Kim bu kasvetli sessizliği yığıp gitti üzerime?
Beni paçavralaşmış düşlerimden uyandırıyor, tüm ağırlığıyla bastırıyor bedenime bu küflü hava olanca kimsesizliğiyle. Sen utangaç bakışlarını gizli ihtiraslarını saklamak için takınırken gözlerine, soluyor tüm renkleri doğanın. Evren karanlığa bürünmüş gibi bir tek beni aydınlatıyor sahne spotları. Güzel bir şov bekleyen insanlar uluyor karartının içinde. Ben ise yere çöküyorum dizlerimin üstüne. Suratımı kapatıyorum ellerimle. Seni görmekten korkuyorum çırılçıplak dikilirken boşluğun ortasında çaresizce.
Cama yağmur vuruyor, bana senin hatıraların. Köstebek komşular, kulaklarını duvara yapıştırmış beklerken, ben hıçkırıklarımı bastırıyorum içime. Bir sigara yakıyorum yağmurun en şiddetli yağdığı saatte. Kimsesizliğim şerefime kadeh kaldırıyor. Gözümü yollardan çekmeye çalışsam da, kendimi senden arındırmaya uğraşmam mümkün değil.
Telkin sözleri söyleyen dilim kuruyor. Ellerim benden bağımsızca gömleğimin kenarını büküp duruyor. Evin tavanı yattığım yerde bana yaklaşıyor sanki. Paranoyak bir sıkıntı geliyor üstüme. Telaşla dışarı fırlayıp koşmaya başlıyorum su birikintilerinde. Bıktım bu sessizlikten, bıktım sensizlikten!
Sırılsıklam oluyorum, titremeye başlıyorum bağımlılar gibi, seni çekiyor canım çok. Çok istiyorum süzülmeyi saçlarında. Aşk, ancak iki kişi taşırsa ağır gelmez. Bencilliğinin geride bıraktığı yokluğun yüzünden, bütün yükünü ben taşıyorum ezilerek altında.
Şimdi büründüğüm kişiliklerimden birinde yuva yapmakta huysuzluğum. Dolanıp duruyorum evin içinde aksi aksi. Duvarlar nemli gibi değmekten çekiniyorum. Rahatsız ediyor her şey, tuhaf görünüyor gözüme. Rüzgar olsa açardım camı ama bölmek istemiyorum melankolimi çocuk sesleriyle.
Yokluğun neden çaresiz kalmışım gibi hissettiriyor? Beni seven bir tek sen mi vardın, yoksa ben bir tek seni mi sevdim? Karmakarışık hiçliğin uzun ağaçlı ormanında yolumu kaybetsem karşılaşır mıyız yine gölgesinde kim-sessizliğin? Tanır mısın beni ruhsuz görsen acaba.. ?
Beni paçavralaşmış düşlerimden uyandırıyor, tüm ağırlığıyla bastırıyor bedenime bu küflü hava olanca kimsesizliğiyle. Sen utangaç bakışlarını gizli ihtiraslarını saklamak için takınırken gözlerine, soluyor tüm renkleri doğanın. Evren karanlığa bürünmüş gibi bir tek beni aydınlatıyor sahne spotları. Güzel bir şov bekleyen insanlar uluyor karartının içinde. Ben ise yere çöküyorum dizlerimin üstüne. Suratımı kapatıyorum ellerimle. Seni görmekten korkuyorum çırılçıplak dikilirken boşluğun ortasında çaresizce.
Cama yağmur vuruyor, bana senin hatıraların. Köstebek komşular, kulaklarını duvara yapıştırmış beklerken, ben hıçkırıklarımı bastırıyorum içime. Bir sigara yakıyorum yağmurun en şiddetli yağdığı saatte. Kimsesizliğim şerefime kadeh kaldırıyor. Gözümü yollardan çekmeye çalışsam da, kendimi senden arındırmaya uğraşmam mümkün değil.
Telkin sözleri söyleyen dilim kuruyor. Ellerim benden bağımsızca gömleğimin kenarını büküp duruyor. Evin tavanı yattığım yerde bana yaklaşıyor sanki. Paranoyak bir sıkıntı geliyor üstüme. Telaşla dışarı fırlayıp koşmaya başlıyorum su birikintilerinde. Bıktım bu sessizlikten, bıktım sensizlikten!
Sırılsıklam oluyorum, titremeye başlıyorum bağımlılar gibi, seni çekiyor canım çok. Çok istiyorum süzülmeyi saçlarında. Aşk, ancak iki kişi taşırsa ağır gelmez. Bencilliğinin geride bıraktığı yokluğun yüzünden, bütün yükünü ben taşıyorum ezilerek altında.
Şimdi büründüğüm kişiliklerimden birinde yuva yapmakta huysuzluğum. Dolanıp duruyorum evin içinde aksi aksi. Duvarlar nemli gibi değmekten çekiniyorum. Rahatsız ediyor her şey, tuhaf görünüyor gözüme. Rüzgar olsa açardım camı ama bölmek istemiyorum melankolimi çocuk sesleriyle.
Yokluğun neden çaresiz kalmışım gibi hissettiriyor? Beni seven bir tek sen mi vardın, yoksa ben bir tek seni mi sevdim? Karmakarışık hiçliğin uzun ağaçlı ormanında yolumu kaybetsem karşılaşır mıyız yine gölgesinde kim-sessizliğin? Tanır mısın beni ruhsuz görsen acaba.. ?