Gözlerinde bir anda masmavi gökyüzünde, bulutların üzerinde bulurdum kendimi. Bilmem hangi mevsimde gök kuşağını kemer yaptık belimize. Hep masmavi bulutların üzerinde oturmuştuk. Bazen güneşi kıskanırdım senden de kapatırdım önünü bulutumla. O zamanlar hava kararırmış yeryüzünde…
BİLMEZDİK…
Hep zamansız yaşardık. Zamansız ayrılıklarla zamansız akıtırdık gözyaşlarımızı… Yağmur yağdırırmışız yeryüzüne zamansızdı işte… Bilmezdik ki çiftçi dedenin mahsulüne zararımız varmış… Kar altında bırakırdık yeryüzünü… Çocuklar kızaklarıyla kaymaya çalışıp düşerken hoşumuza giderdi…
GÜLERDİK…
Anneler çocuklarının elleri üşümesin diye o küçücük ellere eldiven takardı o minicik bedendeki kalp birden annesine kocaman olurdu da gözlerimiz dolardı…
Zamansız “uyu” derdin… Bende uyurdum bulutların üzerinde, uçsuz bucaksızdı gökyüzü…
Kısıtlıydı zaman, zamansız indirdin beni gökyüzünden… Karanlığı hiç bilmemiştim ki ben… Hep uyuturdun beni o saatlerde… Ben hep masmavi bilirdim gökyüzünü…
Alışamadım karanlıklarına, siyahlarına gökyüzünün... Yıldızları serpiştiriyorsun karanlığın üstüne… Meğer ne çok işin varmış senin beni uyuttuktan sonra!
BEN UMUDU MAVİ SANARDIM GÖKYÜZÜNDE…
MEÄžER YERYÜZÜNDE “UMUTSUZLUKMUŞ”, MAVİ…
Şimdi istersen git bütün gökyüzünü siyaha boya… Bilmediğim renklerde varmış burada… Gecenin “siyahına” da alıştım şimdilerde. Hadi durma uğraş… Ne kadar uğraşsan da silemiyorsun işte bulutların üzerinden ayak izlerimi… Gündüz dediğin zamanda yine masmavi oluyor gökyüzü…
acemhe
20/03/2010
01:25
20/03/2010
01:25