09-09-2008, Saat: 06:21 AM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,871
-
Konuları:
1,104
-
Kayıt Tarihi:
Oct 2006
-
Rep Puanı:
Gözyaşlarım beni dinlemiyor, yüzüm gözümde dağılır benim ağlayınca.
Hiç umurumda değil, bu gün yorgun düşene dek ağlayacağım...
Çok nadir ağlarım ben aslında. Gözyaşlarım hep utanç vermiştir bana, oysa ne kadar insan olmanın ispatıdır onlar bilirim.
Bilirimde yine de onları hapsederim, tutarım gücümün yettiğince.
Bu gün gücüm tükendi, ne titreyen ellerimi durdurabiliyorum yeterince, ne de gözyaşlarıma sözüm geçiyor hükmümce.
Artık hürriyetlerini ilan etmenin sevincini onlar yaşıyor, bedenim den ayrılıp özgürlüklerini kutluyorlar sanki.
Bu bir kurtuluş onlar için, sanki yıllardır müebbet hapistiler de, af geldi. Ne zindanlar zincir tutuyor artık, ne demir parmaklıklar engel olabiliyor.
Yok, yok yok. Gücüm yetmiyor... Tutmak ne mümkün gitmeyi kafasına koyanı.
Ne mümkün bilet parası peşin ödenen tek yönlü gidişlere engel olmak... Mümkün değil...
Geç önüne, halı ser ayaklarının altına giden gözyaşında olsa, seni tanımaz artık.
Bıraktım, vazgeçtim... En ince teline vurdum sazın ve gidenin arkasından sadece baktım...
Sesim çıkmıyor artık, çıkamıyor... Kendi sesimi duyamıyorum...
Geride kalan kim? Ben değil miyim? Seslenmek istiyorum, giden duymuyor, neden feryadım yalnızlıklarda yine?
Sanki
Sanki ses geçirmez duvarların kalınlığını daha da kalınlaştırmış ustalar, bir sıra daha mı ördüler ben görmeden.
Niye fark etmedim zamanın nerde olduğunu? Şimdi gelecekte miyim geçmişte miyim ben, niye? Nerdeyim?
Her yer karanlık. Sislerin dans edişinden anlıyorum. Şimdi yine kayboluşların zamanındayım. Çok geçmez üstünden birazdan mor kırmızı, al karalar içinde gönlüm de ağlar. Duyarım yalnızlığın sesini, içindeki matemini kutlarım. Sessiz şarkılar, sessiz sazların eşliğinde kendi etrafımda, dönerim benliğimin raks eden rakkaselerinin sarhoşluğunda. Ağlarım gece boyunca...
Şimdi herkes rahat gittiği yerde uzanır boylu boyunca.
Kimsenin kimseye karıştığı yok artık, huzuru bulanda geri gelmez. Kalan zaten yapacak bir şeyi kalmadı, beklemez gideni...
Susar, susturur, konuşturmaz geceleri.
Ne sabah kalmıştır artık geride, ne akşamüstü. Grup rengi dedikleri kızıllıklarda oyalar geleceğini...
Şimdi susma zamanı...
Şimdi zamanı iteleme zamanı değil.
Ne kadar saat varsa dursun. Takvim yapraklarının kalan sayfaları okunmaz olsun. Yıkılsın ne varsa, görmez gözüm artık, perdeler örttüm en karasından gönlüme ışık sızmaz yüreğime...
Dinlenme vakti, yoruldum ağlamaktan. Şimdi nadasa bıraktım beynimi yüreğimi ve bedenimde bana ait kalan çizgileri.
Hesabını veremem, geçmişimin verdiği zulümleri, hesap sorar neden diye yüreğim. Verilecek cevabım ne ola ki, kaldı mı lügatim da söylenecek tek kelime? Kalmadı. Tükendi...
Susmak en iyi çözüm. Şimdi, matemim var, mazeretin en büyüğü...
Çekilip bir kenara sessizliğin sessizliğini dinliyorum.
Zararı yok aksın gözyaşım, kutlasın kurtuluşunu yelken açsın ufuklara, terk etsin oda gitsin düşlerinin ardına takılsın...
Ben artık nadasa bıraktım gönlümü... Dinlenmelerde yüreğim.
Şimdi iki ağaç altında papatyaların süslediği bir hamakta hak ettiği sefalarda...
Bense yüreğime hizmetkârlığın telaşındayım artık...
Sırayla yapılan bir ödev gibi...
Nadasa bıraktım gönlümü, yüreğimi... Bir çınar altında...
Huzuru yakalamalardayım şimdi,
Dinliyorum sessizliği, duyduğum tek şey var artık saat ayarında...
Yüreğimin nefes sesi, sessizliğin en derininden gelen, kendi sesinin nağmelerinde güzel düşler görüyor, uyuyor...
Dinleniyor...
" yüreğini gümüş tepside sunsan da, çare değildir gidişlere, terkedilişlere "...çare, susmaktır... Çare, sevmektir kendi yüreğini; çare, kendi yüreğinden özür dilemektir...
09-09-2008, Saat: 06:23 AM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,871
-
Konuları:
1,104
-
Kayıt Tarihi:
Oct 2006
-
Rep Puanı:
Düşme..!
Düşersen kalkamazsın.
Kimse tutmaz elinden ve çırpmaz üzerini..
Sanrılarının adımları ezip geçer bedenini..
Ve hissedemezsin bile içinde ki son nefesi..
Bakma..!
Bakarsan eğer göremezsin.
Bakmadan görmeyi öğrenemezsin.
Gördüklerine tecrübe dersinde..
Görmediklerine ne diyeceğini bilemezsin..
09-09-2008, Saat: 06:23 AM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,871
-
Konuları:
1,104
-
Kayıt Tarihi:
Oct 2006
-
Rep Puanı:
DÜŞ YAPRAÄžI
Hüzünlü akşam, şehrin üstüne sereserpe uzanmış beyaz salkım saçak bulutlar, arasından düştü düşecek bir aşk duruyor...
Bir şehirde ve biliyorum ki şu an kenarında durduğu nefesinden buğulanmış cama içinden geçeni yazmamak için direnirken, bir yıldızın ona uzattığı mektubu sayfa sayfa çevirmeden gözleriyle okuyan biri var.
Geçmişte bekleyip, düşümden geçerken aklımın bir köşesinde konaklayıp içimin bir zerresine katık edip kendini, hasret hasret büyüten. Ele avuca sığmaz arsızlığımın ortasına kurulup, çekip çekiştirip kalbimi aşk kapağından aklımı çelen; yarına ve bana benzeyen. Işığından rengarenk maviler alırken kükreten...
Hangi yıl, hangi ay, hangi güne denk geldin bilmem. Bir ayna kırığını alıp elime, hiç görmediğim gözlerine seslendim gözlerimle ilk kez "seni seviyorum" diye. Suskunluğunu içimde duyup, kendime teselli olsun diye fısıldayışımdı "bende"... Suskunluğun, benim haykırışımdı içime.
Gel zaman, git zaman derler ya uzun zaman dilimlerine sizin orada ve bizim köyde. Öyle bir süre yani geçmek bilmeyen vakitlerle, ben diyeyim bir gece sen de bir sene hiç yanyana gelmediğimiz, birbirimizi bilmediğimiz, tanımadığımız ve duymadığımız süreye.
O yüzdendir, bugün "düş yaprağı" dedim adına. Yarın "düş salıncağı" sonra sonra düşündükçe, özledikçe, büyüttükçe düşümü ve düşkünlüğümü bin bir isimle düşeceğim yoluna.
Ama bilsen fanisinden olduğum dünyada biriktirdiğim keşkeleri, sıralayabilsem ve hani dökebilsem içimdeki çirkinlikleri düşümden düşmenden korkuyorum şimdi. Ki en kötüsünü söyleyeli henüz bir an bile geçmedi.
Şimdi istiyorumki utancımı dünden ve payıma düşeni alıp günden sessizliğimi sana saklayıp. Orta yere, sağanak yağmurun altına atıp kendimi arınmalı herşeyden. Belki acındırmalı gelip geçen somurtkan yüzlere ve seni dilenmeli diyorum belki de senden bir nebze olsun bana katacak herkesten.
Hüzündü akşam, şehrin üstüne sereserpe uzanmışken düş, içerisinde düştü düşecek bir aşk duruyordu...
09-09-2008, Saat: 06:24 AM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,871
-
Konuları:
1,104
-
Kayıt Tarihi:
Oct 2006
-
Rep Puanı:
09-09-2008, Saat: 05:44 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
5,086
-
Konuları:
118
-
Kayıt Tarihi:
Jul 2007
-
Rep Puanı:
Zaman akıp giderken hayatımızdan
Kimi zaman " vazgeçen" oluruz bir merhabada
Bir başkasında "vazgeçilen" belki..
Teşekkürler Canım hepsi çok güzeldi herşey gönlünce olsun .
09-09-2008, Saat: 06:10 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
5,761
-
Konuları:
418
-
Kayıt Tarihi:
Jun 2008
-
Rep Puanı:
hepside cok guzeldi
guzel yuregıne saglık
09-17-2008, Saat: 08:52 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
5,086
-
Konuları:
118
-
Kayıt Tarihi:
Jul 2007
-
Rep Puanı:
Gözyaşlarım beni dinlemiyor, yüzüm gözümde dağılır benim ağlayınca.
Hiç umurumda değil, bu gün yorgun düşene dek ağlayacağım...
Çok nadir ağlarım ben aslında. Gözyaşlarım hep utanç vermiştir bana, oysa ne kadar insan olmanın ispatıdır onlar bilirim.
Bilirimde yine de onları hapsederim, tutarım gücümün yettiğince.
Bu gün gücüm tükendi, ne titreyen ellerimi durdurabiliyorum yeterince, ne de gözyaşlarıma sözüm geçiyor hükmümce.
Artık hürriyetlerini ilan etmenin sevincini onlar yaşıyor, bedenim den ayrılıp özgürlüklerini kutluyorlar sanki.
Bu bir kurtuluş onlar için, sanki yıllardır müebbet hapistiler de, af geldi. Ne zindanlar zincir tutuyor artık, ne demir parmaklıklar engel olabiliyor.
Yok, yok yok. Gücüm yetmiyor... Tutmak ne mümkün gitmeyi kafasına koyanı.
Ne mümkün bilet parası peşin ödenen tek yönlü gidişlere engel olmak... Mümkün değil...
Geç önüne, halı ser ayaklarının altına giden gözyaşında olsa, seni tanımaz artık.
Bıraktım, vazgeçtim... En ince teline vurdum sazın ve gidenin arkasından sadece baktım...
Sesim çıkmıyor artık, çıkamıyor... Kendi sesimi duyamıyorum...
Geride kalan kim? Ben değil miyim? Seslenmek istiyorum, giden duymuyor, neden feryadım yalnızlıklarda yine?
Sanki
Sanki ses geçirmez duvarların kalınlığını daha da kalınlaştırmış ustalar, bir sıra daha mı ördüler ben görmeden.
Niye fark etmedim zamanın nerde olduğunu? Şimdi gelecekte miyim geçmişte miyim ben, niye? Nerdeyim?
Her yer karanlık. Sislerin dans edişinden anlıyorum. Şimdi yine kayboluşların zamanındayım. Çok geçmez üstünden birazdan mor kırmızı, al karalar içinde gönlüm de ağlar. Duyarım yalnızlığın sesini, içindeki matemini kutlarım. Sessiz şarkılar, sessiz sazların eşliğinde kendi etrafımda, dönerim benliğimin raks eden rakkaselerinin sarhoşluğunda. Ağlarım gece boyunca...
Şimdi herkes rahat gittiği yerde uzanır boylu boyunca.
Kimsenin kimseye karıştığı yok artık, huzuru bulanda geri gelmez. Kalan zaten yapacak bir şeyi kalmadı, beklemez gideni...
Susar, susturur, konuşturmaz geceleri.
Ne sabah kalmıştır artık geride, ne akşamüstü. Grup rengi dedikleri kızıllıklarda oyalar geleceğini...
Şimdi susma zamanı...
Şimdi zamanı iteleme zamanı değil.
Ne kadar saat varsa dursun. Takvim yapraklarının kalan sayfaları okunmaz olsun. Yıkılsın ne varsa, görmez gözüm artık, perdeler örttüm en karasından gönlüme ışık sızmaz yüreğime...
Dinlenme vakti, yoruldum ağlamaktan. Şimdi nadasa bıraktım beynimi yüreğimi ve bedenimde bana ait kalan çizgileri.
Hesabını veremem, geçmişimin verdiği zulümleri, hesap sorar neden diye yüreğim. Verilecek cevabım ne ola ki, kaldı mı lügatim da söylenecek tek kelime? Kalmadı. Tükendi...
Susmak en iyi çözüm. Şimdi, matemim var, mazeretin en büyüğü...
Çekilip bir kenara sessizliğin sessizliğini dinliyorum.
Zararı yok aksın gözyaşım, kutlasın kurtuluşunu yelken açsın ufuklara, terk etsin oda gitsin düşlerinin ardına takılsın...
Ben artık nadasa bıraktım gönlümü... Dinlenmelerde yüreğim.
Şimdi iki ağaç altında papatyaların süslediği bir hamakta hak ettiği sefalarda...
Bense yüreğime hizmetkârlığın telaşındayım artık...
Sırayla yapılan bir ödev gibi...
Nadasa bıraktım gönlümü, yüreğimi... Bir çınar altında...
Huzuru yakalamalardayım şimdi,
Dinliyorum sessizliği, duyduğum tek şey var artık saat ayarında...
Yüreğimin nefes sesi, sessizliğin en derininden gelen, kendi sesinin nağmelerinde güzel düşler görüyor, uyuyor...
Dinleniyor...
" yüreğini gümüş tepside sunsan da, çare değildir gidişlere, terkedilişlere "...çare, susmaktır... Çare, sevmektir kendi yüreğini; çare, kendi yüreğinden özür dilemektir...
11-19-2008, Saat: 11:12 AM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
5,086
-
Konuları:
118
-
Kayıt Tarihi:
Jul 2007
-
Rep Puanı:
Yüreğini gümüş tepside sunsan da, çare değildir gidişlere...
11-19-2008, Saat: 06:12 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
3,036
-
Konuları:
124
-
Kayıt Tarihi:
Jun 2007
-
Rep Puanı:
ama hangimiz hertürlü yola başvurmaktan ve
her yolu bir çıkış için kullanmaktan kaçınırız gidenin ardından...
kimi zaman gerçekten çare olmayacağını biliyoruz...
yinede gideceğinden eminiz ama acı ve ızdırap hoşumuza gittiğinden midir
yoksa tahammülsüzlüktenmidir bilinmez ama
gidenin kalmayacağını bilerek elimizde avucumuzda ne varsa kalması için kullanırız...
çok haklı doğru ve çok güzel bir paylaşımdı hüzünçiçeği...
mutlulukların solmasın...
11-19-2008, Saat: 06:37 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
5,086
-
Konuları:
118
-
Kayıt Tarihi:
Jul 2007
-
Rep Puanı:
Sonuna kadar savaşmak gerek belki bi umut , belki bi ümit yada ne bileyim işte bir yudum teselliyi arıyoruz ardından ..
Seninde Yüreğine Sağlık Yorumların Çok Güzel
|