:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Lüzumsuz Bilgi Diyarı (Bütün İlginç Sorularınızın Cevabı Burda)
PesmisT GirL
#31
Ev çiçekleri bize nasıl zarar verebilirler?

Evimizdeki bitkiler veya süs çiçekleri solunumlarında gündüzleri havadaki karbondioksiti alarak oksijen verirler ama geceleri ise bizim gibi oksijen alarak karbondioksit verirler. Bu nedenle de çiçeklerle aynı odada uyumanınvirgs.gif havadaki oksijen azalacağı için zararlı olabileceği konusunda genel bir inanış vardır. Aslında bu doğrudur ama sanıldığı kadar tehlikeli değildir.

Konuyu daha iyi anlamamız için bir bitkinin aynı anda yaptığı iki işi bilmemiz lazım. Birincisi hücrelerin nefes alışıvirgs.gif ikincisi de ışık ve klorofil özümlemesi diye de adlandırılan fotosentezdir. Bu iki olay tamamen birbirinden farklıvirgs.gif iki ayrı işlemdir. Tüm canlı hücrelerde olduğu gibi bitki hücrelerinin de yaşayabilmeleri için havadaki oksijene ihtiyaçları vardır. Havadan nefes yolu ile aldıkları oksijenle şeker gibi gıda moleküllerini yakarlarvirgs.gif enerji kazanırlar. Buvirgs.gif gündüz ve gece yaşamları boyunca durmaksızın devam eder.

Bitkilerin yapraklarındaki hücreler aynı zamanda gündüzleri ışıkla birlikte fotosentez işlemini gerçekleştirirler. Yani bitki gündüzleri her iki işlemi birlikte yaparken geceleri sadece nefes almaya devam eder. Fotosentez işleminde bitkiler havadan karbondioksiti alıp oksijen verirler. Ancak hücreler buradan çıkan oksijeni nefes almada tekrar kullanırlarkenvirgs.gif nefes verişteki karbondioksiti de fotosentezde kullanırlar.

Ortalama yetişkin bir insanvirgs.gif hareketsiz durumda bir dakikada 15virgs.gif bir günde 20 bin kez nefes alır. Her solumada yarım litre hava ciğerlerine girer. Yani dakikada 7-8 litre havayı ciğerlerine çeker ve tekrar verir. Buvirgs.gif günde 11 bin litre hava demektir. Aslında nefes alırken havadan oksijen alıp karbondioksit veririz ifadesi de tam doğru değildir. Aldığımız havada hem oksijen vardırvirgs.gif hem de karbondioksit.

Verdiğimizde de aynı şekildedir ama oranları değişiktir. Ciğerlerimize aldığımız havadaki oksijen oranı yüzde 21 iken dışarı verdiğimizdekinde yüzde 16'dır. Yani her nefeste aldığımız havanın yüzde 5-6'sı vücudumuzda oksijen olarak kullanılır. Dolayısıyla havadan aldığımız günlük oksijen miktarı ortalama 570 litre civarındadır. Gündüzleri yeterli ışık altındavirgs.gif bitkilerdeki fotosentez işlemivirgs.gif bitkinin nefes almasından daha yoğundur. Yani ortaya fazladan oksijen çıkar ve gündüzleri odanızdaki havadaki oksijen miktarını artırırlar.

Geceleri ışık olmadığından ve karanlıkta fotosentez işlemi yapılamadığındanvirgs.gif nefes almaya devam eden bitkilerden çıkan karbondioksit miktarı daha çoktur. Evlerimizdeki bitkilerin veya süs çiçeklerinin gündüz çıkar-dıkları fazla oksijen ve gece verdikleri karbondioksit miktarıvirgs.gif insanın soluduğu havanın içindeki oksijen miktarı yanında o kadar a/dır ki sağlığımızı etkileyebilmesi mümkün değildir. Ancak kapısıvirgs.gif penceresi hava sızdırmaz küçük bir odadavirgs.gif dev bitkilerle birlikte yatma gibi bir alışkanlığını/ varsa başka tabii.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#32
Yağmurda koşan niçin daha çok ıslanıyor?

Yağmur yağarken koşanların daha çok ıslanacağını ileri sürenvirgs.gif insanı yağmurda sallana sallana dolaşmaya iteleyen bir görüş ile hiçbir şey fark etmeyeceğini iddia eden bir başka görüş ortada dolanıp durmaktadır.

Hiçbir şey değişmeyeceğini söyleyenlerin görüşüne göre vücudunuzun bir dikdörtgen olduğunu ve yağmur damlalarının yere dik düştüğünü farz edelim. İster bir yüz metreci gibi hızlı koşunvirgs.gif ister sallanarak yürüyün bir şey fark etmez. Hızınıza bağlı olmadan vücudunu/a düşen yağmur tanesi sayısı aynı kalır. Koştukça ön tarafınıza bir saniyede daha çok yağmur tanesi isabet edecektir ama süre kısaldığından toplam sayı ve sonuç değişmeyecektir.

'Yağmurda yürüyünüz' diyenler ise koşma durumunda yağmur damlalarının aynı sürede daha çok sayıda birikeceğini ve buharlaşmaları için daha az zaman olduğundan üzerimizin daha ıslak olacağınıvirgs.gif aerodinamik tesirleri hesaba katarakvirgs.gif düz yürürken üzerimize düşmeyecek düşey damlalarınvirgs.gif koşarsak karşıdan gelecekleri için temas edeceklerinivirgs.gif yürürken başımıza düşen damla sayısının koştuğumuz sırada düşenden fazla olamayacağım ileri sürerek 'ahmak ıslatan' diye de tabir edilen hafif yağışlarda yürümeyi öneriyorlar. Tabii burada unutulmaması gereken şey yavaş yürürken bacaklarımızın da çok yağış alacağı.

'Koşunuz!' görüşüne göre isevirgs.gif yağmurda koşmakla yürümek arasındavirgs.gif vücudumuza düşen yağmur tanesi miktarı açısından bir fark olmayabilir ama önemli olan başımıza düşen miktardır. Bu nedenle koşarsak süre kısalır ve başımıza düşen yağmur miktarı azalır.

Yapılan bir deneydevirgs.gif yağmur karşıdan 45 derece açı ile yağı-yorkenvirgs.gif bir defter kağıdına aynı mesafe 7 saniyede koşulduğun-da 131 damlavirgs.gif 20 saniyede yürünüldüğünde ise 216 damla isabet ettiği saptanmıştır. Buna göre yağmurda yürüyerek gitmekvirgs.gif koşmaya göre neredeyse iki misli ıslanmak anlamına gelmektedir.

Şüphesiz bu önermeler yapılırkenvirgs.gif rüzgarın yönüvirgs.gif üzerimizdeki giysilerin şekli ve cinsi ve en önemlisi kapalı alana ulaşılacak mesafe göz önüne alınmamış ve değerlendirmeler kısa mesafelere göre yapılmıştır. Uzun mesafelerde hiç şansınız yokvirgs.gif koşabildiğiniz kadar koşun ama en doğrusu yağmur geçene kadar kapalı bir yerde oyalanın.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#33
Sirklerde kılıcı nasıl yutuyorlar?

İster inanınvirgs.gif ister inanmayın gösterilerde kılıcı yutanların yaptıkları numara sahte değildir. Gerçekten kılıcı yutarlar. Ana problem gırtlak adalelerini rahatlatmayı öğrenmekvirgs.gif böylece yutkunmaya mani olmaktır. Bu özellik haftalar boyu süren egzersizlerle kazanılabilir. Kılıcın boğazı kesme ihtimali yokturvirgs.gif çünkü her iki tarafı da keskin değildirvirgs.gif yani kördür. Kılıcın ucu sivri gibi görünür ama midenizin tabanına ulaşamayacak boyda bir kılıç seçerseniz bu da problem yaratmaz.

Kılıç ve alev yutmanın büyük ustalarından Dan Mannixvirgs.gif bu konuda 1951 yılında bir kitap bile yazmıştır. Mannix bu işi başarabilmek için haftalar boyuncavirgs.gif günde en az bir saatvirgs.gif kesme ihtimali olmayan bir kılıç ile çalıştığını söylüyor. Birinci problem yutkunma refleksinden çıkmış. Yine haftalarca öğle yemeği yemeyerekvirgs.gif kılıç boğazdan girerken boğazın büzüşmesi problemini halletmiş. Sonunda bir gün kılıcı sokarken boğazı gevşeyebilir hale gelmiş.

Mannix işin en zor yanını geçtiğini zannederken esas zorlukla Adem Elma'sı denilen yerin arkasında karşılaşmış. Oradaki kıvrımı da geçmeyi başardıktan sonravirgs.gif kaburga kemiklerine de dikkat ederekvirgs.gif kılıcı kabzasına kadar yutabilme yeteneğini kazanmış. Kılıç yutmayı evde kendi kendine öğrenmeye kalkışmak son derece tehlikelidir. Hele bu numarayı yaparken konuşmayı profesyoneller düşünmezler bile. Yutmadan önce ve sonra kılıcın steril hale getirilmesi de çok önemli bir husustur.

Çok az da olsa katlanabilir kılıçları kullanan bazı hilebazlar ortaya çıkıncavirgs.gif Mannix kılıcı gerçekten yuttuğunu ispatlayacak başka numaralara geçmiş. Özel olarak imal edilmişvirgs.gif çok ince kalınlıktakivirgs.gif elektrik bağlantıları sadece bir tarafında bulunanvirgs.gif 'U' şeklindeki bir neon tübü yutmuş. Elektrik verilip neon lambası yanıncavirgs.gif ışık vücudunun dışından da görülmüş. Böylece bu tip şeyleri gerçekten yuttuğunu ispatlamış.

Mannix ve asistanları işi öyle geliştirmişler kivirgs.gif kızgınvirgs.gif kızarmış kılıçları yutma numaraları bile yapmışlar. Tabii önce asbest bir kılıç kınını yutarak.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#34
Niçin yaşlanıyoruz?

Her insan vücudu zaman geçtikçe yaşlanır. İnsan ömrü her kişiye göre farklı olmakla birlikte günümüzde ortalama 75 yıla ulaşmıştır. Bilimciler insanların 150 yıla kadar yaşayabileceklerine inanıyorlar. Bugüne kadar kayda geçen en uzun insan ömrüvirgs.gif Japon Shigechiyo Izumi'ye aittir. Bu kişi 120 yıl 237 gün yaşamıştır.

İnsanların büyümesivirgs.gif yaşlanmaları ve ölmeleri üzerine çeşitli teoriler var. Bir teoriye görevirgs.gif ömrümüz süresince biyolojik ak-tivitemizde ortaya çıkan bazı kimyasal reaksiyonlarvirgs.gif gün geçtikçe başta böbrek ve kalp olmak üzere sağlıklı hücrelerimize zarar vermektedir. Bir başka teoriye göre isevirgs.gif genetik programlamamızla ömrümüz önceden belirlenmiştir. Programvirgs.gif hücrelerimiz üzerinden yaşlanmamızı kontrol ediyorvirgs.gif yeterli sayıda hücre öldükten sonra organlar gereken düzeyde çalışmıyor ve insan ölüyor. Ancak ilk çağlarda insan ömrü ortalama 30-40 yıl iken günümüzde 75 yıla ulaşmasıvirgs.gif bu savı çürütmektedir.

Bu amaçla bilimcilervirgs.gif meyve sineklerinin genleri ile oynayarak daha uzun ömürlü sinekler yaratmayı başarmışlardır. Bu uzun ömürlü sineklerin diğerlerinden farkları oksitlenmeyi önleyen enzim nedeniylevirgs.gif savunma sistemlerinin daha güçlü olması ve yağ depolama kabiliyetleri bakımından açlığa dayanıklı olmalarıdır. Meyve sineği üzerinde yapılan araştırmalarvirgs.gif insan ömrü konusunda ciddi bir ipucu verememiştirvirgs.gif ancak genetik bakımdan insanlara daha yakın olan fareler üzerinde yapılan çalışmaların daha gerçekçi bilgiler verebileceği sanılmaktadır.

Bir başka saptama davirgs.gif metabolizması yüksekvirgs.gif yani oksijeni çok hızlı yakan canlılarınvirgs.gif yavaş yakanlara göre daha az yaşadıklarıdır. Örneğinvirgs.gif farelerin metabolizmik hızları insandan daha yüksektirvirgs.gif ama nadiren 3 yıldan fazla yaşarlar. Son zamanlarda adlarından sıklıkla söz edilen E ve C vitaminlerinin devirgs.gif antioksidan grubunda yer alarakvirgs.gif yaşlanmayı çok az da olsa geciktirdikleri gözlemlenmektedir.

İnsan vücudundavirgs.gif hücrelerin bölünerekvirgs.gif yeni hücre oluşturabilmelerinin de sayısı sınırlıdır. Sonuna kadar bölünebilen.tek hücre kanser hücresidir. Dolayısıyla aslında kanserin sırrının çözülmesi insanın yaşlanma olgusuna da ışık tutacaktır.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#35
Niçin gıdıklanıyoruz ?

Gıdıklanmak rahatsız edici olduğu kadar eğlendiricidir de. Başkaları tarafındanvirgs.gif hatta bazen dokunulmadan gıdıklanırızvirgs.gif ama kendi kendimizi gıdıklayamayız. Bazıları gıdıklanmaya karşı çok hassasken bazıları etkilenmez bile. Bir insan gıdıklanıncavirgs.gif derinin yüzeyinde bulunan küçük sinir lifcikleri harekete geçer. Özellikle tüyle okşamavirgs.gif böcek yürümesi gibi olaylara hassas olan bu lifciklervirgs.gif sinyalleri beyne gönderirler. Ancak araştırmacılar bu sinyallerin beyinde nereye kaydedildiğinden emin değiller. Beyinin gıdıklanmaya tepkisivirgs.gif kaşınmaya olan tepkisi gibivirgs.gif gönülsüz yapılan bir tepkidir.

Gıdıklama ile kan basıncı artarkenvirgs.gif nabız ve kalp atışı hızlanırvirgs.gif beynin uyanıklığı fazlalaşır. Gıdıklanmanın fiziksel olduğu kadar psikolojik yanı da vardır. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilirse de sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir. İnsanların daha çok gıdıklandıkları yerlervirgs.gif ayak altıvirgs.gif avuç içi ve koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun nedenivirgs.gif buraların çok hassas bölgeler olmalarıdır.

İnsan beyni vücuda gelen uyarıların hangisinin insanın bizzat kendisindenvirgs.gif hangisinin dışarıdan geldiğini ayırt eder ve ona göre öncelik verir. Örneğinvirgs.gif elimizin yanması gibi acil refleks gerektiren dışarıdan gelen uyarılara öncelik verir. Bu nedenle bir başkası tarafından gıdıklandığımızda reaksiyon gösteririz ama kendi kendimizi gıdıklamaya çalıştığımızda beyin bu noktalardaki hassasiyeti azalttığından gıdıklanamayız.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#36
Renklerden nasıl etkileniriz?

Renklerin insan davranışını ve psikolojisini önemli ölçüde etkilediği bugün kesinleşmiştir. Kanada'da bir okulda yapılan deneydevirgs.gif odaların renk ve ışık düzenlerinin değiştirilmesi ile bazı öğrencilerin zeka düzeylerinin ve disiplin sorunlarının olumlu biçimde etkilendiği tespit edilmiştir. Ancak insan gözünün ışık ve rengi algılayan ağ tabakasının görme sinirleri vasıtasıyla bunu beyne ilettikten sonra beyinde nasıl fizyolojik etkiler yarattığını renkbilimciler henüz açıklayamıyor.

Aslında gözümüze gelen görüntü iki çeşit görme hücresi aracılığı ile taranır. Silindir veya çomak şeklinde olanlar ışığıvirgs.gif koni şeklinde olanlar ise rengi algılar. Gözümüzde 7 milyon konik ve 100 milyon kadar silindirik hücre vardır.

Renge duyarlı konik hücreler ağ tabakasının ortasındavirgs.gif ışığa duyarlı silindirik hücreler ise kenarında daha yoğundur. Bu nedenle gece gökyüzünde gözümüzün kenarından gördüğümüz bir yıldızıvirgs.gif ona doğrudan bakınca göremeyiz. Çünkü burada ışığa hassas silindirik hücreler daha az olduğundan görüntü kaybolur. Aynı şekilde gözümüzün kenarıyla baktığımız şekillerde renkler kaybolur.

Yapılan deneylerdevirgs.gif pembe renge bakan kişilerin rahatladıklarıvirgs.gif kırmızıvirgs.gif turuncu ve sarı gibi sıcak renklere bakanlarda tansiyonun yükseldiğivirgs.gif nabzın ve solunumun hızlandığıvirgs.gif terlemenin çoğaldığıvirgs.gif mavi rengin ise tam tersi etki yarattığı belirlenmiştir. Araştırmalar insanların en çok mavi rengi sevdiklerinivirgs.gif bunu kırmızı ve yeşilin takip ettiğini göstermektedir. Erkekler yeşilvirgs.gif deniz mavisivirgs.gif turuncu ve koyu mor renkleri tercih ederkenvirgs.gif kadınlar firuze yeşilivirgs.gif açık mavivirgs.gif pembe gibi açık-uçuk renklerivirgs.gif çocuklar ise mavivirgs.gif kırmızıvirgs.gif yeşilvirgs.gif sarı ve turuncu gibi canlı renkleri daha çok sevmektedirler.

Bir binada sarı renge boyanmış bir tavanvirgs.gif odayı daha yüksekvirgs.gifsarı renkli duvarlar ise daha geniş gösterir. Kliniklerin sıcak renklere boyanmasıvirgs.gif beyaz rengin hastalarda yarattığı hüzün duygusunu azaltır. Ayaküstü hazır yiyecek satan dükkanların duvarları iştah açtıran portakal rengine boyanırken yarış arabalarında kırmızı veya turuncu-sarı renkler tercih edilir. Aslında bir renk olmayanvirgs.gif daha doğrusu renksizlik olan siyah da makam araçlarının klasik rengidir.

Kırmızı renk kan rengidirvirgs.gif asırlar boyu tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur. Trafik ışıklarında 'dur' sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur. Ameliyathanelerdevirgs.gif bulaşan kan rengini belli etmeyeceği için mantıken kırmızı giysi kullanılması gerekirkenvirgs.gif teskin edici mavi ve yeşil renkler tercih edilir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#37
Saçlarımız niçin uzuyor ?

Çünkü aksi takdirde berberler işsiz kalırdı! Havirgs.gif ha! Şaka bir yana vücudumuzdaki kılların çok önemli görevleri vardır. Saçlarımız başımızı yazın güneştenvirgs.gif kışın soğuktan korurlar. Kaşlarımız terimizinvirgs.gif kirpiklerimiz küçük parçaların gözümüze girmelerine engel olurlar. Burun ve kulaklarımızdaki kıllar tozların girmesini önler. Vücudumuzdaki diğer kıllar ise derimizi serin tutarvirgs.gif ısı kaybım önler.

Bizler sadece saçımızınvirgs.gif sakalımızınvirgs.gif koltukaltlarında ve ge-nital bölgelerimizdeki kılların uzadığınıvirgs.gif kollarımızvirgs.gif bacaklarımız ve diğer yerlerdeki kıllarımızın uzamadığını düşünürüz. Gerçekte saçımız da uzamasını bir süre sonra durdurur ama bunun için bayağı uzun bir süre geçer.

Vücudumuzdaki kılların her biri topraktaki çim gibivirgs.gif derimizin altındaki kendi torbasında yetişir ve büyür. Bu torbalardaki yeni saç hücreleri kılların köklerini oluşturur. Yeni hücreler oluştukçavirgs.gif eskilerini torbalardan dışarı iterler ve bu hücreler dışarı itildikçe canlı olma özelliklerini kaybederlervirgs.gif yani ölürler ve de kıllarımızın ve saçlarımızın bizim görebildiğimiz kısmını oluştururlar.

Vücudumuzun hangi kısmında olduklarına bağlı olarakvirgs.gif kıl torbasında belirli bir sürede yeni kıl hücreleri üretilir. Bu süreye 'büyüme süreci' denir. Sonra büyüme bir süre için durur. Buna da 'durma süreci' denir. Bu sürecin de sonunda kılların yine büyüdüğü 'büyüme süreci' gelir ve bu böyle devam edervirgs.gif gider. Durma sürecinde kıl kopar ve alttan gelen bir yenisi yerini alır. Yani bir kılın veya saç telinin ulaşabileceği en uzun boyutu bu büyüme sürecinin uzunluğu belirler. Kollarımızdaki kılları oluşturan hücrelerin büyüme süreci birkaç ay olarak programlanmıştır. Bu nedenle kıllar kısa bir süre içinde uzarvirgs.gif bir santimetre civarında bir uzunluğa geldiklerinde artık uzamazlarvirgs.gif belirli bir sürenin sonunda da alttan yenileri gelir.

Diğer taraftan saçlarımızın büyüme süreci iki seneden altı seneye kadar değişir. Eğer kesmezseniz bir metre hatta daha da fazla bir uzunluğa ulaşabilir. Saçlarımız üç aylık bir uzamanın ardından bir durma evresi geçirir ve bu sırada alttan gelen yeni saçlar eskilerini atarvirgs.gif yani dökülmelerine sebep olur. Bunu banyo yaptıktan sonra lavaboya dökülen saçlarınızdan anlayabilirsiniz. Bu yolla bir insan her gün 70-100 arasında saç teli döker.

Saç ve kıllarımızın her birinin büyüme ve durma süreçlerine başlama zamanları farklı olduğu içinvirgs.gif hepsi birden aynı anda dö-külmediklerinden devamlı olarak başımızda saçvirgs.gif vücudumuzda kıl olur. Hayvanlarda bu süreçler aynı zamanda başlayıp bittiğinden onlar yılın belirli zamanlarında tüylerini dökerler.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#38
Niçin uyuyoruz ?

İşte hayatımızla ilgili son derece önemli bir soruya bir sürpriz cevap daha! 'Hiç kimse bilmiyor.' Cevabın kolay olduğunuvirgs.gif uykuda enerjimizi şarj ettiğimizi söyleyebilirsinizvirgs.gif ama bilimsel araştırmalar bunu göstermiyor. Yapılan araştırmalardavirgs.gif İngiltere'de 70 yaşında bir kadınınvirgs.gif her gece bir saat uyuyarakvirgs.gif hatta bir keresinde 56 saat uyanık kaldıktan sonra sadece 1virgs.gif5 saat uyuyarak ertesi gün tam performans ile hayatını sürdürebildiği gözlemlenmiştir.

Aslında normaldevirgs.gif hepimizin bildiği gibivirgs.gif bir gece dahi uyu-masakvirgs.gif ertesi gün adrenalin nedeni ile bütün aktivitelerimiz yavaşlamaktadır. İki gece üst üste uyumayan insanda ise durum daha kötüdür. Dikkat ve konsantrasyon düşervirgs.gif hatalar artar. Üç günden sonra insan hayal görmeye başlayabilirvirgs.gif düşünce berraklığı kaybolur. Daha sonra ise artık insan gerçekle ilişkisini keser. Fareler üzerinde yapılan deneylerde bir canlıyı uyanık tutmaya çalışmakla ölümüne neden olunabileceği ispatlanmıştır. Ayrıca arka arkaya geceleri yetersiz uyuyanlarda da benzeri problemler gözlemlenmiştir.

Uyku süresince oluştuğu gözlemlenen diğer iki olaydan biri çocukların büyüme hormonlarının gelişmesivirgs.gif diğeri ise bağışıklık sistemimiz için gerekli olan kimyasalların salgılanmasıdır. Fakat soru hala yerinde duruyor! 'Niçin uyuyoruz?' Kimse bilmiyor. İşte size çeşitli teoriler.

Uykuvirgs.gif insana kaslarını ve diğer dokularını onarmavirgs.gif yaşlanan veya ölen hücrelerini yenileme şansı verir. Uykuvirgs.gif insan beynine hafızasındaki bilgileri düzenlemevirgs.gif gereksizleri unutma ve arşivleme şansı verir. Rüyalar da bu işlemin bir parçasıdır. Uykuvirgs.gif enerji tüketimimizin miktarını azaltır. Bu nedenle günde 4-5 kez yerine üç öğün yemekle yetinebiliriz. Gece karanlığında zaten hiçbir şey yapamayacağımızdanvirgs.gif anahtarı kapatarak enerji tasarrufu yaparız. Uykuvirgs.gif bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olabilir. Diğer organlardaki enerji harcanmasını kısarakvirgs.gif beyin hücre aktivitele-ri için gerekli olan enerjiyi artırabilir.

Uyku hakkında tüm bildiğimizvirgs.gif geceleri iyi bir uyursakvirgs.gif sabahları kendimizi iyi hissettiğimizvirgs.gif hem vücudumuzunvirgs.gif hem de beynimizin yeni bir gün için kendisini tazelediği olgusudur.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#39
Uyku nedir ?

Uyku insan hayatında sırrı tam olarak çözülememiş enteresan bir olaydır. Uykunun nasıl olduğunu bir bakıma hepimiz biliriz. Uyuyan bir insanda aşağıdaki durumlar gözlemlenir;
  • Yatarak uyur.
  • Gözleri kapalıdır.
  • Çok yüksek bir ses olmadıkçavirgs.gif hiçbir şeyi işitmez.
  • Daha yavaş ve ritmik olarak nefes alır.
  • Adaleler tamamen gevşemiştir. (Eğer bir koltukta otururken uyumuşsanızvirgs.gif derin uykuda koltuktan düşebilirsiniz.)
  • Bir veya iki saatte bir kendi vücudunu elleri ile kontrol eder.
Bunlara ilave olarak kalp atışı yavaşlar ve beyinde rüya denilen çok ilginç olaylar oluşur. Diğer bir deyişle uyuyan insan çevresinde oluşan şeylerin çoğuna ilgisizdir. Uyuyan bir insan ile komada olan bir hasta arasındaki en önemli farkvirgs.gif uykuda olanın yeterli bir dış müdahale ile uyandırılabilmesidir.

Vahşi doğada yaşayan hayvanlar için bu düzgün ve etrafa ilgisizvirgs.gif yaklaşık sekiz saatlik uyuma periyodu pek mümkün görünmemektevirgs.gif bu durumun insanın evrimi süresince oluştuğu sanılmaktadır. Sürüngenlervirgs.gif kuşlar ve memeliler hepsi uyurlar. Onlar da uykularında kısa süreler için de olsa çevreleri ile ilişkilerini keserler. Bazı balıkların ve kurbağa gibi hem sudavirgs.gif hem de karada yaşayanların da belirli sürelerde aktivitelerini yavaşlattıklarıvirgs.gif fakat hiçbir zaman çevre ile ilgilerini kesmedikleri biliniyor. Böceklerin ise uyuyup uyumadıkları bilinmiyorvirgs.gif ancak onların da bazıları gecevirgs.gif bazıları gündüz hareketsiz kalıyor.

Beyin dalgaları üzerine yapılan çalışmalar sonucuvirgs.gif sürüngenlerin rüya görmediklerivirgs.gif kuşların çok azvirgs.gif memelilerin ise hepsinin uykularında rüya gördükleri saptanmıştır. İlginç olan noktalardan biri şu kivirgs.gif inekler ayakta uyurken değil devirgs.gif yatarken rüya görebilmektedirler.

Hayvanların uyku süreçleri de farklıdır. Örneğin insan bir kere ve uzun süre uyurkenvirgs.gif köpekler kısa aralıklarla bütün gün uyurlar. Hayvanların bazıları uyku için geceyi tercih ederkenvirgs.gif bazıları gündüzü tercih eder.

İnsanların uyku ihtiyacı yaşlandıkça azalır. Yeni doğmuş bir bebeğin uyku ihtiyacı günde 20 saat ikenvirgs.gif dört yaşında 12 saatevirgs.gif on sekiz yaşında 10 saate düşer. Yetişkinler uyku için 7-9 saate ihtiyaç duyarlar amavirgs.gif genelde 6 saat yeterlidir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#40
Vücudumuz ısısını nasıl ayarlıyor?

Vücudumuzun ısısını korumasına kış aylarında üzerimize giysiler giyerek biz yardımcı oluyoruz ama sıcak yaz aylarında üzerimizde çıkaracak bir şey kalmayınca vücudumuz ısısını nasıl ayarlıyor? Sıcak yaz aylarında vücudumuz ısısını terleme yolu ile koruyor ve ayarlıyor. Beynimizde terlemeyi düzenleyen özel bir bez var. Adı da 'hipotalamus'. Ayrıca derimizin altında yumak görünümlü 2 milyon ter bezi ve bu bezlerin her santimetrekaresinde 400 ince kanal var.

Çevre ısısının artması ile beyinvirgs.gif ciltteki ter bezlerini uyarır. Bu ter bezleri de ince kanallar vasıtası ilevirgs.gif deri üzerine gözle görülemeyecek kadar az bir sıvı salgılarlar. Cilt üzerine çıkan bu sıvı buharlaşırken vücudun ısısını da alır. Aynen esen bir akşam rüzgarındanvirgs.gif serinletici bir fandan veya kapı önüne dökülen bir sudan sonra duyulan serinlik hissi gibi cilt soğur.

Gözle görülen ve görülmeyen olmak üzere iki çeşit terleme vardır. Nefes verirken bile terleriz. Bu arada çıkan su buharı gözle görülmez. Diğeri de yüzümüzdevirgs.gif ensemizde ve özellikle koltuk altlarımızda yoğun olarak bulunan ter bezlerinin salgıları sonucu oluşan terlemelerdir. Böylece vücudumuzun bir şekilde soğuması sağlanmış olur. Aynı çevre ısısında bazıları rahatsız olur ve aşırı terlerkenvirgs.gif bazıları da bir rahatsızlık belirtisi göstermezvirgs.gif hallerinden memnun otururlar.

Kimileri sıcak yaz günlerini severkenvirgs.gif kimileri de kapalıvirgs.gif puslu kış günlerini sever. Pekivirgs.gif bunun tıbbi bir açıklaması var mıdır acaba? Tıbbi değilse bile basit bir açıklaması vardır. Her insanın vücut ısısıvirgs.gif daha doğrusu önceden ayarlanmış ortalama vücut ısısı aynı değildir. Vücudu 36 dereceye ayarlanmış bir insanvirgs.gif 38 dereceye ayarlanmış bir insana görevirgs.gif çevresindeki sıcaklık yükselmelerine daha hassastır. Terleme ve dolaşım sistemlerinin termostat düğmesi daha düşük derecelere ayarlanmış insanlarvirgs.gif düşük çevre sıcaklıklarında kendilerini daha rahat hissederler.
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  2'inci El E?yalar burda. Gel vatanda? geeeeeelll blue_belial 4 524 04-07-2022, Saat: 01:12 PM
Son Yorum: wildfang
  İlginç Saçma Kurallar nofearheart 4 1,214 03-21-2010, Saat: 10:10 PM
Son Yorum: _AL0n3_
  ÜnLüLerin İLginç TakıntıLarı..((: xxxGLsMxxx 6 900 08-07-2009, Saat: 04:16 PM
Son Yorum: xxxGLsMxxx
  İlginç Terlikler PesmisT GirL 7 885 06-28-2009, Saat: 02:04 AM
Son Yorum: PesmisT GirL
  İlginç bir test :):) CReATuRE 10 1,185 07-19-2008, Saat: 09:36 PM
Son Yorum: MaNeSiA

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi
  Tarih: 11-23-2024, 01:58 PM