Allah ’ın dininin yürürlükten kaldırıldığı; yerine beşeri ihtiraslara dayalı sistemlerin yürürlüğe konduğu bir dönemdeyiz…
Ben Müslüman mıyım?
“Müslümanım” diyen bedenlerin İslâm için savaşmaktan vazgeçtiği bir dönem…
“Müslümanım” diyen dillerin rahat bir yaşam sürebilmek için sustuğu bir dönem…
“Müslümanım” diyen yüreklerin zorlukları göğüslenmekten korktuğu bir dönem…
Peki bizler bu hâle niye geldik hiç düşündük mü?..
Dinimize saldırıldığı zaman sadece boykotlar edip protestolar mı yapmaktır dini savunma?..
Kur’an’ın hükümlerinin eski çağlarda kaldığını söyleyenlere sadece içimizden kin duyup susmak mıdır dini yaşama?..
Elbette bu değildir !..
Ama bizler öyle bir hâle gelmişiz ki; İslâm’a yapılan hakaretlere susuyoruz…
Neden ?.. Korktuğumuz için…
Çoluğumuza-çocuğumuza eşimize-dostumuza malımıza-mülkümüze bir zarar gelmesin diye…
Ahiret hayatını değil dünya hayatını düşündüğümüz için…
Oysa gerçek mü’minlerin eziyetler zulümler işkenceler karşısındaki tavırları böyle değildi…
Onlar pes etmediler…
Onlar boyun eğmediler…
Onlar korkmadılar…
Onlar baş kaldırdılar ve direndiler…
Ve onlar sonuna kadar inançla devam ettiler…
Hz.
Ebu Bekir (r.a) Mescid-i Haram’da ayağa kalkıp halkıAllah ’ın
birliğine ve Rasulullah (s.a.s)’e tâbi olmaya çağırınca öyle bir
dövülmüştü ki; demirli ayakkabılarla yüzü tekmelenerek şişirilmiş
yüzünde burnu belirsiz hâle gelmişti…
Ama o vazgeçmedi aşkından…
Günün sonunda kendisine geldiğinde ilk olarak Rasulullah’ı sordu….
Onu görmeden ne bir içecek yudumladı ne de bir yiyecek tattı…
Peki
biz bu hâldeyken hiçbir sıkıntı hiçbir eziyet çekmezken İslâm’ı
hakim kılmak için hiçbir mücadele vermezken boğazımızdan bin bir çeşit
yemek nasıl geçiyor?..
Nasıl hâlâ gece yatağımıza rahatça girebiliyoruz?..
Nasıl hâlâ İslâm’ı ortadan kaldırmak isteyenlerin yüzüne sırf aynı milletteniz diye bakıyoruz?..
İslâm’ı yeryüzüne hakim kılmak oturduğumuz yerde serzenişte bulunmakla mı mümkündür?..
Cihadsız bir iman düşünülemezken bulunduğumuz yerin farkında mıyız acaba?…
Bizler hiçbir zorluk çekmiyoruz…
Sebebi; cihadı gerçekleştiriyor olmamamız…
İslâm’ın esaslarını açıkça söylediğimiz takdirde rahatımızın bozulacağı endişesi sarıyor bizi ve susuyoruz…
İşimizden mesleğimizden alıkonuluruz diyeAllah ’ın emirlerinin yerine onlarınkine boyun eğiyoruz…
YAZIKLAR OLSUN BİZE !!!
EYVAHLAR OLSUN HÂLİMİZE !!!
İslâm düşmanlarıAllah ’ın şeriatinden başka hükümlerle hükmediyorlar…
Ne yazık ki biz en mükemmel şekliyle noktalanmış bu dini koruyamıyoruz…
Bunlar üzerine;
Hâlâ kendisine “Ben müslümanım” diyenler düşünsün ve utansın !..
Hâlâ İslâm’ın gerçek hükümleriyle yürürlükte olduğunu iddia edenler düşünsün ve utansın !..
“Müslüman ülkedeyiz” diyen kafalar çalışsın ve gerçeği görsün artık !..
Çünkü müslüman ülkede değiliz biz…
Başka ülkeler İslâm’a saldırdığında kızdık ama biz kendi dinimizi sahiplenebildik mi ki?..
Her şeyden ve herkesten önce kendimize sormalıyız…
Ve kendimize sormamız gereken:
“Ben Müslüman mıyım?”
Ben Müslüman mıyım?
“Müslümanım” diyen bedenlerin İslâm için savaşmaktan vazgeçtiği bir dönem…
“Müslümanım” diyen dillerin rahat bir yaşam sürebilmek için sustuğu bir dönem…
“Müslümanım” diyen yüreklerin zorlukları göğüslenmekten korktuğu bir dönem…
Peki bizler bu hâle niye geldik hiç düşündük mü?..
Dinimize saldırıldığı zaman sadece boykotlar edip protestolar mı yapmaktır dini savunma?..
Kur’an’ın hükümlerinin eski çağlarda kaldığını söyleyenlere sadece içimizden kin duyup susmak mıdır dini yaşama?..
Elbette bu değildir !..
Ama bizler öyle bir hâle gelmişiz ki; İslâm’a yapılan hakaretlere susuyoruz…
Neden ?.. Korktuğumuz için…
Çoluğumuza-çocuğumuza eşimize-dostumuza malımıza-mülkümüze bir zarar gelmesin diye…
Ahiret hayatını değil dünya hayatını düşündüğümüz için…
Oysa gerçek mü’minlerin eziyetler zulümler işkenceler karşısındaki tavırları böyle değildi…
Onlar pes etmediler…
Onlar boyun eğmediler…
Onlar korkmadılar…
Onlar baş kaldırdılar ve direndiler…
Ve onlar sonuna kadar inançla devam ettiler…
Hz.
Ebu Bekir (r.a) Mescid-i Haram’da ayağa kalkıp halkıAllah ’ın
birliğine ve Rasulullah (s.a.s)’e tâbi olmaya çağırınca öyle bir
dövülmüştü ki; demirli ayakkabılarla yüzü tekmelenerek şişirilmiş
yüzünde burnu belirsiz hâle gelmişti…
Ama o vazgeçmedi aşkından…
Günün sonunda kendisine geldiğinde ilk olarak Rasulullah’ı sordu….
Onu görmeden ne bir içecek yudumladı ne de bir yiyecek tattı…
Peki
biz bu hâldeyken hiçbir sıkıntı hiçbir eziyet çekmezken İslâm’ı
hakim kılmak için hiçbir mücadele vermezken boğazımızdan bin bir çeşit
yemek nasıl geçiyor?..
Nasıl hâlâ gece yatağımıza rahatça girebiliyoruz?..
Nasıl hâlâ İslâm’ı ortadan kaldırmak isteyenlerin yüzüne sırf aynı milletteniz diye bakıyoruz?..
İslâm’ı yeryüzüne hakim kılmak oturduğumuz yerde serzenişte bulunmakla mı mümkündür?..
Cihadsız bir iman düşünülemezken bulunduğumuz yerin farkında mıyız acaba?…
Bizler hiçbir zorluk çekmiyoruz…
Sebebi; cihadı gerçekleştiriyor olmamamız…
İslâm’ın esaslarını açıkça söylediğimiz takdirde rahatımızın bozulacağı endişesi sarıyor bizi ve susuyoruz…
İşimizden mesleğimizden alıkonuluruz diyeAllah ’ın emirlerinin yerine onlarınkine boyun eğiyoruz…
YAZIKLAR OLSUN BİZE !!!
EYVAHLAR OLSUN HÂLİMİZE !!!
İslâm düşmanlarıAllah ’ın şeriatinden başka hükümlerle hükmediyorlar…
Ne yazık ki biz en mükemmel şekliyle noktalanmış bu dini koruyamıyoruz…
Bunlar üzerine;
Hâlâ kendisine “Ben müslümanım” diyenler düşünsün ve utansın !..
Hâlâ İslâm’ın gerçek hükümleriyle yürürlükte olduğunu iddia edenler düşünsün ve utansın !..
“Müslüman ülkedeyiz” diyen kafalar çalışsın ve gerçeği görsün artık !..
Çünkü müslüman ülkede değiliz biz…
Başka ülkeler İslâm’a saldırdığında kızdık ama biz kendi dinimizi sahiplenebildik mi ki?..
Her şeyden ve herkesten önce kendimize sormalıyız…
Ve kendimize sormamız gereken:
“Ben Müslüman mıyım?”