kına bir süs müdür yoksa gelenek mi?
İnsanlar binlerce yıldır bedenlerini boyuyorlar. İlk örtünme, giysi dönemi başladığında bile, insanoğlu bedenini kuru bitki yapraklarıyla boyamaya girişiyordu. Bu boyama kimi zaman süs, kimi zaman da bir ifade tarzıydı.
Bitkisel boyalar bugün de revaçta. Ama artık hedef açık: Süslenmek. Madonna, Erykah Badu gibi pek çok ünlü mistik imgesi bakımından dövmeden çok kınayı tercih ediyor. Hani, bizde daha çok gelinlere yakılan kınayı.. Kınanın çağlar boyunca süren öyküsü, etkisi kadar ilginç...
Aynı zamanda bir tedavi aracı
Günümüzde daha çok Ortadoğu, Orta Asya, Afrika ve Avustralya’da kullanılan kınanın yapımında pek çok farklı bitki türü kullanılıyor. Kullanılan bitkiler yakılan kınanın amacına ve bulunulan bölgenin özelliklerine göre değişiyor. Kına yapımında kullanılan bitkilerin büyük çoğunluğu sıcak iklimlerde yetişiyor. Hindistan’da Mehandi, Mısır’da Khenna, Arabistan’da Al-Khanna adıyla bilinen kına, Ortadoğu ve Asya’da yaygın olan lawsonia inermis adlı bir bitkiden üretiliyor, en çok. Kırmızı ya da beyaz çiçekler veren bu bitki güzel kokusuyla fark ediliyor. Zaman içinde, özellikle Hindistan gibi ülkelerde bu bitkiden çeşitli kremler elde edilirmiş. Güneş yanığı gibi çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmış. Bu arada bitkinin boya gücü de keşfedilmiş. Kınanın genel özelliği mürekkep gibi geçici ama deri üzerinde derin bir boya bırakabilmesi. Yaklaşık dört hafta kalabiliyor. Kına, saç, tırnak gibi bölgelerin boyanmasında da etkili. Yer yer kumaş boyası olarak da kullanılıyor.
Kınanın kullanıldığı deri üzerinde yarattığı bazı avantajlar var. Birincisi derinin sertleşmesi ve de kolay kolay terlememesi. İkincisi, kınalı el ya da ayağın dışardan gelen ısıya karşı serinletici bir özelik taşıması.
Erkekler de kullanıyor
Kına, Ortadoğu, Orta Asya, Afrika ve Avustralya’da binlerce yıldır kullanılıyor, Batıda popülerleşmesi ise 1990’ların başında gerçekleşti. Bir zamanlar sadece bir gelenek olan ve uğur getirdiğine inanılan kına, bugün Batıda bireyselliğin ve dışavurumculuğun simgesi sayılan bir sanat. Dövmenin geçmişi 5000 yıl öncesine dayanıyor, Eski Mısırlıların dövmeyi kültürel olarak içine aldığı kanıtlanmış durumda. Kınanın gelişim dövmeden biraz daha farklı. Dövme daha çok bir güzelleştirme aracıyken, kına daha tinsel değerlere denk düşüyor. Hintliler, kınanın terapisel bir deneyim olduğuna ve kendi içine dokunmak isteyenler için bir araç olarak değerlendirilebileceğine inanmışlar. İnsanoğlunun en eski sanatlarından biri olduğu düşünülen kına, kullanıldığı hemen her kültürde, evlilik, doğum ve ölüm ile ilişkilendirilmiş.
Kına, kolay bulunduğu ve ucuz olduğu için yoksul ülkelerde rahatça kullanılıyor. Orta Asyalı kadınlar için kendisini başkalarından ayırma ve egzotik bir biçimde süsleme yolu, kına. Özel kadın arkadaşların birbirlerini boyamaları bir tören şeklinde gelişiyor. Türkiye’de gördüğümüz gelinlere kına yakılması, Hindistan’da çok yaygın. Hintli gelinin elleri ve ayakları düğünden bir gün önce güzel, menhdi tasarımlarına uygun bir biçimde boyanıyor. Hintli gelin, evlendikten sonra, kına tamamen yok olana dek çalıştırılmıyor. Arabistan’da da kına yaygın bir gelenek. Irak gibi ülkelerde kınanın bol şans getirdiğine inanılıyor. Fas’ta durum biraz daha farklı. Kına ile bedende oluşturulan figürler farklı olgulara işaret ediyor. Hamile kadınların ayak bilekleri boyanıyor, bu boyanın onları doğuma kadar koruduğu düşünülüyor. Ailelerin kendi özel süslemeleri var, bunlar geleneksel bir biçimde kuşaktan kuşağa aktarılıyor ve gizli simgeler olarak taşınıyor. Afrikalılar belli geometrik şekillerde kına yakıyorlar. Çiçeksi Hint figürlerinden çok daha farklı, onların boyama biçimleri.
Keltler ise kınayla bedenlerine çeşitli düğüm biçimleri çiziyorlar. Figürler çok karmaşık ve kolayca çizilmiyor. Her figür, Anglo Sakson kültüründe derin anlamları olan büyülü ya da tinsel simgelere işaret ediyor.
Kına, hippi kültürüyle birlikte Batı’ya tanıtıldı. 1970’lerde Ossie Clarke, Zandra Rhodes gibi modacıların defilelerinin bir parçası oldu. Pek çok sanatçı kınanın kullanımından etkilendi.
Kına aslında tarih boyunca erkeklerce de kullanılmış. Mısır firavunlarının da kınayla eller ve ayaklarını boyadığı biliniyor. Kimi Ortadoğu ülkelerinde erkeklerin sakallarını kınayla boyayabildiği görünüyor.
alıntı