Sizin sevdiğiniz , onunda sizi sevdiğini bildiğiniz dostunuz bir gün sizi arasa.
Maddi yönden çok darda olduğunu, yardımcı olmanızı talep etse. Cevabınız; borç bile değil, karşılıksız severek ihtiyacı olan meblağı, hatta daha fazlasını vereceğinizi söyleseniz,
Yada; maddi değil de manevi yönden çok sıkıntıda olduğunu ,anlatacağı sırrını sizden başkasının saklayacağından emin olmadığını, güveneceği tek kişinin siz olduğunu, fikirlerinizin onun için çok önemli olduğunu belirtip, dertleşmek, paylaşmak, çözüm önerinizi almak istediğini söylese...
Karşılıklı bir yer belirleyip saat 13.00 de buluşmak üzere kararlaştırsanız. O saatte siz randevunuza gitseniz ve dostunuzun gelmediğini görüp herhalde önemli bir işi çıktı biraz bekleyeyim deseniz. Bu bekleyiş yarım saat,bir saat geçtiği halde hala gelen giden yok. İki saat sonra gayri ciddi bir tutum içinde pişkin bir tavırla gelse. Merakla “Önemli bir şey yoktur herhalde ?” diye sorsanız “Yok canım! Nasıl olsa dostum değilmisin? Her zaman hoşgörülüsün beni beklersin diye düşündüm” olsa!..Hem de hiçbir pişmanlık gösterip özür dilemeksizin!....
Bu değer verdiğiniz dostunuzun ikinci bir şık olarak randevusuna hiç gelmediğini düşünün.
Neler hissedersiniz? Bir kere daha arayıp başka bir ihtiyacı yada sıkıntısı olduğunda cevabınız, tavrınız ne olur?
Bizi bir annenin çocuğuna merhametinin binlerce kat fazlasıyla merhametiyle seven ve sonsuz rahmetiyle kuşatan Rabb’imizin günde beş vakit lutfedip huzuruna davet ederek ihtiyaçlarımızı ,sıkıntılarımızı dile getirmemiz için çağrısına zamanında ,yada hiç gitmememizin mazereti ne olabilir?
Yıllarca gitmeyip can boğazdan çıkmadan bir gün nedamet duyup (gene onun sonsuz şefkat ve merhametinin sonucu) huzuruna samimi bir pişmanlıkla varıp af dileyip göz yaşı döktüğümüz takdirde affedeceğini söylemesinin ne büyük bir rahmet olduğunun farkındamıyız?
Rabb’imiz ! Namazlarımızı paçavra gibi yüzümüze fırlatılan değil miracımız olan namazlar eyle...(Amin)
(duaekseni)
Maddi yönden çok darda olduğunu, yardımcı olmanızı talep etse. Cevabınız; borç bile değil, karşılıksız severek ihtiyacı olan meblağı, hatta daha fazlasını vereceğinizi söyleseniz,
Yada; maddi değil de manevi yönden çok sıkıntıda olduğunu ,anlatacağı sırrını sizden başkasının saklayacağından emin olmadığını, güveneceği tek kişinin siz olduğunu, fikirlerinizin onun için çok önemli olduğunu belirtip, dertleşmek, paylaşmak, çözüm önerinizi almak istediğini söylese...
Karşılıklı bir yer belirleyip saat 13.00 de buluşmak üzere kararlaştırsanız. O saatte siz randevunuza gitseniz ve dostunuzun gelmediğini görüp herhalde önemli bir işi çıktı biraz bekleyeyim deseniz. Bu bekleyiş yarım saat,bir saat geçtiği halde hala gelen giden yok. İki saat sonra gayri ciddi bir tutum içinde pişkin bir tavırla gelse. Merakla “Önemli bir şey yoktur herhalde ?” diye sorsanız “Yok canım! Nasıl olsa dostum değilmisin? Her zaman hoşgörülüsün beni beklersin diye düşündüm” olsa!..Hem de hiçbir pişmanlık gösterip özür dilemeksizin!....
Bu değer verdiğiniz dostunuzun ikinci bir şık olarak randevusuna hiç gelmediğini düşünün.
Neler hissedersiniz? Bir kere daha arayıp başka bir ihtiyacı yada sıkıntısı olduğunda cevabınız, tavrınız ne olur?
Bizi bir annenin çocuğuna merhametinin binlerce kat fazlasıyla merhametiyle seven ve sonsuz rahmetiyle kuşatan Rabb’imizin günde beş vakit lutfedip huzuruna davet ederek ihtiyaçlarımızı ,sıkıntılarımızı dile getirmemiz için çağrısına zamanında ,yada hiç gitmememizin mazereti ne olabilir?
Yıllarca gitmeyip can boğazdan çıkmadan bir gün nedamet duyup (gene onun sonsuz şefkat ve merhametinin sonucu) huzuruna samimi bir pişmanlıkla varıp af dileyip göz yaşı döktüğümüz takdirde affedeceğini söylemesinin ne büyük bir rahmet olduğunun farkındamıyız?
Rabb’imiz ! Namazlarımızı paçavra gibi yüzümüze fırlatılan değil miracımız olan namazlar eyle...(Amin)
(duaekseni)