Biyolojik özelliklerimizi temel aldığımızda erkek ya da dişi olarak   belirlenen bir cinsiyetimiz vardır. Cinsellik ise bu biyolojik yapı   üzerine eklenen sosyolojik
 psikolojik ve felsefi boyutları da içeren  daha geniş bir tanımlamadır. Doğum öncesinden ölüme kadar duyguları
  düşünceleri
 inançları
 davranışları ve yaşantıları içeren gelişimsel  bir süreçtir. Belirli bir yaşam döneminde beklenen cinsel duygular
  inançlar ve davranışlar o yaşa uygun cinsel gelişimi belirler.
 
Cinsel gelişim ile ilgili bilgilerimiz psikoseksüel gelişim kuramı ile ilgili temel bilgilere dayanmaktadır. Döneminde birçok olumlu ve olumsuz eleştiri ile karşılaşan bu kuram 1915 yılında Freud tarafından geliştirilmiştir. Psikoseksüel gelişim kuramı günümüzde de sarsılmaz yerini korumaktadır. Başlangıçtaki eleştiriler
  bu kuramda aktarılan  çocuk cinselliğinin yetişkin cinselliği ile  karıştırılmasından  kaynaklanmıştır. Aslında çocuklarının cinsellikleri  ile ilgili  danışmanlık isteyen anne babaların da çocuk ve yetişkin  cinselliğini  karıştırdıklarını görmekteyiz.
 
Psikoseksüel gelişime göre cinsel enerji değişik gelişim dönemlerinde değişik beden bölgelerine yönelmektedir. İlk bir yılda ağız gereksinimler
 doyumlar ve dış çevre ile ilişkilerde kullanılan  organdır. Bebekler tanımak için her şeyi ağızlarına götürmekte
  dünyayı  ağızları ile tanımakta ve bundan hoşlanmaktadırlar. Bebekler  annelerini  emmedikleri dönemlerde parmaklarını emmektedirler. Birinci  yaştan sonra  ağız bölgesinin verdiği haz yerini çocuğun çişi ya da  kakasını kontrol  edebilme yeteneğine bırakmaya başlar. Çocuk bu  kontrolün kendi elinde  olmasından çok hoşlanmaktadır. İkinci yılda bu  yeteneğin yanında çocuk  altının temizlenmesi sırasında ya da idrar yolu  iltihabı ve bu bölge  pişikleri sonucunda cinsel organlarının farkına  varır. Genel olarak  bedenine dokunulmasından hoşlandığı bu dönemde  cinsel bölgelere  dokunulması da haz vericidir. Ayrıca kız ya da erkek  olma ile ilgili ilk  farklılıklar da bu yaşlarda başlamaktadır. Çocuk  cinsel oyunlarla anne  ya da babadan hangisine benzediğini anlamaya  çalışmakta
  sonrasında aynı  cinsiyetten ebeveyn ile özdeşim kurarak o dönemi  tamamlamaktadır.  Özetle çocuğun cinselliğe olan ilgisi bu özdeşim  çabaları ve bedeni ile  ilgili hazların sürmesine yöneliktir. Yaklaşık  3-5 yaşları arasında  giderek azalan bu ilgi yerini daha haz veren ve  doyurucu olan  kişilerarası etkileşim
 arkadaşları ile oynama ve öğrenme çabalarına  bırakmaktadır.
 
Ergenlik ile daha önceki bu özdeşimler ve cinsiyet hormonlarının etkisi ile cinsel kimlik oluşacaktır. Burada sözü edilen artık erişkin cinselliğine yönelik adımları içermektedir. Çünkü yetişkine benzeyen düşünce sistemi ve hormonların etkisi başlamıştır.
 
 
Burada cinselliğin de doğal ruhsal ve bedensel gelişimin bir parçası olduğunu vurgulamak için bilgiler aktarılmaya çalışıldı. Anne baba
  öğretmenler ve okul yöneticilerinin burada aktarılandan daha fazlasını  öğrenmelerini
  iletişimde oldukları çocuklara bilimsel bir temelden  doğru bilgiler  vermeleri gerekir. Bilmediğinizde "bilmiyorum"  diyebilmeli
 onlarla anlayacakları bir dilde konuşmalısınız. Onların  dili ile tıp dilini ilişkilendirmeli
 tepkilerinizi onların bedensel
   zihinsel ve psikososyal gelişim düzeyine göre uyarlamalısınız.  Çocukları  her türlü konularda olduğu gibi cinsel bilgi sağlamada da  anne babaları  ile konuşmaya cesaretlendirmeliyiz.
		
	
		
	
 psikolojik ve felsefi boyutları da içeren  daha geniş bir tanımlamadır. Doğum öncesinden ölüme kadar duyguları
  düşünceleri
 inançları
 davranışları ve yaşantıları içeren gelişimsel  bir süreçtir. Belirli bir yaşam döneminde beklenen cinsel duygular
  inançlar ve davranışlar o yaşa uygun cinsel gelişimi belirler.Cinsel gelişim ile ilgili bilgilerimiz psikoseksüel gelişim kuramı ile ilgili temel bilgilere dayanmaktadır. Döneminde birçok olumlu ve olumsuz eleştiri ile karşılaşan bu kuram 1915 yılında Freud tarafından geliştirilmiştir. Psikoseksüel gelişim kuramı günümüzde de sarsılmaz yerini korumaktadır. Başlangıçtaki eleştiriler
  bu kuramda aktarılan  çocuk cinselliğinin yetişkin cinselliği ile  karıştırılmasından  kaynaklanmıştır. Aslında çocuklarının cinsellikleri  ile ilgili  danışmanlık isteyen anne babaların da çocuk ve yetişkin  cinselliğini  karıştırdıklarını görmekteyiz.Psikoseksüel gelişime göre cinsel enerji değişik gelişim dönemlerinde değişik beden bölgelerine yönelmektedir. İlk bir yılda ağız gereksinimler
 doyumlar ve dış çevre ile ilişkilerde kullanılan  organdır. Bebekler tanımak için her şeyi ağızlarına götürmekte
  dünyayı  ağızları ile tanımakta ve bundan hoşlanmaktadırlar. Bebekler  annelerini  emmedikleri dönemlerde parmaklarını emmektedirler. Birinci  yaştan sonra  ağız bölgesinin verdiği haz yerini çocuğun çişi ya da  kakasını kontrol  edebilme yeteneğine bırakmaya başlar. Çocuk bu  kontrolün kendi elinde  olmasından çok hoşlanmaktadır. İkinci yılda bu  yeteneğin yanında çocuk  altının temizlenmesi sırasında ya da idrar yolu  iltihabı ve bu bölge  pişikleri sonucunda cinsel organlarının farkına  varır. Genel olarak  bedenine dokunulmasından hoşlandığı bu dönemde  cinsel bölgelere  dokunulması da haz vericidir. Ayrıca kız ya da erkek  olma ile ilgili ilk  farklılıklar da bu yaşlarda başlamaktadır. Çocuk  cinsel oyunlarla anne  ya da babadan hangisine benzediğini anlamaya  çalışmakta
  sonrasında aynı  cinsiyetten ebeveyn ile özdeşim kurarak o dönemi  tamamlamaktadır.  Özetle çocuğun cinselliğe olan ilgisi bu özdeşim  çabaları ve bedeni ile  ilgili hazların sürmesine yöneliktir. Yaklaşık  3-5 yaşları arasında  giderek azalan bu ilgi yerini daha haz veren ve  doyurucu olan  kişilerarası etkileşim
 arkadaşları ile oynama ve öğrenme çabalarına  bırakmaktadır.Ergenlik ile daha önceki bu özdeşimler ve cinsiyet hormonlarının etkisi ile cinsel kimlik oluşacaktır. Burada sözü edilen artık erişkin cinselliğine yönelik adımları içermektedir. Çünkü yetişkine benzeyen düşünce sistemi ve hormonların etkisi başlamıştır.
Burada cinselliğin de doğal ruhsal ve bedensel gelişimin bir parçası olduğunu vurgulamak için bilgiler aktarılmaya çalışıldı. Anne baba
  öğretmenler ve okul yöneticilerinin burada aktarılandan daha fazlasını  öğrenmelerini
  iletişimde oldukları çocuklara bilimsel bir temelden  doğru bilgiler  vermeleri gerekir. Bilmediğinizde "bilmiyorum"  diyebilmeli
 onlarla anlayacakları bir dilde konuşmalısınız. Onların  dili ile tıp dilini ilişkilendirmeli
 tepkilerinizi onların bedensel
   zihinsel ve psikososyal gelişim düzeyine göre uyarlamalısınız.  Çocukları  her türlü konularda olduğu gibi cinsel bilgi sağlamada da  anne babaları  ile konuşmaya cesaretlendirmeliyiz.