Senin Korkularını Benim İnceliğimi
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi

ne kapanan kapılar

ne yıldız kayması gecede

ne ceplerde tren tarifesi

ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini

birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken

duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgar

Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın


hüznün arması ayrılık.
O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Ayrılık

Ben bulutları gösterirken

“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış

“Aşkın şarabının ağzını açtım

türküsü tenimde düğümlenirken


Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip

“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ”
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.
Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını
bir yaprağın düşmesi kadar ancak
acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını
kar yağdırmadığını yaz ortasında....

bir yaprağın düşmesi kadar ancak

Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını

Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre

Fotoğraflarını güneşe koyacağım

Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu

Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım

Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken
ömrüm azala azala önümden akarken
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını
benim inceliğimi doldurup yüreğime
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
Tenin tenime bu kadar sinmişken

ömrüm azala azala önümden akarken

gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını


bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
Şükrü Erbaş