denizinde düz bir tepsi gibi yüzer. Anaximenes’in iki anlayışı var kivirgs.gif felsefeye iki yeni görüş olarak girip yerleşmişlerdir:

1) Anaximenesvirgs.gif“ bir hava (soluk) olan ruhumuz ---psykhe --- bizi nasıl ayakta tutuyorsavirgs.gif bunun gibivirgs.gif bütün evreni(kosmos) de soluk ve hava sarıp tutarvirgs.gif”diyor. Böylecevirgs.gif ruh kavramı felsefede ilk defa olarak ortaya çıkmış oluyor. Burada ruhvirgs.gif insanın canlı vücudunu ayakta tutanvirgs.gif daha doğrusu bir arada tutanvirgs.gif onu canlı kılanvirgs.gif onun cansız bir yığın olarak dağılmasını önleyen “şey”dir; burada ruhvirgs.gif yaşam diyevirgs.gif canlı vücudu cansızdan ayıran diye anlaşılıyor ve soluk ile bir tutulduğu içinvirgs.gif maddi bir şey olarak düşünülüyor tabi. Nasıl hava– soluk- olan ruhvirgs.gif insanın vücudunu cansız bir madde olarak dağılmaktan koruyorsavirgs.gifbunun gibivirgs.gif hava da evrenin bütününüvirgs.gif onun düzenini ayakta tutar. Hava: Canlıvirgs.gifcanlandıran şeyvirgs.gif etkin olan bir ilke. Onun bu canlılığıvirgs.gif etkinliği olmasaydıvirgs.gifevrenvirgs.gif sadecevirgs.gif ölümvirgs.gif dağılan bir yığın olurdu; Boyuna yeni biçimler alanvirgs.gifkendini canlı olarak değiştirenvirgs.gif yaratıcı bir varlık olmazdı.
2) Anaximenesvirgs.gif ana maddenin canlı olması gerektiğini düşünmeklevirgs.gif “madde” kavramının belirlenmesine doğru önemli bir adım atmış oluyordu. Anaxmienesvirgs.gif havayıvirgs.gifhayatın ve ruhun asıl maddesi saymaklavirgs.gif genel olarak madde kavramı da kendisinde bir şeyler olanvirgs.gif bir şeyler geçenvirgs.gif madde kavramı belirmişvirgs.gif bununla da bu maddede olup bitenler üzerindevirgs.gif maddedeki süreç üzerinde bir düşünmeye yol açmış oluyordu. Gerçekten Anaximenesvirgs.gif bu soru üzerinde durup düşünmüştür. Kendi kendisiylevirgs.gif aynı kalıp değişmeyenvirgs.gif bununla birlikte bir yığın kılığa giren ana maddedeki bu süreçvirgs.gif bu değişme nasıl oluyor? Anaxmienes’in öğrettiğine göre: Havavirgs.gif yoğunlaşma ve gevşemesiyle çeşitli nesnelere dönüşür. Genişlemesi ve gevşemesiyle ateş olur; yoğunlaşmasıyla rüzgarlarvirgs.gif bulutlar meydana gelir: Bulutlardan suvirgs.gif sudan toprakvirgs.gif yüksek bir yoğunlaşma derecesinde de taşlar meydana gelir. Böylecevirgs.gif ateşvirgs.gif sıvı ve katı–maddenin bu üç ana biçimi- özü bakımından hep kendisiyle aynı kalan tek birana maddenin çeşitli yoğunlaşma ve gevşeme evrelerinden başka bir şey değildir. Anaxmienesvirgs.gifMilet okulunun son filozofudur.

Kaynak: Felsefe Tarihi Prof. Macit Gökberk Remzi Kitabevi
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#8
ARKESILAOS:


Arkesilaos ( ya da Arkesilas) (316-241) Aeolia bölgesinde Pitane’de ( Bugünkü Çandarlı) doğmuş. Önce Aristoteles’in en yakın dostu virgs.gif iş arkadaşı ve ardılı Theophrastos’un öğrencisi olmuşvirgs.gif sonra da Akademia’ya girmiş ve Pyrrhon’un da çok etkisi altında kalmış. Pyrrhon’un öğretisini değiştirmeden bütünü ile benimseyen Arkesilaosvirgs.gif bir Akademialı olarak Platon felsefesi üzerinde durupvirgs.gif bu felsefeninvirgs.gif özellikle de Sokrates’in yönteminin şüpheci yönlerini belirtmeye çalışır. Arkesilaos’un kendisi tartışmalarında Sokrates’n yöntemini kullanırmış; yalnızvirgs.gif Sokrates gibivirgs.gif karşısındakini kendi üzerinde bir düşünmeye zorlamakvirgs.gif sonuçları kendisinin bulmasına yol açmak için değil devirgs.gif onu şüpheci görüşe geçirmek için bu yöntemi kullanırmış. Arkesilaos’un bilgi anlayışı asıl niteliğinivirgs.gif başlıca karşıtı Stoa ile daha doğrusu Zenon ile olan savaşmasında kazanmıştır. Stoa’ya görevirgs.gif gerçek üzerine olan bilgimiz duyu algılarına dayanırvirgs.gif bu bilginin kaynağı burasıdır. Yalnızvirgs.gif bütün duyu tasavvurları değil devirgs.gif ancak kataleptik tasavvurlar doğru’yu sağlarlarvirgs.gif ancak “kavranmış”virgs.gif ruhumuzda sağlam kök salarak “saklanmış” olan tasavvur (katalepsis) besbellidirvirgs.gif apaçıktırvirgs.gif dolayısıyla kesindirvirgs.gif sarsılmazdır; katalepsis doğru bilginin ölçüsüdür. Stoa’nın bu anlayışını Arkesilaos şöyle eleştirir: Bir tasavvurun doğru muvirgs.gif yanlış mı olduğunuvirgs.gif yani bu tasavvurun varolan bir şeyle mivirgs.gif yoksa varolmayan bir şeyle mi ilişkili olduğunu bize güvenle bildirecek böyle bir doğruluk ölçüsü yoktur. Duyu yanılmalarındavirgs.gif rüyalardavirgs.gif delilikte de tasavvur mutlak bir apaçıklık niteliği taşırlar ve bizi kendilerini onamaya zorlarlarvirgs.gif oysa bunlar yanlış tasavvurlardır. Bu da gösteriyor kivirgs.gif tasavvurumuzun yanlış mıvirgs.gif doğru mu olduğunu hiçbir zaman kesin olarak bilemeyiz. Ayrıca: kataleptik olan ve olmayan tasavvurlar arasında dereceli geçitler vardırvirgs.gif apaçıklık ile bilginin güvenilir olmasının da dereceleri vardır. Arkesilaos’un bilgi teorisi hemen hemenvirgs.gif dogmatizmin baş temsilcisi Stoa’ya karşı yaptığı bu eleştirmede sona erer. Ahlak öğretisinde Arkesilaos’un daha olumlu bir görüşü var. Burada Sokrates –Platon geleneğine de dayandığındanvirgs.gif yargı ve eylemden kaçınmayı (epokhe’yi) öğütleyen Pyrrhon gibi pratik hayattaki davranışa tam bir ilgisizlik göstermez; epokhe bir değervirgs.gif ama en yüksek değer değil; insanın eylemde de bulunması gerek. Burada karşısına şu soru çıkar: Amaçlar ve ilkeler açık olarak bilinmeden eyleme olabilir mi? Sırf algı ve buna dayanan alışkanlık ile Arkesilaos yetinmek istemediğindenvirgs.gif eyleme kılavuz olarak “akıllılık ( phronesis) ve “iyice temellendirmeyi” (enlogia) ileri sürer.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#9
Arşimet (Archimedes)
Arşimet (Archimedes)virgs.gif M.Ö. 287 - 212 yılları arasında yaşamış Sicilya doğumlu Yunan matematikçivirgs.gif fizikçivirgs.gif astronomvirgs.gif filozof ve mühendis. Bir hamamda yıkanırken bulduğu iddia edilen suyun kaldırma kuvveti bilime en çok bilinen katkısıdır ancak pek çok matematik tarihçisine göre integral hesabın babası da Arşimet'tir.

Roma generali Marcellusvirgs.gif Sirakuza'yı kuşattığındavirgs.gif Archimedes adlı bir mühendisin yapmış olduğu silahlar nedeniyle şehri almakta çok zorlanmıştı. Bunların çoğu mekanik düzeneklerdi ve bazı bilimsel kurallardan ilham alınarak tasarlanmıştı. Örneğinvirgs.gif makaralar yardımıyla çok ağır taşlar burçlara kadar çıkarılıyor ve mancınıklarla çok uzaklara fırlatılıyordu. Hatta Archimedes'in aynalar kullanmak suretiyle Roma donanmasını yaktığı da rivayet edilmektedir. Ancak bütün bunlara karşın M.Ö. 212 yılında Romalılar Sirakuza'yı zapt ettiler ve şehrin diğer ileri gelenleriyle birlikte Archimedes'i de öldürdüler. Söylendiğine görevirgs.gif bu sırada Archimedes toprak üzerine çizdiği bir problemin çözümünü düşünüyormuş ve yanına yaklaşan Romalı bir askere oradan uzaklaşmasını ve kendisini rahat bırakmasını söylemiş; ancak asker Archimedes'e aldırmayarak hemen öldürmüş. Tarihin nadir olarak yetiştirdiği bu çok yetenekli bilim adamının öldürülüşü Romalı generali de çok üzmüş.

Archimedes hem bir fizikçivirgs.gif hem bir matematikçivirgs.gif hem de bir filozoftur. Gençliğinde bir süre İskenderiye'de bulunmuşvirgs.gif burada Eratosthenes ile arkadaş olmuş ve daha sonra da onunla mektuplaşmıştır. Archimedes'in mekanik alanında yapmış olduğu buluşlar arasında bileşik makaralarvirgs.gif sonsuz vidalarvirgs.gif hidrolik vidalar ve yakan aynalar sayılabilir. Bunlara ilişkin eserler vermemişvirgs.gif ancak matematiğin geometri alanınavirgs.gif fiziğin statik ve hidrostatik alanlarına önemli katkılarda bulunan pek çok eser bırakmıştır.

Geometriye yapmış olduğu en önemli katkılardan birisivirgs.gif bir kürenin yüzölçümünün 4?r2 ve hacminin ise 4/3 ?r3 eşit olduğunu kanıtlamasıdır. Bir dairenin alanınınvirgs.gif tabanı bu dairenin çevresine ve yüksekliği ise yarıçapına eşit bir üçgenin alanına eşit olduğunu kanıtlayarak pi'nin değerinin 3 l/7 ve 3 10/71 arasında bulunduğunu göstermiştir.

Archimedes'in en parlak matematik başarılarından biri devirgs.gif eğri yüzeylerin alanlarını bulmak için bazı yöntemler geliştirmesidir. Bir parabol kesmesini dörtgenleştirirken sonsuz küçükler hesabına yaklaşmıştır. Sonsuz küçükler hesabıvirgs.gif bir alana tasavvur edilebilecek en küçük parçadan daha da küçük bir parçayı matematiksel olarak ekleyebilmektir. Bu hesabın çok büyük bir tarihi değeri vardır. Sonradan modern matematiğin gelişmesinin temelini oluşturmuşvirgs.gif Newton ve Leibniz'in bulduğu diferansiyel ve entegral hesap için iyi bir temel oluşturmuştur.

Archimedes Parabolün Dörtgenleştirilmesi adlı kitabındavirgs.gif tüketme metodu ile bir parabol kesmesinin alanınınvirgs.gif aynı tabana ve yüksekliğe sahip bir üçgenin alanının 4/3'üne eşit olduğunu ispatlamıştır.

İlk defa denge prensiplerini ortaya koyan bilim adamı da Archimedes'dir. Bu prensiplerden bazıları şunlardır:

Eşit kollara asılmış eşit ağırlıklar dengede kalır.
Eşit olmayan ağırlıklar eşit olmayan kollarda aşağıdaki koşul sağlandığında dengede kalırlar: f1 · a = f2 · b
Bu çalışmalarına dayanarak söylediği "Bana bir dayanak noktası verin Dünya'yı yerinden oynatayım." sözü yüzyıllardan beri dillerden düşmemiştir.

Archimedesvirgs.gif kendi adıyla tanınan sıvıların dengesi kanununu da bulmuştur. Söylendiğine görevirgs.gif bir gün Kral II Hieron yaptırmış olduğu altın tacın içine kuyumcunun gümüş karıştırdığından kuşkulanmış ve bu sorunun çözümünü Archimedes'e havale etmiş. Bir hayli düşünmüş olmasına rağmen sorunu bir türlü çözemeyen Archimedesvirgs.gif yıkanmak için bir hamama gittiğindevirgs.gif hamam havuzunun içindeyken ağırlığının azaldığını hissetmiş ve "Buldumvirgs.gif buldum" diyerek hamamdan fırlamış. Acaba Archimedes'in bulduğu neydi? Su içine daldırılan bir cisim taşırdığı suyun ağırlığı kadar ağırlığından kaybediyordu ve taç için verilen altının taşırdığı su ile tacın taşırdığı su mukayese edilerek sorun çözülebilirdi.

Archimedes'in araştırmalarından öncevirgs.gif tahtanın yüzdüğü ama demirin battığı biliniyordu; ancak bunun nedeni açıklanamıyordu. Archimedes'in bu kanunu doğada tesadüflere yer olmadığınıvirgs.gif her zaman aynı koşullarda aynı sonuçlara ulaşılacağını göstermiştir. Archimedesvirgs.gif 23 yüzyıl öncevirgs.gif modern bilimsel yöntem anlayışına çok yakın bir anlayışlavirgs.gif bugün de geçerli olan statik ve hidrostatik kanunlarını bulmuş ve bu katkılarıyla bilim tarihinin en büyük üç kahramanından birisi olmaya hak kazanmıştır.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#10
ANSELMUS (St.)


1033-1109 yılları arasında yaşamıştır. İtalyalıdır ama 1093’den sonra İngiltere’de Canterbury başpiskoposluğu yapmış ve orada ölmüştür.

Augustinus’un “anlamak için inanıyorum” önermesini almışvirgs.gif inancı akıl ile temellendirmeye çalışmıştır. Anselmus’un bu çabasıvirgs.gif skolaztizminvirgs.gif akıl ile inancı birleştirmeye çalışmasının bir göstergesidir. Anselmusvirgs.gif yargıların mutlağı olmalıdır der. Örneğin iyi varsa mutlak iyi de olmalıdır. Varlık varsa mutlak varlık da olmalıdır. Bu düşünce yoluyla Tanrı’nın varlığı ispatlanmış olur. Anselmus’unvirgs.gif bir başka Tanrı kanıtlaması da şöyledir; Tanrı en yetkin varlıktır. Tanrı’nın varolmadığını düşünürsekvirgs.gif bir yanıyla Tanrı eksik kalmış olur. Oysa Tanrı’nın tanımı en yetkin varlık olduğudur. Demek ki Tanrı vardır. (bu kanıtlama çok meşhurdur) Anselmusvirgs.gif Augustinus’un ilk günahın bütün nesiller boyu sürdüğü düşüncesini kabul eder. O’na göre Tanrı insanları bu ilk günahtan kurtarmak için insan biçimine girmiş (İsa) ve bütün insanları ilk günahtan kurtarmak için çarmıha gerilmiştir. Skolastizmin bu ilk döneminde din ve felsefe uzlaştırılmaya çalışılmıştır. Dinsel kavramlarvirgs.gif akılla açıklanmaya çalışılmış ve bunun için Platon’nun kavram realizmi kullanılmıştır.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 11-24-2024, 05:07 AM