e
Seninde e'mi
Seninde e'mi
Kaç şehir var aramızda
|
Bazen Yatağına Yattığında; GözLerinLe UzakLara Daldığında Huzuru BuLduğunu Sandığında Hiç AkLına GeLiyormuyum?
Düşünüp Düşünüp Yaşadıklarımızı Ve Bana YaşattıkLarını Hiç Acıyormu Yüreğin?
Yada Sevğimin YokLuğunu Hissedip Hiç Arıyormu GözLerin GözLerimi? Gecenin KaraLığında Bir Sokak Arasında Yürürken Hiç Düşüyormuyum SözLerine Bir Sarkı MısraLarında? Bir ''ah'' Cekip Gidiyormu eLin TeLefona? Daha Sonra İmkansızLığımı Fark Edip Akıyormu GözLerinde YaşLar? Baska Asklarda'mı Arıyorsun BeniYoksa Kalbinde Kopan FırtınaLarda'mı? Hiç Durduk Yere Ansızın GeLen KaLp SancıLarına RastLıyormu GönLün? Ayıran Neydi Bizi Diye Düşünüp Vicdan Azabı Duyuyormusun? Cok Merak Ediyorum Bee SevGiLi...
HaLa SeViyormusun BeNi?...
Serseri Bir Yalnızlığa Yazıldı Gidişinin Öyküsü !
Olağan bir ayrılık öyküsünden farklıydı acısı bu kez. Bu kez müdahale edilemez bir yangında alev alevdi bedenim. Ve tüm teselli sözcüklerine kör bir kurşun biçilmişti. Katili olarak aranıyordum tüm kelimelerin.
Bardaktan boşanırcasınaydı' tam tabiri yüreğimdeki hüzünlerin. Bardaktan boşanırcasına yalnızlık; sırılsıklam bir gece ayazı ve gözlerinin yüreğime kurduğu pusudan kurtulmak içindi nefes nefese sabahları ağırlayışım.
Olağanüstü bir yalnızlık sardı sabahlarımı; gözlerimi yeni güne açma hevesim terk etti beni. Issız bir yerde kuş uçmaz kervan geçmezlerde bir başına kalmışlık hissine tutuldum. Ve tüm yollarım yokuşa döndü. Akşamlar uzadıkça uzadı; gece yarısı kâbuslarında sahnelenir oldu korkularımın son perdesi. Yaşamak ağır bir yük gibi omuzlarımda; ağırlaştıkça ağırlaştı.
‘Umutla bakın yeni güne' tarzında yazılarla karşılaşır oldum sıkça. Avutmacasına okuyordum gazete başlıklarını. İnanmak istiyordum tüm kelime oyunlarına. Ama içimdeki çocuk mu aniden büyümüştü yok olan inancım mıydı yoksa?
Umudunu yitirmiş bir çoğunluğun farkında olarak mı yazılıyordu bu yazılar?
Yoksa her nasılsa çoğumuzun yüreğinde barınan evcil bir umut kemirgenine karşı açılmış olağan bir savunma içgüdüsü müydü yapılan? Kim bilebilir ki? Ne yazık ki her insan kendi fırtınasının büyüklüğünce hesap edebiliyor hasarını. Ne daha fazla ne daha az... Yaşadığı yenilgiler kadar tedirgin kayıpları kadar cimri oluveriyor yaşama...
Olağan bir ayrılık öyküsünden farklıydı acısı bu kez.
Bu kez yüreğimdeki patlamanın sızısı tüm vücuduma yayılmıştı. Önce kan ter içinde kalıyordu bedenim sonra buz gibi bir titreme... Beynim; su dolu bir kavanozun içinde bir sağa bir sola çırpınır gibiydi adeta.
Yüreğimin çeperine kazınıyordu büyük harflerle ve hayli acıtarak; gidişinden çıkan sonuç ve cevabını asla bilmediğim sorular...
Bedenim yönetime isyan gösterileri yapan bir eylemde yorgun düşmüştü. Ve yaşam oyunumu bozan serseri bir yalnızlığa yazıldı gidişinin öyküsü...
Üzme beni, sakın üzme yüreğimi…
Seni sevdi ya hani bir kere, bunu fırsat bilip sakın kırma, kırdıkça umursamamazlık yapma hayatımın kadını. En çok sen kırdıkça karanlıklara karışan kalbim soluklaştırır gözlerimdeki gözlerini; bu yüzden… Bu yüzden n’olur üzme beni. Sen sevgili sensin yüceltecek kalbimi yada… Yada sensin aslında bir anda yerle bir edecek tüm senli düşlerimi ve sevgimi… Yani yine sensin yüceltebileceğin kalbi parçalayabilecek güç sevgili. Parçalama kalbimi… Üzme beni n’olur üzme sevgili… Sen her üzdüğünde bir parça ben daha kaybolur karanlık sularda ve yavaş yavaş soğuk sulardaki boğuluşunu izler çaresiz yitip gitmiş ruhum da; gözlerimde yağmurlar usul usul gider ellerim ellerinden yar. Yar soğuk sulara esir etme yüreklerimizi… Bırakma ellerimi sevgili göster bana anlayamadığım sevgini.
Gitmeme izin verme kadın olan yanını bu anda çıkar işte ve tut sıkıca sarıl bana. Tut ki kal kollarımın arasında. En huzur bulduğum yer ya hani kalbin huzursuzluğum olup çıkma n’olur n’olur hep aynı kalsın yüreğimdeki yerin.
Verdiğin değeri göstermek zor gelmesin sana sevgili kadın olan verdiği değerle gösterir sevgisini… Başkaları varken de yüceltmesini bilmezse sevdiğini ne erkek görür yerini ne dünya anlar kadının kalbindeki adamın yerini. Silikleştirme görebildiğim yüreğini silikleştirme gözlerimdeki gözlerini. Seviyorsan bunu a göstermekten çekinme n’olur çekinirsen eğer sorgulamaya başlar kalbim çünkü… Çünkü o zaman neredeyim ben soruları çıkar gün yüzüne de çıktıkça biraz daha geriye çekilir kalbim. Dur der yüreğindeki çoşkuya ve susturur ağır ağır. Gün gelir o bile anlamaz ne zaman bitmiş her şey ve ne zamandan beri değer verilmemeyi umursamaz kadın. Çok şey değil ki istediği kalbimin. Senin isteklerinden farklı değil ki yada. Neden beklemek bu kadar kolayken yüreğine yapmak zor gelir sana anlamaz benliğim. Sen sevgili sensin yüceltecek kalbimi yada… Yada sensin aslında bir anda yerle bir edecek tüm senli düşlerimi ve sevgimi… Yani yine sensin yüceltebileceğin kalbi parçalayabilecek güç sevgili. Bu yüzden lütfen üzme beni... dün o yağmurlu akşamda yürüdüm kentin ıslak yollarında.
elimde ıslak bir resim son sigaramı yakmışım sana dair... gözlerim kararmış geceden kara. allahım bu nasıl bir yara ? kanım çekilmiş damarlarımdan. hissetmiyorum kendimi... bir seni hatırlıyorum bir seni unutmamış yüreğim bir seni alamamış soğuk benden. düşen yağmur damlalarından bir türkü tutturmuşum. almışım resmini elime bir kaldırıma oturmuşum. kelimeler tıkanmış boğazıma haykıramıyorum sevdamı bağıramıyorum dağara taşlara öfkemi. gözyaşım karışmış yağmura.... çekilmez olduğunu bilmiyordum hasretinin bu kadar. bu kadar çaresiz kalmamıştım hiç. yüreğimin yangınlarını söndürmüyor bu yağmur. ağlamak istiyorum sadece. yağmur yağsın ben ağlayayım sana. kimse görmesin gözyaşımı hiç sesim çıkmasın.... yağmur yağsın ben ağlayayım sana. bir sigara daha yakıp bekleyeyim seni meleğim. gelmesin biliyorum ama. bekleyeyim meleğim .... Bakışlarım öyle boş ki artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...
Sanki tüm duygularım gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç
çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi. Nerede hata yaptım bilmiyorum. Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım? Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki. Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar... Ümitlenme her telefon çalışında Koşma kapılara her adım sesinde Senin sandığın yıldız artık yok yerinde Kabul et kalbim kabul et kalbim Ah kalbim biz ayrıldık "Aşk"... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz ne garip değil mi? Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep. Yakalayınca ne oluyor peki? Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz... Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yinede yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve yine yeniden başlıyor... İçimde bir şeyler kopuyor paramparça oluyorum. Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor sonu yokmuş gibi garip bir yap-boz oyunu bu... Gitti giden dönmeyecek Kabul et kalbim Asla seni sevmeyecek Hayat ne zalim... Bağırmak istiyorum haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum... Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor... Aslında ummadığım bir yerde ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum... Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan "keşke"lerime bir yenisini daha eklemekten ve geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında... O yanmadı senin kadar Feryat etsen neye yarar Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et... Kabul et kalbim kabul et kalbim... Ah kalbim biz ayrıldık... Diğer yandan da; hayat kısa bağır çağır boşalt içini diyorum kendi kendime. Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum. Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde. Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor göremiyor... Ve "Sessiz Çığlığıma" ses vereceğin "o" günü bekliyorum... Hangi denize sığdırabilirim ki sensizliğin acılarını… Hangi ilaç dindirir sensizliğin sancılarını… Bu dert içimde kabuk bağlar.. Solmak istemiyorum kırık aynaların suretinde… Hazanlar girer gelinciklerin gülümsediği bahçelere… Göğümden tüm göçmen kuşlar kanatlanır ucsuz bucaksız diyarlara…Dur gitme…. Yalınayak sahillerde gezinmeyeyim…. Ellerim dikenlerde avunmasın… Gidişinle yüreğimi yaralarda bırakma ne olur… Şiirlerim kederimle, yüreğim gidişinle ağlamasın… Gülen gözlerime hicranlar inmesin… Bereketin ıslattığı toprağıma siyah bulutlar çöreklenmesin…Uçurumlar büyümesin duvarlarda… Pencerelerde kalmasın ıslak gözlerim…. Yorgun düşmesin ayaklarım… Gitme iki gözüm…Bırakma beni tek başıma firkatinde… Düş fakiri olarak gezinmek istemiyorum şehrin ölüm kokan sessizliğinde… Ne olur gitme sevdiğim. Uyandırma beni ayrılıklarınla.. Gitme diyen dudaklarım senden sonra kanamasın…. Üşümesin senin sevginle gülümseyen gönül bahçem…. Acılarımı unutmuşken sancının kavrulduğu ateşlerde ısıtma beni…Benek benek açan çiçeklerim mevsimsiz solmasın… Saçlarına düşen yıldızlar göğsüme ayrılığının hançerini sokmasın.. GiTME CANIMDAKİ SON CAN............ Sessizlik artık boğazımda düğüm,her sitem bir ok yüreğimde.Artık hissettiğin aşkın adına konuş.Vakit çok geç olmadan. Islak bir mendil kaldı avuçlarımın arasında. Gündüze sığmaz oldu,gecelere taşındı aşk denilen melet. Hadi hazırlan dese celladım.Bitirmek gerek yarınlarımda ki hayalleri bilirim ama görmezden gelirim. Aşkın çevresine kara incilerden çerçeve yaptım,Zümrüdü ankakuşunun kuyruğuna bağladım düşlerimi.... Süzülür kirpiklerimden yağmur taneleri giden sevgilinin ardından. Emanet bir aşkmıydı yüreğimde;Ben seninle öldürmüşüm bir yanımı. Bir günde yaşarım dört mevsimi,yok oluyorum giderek bu hayattan failimse meçhul. Ey gönül senin sayende avereyim,sokak ortasında vurulsam.Tutanaklara geçir sadece faili meçhul. KAYIP AŞK MASAL'ıymış benim sevgim; Kapansın artık kirpikleri derin uykuya.Aşkımı,sevgimi toparlayıp,çarpıyorum her satırlarıma;Ağlama bu aşk yorgunun ardından,ağlasan titreyerek yüreğin nafile; Fısıldadı son gerçeği azrail,yüreğim,ufukta bir kefen bekler sana aşk bedeni sarmak için,ne sevdiğimi anlatacak kadar kalmamış artık saniyem. Solgun çiçekler gibi kapandı gözlerim,yalancı bir baharmış aşk ama görmezden gelirdi yüreğim. Bu hayat denilen şey dönme dolap imiş, binip binip indim.Kendimle savaştım durdum.Şimdi beni ölüm paklar.... Titremesin ellerin mezarımın üstüne dikerken beyaz zambakları.Anlamlı sözler bulamazsan baş ucumda.Deki her fani gibi buldu zevalini.Sil artık yüreğinde ki kirlettiğin aşkı;Güleceğim oradan sana en beğendiğin gülüşümle. Ben senin yanında aşk açlığında tokluğu yaşadım ey sevgili.Vedalaşmak zamanı Birgün buz tutarsa bedenin,ruhunu eritsin benim solmuş çerçevede ki resmim... Korkarak sevmek ne demek bilir misin sen?
sevdiğini heran kaybetme korkusuyla sevmek, yada kaybetmeye mecbur olmak... avuçlarında sımsıkı tutmaya çalıştıkça sana inat ,mutluluğa inat, onun kayıp gitmesi nasıl acıtır içini? çaresiz beklemeye alıştın mı hiç? sonum ne olacak diye sabahlara kadar düşündün mü? her gece onsuzluğa dayanmak için kendine söz verip, ve o gecenin sabahında sözünü bozdun mu? her doğan güneşte beki bugün bi umut doğar benim için dedin mi? Ben seni işte öyle sevdim |
« Önceki Konu | Sonraki Konu »
|
Konu ile Alakalı Benzer Konular | |||||
Konular | Yazar | Yorumlar | Okunma | Son Yorum | |
♥♥♥♥♥♥yas Tutsun Bütün şehir♥♥♥♥♥♥ | ROSE | 18 | 791 |
04-12-2022, Saat: 12:44 PM Son Yorum: wildfang |
|
Birak Sewdigimi Ey Uzak Sehir | ÇiLeK | 3 | 453 |
04-10-2022, Saat: 08:50 AM Son Yorum: wildfang |
|
Bu şehir Ve Sensizlik........ | ROSE | 8 | 1,097 |
09-22-2015, Saat: 04:04 PM Son Yorum: Beyaz |
|
Bir Şehir, Bir Kadın.. İstanbul mu Senin Adın..? | SeRDİD | 2 | 833 |
01-29-2014, Saat: 09:20 PM Son Yorum: onaç |
|
Yaban(cı) Aşk // Şehir... | acemhe | 3 | 594 |
06-22-2010, Saat: 12:17 AM Son Yorum: ÐŽeşaren |