Zenginlik bir kutupta birikirken,yoksulluk,kölelik,cahillik,yabancılaşma ve manevi yozlaşmada öteki kutupta yani kendi ürününü sermaye biçiminde üreten sınıfın bulunduğu tarafta birikir.
[/SIZE]
K. Marks
[SIZE=5]Marksizm[/SIZE]
[SIZE=5][/SIZE]
[SIZE=3]Marksizm, Marks'ın görüş ve öğretilerinin sistemidir. Marks, insanlığın en ileri üç ülkesince temsil edilen, 19. Yüzyılın üç temel ideolojik akımını sürdüren ve tamamlayan bir deha idi: klâsik Alman felsefesi, klâsik İngiliz ekonomi politiği ve genel olarak Fransız devrimci öğretileriyle birleşmiş olan Fransız sosyalizmi. [/SIZE]
[SIZE=3]Hak, adalet, özgürlük ve benzeri kavramlar, yani her toplumda bulunan fikirler dizisi, o toplumun ulaştığı ekonomik gelişimin belirli aşamasına uygun düşer. Öyleyse, toplumsal ve politik devrimi oluşturan şey nedir? Acaba yalnızca insanların düşüncelerindeki bir değişmeden mi ibarettir? Hayır,çünkü bu fikirler, her şeyden önce ekonomideki değişikliğe ,yani üretim ve değişim biçimindeki değişikliğe. bağlıdırlar.İnsan doğaya egemen olma yolunda ilerler; malların üretimi ve değişimi için yeni ve daha iyi yöntemler bulunur, ya da icat edilir. Bu değişmelerin temelden ve geniş çapta olduğu zamanlar, toplumsal çatışmalar doğar. Eski üretim biçimi ile birlikte gelişen ilişkiler kemikleşmiştir. Eski topluca yaşama biçimi, yasada, politikada, dinde ve eğitimde sabitleşrniştir.İktidarı elinde bulunduran sınıf, iktidarını korumak ister ve yeni üretim biçimi ile uyum halindeki sınıfla çatışır.Bunun sonucu devrimdir.Tarihe bu şekilde yaklaşım, marksistlere göre, başka türlü kavranılamaz olan bir dünyayı anlamayı olanaklı kılar.Tarihsel olaylara, insanların hayatlarını kazanma biçimlerinden doğan sınıf ilişkileri açısından bakmakla, kavranamaz şeyler, ilk kez kavranır hale gelmiştir.
[SIZE=3]Marksizm, Marks'ın görüş ve öğretilerinin sistemidir. Marks, insanlığın en ileri üç ülkesince temsil edilen, 19. Yüzyılın üç temel ideolojik akımını sürdüren ve tamamlayan bir deha idi: klâsik Alman felsefesi, klâsik İngiliz ekonomi politiği ve genel olarak Fransız devrimci öğretileriyle birleşmiş olan Fransız sosyalizmi. [/SIZE]
[SIZE=3]Hak, adalet, özgürlük ve benzeri kavramlar, yani her toplumda bulunan fikirler dizisi, o toplumun ulaştığı ekonomik gelişimin belirli aşamasına uygun düşer. Öyleyse, toplumsal ve politik devrimi oluşturan şey nedir? Acaba yalnızca insanların düşüncelerindeki bir değişmeden mi ibarettir? Hayır,çünkü bu fikirler, her şeyden önce ekonomideki değişikliğe ,yani üretim ve değişim biçimindeki değişikliğe. bağlıdırlar.İnsan doğaya egemen olma yolunda ilerler; malların üretimi ve değişimi için yeni ve daha iyi yöntemler bulunur, ya da icat edilir. Bu değişmelerin temelden ve geniş çapta olduğu zamanlar, toplumsal çatışmalar doğar. Eski üretim biçimi ile birlikte gelişen ilişkiler kemikleşmiştir. Eski topluca yaşama biçimi, yasada, politikada, dinde ve eğitimde sabitleşrniştir.İktidarı elinde bulunduran sınıf, iktidarını korumak ister ve yeni üretim biçimi ile uyum halindeki sınıfla çatışır.Bunun sonucu devrimdir.Tarihe bu şekilde yaklaşım, marksistlere göre, başka türlü kavranılamaz olan bir dünyayı anlamayı olanaklı kılar.Tarihsel olaylara, insanların hayatlarını kazanma biçimlerinden doğan sınıf ilişkileri açısından bakmakla, kavranamaz şeyler, ilk kez kavranır hale gelmiştir.
Marks'ın Hayatı:
Karl Marx (1818-1883), 1840’larin devrimci kusagindandir. Berlin Üniversitesi’nde felsefe okudugu yillarda dönemin ögrenci hareketinde egemen olan Hegelci tarih felsefesini benimsedi (1836). Hegel (ölm. 1831), ayni üniversitede felsefe professörüydü.
Yani Marks ve Engels baslangiçta bir Hegelci idiler. Onlarin Hegelcilikten sosyalizme geçisi bir süreci aldi: Hegelcilik-Genç Hegelcilik (Bruno Bauer’cilik ve L. Feuerbach’çilik)-Sosyalizm.
Hegelciler, 1836’da biri sag, digeri sol iki kanada bölündüler. Bölünmenin ekseninde dine ve mesruiyetini dinden alan monarsiye karsi tavir sorunu vardi.
Marx, basini Bruno Bauer’in çektigi sol kanada (Genç Hegelciler) taraf oldu. O’nun ilk politik faaliyeti ateizme ve cumhuriyetçilige egilim gösteren bu hareketle birlikte baslar.
Engels (1820-1895) de ayni hareketle iliskiliydi.
1840’larin basinda Genç Hegelcilerin en önde gelen teorisyeni Hegel’in idealizmini, dini ve mutlakiyeti elestiren ve hümanizmi savunan Ludwig Feuerbach’ti. Felsefe ögrenimini tamamlayan ve kendisini felsefe tarihini arastirmaya veren K. Marx da bu siralarda Feuerbach’la birlikteydi (1842). Feuerbach’in materyalizmini Hegel’in diyalektigi ile birlestirmeyi deniyordu.
1842’de Genç Hegelciler, Alman burjuvazisinin monarsi karsiti anayasaci (liberal) kanadiyla birlikte Köln’de Ren Gazetesi’ni çikardilar. Bu gazeteye katkida bulunanlardan biri de Karl Marx’ti. Çok geçmeden onu gazetenin editörü olarak görüyoruz. Çesitli konularda basmakaleler yazan Marx, bu dönemde Hegel felsefesinin güncel olaylari açiklamakta ise yaramadigini fark eder.
Ren Gazetesi’nde yazan ve yazilari en çok yanki uyandiranlardan biri de Fransa’daki sosyalist ve komünist fikirleri Almanya’ya tanitmaya çalisan ve bir süre sonra ‘Alman Sosyalizmi’ (‘Hakiki Sosyalizm’ adi verilen hareketi kuracak olan Moses Hess’ti. Engels’i komünizme kazanan oydu.
Marx ve Engels, Fransa’daki sosyalist ve komünist fikirlerle ilk kez ‘Komünist Rabbi’ diye adlandirilan M. Hess araciligiyla ve bu dönemde tanistilar (1842). Hess, Almanya’da Genç Hegelcilik’ten kopup komünizmi benimseyen ilk kisiydi. Hegel felsefesini ve Feuerbach’in hümanizmini o tarihte bir Fransiz kavrami olan ‘sinif mücadelesi’ fikriyle birlestirmeyi deniyordu.
1843’te Ren Gazetesi yasaklandi.
Bu tarihten sonra Genç Hegelciler’in yollari ayrildi. Bruno Bauer ve arkadaslari radikal teorik tutumlarina ragmen politik faaliyetten uzak durdular. Moses Hess, K. Marx, F. Engels ve Arnold Ruge ise, “elestiri silahini silahlarin elestirisine dönüstürme”nin, baska deyisle teorik müdahaleden (elestiriden) pratik faaliyete geçmenin yollarini arastirdilar.
Fransa’ya yerlesen Marx, bu yillarda Fransiz siyaset teorisini (Fransiz sosyalizmini) ve burjuva toplumunu tahlil eden Ingiliz iktisatçilarini inceledi (1843-45). Marx’in kapitalist toplumun karsitliklarinin çözüm yolu olarak sinif mücadelesi fikrine ve komünizme egilim göstermesi bu döneme rastlar. Moses Hess ve A. Ruge ile birlikte Paris’te ‘Fransiz-Alman Yilliklari’ adli bir dergi çikartir (1844). Ilk kez bu dergidedir ki, proletaryadan sözeder ve proletarya ayaklanmasi için çagrida bulunur. Ama bu dergi bir süre sonra Ruge ve Marx arasindaki anlasmazliklar nedeniyle yayinina son verir.
1845’ten itibaren Marx ve Engels, Hegelci tarih felsefesinden kopmaya basladilar. Bu kopusun ilk isareti 1845’te ortaklasa kaleme aldiklari “Kutsal Aile: Bruno Bauer ve Hempalarina karsi” baslikli eserleridir. Marx ve Engels’in ilk ortak eserleri olan bu kitap Genç Hegelci Bruna Bauer ve arkadaslarina karsi kaleme alinmis bir polemikti.
Fransa (Paris)’dan kovulan Marx, çalismalarina Brüksel’de devam etti. Brüksel yillari (1845-47), ilk kez 1842’de Köln’deki Ren Gazetesi’nde karsilasmis olan Marx’la Engels arasinda yasam boyu sürecek bir isbirligini baslatti. Bu tarihten sonra ikisi birlikte yogun bir ortak çalismaya girdiler. Ekonomi-politik konusunda daha fazla arastirma yapmak üzere birlikte Ingiltere’ye seyahat ettiler.
Ayni yil Marx, “Feuerbach Üzerine Tezler”i yazdi (1845). Elestiriden pratik faaliyete geçmenin önemine isaret eden bu tezlerin Onbirincisi ünlüdür:
“Fiozoflar dünyayi yalnizca çesitli biçimlerde yorumlamakla yetindiler. Oysa sorun onu degistirmektir”.
(Bk. Theses On Feuerbach, ‘Marx-Engels’ adli kitap içinde, Progress Publishers, Moscow, 1978, s: 98).
Tarihsel materyalizmin temel tezleri ilk kez Genç Hegelci akimin bir elestirisi olan Alman Ideolojisi’nde ortaya kondular (1845-46).
Marx’la Engels’in ortak yapitlarindan biri olan bu eser uzun zaman yayinlanmadan kaldi. Fakat bu kitaptaki temel fikirlerin tümünü birkaç yil sonra kaleme alinan Komünizmin Ikeleri ve Komünist Manifesto’da program formu içinde bulmak mümkün.
Alman Ideolojisi, Marx’la Engels’in teorik görüslerinin evriminde bir dönüm noktasidir. Onlarin bu tarihten sonraki tüm çalismalarini ilk kez bu kitapta ortaya konan tarih felsefesi yönlendirdi. Bu nedenledir ki, Marx’in bu tarihten önceki yapitlari ‘Genç Marx’in eserleri olarak tanimlanir ve sonraki ürünlerinden hakli olarak ayirt edilirler. Bu tarih anlayisini Manifesto’da modern tarihin bir taslagini yapmakta ve Yeni Ren Gazetesi’nde de güncel olaylari yorumlamakta kullandilar.
Alman Ideolojisi’nde Marx ve Engels, “cennetten yeryüzüne dogru” yürüdügünü söyledikleri Alman felsefesinin tam tersine kendi tarih anlayislarinin “yeryüzünden cennete dogru” ilerledigine isaret ederler.
Bu kitap Genç Hegelci felsefeden, Bauer ve Feuerbach’in komünizmi hümanizmle özdeslestiren anlayislarindan radikal bir teorik kopusu temsil ediyordu. Marx’la Engels kendi komünizm anlayislarini bu kitapta tarif ettiler. Dünya/Avrupa devrimi fikri de ilk kez Alman Ideolojisi’nde ifade edildi.(bk. a.g.e, The German Ideology, s: 45).
1847’de Felsefenin Sefaleti yayinlandi. Bu eseriyle ilgili olarak Marx, “Bizim görüs tarzimizin kilit noktalari polemik tarzinda da olsa ilk defa bilimsel sekilde 1847’de yayinlanan ve Proudhon’u hedef alan Felsefenin Sefaleti adli yapitimda sunuldu” demektedir. Aslinda bu görüsler ilk kez Alman Ideolojisi’nde ifade edilmislerdir. Ama o kitap uzun süre yayinlanmadigi içindir ki Felsefenin Sefaletini referans gösterirler.
Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adli kitabinda bir felsefe olarak Marksizm’in Hegel okulundan çiktigini söyler. Engels’e göre tarih anlayisi idealist olsa da Hegel tarihi metafiziklikten kurtarip diyalektiklestirmistir.
Karl Marx, insan toplumunun bu gelişme yasalarını bulmuştur. Onun, insanlığa yaptığı büyük katkı budur.Her uygarlıkta ekonomi, politika, yasalar, din, eğitim birbirine bağlıdır; herbiri ötekine dayanır ve oluş nedeni ötekilerine bağlıdır. Bütün bu güçler içinde ekonomi en önemlisidir, temel etmendir. Yapının temel direği, üreticiler olarak insanlar arasında varolan ilişkidir. İnsanların yaşama biçimini,geçimlerini sağlama biçimleri, belirli bir toplumda, belirli bir anda hüküm süren üretim biçimi, belirler.İnsanın düşünce biçimini, yaşama biçimi belirler. Marx’ın sözleriyle: "Maddî yaşamdaki üretim biçimi, yaşamın toplumsal, siyasal ve düşünsel sürecinin genel niteliğine egemendir.İnsanların varlıklarını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilinçlerini, toplumsal varlıkları belirler."
Karl Marx (1818-1883), 1840’larin devrimci kusagindandir. Berlin Üniversitesi’nde felsefe okudugu yillarda dönemin ögrenci hareketinde egemen olan Hegelci tarih felsefesini benimsedi (1836). Hegel (ölm. 1831), ayni üniversitede felsefe professörüydü.
Yani Marks ve Engels baslangiçta bir Hegelci idiler. Onlarin Hegelcilikten sosyalizme geçisi bir süreci aldi: Hegelcilik-Genç Hegelcilik (Bruno Bauer’cilik ve L. Feuerbach’çilik)-Sosyalizm.
Hegelciler, 1836’da biri sag, digeri sol iki kanada bölündüler. Bölünmenin ekseninde dine ve mesruiyetini dinden alan monarsiye karsi tavir sorunu vardi.
Marx, basini Bruno Bauer’in çektigi sol kanada (Genç Hegelciler) taraf oldu. O’nun ilk politik faaliyeti ateizme ve cumhuriyetçilige egilim gösteren bu hareketle birlikte baslar.
Engels (1820-1895) de ayni hareketle iliskiliydi.
1840’larin basinda Genç Hegelcilerin en önde gelen teorisyeni Hegel’in idealizmini, dini ve mutlakiyeti elestiren ve hümanizmi savunan Ludwig Feuerbach’ti. Felsefe ögrenimini tamamlayan ve kendisini felsefe tarihini arastirmaya veren K. Marx da bu siralarda Feuerbach’la birlikteydi (1842). Feuerbach’in materyalizmini Hegel’in diyalektigi ile birlestirmeyi deniyordu.
1842’de Genç Hegelciler, Alman burjuvazisinin monarsi karsiti anayasaci (liberal) kanadiyla birlikte Köln’de Ren Gazetesi’ni çikardilar. Bu gazeteye katkida bulunanlardan biri de Karl Marx’ti. Çok geçmeden onu gazetenin editörü olarak görüyoruz. Çesitli konularda basmakaleler yazan Marx, bu dönemde Hegel felsefesinin güncel olaylari açiklamakta ise yaramadigini fark eder.
Ren Gazetesi’nde yazan ve yazilari en çok yanki uyandiranlardan biri de Fransa’daki sosyalist ve komünist fikirleri Almanya’ya tanitmaya çalisan ve bir süre sonra ‘Alman Sosyalizmi’ (‘Hakiki Sosyalizm’ adi verilen hareketi kuracak olan Moses Hess’ti. Engels’i komünizme kazanan oydu.
Marx ve Engels, Fransa’daki sosyalist ve komünist fikirlerle ilk kez ‘Komünist Rabbi’ diye adlandirilan M. Hess araciligiyla ve bu dönemde tanistilar (1842). Hess, Almanya’da Genç Hegelcilik’ten kopup komünizmi benimseyen ilk kisiydi. Hegel felsefesini ve Feuerbach’in hümanizmini o tarihte bir Fransiz kavrami olan ‘sinif mücadelesi’ fikriyle birlestirmeyi deniyordu.
1843’te Ren Gazetesi yasaklandi.
Bu tarihten sonra Genç Hegelciler’in yollari ayrildi. Bruno Bauer ve arkadaslari radikal teorik tutumlarina ragmen politik faaliyetten uzak durdular. Moses Hess, K. Marx, F. Engels ve Arnold Ruge ise, “elestiri silahini silahlarin elestirisine dönüstürme”nin, baska deyisle teorik müdahaleden (elestiriden) pratik faaliyete geçmenin yollarini arastirdilar.
Fransa’ya yerlesen Marx, bu yillarda Fransiz siyaset teorisini (Fransiz sosyalizmini) ve burjuva toplumunu tahlil eden Ingiliz iktisatçilarini inceledi (1843-45). Marx’in kapitalist toplumun karsitliklarinin çözüm yolu olarak sinif mücadelesi fikrine ve komünizme egilim göstermesi bu döneme rastlar. Moses Hess ve A. Ruge ile birlikte Paris’te ‘Fransiz-Alman Yilliklari’ adli bir dergi çikartir (1844). Ilk kez bu dergidedir ki, proletaryadan sözeder ve proletarya ayaklanmasi için çagrida bulunur. Ama bu dergi bir süre sonra Ruge ve Marx arasindaki anlasmazliklar nedeniyle yayinina son verir.
1845’ten itibaren Marx ve Engels, Hegelci tarih felsefesinden kopmaya basladilar. Bu kopusun ilk isareti 1845’te ortaklasa kaleme aldiklari “Kutsal Aile: Bruno Bauer ve Hempalarina karsi” baslikli eserleridir. Marx ve Engels’in ilk ortak eserleri olan bu kitap Genç Hegelci Bruna Bauer ve arkadaslarina karsi kaleme alinmis bir polemikti.
Fransa (Paris)’dan kovulan Marx, çalismalarina Brüksel’de devam etti. Brüksel yillari (1845-47), ilk kez 1842’de Köln’deki Ren Gazetesi’nde karsilasmis olan Marx’la Engels arasinda yasam boyu sürecek bir isbirligini baslatti. Bu tarihten sonra ikisi birlikte yogun bir ortak çalismaya girdiler. Ekonomi-politik konusunda daha fazla arastirma yapmak üzere birlikte Ingiltere’ye seyahat ettiler.
Ayni yil Marx, “Feuerbach Üzerine Tezler”i yazdi (1845). Elestiriden pratik faaliyete geçmenin önemine isaret eden bu tezlerin Onbirincisi ünlüdür:
“Fiozoflar dünyayi yalnizca çesitli biçimlerde yorumlamakla yetindiler. Oysa sorun onu degistirmektir”.
(Bk. Theses On Feuerbach, ‘Marx-Engels’ adli kitap içinde, Progress Publishers, Moscow, 1978, s: 98).
Tarihsel materyalizmin temel tezleri ilk kez Genç Hegelci akimin bir elestirisi olan Alman Ideolojisi’nde ortaya kondular (1845-46).
Marx’la Engels’in ortak yapitlarindan biri olan bu eser uzun zaman yayinlanmadan kaldi. Fakat bu kitaptaki temel fikirlerin tümünü birkaç yil sonra kaleme alinan Komünizmin Ikeleri ve Komünist Manifesto’da program formu içinde bulmak mümkün.
Alman Ideolojisi, Marx’la Engels’in teorik görüslerinin evriminde bir dönüm noktasidir. Onlarin bu tarihten sonraki tüm çalismalarini ilk kez bu kitapta ortaya konan tarih felsefesi yönlendirdi. Bu nedenledir ki, Marx’in bu tarihten önceki yapitlari ‘Genç Marx’in eserleri olarak tanimlanir ve sonraki ürünlerinden hakli olarak ayirt edilirler. Bu tarih anlayisini Manifesto’da modern tarihin bir taslagini yapmakta ve Yeni Ren Gazetesi’nde de güncel olaylari yorumlamakta kullandilar.
Alman Ideolojisi’nde Marx ve Engels, “cennetten yeryüzüne dogru” yürüdügünü söyledikleri Alman felsefesinin tam tersine kendi tarih anlayislarinin “yeryüzünden cennete dogru” ilerledigine isaret ederler.
Bu kitap Genç Hegelci felsefeden, Bauer ve Feuerbach’in komünizmi hümanizmle özdeslestiren anlayislarindan radikal bir teorik kopusu temsil ediyordu. Marx’la Engels kendi komünizm anlayislarini bu kitapta tarif ettiler. Dünya/Avrupa devrimi fikri de ilk kez Alman Ideolojisi’nde ifade edildi.(bk. a.g.e, The German Ideology, s: 45).
1847’de Felsefenin Sefaleti yayinlandi. Bu eseriyle ilgili olarak Marx, “Bizim görüs tarzimizin kilit noktalari polemik tarzinda da olsa ilk defa bilimsel sekilde 1847’de yayinlanan ve Proudhon’u hedef alan Felsefenin Sefaleti adli yapitimda sunuldu” demektedir. Aslinda bu görüsler ilk kez Alman Ideolojisi’nde ifade edilmislerdir. Ama o kitap uzun süre yayinlanmadigi içindir ki Felsefenin Sefaletini referans gösterirler.
Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adli kitabinda bir felsefe olarak Marksizm’in Hegel okulundan çiktigini söyler. Engels’e göre tarih anlayisi idealist olsa da Hegel tarihi metafiziklikten kurtarip diyalektiklestirmistir.
Karl Marx, insan toplumunun bu gelişme yasalarını bulmuştur. Onun, insanlığa yaptığı büyük katkı budur.Her uygarlıkta ekonomi, politika, yasalar, din, eğitim birbirine bağlıdır; herbiri ötekine dayanır ve oluş nedeni ötekilerine bağlıdır. Bütün bu güçler içinde ekonomi en önemlisidir, temel etmendir. Yapının temel direği, üreticiler olarak insanlar arasında varolan ilişkidir. İnsanların yaşama biçimini,geçimlerini sağlama biçimleri, belirli bir toplumda, belirli bir anda hüküm süren üretim biçimi, belirler.İnsanın düşünce biçimini, yaşama biçimi belirler. Marx’ın sözleriyle: "Maddî yaşamdaki üretim biçimi, yaşamın toplumsal, siyasal ve düşünsel sürecinin genel niteliğine egemendir.İnsanların varlıklarını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilinçlerini, toplumsal varlıkları belirler."
Marks'tan ;
* Ücret; belirli bir emek-zamanı karşılığında ya da belirli bir işin yapılması karşılığında kapitalist tarafından ödenen ücrettir.
* Ücret işçinin kendi ürettiği metada sahip olduğu pay değildir.
* Onun için ( işçi için )çalışmak, yaşamın bir parçası değil, yaşamının feda edilmesidir.
* Kendisi için ürettiği şey ücrettir ve ipek,altın, saray,onun gözünde belirli bir meta miktar geçim aracına, belki de pamuklu bir fanilaya, bir miktar bakır paraya ve bodrum katına indirger.
* Bir başkasını ezen ulus özgür olamaz.
* Onun için ( işçi için ) yaşam bu işin bittiği yerde, masada, kahvede, yatakta başlar.
* Eğer ipek böceği varlığını tırtıl olarak sürdürmek için koza örseydi tam bir ücretli işçi olurdu.
* İşçi, şu yada bu işverene değil, kapitalist sınıfa aittir ve dahası kendisini satmak, yani bu burjuva sınıf içinde bir alıcı bulmak ona düşer.
* Saygıdeğer kapitalistler hiçbir zaman sömürülecek taze et ve kan sıkıntısı duymayacaklar ve ölüleri kendi ölülerini gömmeye terk edecekler.
* Ücreti en suçlanabilecek yönünden ele alalım, şöyle ki; benim etkinliğim bir meta haline geliyor ve ben baştan aşağı satılık bir şey oluyorum.
* İşçi sınıfı ya devrimcidir yada hiçtir.
* Zenginlik bir kutupta birikirken, yoksulluk, kölelik, cahillik, yabancılaşma ve manevi yozlaşmada öteki kutupta yani kendi ürününü sermaye biçiminde üreten sınıfın bulunduğu tarafta birikir.
* Ücret; belirli bir emek-zamanı karşılığında ya da belirli bir işin yapılması karşılığında kapitalist tarafından ödenen ücrettir.
* Ücret işçinin kendi ürettiği metada sahip olduğu pay değildir.
* Onun için ( işçi için )çalışmak, yaşamın bir parçası değil, yaşamının feda edilmesidir.
* Kendisi için ürettiği şey ücrettir ve ipek,altın, saray,onun gözünde belirli bir meta miktar geçim aracına, belki de pamuklu bir fanilaya, bir miktar bakır paraya ve bodrum katına indirger.
* Bir başkasını ezen ulus özgür olamaz.
* Onun için ( işçi için ) yaşam bu işin bittiği yerde, masada, kahvede, yatakta başlar.
* Eğer ipek böceği varlığını tırtıl olarak sürdürmek için koza örseydi tam bir ücretli işçi olurdu.
* İşçi, şu yada bu işverene değil, kapitalist sınıfa aittir ve dahası kendisini satmak, yani bu burjuva sınıf içinde bir alıcı bulmak ona düşer.
* Saygıdeğer kapitalistler hiçbir zaman sömürülecek taze et ve kan sıkıntısı duymayacaklar ve ölüleri kendi ölülerini gömmeye terk edecekler.
* Ücreti en suçlanabilecek yönünden ele alalım, şöyle ki; benim etkinliğim bir meta haline geliyor ve ben baştan aşağı satılık bir şey oluyorum.
* İşçi sınıfı ya devrimcidir yada hiçtir.
* Zenginlik bir kutupta birikirken, yoksulluk, kölelik, cahillik, yabancılaşma ve manevi yozlaşmada öteki kutupta yani kendi ürününü sermaye biçiminde üreten sınıfın bulunduğu tarafta birikir.
[/SIZE]