| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 393 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 388 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Kur’an’da Geçen HİKMET Sö...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 12:24 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 8
|
Cin Suresi 26-27-28. Ayet...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-24-2025, Saat: 10:49 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 30
|
Allah'ın Uyarı Ve İkazlar...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-20-2025, Saat: 04:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 34
|
Kur’an’da Geçen Evlatlık ...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-15-2025, Saat: 11:17 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 45
|
Her Konuda Yaptığımız Gib...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-14-2025, Saat: 02:43 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 34
|
Bakara Suresi 10. Ayetten...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-10-2025, Saat: 04:55 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 38
|
Allah’a Açılan Kapı Kur'a...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-09-2025, Saat: 04:40 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 37
|
Şirk Batağında Yaşadığımı...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-06-2025, Saat: 11:19 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 55
|
Nahl 44-64. Ayetler. Resu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-03-2025, Saat: 04:34 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 52
|
Kur'an, Anlaşılması Zor B...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-02-2025, Saat: 12:30 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 42
|
|
|
| İkizler 13.02.2012 |
|
Yazar: ZencefiL - 02-13-2012, Saat: 10:27 AM - Forum: İkizler
- Yorumlar (2)
|
 |
Özel hayatinizda gösterdiginiz özverinin herkes farkinda. Herkes sizin hakli oldugunuza inaniyor. Sevgiliniz de bunu biliyor, ama kendisini size karsi savunmak zorunda kalmak istemiyor. Isinizdeki sorunlar için size destek olmaya can atan dostlariniz var. Bunlara bazi duygusalliklarla kapali durmaniz çok anlamli degil. Bazi arkadaslarinizla dostlugunuzu pekistirebileceginiz gelismeler yasayabilirsiniz. Umut bagladiginiz bir paranin gecikmesi ödemelerinizi aksatabilir, hazirlikli olun.
|
|
|
| Boğa 13.02.2012 |
|
Yazar: ZencefiL - 02-13-2012, Saat: 10:26 AM - Forum: Boğa
- Yorum Yok
|
 |
Aska karsi yasadiginiz dönemsel küskünlükler, genel bir yorgunluk içinde görünmenize yol açiyor. Beyninizdeki bazi takilmalari yok etmenizde yarar var. Is iliskilerinizde sizin için güven ön planda. Bunu is yasaminin önkosulu olarak görüyorsunuz. Bugünlerde sevineceginiz haberler var. Uzun zamandir sürüncemede olan beklentileriniz hareketlenebilir. Bir alacaginizi tahsil etmek için ugras vermek zorunda kalabilirsiniz. Olabilecek atesli hastaliklara karsi önleminizi almaniz sizin için yararli olacak.
|
|
|
| Koç 13.02.2012 |
|
Yazar: ZencefiL - 02-13-2012, Saat: 10:25 AM - Forum: Koç
- Yorum Yok
|
 |
Duygusal bir insansiniz ve bu özelliginiz sayesinde gereksiz tartismalardan uzak durmayi basariyorsunuz. Yine de mantiginizi ön plana çikarmak zorunda oldugunuz bazi anlar olacak. Isinizle ilgili yapay, gereksiz iç sikintilari yasayabiliyorsunuz. Bugünlerde bazi verimli görüsmeleriniz olacak. Bu nedenle sorumluluklarinizi derinden hissetmeniz gerekebilir. Küçük harcamalariniz büyük açiklara neden oluyor. Uygun bir diyete baslayarak eski formunuza yeniden kavusabilirsiniz.
|
|
|
| Renklere Göre Kişilik testi |
|
Yazar: ZencefiL - 02-11-2012, Saat: 11:02 AM - Forum: Genel
- Yorumlar (4)
|
 |
SORU – 1: Aşağıdaki renklerden birini seçiniz.
SARI
MAVİ
KIRMIZI
SORU – 2: Aşağıdaki renklerden birini seçiniz.
YEŞİL
MOR
TURUNCU
Test bitti..
“Aaa inanmıyoruuum! †demeyin evet..
Sarı ve Yeşil: Bakıcılar
Gerçekçi bakış açınız kendiniz ve çevrenizdekiler için güvenli ve rahat bir ortam yaratıyor. Karşınızdakini dinliyor ve ne söylemek istediğini anlıyorsunuz. İnsanların sözlerini olduğu gibi kabul etmek yerine sorular sorarak gerçekten neye ihtiyaçları olduğunu bulmaya çalışıyor ve bu arada onların kendilerini daha iyi tanımalarına yardımcı oluyorsunuz.
İnsanlara bakmak ve yardım etmek sizin doğal bir yeteneğiniz. Fakat aşırıya kaçtığınız zamanlarda ne yazık ki kimseye yardımcı olmuyorsunuz. Bazen başkalarının kendi ihtiyaçlarını keşfetme yetisine saygı göstermeniz gerekir. Sürekli insanları kurtardığınız ve yardım ettiğiniz zaman onların kendi problemleri ve sorumlulukları ile yüzleşmelerine engel olursunuz. Dolayısıyla geri adım atın ve insanların sizin desteğiniz olmadan kendi ayakları üzerinde durmalarına izin verin. Eğer başarısız olurlarsa bunu normal olduğunu hatırlayın çünkü ancak o zaman kendileri için neyin doğru olduğunu aramaya ihtiyaç duyabilir ve kendi çözümlerini bulabilirler.
Yaşamda sürekli başkalarının bakış açılarını anlamaya çalıştığınız için kendinizi ihmal ediyor olmanız yüksek bir ihtimaldir. Çevrenizdeki insanları unutmaya ve kendi ihtiyaçlarınıza konsantre olmaya çalışın. Bu şekilde başkalarının da size yardımcı olması için imkan yaratmış ve kendi mutluluğunuzu ikinci plana atmamış olursunuz.
Eğer sarıyı yeşilden daha çok seviyorsanız, ilişkilerinizden ziyade kişisel gelişiminize ve kariyerinize daha gerçekçi yaklaşıyorsunuz demektir.
Eğer yeşili sarıdan daha çok seviyorsanız, ilişkilerinize daha gerçekçekçi yaklaşıyorsunuz ve hedeflerinize daha az yoğunlaşıyorsunuz demektir.
Sarı ve Mor: Aracılar
Siz yaşamdaki amacınızı bulmak için bir yolculuğa çıkmış gibisiniz. Önce olayları yaşıyor sonra geri çekilip analiz etmeye başlıyorsunuz. Bu sizin olgunlaşmanıza yardım ediyor. Her anın değerli olduğuna inanıyor ve keyif almaya çalışıyorsunuz.
Manevi değerlere verdiğiniz önem başkalarının kendi içindeki maneviyatı aramalarına yol açıyor. Meraklı, araştırmacı doğanız sezgilerinizin güçlenmesini sağlıyor. İnsanların kendilerinin farkında olmasına yardım ediyorsunuz. Onları dinleyerek, akılcı gözlemler yaparak ve duygularınızı ifade ederek insanları etkiliyorsunuz. Dahası kendilerinde olumlu değişimler yapma isteği uyandırıyorsunuz.
Siz harika bir iletişimcisiniz. İnsanları taraf tutmadan dinleme ve söylenenleri olduğu gibi anlayabilme yeteneğiniz var. Konuşma sırasında olayların içini görebiliyor ve gerçekten ne yapılması gerektiğini hemen kavrayabiliyorsunuz . Yeteneklerinizi en iyi konuşurken ortaya çıkarabiliyorsunuz. İletişim kurarken siz kişisel ve profesyonel olarak mucizeler yaratıyorsunuz.
Fakat ne yazık ki değişime duyduğunuz büyük ihtiyaç nedeniyle gerçekler ve istekleriniz arasında kesin bir çizgi koyamıyorsunuz. Doğal yeteneklerinizi kullanarak neyin gerçek neyin potansiyel bir ihtimal olduğunu ayırt etmeye çalışın. Doğru adımı atacağınıza güvenin. Siz pozitif değişimleri nasıl yapabileceğini çok iyi bilen birisiniz.
Eğer sarıyı mordan daha çok seviyorsanız, bir durumun potansiyel sonuçlarından ziyade gerçekçi taraflarını görmeyi tercih ediyorsunuz demektir.
Eğer moru sarıdan daha çok seviyorsanız, olabilecek imkanları düşünüyor ve yaşamınızdaki gerçekleri ikinci plana atıyorsunuz demektir.
Sarı ve Turuncu: Teknik düşünenler
Sizin temel düşünceleriniz genelde işleri nasıl sonuçlandıracağı nızı planlamak üzerine yoğunlaşmış. Sistematik bir yaklaşım geliştirerek işleri, ilişkilerinizi ve hatta yaşamı anlamaya çalışıyorsunuz. Siz kendinizi çevrenizde ki kaynakları arttıran bir insan olarak görüyorsunuz.
Çevrenizdeki yetenekleri ve kaynakları araştırıyor, deneme yanılma yolu ile dünyanızı tanımaya çalışıyorsunuz. Keşifleriniz ile yetenekli insanları ve kaynakları doğru yerde kullanma gücünü kazanıyorsunuz.
Eğlenmek sizin için bir olaydaki bütün gerçekleri araştırmak ve tüm parçaların doğru yerine oturmasını sağlamak demektir. Siz bir işte yada ilişkideki başarılı kısımları büyük bir dikkat ve zevkle incelersiniz. Her başarılı bölüm sizin için tekrar değerlendirebileceğ iniz yada başka bir alanda yeniden kullanabileceğ iniz değerli bir parçadır. Bir çok kişinin şaşkın ve hayranlık dolu bakışları altında siz var olan kaynaklardan yeni ve orjinal kavramlar, fikirler, olgular yaratırsınız.
Teknik yaklaşımınız, rahatlıkla eksik yapılan işleri hemen görmenizi sağlar. Bu başkalarında kendilerini savunma ihtiyacı doğurabilir ve sizi aşırı ciddi olmakla suçlayabilirler. Genelde bir hata yapıldığında siz bunu farkeden ilk kişi olduğunuz için insanlar sizden çekinmeye başlayabilir.
Fazla hareketin olmadığı bir ortamda özellikle dikkatli olun. Yeniliklerin olmadığı bir ortamda kendinizi değişmez bir döngü içinde hissedebilir ve mutsuzluk yaşayabilirsiniz. Başkaları sizi negatif, mızmız yada sorun arayan birisi olarak görebilir. Gerçekte siz aslında sadece kayıpsınız ve ne istediğinizi bulmaya çalışıyorsunuz.
Eğer sarıyı portakal renginden daha çok seviyorsanız, kişisel gelişiminiz başkaları ile olan ilişkilerinizden daha önemli demektir.
Eğer portakal rengini sarıdan daha çok seviyorsanız, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarınızdan daha önce düşünüyorsunuz demektir.
Mavi ve Yeşil: Güven uyandıranlar
Siz başkalarına yardım etmekten ve destek olmaktan zevk alıyorsunuz. Limitsiz merakınız gerçekten ne düşündüklerini söylemeleri için insanlara ortam yaratıyor. Siz karşınızdaki kişinin hayallerini görebiliyor ve gerçek ihtiyaçlarına duyarlı olabiliyorsunuz. Onlara kendi yeteneklerine güvenmeleri için gerek duydukları öz güveni veriyorsunuz. İnsanların kendilerini önemli hissetmelerini istiyorsunuz ve bunu dinleyerek sağlıyorsunuz.
Başlangıçta ortama uyum sağlamaya ihtiyacınız var. Başkaları sizin onlar gibi olduğunuza inanmalılar. Sonra gerçek karakteriniz ortaya çıkmaya başlıyor. Bu durumda insanlar bildiklerini zannettikleri bu yeni kişiye uyum sağlamaya çalışırlar. Bu özelliğiniz yüzünden bazen ihtiyaçlarınıza cevap vermeyen durumları yada ilişkileri kendinize çekersiniz.
Siz dikkatle dinleyen birisiniz. Başka insanların ne hissettiğini bilmek istersiniz. Bu yetenek sizin müziği ve yabancı dilleri daha iyi duymanızı sağlar. Eğer imkanlarınız varsa bir müzik aleti çalabilir yada kendi diliniz dahil başka dilleri fazla aksan olmadan konuşabilirsiniz. Düşünce ve duyguları açık olarak ifade edebilirsiniz.
Aşırı ciddi olduğunuzda yada fazla rahat hissettiğinizde kişisel gelişiminizi ihmal etmeye başlarsınız. Ne istediğinizden ve ne beklediğinizden emin olun. Böylece başkaları sizin ihtiyaçlarınızı nasıl karşılayacakları nı bilirler ve yaşamınız daha keyifli bir hal alır.
Eğer maviyi yeşilden daha çok seviyorsanız, kariyeriniz yada kişisel hedefleriniz sizin için birinci sırada demektir. İlişkileriniz hayallerinize uyum göstermek zorundadır.
Eğer yeşili maviden daha çok seviyorsanız, başkalarının hayallerine destek olmaya daha çok önem veriyorsunuz ve kendinizi ikinci plana atıyorsunuz demektir.
Mavi ve Mor: Düşünenler
Siz oluşumu incelersiniz. Bir şeyin neden var olduğunu bilmeye ihtiyaç duyarsınız. Bulduğunuz sonuçlar sizin büyük resmi görmenizi sağlar. Neye ihtiyaç olduğunu bulma kabiliyetiniz sizin olayları iyileştirmenizi sağlar. Geleceğe yoğunlaşarak, fikirler ve olaylar sanki olmuş bitmiş gibi düşünebilirsiniz. Siz gelecekteki dünyada yaşarsınız. Bu kafanızda ki bir resimdir.
Siz insanların motivasyonunu ve sebep-sonuç ilişkilerini anlayabildiğiniz zaman perfomansınızın en üstünü yaşarsınız. Sürekli hareket planı hazırlamak için kafanızın içinde olayları kategorize ediyorsunuz. Bu planlar olmadan organize olmak sizin için çok zordur. Zaman zaman gündüz hayal kurarak geçiren bir insan haline gelebilirsiniz.
Siz yol açan öncüsünüz. Yeni fikirleri ve yapıları geliştirmeye karar verdiğiniz zaman büyük keyif alırsınız. Fikirleri kafanızın içinde gerçeğe dönüştürmek ihtirasınızın artmasını sağlar. İnancınız güçlü olduğu zaman, gerçeklere bakmadan olayları üstlenebilirsiniz. Kendiniz ve başkaları hakkında geliştireceğiniz yanlış ön yargılar sizi ortamın dışına sürükleyebilir.
Sürekli yeni bir şeyler yapma ihtiyacınız sizin hazırda yapmış olduklarınızı takdir etmenize engel olabilir. Kafanızın içinde çok fazla resim olması yaşamınızı zorlaştırabilir. Diğer insanlar ve olaylar size yetişemeyebilir. Farkında olmadan çevrenizden ve kendinizden imkansızı istemeye başlayabilirsiniz.
Eğer maviyi mordan daha fazla seviyorsanız, kendi hayallerinizi ilişkilerinizden daha ön planda tutuyorsunuz demektir.
Eğer moru maviden daha çok seviyorsanız, ilişkilerinizde nasıl güçlü olabileceğinize daha çok ilgi duyuyorsunuz demektir.
Mavi ve Turuncu: Yapıcılar
Siz heyecanlı bir yaşam bekliyorsunuz. Bunu çift karakteriniz ile başarıyorsunuz. Bir dakika yeni bir ev tipi yapmak isteyen yaratıcı ve özgür düşünen birisisiniz, ikinci dakika da ise tarzınızı değiştirip niye bir insanın böyle bir fikri ortaya savunabileceğ ini sorgulayan geleneksel bir eleştirmen oluverirsiniz. Siz sosyal bir muammasınız.
Merakınız pek çok farklı kesimden kişiler ile iletişim kurmanızı sağlar. Siz bu ortamlarda gelişip serpilirsiniz. Partilerde eğlenceli kişilerden biri sizsinizdir. Arkadaşlarınız pek çok farklı ortamdan gelen ve farklı ilgi alanları olan insanlardan oluşur. Bazen durup kendinize şaşırırsınız; sürekli bu çılgınlıkları kendinize nasıl çektiğinizi düşünürsünüz. Fakat içten içe bilirsiniz ki aşırı tek düzelik kişinin gelişimini durdurur ve siz kesinlikle tek düze bir ortamda bulunamazsınız.
Dünyanın size ihtiyacı olduğuna inanmak istersiniz. Çoğu kez kontrolünüzün olmadığı sosyal konular üzerinde düşünüp bir anlam çıkarmaya çalışırsınız. Sonunda ise boşa harcadığınız zamandan yorgun düşmüş ve duygusal olarak çökmüş hissedersiniz. Anlamanız gerek ki dünya hiç bir zaman istediğiniz gibi mükemmel bir ortam olmayacak. Bir insan ancak bir yere kadar olayları kontrol edebilir. Zaman içinde göreceksiniz ki kontrol edemediğiniz sosyal kavramlar üzerinde enerjinizi harcamak yerine kendi çevrenize ve yaşamınıza konsantre olursanız çok daha etkili değişimler gerçekleştirebilirsin iz.
Bir iş yaparken amaca ve hedefe tüm varlığınızı veremiyorsanı z başarılı olmanız mümkün değildir. Bütün kalbiniz ile girişmiyorsanı z o işi bırakın ve bir sonrakine geçin. Siz yeni bir şeyler yapmak, kurmak, üretmek ihtiyacındasını z, eğer bu imkan elinizde yoksa mutsuz olmanız kaçınılmazdır.
Eğer maviyi portakal renginden daha çok seviyorsanız, bir işi önce nasıl yapacağınızı düşünür sonra planınızı gözden geçirip hatalarını incelersiniz.
Eğer portakal rengini maviden daha çok seviyorsanız, anlık heyecanlara kapılıp planlarınızı unutmanız çok kolaydır.
Kırmızı ve Yeşil: Kaynak Yöneticileri
Pratik ve insanlara değer veren bir yapınız var. Başkalarına yaşamlarında daha anlamlı ve değerli aşamalar katetmeleri için yardımcı olursunuz. Hiç kimse sizi kandıramaz. Siz dinamik birisiniz ve herkesin ne yaptığını yada amaçladığını çok iyi bilirsiniz. Neyin önemli olduğunu bilmenizi sağlayan özel bir yeteneğiniz vardır. Bir öğretmen yada ebeveyn gibi insanların yaşamlarını daha iyi nasıl yapabileceklerini düşünürsünüz.
Siz en çok elinizdeki kaynakların nasıl kullanılacağını idare ettiğinizde başarılı olursunuz. Başlangıçta çok eğitmek amacı ile başlamanıza rağmen daha sonra aşırı otoriter olabilirsiniz. Hatta aşırıya kaçıp patronluk taslayabilirsiniz. Ne yazık ki orta dereceniz yok, ya eğiticisiniz yada otoritersiniz. Bu durum çevrenizdeki insanların kafasını karıştırabilir. İnsanlar patronluk tasladığınızda bile insanların iyiliğini düşündüğünüzü her zaman farkedemeyebilirler .
Üzgün olduğunuzda, baskı altında kaldığınızda yada sarhoş olduğunuzda kırmızı rengini simgeleyen tarafınızı ortaya çıkarırsınız. Yeşilin sakinleştiren etkisi olmadan aşırı davranışlarınız ile dostlarınızı oldukça şaşırtabilirsiniz. Eğer yeşili kırmızıdan daha çok seviyorsanız bu karakter daha bile çarpıcıdır. Eğer çevrenizdekiler bu süreçlerden birinde size farklı davranmaya kalkarsa bunun nedeni muhtemelen sizi tanıyamadıkları içindir.
Eğer kırmızıyı yeşilden daha çok seviyorsanız, başkalarından önce bir hedefin başarılması için nelerin yapılması gerektiğine önem verirsiniz. Bu yapınız sizin kendinize güvenmenizi ve direk olmanızı sağlar
Eğer yeşili kırmızıdan daha çok seviyorsanız, destekleyici yanınız ön plana çıkar ve öncelikle enerjinizi başkalarının ihtiyaçlarına yönlendirirsiniz.
Kırmızı ve Mor: Birleştiriciler
Siz olayların duygusal yanları ile gerçekleri birleştirmeyi seversiniz. Bir olay olduğunda önce durumu analiz edersiniz, saçmalıkları bir tarafa atar ve insanları bir araya getirerek durumun düzelmesini sağlamaya çalışırsınız. Başkaları sizin düzene olan ihtiyacınızı aşırı ciddi olarak görür. Siz başkalarına fikir verirken yada açık açık düşüncelerinizi söylerken en başarılı olursunuz. Başkalarına destek olmak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar.
Vücut diliniz insanları size çeker. Merakınız hareket yaratır. Siz seksi bir insansınız. Yeni olgular sizi heyecanlandırı r ve yeniden canlanmanızı sağlar. Fakat aynı zamanda yenilikler yapmanız gerekenleri bitirmenize engel olabilir. Ertelemeyin. .. heyecanınız sönmeden önce işlerinizi bitirmeye çalışın.
Olayların ve insanların göründükleri gibi olduğunu bilmeye ihtiyacınız vardır. Bu yapınız özellikle kötü bir ruh hali içinde olduğunuzda daha belirginleşir. Çevrenizi kontrol eden bir yapıya bürünürsünüz. Bazen olayların sadece negatif yanlarını görürsünüz. Böyle durumlarda öylesine kuşkucu ve aşırı analitik olursunuz ki herkesin moralini bozabilirsiniz. Duygularınızı ve davranışlarınızı çalışan bir plan ile birleştirmeye ihtiyacınız vardır. Yoksa geleceğinizi yönlendirmek sizin için çok zor bir hal alacaktır.
Eğer kırmızıyı mordan daha çok seviyorsanız, en popüler insan olmaktansa işlerin doğru şekilde yürümesine daha çok ilgi duyarsınız. Sözlerinizin sonuçlarını düşünmeden konuşma eğilimindesiniz.
Eğer moru kırmızıdan daha çok seviyorsanız, insanların tepkilerine çok önem veriyorsunuz demektir. İstediğinizi almak için cazibenizi ve çekiciliğinizi kullanırsınız.
Kırmızı ve Turuncu: İnsancıllar
Siz bireyselliğe saygı duyarsınız. Siz kendi yolunuzda yürümeye ve kendi düşüncelerinizi özür dilemeden açıkca konuşmaya inanırsınız. Eğer birisi çizgisini aşarsa sessiz kalmazsınız. Koşulsuz sevgi arıyorsunuz ve insanların herhangi bir kısıtlama, utanç yada korku olmadan kendilerini ifade edebilecekleri bir ortam yaratmayı ümit ediyorsunuz.
Kendinize yakın bulduğunuz insanlar ile içten ve samimi ortamlarda bulunmayı seviyorsunuz. En büyük her zaman en iyi olmayabilir sizin için. Küçük şehirler, küçük firmalar ve küçük arkadaş grupları sizin için daha caziptir, sizin kendinizi değerli hissetmenizi sağlarlar. Aksi takdirde aşırı endişeler, geniş çevre, pek çok arkadaş ve hatta karmaşık duygular gerçekleri görme yeteneğinizi yok edebilir.
Siz başkaları için neyin çalışmadığını görebilirsiniz. Sonrada hazır olsun veya olmasınlar olduğu gibi gerçeği söylersiniz. Bu açıksözlülük kendisine güveni olmayan insanlar için ürkütücü olabilir ve sizden uzaklaşmalarına yol açabilir. Diğerleri ise sizi güvenilir ve koruyucu olarak görür.
İş yapmaya yoğunlaşmış kişiliğiniz sizin duygusal yanınızı saklar. Bu sizin koruma mekanizmanızdı r. Biraz daha açılmalısınız. Zayıflıklarınızı göstermekten çekinmeyin. Tıpkı bir mıknatıs gibi hakettiğiniz sevgiyi ve saygıyı kendinize çekmeye başlayacaksınız. Çünkü insanlar böylece sizi tanıyabilir ve gerçekten hakettiğiniz değeri ancak o zaman verebilir.
Eğer kırmızıyı portakal renginden daha çok seviyorsanız, dünyada pozitif bir değişim yapmaya öyle yoğunlaşmış durumdasınız ki ilişkilerinizi ikinci plana atıyorsunuz.
Eğer portakal rengini kırmızıdan daha çok seviyorsanız, herkesin iyiliği için olayları tamir eden yada arabuluculuk yapan birisiniz demektir
|
|
|
| Doğum Tarihiniz Sizi Nasıl Etkiliyor? |
|
Yazar: ZencefiL - 02-11-2012, Saat: 10:47 AM - Forum: Astroloji
- Yorumlar (6)
|
 |
Astroloji de doğum tarihinizin önemi oldukça büyüktür. Doğum gününüzün sizin üzerinizde nasıl bir etkisi var? Merak ediyorsanız, detaylar haberimizde…
1 Ocak-10 Ocak
Huzursuzluk ve kavgadan hoşlanmayan, sevdiklerine düşkün, sabırlı ve çalışkan olurlar. Kimsenin bir şeyinde gözü olmayan, kendi çalışıp kazanmaktan yana olan kişilerdir.
Başarılı olmayı isteyen, rahat, güvende yaşamayı arzulayan yapıları vardır. Gayet kibar ve nazik olurlar. Doğru ve dürüst davranan, başarısızlığa tahammülü olmayan, sevgiye önem veren kişilerdir.
Takdir edilmekten hoşlanan, yeniliklere açık, bulunduğu alanda parlamak isteyen, kimi zaman coşkulu bazen karamsar olabilen, fakat asla pes etmeyen kişilerdir.
11 Ocak-19 Ocak
Son derece mantıklı, becerikli, akıllı, sözünde duran kişilerdir. Eğitim hayatına önem verirler. Öğrendiklerini kolay kolay unutmazlar.
Aklını ve yaratıcı hünerlerini kolaylıkla hayata geçirebilen, neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu iyi ayırt edebilen, mantıklı kişilerdir.
Gerektiğinde sert konuşabilen, aynı anda birden fazla konuda bilgi sahibi olabilme yeteğine sahiptirler. Gözlem gücü yüksek, iş hayatında başarıya mutlaka ulaşabilen kişilikleri vardır.
20 Ocak-29 Ocak
Açık sözlü, yenilikçi, toplum bilinci yüksek, arkadaşlık ilişkileri güçlü, orijinal düşünebilen, tavırlarıyla ilgi uyandırabilen, buluşçu kimselerdir.
Gerektiğinde duygularını geri planda tutarak, mantıklı hareket edebilen, zihinsel aktivite gücü yüksek, herkesten daha çabuk öğrenebilen kişilerdir.
Uygulamaya dönük, analizci, çağın ötesinde düşünebilen, zorluklar karşısında aklıyla kolayca çözüme ulaşan, sınırlamalardan hoşlanmayan kişikliğe sahiptirler.
30 Ocak-8 Şubat
Hızlı düşünebilen, gayet becerikli, dürüst ve arkadaşlıklara önem verirler. Tarafsız bir gözlem gücüne sahiptirler, yapmacık insanlardan hoşlanmazlar.
Yabancı dil konusunda başarılı, konuşmaları sıradışı, yenilikçidir. Bulunduğu ortamda kolayca ilgi uyandıran, sıradışı espri kabiliyetleri vardır.
Zeki, diğerlerinden çok çabuk öğrenen, kısa yoldan sonuca ulaşabilen kişilerdir. Bilime önem verirler, tartışmalardan hoşlanırlar ve ikna güçleri yüksektir.
9 Şubat-18 Şubat
Sıradışı ilişkiler yaşamaya hevesli, özgürlüğüne düşkündürler. Yenilikçi, yeni yerler keşfetmeye meraklı, modayı takip eden, tasarımcı kişilerdir.
Bulunduğu alana yenilikler getiren, orijinal ve çekici kişilerdir. Kaliteyi seven, başkalarından oldukça farklı, rutinlikten hoşlanmazlar. Arkadaş çevresi geniştir.
Seçici, iyi gözlemci, farklı kişiliği ile ilgi uyandırırlar. Çekiciliği ile karşı cins tarafından beğenilen, her giydiğini yakıştırmasını bilen kişilerdir.
19 Şubat-29 Şubat
Hayal gücü oldukça yüksektir. Sevdiklerine karşı duyarlı, çatışmalardan rahatsızlık duyan kişilerdir. Şifa gücü yüksek, insanlara sorunlarında yardımcı olabilirler.
Duyarlı bir kişiliktir. Acıma ve şefkat duygusu yüksektir. Pozitif düşünmeye çalışan, yaratıcı kabiliyetleri olan, yargılayıcı davranmayan, değişime açıktır.
Karmaşa içinde yönelimini kaybetmeden ilerleyebilen, negatif insanlardan etkilenebilen kişilerdir. Derin tutkulara sahip, aşk ilişkilerinde verici ve cömerttir. Oldukça romantik ve hassastır.
1 Mart-10 Mart
Duygularının farkında olan, bağımlılıklarına düşkün, kimi zaman değişkenlerdir. Sosyal hayatta çekici kimliğiyle ilgi uyandıran, mütevazi ve çok sevilen kişilikleridir.
Ailesine düşkün, evini yuvasını önemseyen, aşkta tutkulu, güzel düşünmeyi seven insanlardır. Kötülük bilmeyen, kendine yapıldığında oldukça etkilenen yapıya sahiptirler.
Muazzam yeteneklere sahiptir, sezgileri güçlü, olacakları hissedebilirler. Karşı cins üzerinde duruşu, tavırları, fiziksel özellikleriyle oldukça beğenilen bir yapısı vardır.
11 Mart-20 Mart
Vizyon sahibi, her yerde başarılı olabilen kişilerdir. Hayallerini gerçeğe dönüştürebilirler. Gücünü iyilik ve güzellikler adına yönlendirebilirler. Öngörüleri doğru çıkar.
Doğaüstü yetenekleri olan, yalnız kaldığında güçlenen kişilerdir. Başkalarını kolaylıkla etkileyebilen, olumlu ve güçlü enerjiye sahiptirler.
Kararlılık gösterdiği zamanlarda her işin üstesinden kolayca gelebilen yapısı vardır. Güçlü bir manyetizmaya sahip, gizlilikleri kolayca öğrenebilen tarzları vardır.
21 Mart-31 Mart
Fiziksel yönden oldukça güçlü olurlar. Hedefini bilen ve yılmadan üzerine gidebilen, isteklerine fazlasıyla düşkün, dediğim dedik asla geri dönmeyen kişilerdir.
Emir almaktan hoşlanmazlar. Kendi bildiği yolda ilerlemeyi severler. Cinselliği yoğun ve etkileyici, ateşli ve istekli yaşarlar.
1 Nisan-10 Nisan
Çok canlı ve pozitif kişilerdir. Bireylik duyguları yüksektir. Yaratıcı enerjiye sahip, pırıltılı kişilikleri vardır.
Yönetme güçleri oldukça fazladır. İnsanları kolayca etkileyebilen yapıları vardır. Sanatta iyi yerler edinebilirler. Kendini ifade etmesini bilen insanlardır.
Hayatın güzel yanlarının tadını çıkarmasını bilen,
İsteklerini gerçekleştirme gücüne sahip renkli kişiliklerdir.
10 Nisan-20 Nisan
Keşfetmekten, yeniliklerde bulunmaktan hoşlanırlar. Para harcama eyilimleri yüksektir. Hoş sohbet ve açık fikirli yapıları vardır.
İyi niyetli, geleceğini şekillendirmeyi seven, yürekli insanlarıdr. İnançlı, sağduyulu, cömert ve kendine güvenen yapıları vardır.
Adaletlidir. Yardıma hazır, takdir edilmeyi seven kişilerdir. Yabancı dile meyilli, seyahat etmekten hoşlanan yapıları vardır.
20 Nisan-30 Nisan
Güzelliklere aşık, gösterişli ve kaliteli olan herşeyi severler. Maddi ve manevi değerlerini önemseyen, koruyan, sahiplenen kişilerdir.
Sosyal hayatın içinde yer almaktan zevk alırlar. Arkadaşlarını önemserler. Güzel bir çevrede yaşamak isterler.
İnce ve Nazik yapısıyla takdir edilen ve sevgi duyulan insanlardır. Uzlaşmazlık, kavga ve çekişmelerden hoşlanmazlar.
1 Mayıs-10 Mayıs
Zihinsel yetenekleri yüksek, aklını önemseyen, sezgileri kuvvetli insanlardır. İlgi alanları yoğun, dünyayı gözlemlemekten hoşlanırlar.
Konuşma ve yazma yetenekleri son derece güçlü olur. İnsanları kolayca çözebilirler. Değerlendirme gücü yoğun, organizasyon becerisi muazzam insanlardır.
Başkalarıyla çalışmaya müsait, uyumludurlar. Fazla detaydan hoşlanmazlar. Özgürlüklerine önem verirler. Konuşmalarıyla karşısındakini etkileyebilen insanlardır.
11 Mayıs-20 Mayıs
Gayet güvenilir, dürüst yaklaşımlara sahiptirler. Güçlü ve derin duyguları olan, aşk ilişkilerinde güvenilir, karşısındakine değer veren yapıları vardır.
Gerçekçi düşünürler. Başarma tutkusu olan, çalışkanlardır. Güzelliklere önem verirler ve kabalıktan hoşlanmazlar. Keskin gözlem güçleri vardır.
Başkalarının haksız sözlerinden etkilenebilen, arkadaşlığa önem veren insanlardır. Hedefine ulaştığında böbürlenmeyen; iyiliğin, vefanın kıymetini iyi bilirler.
21 Mayıs-31 Mayıs
Çok yönlü ve becerikli olurlar. Yargı ve mantık gücüne sahiptirler. Yenilikten hoşlanırlar, yeni insanlar tanımaktan zevk alırlar.
Bilgiyi önemseyen, meraklı ve öğrenmeye aç insanlardır. Mantıklı, eğri ile doğruyu ayırt etmesini bilen kişilikleri vardır.
Kıvrak zeka, konuşma kabiliyeti, kendini yönlendirme gibi özellikleri dikkat çekmesini sağlar. Düşmanlarını yenmeyi başarabilecek kadar akıllı olurlar.
1 Haziran-10 Haziran
Sosyal ilişkilerini önemseyen, akıllı davranabilen kişilerdir. Zeki, uzlaşmacı, hayatın güzel yanının tadını çıkartırlar.
Nabza göre şerbet vermeyi iyi bilirler. Yeniliklerden hoşlanan, değerli olanı bilen, duyarlı ve yapıcı davranabilen insanlardır.
Rahatına düşkündür. Sıradan şeylerden hoşlanmayan, kaliteye önem veren; ince, nazik, aşka önem veren, iyi niyetli insanlardır. Ayrıca arkadaşlık onlar için çok önemlidir.
11 Haziran-21 Haziran
Modern, tarafsız ve objektif düşünebilen insanlardır. Manyetizması güçlüdür ve arkadaşlık olgusunu önemserler.
Özgürlüğüne düşkün, mantıklı davranabilen,
orijinal herşeyden hoşlanan yapıları vardır. Pek çok insanla anlaşabilirler.
Fikirleri bir çok insan tarafından beğenilen, kuvvetli iradesi olan; yaratıcı, bireylik duygusu gelişmiş, haksızlığa boyun eğmeyen kişilerdir.
22 Haziran-30 Haziran
Güvende yaşamak isterler. Empati yönü güçlü, duyarlı kişilikleri vardır. Ailesine, sevdiklerine önem verirler. Koruyucu ve kollayıcı özellikleri vardır.
Gerçeklerin peşinden koşarlar. İlişkilerde uzlaşmaktan yana olurlar. Duygusal değerlerine önem verirler, etkileme güçleri oldukça yüksektir.
Karşısındaki kişiyi kolaylıkla etkileyebilen, ruhunun derinliklerine inebilen yapıları vardır. Kendilerini güvende hissetmediklerinde tepkisel davranabilirler.
1 Temmuz-11 Temmuz
Düşünce gücü yüksek, sezgileri mükemmel derecede yoğun kişilerdir. Bulunduğu alanı kötülüklerden arındırabilen, yenilikçi düşünebilen insanlardır.
Şüphelerini aydınlığa kavuşturabilen, kendini yenileyebilen, yüzeyde olanlarla yetinmeyen insanlardır.
Zihnini ve iradesini kendi gelişimi için odaklamayı bilirler. Güçlü, iyileştirme gücü olan, güçlü olmayı, güvende olmayı önemseyen insanlardır.
12 Temmuz-22 Temmuz
Artistik kabiliyeti olan, aydınlanmaktan yana insanlardır. Sanata meyilli yapıları vardır. Acıma ve şefkat duyguları yüksektir. İdealist yapıları vardır.
Kendini inandığı bir şeye adayabilen, vizyonu yüksek insanlardır. Kendini aşmak isteyen, duyarlı yüreğe sahip, özverili yapıları vardır.
Özlemleri olan, hayal güçleri de oldukça yüksektir. Duyu dışı algıları olan, birçok insanla anlaşabilen, aşkta derin duygulara sahip insanlardır.
23 Temmuz-1 Ağustos
Kendinden emin, bağımsız, liderlik gücü yüksek insanlardır. Soylu, gururlu, gösterişli, toplumda hemen farkedilen yapıları vardır.
Sadakat duyguları yüksektir. Organizasyon yeteneğine sahiptirler. Sevdiklerine düşkün, sanatkar ve kolayca yükselebilen insanlardır.
İçi dışı bir, kalbinin sesine kulak verebilen, sevilmeyi önemseyen, yaratıcılık yeteneği olan, isteklerini direkt olarak açıklayabilen kişilerdir.
2 Ağustos-12 Ağustos
Hoş sohbetli, neşeli, etrafını rahatlatan, vicdanlı kişilerdir. Para harcamayı seven, kaliteye önem veren yapıları vardır.
Kimseyi kırmaktan hoşlanmayan, yüce gönüllü insanlardır. Gezmekten, araştırmaktan hoşlanan, inanç sahibi, maneviyatı güçlü insanlardır.
İyi bir sırdaş, güçlü bir dost, yüce gönüllü insanlardır. Başkalarının emri altına girmekten hoşlanmazlar ve özgürlüğü çok severler.
13 Ağustos-22 Ağustos
Kendini ortaya koyabilen, savaşçı, enerjik, isteklerini elde edebilen yapıları vardır. Bilinçli, cesur, haksızlıklara boyun eğmeyen, yeni fikirleri önemseyen kişilerdir.
Girişimci, zeki, nerde ne yapması gerektiğini bilen aynı zamanda açık sözlü insanlardır. Ne yaşarlarsa yaşasınlar, hayatta kalmayı başarabilirler.
Karşısındaki kişiyi çabucak çözebilirler. Beklemekten hoşlanmazlar. Yeni projelere ve planlamalara isteklidirler.
23 Ağustos-1 Eylül
Mantıklı, becerikli, akıllı, başkalarıyla kolaylıkla bağlantı kurabilen yapıları vardır. Aşkı önemseyen, sorunlardan pek hoşlanmayan kişilerdir.
Kaliteli ortamlar ve elit yerlerden hoşlanırlar. Cahil insanlardan uzak durmayı tercih ederler. Keskin gözlem gücüne sahip, bir bakışta eksiklerini görebilen insanlardır.
Olayların ardındaki gerçekleri önemserler ve öğrenmek isterler. Çabuk kavrayan, net görmek isteyen, iletişimci insanlardır.
2 Eylül-12 Eylül
Ciddi bakış açısına sahip, sağlam kararlar vermeye çalışan, beklentileri akla ve mantığa uygun, çalışkan ve planlı insanlardır.
Güven olgusunu önemseyen, yanlış kararlar vermekten hoşlanmayan kişilerdir. Disiplin, görev ve sorumluluk bilinci yüksektir.
Dayanıklı, mesleki konularda da yeteneklidirler. Dikkatli konuşan insanlardır. Yaşından olgun davranırlar. Sözleri tutarlıdır ve kabul edilmekten hoşlanırlar.
13 Eylül-22 Eylül
Yerinde konuşan, güçlü kişiliklerdir, sevme duygular gayet yüksektir. Uyumlu, dengeli, akıllı ve gayet çekicidirler.
Aşkta sıcak yürekli, nezaket dolu, güçlü imaj sahibi olurlar. Huzursuzluktan hoşlanmayıp, böyle ortamlarda bulunmak istemezler.
Sosyallikten hoşlanan ama aşırı uçlara kaçmayı sevmeyen yapıları vardır. Öncü, akıllı, iletişimci kişiliklerdir. Tarafsız düşünebilirler.
23 Eylül – 2 Ekim
Lüks, güzellik, kaliteden hoşlanırlar. Sevgi dolu kişilikleri vardır. Bu tarihlerde doğanların erkekleri yakışıklı, kadınları ise çok güzel olurlar.
Sosyal yönü güçlü, yeni fikirleri seven, hassas yaradılışta insanlardır. Zevkleri için para harcamaktan çekinmedikleri için zaman zaman maddi sıkıntılar çekebilirler.
Seyahat etmekten hoşlanırlar. Yeni insanlarla tanışmaktan zevk alırlar. Amaçları bir şekilde gerçekleştirebilecek şansa sahip olan insanlardır.
3 Ekim-13 Ekim
Başkaları tarafından her zaman ilginç, sıra dışı bulunan, çok çekici insanlardır. Özgürlüklerine düşkünlerdir, kurallarla çevrelenmekten hoşlanmazlar.
Sosyal ilişkilerini önemseyen, popüler ve girdiği ortamlarda farkedilen tiplerdir. Toplum içindeki yerini önemserler ve farklı bulunmaktan hoşlanırlar.
Kararlarını kendi vermekten zevk alırlar ve bu konuda ısrarcı davranırlar. Günün yenilik anlamındaki tüm akımlarını takip eden, uygulayabilen insanlardır.
14 Ekim-23 Ekim
Fiziksel ve zihinsel anlamda hızlı ve aktif hareket edebilen insanlarıdır. Sözleriyle ilgi uyandırabilen, zekalarıyla her türlü sorunun üstesinden gelebilen kişilerdir.
Aşkta aşırı duygusallık yerine gerektiğinde mantığının sesine kulak verebilen, hislerini kağıda dökebilme özelliklerine sahiptirler. İşbirliğini önemseyen, etrafıyla uyumlu özel kişilikleri vardır.
Yenilikleri uygulamaktan hoşlanan, cinselliğine önem veren yapıları vardır. Cazibeli, aydınlık fikirleri olan, başarmaktan, gelişmekten, büyümekte hoşlanan insanlardır.
24 Ekim-1 Kasım
Kadınları oldukça çekici, erkekleri karizmatiktir bu dönemde doğan insanların. Karşı cins üzerinde gayet etkililerdir. Mistizm, bilinmeyenler konusunda meraklı ve bu yönde yetenekleri olabilen insanlardır.
Dönüşüm, değişim ve her türlü yenilikten hoşlanan, bunun için gerekirse savaşabilen insanlarıdır. Sözleri keskin, kendine güvenli, doğruluktan hoşlanan, disiplinli ve güçlü karakterleri vardır.
Gizliliklerine önem veren insanlar olmalarına rağmen, başkalarının sırlarını kolayca öğrenebilirler. Güç ve kontrol kurmaktan hoşlanan, sözlerinin dinlenmesini isteyen insanlardır.
2 Kasım-11 Kasım
Oldukça duyarlı, romantik ve tutkulu kişilerdir. İdeallerinden ödün vermezler. Hayal gücü yüksek ve hayal ettiklerini hayatında uygulayabilen, sezgileri yüksek insanlardır.
Aşkla büyümekten, gelişmekten hoşlanırlar. Aşkları için her türlü mücadeleye girerler. Başkalarının sorunlarına çare bulabilen, empatisi yüksek, yönlendirme gücü yoğun insanlardır.
Başkalarıyla yarışabilen, yüksek noktalara er veya geç gelebilecek güçlü karakterleri vardır. Derinlikten hoşlanan, iş olsun diye dost olmayan, dostuna gerçekten yardım edebilen insanlarıdır.
12 Kasım-22 Kasım
Oldukça etkileyici kişilikleri vardır. Haksızlıklar karşısında her türlü mücadeleye girişebilirler. Dürüst ve doğrucu insanlardır. Hakikatlerin ışığı altında ilerlemekten yana olurlar.
Toplumsal vizyonu yüksek, girdiği ortamlarda çekiciliği, duruşuyla kolayca ilgi uyandıran yapıları vardır. Şanslıdırlar ve sezgileri inanılmaz güçlüdür. Olacakları hissedebilirler.
Herhangi bir durum ve olayın ardından kolayca toparlanması bilen yapıları vardır. Empati yetenekleri güçlüdür. Altıncı duyuları çok yüksektir. Önsezileri inanılmaz kuvvetlidir. Vatanına, ailesine çok düşkün insanlardır.
23 Kasım-1 Aralık
Ahlaki özellikleri son derece güçlüdür. İnanışı, özgüven duygusu gelişmiş, dürüst kişilerdir.
Geniş görüşlü, vicdanlı, değerlerine önem veren, yüksek eğitimden hoşlanan insanlardır.
İyimserlerdir, genelde öngörüşleri doğru çıkar. Gezgin bir ruh, yaşamı derinlemesine yaşamaktan hoşlanan insanlardır. Aşkta bağlanma duygusu fazla yüksek olmasa da, sevdiklerine düşkün ve onları koruyan yapıları vardır.
Başka insanları bilgileriyle ve zarafetiyle büyülerler. Yol gösteren abilik ablalık yapabilen yapıları vardır. İnsancıl ve açık fikirli olurlar. Etik değerlere ve kanunlara saygılıdırlar. Para harcamayı oldukça severler.
2 Aralık-11 Aralık
Cesur bir kişiliğe sahip olurlar. İnanmadığı hiçbir şeyi kabul etmezler. Savaşma dürtüsü yüksek insanlardır. Haksızlıklara boyun eğmeyen amaca yönelik hareket edebilen insanlardır.
Bağımsız zincirlere tahammül etmeyen, kimsenin lafıyla hareket etmeyen insanlardır. Sadık ve oldukça fedakarlardır. Söz verdikleri zaman mutlaka yerine getirirler.
Aktif, hızlı ve gözüpek insanlardır. Cinselliği güçlü, tutkulu, girişimci, istedikleri kişiyi elde edebilen özellikleri vardır. Kimi zaman oldukça sabırsız, aceleci davranabilirler. Rekabetçi ve oldukça tutkulu olurlar.
12 Aralık-21 Aralık
Kişilik sahibi insanlardır. Bilgisiyle, tecrübeleriyle insanları kolayca etkisi altına alabilme özellikleri vardır. Vizyonu güçlü, sezgi gücü yüksek, anlamaktan, keşfetmekten zevk alabilen insanlardır.
Duygularını kontrol edebilen, sevilmek ve ilgi görmekten fazlasıyla hoşlanırlar. Aşkta kendi isteklerine düşkün insanlardır. Çekiciliğiyle karşı cins üzerinde fazlasıyla etkili olurlar.
Yanılmaktan hiç hoşlanmayan. Sanata ve yeni gelişmelere açık yapıları vardır. Kendilerini gayet iyi korurlar. Yenilgilerden yılmayan, gururlu ve kendini geliştirmesini bilen, hakimiyet kurabilen insanlardır.
22 Aralık-31 Aralık
Sorumluluk sahibi, ne istediğini bilen, doğru ve yerinde kararlar alabilen kişilikleri vardır.
Disiplinli bir çaba ile her türlü güçlüğün üstesinden gelebilen, sadık ve güvenilir insanlardır.
İç gözlem gücüne sahip, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana olurlar. Şartlara göre kendilerini ayarlayabilirler.
Aşkta güven, saygı ve sevgiye değer veren insanlardır. Sevdikleri insanları korumayı ve benimseyi iyi becerirler. Liderlik gücü yüksek organize iş hayatında parlayabilecek kapasiteleri vardır. Arada bir karamsar olabilirler.
Bunları da biliyor musunuz?
|
|
|
| Tüp Bebek Tedavisinde ’Bilinmesi Gereken 10 Detay’ |
|
Yazar: Sağlı@k ve Yaşam - 02-10-2012, Saat: 06:24 PM - Forum: Kadın Özel
- Yorum Yok
|
 |
Gerek yazılı, gerek görsel, gerekse sosyal medyada hemen hemen hergün tüp bebek tedavisiyle ilgili haberler yayınlanıyor. Çocuk sahibi olmak isteyen milyonlarca çift bu haberleri; hayallerini gerçekleştirecek ‘mucize’ gibi takip edip, deniyor. Ülkemizde tüp bebek uygulamalarının öncülerinden olan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci ailelerin mutlak ve mutlak bilmesi gereken detayları açıklayarak, şu uyarıda bulundu: “Tüp bebek tedavi yöntem ve uygulamaları baş döndürücü hızla gelişiyor. IMSI, Embriyoscope, dondurma teknikleri bunlardan bazıları. Önemli olan yeni tekniklerin hangi çiftlere, ne zaman, nasıl uygulanacağıdır. Ailenin yenilikleri takip ederken tedavide güvenilir kurum, deneyimli ekip, merkeze ait ‘’eve canlı çocuk götürme’’ oranına mutlaka dikkat etmesi gerekir.’’
Ülkemizde tüp bebek uygulamalarının öncülerinden olan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci dünyada ve toplumumuzda artan infertilite (kısırlık) sorununa dikkat çekerek, aileleri tedavi için merkez seçiminde ve medyada yer alan haberler konusunda uyardı. Bahçeci, ‘Medyada yer alan haberlere infertilite sorunu yaşayan ailelerin yaklaşımı bir nevi ‘mucize çözüm’ gibi oluyor. İyice araştırmadan bunları denemeye karar veriyorlar. Çoğu kez de sonuç başarısızlık oluyor. Şu bir gerçek; tüp bebek tedavi yöntem ve uygulamaları baş döndürücü hızla gelişiyor. IMSI, Embriyoscope, dondurma teknikleri bunlardan bazıları. Burada önemli olan yeni tekniklerin hangi çiftlere, ne zaman, nasıl uygulanacağıdır. Ailenin yenilikleri takip ederken tedavide güvenilir kurum, deneyimli ekip, merkeze ait ‘’eve canlı çocuk götürme’’ oranına mutlaka dikkat etmesi gerekir.’’
Tüp Bebek Tedavisinde ’Bilinmesi Gereken 10 Detay’
Prof. Dr. Mustafa Bahçeci tüp bebek tedavisinde ailelerin mutlak ve mutlak bilmesi, bu doğrultuda karar vermesi gereken detayları açıkladı.
1.Çocuğu olmayan bir çift ne zaman doktora gitmelidir?
Kadının yaşı burada çok önemlidir. 35’in altında, çiftin özgeçmişleri ve aile öykülerinde bu konuyla ilgili risk yoksa korunmasız-düzenli bir yıllık cinsel ilişki sonrası gebelik elde edilemiyorsa doktora başvurulmalıdır. Aynı koşullarda kadın 35 yaş üstünde ise 6 ay, 38’in üzerinde ve yumurtalıklarını olumsuz etkileyebilecek kemoterapi veya yumurtalıkla ilgili bir ameliyat geçirmişse, erkek de de sperm değerlerini kötü yönde etkileyecek kemoterapi veya ameliyat öyküsü varsa çiftler derhal doktora gitmelidir.
2-Aşılama denenmeden tüp bebeğe tedavisi doğru mudur?
İnfertilite (kısırlık) nedenine bağlı olarak bazı hastalarda aşılama öncesi yumurtlama uyarısı veya aşılama gibi üremeye yardımcı yöntemler uygulanmalıdır. Bu grup hastalarda ancak bu yöntemlerin başarısızlığı durumunda tüp bebek tedavisine geçilir. Ancak belirli bir grup hastada ise diğer yöntemlerin başarı ihtimali ya hiç yoktur ya da çok düşüktür. Bu hasta gurubunda tüp bebek ilk seçenek olmalıdır.
*Her iki tuba uterinası ( tüpleri) tıkalı olan kadınlar,
*Azospermi olguları (erkekte sperm olmaması)
*İleri kadın yaşı ( örn.: 38 yaş üstü kadınlar) doğrudan tüp bebek uygulanması gereken çiftlerdir.
3.Tüp bebek tedavisinde hangi sırayla hangi testler yapılır?
Kısırlık araştırması çiftlere eş zamanlı olarak yapılmalıdır. Başlangıç aşamasında yapılan temel testler şunlardır:
a. Erkeğe sperm testi,
b.Kadının yumurtlamasının araştırılmasına yönelik kan (hormon) testleri ,
c. Kadının tüplerinin açık ve rahim içerisinin normal olup olmadığının araştırılmasına yönelik testler. Bu amaçla en sık ilaçlı rahim röntgen filmi ( Histero-salpinga-grafi, HSG) çekilmektedir.
4. Tüp bebekte başarı oranı nedir?
Tüp bebekte başarı oranı birden fazla ölçütle değerlendirilmektedir.
1-Fertilizasyon ( Laboratuvarda Döllenme) Oranı: Bu oran iyi laboratuvarı olan merkezlerde %80’ in üzerinde olmalıdır.
2-Biokimyasal Gebelik (Kanda gebelik testinin pozitif çıkması): Bu oran %50 civarındadır.
3-Ultrasonografi İle Görüntülenebilen Ve Takip Edilen Gebelik Oranı: Bu oran %40 civarındadır.
4-‘’Eve Canlı Çocuk Götürme’’ Oranı: Bu oran ise %30 civarındadır. Hastaları ilgilendiren temel değerin de sonuncusu olması gerekir.
Üç başarısız deneme sonrası aileler için gebelik elde etme oranını maalesef çok arttırmamaktadır.Preimplantasyon genetik tanı (embriyo transferi öncesi genetik araştırma), co-culture ( laboratuar ortamında suni ana rahimi oluşturulması) , sperm seçim yöntemlerinin değiştirilmesi gibi ek uygulamalar yapılmaktadır. Ancak bu yöntemlerin de başarıyı anlamlı oranda artırdığına dair yeterli kanıt henüz yoktur. Benim şahsi tecrübelerime göre bu hastalara blastosist transferi önerilmeli ve bu hastalarda eğer embriyoları blastosiste gitmiyorsa transfer yapılmamalıdır. Böylece hastanın, transfer sonrası boşu boşuna büyük ümitlerle beklemesinin önüne geçilmiş olur.
5.Blastosist transferi nedir? Hangi durumlarda bu yönteme başvuruluyor?
Günler boyunca gelişip hücre sayılarını artıran embriyolar beşinci günden itibaren iki ayrı hücre tipine ayrılarak aralarında bir sıvı biriktirir. Bu embriyolara ‘Blastosist’ denir. Ne yazık ki her embriyo bu aşamaya kadar gelişimini devam ettiremez, daha erken bir dönemde gelişimini durdurur. Sadece o embriyoyu oluşturan sperm ve yumurta kaliteleri fazla düşük değilse embriyo gelişimine devam eder, aksi halde vücut savunma mekanizmasının bir sonucu olarak düşük kaliteli hücrelerin birleşmesiyle oluşan embriyoların gelişimlerini daha erken bir dönemde durdurur. Yapılan çalışmalar, blastosist evresine ulaşmış embriyoların dahi bir bölümünün gebelik oluşumuna ya da gebeliğin devamına izin vermeyecek kadar düşük kaliteli hücreler içerdiğini göstermiştir. Ancak bu oran erken dönemde gelişimini durduranlara oranla çok daha düşüktür. Sonuç olarak; hastaya blastosist transfer etmek gebelik şansını artırmak anlamına gelir. Hastaya ne kadar az embriyo transfer edilirse blastosist transfer ederek gebelik şansı o kadar artırılmış olur. Bu nedenle, transfer sayısının kısıtlandığı durumlarda blastosist transferi uygulaması başarıyı artırıcı bir etki yapar. Örnek olarak ülkemizde iki yıl önce uygulamaya giren yönetmelik transfer edilen embriyo sayısına kısıtlama getirmiştir. Bu uygulama sonucu tüp bebek sonucu oluşan çoğul gebelikler ki bunlar çok riskli gebelikler idi, anlamlı olarak azalmıştır. Bu yeni durum bizim merkezlerimiz de dahil olmak üzere bazı kliniklerin daha fazla blastosist transferine yönelmelerine neden olmuştur. Bizim merkezlerimizde artık tüm transferlerin yaklaşık yarısına yakını beşinci günde yapılmaktadır. Hastadan yeterli miktarda ve kalitede blastosist elde edilmesi durumunda, tedavilerin başarısız kalma nedeni olarak embriyo dışı nedenlere yönelmek faydalı olacaktır. Neden tüm embriyolar blastosist aşamasına kadar bekletilip ondan sonra transfer edilmiyor? Bu sorunun yanıtında da blastosist transferlerinin dezavantajlarından söz etmemiz gerekir. Bugün tüp bebek uygulama teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin unutmamalıyız ki insan vücudunun sofistike ve mükemmel mekanizmasını bire bir taklit edebildiğimizi söylemek çok güçtür. Zira insan vücudu ve biyolojisiyle ilgili bilgimiz ne kadar artarsa, bilmediklerimizin ve yeni soruların farkına varmaya devam ediyoruz. Sonuç olarak embriyoları laboratuar şartlarında uzun süre bekleterek blastosist evresine ulaşmalarını beklerken onları daha erken bir dönemde vücudun doğal ortamına bırakarak orada gelişmelerini sağlamalarına göre ne kadar ödün verdiğimizi bilmiyoruz. Özetle kendimize su soruyu soruyoruz: bu embriyo blastosist oluşturmadı, acaba ben bu embriyoyu gelişiminin daha erken bir döneminde rahme vermiş olsaydım acaba orada blastosiste ulaşacak mıydı? İşte blastosist transferinin riski budur, bu nedenle her vakada uygulanmaz. Elimizde bu riski karşılayacak sayıda embriyo olması ya da dediğim gibi, ne olursa olsun embriyoların uzun dönem gelişimlerini izlememizi gerektirecek gerçek sebepler olması lazımdır.
6.Sperm seçiminde yenilikler nelerdir?
Günümüzde sperm kalitesi dendiğinde artık eskiden olduğu gibi sperm sayısı, hareketliliği, şekli gibi parametreleri düşünmüyoruz. Biliyoruz ki, spermin gerçek kalitesi yukarıdaki soruda da anlattığım gibi onun kalıtsal yapısı ve bu yapının çevresel faktörlerden ne kadar etkilendiğidir. Çünkü embriyo gelişimine spermin asil katkısı bunlardır. Geleneksel sperm tetkik parametreleri ile bahsettiğim kalıtsal özelliklerin durumu arasında direk bir ilişki gösterilmemiştir. Artık sperm analizi yaparken embriyo gelişimine etki edecek gerçek kalitelerinin durumunu anlamaya çalışıyoruz. Önemli olan kalıtsal özellikleri en az hasar görmüş, mümkünse hiç görmemiş spermleri seçebilmek ve yumurta hücresi ile bunların birleşmesini sağlayabilmektir. Sperm hücresinin yüksek büyütmede seçilmesi (IMSI), bazı moleküllere bas kısmının bağlanması ya da bağlanmaması yoluyla seçimleri (PICSI ya da MACS benzeri yöntemler) bu amaçla kullanıma girmiştir. Ne yazık ki, bu seçim yöntemlerinin geçerliliği tam anlamıyla ve en doğru bilimsel yöntemlerle henüz kanıtlanmamıştır. Bunun için daha zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Gene de bizim laboratuarlarımız da dahil olmak üzere bu tip yenilikleri kullanıp hastaların gebe kalma olasılıklarını artırmaya çalışan çok sayıda merkez bulunmaktadır.
7-Genetik incelemelere ne zaman ihtiyaç duyulur?
Genetik incelemelere kesin ihtiyaç duyulan durumlardan ilki; ailede kalıtsal yolla geçen, doğacak bebeğe intikal edebilecek ve sorumlu kromozom ya da gen bölgesinin bilindiği durumlardır. Bu bölge ya da kromozomlar embriyolar üzerinde incelenip hastalıksız embriyolar transfer edilebilir. Bir diğer durum tekrarlayan gebelik kayıpları, yani ard arda düşük yapma ya da tam tersi tekrarlayan başarısızlıklardır. Her iki durumda da bazen embriyoların genetik olarak problemli olmaları sorunun kaynağı olabilir. Dolayısıyla çiftlere tüp bebek tedavisine başlamadan önce detaylı olarak tetkik yapılmalı ve embriyoların genetik problemi dışında aynı soruna neden olabilecek diğer nedenler ayıklanmalıdır. Bundan birkaç yıl önce bayanın ileri yaşı, ileri sperm problemleri (çok kısıtlı sayıda sperm bulunması ya da hiç olmaması) gibi durumlarda da embriyo üzerinde genetik incelemelere ihtiyaç duyulur denirdi. Günümüzde bu bakış acısı biraz daha gevşemiş gibi duruyor.
8.Tüp bebek tedavi yöntemlerindeki yenilikler nelerdir?
Tüp bebek tedavi yöntemleri ve uygulamaları baş döndürücü bir hızla gelişiyor. En güncel tekniklerden biri embriyoların dinamik takibidir. (Embriyoscope) Bu tekniği Türkiye’ye ilk defa bizim ekibimiz getirdi ve en çok da bizim laboratuarlarımızda uygulanıyor. Artık embriyolar takipleri süresince çok kısıtlı bir zaman dilimindeki görüntüleri ile değil, her 15-20 dakikada bir yedi bölgeden alınan görüntülerinin birleşmeleri ile oluşan videolar ile inceleniyor, kaliteleri bu verilere göre saptanıyor. Bu demektir ki artık embriyoların gelişimleri hakkında çok daha fazla elimizde bilgi birikiyor. Tüp bebek uygulamalarının başladığı yıllardan bu yana ilk kez embriyo gelişimi hakkında bu kadar fazla veri toplayabildik ve elimizdeki bu bilgiler çok değerli. Şu anda Türkiye’den bizim dahil olduğumuz uluslararası bir bilim grubu bu veriler üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Yeniliklerle başarı şansı ne kadar artıyor? Bu sorunun cevabı için biraz daha beklememiz gerekiyor. Ancak embriyo secimi için sunulan dinamik izleme tekniği gerçekten başarı sansını artırıyor. Ancak burada dikkatli olunması gereken nokta; birkaç farklı şekilde dinamik embriyo takibi yapılabiliyor ve bunların hepsi aynı sonucu vermiyor. Bizim kullandığımız sistem şu anda dünyada bulunan en sofistike dinamik takip sistemidir. Biz ve bizim kullandığımız sistemi kullanan diğer merkezler (şu anda dünyada 100 dolayında var) başarı oranlarının arttığını gösterdiler. Umudum, bu sistemin diğerleri ile bilimsel karsılaştırmasını yapan bilimsel çalışmaların bir an önce yayınlanması ve farkın kanıtlanmasıdır.
9.Dondurma tekniğinde son aşama nedir?
Günümüzde iki farklı dondurma tekniği var; yavaş ve hızlı. Beş yıl öncesine kadar yavaş dondurma daha çok uygulanırken günümüzde hızlı dondurma tekniği tercih ediliyor. Çünkü bu teknikle embriyoların tamamının, yani tüm hücrelerinin hiç hasarsız canlıklarını devam ettirmeleri ihtimali daha yüksek. Bu da doğal olarak başarı oranlarına yansıyor. Burada dikkatinizi çekmek isteyeceğim nokta; bize başvuran çiftlerimizden aldığımız izlenim dondurma-çözdürme işlemlerine biraz çekingen yaklaştıklarıdır. Oysa tüp bebeğin geleceği dondurma-çözdürme işlemlerinde. Çünkü; artık uluslararası anlamda başarı bir çifte uygulanan birkaç tedavi sonrası elde edilen gebelik oranı olarak ölçülüyor. Doğal olarak bu birkaç tedavinin içinde dondurma-çözdürme sikluslarının olması istenen bir durum, zira her tedavide kadına yeni baştan hormon vererek yumurtalıkları uyarmak yerine bir seferinde elde edilen birkaç kaliteli embriyonun saklanarak sonraki uygulamalarda bunların çözdürülerek transferi daha çok istenen bir durum. Üstelik dondurma-çözdürme tedavilerinin bir avantajı daha var; bazen yumurtalıkların uyarıldığı tedavilerde kullanılan ilaçlar yumurtaları büyütürken rahim dokusunun embriyoyu kabul etme mekanizmasına zarar verebiliyor. Oysa dondurma-çözdürme tedavilerinde rahim dokusu diğer duruma göre çok daha doğal bir halinde ve embriyoyu kabul etme mekanizması zarar görmemiş. Bugün dünyada birçok merkez (bizim merkezlerimiz de dahil) rahimim bu durumunu transfer öncesinde değerlendirip, çiftin gebelik şansını artırabilmek adına, elde ettiğimiz tüm embriyoları donduruyor ve bir sonraki ay rahimim doğal haline kavuştuğunda çözdürüp transfer ediyoruz. Bu uygulamanın geçerliliği ve çifte faydası artık bilimsel yayınlarla ispat edilmiştir. Kısaca özetlemem gerekirse, dondurma-çözdürme teknikleri merkezlerin toplam başarılarında önemli bir yer tutar. Hastalar bu parametreyi çok iyi incelemelidir diyorum.
10.Tüp bebek denemesi kaç kez tekrarlanmalıdır?
Bu soruyu şöyle yanıtlayacağım; ortalama üç! Ama bunu da açıklamam gerekir. İstatistiksel olarak tüp bebek tedavisine başvuran çiftlerin %95’i üç kez tekrarlamalıdır. Geri kalan %5’i içinse bir sınır yoktur. Bize başvuran bir hasta gebe kaldığında önceden dışarıda on altı deneme yapmıştı. Bu çift yüzde beşâ€™lik dilimde idi. Ama bilimsel yayınlar göstermektedir ki, tüp bebek tedavisine giren çiftlerin yüzde doksan beşi ilk üç denemeden sonra gebelik şanslarını anlamlı olarak artıramamaktadır.
|
|
|
| Kaçan Kovalanır (mı) |
|
Yazar: ZencefiL - 02-10-2012, Saat: 06:22 PM - Forum: Aşk Doktoru
- Yorum Yok
|
 |
Bir kadını erkeğe bağlayan en güçlü neden umursamazlık. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Umursamazlık hali uzadıkça kadın daha çok çaba harcıyor, kendini fark ettirmek için çırpınıp duruyor, işin ilginç yanı asla vazgeçmiyor. Daha da üstüne gidiyor. Bu bazen aylar sürebiliyor. Uzakdoğu felsefesine göre “umursamazlıkâ€, “bağımlı olmamaya bağımlı hale gelmek†demek. “Bağımlılık ve umursamazlık bıçak sırtı gibidir,†diyor filozoflar…
“Biri bir uçsa, diğeri öbür uçtur.†Umursamazlığın anlamı da, insanda yarattığı duygu da pek olumlu değil ama aşkta çok prim yapıyor. Dozunda olduğunda ilişkiye tutku ve heyecan katıyor fakat fazlası bir tarafın bağımlı, diğer tarafın da aşırı bağımsız hale gelmesine neden oluyor. Dengeler bozuluyor, ilişki tökezliyor ve bir süre sonra her şey sona eriyor. Neden erkek kadını umursamadığında kadın çıldırma noktasına geliyor da aynı şeyi kadın yapsa erkekteki etkisi kadındaki kadar büyük olmuyor? Uzmanlara göre bunun sebebi; gündüzle gece, siyahla beyaz arasındaki fark gibi…
Kadınla erkek yapı olarak birbirinden çok ayrı. Kadın ve erkeğin aşık olma biçimi birbirine tamamen zıt. Psikolog ilkim Öz, “Kadın aşık olunca yaşamının odak noktası erkek oluveriyor. Her an onu düşünüyor; onun için nefes alıyor sanki, ilişkide en küçük ters giden bir şey olursa dağılıyor ve çok kolay depresyona giriyor. Ama erkek böyle değil, o aşıkken halı saha maçına da gidiyor, arkadaşıyla barda uzun uzun entelektüel sohbetlere de dalabiliyor. Bu, birinin daha çok aşık, diğerininse daha az olduğu anlamına gelmiyor†diyor. Nedenlerden bir diğerini de psikolog Gülgün Alptekin açıklıyor. Kadındaki en büyük korkunun aşkı kaybetme korkusu olduğuna dikkat çeken Alptekin, kız çocuğunda da erkek çocuğunda olduğu gibi ilk sevgi nesnesinin anne olduğunu söylüyor: “Freud kadınlarda başlıca korkunun nesnenin sevgisini kaybetme olduğunu belirtmiştir. Kız çocuğu için nesne sevgisinin kaybı hayatının tüm dönemlerinde önem taşır.†İstanbul Üniversitesi öğretim görevlilerinden psikolog Tevfika Tunaboylu ikiz ise kadınların en büyük korkusunu, “sevilmemek ve sevgilerine yanıt alamamak†olarak açıklıyor.
Madem en büyük korku sevilmemek, kadın için aşık olduğu erkeğin umursamaz tavırları da bir sevgisizlik göstergesi gibi algılanıyor ve kadın bu sevgiyi yeniden kazanmak için çabalamaya başlıyor. Erkeğin umursamaz tavırlarının altında ise birden fazla neden yatıyor: ince düşünememe, sahiplenmeci davranış (nasıl olsa benim, bir yere kaçmaz), bağlanmaktan korkma, bencillik, yalnızlığından haz alma ve daha pek çok neden.
Bir Aşkın Bitişi
Ancak umursamazlığın aşırıya kaçması bir ilişkinin sonunu hazırlıyor, işte bir bitiş öyküsü:
“Birbirimizi çılgınca seviyorduk ama şimdi sıfır noktasına geldik. Çözümsüzlüğe, dolayısıyla ayrılığa sürüklendik. Nedeni sevdiğim adamın boşvermişliğiydi. Önceleri niçin böyle davrandığını bilmiyordum. Kendimi suçluyordum ve onun dikkatini çekebilmek için çırpmıyordum ama artık halim kalmadı. Çünkü başına buyruk tavırları kronik bir hal almıştı. Önceleri onu kaybetmekten o kadar korkuyordum ki, hiç yokmuşum gibi davranmasına göz yumuyordum. Gıkım çıkmıyordu. Kendim olmaktan çıkmıştım, onun uydusu haline gelmiştim. O ise sanki yanında değilmişim gibi davranıyordu. Kendi kendine programlar yapıyor ve birçoğuna beni dahil etmiyordu. Gönlü isterse çağırıyordu. Ben o ne zaman çağırsa koşa koşa gidiyordum, istemezse yanında durmak mümkün değildi. Sonunda bitti, kuş gibi hafifledim ama yaralı bir kuş gibi.â€
Virginia Üniversitesi’nden psikolog Dr. Bella DePaulo’nun ise bu konudaki görüşleri şöyle: “Zaman her acının ilacı ama aynı zamanda da her aşkın birinci dereceden katili… Yeni bir ilişkiye başladığınız anda şunu bilin ki saatli bomba da geri sayıma başladı. Cicim aylarının bitmesinden sonra gelen boşvermişlik, o tuhaf ‘Nasıl olsa benimle’ duygusu, birbirine alışmanın getirdiği umursamazlık ve özensizlik her ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor ve bu sıradanlık, taraflardan biri ‘Beraberliğimizin bir anlamı kalmadı’ diyene kadar sürüyor†diyor.
DePaulo, ilişkiye bir bebek gibi davranmak gerektiğine inanıyor: “Bebeğinize birkaç yıl bakıp sonra ‘Nasıl olsa kendi kendine büyüyor’ deyip bir kenara mı atacaksınız? Aşkınıza sahip çıkın ve her aşamasında ona emek vermeye hazır olun. Birbirinizle ilgilenin, birbirinizi özleyin, konuşun, fikirlerinizi paylaşın ve sorunları, büyüyüp çözümsüz hale gelmeden oturup tartışın. Kısacası, ikiniz de gayret gösterin, yorulun, terleyin.â€
|
|
|
| Yaradan ı hissedebilmek. |
|
Yazar: halukgta - 02-10-2012, Saat: 06:22 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bazı ateist sitelerde okuduklarım, aşağıdaki yazımı yazmama neden oldu. Bu sitede yazılan yazıların genel anlamda konusu, Allah ın varlığını inkâr eden ve Allah ın gönderdiği kitapları da yalanlayan, konuları içeriyordu.
Elbette hiç kimseye, sen neden buna inanıyorsun diyemeyiz. Yani hiç kimsenin imtihanına, direk zorla müdahale etme yetkisini Allah, hiç kimseye vermemiştir. Ama bu düşüncede olanları da, yaşamın gerçeklerine davet etmek, gönül gözlerini açmak adına çaba harcamak, onların bir nebze olsun düşünmelerini sağlamak, elbette biz iman edenlerin görevidir. Çünkü daha sonra iman edip, belki de bizlerden daha çok Allah katında, takvaca üstün olup olmayacağını, bizler bilemeyiz, Allah bilir.
Tabi zorlamadan, kırmadan, saygısızca davranmadan, kendimizi temize çıkarmadan, Kur’an a davet etmeliyiz. Bizler peygamberimizin ümmeti olduğumuzu söylüyorsak, peygamberimizin İslam a davetindeki nazik ve saygılı üslubunu asla unutmamalı, bizler gibi düşünmeyenleri hor görüp, saygısız tavır içine girmemeliyiz. Çünkü herkes, kendi yaptıklarından sorumludur.
Dünyada aklını kullanabilen, özgür yaratılmış tek varlık insan olduğuna göre, söyledikleri ve inandıklarından da özgürdür. Elbette şunu unutmamak şartıyla, söylenen ve yapılan her şeyin bir hesabı, sorumluluğu olduğu gerçeği.
Sitedeki yazılarda da dikkatimi çeken bir konu, insanoğlunun yaratıldığı ilk çağlarından beri, dine ya da bir inanca yöneldiğinden bahsediliyor. Bu çok doğru bir tespittir. Peki neden? İşte bu sorunun doğru cevabını bulabilirsek, dine ya da Yaradan a neden ihtiyaç duyulabileceğini de anlamış oluruz.
Eğer işin kolayına kaçarda, ben görmediğim bir şeye inanmam der geçersek, gerçeklerden kaçmış ve doğruyu bulma korkusuyla hareket etmiş oluruz. Buda bizi yanlışa götürecektir.
Sizlere bu yazımda, Allah ın varlığını kanıtlamaya çalışmayacağım. Çünkü özgürce düşünen, doğruları arama çabasında olan, iyi bir gözlemci nefsini, vicdanını, ruhunu eğitimden geçiren, onun varlığını zaten apaçık görecektir. Tabiatın eşsiz güzelliklerini yaratan Allah, elbette isteyene, niyetinde samimi, ciddi olana kendisini tanıtacaktır.
Peki, yalnız düşünmek yeter mi? Bazen öyle olaylarla karşılaşırız ki, aklımızın daha önce onay verdikleri ile bu karşılaştığımız olayı çözmek bizleri yanıltabilir. Peki, bu durumda karar vermemizde yardımcı etkenler neler olabilir?
Hatırlayınız hâkimlere yargılama yaparken, yürürlükte olan kanunlara göre karar verme yetkisi verilir. Birde çok dikkat çekici bir yetki verilmiştir. VİCDANİ KANAATİ. İşte görünmeyen, elle tutulmayan, hatta hiçbir kanunla sınırlandırılmamış, çok önemli insani bir unsur.
Demek ki nefsimiz, vicdanımızda bizler için çok önemliymiş, ama gözle görülmez hissedilir, duygusaldır. Aklın birlikte hareket ettiği, çok önemli unsurlarıdır bunlar. Akıl gücünü bilimden alır, Kur’an da birçok ayetin sonunda, akla düşünmeye yönlendirir Allah bizleri. Yani ilim tahsil etmemizi Allah özellikle önerir. Ya nefis, vicdanımız, gücünü, eğitimini nereden alır?
İşte bu soruya vereceğimiz cevap çok önemlidir. Bunları eğitecek beşeri bir ilim, tek başına bulamayız. Bu duygu ve düşünceleri eğitmeden serbest bırakırsanız, doğru bir kaynaktan eğitmezseniz, bu insanların da büyük yanlışlar yapması kaçınılmaz olur. İşte din ve Allah inancı burada çok önemli bir etkendir. Hastalara doktorlar psikolojik telkinde bulunur. İşte bu görünmeyen, elle tutulmayan tedavi şeklinin ana kaynağı da din ve Allah sevgisidir. Tabi inanana, kabul edene ancak yardımcı olur.
Bir robotu düşünün, ona gereken program yüklenebilir, bunun sınırlarını hayal bile edemeyiz. Bu program aklın yerini de tutabilir. Bu durumda insan ile aynı seviyede tutabilir miyiz? Asla, çünkü onun ruhu, nefsi, vicdanı yoktur da ondan. İşte gözle görünmeyen ama bir eğitimden geçirilmesi gereken, çok önemli insani unsurlardır bunlar.
İnsanoğlu var oluşundan beri, bir inanma içgüdüsüne sahipse eğer, bu içgüdü yaradılışımızda, benliğimizin bir köşesinde var demektir. Onu inkâr etmekle ancak, kendimizi kandırmış, bu duyguyu ortaya çıkarmak yerine, bastırmış oluruz. Bir başka deyişle, Allah inancı ruhumuza daha doğuşta yerleştirilmiştir. Onu ortaya çıkarmak, insanın kendisine kalmış bir becerisidir, imtihanımızın en önemli dönüm noktasıdır.
Bizleri yaratan öyle bir yapıda yaratmış ki bizleri, aynı insanı isterseniz bir canavara, katile dönüştürebileceğiniz gibi, istediğimizde tam tersine topluma yararlı, çevresine faydalı bir insana da dönüştürebilirsiniz.
Hatırlayınız öyle insanlar duyarız, ilim tahsil etmiş, çok önemli makamlara gelmiş, fakat bir bakarsınız bu kişilerden bazıları, kendisine hâkim olamadıkları ya da nefsinin esiri olmalarından dolayı bir cana kıymakla, normal şartlarda işlenmeyecek suçları işlediklerini görürüz. Demek ki akıl ve beşeri eğitim tek başına bazen yeterli olmuyormuş.
Peki, bu farklılık nereden kaynaklanıyor? Aynı kişiye aynı aklı verdiğimiz halde, birbirinden çok farklı iki yapıya dönüşmesinin nedeni ne olabilir? İşte bu farklılığı yaratan, nefsimizdir, duygularımızdır, vicdanımızdır.
Eğer nefis, vicdan ve akıl birlikte mantık yürütüp, yaptıklarından ve yapacaklarından sorumlu olduğu bilincini almış ise, o insanın asla kötü bir şeyler yapması mümkün olamaz. Çünkü akıl, vicdan ve nefis birlikte çalışarak, gerektiğinde bizlere fren görevi yapar.
Hesap verme düşüncesi, insana sorumluluk bilinci yükler. İşte din ve Allah ın varlığı da, bu görevi üstlenmektedir. Daha açıkçası din ve Allah bilinci, yaşama düzen getirir ve toplumun huzurlu yaşamasına en büyük etkendir. Allah ı unutmuş toplumlar da, hesap verme düşüncesi de olmadığından, düzen bozulur, huzur ve mutluluk asla sağlanamaz.
Bir fabrikayı düşünün. Size deseler ki, çalıştığınız bu fabrikanın sahibi artık yok, kafanıza göre takılın. Hemen ne düşünürüz? Çok iyi, bizi hiç kimse işten atamaz artık deriz. Daha kim bilir, neler neler gelir aklınıza. İşte bu düşünce ile hareket eden fabrikanın işçileri, o fabrikanın sağlıklı çalışmasını, kaliteli malzemeler üretmesini, asla sağlayamaz. Çünkü fabrikada, ne disiplin kalır nede düzen.
Peki, bu durumda bizler, acaba bu evrende hesap vermeden, hiçbir sorumluluğumuz, görevimiz olmadan yaşadığımızı düşünebilir miyiz? Bizler sahipsiz olabilir miyiz? Eğer evet düşünebiliriz, sahibimizde yoktur diyorsanız, sahibi olmayan fabrikanın durumuna düşmüş oluruz.
Dünyanın yaradılışına, tabiata, zamanın akışına baktığınızda, her şey bir düzen ve plan dâhilinde devam etmekte olduğunu görürüz. İnsanlar bu düzene, kurallara dâhil değil midir sizce? Onun bu yaşam, düzen içinde hiçbir kuralı, sorumlulukları yok mudur?
Arı yaratıldığından beri, bal üretmeye devam ediyor. Bir günde kalkıp, yeter artık bu insanlar için çalıştığım dememiş. Hayvanlar sütünü kesmemiş, deniz balıksız kalmamış, güneş bir günde ben dinleneyim diyerek, doğmazlık yapmamış. Ağaçlar çiçek açmış, meyvesini binlerce yıldır devamlı vermiş durmuş, biz insanlar için.
Dikkat ederseniz, hiçbirisinin özgür iradesi yok, Yaradan ın emriyle söyleneni devamlı yapmışlar ve yapmaya devam ediyorlar. Acaba eksiksiz işleyen, tüm bu düzen tesadüf eseri olabilir mi? Bu muazzam düzenin, sahipsiz olabileceğini düşünmemiz ne kadar mantılı olabilir?
Peki, biz insanlara ne oluyor da, bizlere itirazsız durmadan hizmet eden bu kâinata ve yaratıcısına, bizlerin bir sorumluluğu yok, bizler istediğimizi yaparız diyebiliyoruz?
Yaşadığımız hayatta, karşılıksız hiç bir şeyin olmadığı bilincinde olan bizler, acaba bizlerin bir yaratıcısının olmadığını ve ona bizlere sunduğu güzelliklerin karşılığı olarak, hiçbir borcumuzun olamayacağını söylememiz, düşünmemiz aklımıza, vicdanımıza sığıyor mu? Anne ve babanın dahi, evladından bir beklentisi varsa, nasıl olurda onca güzelliği, nimeti bizlere sunan malın, mülkün sahibine, bir sorumluluğumuz olamaz? Onu nasıl görmezden geliriz? Bunu hiç düşünüyor muyuz?
Biz insanların dışında, bu Dünyada canlı cansız her varlığın bir görevi, sorumluluğu olacakta, biz özgür yaratılmışların mı hiçbir sorumluluğu, görevi olmayacak? Bu sizce mantıklımı?
Bize sunulan bir hizmet varsa bu âlemde, bununda bir karşılığı olması gerekir. Tüm canlılar bizler için sorgusuzca üretiyorsa, bu hizmeti bizlere sunan makamında, bir beklentisi elbette olacaktır.
Elbette bir sorumluluğumuz olmalı. Bu sorumluluğu ancak, nefis terbiyesi ile öğrenebiliriz. Bazı şeyleri ilk baktığımız da göremeyebiliriz, göz yanıltıcıdır. Bakmakla görmek arasında ki farkı anlamak isteyen, gözleri ile görmeye çalıştığı arasındaki engeli, önce kaldırmasını öğrenmelidir.
Ben Allah ı göremiyorum, onun için görmediğime inanmam diyen, görmediği halde kabul ettiği bilimsel gerçekleri hatırlamalıdır.
Yaradan ı inkâr edenler, görmediği halde, her an aldığı nefes, (hava) ile yaşayanlar, belki yaşamını idame ettirebilirler. Ruhunu, nefsini, vicdanını eğitemeyen, gönül gözleri ile gerçekleri asla göremezler. Allah ı inkâr ederek ancak ruhlarını, nefislerini öldürmüş olurlar. Nefsi, ruhu ölen bir insan, yaşayan bir ölüden farklı değildir.
Allah bu Dünyada insan dışında, yarattığı hiçbir varlığa özgür irade ve geliştirebileceği bir akıl vermemiştir. Onun içindir ki insan dışında hiçbir varlık, hesapta vermeyecektir.
Biz insanlar sonsuz bir özgürlüğe sahipsek, bununda bir hesabı olacağını unutmamalıyız. Allah sizleri bir imtihan için gönderdim diyor da, tüm nimetleri bizlere sınırsız sunuyorsa, gelin o imtihanın ne olduğunu önce öğrenmeye çalışalım.
Sorumsuzluk, hesapsızlık bizleri doğruya değil, yanlışa götürür. Onun içindir ki gelin ne hurafelere, nede yalan yanlışlara, kulaktan dolma şeylere değil, Allah ın sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği KUR’AN ın çevresinde toplanalım. Onu iyi niyetle okuyalım, üzerinde düşünelim, çünkü Allah ta düşünmemizi ve öyle itaat etmemizi istiyor bizlerden.
Bizlere gönderilen rehberde, Rabbin ilk emri OKU emriyse, gelin Kur’an ı anlayarak bilerek, hiçbir etki altında kalmadan okuyalım. Bakın o zaman nasıl güneşin daha parlak doğduğunu, ayın parlaklığıyla gecelerin nasıl daha aydınlık, huzurlu olduğunu göreceksiniz.
Allah ı gözlerimizle görmeye çalışmayalım. Onu hissedelim, duyalım. O her an damarlarımızda, kalbimizde ve ruhumuzdadır. Çünkü insan, Allah tan bir parçadır.
Dilerim Rabbimden tüm insanlığın, gözleri ile görmeye çalıştıkları arasındaki perdenin kalkması adına, çaba göstermesidir. Bunu yapabilmek içinde, vicdanımızı ve nefsimizi Allah ın rehberi ile nurlandırmalıyız. Bu nuru alana, Rahman ı gönülden hissedebilene ne mutlu.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
| Serdar Oğuz-Kimi terkettiysem unutamadı |
|
Yazar: ZencefiL - 02-10-2012, Saat: 12:52 PM - Forum: Kitap
- Yorum Yok
|
 |
Aşk, sigara gibiydi… Ama erkeğinin içtiği sigarayı, hiçbir zaman dudaklarında hissedemedi yazık ki! Sadece dumanıyla yetinmiş, izmaritler basılmasına izin vermişti tüm vücuduna. Pasif içtiği aşkla verem olmuştu sonunda, fazladan bir izmarit daha basılacak yer kalmadığında.
Güzeller güzeli Damla… Öylesine özverili, öylesine almadan vermeyi erdem bilip, öylesine karşılıksız sevmişti ki, hep daha fazlasını istemişlerdi. Nasılsa hiç gitmeyeceğini düşünmüşlerdi. Ama sonunda her kadın, "kendinde kalmak" için gitmez miydi?
Ve Mehmet… Son ukdesiydi, yaban aşkların tırnak izleriyle eskiyip yenileyemediği bedeni. Biliyordu, bir gün dualarındaki kadının, el ayasıyla sevip aşındıracağını, zamanla kapatacağını vücudundaki tüm yaban çiziklerini.
Birinin kimsesi yoktu, diğeri kalabalıktı. İkisi de çok yalnız, sayılarsa yalnızlığa faydasızdı.
Erkeğin duaları, kadının masalları vardı. Bir gün dualardaki kadın, masallardaki erkekle karşılaştı. Kadın ne kadar masumsa, erkek o denli günahlıydı, ama ikisi de saf âşıktı. Kaderse dualarda saklıydı! Ve erkek son kez Allah'a sığındı. Âşık olduğu kadının teniyle arlanmış avuçlarını açıp yalvardı, "Ey Tanrım! Bu aşkı da veresiye bahşettiysen, alacak defterinde kapanmayı bekleyen bir hesap daha kalmışsa, bunu o gelmeden tahsil ettirmeliydin şeytanına. Affet! Artık çok geç!
Ona duyduğum aşk, kıyas götürmez hiçbir mukadderatla."
yazar: Serdar Oğuz
sayfa sayısı:256
yayınevi  estek Yayınları
bunuda almalıyımmm
|
|
|
|