bir yemin sözüm vardı sana
geçmişimle geleceğim arasında ki işte o liman da...
saati gelmiş vapuru kaçırma telaşı olmadan içimde
bekleyecektim...güvercin inişini avluma..
sana uyanışlarımın daha gözleri açılmadan..
boşa sarılan kollarımın huysuzluğu dinmeden..
sol yanımda ki soğuk yastığıma akıttığın göz yaşı lekesi
silinmeden..
bir yemin borcum vardı ellerim ellerine değmeden..
biz bu sevdayı..
henüz koklanmamış..
tomurcuklarında yedi renk filize durmuş
faydasız yılların bağ bozumu arifesinde
ağır bedellerin beyazı şakaklarımızda büyüttük..
şimdi bir mevsim ki....hazan..
dallar çıplaklığına ağlarken sessizce...
karıncaların yaz boyu koşuşturmaları meyvesini vermişken
hırçın kartalların kanatlarında sıcak iklimlere göçe durmuşken umutlar....
tüm takvim yapraklarını yakarcasına..
eylül sarısına nispet yeşile boyuyorum zamanı..
bir yemin borcum vardı sana..
yalnızlığının dipsiz kuyularına atıyorum kendimi
ses veriyorum gecene...
eteklerimdeki tüm taşları hasretine mesafe çeken yollarıma ekerek
uzak iklimlerden bulutlara yükleyip göz yaşlarımı
sözümü tutuyorum..
leke sürmediğim sevdanı avuçlarımda nefesimle ısıtıp
saçlarına yağıyorum kaldır başını gözüm...
borcumu ödüyorum..
...seni seviyorum....