:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Düşünce Dünyasının AbideLeri.. (alfabetik Sırayla)
PesmisT GirL
#11
Aleksandros

(M.Ö. III y.y. - II. y.y.) Sonraki dönemde Peripatos okulunda özellikle "tarihsel bilimler'' önem verilmiştir. Bu dönemden din ve müzik tarihine ait bazı metinler günümüze kadar gelebilmiştir. Daha sonraki dönemde isevirgs.gif M.Ö. I. yüzyıldavirgs.gif Peripatos'çular Aristo'nun eserlerinin toplanmasıvirgs.gif bunların açıklamaları ve yorumları ile ilgilenmişlerdir.

Özellikle dil çalışmalarını büyük bir dikkatle yapmışlardır. Aristo'nun bugün elimizde bulunan eserlerinivirgs.gif bu Peripatos'çuların titiz ve tutarlı çalışmalarına borçluyuz. Bu yorumcuların en ünlüsü Aphrodisias'lı Aleksandros'tur.

Çeşitli yöndeki çalışmaları sayesinde Peripatos okuluvirgs.gif özellikle "bilim dallan" alanında yapılan araştırmaların temelini oluşturmuştur. Aristovirgs.gif Yunan bilim ve felsefesinin gelişiminde bir dönüm noktasıdır.

Aristo'ya gelinceye kadar bilim ve felsefe birbiriyle kaynaşmış durumdaydı. Aristo ile birlikte bağımsız bilimlervirgs.gif o zamana kadar genel bilim niteliğindeki felsefeden ayrılarakvirgs.gif birer "uzmanlık dalı" şeklinde gelişme göstermiştir. Bu gelişme en yüksek noktasına Atina'da değil de İskenderiye'de ulaşmıştır.

İlkçağın sonlarına doğru İskenderiye bilimsel araştırmaların merkezi olmuştur. O zamanki Mısır hükümdarının yardım ve katkıları sonunda tüm bilimler atılım yaptılarvirgs.gif ancak bu konuda aşırılığa kaçıldı. Uzmanlıkta o denli uç noktalara gidildi kivirgs.gif sonunda "bütün" gözden kaçırıldıvirgs.gif bir sürü önemsiz ayrıntılar arasında boğulup kalındı.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#12
Ainesidemos

(Hz. İsa'lı yıllar) Ainesidemos ile ilgili fazla bir bilgimiz yok. Yalnız onun İskenderiye'de yaşadığını ve şüpheciliği bir "sistem" şekline getirdiğini öğreniyoruz. Septik felsefenin esasları bu düşünür tarafından "tropos"lar denilen birtakım kısa yargılar şeklinde toplanmıştır.

Ainesidemos şu görüşten yola çıkıyor: Bilgimizin kaynağı ya "algılar"dır ya da "akıl". Önce bilgi için "afatlar "m esas olduğunu kabul edelim: Her hayvanın kendine göre duyu organları vardır. Söz gelişi insanın gözü balığın gözüne göre başka yapıdadır. Aynı şekilde balığın gözü böceğinkinden farklıdır.

İnsan dünyayı insan gözüylevirgs.gif balık dünyayı balık gözüylevirgs.gif böcek ise dünyayı böcek gözüyle görür. Acaba bu gözlerden hangisi evreni olduğu gibi görebiliyor? Hangisinin gördüğü evren doğru ve gerçek evrendir? Bu soruya kesin bir yanıt vermek olanaksızdır. O halde biz evrenin "gerçek şekli"nin nasıl olduğundan söz edemeyizvirgs.gif olsa olsa evreni "kendimizin" nasıl gördüğünü söyleyebiliriz. Göz için öne sürülen bu yargıvirgs.gif öteki duyumlar için de geçerlidir.

Biz cisimlere katı ya da yumuşak derkenvirgs.gif dokunma duyumuz bize cisimleri böyle gösterdiği için bu yargıda bulunuruz. Fakat dokunma organı kıllar ile örtülü olan bir hayvanın dokunma duyumuvirgs.gif dokunma organı yalnız deri ile kaplı olan insanınkine göre elbette ki başka türlü olacaktır.

Çeşitli hayvan cinsleri arasında görülen bu farklılıkvirgs.gif insanların kendi aralarında da vardır. İnsanların gözleri biri ötekinin tam aynı değildir. Acaba hangi insanın gözü evreni olduğu gibi görebiliyor? Aynı şekilde bu sorunun da yanıtı yoktur. Bunun için her insana göre evrenvirgs.gif kendi gözünün gösterdiği şekildedir.

Karşımda duran bir elmaya bakalım. Benim gözüm bu elmayı belli bir renk ve şekilde görür. Buna karşın dokunma duyumum aynı elmayı banavirgs.gif gözüm gibivirgs.gif renkli değil devirgs.gif yalnızca sert ve yumuşak olarak gösterir. Aynı şekilde dilim de bu elmanın renginden bana hiçbir şey bildirmezvirgs.gif ancak ekşi ya da tatlı olduğunu bildirir.

Şimdi acaba bu çeşitli duyumlardan hangisi bana elmanın gerçek realitesini tanıtıyor? Bu da yanıtı olmayan bir sorudur. Nitekim daha başka duyumlarımız olsaydı elmayıvirgs.gif şimdi farkına varmadığımızvirgs.gif başka özelliklerde algılayacaktık. O halde duyumlarımıza güvenerek bir objenin gerçek niteliklerini ya da gerçek realitesini öğrenmek olanaksızdır.

Şimdi insan ile balığı bir daha karşılaştıralım: İnsanın gözü ile obje arasında hava bulunur; oysa balığın gözü ile obje arasında su vardır. Acaba objeyi arada hava varken mivirgs.gif yoksa su varken mi gerçek şekli ile görebiliriz? Aynı şekilde bunun da yanıtı yoktur. Duyularımız bize objeleri oldukları şekilde göstermezler; biz objelerivirgs.gif ancak duyularımızın bize onları tanıttığı şekilde biliriz.

Şimdi de bir boynuz alalım. Bu boynuz çeşitli renklerde olabilir. Fakat boynuzun üstünü kazırsamvirgs.gif kazımazdan önce söz gelişi koyu renkli olan boynuzvirgs.gif kazındıktan sonra açık renkli olur. Bu boynuzun gerçek rengi hangisidir? Boynuz koyu renkli midir yoksa açık renkli mi? Aynı şekilde buna da doğru bir yanıt verilemez. O halde duyumlarımıza dayanarak eşyanın gerçek yapısına ulaşamayız. Duyumlarımız bize ancak eşyanın "görünüş"lerini tanıtır.

Bilginin kaynağı olarak gösterilen "akıl"a gelince:

Öncevirgs.gif düşünce dediğimiz şey nedir? Düşünmekvirgs.gif bir akıl yürütmede bulunmaktadır. Akıl yürütmede bulunurken daha önce bir yargınınvirgs.gif bir görüşün bulunması gerektir. Söz gelişi matematikçi yaptığı akıl yürütmeleri belli yargılardanvirgs.gif birtakım açık seçik ve de kesin bilgilerden çıkarır.

Acaba bu açık seçik ve kesin bilgiler nereden geliyor? Bu açık seçik ve kesin bilgiler de belki daha başka yargılardan çıkarılmıştır. Ancak bununla sorun çözülmüş olmaz. Çünkü açık seçik kesin bilgilerin son olarak çıkarıldığı yargıların da nereden geldiğini bilmek gerektir. O halde bu tür düşünüldüğündevirgs.gif ya sonsuza kadar bu akıl yürütmeyi sürdürmek ya da herhangi bir yargıda durmak gerekecektir.

Fakat bir devirgs.gif sonuç elde ederkenvirgs.gif temel aldığım yargıların doğruluğuna güvenebilirvirgs.gif inanabilirim. Ancak inanmak bir bilgi değildir. İnançvirgs.gif hiçbir zaman yargıların doğruluğunu kanıtlamaz. Nitekim Stoacıların felsefesi de inanmaya dayandırılmakta idi. Bu inanma ise tümüyle yanlış olarak kalmaya mahkûmdur. O halde akla dayanan düşünmevirgs.gif ya sınırsızlığa kadar uzayan bir düşünme olacak ya da başlangıç olarak alınan yargının doğruluğuna inanmak zorunda kalacaktır.

Sonuç olarak ne "afat" ne de "akıl" bizi kanıtlanması mümkün doğru bilgilere ulaştıramaz. Algı ve akıl bizi tek başlarına gerçeğe götürmeye yetmiyorsavirgs.gif ikisi birleşince de bizi gerçeğe ulaştıramazlar. Çünkü iki yalancı tanıktanvirgs.gif hiçbir zamanvirgs.gif doğru bir tanıklıkta bulunmalarını bekleyemeyiz. Ainesidemos'un kanıtları işte bunlardır.

Septikler eleştirilerini karakteristik olarak iki noktaya yöneltmişlerdir. Birinci olarak onlar evrenin kendiliğinden "bilinemeyeceği"ni savunurlar. İkinci olarak da nedensellik kavramını eleştirirler. Özellikle sonraki septiklervirgs.gif nedensellik kavramında bilginin ağırlık merkezini bulduklarına inanırlar.

Tüm bilgilerimiz "neden"i ararvirgs.gif bir başka deyişlevirgs.gif sebep-sonuç arasında bir ilişki kurmaya çalışır. Evrenivirgs.gif bir sebep-sonuç ilişkisi ile örülmüş olarak düşünür. Ancak Septiklere görevirgs.gif işte özellikle de bu "her olayın zorunlu olarak sebep-sonuç ilişkisi içinde oluştuğu" varsayımıvirgs.gif kanıtlanması olanaksız bir şeydir. Bunun içinvirgs.gif bu düşünceye inanmak zorunda kalırız.

Oysa bizvirgs.gif ancak olayların akışında az ya da çok bir belirliliğin olduğunu kabul edebiliriz. Çünkü olayların genellikle belli kurallara göre oluştuğunu deneyimlerimiz bize doğrulamaktadırlar. Fakat bu gözlem ve deneyimlerimizin dışına çıkmayavirgs.gif hiç ama hiç hakkımız yoktur.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#13
Thomas Aquinas

Thomas Aquinas (1225 - 1274) İtalyan Katolik filozof ve din adamı.

Napoli krallığının soylu ailelerinden birinin oğluydu. Derebeyi yaşamını değilvirgs.gif okumayı ve araştırmayı tercih etti. Dominiken tarikatına girdi. Tarikata girmesine karşı olan babası tarafından Paris’e giderken yakalanıpvirgs.gif şatosunda tutsak edildi. İki yıl sonra kaçmayı başardı. Albertus Magnus'un in öğrencisi olan Thomasvirgs.gif Skolastik felsefenin en büyük düşünürüydü. Öğretisi önemli ölçüde Aristoteles’in ¤¤¤¤fiziğine dayanıyordu. Ortaçağ’da Hıristiyan felsefesinin doruğu olan bu öğretivirgs.gif daha sonra Katolik kilisesinin resmi felsefesi haline geldi. Skolastiğin ilk dönem anlayışında inanılan ile bilinenvirgs.gif birbirine denk ve birbiriyle örtüşüyordu.

Thomas’a göre dini doğrular ile akıl iki ayrı bilgi kaynağıdır. Bize başka başka şeyler öğretirler. Bilmek tanıtlamak demektir. İnanmak ise açıklamayı olduğu gibi doğru saymaktır. Ona göre bilgi insanavirgs.gif en yüksek ışığı anlaması için ön koşullar sağlar. Thomas bilginin çıkış noktasının deney olduğunu düşünür. Duyusal bilgilerimizi genel kavramlar haline getirebildiğimiz için mantığımızla işlememiz gerekir. Kavramlarvirgs.gif nesnelerin özlerini bize verirler. Direkt olarak her şeyi kavrayan bir bilgi formu insanoğluna kapalıdır. Bir objeyi ancak özünü ve özünün etkilerini kavramlaştırarak bilebiliriz. Objenin düşüncemizdeki yansısı gerçeğe uyuyorsa bilgimiz doğrudur. Bu soyutlama işleminin bizi vardıracağı en yüksek kavram ‘varlık’tır.

Thomas tümel kavramların nesnenin özünde olduğunu düşünür. Bu kavramlarvirgs.gif nesneyi nesne yapan zorunlu belirlemelerdir. Her olup biten nesnedeki özsel formların açılması ve evrimidir. Formlarvirgs.gif tıpkı bir tohum gibi maddede gizli bir güç olarak bulunurlar. Dünyada her olup biten belli bir ereğe göre belirlenmiştir. Oluşu başlatan davirgs.gif oluşun ereği de Tanrı’dır. Thomasvirgs.gif evreni varlık aşamalarına böler: Cansız cisimlervirgs.gif bitkilervirgs.gif hayvanlarvirgs.gif insanlarvirgs.gif melekler ve en yüksek basamakta da Tanrı yer alır. Varlık aşamaları gelişen hayatın basamaklarıdır. Ahlak öğretisindevirgs.gif istenç özgürlüğü her türlü ahlakın ön koşuludur. Ancak özgür olanvirgs.gif akla dayanan düşüncelerden doğan eylemler iyidir. Aristoteles gibi Thomas’da da insan toplumsal bir varlıktır. Devlet doğal bir zorunlulukturvirgs.gif başındakilere itaat gereklidir.

Thomas'ın en önemli eseri Summa Theologica dır.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#14
Agrippa
(M.S. I. ya da II. yüzyıl) Yunanlı şüpheci filozof. Ainesidemos'un şüphe etmekte haklı olduğumuzu göstermek için ileri sürdüğü on sebebin sayısını beşe indirdi. Genel olarak Yunan kuşkucularının yöntemini özetleyen beş kanıt şunlardır:

1.) Hem gündelik yaşamdavirgs.gif hem de filozofların tartışmalarında düşünceler çatışır.

2.) Hiç bir şey kendi kendini açıklayamazvirgs.gif çünkü her açıklama ayrıca açıklanması gereken bir ikinci önermedir ve bu sonsuza değin böyle gider.

3.) Gerek algıvirgs.gif gerekse de yargı iki anlamda görelidir: İkisi de özneye göre değişir ve ikisi de kendileriyle birlikte bulunan başka algılardan etkilenir.

4.) Dogmatik filozoflarvirgs.gif önermeler dizisinde sonsuza değin geriye gitmekten kaçındıkları için kanıtlayamayacakları varsayımlar ileri sürerler.

5.) Filozoflarvirgs.gif duyularla ilgili olanları akıllavirgs.gif akılla ilgili olanı ise duyularla kanıtlamaya çalıştıklarından çifte tuzağa düşerler. Hem duyuların tanıklığındanvirgs.gif hem de insanın anlama olanağından kuşku duyan Agrippavirgs.gif bilgi edinmenin bir başlangıç noktası olmadığı sonucuna ulaşır. Ondan öncekilervirgs.gif hakikati bilmediğimizi söylerlerdi; Agrippa ise bilemeyeceğimizi ispata çalıştı
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#15
Antisthenes

(M.Ö. 444- 365) Yunan filozofu. Atina'da doğanvirgs.gif Gorgias ve Sokrates'den ders alan Antisthenesvirgs.gif Tanagra savaşında (M.Ö. 426) çarpışmıştır. Sokrates'in ölümünden sonra kendi okulunun başına geçip Kinik felsefenin kurucusu oldu. Sokrates'in en çok kanaatkârlık öğretisinden etkilenmiştir. Özellikle uygulama yönü ağır basan bir ahlak anlayışını benimseyerekvirgs.gif gerçek erdemin kişinin kendine egemen olmasınavirgs.gif tutkularından ve öbür insanlara bağımlılıktan kurtulmasına dayandığını savunmuştur.

Kinikler gerçek mutluluğun maddi olanaklarvirgs.gif politik güç ya da sağlıklılık gibi dış özelliklerden oluşmadığını vurgularlar. Onlara göre gerçek mutluluk bu tip rastlantısal ve geçici şeylere bağımlılıktan kurtulmakla edinilir. Mutluluk tam da bunlara dayanmadığı için herkes tarafından elde edilebilir. Bir kez ele geçirilince de elden gitmez. Kinikler insanın sağlıklı olmaya kafa yormalarının gerekmediğini söylüyorlardı. Acı ve ölümü de dert etmeye gerek yoktu. Aynı şekilde başkalarının acılarıyla da ilgilenmiyorlardı.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#16
Aristippos

(M.Ö. 435 - 366) Yunan filozofu. Kyrene okulunun veya Hazcılık adı ile tanınan öğretinin kurucusu. Sokrates'in derslerine devam etti. Bu derslerdenvirgs.gif sadecevirgs.gif felsefeye pratik bir nitelik vermek gerektiği düşüncesine vardı. Hükümdarlara dalkavukluk etmek sanatının ustasıydı. Ömrünün bir kısmını Sicilya'da Dionysios'ların sarayında geçirdiği söylenir; ama hakkında söylenen her şeyin doğru olduğu şüphelidir.

Kendisine mal edilen bir öğretiye göre mutlulukvirgs.gif haz aramaktan başka şey değildir. Yaşamın amacının mümkün olduğunca çok haz almak olması gerektiğine inanıyordu. "en üstün iyilik hazdır" ve "en büyük kötülük acıdır" diyordu. Bununla birliktevirgs.gif bu öğretiyi ilk olarak ortaya koyanınvirgs.gif torunu Genç Aristippos olması da mümkündür.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#17
Aristoksenos

(M.Ö. IV. yüzyıl sonları) Yunanlı gezimci filozof ve müzikçi. Tarentum'da doğan Aristoksenos Aristoteles'in çömeziydi. Suidas lugatçesine göre 453 eser yazdı; bunların en önemlisi filozof ve yazarları konu alan "Ünlü Kişilerin Hayatlar"dır. Aristoksenosvirgs.gif ünlü bir müzikçi olan babası Spintharos'un Sokrates ile ilgili anılarını kaleme aldı. Bugün elimizdevirgs.gif en eski müzik inceleme kitabı olarak bilinen Armonikon Stoikheion (Armoni Öğeleri) ilevirgs.gif Rythmika Stoikheia (Ritim Öğeleri) adlı incelemeden yalnız bir parça vardır.

Aristoksenosvirgs.gif öğretimindevirgs.gif duygu ile deneye büyük bir yer verilmesini isterdi. Bu görüşvirgs.gif Pythagoras'ınkine karşı bir tepki niteliğinde olduğu içinvirgs.gif olumlu karşılandı. Sonradanvirgs.gif Aristoksenos ile Pythagoras'ın çömezlerini birbirinden ayırt etmek içi kulaktan armoniciler ve hesapçı armoniciler deyimleri kullanılır oldu.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#18
Athenagoras

(M.S. II. yüzyıl) Yunan filozofu. Hıristiyanlığı kabul eden Athenagoras Marcus Aurelius ile oğlu Commodus'a hitaben Presbeia peri Khristianon'u (y. 177 Hıristiyanlar İçin Elçilik) yazdı. Bu eserindevirgs.gif Hıristiyanlığın inanç ve ibadet ilkelerini Yunan ve Roma dünyasına açıklamakvirgs.gif Hıristiyanları devlete sadakatsizlik ve ahlaksızlıkla suçlayan putperestlerin savlarını çürütmek amacıyla Yeni Platoncu kavramları ilk kez kullanmıştır.

Öbür eseri Peri Anastaseos Mekron (Ölülerin Dirilişi Üzerine) başlığını taşır. Bu eserindevirgs.gif bedenin ruhun zindanı olduğunu ileri süren Platoncu görüşü yadsırvirgs.gif madde ve ruhun birbirini bütünlediğini savunur. Ölülerin bugünkü bedenleri ile dirileceği savınıvirgs.gif tanrının her şeye gücünün yettiği ve kendi suretini insanlara sonsuza değin göstermeyi amaçladığı temeline dayandırır.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#19
Francis Bacon:


(1561-1626) Kimi felsefe tarihçilerinin "modern felsefe"yi çoğunluk yapıldığı üzere Descartes ’la değil de kendisiyle başlattıklarıvirgs.gif bilimsel deneycilik düşüncesinin . öncülüğünü yapmış İngiliz fılozof ve denemeci. Locke' tan Hume'avirgs.gif John Stuart Mill'den Bertrand Russell 'a uzanan İngiliz deneyciliğinin kurucusu olarak görülen Francis Bacon geniş bir yelpazeye yayılan kuramsal ve yazınsal yapıtlar üretmiştir. Aslında Bacon bilimleri yeniden düzenlemek amacıyla Instauratio Magna (Büyük Yenileme) Bacon 'ın bu tasarısı bilimlerin yeniden bölümlendirilmesinivirgs.gif yeni bir araştırma yönteminivirgs.gif bilimsel gözlemlerin ve olguların toplanmasınıvirgs.gif yeni yöntemin örneklerini ve bu yöntemin uygulamasından doğacak olan yeni felsefenin kendisini açıklamaktan oluşuyordu. Ne var ki Bacon bu dev çalışmanın yalnızca kimi parçalarını tamamlayabilmiştir. (Her ne kadar Bacon bu adı taşıyan bir kitabı 1620 yılında çıkarmışsa da yayımlanan kitap tasarladığı dev yapıtın yalnızca bir taslağı niteliğindeydi.) Bu parçalardan biri olan Bilimlerin Saygınlığı ve Gelişimi (De dignitate et augmentis scientiarumvirgs.gif 1623) adli çalışma İngilizce yazılmış ilk önemli felsefe yapıtı olan Öğrenmenin İlerleyişi ’ nin (The Advancement of Learningvirgs.gif 1605) gözden geçirimiş bir uyarlamasıdır. Tamamlanamayan büyük çalişmanın diğer parçalan arasında Aristotelesçiliğin egemenliğinin sona erdirilmesi gerektiğini savunan Yeni Organon (Novum Organumvirgs.gif 1620) ile kayda değer bir ütopya örneği olan Yeni Atlaııtis (Nova Atlantisvirgs.gif 1627)bulunmaktadır. Bacon erken modern bilimin başarılarından doğan "yeni" deneyciliğin öncülüğünü yapmıştır. Yetkelere başvurulmasına ve dolayısıyla skolastisizme karşı çıkan Bacon virgs.gif insanlığa gerekenin bilimsel bir pratiğe dayanan yeni bir tutum ve yöntembilgisi olduğunu düşünür. Bilgiye ulaşmanın amacı her şeyden önce insanlığın iyiliğidir. Bacon tasarladığı bu uygulamalı bilimden dogması gereken toplumsal düzenivirgs.gif daha doğrusu varmayı umduğu toplum düzenini Yeni Atlantis adli ütopyada betimlemiştir. Doğa bilimlerinin yeniden düzenlenmesi üzerine pek çok deneme yazan Bacon in bu konudaki en önemli çalışması font Yeni Organon ' dur. Adını Aristoteles'in "mantık külliyatı"ndan (*Organon) atan Yeni Organon geleneksel bilimsel araştırma yöntemlerinden kopuşun ilk işaretlerini verir. Bu yapıt Bacon in bilimleri yeniden düzenleme girişiminin bir parçası olarak da görülebilir. İki bölümden oluşan Yeni Organon 'un birinci bölümü tümevarım yöntemine niçin gereksinim duyulduğunu temellendirirkenvirgs.gif ikinci bölüm bu yöntemin uygulamaları üzerinde yoğunlaşır. Bacon birinci bölümde kendi zamanında yaygın olarak kabul gören Aristotelesçi a prioıi tümdengelimli yöntemi reddedip insanın anlama yetisini gözlem ve deneyde temellendirmeye girişir. Bacon 'ın önerdiği seçenek açık bir biçimde a pos teriori tümevanmlı yöntemdir. Bacon'a göre ilkin doğayı deneyler aracıliğıyla gözlemleyip verileri toplamamızvirgs.gif ardından ne bildiğimizi çözümlememiz ve sonunda da ulaştığımız en güvenilir doğrulara göre hareket etmemiz gerekir. Bacon doğaya ilişkin kestirimlerde bulunma ile doğayı yorumlamayı birbirinden ayırır: Kestirimlere inanmak için çok az neden bulunmaktadır; bunlar kolaylıkla ve aceleyle vapılan genellemelerdir. Yorumlar ise şeylere nüfuz etmemizivirgs.gif onlara yaklaşmamızı olanaklı kılan çeşitli verilere dayanır. Yorumlar her zaman kolaylıkla kabul edilmeseler de açıkçası doğayı açıklamanın en güvenilir yöntemi olarak düşünülmelidirlervirgs.gif Bacon â göre bu "yeni mantık"virgs.gif bu yeni düşünme yolu Aristotelesçi tasımınvirgs.gif örnekleri basit sıralamaya dayanan tümdengelimli mantığının yerini alacaktır. Eski mantıklarınvirgs.gif eski düşünme geleneklerinin hiçbiri de doğa yasalarının gerçek bilgisini üretecek yetkinlikte değildir. Bacon yeni teknolojilerin keşfedilmesine götüren "deneysel denetim" ya da "denetimli deney" aracıliğıyla doğayı egemenliğimiz altına alarak ona müdahale etmemiz gerektiğini düşünmektedir. Ancak doğaya egemen olmak için önce onu iyice tanımakvirgs.gif hangi nedensel yasalarla nasıl işlediğini iyice bir anlamak gerekmektedir: "Bilmekvirgs.gif egemen olmaktır." Ne var ki nedensel yasaların bilgisine ulaşmanın önünde çok iyi bilinen engeller bulunmaktadır İnsan zihni bir- takım boş düşüncelerlevirgs.gif ıvır zıvır kuruntularla dolup taşmaktadır. Bacon doğayı yorumlayarak açıklamaktan çok ona ilişkin acele kestirimlerde bulunmamıza yol açan yanlış kanı ve önyargılara dayali düşünceleri "zihnin putları" (idols of ıhe mind) diye adlandırır. İnsanoğlu doğayı kendi gerçekliği içinde kavrayıp ona yönelik doğru bilgilere ulaşmak istiyorsavirgs.gif ilk yapması gereken şeyvirgs.gif insan zihnine yer etmiş bu "putlar"dan bir an önce kurtulmaktır. Bu "kuruntular"ın kökü kazınmadıkça "doğaya egemen olma" tasarısı ya da ülküsü boş bir hayalden öteye geçemez. "Putlar kuramı' Bacon 'ın insanın dilvirgs.gif gelenek ve imgelem tarafından yaratılan yapıntılara körü körüne bağlanmasının zararli ve yıkıcı etkilerini betimleyen font Yeni Organon adli yapıtında genel bir ideoloji kuramına dönüştürülür. Bacon gerçek bilgiye ulaşma yolunda insan zihnine çeşitli sorunlar çıkaran hatalı akılyürütmelerin kaynağı olarak tanımlayıp genelde yanlış varsayımlarvirgs.gif yanılsamalarvirgs.gif önyargılarvirgs.gif yanliş kanılar ve eğilirrılerden oluştuğunu düşündüğü "zihnin putları'nı dört ayrı öbeğe ayırır: "Soy putları" (idoln ısibuı) insanın doğasından kaynaklananvirgs.gif insan soyuna özgü doğal ama yanılma zihinsel önyargılardır. Soy putları duyulara dayalı algıya gözü kapalı güvenmevirgs.gif aşın genelleştirmevirgs.gif hemen sonuca sıçrama ("acele genelleme yanılgısı')virgs.gif görüşümüzle çelişen kanıtları görmezlikten gelme gibi eğilimleri içerir. İnsanların doğayı insanmerkezci ya da insanbiçimci bir gözle düşünmeye yatkın oluşlarıyla yakmdan bağlantılı olan bu putlarvirgs.gif doğayı olduğu gibi görmemizi engeller doğanın amaçlarıyla insanlığın amaçlarım birbirine karıştırmamıza yol açar. Adını Platon'un "*mağara benzetmesi"nden alan"mağara putları" ise tek tek bireylere özgü egilimlerden oluşur. Bireyler kişisel alişkanliklarından ve dolayısıyla önyargılarından etkilenmeye yatkındırlar. Bireyler çevrevirgs.gif eğitimvirgs.gif toplumsal ilişkiler ve biraz da okumalarından edindikleri davranış kalıplarına dayanan kanılar oluşturmaya sonuna dek açıklarlar. Böyle olunca da her birey doğaya kendi küçük penceresinden baktığından doğanın bütününü ıskalar.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#20
Bacon 'ın dile çıkmazcasına yerleştiğinden ötürü zihnin putlarının en tehlikelisi olarak gördüğü "çarşı putları' (:dolfoıi)virgs.gif soyut ve anlamları muğlak sözcüklerin kullanılışından kaynaklanır. Kimi sözcükler-anlamlı oldukları düşünülse de- gerçek dünyada hiçbir karşılığı olmayanvirgs.gif varolmayan şeyleri temsil ederkenvirgs.gif kimi sözcükler de gerçekvirgs.gif varolan şeyleri adlandırmalarına karşın kafa karıştıracak ölçüde karmakarışık tanımlanıp kullanılmaktadırlar. Sonuçtavirgs.gif belirli bir düşünceyi aktarmak için yanliş sözcük ya da sözcükler seçilirsevirgs.gif sözdağarı dayanaksız temeller üzerine kurulursavirgs.gif ifade edilen düşünce de yanliş olmaya yazgıli olur. nın sonuncusu "tiyatro putları" ise eski öğretilere gönüllü kulluk etmektenvirgs.gif sırf yıllarca benimsendiklerinden ötürü basmakalıp kuramları olurlamaktanvirgs.gif her türden düşünsel yetkeye sorgusuz sualsiz boyun eğmekten oluşan önyargılar yumağıdır. Aslında tüm bu dogmalar yıgınının sahip olduğu tek özellik ustaki sözel inşalar olmalarıdır. Oysa ki gerçek bilgi edinme süreci sözcükleri ustalıkla kullanmaya değilvirgs.gif doga yasalarının keşfıne dayanır. Görüldüğü üzerevirgs.gif Bacon zihnin tüm putlarının deneye dayanmayan düşüncelerden kaynaklandığınıvirgs.gif zihnin ancak derinlerine işleyen kendi yarattığı putlardan kurtulduğunda doğa yasalarının deneye dayanan bilgisini araştırmak için kendisini özgür kılacağım öne sürer. Bacon 'ın başlattıgı çizgidevirgs.gif zihnin putlarının yerle bir edilmesi tasarısıvirgs.gif Nietzsche' nin Putların Alacakaranlığı nda Bacon Sokrates ve Kant 'a yönelik eleştirilerinde; Bacon Marx ve diğer toplum eleştiricilerinin toplumsal ve ekonomik yapıları gizemlerinden arındırma çabalarında; son çözümlemede insanlara gerçekte varolmayan ama insanlar üzerinde gücü olan şeylere düşkünlüklerinden kurulmalarına yardım etmede felsefece önemini korumuştur. Bacon Yeni Organon 'un ikinci bölümünde yönteminin olguların toplanmasına yönelik bölümünü açıklamaya girişir. Bilindiği üzere Bacon Aristoteles bilimin öncelikle bir görüngünün nedeninin keşfedilmesini içerdiğini ileri sürer. 6rneğin sıcakliğın doğasını anlamak için sıcakliğın nedenlerini bulmaliyızdır. Aristoteles 'e göre bu süreç sıcaklığın dört nedeninin -biçimselvirgs.gif maddeselvirgs.gif etkin ve ereksel- belirlenmesini içerir. Bacon virgs.gif Aristoteles'in tümdengelimci tasımcılığı reddetse de bilimi nedenlerin ve özellikle de biçimsel nedenlerin keşfedilmesi olarak gördüğünden bu noktada Aristoteles'i izler. Bacon 'a göre bir şeyin biçimsel nedenleri onun fıziksel nitelikleridir. Şeylervirgs.gif bu nitelikleri nedeniyle varoldukları biçimdedirler. Örneğinvirgs.gif sıcaklığın biçimi ("formu parçacıkların düzensiz hareketinden kaynaklanır; sacaklığın biçimini keşfederek sıcaklığın bilimsel doğasını ortaya çıkarırız. Bacon bir şeyin biçiminin bir dizi bilimsel yöntemin kuralları aracığıyla ortaya çıkarılabileceğini öne sürer. Bacon özgün tümevarımcı yöntembilgisini varlık çizelgesi (tabula praesentıae)virgs.gif yokluk çizelgesi (tabula absentiae derece çizelgesinden (tabula graduum) oluşan üç basamaklı bir karşılaştırılabilir örnekler çizelgesinde temellendirir. Varlık çizelgesi benzer görüngülerin ve bu görüngülerin ortak durumlarının incelenmesini içerir. Sözgelimivirgs.gif sıcaklığa ilişkin biçimleri anlamak için bütün sıcak şeyler incelenir ve hangi durumların ortak olduğu görülür. Yokluk çizelgesivirgs.gif bulunmayış ya da olmayış tablosu benzer görüngülerin ortak olmayan durumlarının incelenmesini içerir. Nitekim sıcaklığı anlamak için öncelikle soğuk şeyler çizelgesini incelememiz ve yoğunluk gibi sıcaklığın oluşmasıyla ilişkisiz olan özelliklerini ayırt etmemiz gerekir. Derece çizelgesi ya da ölçütler tablosu ise bir durumu değişen derecelerde içeren görüngülerin incelenmesini içerir. Bu görüngüler her biri kendi içinde farklı dereceler alabilen birden fazla durumu da barındırabilir. Örneğin sıcaklığı anlamamız için farkli sıcaklıktaki şeyleri gözlemlememiz ve parçacıkların düzensiz hareketlerindeki değişen hızları gibi değişen derecelerde hangi durumların ortaya çıktığına dikkat etmemiz gerekir. Böyleliklevirgs.gif bu üç aşamali işlemden sonravirgs.gif karşılaştırılabilir bir örnekler çizelgesi oluşturarak yoğunluk gibi ilişkisiz özellikleri eler ve parçacıkların düzensiz hareketleri gibi temel özellikleri tam olarak belirleriz. Bacon'a göre bu yöntem tümevarımın en doğru biçimidir. Bacon her üç çizelge için sınırsız sayıda örneği inceleyemeyeceğimizi kabul eder ve incelemeyi belirli bir noktada durdurarak örnekleri bütünüyle ele almamız gerektiğini belirtir. Bacon'ın önerdiği tümevarım yöntemi günümüzde kullanılan tümevarım yön- temiyle karşılaştırıldığında epey bir sorun barındırsa da Bacon'ın ortada bir "yöntem sorunu" olduğunu düşünüp bunu çözmeye uğraşması bile başlı başına kayda değer bir çabadır -ki bu çaba aynı zamanda "modern felsefe"nin doğumunu da muştulamaktadır. Bacon 'ın font Denemeleri (Essaysvirgs.gif 1597 ise ayrı bir önem taşımaktadır. Bilim içinvirgs.gif doğanın bilgisine ulaşmak için tasarladığı yöntemini geliştirirken insan ilişkilerini de göz ardı etmeyen Baconvirgs.gif Denemeler 'de insanın davranış ve güdülerini inceleyip genellemelere varır. İçerdiği dilin güzelliğinden ve taşıdığı bilgelikten ötürü Denemeler her dönem okuyucu kitlelerini kendisine çekmiştir.

Felsefe Sözlüğü – Bilim ve Sanat Yayınları.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 11-24-2024, 03:15 PM