aşkı ölümde,yalnızlık kokusunda,sayfalar dolusu kelimeler çöplüğünde arıyorduk.sonunda bulduk onu beklenmedik bir yerde.aşk...meğer hayata asılı kalmış bir rüzgar gülüymüş.
insan kendi ihtiyaç listesinin en başına aldığı,bir tür vazgeçilmez olarak kabullendiği aşk illetini maalesef en olmadık tenhalarda arıyor.öyle ki aşkı sadece iki kelimenin kurduğu bir cümlenin diğer adı sananları sayısı hızla artıyor günümüz gençliğinde.aşk sadece o iki kelimelik cümlede saklı olsaydı...aşk sadece "seni seviyorum" kadar yakın olsaydı,bu kadar destansı aşk masalı ya aşkı yanlış öğretilenmiş ya da öğretileni bizler yanlış anlamışız.
aşk kelimelerin büyüsüyle doğar,gelişir,güzelleşir.ama aşk dediğim gibi iki kelimelik cümlenin ta kendisi değildir."gerçek aşk nedir" işte gerçek soru işareti bu.
aşkı iki kelimenin haricinde,bir de "bedenlerin kimyasal transferleri" olarak kabullenenler var.aşkı beş dakikalık zevk,bir iktidar kavgası sananlar var elbet.oysa aşk dediğimiz şeyin bu olduğunu hatırlamıyorum.aşkı sevenle sevilen arsında ki bir yerde aramanın,o görünmez kalp köprüsünde bulmanın ümidindeyim.yoksa ben hala yanlış mı biliyorum aşk denen illeti?
ey aşk,öyle bir çık gel ki hayatlara...öyle bir düş ki dudaklara...ve öyle bir dol ki kalplere...öyle bir olsun ki bendeliğin,seni görenler aşkın ta kendisinin böyle bir şey olduğunu tam anlamıyla öğrensin...hadi mumları yaktım geceye,bekliyorum.