Satılık düşler ülkesinden geliyorum...!
Sol yanımda taşımaya mecbur olduğum soğuk bir et parçası…
Adına kalp diyorlar… Bıkmış bezmiş ezilmiş felaketler geçirmiş…
Sağ yanımda ise kendimden çaldığım umutlarım ve “olmazsa olmaz” dediğim hayallerimle yüklü bir valiz…
Yürüyorum ıssız kalabalıklarda… Yön yer zaman farkı gözetmeksizin başım öne eğik kaşlarım çatık adımlarıma esir bir şekilde yürüyorum… Çığlıklar atan şeytani gülümseyişlerle donatılmış yüzler görüyorum başımı kaldırdığımda mekânsız mekânlarda… Bir kahkaha geçiyor yanımdan… Omzumda bir darbe..! Dişerimi sıkıyorum duraksıyorum… Sanki bütün alem benimle duraksıyor… Ortalık sus-pus… Kahpeye inat devam ediyorum yürümeye… Omuz darbeleri artmaya başlıyor… Bavulumu biraz daha sıkı kavrıyorum…Sanki benimle aynı yöne yürüyen yok..! Ya ben aykırıyım onlara ya da onlar bana…
Derken bir çocuk fark ediyorum karanlığın köşesinde çökmüş halde oturan... Yanına gidiyorum çocuğun ağlıyor sessiz sessiz… Minik yüreği dağlanmış gözleri kederli ve korkulu…
Bir yağmur başlıyor… Çığlıklar atan şeytani gülümseyişlerle donatılmış yüzler birden somurtuyor sanki… Yağmuru sevmiyorlar anlaşılan… Ortalık tenha ve sessiz sadece yağmur sesi hakim geceye…
Çocuk yağmurla beraber başını kaldırıyor gökyüzüne… Gökyüzünü süzdükten sonra gözbebekleri bana takılıyor… Çöküyorum yanına bir cigara yakıyorum zulamdan… İkinci nefesten sonra beynimde fırtınalar…
-“Kimsen yok mu?” diyorum
Susuyor…
-“Gidecek yerin yok mu? “diyorum
Ağlamaya başlıyor…
Çocuk başını yaslıyor omzuma…
Beynimde binlerce soru işareti ve ünlem içinde anlam bulmaya çalışıyorum…
Bu köpeklerin içinde ne işin var çocuk… Ne işin var ..!
Yağmur dinmeye başlıyor…
-“Bak” diyorum… “Al bu valizi ve ardına bile bakmadan git buralardan…Al..! Bütün umutlarım hayallerim senin olsun… Git.. Git ve umut ol geleceğe… Bana…”
Çocuk tedirgin… Yağmur dinmek üzere… Tek bir şansı vardı…
Kurtulması lazımdı buralardan biliyordu…
Çocuk baktı yüzüme minik elleriyle valizi alıp kalktı ayağa…Ağlayan gözleri yıldız yıldız parlıyordu…
-“Ama sen…” dedi…
-“Sus” dedim… “Bilme…”
Baktı yüzüme uzun uzun… Yaklaştı yanağımı öptü “abi” dedi… Gülümsüyordu ilk kez…
… Ve gitti.
Şimdi ben o çocuğun bıraktığı yerde her şeye meydan okurcasına dimdik ayaktayım…
O çocuk benim… O çocuk benim umudum…
Şimdi çocuk büyümekte gün ve gün…