Mehmed Paksu'nun yazısı...
Cuma namazının önemi hakkında bilgi verir misiniz? Üç Cuma üst üste kılmamamın vebali nedir? Her dinin mukaddes saydığı bir günü vardır.
Peygamberimizin ifade ettiği gibi Yahudilerin Cumartesi, Hıristiyanların Pazar, Müslümanların da Cuma günüdür. "Cum'a", "toplanma, bir araya gelme, toplu dostluk" anlamlarına gelen bir kelimedir. Bu açıdan Müslümanlar haftada bir gün toplanır, bir araya gelirler, fiili dostluğun ve kardeşliğin gereğini yerine getirirler. Dünyada yaşadıkları bu Cuma bereketini Cennetten de yaşayacakları için imanın zevkini ve meyvesini tadarlar. Cuma günü ve namazı Kur'an'da geçtiği gibi, bir surenin de adıdır.
Cuma Suresinde bu özellik şöyle belirtiliyor: "Ey iman edenler, Cuma günü namaz için davet edildiğiniz zaman hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer siz hakikati anlayan kimseler iseniz elbette bu sizin için daha hayırlıdır. "Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin, umulur ki, kurtuluşa erersiniz."
Cuma namazı ilk defa Medine'de kılınmış ve ondan sonra da hiçbir zaman ihmal edilmemiştir. Cuma günü ve namazı İslamî bir şeâirdir, dinî bir sembol ve bir alâmettir. Bağımsızlığın bir işareti olan bayrak gibi dini özgürce yaşamanın hayata geçiş biçimidir.
Bu açıdan Müslümanların bu ibadete dört elle sarılmaları, sahip çıkmaları ve aksatmamaları gerekir. Aksi halde toplu bir mes'uliyetin altında kalırlar. Cuma günü her yönüyle bereketle doludur. Cumanın en önemli özelliklerinden birisi de içinde bir "icabe saatinin, duâların kabul saatinin" bulunmasıdır. Kadir Gecesi, bütün Ramazan gecelerinde gizlendiği gibi, icabe saati de Cuma gününde gizlenmiştir.
Bu arada Cuma'nın Perşembe günü güneşin batmasıyla başladığını da hatırlamak lazım. Ebû Hüreyre'nini anlattığına göre, Peygamberimiz Cuma gününü anarak "Onda öyle bir saat vardır ki, bir Müslüman kul namaz kılarken o saate rastlar da Allah'tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir" buyurdu. Daha sonra da bu vaktin sınırlı olduğunu eliyle işaret etti."
"O saat hangi saattir?" diye sorulduğunda ise, Peygamberimiz, "Cuma namazına başlama zamanından, namazdan çıkıncaya kadardır" cevabını vermiştir.
Cuma, namazıyla, duasıyla, hutbesiyle çok yoğun bir ibadet günü olduğu gibi, aynı zamanda İslâm cemaatine mensup olmanın da bir gereğidir. Bu açıdan hiçbir mazereti olmadan bu nimetten mahrum kalmanın büyük bir vebali vardır. Peygamberimiz, "Her kim önemsemediği için üç Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler" sözleriyle bu ihmalin ağırlığını hatırlatır.
Cuma'yı terk etmenin bu vebali ve günahı yanında, sevabı da o oranda yüksek ve bereketlidir. Bir hadiste bildirildiğine göre, "Bir kimse Cuma günü gusleder, elinden geldiği kadar temizlenir, koku kullanır sonra mescide gider, bulduğu yere oturur ve namazını kılar, hutbeyi dinlerse, önceki Cuma'dan o Cuma'ya kadar işlemiş olduğu bütün günahları bağışlanır. "
Cuma namazının önemi hakkında bilgi verir misiniz? Üç Cuma üst üste kılmamamın vebali nedir? Her dinin mukaddes saydığı bir günü vardır.
Peygamberimizin ifade ettiği gibi Yahudilerin Cumartesi, Hıristiyanların Pazar, Müslümanların da Cuma günüdür. "Cum'a", "toplanma, bir araya gelme, toplu dostluk" anlamlarına gelen bir kelimedir. Bu açıdan Müslümanlar haftada bir gün toplanır, bir araya gelirler, fiili dostluğun ve kardeşliğin gereğini yerine getirirler. Dünyada yaşadıkları bu Cuma bereketini Cennetten de yaşayacakları için imanın zevkini ve meyvesini tadarlar. Cuma günü ve namazı Kur'an'da geçtiği gibi, bir surenin de adıdır.
Cuma Suresinde bu özellik şöyle belirtiliyor: "Ey iman edenler, Cuma günü namaz için davet edildiğiniz zaman hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer siz hakikati anlayan kimseler iseniz elbette bu sizin için daha hayırlıdır. "Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin, umulur ki, kurtuluşa erersiniz."
Cuma namazı ilk defa Medine'de kılınmış ve ondan sonra da hiçbir zaman ihmal edilmemiştir. Cuma günü ve namazı İslamî bir şeâirdir, dinî bir sembol ve bir alâmettir. Bağımsızlığın bir işareti olan bayrak gibi dini özgürce yaşamanın hayata geçiş biçimidir.
Bu açıdan Müslümanların bu ibadete dört elle sarılmaları, sahip çıkmaları ve aksatmamaları gerekir. Aksi halde toplu bir mes'uliyetin altında kalırlar. Cuma günü her yönüyle bereketle doludur. Cumanın en önemli özelliklerinden birisi de içinde bir "icabe saatinin, duâların kabul saatinin" bulunmasıdır. Kadir Gecesi, bütün Ramazan gecelerinde gizlendiği gibi, icabe saati de Cuma gününde gizlenmiştir.
Bu arada Cuma'nın Perşembe günü güneşin batmasıyla başladığını da hatırlamak lazım. Ebû Hüreyre'nini anlattığına göre, Peygamberimiz Cuma gününü anarak "Onda öyle bir saat vardır ki, bir Müslüman kul namaz kılarken o saate rastlar da Allah'tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir" buyurdu. Daha sonra da bu vaktin sınırlı olduğunu eliyle işaret etti."
"O saat hangi saattir?" diye sorulduğunda ise, Peygamberimiz, "Cuma namazına başlama zamanından, namazdan çıkıncaya kadardır" cevabını vermiştir.
Cuma, namazıyla, duasıyla, hutbesiyle çok yoğun bir ibadet günü olduğu gibi, aynı zamanda İslâm cemaatine mensup olmanın da bir gereğidir. Bu açıdan hiçbir mazereti olmadan bu nimetten mahrum kalmanın büyük bir vebali vardır. Peygamberimiz, "Her kim önemsemediği için üç Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler" sözleriyle bu ihmalin ağırlığını hatırlatır.
Cuma'yı terk etmenin bu vebali ve günahı yanında, sevabı da o oranda yüksek ve bereketlidir. Bir hadiste bildirildiğine göre, "Bir kimse Cuma günü gusleder, elinden geldiği kadar temizlenir, koku kullanır sonra mescide gider, bulduğu yere oturur ve namazını kılar, hutbeyi dinlerse, önceki Cuma'dan o Cuma'ya kadar işlemiş olduğu bütün günahları bağışlanır. "