İnsan ruh ile bedenin birleşiminden oluşur. Ruh bedeni ev gibi kullanır. Uykuda çıkar gider; uyanınca geri gelir. Ölen beden yıkılan ev gibidir; yeniden yaratılıncaya kadar ruh oraya dönmez. Şu âyet bunu anlatır:
“Allah ölümü esnasında ruhları alır ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar ötekini belli bir vakte kadar salıverir. Düşünen bir toplum için bunda belgeler vardır.” (Zümer 39/42)
Uyuyan ve ölen bedendir. Ruh ne ölür ne de uyur. Kur’ân bize ölmüş bedenden ayrılan ruhun yapacağı şu konuşmayı bildirir:
“Onlardan birine ölüm gelince der ki: “Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terk ettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söylediği sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar berzah (engel) vardır.” (Müminun 23/99-100)
Demek ki ölenin ruhu ile uyuyanın ruhu aynı yere gitmekte ve bir birleriyle buluşmaktadır. Düşünen herkes bununla rüya arasında ilişik kurar. Buluşan ruhlar konuşabilir ve biri diğerine bilgi aktarabilir. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib gördüğü rüyâ üzerine uzun zamandan beri kaybolup gitmiş olan Zemzem kuyusunu ve oradaki hazineyi bulup çıkarmıştı.
Kur’an’da çok sayıda rüya örneği vardır. Yusuf aleyhisselamın rüyası onunla hapse girmiş iki kişinin rüyaları ve kralın rüyası Yusuf Suresinde anlatılır. Sâffât Suresi 102’den 110’a kadar İbrahim aleyhisselamın rüyasını; Fetih suresi 27. ayet de Peygamberimizin rüyasını anlatır. Bunların rüyası yoruma ihtiyaç göstermeyecek şekilde açıktır.
Rüya Yorumu
Yusuf aleyhisselamın yorumladığı bir rüyayı görüp yorumlama konusunu anlamaya çalışalım:
Mısır Kralı şöyle demişti:
“Ben yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğini; yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Rüya yorumlamayı biliyorsanız rüyamı doğru yorumlayın.” (Yusuf 12/43-49)
Dediler ki: “Bunlar karışık rüyalar; biz böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz.”
Zindandan kurtulan iki kişiden biri nice zaman sonra Yusuf’u hatırladı ve: “Ben size onun yorumunu bildireceğim bana müsaade edin” dedi. Sonra Yusuf’a geldi o da rüyayı yorumladı ve dedi ki:
“Yedi yıl sürekli ekim yapın bütün hasadı başağında bırakın; yiyeceğiniz az bir kısım başka. Sonra arkadan yedi kıtlık yılı gelir bütün biriktirdiğinizi yer tüketir; sakladığınız az bir kısım başka. Sonra arkadan halkın rahat edeceği bir yıl gelir o zaman da sıkıp sağarlar.”
Rüya yorumu rüyadaki sembollerle günlük hayattaki olaylar arasındaki benzerliğe bakılarak yapılır. Bu ilgiyi kuramayanlar o yorumu yapamazlar. Kralın adamları bu ilgiyi kuramamış ve rüyayı yorumlayamamışlardı.
Ruh Beden İlişkisi
İnsan ruh ile bedenin birleşmesinden oluştuğu için bedenle ruh arasında sıkı ilişki vardır. Doğru rüya bu ilişkinin en aza indiği bedenin dinlendiği ve ruhun rahatladığı bir anda görülür. Bu durumda ruh zihnini meşgul eden şeylerden ve günlük olayların etkisinden uzaklaşmış olur. Bunu Peygamberimizin şu sözünden anlıyoruz: “En sâdık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır.” (Tirmizî Rü’ya 3 (2275)) Bu saatte vücut dinlenmiş mide boşalmış zihnin ve ruhun meşguliyeti en alt seviyeye inmiş olur.
Kişinin zihni bir şeyle meşgulse veya bir şey zihin altına yerleşmişse onlar da rüya gibi görülebilirler. Mesela bir kıza âşık olan ve onunla evlenme hayalleri kuran kişi rüyasında onunla evlendiğini görebilir. Ama bu gerçek rüya olmaz.
Şeytan insanı saptırmak için yetki aldığından işini rüyada da sürdürebilir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Rüya üç çeşittir: Biri sahih rüyadır ki Allah’tan bir müjdedir. İkincisi kişinin ruhuna konuşması yani bedenin ruha fısıldamasıdır; üçüncüsü de şeytanın kişiyi üzmesidir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse kalkıp namaz kılsın onu kimseye söylemesin.” (Müslim Rüya 6 hadis no 2263)
Peygamberimizin konuyla ilgili bir sözü de şöyledir:
“Sizden biri sevdiği bir rüya görürse bilsin ki o Allah’tandır. Bunun için Allah’a hamd etsin ve rüyayı anlatsın. Bunun dışında hoşuna gitmeyen bir şey görürse o da şeytandandır; şerrinden Allah’a sığınsın ve kimseye anlatmasın. O rüya ona zarar vermez.” (Buhari Rüya 3)
“Allah ölümü esnasında ruhları alır ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar ötekini belli bir vakte kadar salıverir. Düşünen bir toplum için bunda belgeler vardır.” (Zümer 39/42)
Uyuyan ve ölen bedendir. Ruh ne ölür ne de uyur. Kur’ân bize ölmüş bedenden ayrılan ruhun yapacağı şu konuşmayı bildirir:
“Onlardan birine ölüm gelince der ki: “Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terk ettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söylediği sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar berzah (engel) vardır.” (Müminun 23/99-100)
Demek ki ölenin ruhu ile uyuyanın ruhu aynı yere gitmekte ve bir birleriyle buluşmaktadır. Düşünen herkes bununla rüya arasında ilişik kurar. Buluşan ruhlar konuşabilir ve biri diğerine bilgi aktarabilir. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib gördüğü rüyâ üzerine uzun zamandan beri kaybolup gitmiş olan Zemzem kuyusunu ve oradaki hazineyi bulup çıkarmıştı.
Kur’an’da çok sayıda rüya örneği vardır. Yusuf aleyhisselamın rüyası onunla hapse girmiş iki kişinin rüyaları ve kralın rüyası Yusuf Suresinde anlatılır. Sâffât Suresi 102’den 110’a kadar İbrahim aleyhisselamın rüyasını; Fetih suresi 27. ayet de Peygamberimizin rüyasını anlatır. Bunların rüyası yoruma ihtiyaç göstermeyecek şekilde açıktır.
Rüya Yorumu
Yusuf aleyhisselamın yorumladığı bir rüyayı görüp yorumlama konusunu anlamaya çalışalım:
Mısır Kralı şöyle demişti:
“Ben yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yediğini; yedi yeşil başak ve bir o kadar da kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Rüya yorumlamayı biliyorsanız rüyamı doğru yorumlayın.” (Yusuf 12/43-49)
Dediler ki: “Bunlar karışık rüyalar; biz böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz.”
Zindandan kurtulan iki kişiden biri nice zaman sonra Yusuf’u hatırladı ve: “Ben size onun yorumunu bildireceğim bana müsaade edin” dedi. Sonra Yusuf’a geldi o da rüyayı yorumladı ve dedi ki:
“Yedi yıl sürekli ekim yapın bütün hasadı başağında bırakın; yiyeceğiniz az bir kısım başka. Sonra arkadan yedi kıtlık yılı gelir bütün biriktirdiğinizi yer tüketir; sakladığınız az bir kısım başka. Sonra arkadan halkın rahat edeceği bir yıl gelir o zaman da sıkıp sağarlar.”
Rüya yorumu rüyadaki sembollerle günlük hayattaki olaylar arasındaki benzerliğe bakılarak yapılır. Bu ilgiyi kuramayanlar o yorumu yapamazlar. Kralın adamları bu ilgiyi kuramamış ve rüyayı yorumlayamamışlardı.
Ruh Beden İlişkisi
İnsan ruh ile bedenin birleşmesinden oluştuğu için bedenle ruh arasında sıkı ilişki vardır. Doğru rüya bu ilişkinin en aza indiği bedenin dinlendiği ve ruhun rahatladığı bir anda görülür. Bu durumda ruh zihnini meşgul eden şeylerden ve günlük olayların etkisinden uzaklaşmış olur. Bunu Peygamberimizin şu sözünden anlıyoruz: “En sâdık rüya seher vakitlerinde görülen rüyadır.” (Tirmizî Rü’ya 3 (2275)) Bu saatte vücut dinlenmiş mide boşalmış zihnin ve ruhun meşguliyeti en alt seviyeye inmiş olur.
Kişinin zihni bir şeyle meşgulse veya bir şey zihin altına yerleşmişse onlar da rüya gibi görülebilirler. Mesela bir kıza âşık olan ve onunla evlenme hayalleri kuran kişi rüyasında onunla evlendiğini görebilir. Ama bu gerçek rüya olmaz.
Şeytan insanı saptırmak için yetki aldığından işini rüyada da sürdürebilir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Rüya üç çeşittir: Biri sahih rüyadır ki Allah’tan bir müjdedir. İkincisi kişinin ruhuna konuşması yani bedenin ruha fısıldamasıdır; üçüncüsü de şeytanın kişiyi üzmesidir. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görürse kalkıp namaz kılsın onu kimseye söylemesin.” (Müslim Rüya 6 hadis no 2263)
Peygamberimizin konuyla ilgili bir sözü de şöyledir:
“Sizden biri sevdiği bir rüya görürse bilsin ki o Allah’tandır. Bunun için Allah’a hamd etsin ve rüyayı anlatsın. Bunun dışında hoşuna gitmeyen bir şey görürse o da şeytandandır; şerrinden Allah’a sığınsın ve kimseye anlatmasın. O rüya ona zarar vermez.” (Buhari Rüya 3)