Bir süredir başlatılan Domuz gribi konusundaki bilgilendirmeye katkıda bulunmak üzere, biraz daha “ilaç -aşı- sektörü” bilgileriyle detaylandırılmış “güncel gelişmeleri” paylaşmak istiyorum.
5 yılı aşkın bir süre gerek medikal departmanlarında gerekse pazarlama alanlarında- şu anda “aşı üreticisi” olarak da ismi geçen firma dahil- İlaç Sektöründe- çalışmış bir İmmünolog ve uzman hekim şapkamla, bu dünyayı; suyun diğer yakasından detayları ile görme şansına sahibim. Dolayısı ile hepimizi, ailelerimizi ve evlatlarımızı ilgilendiren bu konuda bilebildiğim, öğrenebildiğim herşeyi sizlerle de paylaşmak isterim.
İzin verirseniz konunun herkes tarafından algılanması için olabildiğince anlaşılır ifadeler kullanmaya çalışacağım.
Domuz gribi, adından anlaşılacağı üzere aslında domuzlara musallat olan bir grip cinsi. Ve zaman zaman besi hayvanları üzerinde ciddi salgınlar yaparak önemli ekonomik kayıplara neden olabiliyor. Yeni ortaya çıkan bir virüs de değil; yıllardır besi hayvancılığının baş belası olarak özellikle yurt dışında iyi tanınan ve korkulan bir virüs. İlk büyük “domuz gribi” salgının 1918’de olduğunu düşünürsek..
Virüsler, yaşam süreçlerinde evrim geçirmekteler ve daha dayanıklı, daha uzun yaşayan formlar haline gelmeye çalışmaktalar. Domuz gribi virüsü de diğer grip virüsleri gibi virüsün evrimi süresince ortaya çıkan türlerinden birisi. Hayvanlara musallat olan bu virüsün ortaya çıkan yeni türleri ile de insanlara bulaşabilir ve onlarda da hastalık yapabilir hale gelebilir. Bu durumdaki virüsler, zootonic (hayvan kökenli) grip vakalarına neden olabilir.
[b]Domuz gribinin semptomları ve kliniği, normal gripten daha ağır ve tehlikeli değildir. Bu yüzyıl içinde domuz gribi salgını en son 2007 yılında Filipinlerde olmuş ve en büyük domuz telefatlarından biri yaşanmış. Şu anda ABD’de 1 milyonun üstünde domuz çiftliğinin varlığından ziyade, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Obama’nın endişesinin temelidir…[/b]
Hayvanlar arasında bu tip salgınlar yaşandıktan sonraki yıllar içinde de virüsün insanlarda salgınları tetiklemesi nadir değil. Çünkü, hayvanları kurtarmak için yapılan ilaçlamalar; yani virüse karşı saldırı, virüsün bir kaçış yolu geliştirmesine neden oluyor ve kendilerine en yakın canlıda yaşamak üzere değişim geçirebiliyorlar.
Literatürler, bu sene ortaya çıkan Domuz Gribi vakalarının, bu virüsün insanlara bulaşması ve bildiğimiz GRIP hastalığını yapması olduğunu düşündürüyor. Ancak [b]H1N1 İNFLUENZA için [/b][b]Dünya Sağlık Örgütü 11 Haziran 2009’da pandemi (faz 6) alarmı verince işler karıştı…[/b]
[b]Aslında, domuz gribi olanların diğer grip hastalarından daha da talihsiz bir durumu yok. Bu yıl ki olayın özelliği, virüsün daha öldürücü olması değil, son yılllardaki en hızlı yayılan virüs olmasıdır[/b].
Peki yaygara-demeçler-telaş neden? Bunun en kolay cevabı komplo teorileri üretmek. Malesef özellikle ülkemizde bu konuda ayrıca bir becerimiz var.
Akla ilk gelen aşı firmalarının bu konuyu alevlendirmesi ve üretilen aşılarla inanılmaz karların elde edilmesi…
İnanılmasi gayet mümkün bir teori ve yıllarca ilaç sektöründe çalışmış biri olarak, ilaç devlerinin fırsat varsa böyle bir fırsatı kaçırmayacaklarına eminim…
İlaç sektöründe “disesase management=hastalık yönetimi” denilen bir yöntem ile önce belli bir hastalığın altı çizilir; sonra da o hastalıkla ilgili ilaç piyasaya verilir ve satışın maksimum olması hedeflenir.
Ancak bir konuyu da atlamamak gerekiyor. O da, öncelikle ilaç endüstrisi dünyada en çok ve sıkı kontrol edilen sektördür. Bu tip manipülasyonlar, her zaman geri tepme riskini de beraberinde taşır. Tek bir ilacındaki hata yüzünden pazardan silinen ilaç devleri vardır.
Böylesi olaylarda olayın faturası, ilaç şirketinden çok o ülkenin sağlık otoritelerine kesilir. Çünkü sağlık otoriteleri, o ilaçları en ince detayına kadar incelemek ve ruhsat verme yetki ve sorumluluğundadır. Özellikle hayatı tehdit eden hastalıklar ve tedavilerinde bu tip manipülasyonların yapılma ihtimali cok düşüktür ve astarı yüzünden pahalıdır; daha suya sabuna dokunmayan durumlarda yapılabilir.
Bununla ilgili gerçek bir örneği, yazının sonunda paylaşacağım.
[b]Aşı konusuna gelince.. Aşı, üretilmesi en zor ve en riskli ilaç benzeri üründür. Bugün emniyetle kullanılabilecek bir aşının, ortalama imalat süresi minimum 18 aydır. Yani bir aşı üretim planlayıcısı, 18 ay sonraki aşı talebini belirleyip üretim talimatı vermelidir ve bunlar milyon dozlar olarak üretilir. 18 ay sonra durum, hiç tahmin etmediğiniz gibi çıkabilir[/b]… Ya ihtiyaç azdır milyonlarca doz aşı çöpe gider, ya da çoktur elinizdeki stok erir ve herkes size saldırır. Siz de hem kazanamadığınız para için hem de kaybolan itibarınız için tasalanırsınız.
Bu realite nedeniyle dünyada aşı üreticisi firma fazla değildir ve genelde diğer grup ilaçları ile aşı satışında ortaya çıkacak zorlukları telafi planları yaparlar. Böylesi bir dinamikle çalışan bir sektörde, manipülasyon yapma imkanı son derece zordur..
[b]Peki şu anda aşı firmaları, peynir ekmek gibi aşı mı satıyorlar?.. HAYIR çünkü aşıları yok. Dikkat edin Türkiye’de Bakanlık, “aşı aldık ; alıyoruz, geldi- şimdi geliyor” diye gürültü koparıyor… Düne kadar hiç domuz gribi aşısı olan var mıydı?..YOKTU.. Aşılar henüz, belirli sayıda gelecek ve Bakanlık öncelik belirlemek zorunda..[/b]
[b]Şimdi bir de başka bir açıdan bakalım acaba bu yaygara niye. Aslında medya aracılığı ile koparılan “felaket haberleri”, dikkat ederseniz ülkelerin sağlık otoritelerinden (Sağlık Bakanlıklarından) geliyor. Bilim adamları arasında çıkıp, üstüne basa basa felaket tellallığı yapan yok.[/b] Ama ülkedeki en büyük sağlık otoritesi yani Sağlık Bakanlıkları, “ciddi ve korkutucu açıklamalar” yapmaya başlayınca onlarla başetmenin pek yolu yok.
Sağlık Bakanlıkları niye bu kadar ön plana çıkıyor derseniz, farklı birşey bildiklerinden değil onlara ulaşan uluslararası alarm sinyalleri çok kuvvetli oldukları ve harekete geçmezlerse başlarının derde gireceği kaygısından...Dünyadaki Sağlık Bakanlıklarını bu kadar telaşlandıran kim? WHO (Dünya Sağlık Örgütü)…
WHO, en az 10 yıldır giderek itibar kaybediyor. AIDS’de çuvalladı. Bazı ülkelerde “Tüberküloz=Verem” tarihin en yüksek boyutlarında ve dünyadaki en büyük sağlık organizasyonu, yıllardır doğru dürüst bir iş yapmıyor.
Peki WHO’ nun kaynakları ne dersiniz: Tüm üye ülkelerin yatırdığı fonlar…
WHO, böyle etkisiz olmaya devam ederse bir süre sonra varlığı bile sorgulanan bir örgüt haline gelecek. Halihazırda tüm ülkelerin sağlık otoriteleri için “kıble” WHO.
Peki WHO ne yaptı; bu yıl ki “zootonic” domuz gribi salgınını biraz fazla abarttı. Bunun kötü bir tarafı da yok aslında... “Korunun temiz olun, elinizi ağzınıza burnunuza sokmayın, sağa sola tükürmeyin” gibi özellikle bizim gibi ülkelerin ihtiyacı olan telkinleri görsel ve işitsel bir kampanyaya dönüştürerek bir bilinçlendirme stratejisi için aslında masum olan Domuz Gribi epidemisini kullandı ve fakat kantarın topuzu kaçtı.
WHO gibi bir otoritenin gereğinden fazla konunun üstüne gitmesi önce ülke sağlık otoritelerinde; onların dikkatsiz ve öngörüsüz beyanları, halkta paniğe yol açtı. “Okul kapatmalar, ölüm haberleri ve Sağlık bakanlığı’nın medya ile iletişimindeki tecrübesiz ve öngörüsüzlüğü” kartopunu, tepeden aşağıya yuvarlamaya başladı..
Bu kartopu etkisini, aşı üreticileri bile tahmin edemediler. Etseler iyi olacaktı ama olmadı. İlginç bir şekilde aşı firmaları –özellikle ABD de federal sağlık otoritesinin talebi üzerine- “acele” aşı üretmeye giriştiler. Kendileri de şaşırdılar ama ABD aşı firmalarına ilk parti olarak tam 5 milyar doz sipariş verdi (Türkiye 43 milyon doz istedi). Ama aşı yok. Firmaların 18 aydan önce aşı yapamadığını hatırlayın...
[b]Haziran ayında WHO izole virüs örneklerini firmalara verdi ve haydi çabuk aşı yapın dedi. Süratli aşı yapabilmek için de aşı firmaları eski model üretim tekniklerini kullanmak durumunda kaldılar ve başta WHO olmak üzere sağlık otoriteleri de eski model üretime göz yumdu.[/b] Firmalar deli gibi aşı hazırlamaya başladılar ve Ağustos ayında ilk partiler üretilip analize sunuldu. Alelacele de kullanılmaya başlandı. Ama küçük bir sorun vardı; [b][i]bu virüs tipi ile hiç aşı geliştirmedikleri için ve eski model bir yöntemi kullandıkları için aşılar istenilen koruyuculukta değildi[/i][/b] ve yeteri kadar antikor oluşturamıyordu…
[b]Şimdi “aşı firmaları”, bir yandan panik içinde aşı üretip bir yandan da aşının koruyuculuğunu artırmaya çalışıyorlar ve muhtemelen işin sonunda zarar edecekler: [/b]
Çünkü yaptıkları kontrattaki miktarları zamanında teslim edemiyecekler, bu tazminat demek... Ayrıca aşıların birçok partisi, analizleri geçemeyip çöpe gidecek ;bu zarar demek.
Şu anda ilk kargaşada bu işe atlamış 3 firma dışında sadece Çinliler domuz gribi aşısı üretiyorlar onlar da kendi iç kullanımları için. Kimse de bu iste tatlı para olduğunu artık düşünmüyor.
Şimdi gelelim bu yaygara nerden çıktı konusuna…Şu anda WHO’nun tepesinde Çinli bir yönetici var; [b]Dr. Margaret Chan[/b]. Aşağıdaki linki tıklayıp Dr. Chan’in hangi konuda uzman olduğunu ve hangi tip salgınları yonettiğini de bir okursanız artık kalanını siz yorumlayabilirsiniz. [b]http://www.who. int/dg/en/ index.html[/b]
Gelelim domuz gribi aşısına. Bu ne menem bir şey ki herkes peşinde ve yaptık yapacağız diye ortalık ayağa kalktı.
Yukarda ilaç firmalarının, zaman darlığı nedeniyle aşıyı eski yöntemlerle yaptığını ve otoritelerin buna göz yumduğunu söylemiştim. Yöntemlerdeki fark şu: Bugün tüm grip aşıları, memeli hayvanlardan elde edilen doku kültürlerinde üretilir ve memeli bir canlı olan insana en yakın antijenik (hastalık yapıcı) özellikte olmasına dikkat edilir ki aşıya ait komplikasyonlar -özellikle alerji- olmasın. Bu da yaklasik 18 aylık bir süreci gerektirir.
Domuz gribi aşısı ise şu anda acele nedeniyle nerdeyse antika sayılacak bir yöntemle tavuk embriyosunda üretiliyor. Yani virüs tavuk yumurtasına enjekte edililiyor. Orda kuluçka ediliyor. Virüsler tavuk yumurtası ile beslenerek kontrollü çoğaltılıyor. Birkaç hafta içinde kuluçka bitiyor ve oluşan virüsler inaktive edilerek aşı yapılıyor. Bu, aşınin ilk tarifi ; “Louis Pasteur”den kalma yöntemler ama hızlı.. Böyle yapılan aşıya gelince:
Aşı etkin olmayabiliyor. Nitekim Domuz gribi virüsü yeterince kuluçka olamıyor.
Tavuk yumurtasında bulunabilecek potansiyel alerjenler aşıyla kucak kucağa geziyor yani ciddi ve çok yan etki riski artıyor..
Batch-to-batch consitency denilen “partiden partiye devamlılık” yani kalite standardı tutmuyor ;benim aşımla sizin aşınız farklı olabiliyor.
Üretici için bir problem de ciddi aşı firesi oluşması..Her yumurtadan civciv (aşı) çıkmıyor. İşin sonunda maliyet çok yükselebiliyor.
Bu tip aşının “esas tehlikesi” şu: Aşının antijenik özelligini artırmak için insan vücudunda kuvvetli antikor oluşturan bazı mikroplar aşıya karıştırılarak gücü artırılmaya çalışılıyor. Yani bu ekstra mikroplar, vücutta önce “erleri –sıradan-(antikor)” yapacak sonra bu askerler beraber gelen ölü domuz gribini tanıyıp vücudu koruyacaklar. Olmuyor mu oluyor ama 50 yıl önceki aşılar kadar. Bu amaçla en cok kullanılan mikrop Koch basili (verem mikrobu). Bu basil, geleneksel yöntemle öldürülüp aşıya karıştırılıyor ve aşı iki etapta etkin olabiliyor (verem mikrobu tedirgin edici olmamalı; çünkü bu aşıyla verem olunmaz ama modern bir üretim biçimi değil) Aşıya yapılan bu takviyeye “adjuvant” adi veriliyor. Aşıyı adjuvanla yapmak, aşı komplikasyonlarını artırabilir, onsuz yapmak etkinliğini azaltabilir… Simdi ureticiler bu konuda tabiri caizse, ne halt edeceğiz diye düşünüyor. Ola ki elinize bir aşı geçer üzerinde “ with adjuvant” veya “without adjuvant” yazma zorunluluğu var. Türkçesi, “iki ucu şeyli değnek” demek.
Bizim Bakanlık ne yapıyor. Gecen haftadan beri, bu işin en tepesinde ve medyaya sık çıkan kişiden alınan bilgiler, 43 milyon doz aşının 3 farklı firmaya sipariş edildiğini ortaya koyuyor.Firmalar Ekim ayında teslim edeceklerini söylemişler daha bir kutu bile gelmemişti; düne kadar. Çünkü üretilemiyor üretimde ciddi sorunlar var.
Bakanlık hem WHO’ dan gelen alarm nedeniyle panikte hem de sayın başbakanımız “halkımı aşısız bırakmayın” diye talimat vermiş. Bu işi iyi bilen çok ciddi insanlar bakanlıkta mevcut, ama emir demiri kestiği için sesleri çıkamıyor biran önce aşı bulmaya çalışıyorlar. Hatta Ankara’daki Hıfzısıhha Enstitüsü bile kendi çapında aşı yapmaya girişmiş. (Yumurtaları falan delip duruyorlar.) Herkese iş çıkmış yani.
Hergun önce hangi “safları” aşılayalım diye plan üstüne plan yapıyorlar. Aşı miktarları azaldıkça da hergün hedef küçültp değiştiriyorlar. Paralar WHO kredisinden geldiği gibi ; tabi ki faiziyle geri ödenecek. Böylesi bir bilinçle, WHO’nun adeta bastırmasıyle aşılarımız geliyor.
Peki bu kadar laf kalabalığından sonra “kıssadan hisse” nedir?
Domuz gribi, normal gripten daha tehlikeli değildir.
Normal gripten korunur gibi bundan da korunmak lazım; formül basit, hijyen kurallarına dikkat: Elini her yere sokma ; özellikle ağzına burnuna..
Tuttuğunu şapır şupur öpme. Dünyanin en erkek erkeğe el tutuşan, öpüşen ülkesinde yaşadığını unutma; hemcinsinden biraz uzak dur. Karşı cinsin zaten bulaşmıyor...
Bu ilac firmalarının oyunu mu.. Bu kez değil galiba; çünkü onlar da “domuzların”altında kaldı. WHO, kaş yapayım derken göz çıkardı.
Aşı olalım m?. Şu anki üretilen aşı ile hayır. Her yıl normal grip aşısı oluyorsanız da aşağıdaki linklerden “aşılar” ile ilgili gerçekleri öğrenmenizi öneririm..
Yazının başında ilaç firmaları tarafından yapılan manipülasyonlara bir örnek vereceğimi söylemiştim. Tarihin yazdığı en sonuç veren manipülasyon ve “disease management” projesi Pfizer tarafından Viagra için yapılmıştır. Viagra, 2 yıl süren bir ön pazarlama faaliyetinden sonra astronomik bir fiyatla pazara verilmiş ve 15 günde tüm stokları bitmiştir. Viagra, piyasaya çıktığı ilk gün geri ödeme listesine girmiştir ve o dönem Sağlık Bakanlığı, vatandaşının uçkuru icin trilyonlarca lira ödeme yapmıştır. Bir delikanlı da çıkıp “bu ilaç firmalarının tuzağı, içmeyelim arkadaşlar” dememiştir. Aslanlar gibi gidip bir arkadaşa lazım diye “o mavi haplara” para yatırılmıştır.
2008 yılında Viagra ve muadili ilaçlar tam 105 milyon dolar satmıştır. Son 5 yıllık satış toplamı 450 milyon doları, sadece bu ilaçlarla geçmektedir.
Son olarak aşağıdaki linklerden sonra, “hamilelerde aşı” konusunda bir Prof Dr. Esat Orhon’un fikirlerini ve bilimsel verileri katarak hazırladığı bilgileri paylaşmak istiyorum.
http://articles.mercola.com/sites/current.aspx
vaccination carries enormous potential to do serious damage to your health.
Selam ve sevgilerimle,
Uz.Dr.Hasan Ali Nogay,PhD
Sualtı ve Hiperbarik Tıp Uzmanı,İmmünolog
Son zamanlarda yazılı ve görsel medyada, hamilelerin aşı olması gerektiğini ifade eden bir sürü şarlatan ortaya çıkmıştır. Kerameti kendinden menkul bu kişiler, hangi bilimsel çalışmalara dayanarak insan sağlığı üzerinde bu kadar desteksiz atma yetkisini kendilerinde bulmaktadırlar? Neye hizmet etmektedirler?
Gebelik esnasında kullanılabilecek ilaçlar, Amerikan Sağlık Bakanlığı’na bağli FDA Food and Drug Administration kategorize etmiştir.
Buna göre 5 kategori vardır. http://www.ttb.org.tr/STED/2007/ocak/ilac.pdf
[b]A kategorisi ilaçlar:[/b]Gebelerde en güvenilir ilaçlardır. Kontrollü araştırmalarda bu ilaçların anne karnındaki bebeğe zararlı olduğu gösterilememiştir.
[b]B kategorisi ilaçlar:[/b]Deney hayvanlarında sakatlık yapıcı etkisi araştırılmışsa da, gebe kadınlarda yeterli araştırma yapılmamıştır.
[b]C kategorisi ilaçlar:[/b]Deney hayvanlarında sakatlık yapıcı etkisi olduğu ispatlanmıştır. Gebe kadınlarda yeterli araştırma yapılmamıştır.
[b]D kategorisi ilaçlar:[/b]Bu kategorideki ilaçların anne karnındaki bebek üzerinde sakatlık yapıcı etkisi olduğu kanıtlanmıştır.
[b]X kategorisi ilaçlar:[/b]Deney hayvanları ve gebelerdeki incelemeler, ilacın anne karnındaki bebek üzerinde sakatlık yapıcı etkisinin kesin olduğunu göstermiştir.
Gebelerin kullanabileceği ilaçlar hakkında bilgi sahibi olunabilmesi için, binlerce gebe kadın üzerinde çalışma yapılması gerekir. Daha sonra doğan bebeğin sağlıklı olup olmadığı değerlendirilir. Bu da yetmez, doğan çocukların onlarca yıl sureyle takip edilerek herhangi bir hastalık geliştirip geliştirmedikleri gözlenir.
1. Bırakın binlerce gebeyi, acaba tek bir gebe kadın dahi kendisi ve karnında taşıdığı bebek üzerinde deney yapılmasını kabullenir?
2. Bu aşılar 2009 Haziran ayından itibaren üretilmeye başlanmıştır. Dünya üzerinde henüz bu aşıları kullanıp da doğum yapan herhangi bir kadın yoktur.
3. Bu çocuklar doğduktan sonra on yıllarca takip edilerek güvenli olup olmadıklarını incelemek gerektiğine göre ve henüz doğmuş tek bir bebek dahi olmadığına göre, güvenli olduğunu kim, nasıl iddia edebilir?
Ülkemize, yurt dışındaki 3 firmadan domuz gribi asisi geliyor.. Novartis Firmasi – Focetria, GlaxoSmithKline ve Sanofi firmalarından…
Bu 3 firmanın aşı tanıtımlarında, gebelikte kullanımının kesinlikle güvenli olduğunu gösteren tek bir satir bilgi yoktur. Novartis–focetria http://www.novartis.com,
Yukarıdaki sayfalarda domuz gribi aşısının gebelikte kullanımının kesinlikle güvenli olduğunu yazan tek bir satıra rastlayamazsınız.
Ancak Novartis firmasının ürettiği domuz gribi aşısı hakkında, European Medicines Agency - http://www.emea.europa.eu/htms/aboutus/emeaoverview.htm internet sayfasında bilgi vardır.
Pregnancy and lactation:There are currently no data available on the use of Focetria in pregnancy. Data from pregnant women vaccinated with different inactivated non-adjuvanted seasonal vaccines do not suggest malformations or fetal or neonatal toxicity.
Animal studies with Focetria do not indicate reproductive toxicity. Focetria may be used in lactating women..http://www.emea.europa.eu/humandocs/PDFs/EPAR/focetria/spc/emea-spc-h385en.pdf
[b]Türkçe Tercümesi :[/b]
“Gebelik ve Emzirme Donemi”
“Su anda Focetria’nin gebelikte kullanımı hakkında bilgi yoktur. Mevsimsel grip aşılarının gebelikte kullanımı halinde anne karnındaki bebek üzerinde zararlı olduğunu gösteren bir bilimsel çalışma yoktur. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalar, üreme sağlığı üzerinde zararlı bir etki göstermemiştir. Emziren anneler, Focetria domuz gribi aşısı kullanabilirler.”
Görüldüğü gibi, gebelerde kullanımı hakkında ve bebek sağlığı hakkında hiçbir güvenilir bilgi yoktur.
[b]GlaxoSmithKline[/b]
Bu firmanın internet sayfasında hamileler üzerinde aşı güvenirliği hakkında tek satır bulamayacaksınız. Ancak bu sayfalarda, Centers for Disease Control and Prevention www.cdc.gov sayfalarına atıfta bulunulduğunu göreceksiniz.
Bakınız yönlendirildiğiniz bu sayfalarda neler yazıyor ?
Is the 2009 H1N1 flu vaccine safe for pregnant women? http://www.cdc.gov/h1n1flu/vaccination/providers_qa.htm
Flu vaccines have not been shown to cause harm to a pregnant woman or her baby. The seasonal flu shot has been recommended for pregnant women for many years. The 2009 H1N1 flu vaccine will be made using the same processes as the seasonal flu vaccine. Studies that test the 2009 H1N1 flu vaccine in pregnant women began in September. More information is available at http://www3.niaid.nih.gov/news/QA/vteuH1N1qa.htm.
[b]Türkçe Tercümesi[/b]
“2009 H1N1 domuz gribi aşısı gebeler için güvenli midir?”
“Grip aşılarının gebelere ve bebeklerine zararlı etkisi gösterilmemiştir. Mevsimsel grip aşıları gebelere yıllardan beri önerilmektedir. 2009 yılında üretilen H1N1 domuz gribi aşısı mevsimsel grip aşıları ile aynı yöntemle üretilmektedir. 2009 H1N1 domuz gribi aşısının gebeler ve bebeklere etkileri üzerindeki araştırmalara 2009 Eylül ayından itibaren başlanmıştır.”
Görüldüğü gibi, gebelerde kullanımı hakkındaki ve bebek sağlığı hakkındaki araştırmaların geçmişi sadece bir (1) aydır. Sadece bir aylık geçmişi olan bir aşının gebeler ve bebekleri için güvenilir olduğunu kim, nasıl iddia edebilir ?
Okumaya devam edelim …
What studies have been done on the 2009 H1N1 flu shots and have any been done in pregnant women?http://www.cdc.gov/h1n1flu/vaccination/pregnant_qa.htm
Studies to test the 2009 H1N1 flu shots in healthy children and adults and pregnant women are being done now. These studies are being conducted by the National İnstitute of Allergy and Infectious Diseases (NIAID). More information can be found at http://www3.niaid.nih.gov/news/QA/vteuH1N1qa.htm.
[b]Türkçe Tercümesi[/b]
"2009 H1N1 aşısının gebeler üzerindeki etkilerini araştırmak için ne gibi çalışmalar yapılmıştır?"
“2009 H1N1 domuz gribi aşısının gebeler üzerindeki etkileri şu anda araştırılmaktadır.”
Medyada boy boy demeç verenler, hangi bilimsel çalışmalara dayanıyor şimdi anladınız mı?
[b]Sanofi[/b]
Bu firmanın internet sayfasında da gebeler üzerinde aşı güvenirliği hakkında tek satir bulamayacaksınız. Yönlendirdiği sayfalarda da, bu konuda tek satir bilgi yoktur. http://www.sanofipasteur.com
http://www.sanofipasteur.com/sanofi-pasteur2/sp-media/SP_CORP/EN/54/947/H1N1%20US%20TRİAL%20RESULTS%20011009% 20ENG.pdf?siteCode= SP_CORP
Sizce gebeler, televizyonlarda, gazetelerde atıp tutanlara inanarak aşı olsunlar mı?
Ne dersiniz? [b]21 Ekim 2009[/b]
Alıntı Salih G. Dilsizoglu
[SIZE=4]Aşı konusunda pek acele etmemek gerek arkadaşlar bence de... [/SIZE]
5 yılı aşkın bir süre gerek medikal departmanlarında gerekse pazarlama alanlarında- şu anda “aşı üreticisi” olarak da ismi geçen firma dahil- İlaç Sektöründe- çalışmış bir İmmünolog ve uzman hekim şapkamla, bu dünyayı; suyun diğer yakasından detayları ile görme şansına sahibim. Dolayısı ile hepimizi, ailelerimizi ve evlatlarımızı ilgilendiren bu konuda bilebildiğim, öğrenebildiğim herşeyi sizlerle de paylaşmak isterim.
İzin verirseniz konunun herkes tarafından algılanması için olabildiğince anlaşılır ifadeler kullanmaya çalışacağım.
Domuz gribi, adından anlaşılacağı üzere aslında domuzlara musallat olan bir grip cinsi. Ve zaman zaman besi hayvanları üzerinde ciddi salgınlar yaparak önemli ekonomik kayıplara neden olabiliyor. Yeni ortaya çıkan bir virüs de değil; yıllardır besi hayvancılığının baş belası olarak özellikle yurt dışında iyi tanınan ve korkulan bir virüs. İlk büyük “domuz gribi” salgının 1918’de olduğunu düşünürsek..
Virüsler, yaşam süreçlerinde evrim geçirmekteler ve daha dayanıklı, daha uzun yaşayan formlar haline gelmeye çalışmaktalar. Domuz gribi virüsü de diğer grip virüsleri gibi virüsün evrimi süresince ortaya çıkan türlerinden birisi. Hayvanlara musallat olan bu virüsün ortaya çıkan yeni türleri ile de insanlara bulaşabilir ve onlarda da hastalık yapabilir hale gelebilir. Bu durumdaki virüsler, zootonic (hayvan kökenli) grip vakalarına neden olabilir.
[b]Domuz gribinin semptomları ve kliniği, normal gripten daha ağır ve tehlikeli değildir. Bu yüzyıl içinde domuz gribi salgını en son 2007 yılında Filipinlerde olmuş ve en büyük domuz telefatlarından biri yaşanmış. Şu anda ABD’de 1 milyonun üstünde domuz çiftliğinin varlığından ziyade, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Obama’nın endişesinin temelidir…[/b]
Hayvanlar arasında bu tip salgınlar yaşandıktan sonraki yıllar içinde de virüsün insanlarda salgınları tetiklemesi nadir değil. Çünkü, hayvanları kurtarmak için yapılan ilaçlamalar; yani virüse karşı saldırı, virüsün bir kaçış yolu geliştirmesine neden oluyor ve kendilerine en yakın canlıda yaşamak üzere değişim geçirebiliyorlar.
Literatürler, bu sene ortaya çıkan Domuz Gribi vakalarının, bu virüsün insanlara bulaşması ve bildiğimiz GRIP hastalığını yapması olduğunu düşündürüyor. Ancak [b]H1N1 İNFLUENZA için [/b][b]Dünya Sağlık Örgütü 11 Haziran 2009’da pandemi (faz 6) alarmı verince işler karıştı…[/b]
[b]Aslında, domuz gribi olanların diğer grip hastalarından daha da talihsiz bir durumu yok. Bu yıl ki olayın özelliği, virüsün daha öldürücü olması değil, son yılllardaki en hızlı yayılan virüs olmasıdır[/b].
Peki yaygara-demeçler-telaş neden? Bunun en kolay cevabı komplo teorileri üretmek. Malesef özellikle ülkemizde bu konuda ayrıca bir becerimiz var.
Akla ilk gelen aşı firmalarının bu konuyu alevlendirmesi ve üretilen aşılarla inanılmaz karların elde edilmesi…
İnanılmasi gayet mümkün bir teori ve yıllarca ilaç sektöründe çalışmış biri olarak, ilaç devlerinin fırsat varsa böyle bir fırsatı kaçırmayacaklarına eminim…
İlaç sektöründe “disesase management=hastalık yönetimi” denilen bir yöntem ile önce belli bir hastalığın altı çizilir; sonra da o hastalıkla ilgili ilaç piyasaya verilir ve satışın maksimum olması hedeflenir.
Ancak bir konuyu da atlamamak gerekiyor. O da, öncelikle ilaç endüstrisi dünyada en çok ve sıkı kontrol edilen sektördür. Bu tip manipülasyonlar, her zaman geri tepme riskini de beraberinde taşır. Tek bir ilacındaki hata yüzünden pazardan silinen ilaç devleri vardır.
Böylesi olaylarda olayın faturası, ilaç şirketinden çok o ülkenin sağlık otoritelerine kesilir. Çünkü sağlık otoriteleri, o ilaçları en ince detayına kadar incelemek ve ruhsat verme yetki ve sorumluluğundadır. Özellikle hayatı tehdit eden hastalıklar ve tedavilerinde bu tip manipülasyonların yapılma ihtimali cok düşüktür ve astarı yüzünden pahalıdır; daha suya sabuna dokunmayan durumlarda yapılabilir.
Bununla ilgili gerçek bir örneği, yazının sonunda paylaşacağım.
[b]Aşı konusuna gelince.. Aşı, üretilmesi en zor ve en riskli ilaç benzeri üründür. Bugün emniyetle kullanılabilecek bir aşının, ortalama imalat süresi minimum 18 aydır. Yani bir aşı üretim planlayıcısı, 18 ay sonraki aşı talebini belirleyip üretim talimatı vermelidir ve bunlar milyon dozlar olarak üretilir. 18 ay sonra durum, hiç tahmin etmediğiniz gibi çıkabilir[/b]… Ya ihtiyaç azdır milyonlarca doz aşı çöpe gider, ya da çoktur elinizdeki stok erir ve herkes size saldırır. Siz de hem kazanamadığınız para için hem de kaybolan itibarınız için tasalanırsınız.
Bu realite nedeniyle dünyada aşı üreticisi firma fazla değildir ve genelde diğer grup ilaçları ile aşı satışında ortaya çıkacak zorlukları telafi planları yaparlar. Böylesi bir dinamikle çalışan bir sektörde, manipülasyon yapma imkanı son derece zordur..
[b]Peki şu anda aşı firmaları, peynir ekmek gibi aşı mı satıyorlar?.. HAYIR çünkü aşıları yok. Dikkat edin Türkiye’de Bakanlık, “aşı aldık ; alıyoruz, geldi- şimdi geliyor” diye gürültü koparıyor… Düne kadar hiç domuz gribi aşısı olan var mıydı?..YOKTU.. Aşılar henüz, belirli sayıda gelecek ve Bakanlık öncelik belirlemek zorunda..[/b]
[b]Şimdi bir de başka bir açıdan bakalım acaba bu yaygara niye. Aslında medya aracılığı ile koparılan “felaket haberleri”, dikkat ederseniz ülkelerin sağlık otoritelerinden (Sağlık Bakanlıklarından) geliyor. Bilim adamları arasında çıkıp, üstüne basa basa felaket tellallığı yapan yok.[/b] Ama ülkedeki en büyük sağlık otoritesi yani Sağlık Bakanlıkları, “ciddi ve korkutucu açıklamalar” yapmaya başlayınca onlarla başetmenin pek yolu yok.
Sağlık Bakanlıkları niye bu kadar ön plana çıkıyor derseniz, farklı birşey bildiklerinden değil onlara ulaşan uluslararası alarm sinyalleri çok kuvvetli oldukları ve harekete geçmezlerse başlarının derde gireceği kaygısından...Dünyadaki Sağlık Bakanlıklarını bu kadar telaşlandıran kim? WHO (Dünya Sağlık Örgütü)…
WHO, en az 10 yıldır giderek itibar kaybediyor. AIDS’de çuvalladı. Bazı ülkelerde “Tüberküloz=Verem” tarihin en yüksek boyutlarında ve dünyadaki en büyük sağlık organizasyonu, yıllardır doğru dürüst bir iş yapmıyor.
Peki WHO’ nun kaynakları ne dersiniz: Tüm üye ülkelerin yatırdığı fonlar…
WHO, böyle etkisiz olmaya devam ederse bir süre sonra varlığı bile sorgulanan bir örgüt haline gelecek. Halihazırda tüm ülkelerin sağlık otoriteleri için “kıble” WHO.
Peki WHO ne yaptı; bu yıl ki “zootonic” domuz gribi salgınını biraz fazla abarttı. Bunun kötü bir tarafı da yok aslında... “Korunun temiz olun, elinizi ağzınıza burnunuza sokmayın, sağa sola tükürmeyin” gibi özellikle bizim gibi ülkelerin ihtiyacı olan telkinleri görsel ve işitsel bir kampanyaya dönüştürerek bir bilinçlendirme stratejisi için aslında masum olan Domuz Gribi epidemisini kullandı ve fakat kantarın topuzu kaçtı.
WHO gibi bir otoritenin gereğinden fazla konunun üstüne gitmesi önce ülke sağlık otoritelerinde; onların dikkatsiz ve öngörüsüz beyanları, halkta paniğe yol açtı. “Okul kapatmalar, ölüm haberleri ve Sağlık bakanlığı’nın medya ile iletişimindeki tecrübesiz ve öngörüsüzlüğü” kartopunu, tepeden aşağıya yuvarlamaya başladı..
Bu kartopu etkisini, aşı üreticileri bile tahmin edemediler. Etseler iyi olacaktı ama olmadı. İlginç bir şekilde aşı firmaları –özellikle ABD de federal sağlık otoritesinin talebi üzerine- “acele” aşı üretmeye giriştiler. Kendileri de şaşırdılar ama ABD aşı firmalarına ilk parti olarak tam 5 milyar doz sipariş verdi (Türkiye 43 milyon doz istedi). Ama aşı yok. Firmaların 18 aydan önce aşı yapamadığını hatırlayın...
[b]Haziran ayında WHO izole virüs örneklerini firmalara verdi ve haydi çabuk aşı yapın dedi. Süratli aşı yapabilmek için de aşı firmaları eski model üretim tekniklerini kullanmak durumunda kaldılar ve başta WHO olmak üzere sağlık otoriteleri de eski model üretime göz yumdu.[/b] Firmalar deli gibi aşı hazırlamaya başladılar ve Ağustos ayında ilk partiler üretilip analize sunuldu. Alelacele de kullanılmaya başlandı. Ama küçük bir sorun vardı; [b][i]bu virüs tipi ile hiç aşı geliştirmedikleri için ve eski model bir yöntemi kullandıkları için aşılar istenilen koruyuculukta değildi[/i][/b] ve yeteri kadar antikor oluşturamıyordu…
[b]Şimdi “aşı firmaları”, bir yandan panik içinde aşı üretip bir yandan da aşının koruyuculuğunu artırmaya çalışıyorlar ve muhtemelen işin sonunda zarar edecekler: [/b]
Çünkü yaptıkları kontrattaki miktarları zamanında teslim edemiyecekler, bu tazminat demek... Ayrıca aşıların birçok partisi, analizleri geçemeyip çöpe gidecek ;bu zarar demek.
Şu anda ilk kargaşada bu işe atlamış 3 firma dışında sadece Çinliler domuz gribi aşısı üretiyorlar onlar da kendi iç kullanımları için. Kimse de bu iste tatlı para olduğunu artık düşünmüyor.
Şimdi gelelim bu yaygara nerden çıktı konusuna…Şu anda WHO’nun tepesinde Çinli bir yönetici var; [b]Dr. Margaret Chan[/b]. Aşağıdaki linki tıklayıp Dr. Chan’in hangi konuda uzman olduğunu ve hangi tip salgınları yonettiğini de bir okursanız artık kalanını siz yorumlayabilirsiniz. [b]http://www.who. int/dg/en/ index.html[/b]
Gelelim domuz gribi aşısına. Bu ne menem bir şey ki herkes peşinde ve yaptık yapacağız diye ortalık ayağa kalktı.
Yukarda ilaç firmalarının, zaman darlığı nedeniyle aşıyı eski yöntemlerle yaptığını ve otoritelerin buna göz yumduğunu söylemiştim. Yöntemlerdeki fark şu: Bugün tüm grip aşıları, memeli hayvanlardan elde edilen doku kültürlerinde üretilir ve memeli bir canlı olan insana en yakın antijenik (hastalık yapıcı) özellikte olmasına dikkat edilir ki aşıya ait komplikasyonlar -özellikle alerji- olmasın. Bu da yaklasik 18 aylık bir süreci gerektirir.
Domuz gribi aşısı ise şu anda acele nedeniyle nerdeyse antika sayılacak bir yöntemle tavuk embriyosunda üretiliyor. Yani virüs tavuk yumurtasına enjekte edililiyor. Orda kuluçka ediliyor. Virüsler tavuk yumurtası ile beslenerek kontrollü çoğaltılıyor. Birkaç hafta içinde kuluçka bitiyor ve oluşan virüsler inaktive edilerek aşı yapılıyor. Bu, aşınin ilk tarifi ; “Louis Pasteur”den kalma yöntemler ama hızlı.. Böyle yapılan aşıya gelince:
Aşı etkin olmayabiliyor. Nitekim Domuz gribi virüsü yeterince kuluçka olamıyor.
Tavuk yumurtasında bulunabilecek potansiyel alerjenler aşıyla kucak kucağa geziyor yani ciddi ve çok yan etki riski artıyor..
Batch-to-batch consitency denilen “partiden partiye devamlılık” yani kalite standardı tutmuyor ;benim aşımla sizin aşınız farklı olabiliyor.
Üretici için bir problem de ciddi aşı firesi oluşması..Her yumurtadan civciv (aşı) çıkmıyor. İşin sonunda maliyet çok yükselebiliyor.
Bu tip aşının “esas tehlikesi” şu: Aşının antijenik özelligini artırmak için insan vücudunda kuvvetli antikor oluşturan bazı mikroplar aşıya karıştırılarak gücü artırılmaya çalışılıyor. Yani bu ekstra mikroplar, vücutta önce “erleri –sıradan-(antikor)” yapacak sonra bu askerler beraber gelen ölü domuz gribini tanıyıp vücudu koruyacaklar. Olmuyor mu oluyor ama 50 yıl önceki aşılar kadar. Bu amaçla en cok kullanılan mikrop Koch basili (verem mikrobu). Bu basil, geleneksel yöntemle öldürülüp aşıya karıştırılıyor ve aşı iki etapta etkin olabiliyor (verem mikrobu tedirgin edici olmamalı; çünkü bu aşıyla verem olunmaz ama modern bir üretim biçimi değil) Aşıya yapılan bu takviyeye “adjuvant” adi veriliyor. Aşıyı adjuvanla yapmak, aşı komplikasyonlarını artırabilir, onsuz yapmak etkinliğini azaltabilir… Simdi ureticiler bu konuda tabiri caizse, ne halt edeceğiz diye düşünüyor. Ola ki elinize bir aşı geçer üzerinde “ with adjuvant” veya “without adjuvant” yazma zorunluluğu var. Türkçesi, “iki ucu şeyli değnek” demek.
Bizim Bakanlık ne yapıyor. Gecen haftadan beri, bu işin en tepesinde ve medyaya sık çıkan kişiden alınan bilgiler, 43 milyon doz aşının 3 farklı firmaya sipariş edildiğini ortaya koyuyor.Firmalar Ekim ayında teslim edeceklerini söylemişler daha bir kutu bile gelmemişti; düne kadar. Çünkü üretilemiyor üretimde ciddi sorunlar var.
Bakanlık hem WHO’ dan gelen alarm nedeniyle panikte hem de sayın başbakanımız “halkımı aşısız bırakmayın” diye talimat vermiş. Bu işi iyi bilen çok ciddi insanlar bakanlıkta mevcut, ama emir demiri kestiği için sesleri çıkamıyor biran önce aşı bulmaya çalışıyorlar. Hatta Ankara’daki Hıfzısıhha Enstitüsü bile kendi çapında aşı yapmaya girişmiş. (Yumurtaları falan delip duruyorlar.) Herkese iş çıkmış yani.
Hergun önce hangi “safları” aşılayalım diye plan üstüne plan yapıyorlar. Aşı miktarları azaldıkça da hergün hedef küçültp değiştiriyorlar. Paralar WHO kredisinden geldiği gibi ; tabi ki faiziyle geri ödenecek. Böylesi bir bilinçle, WHO’nun adeta bastırmasıyle aşılarımız geliyor.
Peki bu kadar laf kalabalığından sonra “kıssadan hisse” nedir?
Domuz gribi, normal gripten daha tehlikeli değildir.
Normal gripten korunur gibi bundan da korunmak lazım; formül basit, hijyen kurallarına dikkat: Elini her yere sokma ; özellikle ağzına burnuna..
Tuttuğunu şapır şupur öpme. Dünyanin en erkek erkeğe el tutuşan, öpüşen ülkesinde yaşadığını unutma; hemcinsinden biraz uzak dur. Karşı cinsin zaten bulaşmıyor...
Bu ilac firmalarının oyunu mu.. Bu kez değil galiba; çünkü onlar da “domuzların”altında kaldı. WHO, kaş yapayım derken göz çıkardı.
Aşı olalım m?. Şu anki üretilen aşı ile hayır. Her yıl normal grip aşısı oluyorsanız da aşağıdaki linklerden “aşılar” ile ilgili gerçekleri öğrenmenizi öneririm..
Yazının başında ilaç firmaları tarafından yapılan manipülasyonlara bir örnek vereceğimi söylemiştim. Tarihin yazdığı en sonuç veren manipülasyon ve “disease management” projesi Pfizer tarafından Viagra için yapılmıştır. Viagra, 2 yıl süren bir ön pazarlama faaliyetinden sonra astronomik bir fiyatla pazara verilmiş ve 15 günde tüm stokları bitmiştir. Viagra, piyasaya çıktığı ilk gün geri ödeme listesine girmiştir ve o dönem Sağlık Bakanlığı, vatandaşının uçkuru icin trilyonlarca lira ödeme yapmıştır. Bir delikanlı da çıkıp “bu ilaç firmalarının tuzağı, içmeyelim arkadaşlar” dememiştir. Aslanlar gibi gidip bir arkadaşa lazım diye “o mavi haplara” para yatırılmıştır.
2008 yılında Viagra ve muadili ilaçlar tam 105 milyon dolar satmıştır. Son 5 yıllık satış toplamı 450 milyon doları, sadece bu ilaçlarla geçmektedir.
Son olarak aşağıdaki linklerden sonra, “hamilelerde aşı” konusunda bir Prof Dr. Esat Orhon’un fikirlerini ve bilimsel verileri katarak hazırladığı bilgileri paylaşmak istiyorum.
http://articles.mercola.com/sites/current.aspx
vaccination carries enormous potential to do serious damage to your health.
Selam ve sevgilerimle,
Uz.Dr.Hasan Ali Nogay,PhD
Sualtı ve Hiperbarik Tıp Uzmanı,İmmünolog
[b]Hamileler Domuz Gribi Aşısı Olsunlar mı?[/b]
Son zamanlarda yazılı ve görsel medyada, hamilelerin aşı olması gerektiğini ifade eden bir sürü şarlatan ortaya çıkmıştır. Kerameti kendinden menkul bu kişiler, hangi bilimsel çalışmalara dayanarak insan sağlığı üzerinde bu kadar desteksiz atma yetkisini kendilerinde bulmaktadırlar? Neye hizmet etmektedirler?
Gebelik esnasında kullanılabilecek ilaçlar, Amerikan Sağlık Bakanlığı’na bağli FDA Food and Drug Administration kategorize etmiştir.
Buna göre 5 kategori vardır. http://www.ttb.org.tr/STED/2007/ocak/ilac.pdf
[b]A kategorisi ilaçlar:[/b]Gebelerde en güvenilir ilaçlardır. Kontrollü araştırmalarda bu ilaçların anne karnındaki bebeğe zararlı olduğu gösterilememiştir.
[b]B kategorisi ilaçlar:[/b]Deney hayvanlarında sakatlık yapıcı etkisi araştırılmışsa da, gebe kadınlarda yeterli araştırma yapılmamıştır.
[b]C kategorisi ilaçlar:[/b]Deney hayvanlarında sakatlık yapıcı etkisi olduğu ispatlanmıştır. Gebe kadınlarda yeterli araştırma yapılmamıştır.
[b]D kategorisi ilaçlar:[/b]Bu kategorideki ilaçların anne karnındaki bebek üzerinde sakatlık yapıcı etkisi olduğu kanıtlanmıştır.
[b]X kategorisi ilaçlar:[/b]Deney hayvanları ve gebelerdeki incelemeler, ilacın anne karnındaki bebek üzerinde sakatlık yapıcı etkisinin kesin olduğunu göstermiştir.
Gebelerin kullanabileceği ilaçlar hakkında bilgi sahibi olunabilmesi için, binlerce gebe kadın üzerinde çalışma yapılması gerekir. Daha sonra doğan bebeğin sağlıklı olup olmadığı değerlendirilir. Bu da yetmez, doğan çocukların onlarca yıl sureyle takip edilerek herhangi bir hastalık geliştirip geliştirmedikleri gözlenir.
1. Bırakın binlerce gebeyi, acaba tek bir gebe kadın dahi kendisi ve karnında taşıdığı bebek üzerinde deney yapılmasını kabullenir?
2. Bu aşılar 2009 Haziran ayından itibaren üretilmeye başlanmıştır. Dünya üzerinde henüz bu aşıları kullanıp da doğum yapan herhangi bir kadın yoktur.
3. Bu çocuklar doğduktan sonra on yıllarca takip edilerek güvenli olup olmadıklarını incelemek gerektiğine göre ve henüz doğmuş tek bir bebek dahi olmadığına göre, güvenli olduğunu kim, nasıl iddia edebilir?
Ülkemize, yurt dışındaki 3 firmadan domuz gribi asisi geliyor.. Novartis Firmasi – Focetria, GlaxoSmithKline ve Sanofi firmalarından…
Bu 3 firmanın aşı tanıtımlarında, gebelikte kullanımının kesinlikle güvenli olduğunu gösteren tek bir satir bilgi yoktur. Novartis–focetria http://www.novartis.com,
Yukarıdaki sayfalarda domuz gribi aşısının gebelikte kullanımının kesinlikle güvenli olduğunu yazan tek bir satıra rastlayamazsınız.
Ancak Novartis firmasının ürettiği domuz gribi aşısı hakkında, European Medicines Agency - http://www.emea.europa.eu/htms/aboutus/emeaoverview.htm internet sayfasında bilgi vardır.
Pregnancy and lactation:There are currently no data available on the use of Focetria in pregnancy. Data from pregnant women vaccinated with different inactivated non-adjuvanted seasonal vaccines do not suggest malformations or fetal or neonatal toxicity.
Animal studies with Focetria do not indicate reproductive toxicity. Focetria may be used in lactating women..http://www.emea.europa.eu/humandocs/PDFs/EPAR/focetria/spc/emea-spc-h385en.pdf
[b]Türkçe Tercümesi :[/b]
“Gebelik ve Emzirme Donemi”
“Su anda Focetria’nin gebelikte kullanımı hakkında bilgi yoktur. Mevsimsel grip aşılarının gebelikte kullanımı halinde anne karnındaki bebek üzerinde zararlı olduğunu gösteren bir bilimsel çalışma yoktur. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalar, üreme sağlığı üzerinde zararlı bir etki göstermemiştir. Emziren anneler, Focetria domuz gribi aşısı kullanabilirler.”
Görüldüğü gibi, gebelerde kullanımı hakkında ve bebek sağlığı hakkında hiçbir güvenilir bilgi yoktur.
[b]GlaxoSmithKline[/b]
Bu firmanın internet sayfasında hamileler üzerinde aşı güvenirliği hakkında tek satır bulamayacaksınız. Ancak bu sayfalarda, Centers for Disease Control and Prevention www.cdc.gov sayfalarına atıfta bulunulduğunu göreceksiniz.
Bakınız yönlendirildiğiniz bu sayfalarda neler yazıyor ?
Is the 2009 H1N1 flu vaccine safe for pregnant women? http://www.cdc.gov/h1n1flu/vaccination/providers_qa.htm
Flu vaccines have not been shown to cause harm to a pregnant woman or her baby. The seasonal flu shot has been recommended for pregnant women for many years. The 2009 H1N1 flu vaccine will be made using the same processes as the seasonal flu vaccine. Studies that test the 2009 H1N1 flu vaccine in pregnant women began in September. More information is available at http://www3.niaid.nih.gov/news/QA/vteuH1N1qa.htm.
[b]Türkçe Tercümesi[/b]
“2009 H1N1 domuz gribi aşısı gebeler için güvenli midir?”
“Grip aşılarının gebelere ve bebeklerine zararlı etkisi gösterilmemiştir. Mevsimsel grip aşıları gebelere yıllardan beri önerilmektedir. 2009 yılında üretilen H1N1 domuz gribi aşısı mevsimsel grip aşıları ile aynı yöntemle üretilmektedir. 2009 H1N1 domuz gribi aşısının gebeler ve bebeklere etkileri üzerindeki araştırmalara 2009 Eylül ayından itibaren başlanmıştır.”
Görüldüğü gibi, gebelerde kullanımı hakkındaki ve bebek sağlığı hakkındaki araştırmaların geçmişi sadece bir (1) aydır. Sadece bir aylık geçmişi olan bir aşının gebeler ve bebekleri için güvenilir olduğunu kim, nasıl iddia edebilir ?
Okumaya devam edelim …
What studies have been done on the 2009 H1N1 flu shots and have any been done in pregnant women?http://www.cdc.gov/h1n1flu/vaccination/pregnant_qa.htm
Studies to test the 2009 H1N1 flu shots in healthy children and adults and pregnant women are being done now. These studies are being conducted by the National İnstitute of Allergy and Infectious Diseases (NIAID). More information can be found at http://www3.niaid.nih.gov/news/QA/vteuH1N1qa.htm.
[b]Türkçe Tercümesi[/b]
"2009 H1N1 aşısının gebeler üzerindeki etkilerini araştırmak için ne gibi çalışmalar yapılmıştır?"
“2009 H1N1 domuz gribi aşısının gebeler üzerindeki etkileri şu anda araştırılmaktadır.”
Medyada boy boy demeç verenler, hangi bilimsel çalışmalara dayanıyor şimdi anladınız mı?
[b]Sanofi[/b]
Bu firmanın internet sayfasında da gebeler üzerinde aşı güvenirliği hakkında tek satir bulamayacaksınız. Yönlendirdiği sayfalarda da, bu konuda tek satir bilgi yoktur. http://www.sanofipasteur.com
http://www.sanofipasteur.com/sanofi-pasteur2/sp-media/SP_CORP/EN/54/947/H1N1%20US%20TRİAL%20RESULTS%20011009% 20ENG.pdf?siteCode= SP_CORP
Sizce gebeler, televizyonlarda, gazetelerde atıp tutanlara inanarak aşı olsunlar mı?
Ne dersiniz? [b]21 Ekim 2009[/b]
Alıntı Salih G. Dilsizoglu
[SIZE=4]Aşı konusunda pek acele etmemek gerek arkadaşlar bence de... [/SIZE]