Üç büyük engizisyon... Gerek kararları
gerek siyası ve dini erki nedeniyle üç büyük engizisyon adından çok söz ettirdi. Ortaçağ Engizisyonu
Valdensesler ile Katharlar'ın kurulu düzeni sarsan öğretiler yaymaya balamaları üzerine
1231'de Papa IX. Gregorius tarafından kuruldu.
İspanyol Engizisyonu ise
Castilla kraliçesi I. Isabella'nın ısrarı üzerine
Papa IV. Sixtus tarafından 1483 yılında onaylandı. Müslümanlar'la Yahudiler'in kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak hedeflenmişti. Bu nedenle
200.000'e yakın Yahudi
1492 yılında İspanya'yı terk etti.
Roma Engizisyonu
Roma Katolik Kilisesi'nin savunduğu öğretiyi korumak için III. Paulus tarafından 1542'de kuruldu. Genel olarak Calvin ve Lutherciler'e savaş açtı. Roma Engizisyonu
cadılık ve büyücülükle de uzun yıllar mücadele etti.
Bir manastıra ya da piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu
daha sonra halkı kilisede toplayıp uzun bir vaaz veriyordu. Amaç
yerel halkla ilişkileri sıcaklaştırmak ve onların güvenini kazanmaktı.
Engizisyon mahkemeleri
çoğunlukla "ihbar" müessesesi üzerine kurulmuştu. Eğer bir kişi kendi günahlarını gelip bir ay içinde itiraf ederse ve "özür dilerse" affedilirdi. Ancak bu süre içinde böyle bir davranışta bulunmazsa
ona karşı dava açılırdı. Davalı
mahkemede kendisini kimin ihbar ettiğini asla öğrenemezdi.
Sorgucunun katedralde verdiği vaaz
daha sonra yazılı olarak kiliselerin kapılarına asılırdı. Böylece hiç kimse "benim
mahkemenin geldiğinden haberim olmadı" diyemezdi. Bu ilandan sonra
sorguculara ihbarlar yağmaya başlardı. Mahkeme bir ay boyunca bu ihbarları okur
değerlendirir ve ihbar edilenlerin kendilerini göstermelerini beklerdi. İhbarların tümü noter tarafından kayda geçirilir ve bir temele dayanıp dayanmadıkları ya da sadece çamur atma olup olmadıkları araştırılırdı.
1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı Giordano Bruno
önce Venedik Senatosu'na sevgilisi olan bir kadının kocası tarafından zina suçuyla ihbar edilmişti. Halkın tepkisinden korkan Senato
bu ihbarı kendisi değerlendirmek yerine engizisyon mahkemesine havale etmişti.
Mahkeme tutanaklarından
engizisyona gelen ihbarların yüzde ellisinin ciddiye alınmadığı açıkça görülüyor. Öte yandan
bugüne kadar pek bilinmeyen bir nokta
yanlış ihbarlarla suçlamada bulunan kişilerin de işkenceyle cezalandırılmasıydı.
İhbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra
engizisyon bir ön sorgulama yapardı. Bu noktada çok dikkatli davranılır ve suçlanan kişinin saygınlığını yitirmemesine özen gösterilirdi. Çok nadir olarak
ön sorgulamadan önce tutuklama yapılır ve bu durumda mutlaka iki tanık gösterilirdi. Ancak
ön sorgulamadan sonra
suçlanan kişi "tehlikeli" olarak tanımlanırsa
hemen tutuklanır veya piskoposluk sarayının ya da kraliyet mahkemesinin zindanına atılırdı.
Engizisyon kurallarına göre
tutukluların her türlü bakımından ve harcamalarından kilise sorumluydu. Belgeler
bu konuda oldukça ilginç uygulamalara tanıklık ediyor. Örneğin
bazı mahkûmlar pahalı şaraplar sipariş ediyor; hatta bazıları
geceyi eşleriyle birlikte geçirmeyi talep ediyorlardı. 1632 tarihinde engizisyon
mahkeme boyunca Galileo Gallilei'yi üç odalı bir evde ağırlamış ve kendisine bir de hizmetçi tahsis etmişti.
Mahkeme işlemleri basitti. Sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. Mahkeme bir sorgucu kurulundan
noterden ve iki hukuk uzmanından oluşurdu. Bu uzmanlardan biri kilise dışından seçilebiliyordu. Mahkemelerde suçlanan kişinin bir avukatı yoktu. Sadece
sorgulamalarda itiraf edip etmediğine tanıklık etmek için bir kraliyet temsilcisi hazır bulunuyordu. Sorgucular
mahkemede suçlamalarını hem Latince hem de suçlunun anadilinde yapmak zorundaydılar. Sorgucular
çoğunlukla suçlu sıralarından çok daha yüksekte bulunan bir kürsüde otururlardı. Sorgucu konuşmasına
önce suçlunun kimliğinden
işinden
ailesinden söz ederek başlar ve daha sonra sözü işlenen suça getirirdi. Sorgucular psikolojik taktik konusunda çok uzmandılar. Suçluyu çelişkiye düşürüp
erken ve acele bir itiraf peşindeydiler. Bazı sorgucular bu konuda öyle uzmanlaşmışlardı ki
suçluyu giyiminden
bakışından ve duruşundan saptayabiliyorlardı. Engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında Bernardo Gui geliyordu. Çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu Dominiken din adamı
sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu
1324 yılına kadar Fransa'nın Toulouse kentinde sürdürdü. Başpiskopos ilan edildiğinde
o güne kadar tam 930 kişiyi yargılamış ve cezalandırmıştı.
Suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması
belki de engizisyon adının bu denli tiksinti ve ürperti yaratmasının nedeni...
Aslında
Ortaçağ boyunca bu yönteme çok fazla rağbet edilmemişti. İşkence uygulamasının kurumlaşması 14. yüzyıldan sonra Roma hukukunun kabul edilmesinden sonra gerçekleşti. İşkence
mahkeme boyunca söylediklerinde çok büyük kuşkular ve çelişkiler olan suçlular için
ancak ve ancak başpiskoposun onayıyla yapılırdı. Engizisyon mahkemelerinin uyguladığı işkenceler konusundaki tartışma
günümüzde de tüm hızıyla sürüyor. Bir grup tarihçi
bu işlemlerin acımasızlığını ve zalimliğini dile getiriyor. Onlara göre
bazı yazılı kaynaklarda işkence gören kimi suçluların vücutlarının normalden 30 santim daha uzadığı belirtiliyordu. Yine kurbanın ağzına
büyük hunilerle bir seferde litrelerce su
hatta kimi zaman idrar boşaltılıyordu. Günahkârların kalçaları kızgın kerpetenlerle sıkılıyordu. 1486 yılında Alman engizisyon sorgucuları tarafından kaleme alınan "Cadıların Tokmağı" adlı el kitabı
engizisyon mahkemesinin uyguladığı bazı işkence yöntemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.



İspanyol Engizisyonu ise




Roma Engizisyonu


Bir manastıra ya da piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu


Engizisyon mahkemeleri



Sorgucunun katedralde verdiği vaaz




1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı Giordano Bruno


Mahkeme tutanaklarından



İhbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra





Engizisyon kurallarına göre





Mahkeme işlemleri basitti. Sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. Mahkeme bir sorgucu kurulundan













Suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması

Aslında








