sana kızamam ben.....
gecikmişliğim senin suçun değil,
biliyorum, benim erkenciliğimden....
beni tarih kitaplarında okuyorsun,
beni bir geçmiş zaman eki yapıp,
en sevdiğin cümlenin sonuna koyuyorsun.....
ben seni dünde ararken,
sen henüz gelmemiş bir yarında bekliyorsun...
sana kızamam ben....
senin gülüşüne sızılandım,
ve seni bildiğim o gün,
ansızın yitirişime hazırlandım...
bana hep hüznümü yaşarken dokunuyorsun...
biliyorum, senin açmamış bir gülün var,
ve yakınlaştıkça,
o gülün özünle kokuyorsun......
sana kızamam ben....
en ölümcül ifadesidir aşkın, ağlamak...
en çetin kavgasıdır yalnızlığa meydan okuyup,
uykusuz bir gece de sabahlamak...
uzaklığına alışamam senin,
asıl zor olan,
içinde bir uzaklık olduğuna alışmak...
yani sevdalandığın yarın da yoksam,
ve seni kaybettiğim bir umudun ortasında bulmuşsam,
sen getir gerisini...
bu nasıl yaşamak.......
sana kızamam ben....
bu bir haksızlık değil,
bu bir katliam..
bu yüreğin en derin sancısı,
dağılıp kaybolması aklın dimağın,
sana söylemek istediğim sözler vardı,
hepsi darmadağın.....
senin adın yasemin...
senin adın sonbahar,
senin adın,
geçmek bilmeyen bir kalp ağrısı..............
gitsen de gelmediğin bir yoldan,
biliyorum,
yok sonrası.