Uçurumun kenarına bırakılmış bir taş bebeğim ben, kollarım rüzgar yönüne açılmış, parmak uçlarım değmekte toprağa anca...
Acıma!
Uçurumun kenarında hayata inat gülebilen bir su düşüyüm ben.
Güzelliğim kaybolur yüzümü şehre dönersem. Bu aceleci insanlar, bu çıkar dünyası, bu leş kokularında barınamam ben.
Yüzümden/yüreğimden kahırlara veremem. Öyle bilmediğim renklere, kolay kolay sinemem ben!
Hey! beş kuruşa masumiyetini satan yeşil, büyüdün mü biraz kirlenince, yoksa birikti mi özlemler kuytu köşelerinde?
As beni!
Beni öldür!
Beni kurşunlara diz!
Beni alıkoy mutluklardan!
Kendini okşa karalarınla!
Üzgünüm, sana benzeyemem!
Bak bakalım var mı kendinden izler yüreğimin ellerindee, çok zorlama seviyormuş gibi yalan da olsa hissettiremem.
Dünya buysa, koşullar bunu gerektiriyorsa, gereksirse emanet ederim kendimi uçuruma.
Beni öldür!
Beni kurşunlara diz!
Beni alıkoy mutluklardan!
Kendini okşa karalarınla!
Üzgünüm, sana benzeyemem!
Bak bakalım var mı kendinden izler yüreğimin ellerindee, çok zorlama seviyormuş gibi yalan da olsa hissettiremem.
Dünya buysa, koşullar bunu gerektiriyorsa, gereksirse emanet ederim kendimi uçuruma.