:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,695
» Son Üye: trendblooms
» Toplam Konular: 98,534
» Toplam Yorumlar: 1,065,513

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 288 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 284 Ziyaretçi
Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot

Son Aktiviteler
Günümüzde bizlerin öyle b...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 04:14 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 13
Maide Suresi 41-42-43-44....
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-06-2025, Saat: 12:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 17
Allah’tan Başka VELİLER E...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-05-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 18
Bizlere Öğretilenleri, Ku...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-04-2025, Saat: 05:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
Nisa Suresi 34. Ayet Ve K...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 05:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 23
Allah Biz Kullarını Resul...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 17
Kamer Suresi 17-22. Maide...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-01-2025, Saat: 01:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 31
Allah Neden Bazı Ayetlerd...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-31-2025, Saat: 10:58 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 40
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 202

 
  Anneler Kırık Gönül
Yazar: anahro - 05-11-2014, Saat: 02:55 PM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorum Yok

ANNELER KIRIK GÖNÜL

Anneler günümü kırık gönülle
Kaç defa annemsiz kutlamaktayım.
Veremediğim bir kırmızı gülle
Acılar içinde kıvranmaktayım!!!

Kolları sarmaşık, yüreği aşktı.
Sabırla, hoşgörü tercihi şıktı
Babama deliler gibi âşıktı.
Öyle bir aşk için zorlanmaktayım.

Kırmızı gül onun için Uhut'tu.
Onu hep bağrında, başında tuttu.
Resul hasretini öyle avuttu
Şefaat bulduğuna inanmaktayım.

Sanmayın anışım bu özel günde.
Sevincimden olsun yahut hüzünde.
Aklımda, dilimde, her an gönlümde
Kanıyla, canıyla yaşamaktayım.

Babalıkta yaptı kaç çocuğuna.
Neler vere bilsek azdır uğruna. –
Vakitli, vakitsiz sık sık ruhuna
İhlasla, fatiha okumaktayım.

Benimde çocuğum, torunlarım var
Ayrı ayrı derdi, sorunlarım var.
Hoşgörü, sabırla yorumlarım var
Akıp, giden zaman ırmağındayım


Saçına hayrandı salkım söğütler
Gözünde hazır bulutlu hüzünler
‘Rehberim olur’ verdiği öğütler
Halen ellerine tutunmak tayım.

Anınca hüzünlerle doluyorum
Anılar içinde kayboluyorum.
‘’Hak emri’’ deyip sükut buluyorum
İnnalillahi’yi anlamaktayım.


Dünyada annesiz çok büyüyen var.
‘Doğalı’ anneyi geremeyen var.
Görüştürülmeyen, görüşmeyen var
Acaba hissimi davranmak tayım?

Babasız doğdu, Annesiz büyüdü
Ümmetin önünde örnek yürüdü.
Korkarım sevgimi riya bürüdü
Her iki dünyamı yıpratmaktayım...

Boğazından kesip bizi beslerdi
Masalla dünyamı renkler, süslerdi.
Büyük bir adam olmamı isterdi
Sıcaklığını hep aramaktayım....

‘Uyuyup, büyüyüm" ne çok isterdi
Geciksem uyumaz yolda beklerdi.
Geldiğimde Allah'a şükrederdi
O korkuyu bugün yaşamaktayım

Kabrine bıraktım belenmiş gibi
Dünyada ilk, tek, son ölenmiş gibi
Bir bıçak ki yeni bilenmiş gibi
Hasreti içimde yıpranmaktayım..

Hayalimde durur hep kefeniyle
Melekti adeta beyaz teniyle.
‘ Hoşça kal’’ demedi bana eliyle
Üzülüp, üzülüp kahrolmaktayım

ORHAN AFACAN

Bu konuyu yazdır

  Ali İmran 100.Ayetten Alacağımız İbretlik Dersler.
Yazar: halukgta - 04-22-2014, Saat: 08:44 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Değerli din kardeşlerim, aşağıdaki ayet üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayeti yazalım.


Ali İmran 100: Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.


Önce şunu unutmayalım ki, Kur’an ın tüm ayetleri, o günün yoldan sapmış toplumların yaptığı yanlışları düzeltmek için indirilmiştir. Yukarıdaki ayeti de önce bu doğrultuda düşünelim. Elbette tüm ayetleri bugün bizler, o gün yapılan yanlışlardan ders alıp, günümüze uyarlamalı ve dersler çıkarmalıyız. Çünkü Kur’an her devre, her zamana hitap edecek üslupta indirilmiştir.


Dikkat ederseniz ayette, daha önce kendilerine kitap indirilmiş, Ehli kitabı kast ederek söylüyor ve diyor ki;


(Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.)


Çok dikkat çekici değil mi? Bu ehli kitabın hepsi Allah a ve gönderdiği kitaplara inanıyor. Peki, bu insanların yaptığı ortak yanlış nedir ki, Allah bunlara uyarsanız KÂFİR olursunuz diyor?


Bu sözler peygamberimize uyan, ona itaat eden Müslümanlara hitaben söylenen sözler. Aslında bu sözlerden kasıt Allah neleri kast ediyor, onu eğer doğru anlarsak, bugün bizler aynı hataya, yanlışa düşmeyiz.


Allah Yahudi ve Hıristiyanların bu yaptığı büyük yanlışlardan ötürü, onların içinden bir peygamber göndermemiş ve özellikle ÜMMİ bir peygamber göndermiştir. Onun içindir ki özellikle Yahudiler kendi içlerinden bir peygamber göndermediği için, peygamberimizi kabul etmek istememişlerdir. Kur’an da geçen ÜMMİ sözcüğünün anlamı da, işlerine gelmeyenler tarafından tahrif edilmiş ve değiştirilmiştir, onu da hatırlatmak isterim.


Yahudi ve Hıristiyanlar, Allah ın gönderdiği kitaptan o kadar uzaklaşmış ve inançlarını hurafe, sanı ve rivayetlerle yaşıyorlarmış ki, din Allah ın dini olmaktan çıkmış, beşeri odaklı bir din olmuştu. Bakın aşağıdaki ayette ne diyor Allah.


Ali İmran 103: Topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarılınız, ayrılığa düşmeyiniz, Allah'ın size olan nimetini hatırlayınız; hani birbirinize düşmandınız da, O kalplerinizi kaynaştırdı ve O'nun lütfu ile kardeş oldunuz. …………


Dikkat ederseniz ayette, topluca Allah ın ipine yani gönderdiği rehberine sarılın, ayrılığa düşerek bölünmeyin diyor. Demek ki daha önceki ehli kitap, Allah ın bu uyarısını dinlememiş ki, Yaradan onlara sakın uymayın, onlar gibi olmayın, yoksa kâfir olursunuz diyor. Demek ki kâfir olmak, yalnız Allah ı ve elçisini inkâr etmek değilmiş. Peki neymiş? İndirdiği kitabın dışına çıkmak, Allah ın koyduğu sınırları görmezden gelmekte, Rabbimize göre KÂFİR olmak olduğu çok açık anlaşılıyor. Peygamberimize uymak istemeyen Yahudi ve Hıristiyanlar, atalarımızın itikatlarından vazmı geçeceğiz diyerek, kendi nefislerinde oluşturdukları ATALARININ inancından, vazgeçmek istememişlerdir.


Ne dersiniz Allah ın bu ikazına bizler bugün uyduk, Rabbin sözlerini dinledik ve Allah ın kitabı Kur’an a sarılıp, ayrılığa düşmedik diyebilir miyiz? Ne yazık ki bizler, bizden önceki ehli kitabın yaptığı yanlışları göremedik, çünkü Kur’an ile aramıza beşeri duvarlar ördük, onun içinde bu gerçeklerin farkına varamadık. Bölündük, parçalandık, Kur’an ı da yüksek bir yere asarak, sen Kur’an ı anlayamazsın diyenlere inanarak, beşerin kitapları ile amel eder olduk. Kur’an dan uzaklaşarak, onun sınırlarının dışına çıkarak, sizce nasıl bir günah işledik? Doğrusu dilim varmıyor söylemeye.


Geçmiş ehli kitap, Allah şefaat tümden bana aittir diyen Allah ı dinlemedikleri için, Allah ile aralarına şefaatçiler edindiler. Hatta onların heykellerini yaparak putlaştırdılar. Bugün bizlerde bir benzerini yapıyoruz. Kur’an da Allah, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda vermediği o günden sakının dediği ve uyardığı halde, bizler bu uyarıyı görmezden geldik ve içimizden Allah dostu diye ilan ettiklerimizden, şefaat dilenir olduk.


Belki bugün bizler onların heykellerini yapmıyoruz, ama ruhumuzda putlaştırdığımız kişilerin adeta esiri olduk, onları Allah ile aracı yaparak, bağışlanacağımızı zannediyoruz. Elbette büyük yanılgı içindeyiz.


Allah nisa 87. ayetinde, söz bakımından Allah'tan daha doğru kim vardır der. Araf 185. ayetinde de, O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar diyerek, Kur’an ın dışına çıkmamızın yolunu da kapatır. Yine Müddesir 11. ayetinde Allah elçisine seslenerek, Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak diyerek, çok önemli konuya açıklık getirir. Buradan da anlaşılıyor ki, Allah ile kulu arasına hiç kimse giremez. Yine Rad suresi 40. ayetinde Allah elçisine seslenerek, O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer der. Ama bizler tüm bu ayetleri görmezden gelir üstünü örteriz, tıpkı geçmişte ehli kitabın yaptığı yanlışlar gibi.


Allah aynı ayetin devamında bakın yine bizleri nasıl uyarıyor.


Ali İmran 105: Hakikatin bütün kanıtları kendilerine geldikten sonra, ihtilafa düşüp parçalananlar gibi olmayınız. İşte bunlar için feci bir azap vardır.


Sizce hakikatin bütün kanıtları, bizlere neyle gelmişti? Elbette Kur’an la. Çünkü Allah SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM DİYORDU. Peki, bizler Allah ın bu uyarısını dinliyor muyuz? Kesinlikle dinlemiyoruz, çünkü bizden önceki ehli kitabın yanlışlarını bizlerde yapıyoruz. Hatta daha büyük yanlışları yapıyor, bölünüp parçalandıktan sonrada, bir birimizi öldürecek kadar düşman oluyoruz.


Müslüman bir birinin din kardeşidir diyen Allah a inatla, Müslüman ülkeler birbirine düşman oldular. İçimize bir nifak tohumu ekiyorlar, daha sonrada karşımıza geçip bizleri izliyorlar. Bu ortamı yaratan, biz Müslüman geçinenlere yazılar olsun.


Bugün bizler öyle batıl inançları dinden zannediyoruz ki, elimizde apaçık duran Kur’an a bile danışma gereği duymadan inanıyoruz. Çünkü neyin HAK, neyin BATIL olduğu karmaşası, ne yazık ki hâkim olmuş İslam toplumuna. Allah akıl fikir versin bizlere, elimizdeki FURKAN ın kıymetini, ne yazık ki bilemiyoruz. Onun için işimiz çok zor.


Bizden önceki ehli kitabın günahkâr olmasının, Allah ın tabiriyle KÂFİR olmasının tek nedeni, Allah ın yanında, şefaatçiler edinerek, onlardan da yardım ister olmalarıydı. Bakın Rabbimiz bu konuda nasıl uyarıyor.


Yunus 106: Allah'tan başka; sana ne fayda, ne de zarar veremeyecek olan şeylere yalvarma! Eğer böyle yaparsan, o takdirde sen muhakkak zalimlerden olursun.


Ne dersiniz geçmişte ehli kitabın yaptığı yanlışları, bugün İslam toplumları olarak, daha fazlasını yapmıyor muyuz? Allah ehli kitabın yaptığı yanlışları yaparsanız, KÂFİR olursunuz diye uyardığı halde, bizler onların yaptığı yanlışların, daha da ilerisine geçtiğimizin, ne yazık ki farkında bile değiliz.


Bu yanlışları yapan, İslam toplumlarının Allah katındaki durumu sizce nasıldır? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Yaradan ın bu yaptığımız yanlışların karşılığında verdiği ceza, sanırım İslam toplumlarının içler acısı halinden anlaşılıyor.


Dilerim Allah dan, Kur’an ın ipine sıkı sıkı sarılan, hurafe ve batıldan uzak, onu anlamak adına çaba harcayan, Kur’an ın sınırlarını bilen ve asla dışına çıkmayan, Rabbin halis kullarından oluruz.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Yeterrrr!!!
Yazar: tassio - 04-21-2014, Saat: 12:27 AM - Forum: Haykır - Yorum Yok

Obsesyonlari olmayan Ruh sagligi duzgun bir kadin istiyorummmmm!!!!

turkce karakter sorunu icin ozur..

Bu konuyu yazdır

  Atatürk ün Vasiyetini El Birliğiyle Gerçekleştirelim.
Yazar: halukgta - 04-16-2014, Saat: 07:20 PM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk - Yorum Yok

Atatürk ismini telaffuz edenler, onun ülkemize yaptıklarını anlatmaya çalışanlar, neredeyse günümüzde dışlanıyor ve önlerine set çekilmek isteniyor. Açıkçası Atatürk sevgisi, yeni nesillerden adeta silinmek isteniyor. Peki, neler oldu da, bu sevgiyi, saygıyı bazı kişiler, düşmanlığa dönüştürmek için var gücü ile çaba harcıyor? Tüm dünyanın, hatta düşmanlarının bile saygısını hala yitirmeyen bu lider, ülkemizde ne maksatla unutturmak isteniyor olabilir?


Atatürk ülkesini parsel parsel, yabancılara mı sattı, KENDİ MENFAATİ, YAKINLARININ MENFAATİ İÇİN DEVLETİN GÜCÜNÜ, İMKÂNLARINI MI KULLANDI. Yoksa ülkeyi bir bütün değil de, parçalara bölme planlarımı gün yüzüne çıktı? Yoksa toplumu inançları ile aldatarak, kandırarak kendi çıkarlarına mı alet etti. Ne yapmıştı da, Atatürk sevgisini yok etmek için, gönüllere zehir akıtanlar, yalan ve iftirada bulunanlar çıktı aramızdan?


Sanırım ne olduğunu anlamak, o kadar zor olmasa gerek. Atatürk bu ülkeyi düşmanlardan temizlemek adına, halkı tek yumruk yapmakla kalmadı ve öyle sağlam temel direkler dikti ki, yıkıcı, yakıcı, bölücü mihraklar çok önemli konumlara gelip geçmelerine rağmen, bu yapıyı, halkın ATASINA karşı sevgisini, yok etmeyi başaramadı.


Bugün direniyorsak, Atatürk ün attığı temellerin gücü sayesindedir. Toplumu Kürdü, Türkü, Çerkez i, tek yumruk yaparak, düşmana karşı direnen anlayışı, düşünceyi bozmak isteyenler, bugün ne yazık ki ortalıkta, ellerini kollarını sallayarak, açıkça topluma nifak tohumları ekiyor.


Bu ülkeyi silahla, topla, tüfekle yıkmayı başaramayacağını bilenler, sinsi planlarını çok güzel oynadılar bu güne kadar. Bu ülke silahla yıkılamıyorsa bölerek, halkı bir birine düşman ederek ve küçük lokmalar haline getirdikten sonra, hem yıkması hem de uydu devlet yapması kolay olacaktı. İşte şimdi onun hesabındadır içimizdeki hainler ve ülkemizin düşmanları.


Birileri Atatürk e, dinsiz yaftasını yapıştırarak, gerçek amaçlarının fitilini ateşlemeyi başarmıştır ne yazık ki. Peki, Atatürk e dinsiz damgasını niçin vurmuşlar ve din adına konuştuğunu zannedenler, niçin Ataya kin kusmaktadırlar, bunu hiç düşündünüz mü?


Atatürk ne yapmıştı da, zaman geçtikçe, bazı kesimlerden bu derece düşman kazanmıştı? Çok açık ve net söyleyebilirim ki, Kur an gerçekleri ile Türk halkının yüz yüze gelmesini sağlayacak ilk adımı atmasıdır, bunca düşman kazanmasının en önemli sebebi.


Acaba bu sözlerimle neyi kat ettim? Değerli kardeşlerim, ilk defa ATATÜRK Kur an ı halkın konuştuğu, anladığı diline çevirtmişti de ondan. Hem de Rahmetli, Elmalı Hamdi Yazır a. Dikkatinizi çekmek isterim, Atatürk Kur’an ı Türkçe ye çevirmek için çok uğraş vermişti, çünkü Kur’an ı tercüme etmenin günah sayıldığı bir inanç ağır basıyordu. O devirde bile Kur’an ı tercüme etmek istemeyen, çok din adamları vardı lütfen bunu unutmayalım. Böyle bir toplumu din adına aldatmak ve istenildiği gibi yönetmek, sanırım çok kolay olsa gerek. İşte Atatürk bu gerçeği bildiği için, toplumun gerçek İslam ı Kur’an dan öğrenmesi gerektiğini, çok iyi biliyordu. Nur içinde yatsın.


Atatürk ün sayesinde, Türk halkı gerçek İslam ı öğrenmeye ve Allah ın sözlerine direk muhatap olmaya başlamıştır. Bunu önlemek yani Kur an ın Türkçe mealini okumamaları için, çok büyük seferberlikler yapılmış ama artık aydınlık nur, güneş göründüğünden, yapacak hiçbir şeyleri olmadığını anlamışlardır.


Günümüzde birçok tarikat, cemaat müritlerine, Kur an ın Türkçesini okumalarının, doğru olmadığı düşüncesini empoze etmişlerdir. Nedeni ne olabilir dersiniz? Nedeni onların din adına söyledikleri ile Kur an gerçekleri birbirini tutmadığı, hatta tam tersini emrettiği ortaya çıktığı içindir.


Kur’an ı anladığımız dilden okumamızı engellemek isteyenler, bizlerin okuduğumuzda ayetleri anlayamayacağımız yalanıdır. Yani Allah bizlerin anlayacağı değil, azınlık bazı insanların anlayıp, bizlere anlatacağı tezini anlatmışlardır topluma. ADETA BÖYLECE İSLAM DİNİNDE, RUHBAN SINIFI YARATMIŞLARDIR.


Kuran ı anlayarak, düşünerek okuyanlar, bilinçlenenler artık bu yalana kanmamışlardır. İsterseniz bu konu ile ilgili birkaç ayet örneği verelim, söylediklerim çok daha iyi anlaşılacaktır.


Araf 52: Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.


Kamer 17: Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?


Nahl 89: Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.


Değerli kardeşlerim, bakın Kur’an ın ayetleri ne kadar açık ve net öğüt için kolaylaştırılmış, İlme uygun ayrıntılı bir kitap diyor ve öğüt alan yok mudur diye de uyarıyor. Daha da dikkat çekici olan, Kur’an ı iyice okuyup, düşünenin anlayacağını söylüyor. Allah yine başka bir ayetinde de bizlere, Kur’an ayetlerini okuyup düşünenin, gönül gözlerini açarım diyor.


Demek ki asıl olan, Kur’an ı anlayarak okumak ve düşünmek. İşte bizleri bu gerçeklerden uzaklaştırdılar. Atatürk ise bunu bildiği için, toplumu Kur’an la buluşturdu ve anlamaları için kendi dillerine tercüme ettirdi.


Kur’an ı anlayarak okumaya başlayan toplum, artık kendisine öğretilenleri sorgulamaya başladı. Daha doğrusu Allah ın istediği gibi, sorgulayarak iman eden bir toplum yaratmaya çalıştı. Sorgulamadan iman eden toplumların birilerinin kölesi, oyuncağı olacağı gerçeğini Atatürk biliyordu. Toplumu Allah ile aldatanlardan Kurtarmanın yolu, Kur’an ı anlamaktan geçer mantığını, topluma yerleştirmeye çalıştı Atatürk.


Kur’an ın emri de bu yöndeydi. Allah birçok ayetinde düşünmeye, aklımızı kullanmaya yönlendirir bizleri. Daha da dikkat çekici olan, VELİLERİN, ŞEYHLERİN ardına düşmemizi yasaklar. Tüm bu gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayan Atatürk, elbette İslam ı hurafe ve batıl inançlarla, kendi nefislerine göre yaşatmaya çalışanların düşmanı olacaktır.


Değerli kardeşlerim, ATATÜRK Türk halkını gerçek İslam la tanışmanın yolunu açmıştır. Bugün böyle bir toplum varsa ülkemizde, bunu Atatürk e borçluyuz. Atatürk ün ilk dönemlerinde, Cuma hutbeleri bile Arapça verilir toplum anlamazdı. Ama Atatürk bu hutbelerin ne söylediğini toplum anlamalı diyerek, Türkçe hutbe verilmesini emretmiştir, bunu biliyor muydunuz?


Atatürk ü din düşmanı ilan edenler, toplumu kendi kulları gibi görenlerdi. Ne yazık ki bugünde aynı zihniyet toplumu zehirlemeye devam ediyor. Atatürk dine karşı değil, DİNİDAR yobazlara karşıydı. Atatürk ün dini düşüncelerini, dine bakışını doğru anlamak isteyen, lütfen Balıkesir de Atatürk ün Zağanos paşa camiinde verdiği hutbeyi, internetten dikkatle okuyunuz. O zaman Atatürk için söylenen yalanları, çok daha iyi anlayacaksınız.


Atatürk toplumların dinden uzak olamayacağını, inançsız bir toplumun düşünülemeyeceğini çok iyi biliyordu. Ama bu düşüncesinden yola çıkarak da, dini kullananların çıkacağı bilincindeydi. Onun için Diyanet İşleri başkanlığını kurdu. İlk Diyanet işleri Başkanının, Atatürk hakkında ki düşüncelerine bakar mısınız lütfen.


(İLK DİYANET İŞLERİ BAŞKANI, RİFAT BÖREKÇİ ANLATIYOR:


Atanın huzuruna girdiğimde, beni ayakta karşılardı. Utanır ezilir, büzülür, ‘Paşam beni mahcup ediyorsunuz’ dediğim zaman, ‘ DİN ADAMLARINA SAYGI GÖSTERMEK, MÜSLÜMANLIÄžIN İCAPLARINDANDIR.’ buyururlardı. ATATÜRK ŞAHSİ ÇIKARLARI İÇİN, KUTSAL DİNİMİZİ SİYASETE ALET EDEN, CAHİL DİN ADAMLARINI SEVMEZDİ.


Not: Atatürk ve din eğitimi- Ahmet Gürtaş- Diyanet İşleri başkanları yayınları. S- 12 )


Atatürk ün gerçek İslam ı, toplumun fark edebilmesi çabası, ne yazı ki vefatıyla yarım kalmıştı. Dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanan, DİNİDAR kişilerin toplum tarafından fark edilmesi çabası, Atatürk ün bizlere emanet ettiği BİR VASİYETİDİR. Lütfen bu gerçeğin farkına varalım ve bu vasiyetini HAYATA GEÇİRELİM.


Allah Kur’an da birçok ayetinde, sakın sizleri Allah ile aldatmasından diye uyarıyorsa, lütfen Allah ın bu uyarılarının asıl amacının ne olduğunu iyi düşünelim ve bizleri inancımızla aldatanları tanıyalım. Bunu yapabilmemiz içinde, önce dinimizi bizzat Kur’an dan iyi öğrenmeliyiz.


Bu düşünceden yola çıkarak, el birliğiyle gerçek İslam ı, hurafe ve batıl karışmamış Allah ın halis ve katıksız dinini, gelin el birliğiyle Kur’an dan öğrenelim ve öğretelim. Öğrenelim ki DİNİDAR, dinden bahsedenlerin oyununa da gelmeyelim. Böylece Atatürk ün VASİYETİNE sahip çıkmış olalım.


Bugün hala çoğunluk bir kesim, Kur’an ı anladığımız dilden okumanın önünde büyük bir engeldir. Atatürk ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı bile, Atatürk ün gerçeklerinden çok uzak, toplumu din adına bilgilendirdiğini zannetmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığına, geçmiş yıllarda sorduğum bir soru, bu konuda beni ne yazık ki doğrulamaktadır. Diyanete sorduğum bir soruda;


Kur’an ı Türkçe mealinde okumamın, bir sakıncası var mı şeklinde sorduğum soruma verdiği cevap, çok manidar ve düşündürücüdür.


(Kur’an ı Türkçe mealinde okursanız, bilgi sahibi olursunuz, Arapça orijinalinden okursanız, sevap kazanırsınız.)


İşte Atatürk bu zihniyetle mücadele etmek için, Diyanet İşleri başkanlığını Kurmuştu, ama ne yazık ki mücadele yarım kaldığı anlaşılıyor. Bizlere düşen toplum olarak, Kur’an ın çevresinde toplanmak, onu bilerek, düşünerek anlamak hayata geçirmek olmalıdır. Bunu yaparak Atatürk ün vasiyetini de, yerine getirmiş olacağımızı unutmayalım.


Toplum olarak sevap kazanmanın, önce ne olduğunu öğrenmeliyiz. Anlamını bilmeden okumakla sevap kazanılmayacağını, sevabın ancak Allah ın istediği bir kul olduğumuzda, onun rızasını kazanmak için toplum içinde, barış da ve hayırda yarışarak sevap kazanılacağının bilincinde olmalıyız. Yoksa ömrümüzü boşa, beyhude geçirirde, sonunda pişmanlar oluruz.


Kur’an ben Müslüman ın diyen herkes tarafından, anladığı dilden mutlaka okunmalı ve üzerinde düşünülmelidir. Körü körüne iman etmek, bizleri Allah a değil şeytana yaklaştıracaktır, lütfen bunu unutmayalım. Kur’an ı rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, yine Kur’an ın içindeki diğer ayetlerden, bilgilerden, örneklerden yardım alarak anlamaya çalışmalıyız. Çünkü Kur’an kendisini anlatan, açıklayan eşsiz bir nurdur.


Bu gerçekten yola çıkarak, silahlı kuvvetlerimize düşen bir görevin olduğunu düşünüyorum. Nasıl okuma yazma bilmeyen erlerimize, okuma yazma öğretiyorsa askerde, ben Müslüman ım diyen erlerimize de hurafe ve rivayetlerden uzak, hiçbir etki altında kalmadan KUR’AN dersleri vermelidir.


Böylece genç, dinamik yaşlarda ki gençlerimiz, Kur’an gerçekleri ile bilgilendirilecektir. Gerçek, arı, duru İslam ın bu toplumla buluşmasına, sanırım başka yol yok gibi görünüyor. Böylece geçlerimiz yaşamlarında, birilerinin din adına aldatmacalarına da kanmayacaklardır. Hakkı ve batılı böylece daha kolay, birbirinden ayıracaklardır. Bu gençler ailelerine gittiklerinde, bu bilgileri paylaşacak ve Kur’an meşalesi, hurafeler karışmamış gerçek İslam ın aydınlığı, ailelerle elden ele dolaşacaktır.


Bu görevi Silahlı kuvvetlerimizin, layığı ile yapacağına inanıyorum. Diğer ülkelerin silahlı kuvvetlerinde nasıl dini bir bölüm/sınıf varsa, bizim silahlı kuvvetlerimiz dede, böyle bir sınıf oluşturulup, silahlı kuvvetler personelinin, İlahiyat fakültelerinde okumaları sağlanarak, topluma bir ışık tutacağını, böylece ATATÜRK ÜN VASİYETİNİDE, yerine getireceğine gönülden inanıyorum.


Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, Atatürk ün izinden giden, değerli komutanlarının, bu duygu ve düşüncelerime elbet bir gün kayıtsız kalmayacağına ve gerçek, arı, duru, batıl karışmamış İslam ı askerdeki gençlerimizle buluşturmak için, ilk adımı atacaklarına yürekten inanıyorum.


Bu gidişe bir dur diyen çıkmazda, toplum Kur’an gerçekleri ile buluşturularak, Allah ile aldatılmaktan kurtarılmazsa, Allah ın gazabından da kurtulamayacağımızı, acı, keder, adaletsizlik ve zulmün aramızda kol gezeceğini asla unutmayalım.


Bir gün, bu hayalimin gerçek olması dileklerimle.


Saygılarımla. Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Yokluğunu farkettiğiniz üye kim ?
Yazar: Xesar - 04-12-2014, Saat: 02:28 PM - Forum: Oyunlar - Yorumlar (8)

Aslında şu aralar kimse olmadığı için bu oyunu kendim oynamak için açtım.

Bu konuyu yazdır

  Nice yıllara TutkuM
Yazar: Xesar - 04-10-2014, Saat: 10:27 AM - Forum: Özel Günler ve Kutlamalar - Yorum Yok

Aramızda olmayan emektarlarımızdan TutkuM doğum gününüzü kutlar hayatınızda başarılar dileriz.

Bu konuyu yazdır

  Ebe
Yazar: Xesar - 04-09-2014, Saat: 03:19 PM - Forum: Sözlük - Yorum Yok

Doğum yaptıran kişilere verilen ad.
Arasıra kendinlerine sövülür yazık.

Bu konuyu yazdır

  Real Madrid öldü öldü dirildi!
Yazar: Xesar - 04-09-2014, Saat: 10:35 AM - Forum: Spor - Yorum Yok

Real Madrid'e deplasmanda 3-0 kaybettiği maçın rövanşında bir mucize için sahaya çıkan Borussia Dortmund, ilk bölümde çok istekliydi.



Ancak Real Madrid, 17. dakikada penaltı kazandı. Kazanılan penaltıda topun başına geçen Angel di Maria'nın vuruşunu ise Dortmund kalecisi Weidenfeller kurtardı ve skorun değişmesini engelledi.

Kaçan bu penaltıdan sonra ev sahibi Borussia Dortmund, Real Madrid'in üzerine yüklenmeye başladı. 24. dakikada savunmadan atılan uzun topu, kaleciye indirmek isteyen Pepe, büyük bir hata yaptı ve top Marco Reus'un önünde kaldı. Reus da kaleciyi geçerek topu ağlara gönderdi ve takımını Real Madrid karşısında 1-0 öne geçirdi.

Bu golden sonra daha da umutlanan Dortmund, 37'de ikinci golü buldu. Bu kez savunmadan çıkarken hata yapan Pepe'nin hatalı pası, Borussia Dortmund atağını başlattı. Sol çaprazdan kaleciyle karşı karşıya kalan Lewandowski'nin vuruşu direkten dönerken, dönen topu tamamlayan Reus, kendisinin ve takımının 2. golüne imza attı.

Mücadelenin ilk yarısı Dortmund'un 2-0'lık üstünlüğü ile sona erdi.

Maçın ikinci yarısında ev sahibi Dortmund, çok daha baskılıydı. 65'te Dortmund, 3. gole çok yaklaştı. Marco Reus'un ara pasına hareketlenen Mkhitaryan, kaleci Casillas'ı da geçip boş kaleye vurdu ancak top yan direkten döndü.

Son bölümlerde Real Madrid, oyunu dengelemeyi başardı. Dortmund'un ataklarını durduran İspanyollar, sahadan 2-0 mağlup ayrılmalarına rağmen, ilk maçtaki 3-0'lık skorun avantajıyla yarı finale adını yazdırdı...

spor mynet

Bu konuyu yazdır

  İngilizler zoru başardı!
Yazar: Xesar - 04-09-2014, Saat: 10:33 AM - Forum: Spor - Yorum Yok

İlk maçı sahasında 3-1 kazanan Paris Saint Germain, Chelsea karşısında rövanşa kontrollü bir oyunla başladı. Buna karşılık Chelsea de ilk bölümde fazla risk almadı ancak ev sahibinde Eden Hazard, maçın ilk dakikalarında sakatlanarak yerini Andre Schürrle'ye bıraktı.



Lampard'ın kullandığı taç atışında David Luiz, kafayla geriye doğru aşırttı. Orada topu önünde bulan Andre Schürrle, düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi ve Chelsea'yi Stamford Bridge'de 1-0 öne geçirdi.

İlk yarının kalan bölümünde de Chelsea atakları devam etti ancak skor değişmedi ve soyunma odasına Chelsea'nin tek gollü üstünlüğü ile gidildi. İkinci yarıya İngilizler, fırtına gibi girdi. Önce 51'inci dakikada golün sahibi Schürrle, sonra da 53'te Oscar'ın şutları üst direkte patladı.

Maçın sonuna doğru tüm oyuncularını sahaya süren Jose Mourinho, turu geçmek adına büyük bir risk aldı. Chelsea'nin savunmada verdiği boşlukları zaman zaman değerlendirmek isteyen Fransızlar, Cavani ve Lucas ile tehlike yaratsa da kendilerini rahatlatacak golü bulamadı.

Chelsea Menajeri Jose Mourinho, bu kumarın karşılığını 87'nci dakikada aldı... Sağ taraftan hücuma çıkan Azpilicueta'nın şutu, savunmadan sekti ve arka direğe hareketlenen Demba Ba'nın önüne geldi. Demba Ba'nın zor pozisyonda vuruşu ağlarla buluştu ve Chelsea, Paris Saint Germain karşısında 2-0 öne geçti.

Maçın kalan dakikalarında skor değişmezken, ilk maçı deplasmanda 3-1 kaybeden Chelsea, Stamford Bridge'de Paris Saint Germain'i 2-0 mağlup etti ve Şampiyonlar Ligi'nde adını yarı finale yazdırdı.

spor mynet

Bu konuyu yazdır

  Spermiogram Testi
Yazar: Xesar - 04-07-2014, Saat: 08:15 PM - Forum: Erkek Özel - Yorum Yok

Sperm Testi (spermiogram Testi, Sperm Analizi, Sperm Tahlili)
Erkek İnfertilitesinde erkeklerin ilk yaptırması gereken en önemli test sperm testidir.
Sperm Testi Nedir?
Sperm Testi, erkekte spermlerin çocuk yapma potansiyelini incelemek amacıyla yapılan mikroskobik bir incelemedir.

Merkezimizde (WHO) Dünya Sağlık Örgütünün yöntem olarak kabul ettiği Macler Chamber kamera yöntemi ile sperm sayımı yapılmaktadır. Tüm spermiogramlarda Kruger Morfolojisi, Fruktoz Tayini ,Vitalite ve Hos testi çalışılmaktadır. Sperm örneği (semen) verildikten 2 saat sonra (ayrıntılı) spermiogram sonucunuzu laboratuvarımızdan teslim alabilirsiniz. Bilgi ve randevu için 0212 451 16 61 nolu sabit hattımızdan bize ulaşabilirsiniz.

Sperm Testi (spermiogram) Ne Zaman Yapılmalıdır?spermiogram
1 yıl boyunca düzenli ve korunmasız bir cinsel yaşamı olan çiftlerin, bebek sahibi olamamaları durumunda, hekimlerin erkeklerden isteyeceği ilk tahlil sperm testidir. Eşler böyle bir durumla karşılaştıklarında sperm testini yaptırmalıdırlar.

Sperm Testi Nasıl Yapılıyor?
Sperm testi (spermiogram, sperm tahlili) yaptırmadan önce 3-4 günlük cinsel perhiz yapılmalıdır. Bu 3-4 günlük dönemde hiç bir şekilde boşalma (uyku vb.) olmamalıdır. Yapılan perhiz sonrası konusunda uzmanlaşmış androloji laboratuvarlarında ayrılan özel sperm verme odalarında masturbasyon yöntemi ile steril bir kaba boşalma gerçekleşmelidir. Penisten çıkan ilk damlalar çok önemlidir ve kesinlikle kabın dışarısına taşırılmamalıdır. Eğer taşırılırsa görevliler bilgilendirilmelidir. Vermiş olduğunuz sperm örneğinde uzman teknikerler spermlerin sayı, şekil, hareket ve akışkanlığı gibi başlıca önemli kriterleri göz önünde alarak sperm incelemesini yapmaktadırlar. Daha sağlıklı sonuçlar alabilmek için 3-4 hafta ara ile iki kez sperm örneği verilmelidir.

Semen (ejakülat, meni, sperm örneği )
Orgazma sonucunda erkekten gelen beyaz kremsi sıvıya Semen (sperm örneği) denir. Sperm testi incelemesinde spermlerin sayısı, spermlerin şekilleri (morfoloji) spermlerin hareketliliği ve miktarları incelenir. Ayrıca verilen semen (sperm) örneğinin miktarı, pH´sı, rengi, lökosit varlığı, fruktoz miktarı, likefaksiyonu gibi özellikleri değerlendirilir. Sperm testi değerlendirmesinde bir kaç farklı kriter vardır. “Kruger kriterleri” özellikle spermdeki şekil bozukluklarını göz önüne alan mikroskobik bir değerlendirme yöntemidir. Kruger sınıflamasına göre spermlerin baş, orta bölüm ve kuyruk yapısındaki bozukluklara göre değerlendirilmesi yapılmaktadır. Özel bir boyama sonrası sperm şekil (morfoloji) özellikleri incelenerek sperm örneğinin doğurganlık kapasitesi belirlenir.
Erkekte sperm yapımı uzun süren bir süreçtir ve sürekli aynı özellikleri taşıması beklenemez. Sperm testi sonucuna göre ideal olarak karar verebilmek için ortalama 3 -4 hafta ara ile yapılmış en az 2 farklı semen (sperm) örneği incelenmelidir. Özellikle azoospermik erkeklerde mutlaka ikiden fazla sperm testi (spermiogram) yapılmalıdır.
Sperm testi (spermiogram) fiyatı için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

semen örneği kabıSemen (sperm) Örneği Verilirken Uyulması Gereken Kurallar
* Sperm testi Ortalama 3-4 günlük cinsel perhizden (hiçbir şekilde boşalmama) sonra yapılmalıdır.
* Semen (sperm) örneği vereceğiniz gün laboratuvarımıza gelmeden önce duş alınız ve temiz çamaşır giyiniz.
* Laboratuvarımız da semen (sperm) örneği vermeden önce ellerinizi yıkayınız ve az da olsa idrarınızı yapınız.
* Dilerseniz sperm verme odalarımızda bulan video oynatıcılar sayesinde daha iyi uyarıldıktan sonra boşalmanız semen miktarını arttırarak analiz sonucunu olumlu etkileyecektir.
* Laboratuvarımızda özel sperm verme odalarımızda semen (sperm) örneğinizi verirken mastürbasyon esnasında su, sabun, tükürük, krem vb. gibi analiz sonucu olumsuz yönde etkileyecek maddeler asla kullanılmamalıdır.
* Semen (sperm) örneği için verilen kaplar sterildir. Kabın ve kapağın iç kısmına dokunulmamalıdır.
* Penisten gelen menilerin tamamının kabın içine verilmesi gerekir. Eğer yanlışlıkla dışarıya akar ise görevlilere bildirilmelidir.

Sperm Testi Normal Değerler
3- 5 günlük cinsel perhiz ile verilen semen örneği sonuçları ( WHO ) Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre,

Parametre WHO 1999 WHO 2010
1. Miktar (volüm) 2.0 ml 1.5 ml
2. ph ≥7.2 ≥7.2
3. ml de sperm sayısı
(konsantrasyon) ≥20 milyon/ml ≥15 milyon/ml
4.Total sperm sayısı ≥40 milyon/ml ≥39 milyon/ml
5. Hareketlilik (motilite) %50 (a+b) %40(PR+NP**) %32 PR*
6. Şekil (morfoloji) ≥%14 ≥%4
7. Canlılık (viability) ≥%50 ≥58
8. Lökosit (iltihap hücresi) ≤1 milyon/ml ≤1 milyon/ml


Sperm testi terimleri için tıklayınız.

Sperm Sayısını ve Sperm Üretimini Olumsuz Etkileyen Faktörler
Vücudun tüm hücreleri dış etkenlerden etkileniyor. Erkeklerde ise spermler dış etkenlerden en kolay etkilenen hücreler arasında yer alıyor. Sperm kalitesini olumsuz etkileyen pek çok faktör hayatımıza girdi ve girmeye devam ediyor. Sperm kalitesini bozan dış etkenleri sıralayacak olursak;

Sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı
Sigarada bulunan toksik maddelerin yanı sıra nikotinin damar büzücü etkisi erkeklerde sperm sayısını, hareketini ve yapısını olumsuz etkiler. Sigara içen erkeklerin eşlerinde düşük ihtimalinin arttığı belirlenmiştir. Alkol impotans ve sperm üretiminin bozulmasına neden olur. Kronik alkolizm vakalarında testisler küçülür, testosteron üretimi bozulur.Alkol ve uyuşturucu madde kullanımı cinsel gücü azalttığını ve sperm hareketini ve üretimini olumsuz etkiliyor.

İlaç kullanımı
Tedavi sürecinde uzun süre kullanılan Kemoterapi ilaçları, ağır antibiyotikler , epilepsi ilaçları ve antidepresan ilaçları sperm kalitesini ve sayısını olumsuz etkileyen faktörler arasında yer alıyor.

Cinsel ilişki sıklığı
Cinsel ilişki sıklığı da sperm kalitesini etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Yalnız bu noktada dikkat edilmesi gereken ideal cinsel ilişki sıklığının doğru belirlenmesidir. Çok sık cinsel ilişkinin yanı sıra, az sayıda girilen cinsel ilişki de sperm sayısını düşürüyor. Sağlıklı sperm sayısı için ideal olan cinsel ilişki sıklığı gün aşırı ya da haftada 2-3 kez olarak tavsiye ediliyor.

Hormon içeren yiyecekler
Hormon içeren yiyecekler, bu hormonlar insan vücudunda östrojene dönüşüyor. Erkeklerin vücudunda östrojen hormonunun artması da sperm sayısının düşmesine neden oluyor.Kırmızı et ve kümes hayvanlarının yanı sıra hormon içeren soya sütü, soya filizi gibi ürünlerle birlikte her türlü sebze ve meyvede de bu tehlike söz konusu oluyor.

Sıcaklık faktörü
Testislerin sağlıklı sperm üretebilmeleri için vücut ısısından 1-2 derece daha soğuk olmaları gerekiyor. İdeal vücut ısısı 36 dereceyken testislerin olması gereken sıcaklığı 34 derece civarındadır.Yüksek ısı özellikle sauna ve sıcak su banyoları sperm üretimini olumsuz etkiler. Çok dar iç çamaşırı ya da pantolon giyen kişilerde, işi gereği testisleri çok ısınan erkeklerde (örneğin şöförlerde) sperm olumsuz etkilenir.

Hava kirliliği
Sperm üretimi yaklaşık 3 ay sürer. O arada olabilecek çevredeki kimyasal maddeler, radyasyon, zehirler, otomobillerden çıkan egzoz gazları, fabrika bacalarından çıkan zehirli gazlar hava kirliliğini artırıyor. Solunan nefesle birlikte pek çok zararlı atık insan vücuduna giriyor ve sperm kalitesini bozup sayı olarak da azalmasına neden oluyor.
Alıntı

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-08-2025, 08:46 AM