Kavuşmalar yalan ayrılıklar palavra…
Senin de benden arta kalır yanın az!
Sonun en son noktasına ben tek geldim ama sen yapacaksın noktayı koyma işlemini! Zihnin yeter ellerin kalsın!
Yok edersin beni. İçinde dışında düşünde… Zor olmaz. Aklından da çıkarırsın ki ne kadardı yerim? Dilinden düşmem an meselesi. Çoktur senin ismin!
Hatırlamazsın olmazsa. Ansan da kazara… (Hafızanda balık rekabeti)
İşte hazırsın her şeye! Bensizlik ki bilmezsin bile nasıl olduğunu. Sorun yok o zaman!
Hadi soldan başla silmeye…
Becerebilirsen eğer gölgemin bile gölgesini bırakma!
Affedilmeyen olarak kadınca ağlarım; yüzümde sırıtan yaşları koluma silerim çocukca imkansızı sürerim gözlerime serseriliğimle. Çocuk değil kaybım; KOCA BİR sen! Unutmaya kalksam süresine yaşın yetmez!
İşin bitmiyor lakin burada… Geride sağıma da hükmetmiş “benim” solum var!
İstikrarsız gidişin; az sürsün iz bırakmasın ve şair yapsın beni. Bıktım yazar olmaktan! Kalemimle figüran kahramanlarla boğuşmaktan onların akıbetiyle yanarken kendimi ruhsuz sonlarda kaybetmekten ve başa dönüp sende bulunmaktan…
Son’a bir ilmek daha atmış olsa da merak etmiyorum aslında diline sızan isimlerin dudağında aldığı şekli! Kulağıma aksedişleri senaryolar yazdırsa da bana oynamayacağım bu sefer! Onlar gidiyor; ben delirmemle kalıyorum.
Ki nihayetinde sen de bana KANIYORSUN!
Yaşamım böyle solup yok olacak görünüşe bakılırsa...Her gün sürükleniyorum daha da uzaklara. Ben bende değilim zaten sen yokken. Hadi soldan başla silmeye… Becerebilirsen eğer gölgemin bile gölgesini bırakma!
Kendimi kendimden bile ayırmışken beni kurtaracak son’a ihtiyacım var. Artık
hiçbir şeyin önemi yok başka hiç kimsenin… Uzaklığında kayboldum. Kendi içimde boğulamıyorum. Hadi gel... Beni kurtaracak son’a ihtiyacım var. Soldan başla silmeye…
Solum olmuştun soluğum…
Şimdi
Sonum ol
Özgür bırak beni…
*Övme beni! Öznesi olduğum aşikane cümlelerinle..