Afyonkarahisar Kalesi
Kente hâkim bir konumda bulunan tarihî Afyonkarahisar KalesiAfyonkarahisar şehir merkezinde volkanik özellikli, yerden yüksekliği 226 metre olan doğal yükseltili bir kaya kütlesi üzerindedir. M.Ö. 1350 yıllarında Hitit imparatoru II. Murşil zamanında Arzava seferinde mustahkem mevki olarak kullanılmış olan kale önce Hapanuva; Roma ve Bizans dönemlerinde Akroenos; Selçuklular'dan itıbaren ise Karahisar adı ile anılmıştır. Tarihi dokusu korunamamış olsada hala eski kalıntılar mevcuttur.
Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubat'n hazineleri bu kalede saklandığından, kale Hisar-ı Devlet olarak da adlandırıldı. Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali döneminde kalenin ismi Karahisar-ı Sahip oldu. 1573'te burayı tamir ettiren II. Selim ise yörede yetiştirilen meşhur afyondan ötürü kaleye Afyonkarahisar adını vermişti.
Alanya Kalesi
SurAlanya Kalesi, Antalya'nın ilçesi Alanya'nın simgelerinden biri olan kale. Denizden 250 metreye kadar yükselen yarımada üzerinde bulunur. Surlarının uzunluğu 6.5 kilometreyi bulur.
SurKandeleri adıyla da bilinen Alanya yarımadasındaki yerleşim, Helenistik döneme kadar inmekle birlikte günümüze kalan tarihi dokusu 13. yüzyıl Selçuklu eseridir. Kale, 1221 yılında kenti alıp yeniden inşa ettiren Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Kalenin 83 kulesi ve 140 burcu vardır. Ortaçağda surların içine yerleşmiş kentin su gereksinimi sağlamak üzere 400'e yakın sarnıç yapılmıştır. Sarnıçların bir kısmı günümüzde de kullanılmaktadır. Surlar, planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu'nu inerek Tophane ve Tersane'yi geçip Kızılkule'de son bulacak şekilde inşa edilmiştir.
Alara Kalesi
Alara Kalesi, Alanya'nın 37 kilometre batısında, denizden 7 kilometre içeride Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından 1232 yılında yaptırılmıştır.
İpekyolu üzerindeki kalenin işlevi, Alara Çayı kenarındaki Alarahan'da mola veren kervanların güvenliğini sağlamaktır. Kale 200 metreden 500 metreye kadar çıkan sarp bir tepe üzerinde kurulmuştur. Görkemli bir görüntüsü vardır. Dış ve iç kale olarak iki kısımdır. 120 basamaklı karanlık bir dehlizden kalenin içine girilir. Ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açılmadığı için yaban otları ve yıkıntılara dikkat etmek gerekir. Ayrıca tünelin ortalarına doğru derin bir çukur vardır. Bunun ucu su almak için aştıkları mahzenlerdedir. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller yapılmıştır. Kalıntılar arasında küçük bir saray, kale görevlilerinin odaları, ve hamam vardır.
Surları ve patikaları izleyerek Alara Kalesi'nin zirvesine çıkmak isteyenlerin en az 45 dk'lık tırmanışı göze almaları ve buna göre donanımlı olmaları gerekir. Bir adet el feneri yeterlidir.
Anavarza Kalesi
Anavarza Kalesi, Anavarza; Kadirli, Ceyhan ve Kozan ilçe sınırlarının kesiştiği yerde, Kozan sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ceyhan'a 35 km. uzaklıkta, Ceyhan-Kozan sınırında bulunan örenyeri. Çevresi mesire yeri olarak kullanılır.
Kilikya ovasının önemli merkezlerinden olan Anavarza’nın antik kaynaklarda adı Anazarbos, Anazarba, Aynızarba veya Anazarbus olarak geçer. Adana’nın yaklaşık 70 km. kuzeydoğusunda, Dilekkaya köyündeki antik şehir, Sunbas çayının Ceyhan ile birleştiği yerin 8 km. kuzeyinde ada gibi yükselen bir tepe üzerindedir.
Kale ve şehrin, MÖ. IX. yy.da Kilikya’yı ele geçiren Asurlular tarafından kurulduğu ya da eski bir yerleşimin üzerine inşa edildiği tahmin edilmektedir. Antik Anavarza şehrinin kesin olarak bilinen tarihi ise, MÖ 1. yy.da İmparator Augustos’un (MÖ 27 - MS 14) Anavarza’yı Roma İmparatorluğu'na bağlamasıyla başlar. Şehir, Roma İmparatorluğu devrinde bölgenin önemli merkezlerinden biri olmuş ve kentte İmparator şerefine büyük anıtlar yaptırılmıştır.
Ancak, Asurlular tarafından kurulduğu iddiasına şüphe ile bakan tarihçiler de mevcuttur. Bu görüşe göre; Asurluların Çukurova’ya 50 - 60 yıl gibi kısa bir süre hâkim oldukları ve bölgeyi sömürge olarak kullandıkları gözönüne alınırsa, Anavarza gibi bir antik kentin kurulması mümkün görülmemektedir. Bu yüzden, 700 yıl gibi uzun bir süre Anadolu’ya ve dolayısıyla Çukurova’ya egemen olan Hititler üzerinde yoğunlaşmak gerekir.
Anavarza kale ve şehri, çeşitli kültürlerin birbirini etkilediği ve zamanla da kaynaştığı önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Zafer takı yakınlarında bulunmuş bir yazıtta, iki kez depremlerle yerle bir olmuş kent surlarının kimler tarafından ve kim zamanında onarıldığından bahsedilmektedir.
Ardahan Kalesi
Yapılışı oldukça eskiye dayanan Ardahan Kalesi, ilk inşa tarihi bilinmeyen ve ama Selçuklularca yapıldığı düşünülen ve Osmanlılarca sürekli kullanıldığı anlaşılan tarihî bir yapıdır.
Ardahan kalesi, Osmanlı döneminde 16. yüzyılın ortalarında, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle inşa edilmiş ve günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Ardahan kalesinde yapılan kazılar bölgenin çeşitli krallıkların hâkimiyetine girdiğine göstermektedir.
Ardahan şehir merkezinin kuzeyindeki Halil Efendi Mahallesi ile kent merkezini birbirinden ayıran Kura nehrinin hemen sol kıyısında bulunmaktadır.
Bedrama kalesi
Giresun,Tirebolu-Torul Karayolu üzerinde, Örenkaya Köyü'nde bulunan kale, tamamen yerli kayalar üzerine kurulmuştur. Tirebolu'dan yaklaşık 8 Km uzaklıkta, oldukça yüksek bir kayalık üzerinde bulunan küçük bir kaledir.
Etrafındaki sur duvarlarından çok azı günümüze kadar kalabilmiştir. Kaleye güney taraftan çok dar patika bir yolla çıkılabilmektedir. Kale kapısı tamamen yıkılan kaleden çok az sur duvarı geriye kalmıştır. Kaleye uzaktan bakıldığında tamamen tabii kayalık gibi görünmesine rağmen Harşit Vadisini en iyi kontrol altıda bulunduran bir konuma sahiptir.
Bodrum Kalesi
Bodrum Kalesi, Bodrum'un simgesi haline gelmiş ve bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan kale. (St. Peter Kalesi)
Bodrum kalesi iki liman arasında kayalık bir alan üzerinde kurulmuştur. Antik çağda önce ada olan bu alan sonraları kente bağlanarak yarımada durumuna gelmiştir.
1406 - 1523 tarihleri arasinda inşa edilen St. Jean Sövalyeleri'nin kalesi, kare planlı, 180 x 185 m. ölçülerindedir. İç kale içinde değişik ülke adları verilmiş kuleler bulunmaktadır. En yüksek kule deniz seviyesinden 47.50 m. yükseklikte olan Fransız Kulesi'dir. Diğer kuleler İtalyan Kulesi, Alman Kulesi, Yılanlı Kule ve İngiliz Kulesidir.
Kalenin doğu duvarı dışında kalan bölümleri çift beden duvarları olarak takviye edilmiştir. İç kaleye 7 kapı geçilerek ulaşılır. Kapılar üzerinde armalar bulunmaktadır. Armalar üzerinde haçlar, düz veya yatay bantlar, ejder ve aslan figürleri bulunmaktadır. İç kalede Sapelin alti dahil olmak üzere 14 sarnıç vardır. Kale korugani, çiftli duvarlar arası su hendeği, asma köprü, kontrol kulesi, II. Mahmut tuğrası kalenin göze çarpan yerlerindendir.
Bodrum Kalesi, 19. yüzyil sonunda kalenin hapishane olarak kullanıldığı dönemde bir hamam yapısı ile Osmanlı niteliği kazanmistir.
Kale bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır. Müze koleksiyonlarında bulunan eserler Türk hamamı, Amphora sergilemesi, Doğu Roma Gemisi, Cam Salonu, Cam Batığı, Sikke ve Mücevherat Salonu, Karyalı Prenses Salonu, İngiliz Kulesi, İşkence ve Katliam Odaları ve Alman Kulesi'nde sergilenmektedir. Ayrıca, 33.5 dönüm genişliğindeki bir arazi üzerine kurulmuş olan kalede açık mekanlarda da eser sergilenmektedir.
Müze, 1995 yılında Avrupa'da Yılın Müzesi Yarışması'nda "Özel Övgü" ödülünü almıştır.
Dumlu Kalesi
Dumlu Kalesi, Ceyhan'a 17 km uzaklıkta olan İmamoğlu ilçesine giderken Sağkaya beldesinden önce bulunan Tumlu Köyü'nün sınırları içindedir. Tumlu köyü, adını Tumlu Kalesi'nden almıştır. 4 km batısında Soysallı köyü bulunur. Fiziksel olarak Yılankale'yi andırır. İlgisizlikten dolayı tahrip olmuştur. Restore edildiğinde turistik bir yer haline gelebilir. Çok eski bir tarihe sahip olduğu bir gerçektir.
Kalenin kuzeyinde yarım haç şeklinde birçok mezar vardır. Bu mezarlar genelde küçük el yapımı mağaralar biçimindedir. Kuzeybatısında mozaikler bulunan kalede yakın zamanda bir mağara mezar ve bir toplu mezar ortaya çikmıştır. Köylülerin anlatımlarına göre kaldenin tarihi dokusu 1989'da ABD'lilerin petrol arama çalışmaları sırasında zadelenmiş ve havalandırma pencereleri olan bir tünel, tuvalet çukuru olarak kullanılıp kapatılmıştır. Köy, Kurtuluş Savaşı sırasında fazla zarar görmemiştir.
Kayseri Kalesi
Şehir merkezinde, Kayseri surları ve kalesi geniş bir alana sahiptir. Roma İmporaloru III. Gordianus zamanına (M.S 238-244) ait sikkelerdeki bilgilere göre bu tarihte Kayseri'de surların inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bizanslılar döneminde Justinian şehri koruyabilmek için esas suru daraltmıştır.
Kayseri Kalesi iki bölümden ibarettir: Dış kale, iç kale.
Dış kalenin önemli bir bölümü yok olmuştur.
İç Kale, hiç bir yönden dış kale ile bağlı bulunmamaktadır. Müstakil bir yapı durumundadır. Doğu ve güney kısmında ayrı biçim ve kuruluşta iki kapısı vardır. Sonradan Cumhuriyet Meydanına bakan üçüncü bir kapı daha açılmıştır. Kale içi, kuyumcular tarafından çarşı olarak kullanılmakta olup; ayrıca Fatih dönemine ait Kale Camisi bulunmaktadır.