Bilmediğim koca bir şehir.
Yalınayak kalmış suretlerin
Vapur sesiyle uyanan yarı uykulu bir kent.
Baktığım her iki yakanın başında
Senin siluetini giyinmiş kalabalıklar.
Her vapur, seni bana getirmekte,
Her otobüs, yüreğini bana taşımakta.
Ne vakit bir bulut görsem başımın üstünde
Senin yüzündeki renkleri çizdi gökyüzüne.
Kalabalıktı ayak izleri..
Sesler birbirine karışmış.
O nihavent sesini kalabalıklarından seçebiliyor,
Sonbahar hüznü gözlerini
Sicim sicim yağmurun altında bile
Gözlerindeki ışıktan tanıyabiliyordum.
Bir başkaydı senin şehrinde seni sevmek.
Senin ayak izinde
Yüreğime binlerce alfabeye gebe kalmak.
Senin şehrinin ışıklarında,
Temize çekmek yüreğimin kırsallığını.
Ve mavi bir fırçaya sarılmak
Gözlerinin sevdaya aç yanında.
Bir başkaydı senin gözlerinden denizi izlemek.
Haritalardan indirip
İçimin karasal iklimine serpiştirmek maviyi.
Denize ayaklarımızı salıp
Her dalgada ıslanmak
Ve birbirimizin güneşinde kurulanmak..
Kayıp bir alfabe.
İmla hatası bol bir lugat.
Soğuk bir demir parçasından alıntılanmış dudaklarımda
Sen'li bir hayatın en taze cümlesi yanıyor tel tel.
Söndürdükçe mum alevini,
Daha da kor hal alıyor içimin sen yanı.
Karıncalınıyor parmak ııçlarım.
Yazmaya devam ettikçe seni
Büyüyorum bir alfabenin altında.
Köklerimde bir özne belirliyor.
Hayatın en sevdalı yanında yaşanmak için.
Zamana inat,
Kavuşması ertelenmiş iki söz,
Özlemi belirgin iki yürektik biz.
Çatısız bir evin
Yıldızlara sarılı duvağına
Sarılmış iki harf.
Sırt sırta..
Yana yana..
Umuda yanarken
Mutluluğun kıyısında sevdaya adak iki kurban
İki hecelik gülüş,
Siyaha ithaf edilmiş.
Farklı iki şehir
Sevdaya kutsanmış.
Yan yana iki cümle
Mutlulukta sırt sırta birbirine dayanmış.
Ve adları silinmiş
İki kahraman..
Ve ölümü kavuşma addeden
İki yabancı tende
Tek yürek olan bir sevda..
Sen..
Ben.
Sen ve ben..
Yan yana..
Sırt sırta..
Ey sevgili,
Geceyi giyindim üzerime.
Karanlığı da çaldım yüzüme..
Sen yıldızları giy de
Yüzünün ay parçasını sür yüreğime.
Ve yıldızları ser gözlerimin iki perdelik yanına.
Harflerin ellerimde darağacı diye salladığında
Ben yüreğimin sesini iyice kıstım.
Sustum en derin yerimden.
Sen sustuğum yerden konuşuver beni.
Bir nihavent şarkının
En işveli notasında öpüver
Kahvesi bol yüreğimi.
“ Seni ilk tanıdığım güne..
Yıldızları serdiğimiz geceye “
Yalınayak kalmış suretlerin
Vapur sesiyle uyanan yarı uykulu bir kent.
Baktığım her iki yakanın başında
Senin siluetini giyinmiş kalabalıklar.
Her vapur, seni bana getirmekte,
Her otobüs, yüreğini bana taşımakta.
Ne vakit bir bulut görsem başımın üstünde
Senin yüzündeki renkleri çizdi gökyüzüne.
Kalabalıktı ayak izleri..
Sesler birbirine karışmış.
O nihavent sesini kalabalıklarından seçebiliyor,
Sonbahar hüznü gözlerini
Sicim sicim yağmurun altında bile
Gözlerindeki ışıktan tanıyabiliyordum.
Bir başkaydı senin şehrinde seni sevmek.
Senin ayak izinde
Yüreğime binlerce alfabeye gebe kalmak.
Senin şehrinin ışıklarında,
Temize çekmek yüreğimin kırsallığını.
Ve mavi bir fırçaya sarılmak
Gözlerinin sevdaya aç yanında.
Bir başkaydı senin gözlerinden denizi izlemek.
Haritalardan indirip
İçimin karasal iklimine serpiştirmek maviyi.
Denize ayaklarımızı salıp
Her dalgada ıslanmak
Ve birbirimizin güneşinde kurulanmak..
Kayıp bir alfabe.
İmla hatası bol bir lugat.
Soğuk bir demir parçasından alıntılanmış dudaklarımda
Sen'li bir hayatın en taze cümlesi yanıyor tel tel.
Söndürdükçe mum alevini,
Daha da kor hal alıyor içimin sen yanı.
Karıncalınıyor parmak ııçlarım.
Yazmaya devam ettikçe seni
Büyüyorum bir alfabenin altında.
Köklerimde bir özne belirliyor.
Hayatın en sevdalı yanında yaşanmak için.
Zamana inat,
Kavuşması ertelenmiş iki söz,
Özlemi belirgin iki yürektik biz.
Çatısız bir evin
Yıldızlara sarılı duvağına
Sarılmış iki harf.
Sırt sırta..
Yana yana..
Umuda yanarken
Mutluluğun kıyısında sevdaya adak iki kurban
İki hecelik gülüş,
Siyaha ithaf edilmiş.
Farklı iki şehir
Sevdaya kutsanmış.
Yan yana iki cümle
Mutlulukta sırt sırta birbirine dayanmış.
Ve adları silinmiş
İki kahraman..
Ve ölümü kavuşma addeden
İki yabancı tende
Tek yürek olan bir sevda..
Sen..
Ben.
Sen ve ben..
Yan yana..
Sırt sırta..
Ey sevgili,
Geceyi giyindim üzerime.
Karanlığı da çaldım yüzüme..
Sen yıldızları giy de
Yüzünün ay parçasını sür yüreğime.
Ve yıldızları ser gözlerimin iki perdelik yanına.
Harflerin ellerimde darağacı diye salladığında
Ben yüreğimin sesini iyice kıstım.
Sustum en derin yerimden.
Sen sustuğum yerden konuşuver beni.
Bir nihavent şarkının
En işveli notasında öpüver
Kahvesi bol yüreğimi.
“ Seni ilk tanıdığım güne..
Yıldızları serdiğimiz geceye “