[SIZE=2]Ayet açıktır: “Ey îman edenler! Zannın çoğundan sakınınız. Zîra zannın bir kısmı günahtır. Bir birinizin günahını araştırmayınız. Bir kısmınız bir kısmınızı gıybet etmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan tiksinirsiniz! Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah tevbeleri dâimâ kabul eden ve acıyandır.”hucurat suresi 49/12
[SIZE=2]1- Bir şahıs yaptığı gıybeti meşru göstermek için, “Ben bunu onun yüzüne karşı da söylerim/söyledim” diyorsa, o halde orada, onun olmadığı yerde neden bahsediyor? Amacı boş yere dedikodu üretmekse, yüzüne karşı söylemiş olsun, olmasın, yaptığı iş, gıybettir. Gıybet zaten yüzüne karşı söylemekte değil; ardından konuşmakta söz konusudur. Ve gıybette esas olan, kendisinin bulunmadığı ortamlarda ayıplanmaktır. Müslüman, kendisinin bulunmadığı ortamlarda “yüzüne karşı söylerim” gerekçesiyle ayıplanmaya reva görülmemeli. (Öte yandan yüzüne karşı söylemenin de meşru olmayan patavatsız, yırtık ve kırıcı biçimleri vardır. Ki çoğu caiz olmaktan uzak biçimlerdir.) [/SIZE]
2- Yukarıdaki ayete dikkat edelim. Ayet bizi su-i zan yürütmekten menediyor. Sizin verdiğiniz tanım, su-i zanna kapı açan bir tanımdır. Nitekim bir şahsı farazi olarak kötü bir amel işlerken tahayyül etmek su-i zan kastıyla yapılıyorsa, günahtır. Yok; rast gele bir hayal ise, itibar etmemek ve bu şahıs hakkında kötü zanna kapılmamak şartıyla zararsızdır. Eğer yaptığı su-i zan ise kul hakkı söz konusu olur. Eğer yaptığı boş bir hayal ise ve kendisi de boş bir hayal olduğunu biliyorsa, bunda kul hakkı olmaz. [/SIZE]
[SIZE=2]1- Bir şahıs yaptığı gıybeti meşru göstermek için, “Ben bunu onun yüzüne karşı da söylerim/söyledim” diyorsa, o halde orada, onun olmadığı yerde neden bahsediyor? Amacı boş yere dedikodu üretmekse, yüzüne karşı söylemiş olsun, olmasın, yaptığı iş, gıybettir. Gıybet zaten yüzüne karşı söylemekte değil; ardından konuşmakta söz konusudur. Ve gıybette esas olan, kendisinin bulunmadığı ortamlarda ayıplanmaktır. Müslüman, kendisinin bulunmadığı ortamlarda “yüzüne karşı söylerim” gerekçesiyle ayıplanmaya reva görülmemeli. (Öte yandan yüzüne karşı söylemenin de meşru olmayan patavatsız, yırtık ve kırıcı biçimleri vardır. Ki çoğu caiz olmaktan uzak biçimlerdir.) [/SIZE]
2- Yukarıdaki ayete dikkat edelim. Ayet bizi su-i zan yürütmekten menediyor. Sizin verdiğiniz tanım, su-i zanna kapı açan bir tanımdır. Nitekim bir şahsı farazi olarak kötü bir amel işlerken tahayyül etmek su-i zan kastıyla yapılıyorsa, günahtır. Yok; rast gele bir hayal ise, itibar etmemek ve bu şahıs hakkında kötü zanna kapılmamak şartıyla zararsızdır. Eğer yaptığı su-i zan ise kul hakkı söz konusu olur. Eğer yaptığı boş bir hayal ise ve kendisi de boş bir hayal olduğunu biliyorsa, bunda kul hakkı olmaz. [/SIZE]