Yumma gözlerini, bari giderken yalnız bırakma....
gecenin karanlığına birden bire fırlatma beni, senin için anlamsızlığımı böylesine vurma yüzüme....
''bitirmek!'' neyi bitirmek ama, başlangıcı olmayanın sonu mu bu?
anlamsızlığımın, umursamazlığının faturasına benziyor elime tutuşturduğun....
kırık dökük hayatının yapıştırılmaktan aşınmış parçalarına bakmadan yenilerden bahsedebiliyordun. yüreğine gerilmiş çarşafın altındaki boşluğu göremezdim, bakabildiğim yalnız gözlerindi, gözlerin....
geçmişinin izlerini, sakladığın kan lekelerin birer birer sildin üzerime, unutmamam için seni. bana bırakabileceğin tüm sarsıntıları aldım....
sustum, mutluydun çünkü.... belki de ilkti dinlendiğini hissetmen sustum....
sakladığımız karanlıklarımız içten içe büyüyordu. sonra tutuyordun ellerimi, kapat diyordun gözlerini geçecek. tanıdıktı sözcüklerin, gökgürültüsünden korkup annemin kucağına sığınışımın huzuru vardı. karşı koyamadım her defasında sarıldım boynuna, sımsıkı....
karanlıklardan kaçtığımı sanıyordum karanlığıma sarıldığımı bilmeden....
sisli bir yolda yanyana yürüyorduk. birbirimizi kaybetme ihtimali öylesine büyükken biz düşünmekten bile korktuk. hayatlarımız anlık gülüşlere kurban edilmişken, kabullenmek en basit çözümdü....
yetmiyordu ki....
öylesinelik girince insanın kanına ilerleyişini durdurmak mümkün olmuyor.
geride bıraktığımızı sandığımız, geçmişimiz aslında geçmemiş fark edebildin mi?
ben içime gömdükçe yaşadıklarımı sen üzerime yığdın her şeyi. korktun kendinden son çabanla kurtuldun kabuslarından, beni gözardı ederek....
şimdilik rahatsın, şimdilik....
bitti sandığın sorunlar belki de burdan başlıyor....
neyse "özgür"sün .... artık, gülümse ....