Kimsesiz sandığım bir mevsim gidiyordu gözlerimin önünden. Ellerimde sahipsiz her gecenin yorgunluğu. Taş duvarların üzerinden gölgeler büyüyor yalnızlığıma. Aklımı başımdan alan bir rüzgar gibi dokundun tenime. Yüreğime yüreğini koydun. Yüreğim oldun.
Daha ilk günden ısınmıştım sana,sanki gökyüzüm sen,yağmurlarım sendin,düşmeden içimdeki yalnızlığın kumsallarına.Denizleri senin için renklendirdim ben,bulutları senin için yakaladım. Sanki en ufak bir rüzgarda savrulacak gibi değildim uykusuzluklarına.
Sen gitmedin ki,gerçek ötesiydin bendeki her zamana. Tuttum ellerinden,saçlarının kokusunda büyülendim dudaklarına. Islatmalıydın beni yağmurlar gibi. Öpmeliydin içinden geldiğince.
Ben o zaman sen olurdum karışmadan nefes alıp verdiğim bir şehrin monotonluğuna.
Çalışma masamda yanan mumun alevinde şekillendi hayalin. Uzun uzun seyrettim. Dokunmak istedim ama beceremedim. Akşama koşan ayakların altında kızgın asfalt gibiydim günden arta kalan. Güneş haber vermezdi çekip giderken. Bir sessizliği kalırdı eve kapanan yüreklerin birde seni bana özleten hayalin. Kendi yüreğimi senin ellerine bırakırken.
Zamanı hep peşime taktım.Bir başka yere gitmenin olanaksızlığını tartışıyorum kendimle. Gitmeyeceğimi biliyorum. Belki de ellerinin sıcaklığından olsa gerek. Ben her sahipsiz mevsimin kimsesiz gecesinde seninle bütünleşiyorum. Basit gelecek belki tüm anlatamadıklarım. Bir şeyi çok iyi biliyorum sen anlayacaksın günü gelecek. Bu saadet hiç ölmeyecek.
Fotoğrafın karşımda duruyor. Öyle masum öyle güzel ki seni yaşamak bu kendini tanımayan cümlelerin ardında senin gözlerinde aşk gibi çoğalmak. Anlatmak çok zor. Ben anlatamıyorum yaşıyorum. Herşeye katlanmak dedikleri bu olsa gerek. Günün bütün tükenen saatlerinin peşisıra bir ekranın karşısında seni bana gülümsüyormuş gibi hissedebilmek. Öyle güzel ki saatlerce seninle hayatı paylaşabilmek.
Oysa şimdi yalnızlığım yanımda,sensizliğin şarkısını dinliyorum.
Seni sevmek yazılmış bana,dokunamasamda sana,seni çok seviyorum...
ALINTI