
Bu gece;
kırılgan düşlerimin koynunda sabahlayacağım…
Tenimde sus(uz)luktan kurumuş


Yine gri karanlıkların mürekkebine düştü kalemim…
Denize kıyısız durgun ırmaklar akıyor gözlerimden…

*BEN BÜTÜN YARALARIMI MUTLULUÄžUN İÇİNDEN GEÇERKEN ALDIM…*
Soğuk rüzgarlar

Tutuk(lu) adımlarla voltalıyorum

Ardımda kanlı cam kırıkları ve ıslak hüzünlerde büyütülmüş o kadar ayrılığım var ki

Üstü çizilmemiş iri puntolu hafler duruyor gözümün önünde

ON(u)ARIYORUM…

eresi zordu ki sevmenin;
Eğer duyulmasaydı kalbimin atışları…
Çatlarken sevimsizliğin ardamarı

Oysa yıkılması zor değildi

*Kİ O DUVAR EN ÇOK KENDİ İÇİNDE YIKILMIŞTIR*

Şimdi ;
Her okuduğumda kırık-dökük güncemi


Büyük yıkımlardan devşirdiğim

Hangi sularda yüzdürsem kağıttan gemilerimi

“DÜŞ(T)ÜM BATTI(M) DERİNLERE”
Dipteyim…
Yunus’un karnında


Duaya açılıyor mücrim ellerim

Gecenin yarısı

İhbar ediyorum sevda kaçakçısı duygularımı

Durmadan (d)üşüyorum geçmişin karanlıklarında...
Usul usul dolaşıyorum düştüğüm duvarların g(e)risinde…
İzi duran yaralarımdan biriktirdiğim bir başkaldırının



“ZATEN BEN HİÇ BAŞEDEMEDİM Kİ

OLUMSUZ SATIRLARIN

Her parantez bir yanılışım

Her satır başı bir umut ve her nokta bir ölüm oldu


Oysa ben seni

Hüzün büyüğü gözlerine yaslanmanın

Artık içimin ağıtlarına dokunma ey kelepçesi hükümlü rüzgar !..
Kaç ölüm düştü tutsak günceme…
Geçmişine sövülmüş bir hükmün infazında ertelendi gülüşlerim…
Şimdi her gülüşümde yüzüm kirli…
Koşarken yırtıldım işte;
DÜŞ(T)ÜM BATTI(M) DERİNLERE