Herkes hata yapabilir, kimse yüzde yüz hatadan korunmuş değildir. Dolayısı ile birlikte yaşadığımız insanlar da dahil olmak üzere, hayatta belki bir daha karşılaşmayacağımız kişiler de olsa herkese karşı yumuşak davranmak, onları anlayışla karşılamak, azarlamak için değil, yardım etmek için fırsat kollamak, hataları araştırıcı değil, örtücü olmak..! Yani "hoşgörülü olmak!"
“Hoşgörü” karşımızdaki kimsenin bize yaklaşmasını ve bizim onun üzerinde etkili olmamızı sağlamak kadar, kendi ruh halimizin de huzurlu olması için gereklidir.
Başkaları ile ilişkilerimiz, onların kusurlarını araştırmak, hatalarını yüzlerine vurmak, azarlamak ve eleştirmek için fırsat kolama tarzında olursa kimse ile sağlıklı bir iletişim kurama imkanı olmaz.
Tarihimizde iz bırakmış büyük insanlar hep hoşgörü abideleridir.
Mevlana'lar, Yunus Emre'ler sevgi ile hoşgörüyü hayat tarzı haline getirmiş, ektikleri sevgi tohumları ile insanları kaynaştırıp örnek bir toplum kurmada büyük emekler vermişler. Farklı toplulukları sevgi ve inançla yoğurmuş, bütünleştirmişler, millet şuuruna erdirmişlerdir.
"Hoşgörünün temeli sevgidir, sınırsız sevgi kaynağı ise Allah katındadır. Yunus Emre "Yaratılmışı hoş gördük" derken, bütün yaratıklara ve insanlara, yaratandan ötürü sevgi ile bak*mak esastır diyordu"
"Ya Rabbi kavmimi affet, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar" diyen Resulün inanç kaynağından besleniyordu.
Hayatın ve ahretin anlamını kavramaktan i*leri gelen, insanlara ve onlardan sadır olan hal ve hareketlere karşı sabırlı olmak, dar ve müsamahasız olmamak anlamına gelen hoşgörü bir ilkesizlik ve boş vermişlik değildir.
HOŞGÖRÜNÜN ŞARTLARI
Bireyin mutluluğu ve toplumun huzuru için vazgeçilmez olan hoşgörüyü geliştirecek davranışları şöylece sıralayabiliriz;
1. Taassuptan Uzak Olmak
Hoşgörü yada diğer adıyla toleransın gerçekleşmesi için ilk şart taassuptan uzak olmaktır.
"Taassup..müntesibi olduğu grubun… hatala*rını görmezlikten gelme, başkalarının hatalarına ise sevinmektir."
Kendini, kendi grubunu, dahil olduğu sosyal bir topluluğu yüceltirken, başkalarının yaptığı güzel şeyleri görmezlikten gelip, yalnızca eksiklerini, ayıplarını araştırıp, kötülüklerini dile getirmek; aşağılamak ve hakir görmek için vesileler bulmaya çalışmak taassuptur.
Hoşgörüyü olgun bir kişiliğin yansıması iken, taassup kötü duygularının ürünüdür.
II. Niyetleri Yargılamamak
Sakınılması gereken şeylerden biri de, niyetlerin itham e*dilmesidir. Halbuki niyetler kalple ilgilidir, dışa vurulmadıktan sonra biz anları bilemeyiz. Kalplerde olanların bilgisi Yaratıcının elindedir.
Kulların ise başkalarının niyetlerini yargılama hakkı yok*tur. Yanlış anlama ve suçlamalarda ise en çok yapılan yanlış*lıkların başında işte bu niyetleri yargılanmak gelir.
III. Farklı Görüşlere Saygı
Toleransın bir şartı da insanların görüşlerine, özellikle bizden farklı olarak ortaya koyduğu düşüncelere saygı duymaktır.
Nasıl ki bizim düşüncemiz başkalarından farklı olabiliyorsa, başkalarının düşüncelerinin de bizimkinden farklı olması tabiidir.
Kendi fikrimize saygı duyulmasını istiyorsak biz de onlarınkine saygı göstermeliyiz. Aksi halde kimseden saygı beklemeye hakkımız olamaz.
IV. Tek Doğru Olarak Kendini Görmemek
Herkesin kendi şartları, anlayışı, bilgisi çerçevesinde düşündükleri doğru olabilir. Ancak sadece kendi düşündüklerimizin doğru olduğunu, başkalarınınkinin yanlış olduğunu düşünürsek kimse ile uzlaşmak mümkün olmaz.
Nasıl ki bizimki bize doğru geliyorsa, onların düşünceleri de kendilerine doğru görünüyor. Bu sebeple onların düşüncelerini saygı ile dinleyip istifade etmeye çalışmak, sadece hoşgörünün değil aklın da gereğidir.
Bir büyük zatın dediği gibi; “Benim görü*şüm, yanlış olma ihtimali olan bir doğru, başkalarının görüşü ise, doğru olma ihtimali olan bir yanlışlardır.”
V. Ayrılıkları Öne Sürmemek
Ruhsal açıdan sıkıntılı olan ve olumsuz duygularla dolu biri insanlarla anlaştıkları konuları değil, aksine ayrıldıkları hususları öne sürerler.
Olumlu duygulara sahip olanlar, insanlar hakkında iyi düşünmeye çalışan kişiler ise daha çok anlaştıkları ya da anlaşabilecekleri üzerinde yoğunlaşırlar.
Ayrılıkları öne sürenler kendini kabul ettirmek isteyen ve başkalarına karşı üstünlük kurmaya, ayrılıklardan çıkar temin etmeye çalışanlardır.
VI. Sevdiğine de Sevmediğine de Adaletli Olmak
Hoşgörünün temel şartlarından biri de adaletten ayrılmamaktır. Özellikle de yakınımız olmayan kimselere adıl davranmak yüksek karakterin işaretidir.
Başkalarının haklarını göz ardı eden biri, kendilerine çıkar sağladığı kimseler tarafından itibar görse de bu aldatıcıdır. Böyle birinin etrafına bencil insanlar toplanır. Gerçek hoşgörü sahibi kişi sevdiğine de, sevmediğine de adil davranmasını bilir.
VII. Zorlamaktan Vazgeçmek
İnsanların düşünce, kanaat ve inançlarını baskı ile değiş*tirmeye zorlamak hoşgörüyü en çok zedeleyen hususların başında gelir.
Toplumların hayatında en önemli unsurlardan biri dindir. Ve din zorlamayı kabul etmemektedir.
"Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır," (Bakara 256) ayeti ise, bu konuda İslam’ın ortaya koyduğu kesin çözümdür.
Kişi kendi hür iradesi ile bir fikri, bir düşünceyi, bir inancı kabul ederse anlamlıdır. Bu ise ancak hoşgörü ortamında olur.
Zorlama ve baskı tepkiyi getirir. Hiçbir zaman içten bir bağlılık sağlamaz.
Din de dahil olmak üzere bütün iyilikler kişinin isteği ve bir nasip meselesidir.
Dini veren, nasip eden de sahibidir, Allah'tır.
“Zorlama tiksindirir, ikrah ettirir ve insanları, içi farklı dışı farklı davranmak mecburiyetinde bırakır. Bu ise iki*yüzlülüğe itmek anlamına gelir. Bu ise karşılığında bir mükafat bulunmadığı gibi üstelik azabı da getirir. ( ) Süleyman Uludağ, İslam’da Mürşid ve İrşat Faaliyetleri, s.135
VII. İnançlara Saygı
Başkalarının inançlarına saygı göstermek de hoşgörünün gereğidir. Aslında burada gösterilen saygı, yanlış olduğunu düşündüğümüz inançların içeriğine değil, insanların dilediği inancı seçme haklarına, özgürlüklerinedir.
İnançları hakkında kötü konuşulmasını kimse hoş karşılamaz. Kendi inancımıza saygı beklemenin şartı başkalarının inançlarına saygılı olmaktır.
Bu, bu başkalarına doğru bildiklerimiz anlatmamıza engel de değildir.
Bir şeyi kabul ettirmek istiyorsak onlara iyilik yapmak gerekir.
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir ta*vırla önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur" buyuruluyor. (Fussilet 34)
VIII. İnsana Saygı
Hoşgörünün önemli temellerinden bir de insana saygılı olmaktır. Farklı dil, kültür, ırk, millet ve dinden de olsa, sırf insan olduğu için, insana saygı göstermeli.
Öyle ki, savaşta düşman bile olsa aşırı gitmekten kaçınmak, vatanını savunmanın dışında insanı öldürmek, işkence yapmak gibi davranışları asla hoş görmemek.. Aynen gönül sultanlarımızın dedikleri gibi; “yaratılanı severiz Yaratandan ötürü!”
Böyle bir yaklaşım insan olmanın gereğidir.
Asıl fetih gönüllerde!
“Hoşgörü” karşımızdaki kimsenin bize yaklaşmasını ve bizim onun üzerinde etkili olmamızı sağlamak kadar, kendi ruh halimizin de huzurlu olması için gereklidir.
Başkaları ile ilişkilerimiz, onların kusurlarını araştırmak, hatalarını yüzlerine vurmak, azarlamak ve eleştirmek için fırsat kolama tarzında olursa kimse ile sağlıklı bir iletişim kurama imkanı olmaz.
Tarihimizde iz bırakmış büyük insanlar hep hoşgörü abideleridir.
Mevlana'lar, Yunus Emre'ler sevgi ile hoşgörüyü hayat tarzı haline getirmiş, ektikleri sevgi tohumları ile insanları kaynaştırıp örnek bir toplum kurmada büyük emekler vermişler. Farklı toplulukları sevgi ve inançla yoğurmuş, bütünleştirmişler, millet şuuruna erdirmişlerdir.
"Hoşgörünün temeli sevgidir, sınırsız sevgi kaynağı ise Allah katındadır. Yunus Emre "Yaratılmışı hoş gördük" derken, bütün yaratıklara ve insanlara, yaratandan ötürü sevgi ile bak*mak esastır diyordu"
"Ya Rabbi kavmimi affet, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar" diyen Resulün inanç kaynağından besleniyordu.
Hayatın ve ahretin anlamını kavramaktan i*leri gelen, insanlara ve onlardan sadır olan hal ve hareketlere karşı sabırlı olmak, dar ve müsamahasız olmamak anlamına gelen hoşgörü bir ilkesizlik ve boş vermişlik değildir.
HOŞGÖRÜNÜN ŞARTLARI
Bireyin mutluluğu ve toplumun huzuru için vazgeçilmez olan hoşgörüyü geliştirecek davranışları şöylece sıralayabiliriz;
1. Taassuptan Uzak Olmak
Hoşgörü yada diğer adıyla toleransın gerçekleşmesi için ilk şart taassuptan uzak olmaktır.
"Taassup..müntesibi olduğu grubun… hatala*rını görmezlikten gelme, başkalarının hatalarına ise sevinmektir."
Kendini, kendi grubunu, dahil olduğu sosyal bir topluluğu yüceltirken, başkalarının yaptığı güzel şeyleri görmezlikten gelip, yalnızca eksiklerini, ayıplarını araştırıp, kötülüklerini dile getirmek; aşağılamak ve hakir görmek için vesileler bulmaya çalışmak taassuptur.
Hoşgörüyü olgun bir kişiliğin yansıması iken, taassup kötü duygularının ürünüdür.
II. Niyetleri Yargılamamak
Sakınılması gereken şeylerden biri de, niyetlerin itham e*dilmesidir. Halbuki niyetler kalple ilgilidir, dışa vurulmadıktan sonra biz anları bilemeyiz. Kalplerde olanların bilgisi Yaratıcının elindedir.
Kulların ise başkalarının niyetlerini yargılama hakkı yok*tur. Yanlış anlama ve suçlamalarda ise en çok yapılan yanlış*lıkların başında işte bu niyetleri yargılanmak gelir.
III. Farklı Görüşlere Saygı
Toleransın bir şartı da insanların görüşlerine, özellikle bizden farklı olarak ortaya koyduğu düşüncelere saygı duymaktır.
Nasıl ki bizim düşüncemiz başkalarından farklı olabiliyorsa, başkalarının düşüncelerinin de bizimkinden farklı olması tabiidir.
Kendi fikrimize saygı duyulmasını istiyorsak biz de onlarınkine saygı göstermeliyiz. Aksi halde kimseden saygı beklemeye hakkımız olamaz.
IV. Tek Doğru Olarak Kendini Görmemek
Herkesin kendi şartları, anlayışı, bilgisi çerçevesinde düşündükleri doğru olabilir. Ancak sadece kendi düşündüklerimizin doğru olduğunu, başkalarınınkinin yanlış olduğunu düşünürsek kimse ile uzlaşmak mümkün olmaz.
Nasıl ki bizimki bize doğru geliyorsa, onların düşünceleri de kendilerine doğru görünüyor. Bu sebeple onların düşüncelerini saygı ile dinleyip istifade etmeye çalışmak, sadece hoşgörünün değil aklın da gereğidir.
Bir büyük zatın dediği gibi; “Benim görü*şüm, yanlış olma ihtimali olan bir doğru, başkalarının görüşü ise, doğru olma ihtimali olan bir yanlışlardır.”
V. Ayrılıkları Öne Sürmemek
Ruhsal açıdan sıkıntılı olan ve olumsuz duygularla dolu biri insanlarla anlaştıkları konuları değil, aksine ayrıldıkları hususları öne sürerler.
Olumlu duygulara sahip olanlar, insanlar hakkında iyi düşünmeye çalışan kişiler ise daha çok anlaştıkları ya da anlaşabilecekleri üzerinde yoğunlaşırlar.
Ayrılıkları öne sürenler kendini kabul ettirmek isteyen ve başkalarına karşı üstünlük kurmaya, ayrılıklardan çıkar temin etmeye çalışanlardır.
VI. Sevdiğine de Sevmediğine de Adaletli Olmak
Hoşgörünün temel şartlarından biri de adaletten ayrılmamaktır. Özellikle de yakınımız olmayan kimselere adıl davranmak yüksek karakterin işaretidir.
Başkalarının haklarını göz ardı eden biri, kendilerine çıkar sağladığı kimseler tarafından itibar görse de bu aldatıcıdır. Böyle birinin etrafına bencil insanlar toplanır. Gerçek hoşgörü sahibi kişi sevdiğine de, sevmediğine de adil davranmasını bilir.
VII. Zorlamaktan Vazgeçmek
İnsanların düşünce, kanaat ve inançlarını baskı ile değiş*tirmeye zorlamak hoşgörüyü en çok zedeleyen hususların başında gelir.
Toplumların hayatında en önemli unsurlardan biri dindir. Ve din zorlamayı kabul etmemektedir.
"Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır," (Bakara 256) ayeti ise, bu konuda İslam’ın ortaya koyduğu kesin çözümdür.
Kişi kendi hür iradesi ile bir fikri, bir düşünceyi, bir inancı kabul ederse anlamlıdır. Bu ise ancak hoşgörü ortamında olur.
Zorlama ve baskı tepkiyi getirir. Hiçbir zaman içten bir bağlılık sağlamaz.
Din de dahil olmak üzere bütün iyilikler kişinin isteği ve bir nasip meselesidir.
Dini veren, nasip eden de sahibidir, Allah'tır.
“Zorlama tiksindirir, ikrah ettirir ve insanları, içi farklı dışı farklı davranmak mecburiyetinde bırakır. Bu ise iki*yüzlülüğe itmek anlamına gelir. Bu ise karşılığında bir mükafat bulunmadığı gibi üstelik azabı da getirir. ( ) Süleyman Uludağ, İslam’da Mürşid ve İrşat Faaliyetleri, s.135
VII. İnançlara Saygı
Başkalarının inançlarına saygı göstermek de hoşgörünün gereğidir. Aslında burada gösterilen saygı, yanlış olduğunu düşündüğümüz inançların içeriğine değil, insanların dilediği inancı seçme haklarına, özgürlüklerinedir.
İnançları hakkında kötü konuşulmasını kimse hoş karşılamaz. Kendi inancımıza saygı beklemenin şartı başkalarının inançlarına saygılı olmaktır.
Bu, bu başkalarına doğru bildiklerimiz anlatmamıza engel de değildir.
Bir şeyi kabul ettirmek istiyorsak onlara iyilik yapmak gerekir.
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir ta*vırla önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur" buyuruluyor. (Fussilet 34)
VIII. İnsana Saygı
Hoşgörünün önemli temellerinden bir de insana saygılı olmaktır. Farklı dil, kültür, ırk, millet ve dinden de olsa, sırf insan olduğu için, insana saygı göstermeli.
Öyle ki, savaşta düşman bile olsa aşırı gitmekten kaçınmak, vatanını savunmanın dışında insanı öldürmek, işkence yapmak gibi davranışları asla hoş görmemek.. Aynen gönül sultanlarımızın dedikleri gibi; “yaratılanı severiz Yaratandan ötürü!”
Böyle bir yaklaşım insan olmanın gereğidir.
Asıl fetih gönüllerde!