:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Düşünce Dünyasının AbideLeri.. (alfabetik Sırayla)
PesmisT GirL
#61
Din Konusundaki Görüşleri: Deweyvirgs.gif söz konusu aktifvirgs.gif eylemde bulunan insan düşüncesini ve yaratıcı bir etkinlik olarak bilgi anlayışınıvirgs.gif din görüşü ve eğitim felsefesine de yansıtmıştır. Dewey'e görevirgs.gif geleneksel din anlayışıvirgs.gif değişmez dogmalar ve ahlak kurallarına inançvirgs.gif insan zihnini kendisine kabul ettiren bir görüşe bağlama ve hapsetmeyle eşanlamlıdır. Bu tür bir inançvirgs.gif insanın hayal gücünün bir görüş edinme çabasını ortadan kaldırır.
Oysa gerçek bir görüşvirgs.gif düşünce özgürlüğü ve bağımsızlık gerektirir. Dinin dogmalarınınvirgs.gif açıkça doğaüstücü olmasalar bilevirgs.gif doğalcılığa aykırı olmaları çok muhtemeldir. Din ve dindarlık bu olmamalıdır. Dindarlıkvirgs.gif ona görevirgs.gif doğanın her türlü idealin kendisinden çıktığı kaynak ve o olmaksızınvirgs.gif amaçlar peşinde koşmanın başarıya ulaşamayacağı koşullar olduğunu anlamaktan doğar. Eğitimle ilgili Görüşleri: Dewey'e görevirgs.gif eğitim süreci çocuğun ilgi alanlarını dikkate almalı ve bunların üzerine kurulmalıdır. Bu süreçvirgs.gif çocuğun sınıf içi deneyimindevirgs.gif düşünme ile iş yapma etkinliklerinin karşılıklı etkileşimine imkan sağlamalıdır. Okul küçük bir topluluk gibi örgütlenmelidir; öğretmen belli bir ders ve okuma dizisini gerçekleştirmek için öğrenciyi görevlendiren bir ustabaşı değilvirgs.gif öğrencilerle birlikte çalışan bir rehber olmalıdır. Eğitimin hedefivirgs.gif çocuğun varlığının her yönü ile gelişmesidir Bu arada John Dewey'in Türk eğitim sistemindeki yeri büyüktür... Atatürk'ün daveti üzerine 1924 yılında Türkiye'ye gelen ve 'Türkiye maarifi hakkında rapor' hazırlayarak Milli Eğitim Bakanlığı'na sunan Amerikalı bilim adamı Profesör John Deweyvirgs.gif "İlk ve pek mühim noktavirgs.gif Türkiye mekteplerinin gaye ve hedeflerini tespit etmektir." demiştir.... Bilindiği gibi Cumhuriyet döneminde eğitimde pek çok yol kat edilmiştir. 1924 yılında John Dewey davet edilip kurulacak yeni eğitim sistemi hakkında görüşleri alınmıştır. Özellikle John Dewey’nin “çocukların hayattaki ihtiyaçlarına uyum sağlayacak programlar ve öğretim yöntemleri” önerisi bugün de önemini korumaktadır. Türk eğitiminin felsefî temellerini yeniden oluşturmasıvirgs.gif bir eğitim politikasının oluşturulması ve eğitime yeni bir anlayış kazandırılmasına katkıda bulunmuştur. Böylece Türk Eğitim Sistemi pragmatizm çizgisinde bir yöne oturtulmuştur.
O Dönemin milli eğitim bakanı olan Mustafa Necati 3 Şubat 1927’de gazetecilerin sorduğu; eğitim sisteminin geleceği ve nasıl olması hakkındaki soruya verdiği cevapta; özellikle iş eğitimvirgs.gif uygulamalı eğitimvirgs.gif deneye ve gözleme dayanan eğitimvirgs.gif beden eğitimi gibi konulara değinmişvirgs.gif eğitimin değeri ve güzel sanatlar üzerinde açıklamalarda bulunmuştur. 12 Mayıs’ta TBMM’de bakanlık bütçesi görüşülürken bu konudaki görüşlerini de konuşmasına yansıtmıştır: "Yirminci yüzyıl yaşamı o durumu almıştır kivirgs.gif her demokratik ulus genel eğitim ile birliktevirgs.gif her sınıf halkı mesleğe hazırlayacak önlemleri almayı ¤¤¤¤ bilmiştir" Bu sözler aslında onun daha sonra yapacaklarına ilişkin ipuçlarını da vermektedir. Hayatta işe yarar bilgilerin verilmesivirgs.gif uygulamada kullanılacak şekilde bilginin plânlanması gibi pragmatik anlayışı yansıtan uygulamaların yapılmasıvirgs.gif o dönemde J.Dewey’den etkilenmiş olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde Atatürk'te Dewey'den etkilenenler arasındadır. Atatürk’ün 1927'nin aralık ayında söylediği " ... Türkiye millî eğitiminin amacı bilgiyi insan için gereksiz bir süsvirgs.gif bir baskı aracı ya da uygarlık zevkinden çokvirgs.gif hayatta başarıya ulaşmayı sağlayan işe yarar kullanılabilir bir araç durumuna getirmektir." sözü onun Dewey felsefesinden ne kadar etkilendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü bu sözleriyle eğitim ve öğretimde ana kural olarak alan pratik bilginin önemini özellikle vurgulamıştır. John Dewey'in ülkemizin eğitin sistemi hakkında hazırladığı rapor ve öneriler sadece Atatürk zamanında değilvirgs.gif daha sonrada çok etkili olmuştur. "Köy Enstitüleri"nin kuruluş mantığı ve dayanağı John Dewey'in hazırladığı raporlardır.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#62
Ve yıllar sonra John Dewey'in ülkemizi ziyaret ettiğinde köy enstitülerini ziyaretinden (Hasanoğlan'daki enstitüyü gezmiştir) sonra söylediği sözler tarihe geçmiştir. Ve onun bu sözlerini Amerika ve İngiltere'de yaptığı konuşmalarında bu söylemeni tekrarlaması yabancı eğitimcilerin bu enstitüleri incelemek üzere ülkemize akın etmelerini sağlamıştır...

YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN: Vermont'a bağlı Burlington'da doğanDeweyburada çeşitli devlet okullarında öğrenim gördükten sonra Iskoç ortakgörü gerçekçiliğinin etkisinin açık biçimde gürüldüğü Vermont Üniversitesi'ni bitirdi (1879). Doktorasını Yeni Hegelci görüşlerle ilk kez tanıştığı Johns Hopkins Üniversitesi'nde yaptı (1884). Minnesota (1888-1889)virgs.gif Michigan (1884-1888virgs.gif 1889- 1894)virgs.gif "Dewey Okulu" ya da "Laboratuvar Okul" olarak bilenen denevsel Üniversite Ilkokıılu'nu kurduğu Chicago (1894-1904) ve Columbia üniversitelerinde (bu son üniversitede 1904'den. emekli olduğu t930'a kadar ve emekliliğinden sonra olmak üzere toplam 47 yıl) ders verdi.
Deweyvirgs.gif ayrıcavirgs.gif Moskova duruşmalarında Troçki'ye yöneltilen suçlamalar karşısında Troçki'nin savunmasını dinlemek üzere 1938'de Mexico'ya giden komisyonun baş kanlığını yaptı. Russell'ıvirgs.gif onu New York Koleji'nden atmaya çalışan muhafazakârlara karşı savundu. Amerikan Üniversite Profesörleri Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı. 1938' de Amerikan Felsefe Derneği'nin ömür boyu onursal başkanlığına getirildi. Republic ve Nation gibi liberal eğilimli süreli yayınlarda popüler yazılar yazdı.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#63
FELSEFESİ: Dewey için felsefevirgs.gif bütün pragmacılar için olduğu gibivirgs.gif gündelik hayattan kopukvirgs.gif pratik hayatın sorunlarını olduğundan daha da karmaşık ve anlaşılmaz hale getiren düşünsel bir uğraşı değilvirgs.gif pratikvirgs.gif insanların sorunlarının çözümüne yardımcı bir uğraş olmalıdır. Dewey'e görevirgs.gif örneğinvirgs.gif "bilgi olanaklı mıdır?" türünden sorularla uğraşmak boşunadır. Felsefi soruşturma çeşitli insan etkinliklerinin sorunlarından hareket etmeli ve onlara çözüm getiren düşünceler ortaya koymalıdır. Bu bakımdanvirgs.gif Dewey'in felsefece duruşunun kökleri Bacon'a uzanan bir felsefe ve bilgi anlayışı çizgisinde yol. aldığı söylenebilir. Deweyvirgs.gif geleneksel felsefedeki amaç- araçvirgs.gif ruh-bedenvirgs.gif bireysel-toplumsalvirgs.gif düşünce-eylemvirgs.gif organizma-çevrevirgs.gif insan-doğavirgs.gif dünyevi-dinselvirgs.gif olgu-değer gibi karşıt ikiliklere dayalı her türden ikiciliğe karşı çıkar. Ona güre bu iki(ci)liklervirgs.gif farklı toplumsal sistemlerin ve kültürlerin kalıntılarıdır ve felsefe adına yararlı olmak şöyle dursun işleri daha da karmaşıklaştırmaktadırlar.

İNSAN: Dewey'e göre insan biyolojik evrimin bir ürünüdür ve doğanın bir parçasıdır. Doğa ise sürekli oluşum halinde olan organik bir bütündür. Onda kökten kopukluktan ve ikiliklere yer yoktur. Evrimciliktenvirgs.gifdönemin evrimci biyolojisinden açıkça etkilendiği görülen bu düşüncelerinin ardından Dewevvirgs.gif seyirci/izlevici bilgikuramını toptan reddeder. Ona görevirgs.gif geleneksel bilgikuramları özne ile nesneyi (bilen/bilinen) ayırmışvirgs.gif ikisi arasındaki ilişkileri gizemli bir hale getirmiştir. Doğanın bir parçası olan insanın başlıca amacıvirgs.gif doğal ve toplumsal çevreye uyum sağlamaktır. Deneyim bu çerçevede gerçekleşir ve organizmanın çevresiyle arasındaki işlemlervirgs.gif alışverişlerdir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#64
BİLGİ: Dewey'e göre bilgivirgs.gif olguların edilgen bir biçimde gözlenmesi ve kaydedilmesi değilvirgs.gif Çevremizle etkileşimimizi daha uyumlu hale getirmede bize vol gösterecek. kavramların oluşturulması için yapıcı bir etkinliktir. Düşünme ve düşünme sonucu ortaya çıkan kavramsal çerçeveler (bilgi) de uyum sürecinde ortaya çıkan sorunsal durumların çözümü için organizmanın verdiği bir tepki ve çözüm için bir araçtır. Işte Dewey'in amaçladığının özü de burda yatmaktadır.

BİLİMSEL DÜŞÜNCE: Dewey'e göre bilimsel düşüncenin olmazsa olmazı "araştırma"virgs.gif çevreye alışılmış tarzda verilen tepkilerin ihtiyaç ve arzuların karşılanmasında yetersiz kaldığı sorunsal durumun fark edilmesi ile başlar. Doğal olarak sorusal durumlar da insanın çevreye alışılmış tarzda verdiği tepkilerin ihtiyaç ve arzuların karşılanmasında yetersiz kaldığı durumlardır. Araştırmanın ikinci aşamasıvirgs.gif durumun tanımlanmasıdır. Üçüncü aşamaysavirgs.gif sorunsal duruma önsavlı çözümler olarak düşüncelerinvirgs.gif varsayımlarınvirgs.gif kurumların geliştirildiği derinlemesine yürütülen düşünme aşamasıdır. Son aşamada ise geliştirilen bu çözümler (varsayımlarvirgs.gif kuranılar vb.) test edilip sınamadan geçirilir. Bu bağlamda Dewey için bilimsel düşünme ve araştırmavirgs.gif sağduyunun (ortak- görünün) gelişmişvirgs.gif iyiden iyiye işlenmiş biçiminden başka bir şey değildir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#65
DOÄžRULUK: Dewey'e görevirgs.gif doğrulukvirgs.gif seyirci/izleyici bilgikuramında -bilen özne ile bili- nen nesne ayrımına dayalı tüm bilgikuramlarında savunulduğu üzerevirgs.gif inançlarla olgular arasında bir uygunlukvirgs.gif örtüşme ya da karşılıklı olma ilişkisi değilvirgs.gif ; tüm pragmacılarda olduğu üzerevirgs.gif pratikte başarıli olandır: "Doğruluk işgören ya da doyum sağlayan şeydir." Eğer araştırma sürecinde geliştirilen çözüm önerileri sorunsal durumu gidermekte başarılı olursavirgs.gif o araştırmanın vardığı sonuçlar doğru diye kabul edilebilir. Dewey'e görevirgs.gif kesinlik diye bir şey yoktur. Ona göre insan yanılabilir; pragmacılığın tüm savunucuları gibi Dewey de yanılabilirliği elden bırakmaz. Son çözümlemedevirgs.gif Dewey için bilimdeki doğrular ile inançlara ilişkin doğrular arasında insan yaşamını ilgilendirmesi bakımından bir fark yoktur. Gerek bilimsel kuramlar gerekse inanca dayalı tasarımlar olsunvirgs.gif bunların insan yaşamına en ufak bir katkıda bulunmaksızın kendi başlarına doğruluk bildirdiklerini öne sürmelerivirgs.gif genelde pragmacılık özeldeyse Dewey için hiçbir anlm taşımamaktadır. Uygulama bağlamında insan yaşamında pratik olarak hiçbir olumlu değişikliğe yol açmıyorsavirgs.gif şu ya da bu kuramın ya da tasarımın doğru olmasının hiçbir önemi yoktur. Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları Bu yoğun ve derin düşüncevirgs.gif çevremizdeki bir takım değişiklikler sonucundavirgs.gif gelecekteki eylem ve davranış biçimimizle ilgili bir kuşkuyavirgs.gif tereddüte düştüğümüz zaman karşılaştığımız bir sorunla birlikte ortaya çıkar. Buna görevirgs.gif yoğun ve derin düşüncevirgs.gif ormanda yolunu kaybetmiş bir adam içinvirgs.gif ormanın dışına çıkma sorunu ile bilim adamı içinvirgs.gif insanın dokusunun niçin canlılığını kaybettiğivirgs.gif denizde neden gelgit hareketlerinin meydana geldiği problemi ile karşılaştığı anda ortaya çıkar. Birinci durumda günlük bir çevrevirgs.gif ikinci durumda ise bilimsel bir çevre ile karşı karşıya gelişimiz söz konusudur. Ormandaki adamın üzerinde kararsız olduğu eylemvirgs.gif onun ormandan çıkması sonucunu doğuracak olan bir yola girmesi olayıdır. Bilim adamının üzerinde kararsız olduğu eylem isevirgs.gif olayları nasıl önceden kestireceği ve bunun için uygulanması gereken gözlemlerle ilgilidir. Bilgi doğru tasarım ya da varsayımlardan ibaret olan bir şeydir ve buradavirgs.gif tasarım ya da varsayımlarvirgs.gif kendileriyle araştırmamızın kaynağını oluşturan problemin çözümünü araştırdığımız birer araç işlevi görürler. Dewey’in terminolojisine görevirgs.gif onlar bir amaca ulaşmak için kullandığımız araçlardır. Bu amaç isevirgs.gif bilgidir ya da problematik bir durumun çözümüdür. Söz konusu tasarım ve varsayımlarvirgs.gif özel ve belirli bir anlam içindevirgs.gif pratik geçerliliği olan varsayımlarvirgs.gif kendileri sayesinde somut problemlerin çözüme kavuşturulduğu araçlardır.

¤¤¤¤fizik: Deweyvirgs.gif felsefeyi ¤¤¤¤fizikten ayırmıştır. Onun gözünde felsefe bir tür eleştirivirgs.gif belli bir bilgeliktir. Felsefenin görevivirgs.gif kültürel değerlerin eleştirisidir. ¤¤¤¤fizik ise genel bir empirik bilimdir; ¤¤¤¤fiziğin görevi isevirgs.gif kültür eleştirisi olarak felsefeye bir harita sağlayacak şekilde varlığınvirgs.gif varoluşun genel özelliklerini ortaya koymaktır.

Ahmet Cevizci - Paradigma Felsefe Sözlüğü
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#66
Dühring

(1833-1921). — Alman filozof ve iktisatçısıvirgs.gif bir süre Berlin Üniversitesinde felsefe ve ekonomi politik dersleri vermiştir. Kısa süre sonra gözleri görmez oldu; ölümüne kadarvirgs.gif önce Berlin'devirgs.gif daha sonra da Nowawes'tevirgs.gif yazar olarak yaşadı. Bir burjuva sosyalizmininvirgs.gif toplum düzeninin temelini "bireysel ruhun doğal çabaları"nda gören bu en belirgin temsilcisivirgs.gif toplumsal üründe işçilerin artan payı teorisini öğretiyor ve geleceğin kurtuluşunu sınıflararası uzlaşmaz karşıtlıkların uzlaşmasından bekliyordu; kendisini insanlığın düzelticisivirgs.gif iyileştiricisi gibi görüyordu. Çok çeşitli konularda konferanslar verdi.

Berlin profesörlerine karşı uluorta saldırıları sonucuvirgs.gif kısa zamanda koltuğundan oldu. 1870-1880 yılları arasındavirgs.gif sosyal-demokrasivirgs.gif pek çok yandaş bulmuştu. Dühringvirgs.gif birçok yapıtındavirgs.gif toplumsal-felsefi özel bir sistem geliştirdi kivirgs.gif bu sistemvirgs.gif kendisinin bulmuş olduğunu sandığı bir sürü mutlak "son yargı gerçekleri"nin yardımıyla oluşturulmuştu. Hıristiyanlığa karşıydı ve ateşli bir yahudi düşmanıydı.

Kendi elinde olmayarakvirgs.gif dolaylı bir şekildevirgs.gif bilimsel komünizme büyük bir hizmeti olmuştur; Marx'a ve Lassalle'a karşı tutkulu saldırıları ve büyüklük deliliğinin damgasını taşıyan "gerçeğin felsefesi"virgs.gif Engels'in ünlü yergi yazısındaki yanıta yolaçtı: Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor (Anti-Dühring) kitabıvirgs.gif kısa zamanda yeni devrimci işçi kuşağının felsefe kılavuzu haline geldi. Bu yapıtında Engelsvirgs.gif Dühring'in yavanlıklar sistemini acımasızca yıkıyor ve ilk kez diyalektik materyalizminvirgs.gif usta elinden çıkma tam ve açık bir açıklamasını yapıyordu.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#67
Charles DARWIN:


(1809 - 1882)

Charles Darwinvirgs.gif 1809 yılında İngiltere’de doğdu. Babası onu on altı yaşında Edinburgh Üniversitesine gönderdi. Burada başladığı tıp ve daha sonra devam ettiği hukuk öğrenimini gereksiz bularak yarıda kesti. Ardından Cambridge Üniversitesine bağlı bir kolejde teoloji (dini bilimler) öğrenimi gördü. Fakat aklıvirgs.gif bilim çevresindeydi. O arada tanıştığı Botanikçi John Henslow’un önerisiylevirgs.gif İngiliz Deniz Kuvvetleri içinvirgs.gif dünya çevresinde harita yapmakla görevlendirilen gemiyle beş sene sürecek bir geziye çıkmaya karar verdi. Gemivirgs.gif 1831 yılında denize açıldı.

Gezi sırasında fosiller topladıvirgs.gif jeolojik katmanları inceledivirgs.gif sayısız gözlemler yaptı. Arjantin’in Paspas denilen bölgelerinde soyu tükenmiş birçok hayvan nesli buldu. Jeolojik katmanların bünyesindeki fosillerin değişimini dikkatle izledi ve hayvan türlerinin değişik ortamlara yaptıkları uyumları saptadı.

Onunvirgs.gif canlıların yavaş yavaş değişmesine ilişkin düşüncesivirgs.gif kendisi gibi bir bilim adamı olan ALFRED RUSSEL WALLACE’nin teorisine uygun düşmüştü.Ortak görüşleri şöyleydi: “Bütün canlılar bulundukları ortamdaki sayılarını muhafaza edecek matematiksel düzeylerin üzerinde üreme eğilimindedir. Doğal koşulların sabit kalabilmesivirgs.gif yani ‘denge unsuru’nun oluşturulabilmesi için fazlalıkvirgs.gif elimine edilir. Canlı populasyonların (1) hepsi mutasyon gösterir.”

Büyük baskılar sonundavirgs.gif Wallace ile birlikte görüşlerinin yayımlanmasını kabul etti. Kısaltılmış adıyla “Origin Of Species” (Türlerin Kökeni) isimli bu kitapvirgs.gif ilk günde tüketildi.

Çalışmalarına aralıksız devam etti. İnsanın evrimi ile ilgili düşünceleri “Descent of man selection in relation ¤¤¤” (İnsanın oluşumu ve Eşeye bağlı seçilim) adlı eseriyle yayımlandı. Darwin bu teorisindevirgs.gif önceki inançlardavirgs.gif özellikle mistisizm alanında benimsenen kalıpçı ve tamamen hayal mahsulü olan “Özel yaradılış” düşüncesini reddediyorvirgs.gif diğer memelilerin fizyolojik yapılarında olduğu gibi varoluşun evrimsel yasalara bağlı olduğunu savunuyordu.

Yerleşik inanış ve önyargıların aksinevirgs.gif Evrim Modelivirgs.gif madenvirgs.gif nebatvirgs.gif hayvan ve insan dizilimiyle oluşmuştu. Çünküvirgs.gif gerek jeoloji (2) ve paleontolojide (3) gerek embriyoloji (4) ya da karşılaştırmalı anatomide (5) birçok aşamada görüldüğü gibivirgs.gif bir anda yaratılmanın olanaksızlığı ortaya konmuştu. Darwinvirgs.gif tepki almamak için “Tanrısal yaratılış” ile ilgili düşüncelerini kitabının son kısımlarına monte etti.
Zira; insanlık tarihinin ilk dönemlerinden beri uygulanmakta olan eğitim yöntemlerivirgs.gif katı mistik inançların etkisivirgs.gif ayrıca insanın kalıtsal yapısıvirgs.gif yeniliklere kapalı ve itirazcı olunmasına yol açmıştır. Günümüzde bilevirgs.gif gelişen bilim ve teknolojinin birtakım varsayımları devre dışı bırakmasına karşınvirgs.gifEvrim Kuramına tepkiler devam etmektedir.

Oysa mistisizmvirgs.gif gerçek yönüyle insan ismiyle işaret edilen ‘hücresel beden’ sahibi varlığınvirgs.gif insansı adıyla anıldığınıvirgs.gif ona kendinden özellikler yükleyerek bir anlamda mutasyon oluşturduğunu haber veriyordu...

Bize göre Darwin’in tek eksikliğivirgs.gif Lamarck’ın “Organizmanın kendinde ve davranışlarındaki değişimlervirgs.gif çevredeki değişikliklerin sonucudur” görüşüne karşıvirgs.gif “Dış dünyanın işlemekte olan kendi yasaları ve kendi mekanizmaları vardır” derkenvirgs.gif birimlerin hücre genetiğinde oluşan mutasyonda ve çevresel faktörlerin değişiminde Astrolojik tesirlerin varlığını hissetmemiş olmasıdır.

Düşünen beyinler arasında pek az bilim adamı Charles Darwin kadar tepki çekmiştir. Yaşadığı dönemdevirgs.gif “Maymunla akrabalık bağın annen tarafından mıvirgs.gif baban tarafından mı?” diye alaya alınmıştı.

Amavirgs.gif Newton yerçekimi ilkesiylevirgs.gif devinim yasalarında nasıl yerini almışsavirgs.gif Darwin devirgs.gif insanınvirgs.gif ottan çiçeğevirgs.gif amipten maymuna uzananvirgs.gif organik dünyanın bir parçası olduğunu
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#68
DIOGENES:


(İ.Ö. 412 - İ.Ö. 320)

412-320 yılları arasında yaşamış olanvirgs.gif ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan Kinik yaşam biçiminin öncülerinden çileci düşünür.

Hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Kinik Diogenes hakkındavirgs.gif onun gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarakvirgs.gif dürüst bir adam aradığı söylenir. Atina'da gelenekçiliğe karşi bir tavır alan Diogenesvirgs.gif toplumdaki yapaylıklara ve uzlaşimsal değerlere meydan okumuş vevirgs.gif her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı içinvirgs.gif toplumun tüm yerleşik kurallarına karşi çikmayivirgs.gif uzlaşimsal ölçü ve inanışların çogunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çagirmayi amaçlamıştır.

Ona görevirgs.gif sade bir yaşam tarzıvirgs.gif sadelikten başkavirgs.gif örgütlenmisvirgs.gif dolayısıyla uzlaşimsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diogenesvirgs.gif doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerinivirgs.gif kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığıvirgs.gif çocuklarin ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur. Diogenes yoksulluk içinde yaşadığıvirgs.gif halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı haldevirgs.gif herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. Onun tek amacıvirgs.gif kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bilevirgs.gif mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermek olmuştur.

Diogenes'in savunduğu yaşam tarzının ilk ilkesi kendine yetmevirgs.gif yani kişininvirgs.gif mutluluk için gerekli herşeyi kendi içinde taşiyabilmesi ilkesidir. İkinci ilke olan 'utanmazlık'virgs.gif kendi başina zararsız olan bazı eylemlerin hiçbir şekilde yapılamayacağını öne süren uzlaşimları umursamamak anlamına gelir. Bu ilkeden yola çikarak yerleşik davranış kalıplarına uymadığı içinvirgs.gif kendi açısından sade ve doğalvirgs.gif toplumsal değerler açısındansa sefil denebilecek bir yaşam dürdüğü içinvirgs.gif Diogenes'e kinik denmiştir.

Onun üçüncü ilkesivirgs.gif yozluğu ve kendini beğenmişliği açığa vurmaktan ve insanları yenilenmeye yöneltmekten asla çekinmemek anlamında 'sözünü sakınmazlık'tır. Diogenes'in dördüncü ilkesine görevirgs.gif ahlaki yetkinliğe ancak yöntemli eğitimlevirgs.gif iradenin gücünü sınayan pratik egzersizlerle ulaşmak mümkün olabilir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#69
ELEALI ZENON:


Aristoteles’e göre Elealı Zenon (yaklaşık olarak 490-430)virgs.gif düşüncenin düştüğü gelişmeler öğretisi anlamındaki dialektik’in bulucusudur. Zenonvirgs.gif Parmenides’in Bir Olan’ın biricik gerçek varlık olduğu öğretisinivirgs.gif çokluğu ve hareketi varsaymanın düşünülemeyeceğinivirgs.gif böyle bir düşüncenin çelişmelere sürükleyeceğini göstermeye çalışmakla desteklemiştir. Bunu da ovirgs.gif çokluğa ve harekete karşı ileri sürdüğü pek ün salmış olan kanıtlarıyla yapmıştır. Çokluğun olamayacağını gösteren kanıtlardan birine göre Nesneler bir çokluk iselervirgs.gif hem sonsuz küçükvirgs.gif hem de sonsuz büyüktürler. Çünkü varolanı böler devirgs.gif bu böldüğümüz parçaların artık bölünemez noktalar olduğunu düşünürsekvirgs.gif bunlar büyüklüğü olmayan bir hiç olurlar; bir araya getirirsek bunlarıvirgs.gif yine olumlu bir büyüklük elde edemeyiz; büyüklüğü olmayan bir şeyin kendisine eklenmesiyle hiçbir şeyvirgs.gif büyüklük bakımından bir şey kazanmaz. Bu parçaları uzamlı – uzayda yer kaplıyorlar – diye düşünürsekvirgs.gif çoğun bir araya gelmesiyle sonsuz bir büyüklük meydana gelecektir. İkinci bir kanıta göre Nesneler çok iselervirgs.gif sayıca hem sonluvirgs.gif hem de sonsuz olurlar. Sayıca sonludurlarvirgs.gif çünkü ne kadar iseler o kadar olacaklardırvirgs.gif daha çok ya da daha az olamayacakladır. Sayıca sonsuzdurlar da nesnelervirgs.gif çünkü boyuna birbirlerinin sınırlarlarvirgs.gif böylece de kendilerini başka nesnelerden ayırırlar; bu başka nesnelerin kendileri de yine yakınlarındaki nesnelerle sınırlanırlar ve bu böyle sürüp gider. Üçüncü bir kanıtta Zenon “her şey uzaydadır” deyince uzayın da bir uzay içinde bulunmasıvirgs.gif uzayın içinde bulunduğu bu uzayın da yine bir uzayda bulunması gerekir diyor bu da böylece sonsuzluğa kadar gider. Hareketin gerçekliğine karşı Zenon’un ileri sürmüş olduğu kanıtları Aristoteles’teb öğreniyoruz. Bunların arasında en çok bilinenivirgs.gif Akhilleus ile kaplumbağa arasındaki yarış kanıtıdır. Bu yarıştavirgs.gif kendisinden biraz önce yola çıkan kaplumbağaya Akhilleus hiçbir zaman yetişemeyecektirvirgs.gif çünkü başlangıçtaki kaplumbağa ile kendi arasındaki mesafeyi koşmak için geçen zaman içinde kaplumbağavirgs.gif az da olsavirgs.gif biraz ilerlemiş olacaktır. Akhilleus’un bir de bu aralığı koşması gerekecektirvirgs.gif ama bu arada kaplumbağavirgs.gif pek az da olsavirgs.gif yine biraz ilerlemişti; bu böylece sonsuzluğa kadar gider. Bu kanıtın özünü bir başka kanıtta daha iyi görebiliyoruz “ Bir koşu pistinin sonuna hiçbir zaman ulaşamazsın”virgs.gif çünkü pistin önce yarısını geride bırakmak zorundasınvirgs.gif bu da böylece sonsuzluğa kadar gider. Sonlu bir zaman içinde sonsuz sayıdaki uzay aralıkları nasıl geçilebilir Bir başka kanıt “ Uçan ok durmaktadır”virgs.gif çünkü bu ok her anda belli bir noktada bulunacaktır; belli bir noktada bulunmak demek de durmak demektir; ama hareketin her bir anında duruyorsavirgs.gif ok virgs.gif yolunun bütününde de durmaktadır. Şu son kanıt da hareketin göreliğine – relatifliğine –dayanmaktadır Belli bir noktalar dizisivirgs.gif biri durmakta olanvirgs.gif öteki de ters doğrultuda ilerleyen iki dizinin yanından geçersevirgs.gif aynı zaman içinde hem büyükvirgs.gif hem de küçük bir mesafeyi geçmiş olacaktırvirgs.gif yani bu dizinin aynı zaman içinde çeşitli hızları olacaktırvirgs.gif hareketini duran ya da ters doğrultuda ilerleyen dizi le ölçüştürdüğümüze göre. Zenon’un bu keskin antinomia’larıvirgs.gif tabiivirgs.gif yalnız şunu göstermek için Varolanı bir çokluk ve hareket diye düşünürsek çelişmelere düşerizvirgs.gif öyle ise Var olan ancak “bir” ve hareketsiz olabilir.

Kaynak:
Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#70
Eriugena

(810 - 877) İrlandalı olan Johannes Eriugena kral olan Kel Karl'ın daveti üzerine Paris'e gelmiştir. "Saray Okulu"nda bir süre hocalık yapmıştır. Eriugena'dan "Dogmanın Paylaşılması Üzerine" isimli bir eser bugün elimizde bulunmaktadır. Açık mistik dinsel eğilimler içeren bu eservirgs.gif Yeni Eflâtunculuğun güçlü bir biçimde etkisi altındadır; nitekim daha sonra bu nedenle kilise tarafından reddedilmiştir.

Eriugena'ya göre doğanınvirgs.gif birbirinden ayrı olanvirgs.gif dört alam vardır. Önce yaratılmamış olanvirgs.gif fakat kendisi yaratan doğavirgs.gif yani "Allah" vardır. Eriugena yaratmayı Yeni Eflâtunculuktaki gibi anlar. Allah'tanvirgs.gif "Eflâtun'un ideleri"ni içeren doğa oluşmuştur.

Bu ikinci alanda tüm varlıkların başlangıçsız ve sonrası olmayan örnekleri bulunur. Doğanın bu ikinci alam Allah tarafından yaratılmıştır. Ancakvirgs.gif kendisi devirgs.gif yaratma gücüne sahiptir. Çünkü doğanın bu bölümünü oluşturan ideler eşyanın meydana gelmesine neden olur. Doğanın üçüncü alanınıvirgs.gif yaratılmış olan ve kendileri yaratmaktan yoksun bulunan "cisimler" oluşturur.

Son olarakvirgs.gif doğanın bütününde ya da çeşitli alanlarındavirgs.gif yaratılmamış ve artık kendisi de yaratmayan doğaya; yani "Allah"avirgs.gif sonunda gerçekleşecek olanvirgs.gif yeniden kavuşma "eğilim"i vardır. Eriugena'nın düşüncesine görevirgs.gif Allah doğanın yalnız başında değilvirgs.gif sonunda da bulunur. Yani evrenvirgs.gif Allah'tan başlayıp yine Allah'a ulaşan bir devir hareketidir. Doğanın tüm amacıvirgs.gif dönüp dolaşıp sonunda yeniden Allah'a ulaşmaktır.

Eriugena'nın Hıristiyan olmaktan çok Yeni Eflâtuncu olan bu görüşlerivirgs.gif aynı zamanda "olumsuz ilâhiyat"m da başlangıcı olmuştur. Eriugena'ya göre Allah konusundaki tüm savunduklarımız doğru olmaktan çok yanlıştırlar. Çünkü Allah için "mutlak güç sahibidirvirgs.gif bütünlüğün (vahdet) kendisidir vb.." dediğimde bütün bunlarvirgs.gif Allah'ın niteliğini tam olarak ortaya koyamayan ve koyamayacak olan sıfatlardır.

Bir cisme bir sıfat yüklediğimiz zamanvirgs.gif aynı zamandavirgs.gif bu cismin bu niteliğin karşıtı olanlarını dışında bıraktığını söylemiş oluruz. Söz gelişi tebeşire beyazdır demekvirgs.gif aynı zamandavirgs.gif tebeşir siyah değildir demektir de. Ancak Allah konusunda böyle bir yargıda bulunamayız. Çünkü Allah'ın var olduğunu bile söyleyemeyizvirgs.gif zira Allahvirgs.gif aynı zamandavirgs.gif her şeyin içinde kaybolduğu bir uçurumdur da.

Görülüyor ki Eriugena için ancak olumsuz ilahiyat mümkündür. Çünkü Allah'a bazı sıfatlar yükleyip devirgs.gif bunların karşıtlarını kendisinden kaldıramıyoruz. Ayrıca Allah'ı "kavramak" da gelişi güzel bir objeyi kavramaya benzemez. Allah'ı kavramak istersekvirgs.gif yalnızca dikkatimizi kendisine yöneltmek yeterli değildir. Bunun için bilinci tümüyle susturmakvirgs.gif tam bir kendinden geçme durumu (cezbe) sağlamak gerekir.

Bu noktada Eriugena felsefesinin tam anlamıyla mistik olan yanıyla tanışmış bulunuyoruz. Bu türden düşüncelerevirgs.gif yani Allah'ı kavramak için kesinkes bilincin sınırlarını aşmak gerektiği ve Allah ile ancak kendinden geçme durumunda birleşebileceği görüşünevirgs.gif Ortaçağ ve Yeniçağın tüm mistiklerinde rastlarız. Ancak gerçek ve saf Skolastiğin bu gibi mistik görüşleri reddedipvirgs.gif onlarla kavgaya tutuşmasını doğal karşılamak gerekir. Çünkü gerçek Skolastikvirgs.gif Allah'ın niteliğini "yargılarla" anlamaya çalışır.

Tüm bu mistik eğilimlerine rağmenvirgs.gif Eriugena'yı tam bir Ortaçağ filozofu sayabiliriz. Çünkü onun felsefesinde de "Allah" asıl konu olarak işlenmiştir. Ortaçağ felsefesivirgs.gif her şeyden öncevirgs.gif bir teoloji (ilâhiyat)dir. Doğa konulan bu felsefe için ancak ikinci plânda gelir.

Ortaçağın ilk dönemleri (V.-X. yüzyıllar) Batı için bir gerileme dönemidir. Bu dönemdevirgs.gif Eriugena'dan başka ismini anmaya değer bir özellikte düşünür yoktur. Fakat aynı dönemde "Doğu"nun özellikle örgütlenme durumunda bulunan "İslâm" dünyasının durumu tümüyle başkadır.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 9 Ziyaretçi
  Tarih: 11-23-2024, 12:04 AM