Yine bir gece ve yine bas basayim kendimle, iste yine seni bulup kaybettigim yerdeyim..
insanin bir seylere karar vermesi ne kadar zor; ya seni icime gommeli ya da artik icimden sokup atmaliyim..ama her ne olursa olsun susmaliyim.. Hangisi daha zor, hangisi daha aci? Gercekten gitmeli miydin, yoksa kalip yanimda savasmali mi?... Bir yol ariyorum kendime, buldugum tum yollarsa sana cikiyor..
Kapanmali artik gozlerim..Sonsuz bir karanlikta tek basima yurumeye devam etmeliyim...yurumeliyim ardima bile bakmadan, yurumeliyim parcalayarak degerleri ve sevgileri, yok ederek yasadigim tum zamanlari...
Nasilda acimasiz zaman..nasil da yuceltmistim seni gozumde..tutup kendi
ellerimle koymustum en yuksege, melek olmustun..sonra keyifle izlemistim yuceligini..ama yine ben bitirmeliyim..tutup kollarindan indirmeliyim oldugun yerden..ya da seni olene kadar yasatmaliyim icimde....ne kadar zor bir karar..
Bir yanim: “Bir daha kimse, hic kimse onun kadar cok sevilmeyecek”, derken, bir yanim sakin, sessiz...
Zaman geciyor, acim dinmiyor..kapanmiyor yaralarim..Tukenirken ben, aklimda bir tek sen...goruyor musun, yine konusuyorum ama sessizce.. Susmayi ogreniyor yuregim..
Bunca acıya katlandım
Yeri geldi acı çektim
Yeri geldi agladım
Beni dertden derde saldın
Sen cezalısın onun için
Sus artık sus gönlüm...
Yoruldum artık çekemem kaprisini
Çekemem nazını
Ben aglarken bıçak açmıyor agzını
Sevip sevmedigini anlayamadan
Geçti koskoca ömrüm
Sen cezalısın onun için
Sus artık sus gönlüm...
Hep seninle mutlu olmak
Seninle hayat bulmak istedim
Sana inanıp sana güvendim
Her seferinde bana acı dert verdin
Yeter yeter artık
Ne olursun, ne olursun
Sus sus sus artık gönlüm....
Darmadagın ettin, kalbimi kanattın
Sevgimi, sevdigimi benden koparıp aldın
Yaşarken kalmadı bak bitti ömrüm
Yeter yeter artık
Hadi git git ve sus
Sus ne olursun gönlüm....
Cengiz AKALIN...
Teşekkürler hüzün çiçeğim ..
Emeği geçen herkezin yüreğine sağlık ..Herşey çok hoş oldu ..
Sevgiyle ..
Birgün girerseniz odama cansız uzanmıs bulursunuz benibakın bas ucuma bakın dört yanımayalnızlık orada benimle nefes nefesebenimle burun burunauzanmıs yanı basıma yatagageçmiş masamasaymayın sevdiklerimisaymayın güldüklerimibilin doymadım ben ne aşka ne dosta vurun yalnızlıga
ama Susmuyor Deli Gönül Işte ..
Adımız hüzündü bizim..
Adımız gözyaşı..
Hüznümüzün esaretinde kaybolmuş kelimeler,
Gidenlerin ardından yakılan ağıtlarda birikti..
Sevdik,çok sevdik..
Bedenlerden yükselen ruhları
Toprağa emanet ederken geri
Yüreklerimiz ezilmekte sessiz çığlıklarla..
Sona eren yaşanacakları, astık zamana..
Hayaller çare olur mu yürek yangınlarına...
Sevdanın en farklı en olmaz şekline bürünenlerdik
Taa içimizden seven, sevdasını gizlemeyi bilen..
Diken diken batarken gerçekler gözlerimize
Yine de vazgeçmeyenlerdik.. inadına sevenlerdik
Gördüğümüz düşleri hayra yorarken
Ne yazık! Bilemedik elimizdekinin kıymetini
Göremedik sevdanın kimlik değiştirdiğini
Elimizi kanayan yerlere koyduk
Ve inandık..tüm saflığımızla..
Ve sevdik..taparcasına
Ve kanadık.. ölürcesine
Ve sonunda sevgili..
Kan kaybından yitirdik sevdayı..
Gözyaşlarımız eşlik ediyor cinnet gecelerine
Beynimizde rutubet kokan aşk kırıntılarını ısırıyor hüznümüz
Yalnızlığın en izbe en köhne yerlerinde
Mırıldandıklarımız hep acılı “sevdalinkalar”
Katili olduk düşlerimizin
Yargısız infazlarda dilimiz
Yüreğimize taktığımız çalıntı kelepçelerle
Bir arpa boyu bile yol gidememişiz
Bana bir masal anlat “yürek sızı’m”, içinde hüzünler olsun... içinde ağıtlar... içinde gözyaşı olsun.. mutlulukla bitmesin ama masalın sonu.. çünkü ben.. ne zaman mutluluğu istesem, kaçıp saklandı karanlıklarına hayatımın.
Kandırılmış saflığımla, kimsesiz hüzünlerin esiriyim...
Beni ağlat.. bana bir masal anlat..
Hadi.. bir masal anlat bana. Ve ağlat beni..
Gittin mi?
Gidemezsin ki sen…
Yüreğime işlemişsin…
Alabilir mi hiçbir kuvvet seni ruhumdan?
Sökebilir mi seni içimden?
Yeter mi gücü silmeye anıları?
Talan etmeye kalbimi?
Gidemezsin ki sen…
Sen ben olmuşsun…
Gidemezsin ki ben gitmeden
AmA, beN, haLa....nEySe....
Giden ve dönmeyen, bilen ve asla bildiklerinden şaşmayan,
gözleri yaşlı içi boş gibi görünen ama bir o kadar kalbi dolu bir adamsın sen. Bildiğim ama bilmediğimi iddia ettiğim sayısız sonsuzluk birimlerinden biri olsan da her ne kadar, ben seni o bilinmezliğinin içindeki saf benliğinden tanıdım yolların sonuna doğru giderken. Bildiğim ama söylemediğim şeylerin hepsi seni anlatıyordu içimde. Seni bu kadar sevmemin, senden gidemememin, yine de karşına çıkmaya bu kadar çekinmemin ve sana bu kadar uzak kalmaya çalışmamın sonucunca neler gördüğümü bir sorsan, bir anlasan içimdeki bu yangını; ölüm olurum gecenin en vakitsiz vaktinde…
Sen içimde karanlıklardan krallık kuran, yüreğimin en titrek anlarında içimi dolduran ve içimde çığlar düşüren, bir o kadar yaralayan ama bir o kadar da yaralarımı sarmaya çalışan, ne yaptığını, ne yapmaya çalıştığını asla anlayamayacağım sevgilim, bırak beni.
Ben yalnızlığıma alışmışım ve sana susamışlığım kadar da içine gömüldüğüm bu şehrin her karışına adını yazmışım. Bırak beni. Ben burada öylece sessiz kalmaya çalışırken, sen bir yandan acımasız çığlıklar atmaya çalışan, bir yandan seven, bir yandan da nefret eden o adam…
Sessizliğimi sorguladığın her anımda, içimde bir şeylerin hep acıdığı, içime düş kırıklarımın battığı, yüreğimde o koca vapurların battığı sen. Anlamaya çalıştığın her an benim anlamsızlığımda boğulmaya çalışmanın da anlamını çıkaramıyorum bir türlü. Neden kendini beni anlamak uğruna bu kadar karanlığın içine attığını, neden beni anlamak uğruna bu kadar canına kastını, neden bu kadar üzüldüğünü ve neden bu kadar yaraladığını anlayamadığım; sen…
Kuru çöl geceleri gibi çatlak olan dudaklarımın sana susadığını bildiğin halde bu kadar neden kaçtığını, neden bu kadar ısrarla görünmezliğini ve bu kadar acemi sevişlerini hiç anlayamadığım sen,bir o yana bir bu yana savrulurken ellerimi tutmaya çalışan, bir yandan da tuttuğunu zannettiğim anda ellerimi bir boşluğa bırakan; neden? Köpeklerin ısırmaları acıtmıyo ve sevdiğim her şey sıcaklığıyla yakıyor Bir yandan da sen üşütüyorsun içimi; yalnızlığım kadar gizemli olan adam…
Nedenini ve anlamsızlığını çözemediğim o mayışmış bakışlım. Şifreli konuşmalarının ve şifresiz susuşlarının,gözlerimin içine bu kadar buğulu ve bir o yandan hiçbir anahtarın açmadığı o soğuk bakışların.Ki ne zaman anlamaya çalışsam beni daha da içe çeken, daha da onulmaz halde yaralayan ve neden bu kadar acı ile doldurduğunu anlamadığım kalbimi bu kadar çok karartan ki; fal karanlığında, sen; neden susuyorsun?
Sustuklarının ve bildiklerinin arkasına sığındığını gördüğümde gözlerime inanamadığım, gözlerimi aydınlık bakışların yüzünden açamadığım,sözcüklerimi hiçbir tümceye bağlayamadığım sen.
Uzun tümcelerimin ardından düzeltmelere çalıştığım fakat cümlelerin içinden atamadığım o kelime; sen…
Ne anlatmaya çalıştığımı ve neyi özlediğimi bilmediğim halde özlediğim, seni ne kadar özlemem gerektiğini bilmediğim, hiçbir ışığın aydınlatmayacağı o karanlık kalbim, hepsi şimdi birer muamma kalacak.
Hiçbir anahtar bu sırrı açamayacak, dudaklarım kilitli, gözlerim rüzgara küs kalacak…Sormadığım ve sormaya cesaret edemediğim o birkaç kelimeden biriydi seni yaralayan ve gidişinin sebebi olan bu tümce. Karanlık sulardan geçecek ve bir daha asla geri dönmeyecek bu hisler.
Günün birinde sana ithaf edilmiş olan bu yazıyı okuduğunda kime yazıldığı, kimi anlattığı, kimden hesap sorduğu anlaşılmayacak olan bu yazıyı belki bir başkasına yazıldığını zannederek ki, büyük zahmet ederek okuyacaksın. O zaman gözlerin mi buğulanır, yoksa senin de kalbine benim gibi düş kırıklarımı batışır, yoksa gözlerin kapanıp yaşlar mı boşalır bilemiyorum ama, ben, hala.......neyse.......
__________________