Ilık bir Mayıs gecesinden sesleniyorum sana. Dışarıda yıldızlar, yüreğimde hayalin.
Kalem olup seni anlatıyorum satırlara.
Okurken satıları iliklerinde sıcak nefesimi ve ölümsüz sevgimi görecek ve hissedeceksin.
Çünkü yazdığım sendin soluduğum sendin.
Kalem olup seni anlatıyorum satırlara.
Okurken satıları iliklerinde sıcak nefesimi ve ölümsüz sevgimi görecek ve hissedeceksin.
Çünkü yazdığım sendin soluduğum sendin.
Sana bir itirafım var gül yüreklim. Bu zamana kadar seninle bu gizlediğim konuyu en sonunda seninle paylaşmak istedim. Ne olur telaşlanma. Sonunda itiraf ediyorum. Sen uyurken ben her sabah o narin ellerini denizin mavi köpüğüyle yıkadığımı ve her soluduğumda baharları avuçlarına bıraktığımı söylüyorum işte. Buydu senden gizlediğim buydu paylaşmak istediğim.
Hep hayallerimde saçlarını ılık meltemlerle ellerini ise kır ciçekleriyle düşlüyorum hep. Varlığında senin gözlerinden bakmak hayata. Ölümsüz sevdanda senin avuçlarından kanatlanmak mavi ufuklara.
Senin kelimelerinde anlam bulmak ve sadece senin soluduğunda yaşamak.
Sen kirlenmemiş gökyüzünün zemzemle yıkanmış tek yıldızıydın. Kıyısına varamadığım okyanusların “ umuda gülümseyen “ deniz kızıydın sen. Nefesin gelincik tarlalarını ısıtan güneş kadar sıcak ve gözlerin dupduru nehirlerde yıkanmış yıldızlar kadar parlak.
Farkında mısın her gülüşünde bozkırlarına avuçlarında şebnemlerin yetiştiğini ? Ya da kangren gecenin koynuna yaslanıp ağladığında zifiri karanlıkların parlak yıldızları yüreğinden hançerlediğinin farkında mısın ?
Sesin ılık meltemlerde bestelenmiş sevda türküleri olur . Gözyaşların ise kır çiceklerin kuru dudaklarına ıslaklığını süren bir cemre olur. Satırlarımı bitirip karanlığa karışacak sanma beni. Sen uyuduktan sonra ben sıcak iklimlere katar katar göçen kuşlarla sana “ umutları “ yolluyorum. Güneş perdelerine inmeden ben gönül sofrana hayatın ince dallarından silkelenmiş sevda meyvelerini sunacağım. Ve sen yatağından kalktığında seni elvan elvan mutluluklar saracak. Gözlerin bir başka gülümseyecek aynalara. Dağınık saçlarını sen toplamadan rüzgar ellerinle düzeltecek. Bu satırları okuyup mutluluklarını soluyacaksın. İcinden bir nefes alıp baharla dans edeceksin…
Seni seviyorum gül yüreklim..
“ Avuç içlerini aç
Bir ıslak yağmur damlası olup
Sana mutlulukları sunacağım.
Saçlarını çöz ne olur
Ilık meltemleri giyinip
Saçlarını ellerimle ben bağlayacağım.
Hayata gülümse ne olur
Seni içimde delicesine yaşatacağım.”
Hep hayallerimde saçlarını ılık meltemlerle ellerini ise kır ciçekleriyle düşlüyorum hep. Varlığında senin gözlerinden bakmak hayata. Ölümsüz sevdanda senin avuçlarından kanatlanmak mavi ufuklara.
Senin kelimelerinde anlam bulmak ve sadece senin soluduğunda yaşamak.
Sen kirlenmemiş gökyüzünün zemzemle yıkanmış tek yıldızıydın. Kıyısına varamadığım okyanusların “ umuda gülümseyen “ deniz kızıydın sen. Nefesin gelincik tarlalarını ısıtan güneş kadar sıcak ve gözlerin dupduru nehirlerde yıkanmış yıldızlar kadar parlak.
Farkında mısın her gülüşünde bozkırlarına avuçlarında şebnemlerin yetiştiğini ? Ya da kangren gecenin koynuna yaslanıp ağladığında zifiri karanlıkların parlak yıldızları yüreğinden hançerlediğinin farkında mısın ?
Sesin ılık meltemlerde bestelenmiş sevda türküleri olur . Gözyaşların ise kır çiceklerin kuru dudaklarına ıslaklığını süren bir cemre olur. Satırlarımı bitirip karanlığa karışacak sanma beni. Sen uyuduktan sonra ben sıcak iklimlere katar katar göçen kuşlarla sana “ umutları “ yolluyorum. Güneş perdelerine inmeden ben gönül sofrana hayatın ince dallarından silkelenmiş sevda meyvelerini sunacağım. Ve sen yatağından kalktığında seni elvan elvan mutluluklar saracak. Gözlerin bir başka gülümseyecek aynalara. Dağınık saçlarını sen toplamadan rüzgar ellerinle düzeltecek. Bu satırları okuyup mutluluklarını soluyacaksın. İcinden bir nefes alıp baharla dans edeceksin…
Seni seviyorum gül yüreklim..
“ Avuç içlerini aç
Bir ıslak yağmur damlası olup
Sana mutlulukları sunacağım.
Saçlarını çöz ne olur
Ilık meltemleri giyinip
Saçlarını ellerimle ben bağlayacağım.
Hayata gülümse ne olur
Seni içimde delicesine yaşatacağım.”