Şanghay'da yayımlanan ''Shen Bao'' gazetesi 12 Kasım 1938 sayısında muhtemelen Londra saatiyle ''Önceki gün sabah saat 7'de Yeni Türkiye'nin kurucusu Kemal vefat etti'' haberini vermişti. O tarihli Shen Bao'yu arkadaşımız Noyan Rona bulup çıkarttı ve çevirisini yaptı. Rona'nın mezun olduğu Ankara Üniversitesi Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Çin Filolojisi'nin, Rusça bölümü gibi Soğuk Savaş'ın en karanlık günlerinde bile açık tutulmasının yararı on yıllar sonra anlaşılıyor.
1970'lerde Ankara'da bu bölümde okuyan gazeteci arkadaşımız Çincesini geliştirememekten yakınır, o sıralarda Çin'le arası iyi olan Arnavutluk Büyükelçiliği Basın Danışmanı'nın ''Senin Pekin'e gönderilmene aracılık edebiliriz, ancak iyi düşün bir daha Türkiye'ye dönemeyebilirsin'' dediğini naklederdi. Noyan Rona ve Türk-Çin İş Konseyi Başkanı Yavuz Onay gibi filolojinin eski öğrencileri, iki ülke arasındaki bağlantılarda çok önemli roller üstlendiler ve üstleniyorlar.
Atatürk'ün etkisi
Shen Bao'nun ''Kemal'i Anarken'' başlıklı yazısı Atatürk 'ün Çin üzerinde nasıl bir etki ve örnek oluşturduğunun göstergesidir. ''Kemal'in yaşamı boyunca elde ettiği ve bütün dünya tarafından bilinen başarılarını burada tekrarlamaya gerek yoktur. Burada anlatmak istediğimiz konu, onun Birinci Dünya Savaşı ertesi gerçekleştirdiği direniş savaşı sonrasında yeni bir devlet kurmasıdır. Bu noktada, bizi yüreklendiren ve ders çıkarmamız gereken birçok husus bulunmaktadır. Onun verdiği savaşın başarıyla sonuçlanması, bizim de Japon savaşında mutlaka galip geleceğimize olan güvenimizi arttırmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dağılarak paramparça olmuş, dış emperyalistlerin etkili tacizine maruz kalmıştı. Zamanın emperyalistleri galip olmanın verdiği kibir ile Türkiye'yi esir almışlardı. İstanbul'daki aciz hükümet de kesilmeye hazır kuzu gibi çaresiz durumdaydı. Sevr Antlaşması'nın imzalanmasından hemen önce bu emperyalistler Türkiye'den neler alabileceklerinin, hangi bölgeleri ele geçirebileceklerinin hesabını yapmış, bu toprakları nasıl koparabileceklerini, sonra da nasıl kullanabileceklerini planlamışlardı.
Sevr Antlaşması imzalandıktan hemen sonra bütün Türkiye'yi böldüler. Suriye, Filistin, Mezopotamya, Ermenistan hatta İzmir bile Türk toprağı olmaktan çıktı. Başkent İstanbul bile ancak kâğıt üzerinde bağımsızlığını koruyabildi. Marmara Denizi'nin yönetimini bile emperyalistlerle paylaşmak zorunda kaldılar. Kıyıda sadece küçük bazı adalar bırakıldı.''
Yunanistan'a karşı alınan zafer
''Shen Bao'' yorumcusu, Ankara devrim hükümetinin böyle bir anlaşmayı tanımadığını, Kemal'in milli bir ordu oluşturup Sovyetler'le ittifak yaptığını, onların malzeme ve danışman desteğinden yararlandığını kaydediyor.
''Kemal, Anadolu'da dağınık halde bulunan orduyu yeniden örgütledi, eğitti, savaş yeteneğini yükseltti. Yunanistan'a karşı zafer kazanan Türk milli ordusu zamanla gelişti. Zaferin esas temeli bu ordudur.
Kemal, savaşta Yunanistan'ı yenmek için zor bir süreçten geçti. Bu başarı biz Çinlileri de cesaretlendirmiş ve güvenini arttırmıştır. Türk ordusu Yunanistan'la savaşa başladığında ardı ardına yenik düşüyor, birçok önemli şehri düşmana terk ediyordu. Bizim gibi Türkiye'nin de deniz kuvvetlerinin olmayışı, kıyı bölgelerindeki çarpışmalarda büyük dezavantajdı. Tek çare düşmanı iç bölgelere çekerek kara savaşı yapmaktı. Uzun süren direniş mücadelesinde Yunan ordusunu yorgun düşüren Kemal, bütün gücüyle püskürtme harekâtına girişti, ülke topraklarının büyük bölümünü geri aldı. 1922 Eylülü'nde Yunanistan'ın Türkiye'deki son askeri işgal bölgesi İzmir'de Türk ordusunca geri alınmıştı.''
Türkler Çin'de yeterince tanınmıyor
"Bizim Japonlara direnişimizin kararlılıkla sürdürülmesine olan inancımız tam bu nedenledir. Bir şehir veya bölgenin geçici olarak düşman eline geçmesi önemli değildir. Biz de tıpkı Türkler gibi direnecek ve düşmanı kovacağız. Kemal'i bu düşünce ve inancımızı güçlendirdiği ve Türkiye'yi örnek almamızı sağladığı için de anıyoruz.'' Çin'le ilişkisi olan diplomat, öğrenci, gazeteci, işadamı herkesin bu yazının aslıyla Türkçesini duvarında, masasında bulundurmasını öneriyoruz. Türk-Çin İş Konseyi'nin Noyan Rona ile bağlantı kurarak bunu sağlayacağını umarız.
Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, ''Günümüz Türkiyesi ve Türk halkı Çin'de yeterince tanınmıyor. Büyük Atatürk ise biliniyor, ortaokullarda öğretiliyor, örnek gösteriliyor. Çin'de yetmiş yıl önce iktidar komünistlere geçti. Mustafa Kemal o zaman da şimdi de okul kitaplarında.
Lenin ve Gandhi 'yle birlikte yer alıyor. 1920'lerde Çin'de Kemalizm ile ilgili kitaplar çıktı. Atatürk bütün dönemlerde saygı ve sevgi görüyor, hakkında kitaplar yazılmaya devam ediliyor'' diyor.
1970'lerde Ankara'da bu bölümde okuyan gazeteci arkadaşımız Çincesini geliştirememekten yakınır, o sıralarda Çin'le arası iyi olan Arnavutluk Büyükelçiliği Basın Danışmanı'nın ''Senin Pekin'e gönderilmene aracılık edebiliriz, ancak iyi düşün bir daha Türkiye'ye dönemeyebilirsin'' dediğini naklederdi. Noyan Rona ve Türk-Çin İş Konseyi Başkanı Yavuz Onay gibi filolojinin eski öğrencileri, iki ülke arasındaki bağlantılarda çok önemli roller üstlendiler ve üstleniyorlar.
Atatürk'ün etkisi
Shen Bao'nun ''Kemal'i Anarken'' başlıklı yazısı Atatürk 'ün Çin üzerinde nasıl bir etki ve örnek oluşturduğunun göstergesidir. ''Kemal'in yaşamı boyunca elde ettiği ve bütün dünya tarafından bilinen başarılarını burada tekrarlamaya gerek yoktur. Burada anlatmak istediğimiz konu, onun Birinci Dünya Savaşı ertesi gerçekleştirdiği direniş savaşı sonrasında yeni bir devlet kurmasıdır. Bu noktada, bizi yüreklendiren ve ders çıkarmamız gereken birçok husus bulunmaktadır. Onun verdiği savaşın başarıyla sonuçlanması, bizim de Japon savaşında mutlaka galip geleceğimize olan güvenimizi arttırmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dağılarak paramparça olmuş, dış emperyalistlerin etkili tacizine maruz kalmıştı. Zamanın emperyalistleri galip olmanın verdiği kibir ile Türkiye'yi esir almışlardı. İstanbul'daki aciz hükümet de kesilmeye hazır kuzu gibi çaresiz durumdaydı. Sevr Antlaşması'nın imzalanmasından hemen önce bu emperyalistler Türkiye'den neler alabileceklerinin, hangi bölgeleri ele geçirebileceklerinin hesabını yapmış, bu toprakları nasıl koparabileceklerini, sonra da nasıl kullanabileceklerini planlamışlardı.
Sevr Antlaşması imzalandıktan hemen sonra bütün Türkiye'yi böldüler. Suriye, Filistin, Mezopotamya, Ermenistan hatta İzmir bile Türk toprağı olmaktan çıktı. Başkent İstanbul bile ancak kâğıt üzerinde bağımsızlığını koruyabildi. Marmara Denizi'nin yönetimini bile emperyalistlerle paylaşmak zorunda kaldılar. Kıyıda sadece küçük bazı adalar bırakıldı.''
Yunanistan'a karşı alınan zafer
''Shen Bao'' yorumcusu, Ankara devrim hükümetinin böyle bir anlaşmayı tanımadığını, Kemal'in milli bir ordu oluşturup Sovyetler'le ittifak yaptığını, onların malzeme ve danışman desteğinden yararlandığını kaydediyor.
''Kemal, Anadolu'da dağınık halde bulunan orduyu yeniden örgütledi, eğitti, savaş yeteneğini yükseltti. Yunanistan'a karşı zafer kazanan Türk milli ordusu zamanla gelişti. Zaferin esas temeli bu ordudur.
Kemal, savaşta Yunanistan'ı yenmek için zor bir süreçten geçti. Bu başarı biz Çinlileri de cesaretlendirmiş ve güvenini arttırmıştır. Türk ordusu Yunanistan'la savaşa başladığında ardı ardına yenik düşüyor, birçok önemli şehri düşmana terk ediyordu. Bizim gibi Türkiye'nin de deniz kuvvetlerinin olmayışı, kıyı bölgelerindeki çarpışmalarda büyük dezavantajdı. Tek çare düşmanı iç bölgelere çekerek kara savaşı yapmaktı. Uzun süren direniş mücadelesinde Yunan ordusunu yorgun düşüren Kemal, bütün gücüyle püskürtme harekâtına girişti, ülke topraklarının büyük bölümünü geri aldı. 1922 Eylülü'nde Yunanistan'ın Türkiye'deki son askeri işgal bölgesi İzmir'de Türk ordusunca geri alınmıştı.''
Türkler Çin'de yeterince tanınmıyor
"Bizim Japonlara direnişimizin kararlılıkla sürdürülmesine olan inancımız tam bu nedenledir. Bir şehir veya bölgenin geçici olarak düşman eline geçmesi önemli değildir. Biz de tıpkı Türkler gibi direnecek ve düşmanı kovacağız. Kemal'i bu düşünce ve inancımızı güçlendirdiği ve Türkiye'yi örnek almamızı sağladığı için de anıyoruz.'' Çin'le ilişkisi olan diplomat, öğrenci, gazeteci, işadamı herkesin bu yazının aslıyla Türkçesini duvarında, masasında bulundurmasını öneriyoruz. Türk-Çin İş Konseyi'nin Noyan Rona ile bağlantı kurarak bunu sağlayacağını umarız.
Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, ''Günümüz Türkiyesi ve Türk halkı Çin'de yeterince tanınmıyor. Büyük Atatürk ise biliniyor, ortaokullarda öğretiliyor, örnek gösteriliyor. Çin'de yetmiş yıl önce iktidar komünistlere geçti. Mustafa Kemal o zaman da şimdi de okul kitaplarında.
Lenin ve Gandhi 'yle birlikte yer alıyor. 1920'lerde Çin'de Kemalizm ile ilgili kitaplar çıktı. Atatürk bütün dönemlerde saygı ve sevgi görüyor, hakkında kitaplar yazılmaya devam ediliyor'' diyor.