Zemzem, Hz. Hacer'in Kâbe-i Muazzama'nin yaninda susuzluktan kivranmakta
olan oglu Ismâil için, su aramak maksadiyle defalarca Safâ ile Merve tepesi
arasinda kosup, çâresizlik içinde etrafina bakindigi bir zamanda, Kâbe'nin
hemen yanindan Allâhü Teâlâ'nin ihsân ettigi mübârek bir sudur. Hz.Hâcer,
birbirine yakin Safâ ve Merve tepeleri arasinda su aramak maksadiyle yedi
defa kosmus ve en sonunda, bir kusun ayaginin pençesi ve kanadiyle yeri
kazdigini, oradan suyun çiktigini görmüs, kosarak gelip, suyun akip
gitmemesi için önüne bent (gölet) yapmis ve bu sudan kirbasini doldurarak
ogluna içirmistir.
Iste bu su bildigimiz Zemzemi serif olup, Mevlâmiz kusu vâsita kilmak
suretiyle lütfu Ilahi olarak bu sifali suyu müminlere ihsan buyurmustur.
Zemzem ayakta, kibleye dönülüp, Salavât-i Serîfe okunarak ve niyet edilerek
içilir.
Hz.Peygamberimiz; "Zemzem ne için içilirse onadir" buyurmuslardir.
Meselâ, bir insan karni aç olsa da doymak niyetiyle içse doyar, susuz olsa
da susuzlugum geçsin diye niyet ederek içse susuzlugu gider. En güzeli,
«bütün dertlerime sifâ olsun, bana feyiz ve nur olsun diye niyet ederek
içilmesidir.»
Vaktiyle Cürhüm kabîlesinden Mudad, Mekke'ye düsman saldirinca, kaçarken
Kâbe'nin bütün hazînelerini Zemzem kuyusuna atmis, kuyunun üstünü de toprak
seviyesinde tesviye ederek, belirsiz bir hâle getirmisti. Nice yillar sonra,
Rasulüllah Efendimiz'in dedeleri Abdulmuttalib gördügü bir rü'ya ile
Zemzem'i açip meydana çikardi, temizledi. Içinden zirhlar, kiliçlar ve
altundan geyik heykelleri çikti. Kuyu temizlenince eskisi gibi bol bol su
kaynamaga basladi. Abdulmuttalib'in bu hizmeti çok makbûle geçti.