İş adamı dostlarımdan biri, ziyaretim esnasında bana sordu:
— Hocam, ben çok iyiyim çok iyiyim de, sadece bir kötülüğüm var, namaz kılamıyorum, ne yapayım?
Ona dedim: Bu hâlinle sen hem iyisin, hem de kötüsün. Namaz kılmadığın için vicdan azabı çekiyorsun. Bu iyi olduğunun delilidir. Namaz kılmıyorsun, bu da senin kötü yönündür. Şimdi seni bu kötülükten ve kötü yönünden kurtarmak için bir misal vereceğim:
Duysan ki, Başbakan’dan bir davet gelmiş: “Gebze’de ne kadar iş adamı varsa hepsini falan gün, falan saat Ankara’da, başbakanlıkta görüşmeye bekliyorum.” demiş. Şimdi elini vicdanına koy ve düşün. Acaba Gebze’de bu davete koşmayan bir iş adamı kalır mı? Kalmaz. Neden? Çünkü emir büyük yerden geliyor. Çünkü Başbakanla görüşmek bir şeref.
Şimdi soruyorum: Başbakan’ın davetine koşup Âlemlerin Rabbi ve bütün başbakanların da Rabbi olan Allah’ın davetine koşmayan, bunu şereflerin en büyüğü görmeyen adam, akıllı adam olabilir mi, Vehbi Koç kadar serveti dahi olsa?
Şu halde nefis ve şeytan seni namazdan alıkoymak istedikleri zaman derhal emrin ve davetin nerden geldiğini düşüneceksin. Bu düşünce seni yerinden fırlatacak, elindeki nimetlerin sahibine koşturacak, Onun sevdasıyla seni coşturacak, Ona karşı minnet ve şükran borçlu olduğunu, bunun da ancak namazla mümkün olacağını sana söyleyecektir.
Kaldı ki namaz kılmamak bir kötülük değil, bin kötülüktür. Namaz kılmayan, en büyük kötülüğü önce kendine yapıyor. Çünkü Allah’ın hakkını vermiyor. Allah’ın hakkını vermeyen, başka haklara dikkat edemez. Etse de makbule geçmez. Çünkü namaz kılmadığı için Allah ondan razı olmaz. Namaz kılan insanın meşru her işi ibadet olur, ona sevap kazandırır.
Allah’ı aldattığını ve atlattığını sanan ve namazını kılmayan nefis aslında kendisini aldatmaktadır, haberi yok.
“Harmanımı yeller aldı,
Bir yâr sevdim eller aldı,
Benim benden haberim yok.”
diyen nasıl ihmalkârlığından ve gaşetinden dolayı dizlerini dövüyorsa; ömrünü namazsız geçiren adam da yaptıklarının hiçe gittiğini görünce:
“Eyvah! Sağlığımı yıllar aldı,
Servetimi eller aldı,
Benim benden haberim yok.?
diyecek ve dizlerini dövecektir.
Zaman sel dolaplarını süratle çalıştırıyor, ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Her şey elinden çıkmadan çabuk ol, daha fazla zarar etmeden geçmiş namazlarını kaza et ve Yunus’u dinle:
“Ölüm haberi gelmeden,
Ecel yakamız almadan,
Azrail hamle kılmadan,
Gel gidelim Dosta gönül.”
Namaz kılmamakla bütün kötülüklere kapıyı açık tutuyorsunuz, demektir. Çünkü namazı emreden Allah, namazın insanı, bütün kötülüklerden, ahlâksızlığın her çeşidinden bizi koruyacağını açıklıyor.
— Hocam, ben çok iyiyim çok iyiyim de, sadece bir kötülüğüm var, namaz kılamıyorum, ne yapayım?
Ona dedim: Bu hâlinle sen hem iyisin, hem de kötüsün. Namaz kılmadığın için vicdan azabı çekiyorsun. Bu iyi olduğunun delilidir. Namaz kılmıyorsun, bu da senin kötü yönündür. Şimdi seni bu kötülükten ve kötü yönünden kurtarmak için bir misal vereceğim:
Duysan ki, Başbakan’dan bir davet gelmiş: “Gebze’de ne kadar iş adamı varsa hepsini falan gün, falan saat Ankara’da, başbakanlıkta görüşmeye bekliyorum.” demiş. Şimdi elini vicdanına koy ve düşün. Acaba Gebze’de bu davete koşmayan bir iş adamı kalır mı? Kalmaz. Neden? Çünkü emir büyük yerden geliyor. Çünkü Başbakanla görüşmek bir şeref.
Şimdi soruyorum: Başbakan’ın davetine koşup Âlemlerin Rabbi ve bütün başbakanların da Rabbi olan Allah’ın davetine koşmayan, bunu şereflerin en büyüğü görmeyen adam, akıllı adam olabilir mi, Vehbi Koç kadar serveti dahi olsa?
Şu halde nefis ve şeytan seni namazdan alıkoymak istedikleri zaman derhal emrin ve davetin nerden geldiğini düşüneceksin. Bu düşünce seni yerinden fırlatacak, elindeki nimetlerin sahibine koşturacak, Onun sevdasıyla seni coşturacak, Ona karşı minnet ve şükran borçlu olduğunu, bunun da ancak namazla mümkün olacağını sana söyleyecektir.
Kaldı ki namaz kılmamak bir kötülük değil, bin kötülüktür. Namaz kılmayan, en büyük kötülüğü önce kendine yapıyor. Çünkü Allah’ın hakkını vermiyor. Allah’ın hakkını vermeyen, başka haklara dikkat edemez. Etse de makbule geçmez. Çünkü namaz kılmadığı için Allah ondan razı olmaz. Namaz kılan insanın meşru her işi ibadet olur, ona sevap kazandırır.
Allah’ı aldattığını ve atlattığını sanan ve namazını kılmayan nefis aslında kendisini aldatmaktadır, haberi yok.
“Harmanımı yeller aldı,
Bir yâr sevdim eller aldı,
Benim benden haberim yok.”
diyen nasıl ihmalkârlığından ve gaşetinden dolayı dizlerini dövüyorsa; ömrünü namazsız geçiren adam da yaptıklarının hiçe gittiğini görünce:
“Eyvah! Sağlığımı yıllar aldı,
Servetimi eller aldı,
Benim benden haberim yok.?
diyecek ve dizlerini dövecektir.
Zaman sel dolaplarını süratle çalıştırıyor, ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Her şey elinden çıkmadan çabuk ol, daha fazla zarar etmeden geçmiş namazlarını kaza et ve Yunus’u dinle:
“Ölüm haberi gelmeden,
Ecel yakamız almadan,
Azrail hamle kılmadan,
Gel gidelim Dosta gönül.”
Namaz kılmamakla bütün kötülüklere kapıyı açık tutuyorsunuz, demektir. Çünkü namazı emreden Allah, namazın insanı, bütün kötülüklerden, ahlâksızlığın her çeşidinden bizi koruyacağını açıklıyor.