Gözlerimin ferinin çekilmesine ramak var... Fırtınaya küreksiz iç çekişler var rotada... Farkına varamadığım farkın özleminde nefsim. Çok zaman oldu yaşamı aldırmayalı... Oysa kalpteki atışlar kafa tutmalıydı hayat gürültüsüne..! Benliğimin “ben”ini damga gibi oturmalıydı oynadığımız filmlerin(hayatın) başrolüne..
Ben benden öyle uzaklaşmışım ki; gölgemin silindiğini görünce anladım..
Aynalara baktığımda sadece yüzümü görmeye başladığımı anladım... Anladım ki; cesareti kalmamış gözlerimin, gözden ilerisini görmeye.. Kendimle göz göze gelmeye...
Kendimle yüzleşmeyeli uzun zaman olmuş, cesaretsizliğimi fark ettiğimde anladım...
Şimdi irkilme zamanı, iklimlerde solmamalı..Ateşlerde kavrulmalı, yağmurlarda yıkanmalı, soğuklarda donmamalı... İklimlerde solmamalı..!
Toparlanmalı.. Toprağa sımsıkı tutunmalı. Kalp masajı uygulamalı tepkisizliğime, alınan nefesleri ruha kadar vurdurmalı. Tutunmalı sımsıkı yine can damarlarına hayatın. Kâbusların üstüne koşmalı. Vurmalı, tekme-tokat savaşmalı, ruhumu işgalden kurtarmalı..
Rab’ be yaklaşmalı, ilham almalı, cebe koymalı har vurup harman savurmamalı.. Çizginin uzağına düşmemeli...
Yoksa; bu gidiş beter.. Bu gidiş biter...
Gitmezsin bir yerden sonra, attığın adımlar hayallerini yürütür sadece.. Ruhun çok gerilerde kalmıştır... Arada ki boşluk yer bitirir seni farkına bile varamazsın ve sonunda ruhsuzun teki olursun.. Ruhsuz bedenler bir gün ya çamurlaşır yada taş gibi olur kalır ne de olsa özü topraktır..!
Şimdi dedim ya irkilme zamanı... Hayalleri kırıntılardan var etme zamanı..
..Ve sonra; sevgiliyi alıp göğsün üstüne, nefessiz uykuya dek
Göz göze uyumalı...