AYETÜL KÜRSİ VE FAZİLETİ
اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
* Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum
* la te'huzühu sinetüv vela nevm
* lehu ma fis semavati ve ma fil ard
* men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih
* ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm
* ve la yühıytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa'
* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard
* ve la yeudühu hıfzuhüma
* ve hüvel aliyyül aziym
Ayetül Kürsi Diyanet Meali:
Allah kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur.1 O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir?2 O kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.3
1. Kayyûm, “varlığı kendinden, kendi kendine yeterli, yarattıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten” demektir.
2. Şefaat ile ilgili olarak bakınız: Bakara sûresi, âyet, 48.
3. Bu âyet Âyetü’l-Kürsî (kürsü âyeti) diye adlandırılır. “Kürsü”, Allah’ın kudret ve azameti, O’nun her şeyi kapsayan ilmi demektir.
Âyette, Allah Teâlâ kendi zatının çok veciz bir tanımını yapmaktadır. Kitab-ı Mukaddes’te yanlış ve tahrif edilmiş bir biçimde anlatılan
Allah, burada nasıl ise öyle tarif edilmektedir. O yerde gökte ve ikisi arasında olan her şeyin sahibi ve mâlikidir. Hiç kimse
hâkimiyetinde otoritesinde, mülkünde ve yönetiminde O’na ortak değildir. Hiçbir şey O’na rakip ve eş olamaz. O, mutlak ilim ve
irade sahibidir. O’na hiçbir varlık güç yetiremez. O bütün evrenin sahibi, yöneticisi ve hâkimidir.
E. Hamdi YAZIR Meali:
Allah'dan başka hiç bir tanrı yoktur. O, daima yaşayan, daima duran bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir ağırlık da vermez. O, çok ulu ve çok büyüktür.
Yaşar Nuri ÖZTÜRK Meali:
Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.
Ayetü'l Kürsi ve Fazileti İle İlgili Hadisler:
1- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Her şeyin bir şerefi var. Kur'an-ı Kerim'in şerefesi de Bakara suresidir. Bu surede bir ayet vardır ki Kur'an ayetlerinin efendisidir: "Ayetü'l-Kürsi". Tirmizi Sevabu'l-Kur'an 2 (2881).
2- Übey İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ebu'l-Münzir Allah'ın Kitabından ezberinde bulunan hangi ayetin daha büyük olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur O Hayy'dır Kayyûm'dur (yani diridir her şeye kıyam sağlayandır" (Bakara 225) -ki buna Ayet'ü'l-Kürsi denir- dedim. Göğsüme vurdu ve: "İlim sana mübarek olsun ey Ebu'l-Münzir!" dedi." Müslim Müsafirin 258 (810); Ebu Davud Vitr 17 (Salat 325 (1460).
3- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) beni Ramazan zekatını muhafazaya tayin etmişti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini yakaladım ve: "Seni Resûlullah(aleyhissalatu vesselam)'a çıkaracağım" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtaç bir kimseyim üstelik üzerimde bakmak zorunda olduğum çoluk-çocuk var ihtiyaçlarım cidden çoktur şiddetlidir" dedi. Ben de onu salıverdim. Sabah olunca Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
-Ey Ebu Hüreyre! Dün akşamki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'ın Resûlü: Bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert yandı. Bunun üzerine ona acıyarak salıverdim dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam):
-Ama o sana muhakkak yalan söyledi. Haberin olsun o tekrar gelecek! buyurdu. Bu sözünden anladım ki herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye başladım. Derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı. Ben de derhal yakaladım ve: "Seni mutlaka Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a çıkaracağım" dedim. Yine yalvararak: "Beni bırak gerçekten çok muhtacım üzerimde çoluk-çocuk var bir daha yapmam" dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim.
Ertesi gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam):
-Ey Ebu Hüreyre dün geceki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'ın Resûlü bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan dert yandı. Ben de acıdım ve salıverdim dedim. "Ama" dedi Resûlullah: "O yalan söyledi fakat yine gelecek."
Üçüncü sefer yine gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı. Onu yine yakalayıp:
-Seni mutlaka Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e götüreceğim. Bu üçüncü gelişin üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de geliyorsun dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın". Ben:
-Nedir bu kelimeler söyle! dedim. Bana dedi ki:
-Yatağa girdin mi Ayetü'l-Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz dedi. Ben yine acıdım ve serbest bıraktım.
Sabah oldu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben:
-Ey Allah'ın Resûlü bana birkaç kelime öğreteceğini bunlarla Allah'ın bana faide ihsan buyuracağını söyledi ben de kendisini yine serbest bıraktım dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam):
-Neymiş onlar? dedi. Ben:
-Efendim döşeğine uzandığın vakit Ayetü'l-Kürsi'yi başından sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah'ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz! dedi cevabını verdim.
Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalancı olduğu halde bu sefer doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre! Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi. Ben:
-Hayır! cevabını verdim.
-O bir şeytandı buyurdular.
Buhari Vekale 10.
4- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim akşam olunca Ha-mim el-Mü'min süresini baştan 3. (dahil) ayetine kadar ve ayete'l-Kürsiyi okuyacak olursa bu iki Kur'an kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa onlar sayesinde akşama kadar muhafaza edilirler." Tirmizi Sevabu'l-Kur'an 2 (2882).
5- "Her kim farz namazından sonra Ayet'el Kürsi'yi okursadiğer namaza kadar Cenab-ı Ecelli ve Ala'nın tahtı himayesindedir."
6- Resulü Ekrem buyurdu: "Yatağına geldiğin vakit Ayet'el Kürsi'yi okumuhakkak ki Allah Teala sana bir melek gönderirsabaha kadar seni şeytanın şerrinden korur."