:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,695
» Son Üye: trendblooms
» Toplam Konular: 98,532
» Toplam Yorumlar: 1,065,511

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 316 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 312 Ziyaretçi
Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Allah’tan Başka VELİLER E...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
6 saat önce
» Yorumlar: 0
» Okunma: 5
Bizlere Öğretilenleri, Ku...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 05:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 6
Nisa Suresi 34. Ayet Ve K...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 05:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 10
Allah Biz Kullarını Resul...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 11
Kamer Suresi 17-22. Maide...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-01-2025, Saat: 01:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 22
Allah Neden Bazı Ayetlerd...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-31-2025, Saat: 10:58 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 36
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 199
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,460
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 1,038

 
  lüüütfeennnnn
Yazar: berry - 11-20-2016, Saat: 07:51 PM - Forum: Haykır - Yorum Yok

yN2YPy.jpg

Bu konuyu yazdır

  Atatürk ün Anısına. Onu Doğru Anlayabilmek.
Yazar: halukgta - 11-10-2016, Saat: 09:39 PM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk - Yorum Yok

Bugün Atatürk ün ölüm yıl dönümü, onu Rahmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun inşallah. Atatürk ü anlamak için, onun yaptıklarını görebilmek gerekir. Bazen insanlar bakarlar ama göremezler. İşte Kur’an ın bahsettiği gönül gözü budur. Atatürk yok olmak üzere olan bir milleti azmiyle, çabasıyla toplumunda gayretiyle ve güvenmesiyle, bugünlere gelmesini sağlayan, dünyanın hala unutmadığı, örnek gösterildiği bir liderdir.

Ne yazık ki günümüzde Atatürk karalanmak, toplumun gözünde küçük düşürülmek adına, iftiralara maruz kalmaktadır. Bunları yapanlar, Atatürk ün ölümünden hemen sonra devreye giren, dini kendi menfaatleri doğrultusunda yönetmeye çalışan tarikatlar, cemaatler ve onların ektiği nifak tohumlarıdır. Çünkü Atatürk çıkarları doğrultusunda dini kullanan, ALLAH İLE TOPLUMU ALDATANLARIN hükümranlıklarına son vermiştir. Atatürk, bu zihniyetin toplumu din adına yanlış yönlendirmesine, Allah ın arı-duru dinine batıl sokarak toplumun aldatılmasına karşıydı. Kendisi ailesinden iyi bir din eğitimi almıştı. Hatta Kur’an ı anlayacak kadar, Arapça bildiğini de söyleyebiliriz. 

Toplum İslam ı, hala öyle yanlış düşüncelerle yaşıyor ki, daha geçen gün bir okurum, Atatürk ün Arapçayı günlük yazı dilinden kaldırmasının, İslam düşmanı olduğuna kanıt olarak gösteriyor. Hâlbuki Allah Kur’an ı neden Arapça indirdiğini açıklamış ve o günkü toplumun, Arap olduğu için anlamaları ve ayetler üzerinde düşünmeleri için, kendi dillerinden indirdiğinin izahını yapmıştır. Düşüne biliyor musunuz, Atatürk ün Kur’an ın okunmasını yasakladığını bile söylemekten çekinmiyorlar. Hâlbuki Kur’an ın Türkçe mealinin yazılmasını sağlayan, bizzat Atatürk dür. Kılık kıyafet devriminden örnek veren okurum, Arap kıyafetlerini din zannetmesi bile, bizlerin İslam anlayışımızın yanlışlığına, güzel bir örnektir. Aynı arkadaşım Atatürk ün dinsiz olduğunu, birilerinin yazdığı kitaplardan alıntılarla, bana kanıtlamaya çalışıyordu. İşte Atatürk dini anlatmayı bırakın, batılın İslam a soktuğu zehri, temizlemekle önce uğraşıyordu. Ne yazık ki istediğinin tamamını gerçekleştirmeye ömrü yetmedi. Onun bu vasiyetini, bizler yerine getirmeliyiz.

Atatürk e dinsiz yakıştırmasını yapanların, günümüzde devletin içine sızmış, sinsi planları ile kendisinden olmayanlara karşı, SAHTE KANITLAR ÜRETEREK, TOPLUMUN KAFASINI BULANDIRAN, FETO örgütünden hiçbir farkları yoktur. Dün aynı zihniyet toplumun kafasını Atatürk için sahte delillerle karıştıranlar, bugünde aynı yöntemi kullanmadılar mı? Ama ilahi adalet tecelli edince, her şey ortaya çıktı. 

Atatürk batıl ve hurafe karışmamış gerçek İslam ın yanındaydı. ONUN İÇİNDE OKULLARDA DİN DERSİNİ KOYDURANDA BİZZAT KENDİSİYDİ. Bizler kişi bazında bir kişinin dinini, inancını sorgulayabilir miyiz, ne dersiniz bu soruma? Bazen aynı hatayı yaparız, sevmediğimiz kişilere, kendimizi temize çıkartırcasına, zaten inancı çok fazla yok, dinsiz, kitapsız mıdır nedir deriz. Peki, doğrumudur bu davranışımız? Atatürk e dinsiz yakıştırmasını yapan, kendisine gerçek Müslüman diyenlere, Allah ın uyarılarını hatırlatmak isterim.

İsra 84: De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali)

Necm 32: …….. Bunun için KENDİNİZİ TEMİZE ÇIKARMAYIN. ÇÜNKÜ O, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI EN İYİ BİLENDİR. (Diyanet meali)

Görüyor musunuz, Allah bakın bizleri nasıl uyarıyor. Her insan kendi yapısına uygun işler yapar diyor ve kimin ın en doğru yolda olduğunu, YALNIZ ALLAH BİLİR dediği halde, bizler sevmediğimiz kişiler için, Allah ın tekelinde, sorumluluğunda olan bir karara, sanki bizlerde sahipmişiz gibi, bu insan dinsiz diyebiliyoruz. ONUN İÇİN ATATÜRK ÜN İNANCI, ALLAH IN DOĞRU YOLUNDA OLUP OLMADIĞI, BİZLERİN KARAR VERECEĞİ BİR KONU DEĞİLDİR. Hesap günü herkes, hesabını Allah a verecek.  Necm 32. ayet ise bizleri çok güzel uyarıyor ve diyor ki, KENDİNİZİ TEMİZE ÇIKARTIP, BAŞKALARININ İNANÇLARI KONUSUNDA SÖZLER SÖYLEMEYİN. Çünkü bir önceki ayette uyardığı gibi, kimin takvaca üstün olduğunu yalnız Rabbimiz bilir.

Sizlere Kur’an dan çok dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum, konumuz ile ilgili. Peygamberimiz bildiğiniz gibi ÜMMİYDİ. Ümmi kelimesinin Kur’an da ki gerçek anlamını, bazılarının işlerine gelmediği için görmek ve anlamak istemeyenler, bu kelimeye okuma yazma bilmeyen anlamını vermişlerdir. Hâlbuki ÜMMİ kelimesinin Kur’an da ki anlamı, Ehli kitaba tabi olmayan anlamındadır. Peygamberimiz, Allah ın gönderdiği kitaplardan uzaklaşmış, hurafe ve batıl inançların karıştığı Ehli kitabın hiç birisine tabi olmamış, ama doğrunun, gerçeklerin arayışında bir insandı. Dikkat çekici ve düşündürücü olan, ALLAH ELÇİLİK GÖREVİNİ, EHLİ KİTAPTAN BİRİSİNE VERMEYİP, DOĞRULARIN ARAYIŞINDA OLAN ÜMMİ BİR KİŞİYE, PEYGAMBERİMİZE VERMESİ VE ONUN ARACILIĞIYLA KUR’AN I BİZLERE GÖNDERMESİ DERS OLMALI ve bizler bunun nedenlerini araştırıp, düşünerek doğruyu anlamalıyız. 

Bizler imanımızı kişilerle asla kıyaslayamayız, çünkü Allah ın uyarısında olduğu gibi, kimin gerçek iman sahibi olduğunu yalnız Allah bilir. Kişi vardır namazını kılar, tüm ibadetlerini yapar ve bunu toplumun özellikle gözünün önünde yapar. İşte bu davranışlar bizleri aldatmasın. Çünkü Allah bir ayetinde, YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA diye uyarır. Kimin gösteriş ve çıkar için ibadetini yaptığını bizler bilemeyiz. Günümüzde toplumları yönetenleri görüyoruz. İslam ı nasıl yaşadıklarının karşılığını DAVRANIŞALRINDA, HAREKETLERİNDE, TOPLUMU YÖNETİRKEN ADALETLE HÜKMETMELERİNDE GÖRÜYORMUSUNUZ? İBADETLERİ DAVRANIŞLARINA YANSIYOR MU? İşte bizleri ilgilendiren, bir kişinin yaptıkları, davranışları olmalıdır. Sözde değil özde, davranışta Müslüman olmalıyız. 

Yakın zamanda örneğini gördük. Fethullah denilen bir şahıs, daha düne kadar neredeyse, Allah ın en sevdiği kulu ilan edilmişti. Ondan şefaat bekleyenleri bırakın, neredeyse onu birilerinin beklediği, MEHDİ ilan edenler bile vardı. Peki, sonucu ne oldu. Allah tüm gizli kapaklı emellerini ortaya çıkardı ve yerle yeksan etti. Hem de kimin eliyle cezalandırdı, birlikte yol arkadaşlığı yaptığı, her ne istediyse verdik dediği kişi ya da kişilerin eliyle cezalandırdı. İşte ilahi adalet böyle bir şey. Allah ın bizleri uyarısından eğer dersler alsaydık, sakın din ve iman adına benden başka velilere güvenmeyin, uyarılarından dersler alırdık.

Atatürk Türk toplumuna, bu gerçeği anlatmaya çalışan, bizlerin başına gelen bir güneşti. Ama bizler bunun kıymetini bilemedik. Din simsarcılarının oyuna geldik ve bağrımıza basmamız gereken kişiyi, topluma düşman ettik. Yalanlarları ve iftiraları topluma anlatamadık. Lütfen şunu unutmayalım. Allah dinsiz ve inançsız bir insana, asla zafer nasip etmez ve toplumun kalbinde bunca kişinin sevilmesine de vesile olmaz. 

Şunu da hatırlatmak isterim. Atatürk inançsız bir insan olsaydı, onun yanındaki dava arkadaşları ve mecliste onca inançlı üyeler, asla Atatürk ün arkasında olmazlardı. Atatürk e dinsiz diyenler, o gün Atatürk ile birlikte, meclisin tamamına da aynı iftirayı atmış olurlar. Lütfen bunu da unutmayalım. İnançsız bir kişinin ardından asla kimse gitmez ve ona güvenmez. Atatürk ün din adına söylemlerinden, düşüncelerinden bazı örnekleri vermek ve yorumunu sizlere bırakmak istiyorum.

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.”

“Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binayı fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilmez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNDE, YENİ BİR BİNA KURMAK LÜZUMU HÂSIL OLACAKTIR.

Atatürk diğer bir konuşmasında ise Peygamberimiz Hazret- i Muhammet için şunları söylemiştir."O Allah`ın birinci ve en büyük kuludur  O’nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuna kadar O ölümsüzdür.

“Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”

Fransız gazetecisi Mavrice Perno`nun Atatürk e sorduğu sorulara verdiği cevaplar, Atatürk ün batıldan uzak bir İslam ı toplumla tanıştırma arzu ve isteğine, en güzel açık bir kanıtlarıdır.

—M.Perno: Şu halde yeni Türkiye`nin siyasetinde dine aykırı hiçbir temayül ve mahiyet olmayacak mı?
—Atatürk: Siyasetimizi dine aykırı olmak şöyle dursun, dini bakımdan eksik bile hissediyoruz.
—M.Perno: Düşündüklerinizi daha açık izah eder misiniz?
—Atatürk: Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif, gelişmeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor. Hâlbuki Türkiye`ye istiklalini veren bu Asya milleti içinde daha karışık, suni, batıl inanışlardan ibaret olan bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Eğer ışığa yaklaşmazlarsa kendilerini mahvetmişler ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız.

Atatürk bu söylediklerini yerine getirmiş ve İslam ı çıkarları adına kullanan, batılı ve hurafeyi dine sokarak İslam a en büyük hasarı vermiş olanları cezalandırmış ve toplumun Kur’an ı anlayarak okumasına vesile olmuştur. Böylece KUR’AN İLE TOPLUM BULUŞTURULMUŞTUR. Bu gerçeklerin ortaya çıkmasından hoşnut olmayanlar, elbette var güçleriyle Atatürk düşmanlığını topluma yayacaklar ve iftiralarına da devam edeceklerdir. Bizlere düşen, bu gerçekleri topluma anlatmak olmalıdır. Allah doğrunun yanındadır.


Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
Yazar: halukgta - 11-08-2016, Saat: 09:56 PM - Forum: İslam - Yorumlar (1)

Oku diye başlayan Allah ın tebliğini alan bizler, acaba Kur’an ı okuyup okumadığımızı sorduğunda, Allah a huzuru mahşerde ne cevap vereceğiz. Okuyamadık Rabbimiz, bizim dilimizden değildi mi diyeceğiz, yoksa bizim yerimize okudular ve bize anlattılar diyerek, işin içinden sıyrılmayı mı hesaplıyoruz. 

Kur’an ın ipine sarılın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diye uyarmıştım sizleri, öğüdümü tuttunuz mu diye Allah sorduğunda, sizce cevap verecek yüzümüz olacak mı? Yoksa Rabbimiz siz bize rehber olsun diye gönderdiğin kitapta, her şeyden örnekler verdik diyordun, ama biz atalarımızdan öğrendiklerimizi Kur’an da göremedik. Namaz kıl, oruç tur, Hacca git, zekât verin demiştin, ama bu konularda bizim atalarımızdan öğrendiğimiz detayları Kur’an da bulamadık. Onun için bizde âlimlerimizin, velilerimizin, şeyhlerimizin öğretisine uymak zorunda kaldık diye, Allah a cevap verebilecek gücü, kendinizde bulabiliyor musunuz? 
 
Şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatçinin fayda vermeyeceği o günden sakının diye öğüt vermiştim, bu öğüdümü tutarak, şeyhler, veliler, şefaatçiler edinmediniz değil mi kullarım diye Rabbimiz sorduğunda, YETİŞ EY RESULÜM KURTAR BENİ ALLAH IN AZABINDAN diyerek, kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz.

Sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, imtihanınız Kur’an dan olacak diye hükmederek, sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye uyarmıştım, sizler bu uyarılarımı dinleyerek, dünyadaki imtihanınıza yalnız Kur’an dan çalıştınız değil mi ey kullarım dediğinde, Allah a nasıl bir cevap vereceğinizi şimdiden düşünüyor musunuz.

Sizlere haram olanları, sorumlu olduğunuz Kur’an da saymıştım, BUNLARIN DIŞINDA HER TEMİZ ŞEY SİZLERE HELALDİR DEMİŞTİM. Bu uyarılarıma uydunuz mu, yoksa Allah a iftira atarak, benim haram demediğim şeylere, haram diyenlere mi uydunuz dediğinde, verilecek cevabınız hazır mı?

Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dedim ve sizlere bildirdim. Benim sözüme mi uydunuz, yoksa sizi Allah ile aldatanlara mı? Ne dersiniz, bu soruya da hazırlıklı mısınız?

Hak olan, benim katından sizlere indirilen Kur’an dır demiştim, emirlerime batıl karıştırmadan mı yerine getirdiniz, yoksa hakka batıl mı karıştırdınız, diye Rabbimiz sorduğunda, ACABA KAÇIMIZ BU SORUYA VERECEĞİMİZ CEVABA HAZIRIZ?

Ben Kur’an ın anlamını, manasını inceden inceye düşünerek okuduğunuzda, kesinlikle anlayacaksınız ve Kur’an sizin gönül gözünüzü açacak demiştim. Bu tavsiyemi yerine getirdiniz mi, yoksa sen Kur’an dan anlayamazsın, onu veli insanlar anlar diyen aldatıcılara mı uydunuz, dediğinde içimiz rahat verebileceğimiz cevap var mı Rabbimize. 

Benim dışında sizlerin güveneceği, yardım isteyeceği, şefaat dileyeceği kimse yoktur demiştim. Bu uyarıma kulak verdiniz mi, yoksa beni dinlemeyip, veliler, şeyhler edinip, kendinizi mi aldattınız, sorusuna vereceğimiz cevap, İMTİHANIMIZIN EN YÜKSEK PUANI OLACAĞINI LÜTFEN UNUTMAYALIM. 

Görev verdiğim elçim sizlere, ben sadece bir uyarıcıyım, benim görevim sadece açık bir tebliğ den ibarettir demişti. Sizden öncekilerin yaptığı gibi, elçimi sizlerde ilahlaştırdınız mı, yoksa onun uyarılarına kulak mı verdiniz? O gün üzülmek istemiyorsak, bu soruya yaşarken doğru cevabı vermeliyiz, lütfen unutmayınız.

Sizlere birçok kez uyarıda bulunup, sizden öncekiler gibi, dininizde sakın bölünmeyin demiştim. Bölünmediniz değil mi diye soran Rahmana, sizin verebileceğiniz cevabınız var mı?

Size öyle bir kitap göndermiştim ki, SİZLERİN BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ, YOL GÖSTERİCİNİZ KUR’AN DIR DEMİŞTİM, bu sözlerime uyarak benim dışımdan, yol göstericiler edinmediniz değil mi, sorusuna acaba YUTKUNMADAN, KEKELEMEDEN VEREBİLECEĞİMİZ CEVAP HAZIR MI?

Ey kullarım, sizlere gönderdiğim rehberde, birçok kez sizleri uyardım ve ayetlerim üzerinde düşünün, aklınızı kullanın demiştim. Bunu yaptınız mı diye sorduğunda, Rabbimiz herkesin anlayamayacağı bir rehber göndermişsin, bize öyle dediler, korktuk anlayamayız diye, ONUN İÇİN BİZLER DİNLEDİK, BİZİM YERİMİZE ÂLİMLERİMİZ OKUDU VE DÜŞÜNDÜ, BİZDE ONLAR NE SÖYLEDİYSE YAPTIK, DİYECEK CESARETİ KENDİNİZDE BULUYOR MUSUNUZ?

Değerli din kardeşlerim, bu ve buna benzer Kur’an dan sorularla, hesap günü karşılaşacağımızı lütfen unutmayalım. O çetin gün pişman olmak istemiyorsak, örneklerini verdiğim, Allah ın Kur’an da bizzat geçen uyarılarını, lütfen dikkate alalım. Kur’an ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyalım. İMTİHANIMIZI HİÇ KİMSEYE EMANET ETMEYELİM. Çünkü hesap günü, yanı başımızda hiç kimseyi bulamayacağız, bunu unutmayalım. Allah imtihan olduğunuz kitap KUR’AN DIR diyorsa, şunu lütfen unutmayalım: 

ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN İMTİHAN EDİYORUM DİYORSA, KUR’AN ANLAŞILMASI ZOR VE HER BİLGİNİN OLMADIĞI, AÇIKLANMADIĞI BİR KİTAP ASLA OLAMAZ. GELENEKLERİMİZİN, FIKIH İNANCININ ÖĞRETİSİNİ KUR’AN DA BULAMADIĞIMIZDA, BAKIN KUR’AN DA HERŞEY YOKMUŞ DEMEYELİM, BU ŞİRKTİR İFTİRADIR. BİLELİM Kİ ALLAH UNUTUCU DEĞİLDİR. YEMİN OLSUN Kİ SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM DEDİĞİ KUR’AN I, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYALIM, YOKSA HESAP GÜNÜ ÇOK, AMA ÇOK PİŞMAN OLURUZ.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

Question 15 Temmuz Dille Anlatılırmı
Yazar: anahro - 11-06-2016, Saat: 10:41 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorumlar (2)

15 Temmuz  dille anlatılır mı.?
Olanlar hayalle canlatılır mı.?
İmansız bir güçle atlatılır mı?
İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.
**
Yirmi adet namlu ucunda Ömer.
Ateşli silahlar kanında söner.
Canın la darbeyi tarihe gömer.

İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.
**


Yarım gece sürdü bir asırları.
Ezildi,çiğnendi kalp nasırları.
Değiştiremezler bu sınırları.

İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.
**
Unutmaz insanlık 15 Temmuzu.
Ettirmedik işgal biz yurdumuzu.
Vatan Sevdasıdır zafer ruzumu

İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.

ORHAN AFACAN


28.08.2016-İZMİR

ENFAL SÜRESİ-AYET 25-
 Abdullah Parlıyan: Felaketler yönündeki imtihan ve belalara karşı uyanık ve duyarlı olun ki, o felaketler sizden yalnız varlık gayesine aykırı hareket edenlere musallat olmaz, hepinize ulaşır ve hepinizi perişan eder. Biliniz ki Allah'ın azabı şiddetlidir.

Bu konuyu yazdır

  Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.
Yazar: halukgta - 11-05-2016, Saat: 02:15 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Günümüzde İslam ı yaşamak ve anlamak adına yaptığımız çok büyük bir yanlış vardır. Bizlere İslam ı ve Kur’an ı anlattığını söyleyenler, şöyle söylüyorlar. “İnancımızı yaşamak adına, her bilgiyi Kur’an da bulamazsınız. Bazı bilgileri, detayları ve ibadetlerin ayrıntısını, Allah bizzat kendisi, ya da Cebrail kanalıyla elçisine iletmiştir. Bunları Kur’an da aramayın, çünkü bulamazsınız.”

Değerli din kardeşlerim, lütfen bu söylenenleri akıl ve mantık süzgecinden geçiriniz. Mantığınız kabul etmiyorsa, Kur’an ın kabul etmesi de zaten mümkün değildir. Bu sözleri söyleyenlerin, İslam ı kendi çıkarları doğrultusunda, batıl ve hurafeler ışığında topluma yaşatmak istedikleri çok açıktır. Allah namaz kılmamızı emrettiyse bizlere, gerektiği kadarını mutlaka Kur’an da açıklamıştır. LÜTFEN MEZHEPLERİN VE FIKIH ÖĞRETİSİNİN DİNE İLAVELERİNİ, KUR’AN IN ÖNÜNE GEÇİRMEYELİM. Bu bilgiler olmasaydı namazımızı kılamazdık demeyelim, hesap günü çok pişman oluruz.

Bu sözleri söyleyenlere ve bu sözlere inananlara sormak isterim, Allah Kur’an ı bizlere ne maksatla göndermişti? Elbette birçok ayetinde, Kur’an ın bizler için rehber, ışık olduğunu söyler. Her şeyden nice örneklerle de açıkladık ki anlayasınız, doğru yoldan batıla, hurafeye sapmayasınız diye gönderildiğinin detayını da verir. Bu durumda Allah, her şeyi Kur’an da açıklamayıp, detayları bizlere Kur’an da bildirmeyip, bazı konuları şifahen, sözlü olarak elçisine bildirmiş olabilir mi? BUNA İNANAN BİR İNSANIN, KUR’AN İLE HİÇBİR BAĞI YOK DEMEKTİR HATIRLATIRIM. Onun için önce Kur’an ı anlayarak ve düşünerek bizzat bizler okumalıyız ki, bizleri aldatamasınlar. İmanımızı yaşamak adına Kur’an ı yeterli görmeyip, her detayın Kur’an da olmadığına inananlara, Allah ın uyarısını hatırlatmak isterim. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.(Enam 38) Kur’an da çok dikkat çeken ve üzerinde düşünmemiz gereken, bizlere ibret olacak ayetlerden bir örnek daha vermek istiyorum. Cahiliye devri toplumu batıl ve hurafe inançlarından oluşan, o günkü FIKIH inançlarının etkisiyle, Allah ın katındaki melekler konusunda aralarında tartışıyorlar ve yalan yanlış şeyler söyleyip inanıyorlar. Bakın Allah gönderdiği kitabın dışına çıkan, rivayet ve sanı inançların etkisinde olanları nasıl uyarıyor, lütfen üzerinde dikkatle düşünelim ve kendimize kıssadan hisse çıkartalım.

Saffat 154, 155, 156.157: Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? YOKSA SİZİN AÇIK BİR DELİLİNİZ Mİ VAR? DOĞRU SÖZLÜLERDEN İSENİZ, KİTABINIZI GETİRİN! (Diyanet vakfı meali)

Kur’an ı yeterli görmeyen, her bilginin ve detayın Kur’an da olmadığına inanan kardeşlerime, bu uyarı ayeti hatırlatırım ve sormak isterim. Namazın nasıl kılınacağı, orucumuzu nasıl tutacağımız, zekâtımızı nasıl vereceğimiz, Hacca gittiğimizde neler yapacağımızın detayını Kur’an da bulamadınız da, SİZİN BU KONULARDA KUR’AN IN DIŞINDAN, KUR’AN IN VERDİĞİ GARANTİLERİ VEREN, EMİN OLDUĞUNUZ DELİLİNİZ, KİTABINIZ MI VAR. Var diyenlerin, bir kez daha düşünmelerini tavsiye ederim. 

Bu düşünceye ve sözlere inanan bir insan, Kur’an ın yüzlerce ayetine gözlerini kapatmış, üstünü örtmüş ve iman etmiyor demektir. Allah Kur’an ın tümüne iman edip, hayatımıza geçirmedikçe, gerçek iman etmiş olamayız diye bizleri uyarır. Hatta bizlerin asla unutmaması gereken bir uyarıda bulunarak bakın ne söyler.

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Allah açıkça sizleri, Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, sizce bizlere gerekli olan, sorumlu olduğumuz hükümlerin/ayetlerin, ibadetlerin detaylarını, yada imanımızı yaşamak adına gereken bilgilerin bir kısmını, Kur’an a geçirmeden, sözlü olarak peygamberimize iletmiş olabilir mi? İletmiş olduğuna iman eden kardeşlerime hatırlatmak isterim, siz yukarıda hatırlattığım, Zuhruf 44. ayete iman etmiyor musunuz? Ediyorsanız soruma devam ediyorum. Allah açıklamadığı, detayını vermediği bir hükümden sorumlu tutar mı? Lütfen beşeri fıkıh bilgilerini, dine ve ibadetlerimize ilave edilen bilgileri Kur’an da göremediğimizde, Kur’an ı eksik görmeyelim. Hataların en büyüğünü yaparız.

Batıl savunucuları, atalarının dininden vazgeçemeyenler, hemen nefislerinde delil yaratmaya başlıyorlar ve diyorlar ki; “Peygamberimizin hadisleri var ya. Onlarla ayetleri anlayacağız, detaylarını öğreneceğiz. Kur’an da olmayan bilgileri hadislerden öğreneceğiz.”

Bu sözlere inandığımız içindir ki, sakın dinde bölünmeyin, yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyen Rahmana inatla bölündük, yetmedi rivayetler yoluyla nakledilen bu bilgilerin farklılıklarından dolayı da, bir birimize öldüresiye düşman olduk. Hatırlatmak isterim, peygamberimize eğer Kur’an ın dışından tek bir bilgi, detay gelmiş olsaydı, ÖNCE ONLARI KAYDA ALDIRIR VE YAZDIRIRDI. Tüm bunlara inananlara sormak isterim, neden Allah Kur’an dışından birçok konuyu ve yapmamızı emrettiği detayları, elçisine şifahen yani sözlü bildirip Kur’an a geçirmesin? Bunun bize faydası mı var, yoksa zararımı var? Aklı başında hiç kimse bu söylenenleri kabul etmez. Allah Kur’an dan sorumlu tutuyorsa bizleri, sorumlu olacağımız her bilginin ve detaylarının Kur’an da olacağını, olması gerektiğini bilir. Bunun tersini düşünmek, Allah ın adaletine saygısızlıktır.

Düşünen bir insan, Peygamberimizin sözleri olduğuna inandığımız tüm hadislerin, günümüze rivayet yoluyla, yani nakil yoluyla ulaşmasının sağlıklı olamayacağını bilir. Allah ayetinde nasıl uyarıyordu bizleri? “EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞME, HESABINI SORARIM.” Rivayet yoluyla nakledilen bilgilerin arasına, yanlış bilgilerin girmesi, naklederken kişisel düşüncelerin ilaveleri, art niyetli din düşmanlarının kendi inançlarını ilave etmediklerini, hiç birimiz bilemeyiz ve emin olamayız. Onun içinde bu bilgilere dikkatle yaklaşmalı ve tümden reddetmek yerine, itinayla araştırıp mutlaka, Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz.

Buna benzer uyarıları yaptığımızda, “Kur’an süzgecinden nasıl geçirelim, her bilgi Kur’an da yok ki” savunması yapılmaktadır. Bunları söyleyenlere de, zikir ehlinin vereceği cevap açıktır. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verdiyse, Kur’an ın dışındaki hiçbir bilgiden, detaydan sorumlu olamayız olmalıdır.

Peygamberimiz sağlığında asla Kur’an dışından hiçbir bilgiyi ve kendi sözünü kayda aldırmamıştır. Eğer Kur’an da her bilgi ve detay olmasaydı, böylemi yapardı Allah ın elçisi? Dört halife devrinde de, hadis yazımı ve nakli yasaktı. Çünkü peygamberimizin adı kullanılarak, kişisel düşüncelerin yorumlamalarıyla nakiller yapılıyor, yanlış sözler iletiliyordu. Peygamberimizin sağlığında, kendi sözlerinin naklini yasaklamasının nedeni de buydu. 

Hadislerin toplanmasına ve kayda geçirilmesine, Dört halife döneminin sona ermesi ve İslam ın mezheplere bölünmesiyle kayda alınmasına başlanmıştır. Hadis toplama yarışına giren mezhepler, ne yazık ki peygamberimizden neredeyse, yaklaşık 200 yıl sonra toplanmaya, kayda alınmaya başlanmıştır. İlginçtir aynı konuda çok farklı hatta tam tersi sözlerin, peygamberimize ait olduğuna inanılmış ve herkes kendi hadislerinin doğruluğuna inanarak, inançlarına yön vermişlerdir. Hâlbuki Allah Rum suresi 32. ayette, emin olmadığımız bilginin ardına düşüp fırkalara, mezheplere ayrılıp, rivayetlerin ardına düşenlere bakın ne diyor ve uyarıyor.

Rum 32: Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) HER FIRKA, KENDİLERİNDE OLAN İLE BÖBÜRLENMEKTEDİR. (Diyanet vakfı meali)

Sizlere sormak isterim. ALLAH BİZLERİ BU YOLLA BİLGİLENDİRMİŞ VE İMANIMIZI BU BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞAMAMIZI İSTEMİŞ OLABİLİR Mİ? Yorum ve karar sizlerin. Ama artık elde Kur’an, düşünme zamanı geldi ve geçiyor. 

Çıkarları adına dine fitne sokanlar, İslam a sokulan batıl inançların yaşanması içinde, bu bilgileri adeta Kur’an ile eş tutarak şöyle demişlerdir. “ ALLAH PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİNİ DE, TIPKI KUR’AN GİBİ KORUMASI ALTINA ALMIŞTIR.” Bu sözlere inanmak şirktir, Kur’an ı inkâr etmekle aynıdır, lütfen bu gerçeği artık fark edelim. Allah açıkça yalnız Kur’an ı korumasına aldığını bildirmiş ve yine yalnız KUR’AN IN İPİNE SARILIN diyerek, emin olamadığınız bilginin ardına düşmeyin diye, bizleri uyarmıştır. Lütfen tüm bu söylentilere ve Kur’an ın özüne aykırı düşen bu inançlara artık inanmayalım. Elimize Kur’an ı alarak, anladığımız dilden okuyalım ve bir öğrenci misali üzerinde düşünerek imtihanımıza yön verelim.

Lütfen unutmayalım, hepimiz Kur’an dan imtihan oluyoruz, BAŞKA BİLGİLERDEN, HÜKÜMLERDEN, DETAYLARDAN, BEŞERİN FIKIH İNANÇLARINDAN DEĞİL. Allah ın ipi Kur’an a sarılan, batıldan uzaklaşır. Allah ın ipine sarılanın gönül gözü aydınlanır ve eğri ile doğruyu fark ederek, hurafeden uzaklaşır. Allah elçisine gönderdiği Kur’an ı, o günkü topluma tebliğ ederken, kendi hurafe ve batıl inançlarını da yaşamak isteyen, hatta Allah ın emirleri arasında olması gerektiğinin itirazında bulunanlara, bakın nasıl bir ayet indiriyor.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNMAKTA OLAN KİTAB'I SANA İNDİRMEMİZ ONLARA YETMEMİŞ Mİ? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır. ( Diyanet vakfı meali)

Değerli din kardeşlerim, ne yazık ki cahiliye dönemin yaptığı aynı yanlışları, günümüzde bizlerde yapıyoruz. Kur’an da her bilginin, detayın olmadığına inandığımız için, mezheplerin fıkıh öğretisi inancımıza girmiştir. Hatta rivayet ve sanı inançları neredeyse Kur’an ın önüne geçmiştir. Bu bilgileri bizler, İslam ın olmazsa olmazı sayarak, Kur’an ı yeterli görmez olmuşuz. Ne yazık ki bizler, Kur’an ı rehber almıyoruz, aldığımızı zannediyoruz. Geçmiş toplumların yaptığı yanlışları bizlerde tekrar ediyoruz. 

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Siz sevdiğinize ne kadar sadıksınız ?
Yazar: Leader - 11-03-2016, Saat: 03:32 PM - Forum: Güncel Haberler - Yorumlar (1)

Endonzeya'da bir yıl önce ölen sahibinin mezarından ayrılmayan bir kedi var... Unilad'den derlediğimiz bu minnoş ama kocaman kalpli kediciğin hikayesine gözyaşlarımızı tutamadık. Umarız sıcak bir yuva bulur ve sahibini özlemeye orada devam eder.
Kaynak: http://www.unilad.co.uk/animals/this-hea...


Sahibinin ölümüyle adeta yıkılan bu kedicik 1 yıldır sahibi olan kadının mezarından ayrılmıyor.



s-03f8ce6d548e6047747a64a2185bf3bd80b6cfa6.webp


İlk fark edildiğinde Endonezya'nın Central Java kentindeki bir mezarlıkta ağladığı anlaşılan kedi, gelen geçenler tarafından beslense de sahibinin mezarından ayrılmayı reddediyor.  

28 yaşındaki Keli Keningau Prayitno da ona mama ve su verenlerden biri, hatta onu sahiplenmeyi bile denedi. Ama kedi mezartaşının bulunduğu aynı noktaya dönmekte ısrar ediyor.

Kedi sahibinin mezarından, yalnızca sahibinin çocuklarının evine mama yemeye ve su içmeye gittiği zaman ayrılıyor.


s-bd148636605351e3f4b86df44a12ab75ee2a7f4f.webp


Sahibinin ölmesinin üzerinden tam bir yıl geçti ama o sevgisinden vazgeçmemişe benziyor. Tam 1 yıldır sahibinin mezarında yatıyor, toprağa sürtünüyor ve orada vakit geçiriyor. 
Birkaç kez onu sahiplenmeye çalışan Keli Keningau Prayitno; "Onu evsiz bir kedi sandım ve yardım etmeye çalıştım ama her defasında aynı yere geri dönüyor. Onu her gün görüyordum ve her zaman orada olduğunu fark ettim, ama bazen bir iki saatliğine gidip yine geri geliyordu."


"Onu takip ettim; yaşadığı eve geri dönüyordu ve sahibinin çocukları onu besliyordu. Ama kedi sonra aynı yerine geri gidiyor ve orada uyuyor, miyavlıyor."


s-7092f8078dcb66677bdb526d979808945c5ebd7b.webp


"Görmesi çok üzücüydü. Hayvanların sahiplerine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor adeta."

Bir çocuk babası adam ayrıca kediyi sahiplenmek isteyen başkalarının da olduğunu ama kediyi hala her gün sahibinin mezarında gördüğünü söyluyor.


s-05c35e3a9ce18f27a3e88694c1c6f5add4b606cc.webp


Bu sadık ve yüreği sevgi dolu minnoşun adını bilmesek de, o bize dostluğun ölümle son bulmayacağını gösteriyor.


s-9242bcefb87c65ebdfa59ac38a2a4299a85f0872.webp


Can dostlarımızın bizi ne kadar çok sevdiğini hafife mi alıyoruz acaba? Unutmayın onlarla dostluk kurmak hem bize ölümsüz arkadaşlıklar kazandırır hem de onların hayatını kurtarır! 


Şimdi lütfen cevap verin. Siz kimi bu şekilde beklersiniz ?

Bu konuyu yazdır

  İslam a Yön Veren FIKIH İnancı Üzerine.
Yazar: halukgta - 10-19-2016, Saat: 04:33 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bugünkü yazımın konusu, İslam ı yaşarken bir Müslüman için, olmazsa olmazı olduğu iddia edilen, FIKIH üzerine olacak. Fıkıh kelime anlamı olarak, bir konuyu derinlemesine bilmek, anlatmak, açıklamak anlamına gelir. FIKIH inancını savunanlar, FIKIH IN AMACI DİNE YASA/HÜKÜM KOYMAK DEÄžİL, ana kaynaklara yani KUR’AN VE SÜNNETE uygun hükmü araştırmaktır diye izah edilir. Önce buna inananların, konu hakkındaki düşüncelerini nakletmek istiyorum. Halk arasında FIKIH kelimesi, İSLAM HUKUKU OLARAK ADLANDIRILIR, onu da belirtmek isterim.

(Fıkıh İslam da, PEYGAMBER DÖNEMİNDE KUR'AN VE BUNUN UYGULAMASI İLE SINIRLI OLAN ŞERİATİN, günün şartlarına göre ULEMA TARAFINDAN VERİLEN FETVALARIN DA KATKILARIYLA genişletilmesi ve Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklanması çabalarıdır.)

Bu açıklama üzerinde durmak istiyorum önce. Bu sözlerden sonra akla gelen ilk soru, Allah Kur’an da ayetlerini, bizlere gereği gibi açıklamadı, izah edemedi de, mutlaka açıklanmaya ihtiyacımı var? Günümüzdeki Fıkıh inancının, peygamberimizin devrinde olmadığını, peygamberimiz döneminde, İslam şeriatı yalnız KUR’AN ile sınırlı yaşandığını çok rahat söylenebiliyor. Daha sonrada günün şartlarına göre, ulema tarafından verilen fetvalarının da katkılarıyla genişletilerek, Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklamalar yapılmasına, düzene sokulmasına FIKIH denir diyor. Yani Allah ın şeriatına, toplumun hayatını düzenlemek adına, beşeri şeriatlar ilave edildiği açıklıkla söyleniyor.

Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okuyan bir insan, bu sözleri duyunca irkilmesi ve bizler nasıl büyük bir yanlış yapıyormuşuz diye, Allah dan af dilemesi gerekir. Kur’an ın, yalnız peygamberimizin döneminin şartlarına uygun gönderilmediğini, tüm âleme ve her zamana, her çağa hitap ettiğini hatırlatmak isterim. Allah sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye bizleri uyarır, aşarsanız kâfirlerden olursunuz der. İslam hukuku, Allah ın sünneti yani Allah ın kanunu/şeriatı yalnız Kur’an dır ve peygamberimizin döneminde yalnız Allah ın sünneti/kanunu ile peygamberimiz ümmetine hükmetmiştir. Bunun dışından asla beşeri bir sünnet, şeriat ilave edilemez, peygamberimiz asla ilave etmemiş ve yalnız Kur’an şeriatını uygulamıştır. ÇÜNKÜ ALLAH KANUN YAPICI, HÜKÜM VEREN YALNIZ BENİM DİYOR. KANUNU YAPAN, HÜKMÜ VEREN SİZCE, UYGULAMALARININ DETAYINI DA, SORUMLU TUTTUÄžUNA HÜKMETTİÄžİ KUR’AN DA VERMEMİŞ OLABİLİR Mİ? Hükmü veren Allah, nasıl uygulanacağının açıklamasını yapmadan, nasıl sorumlu tutar bizleri. Bunu da mı düşünemiyoruz?

Fıkıh inancının İslam toplumları için, nasıl bir tehlike olduğunu, bu söylenenlerden anlamak zor olmasa gerek. Fıkıh inancını oluşturan kaynakları sayarken, KUR’AN VE SÜNNET olduğu anlatılır. Hâlbuki kendi itiraflarında, peygamberimiz İslam ı yaşarken, yalnız Kur’an a göre yaşadığını açıkça söyleyebilmektedirler. Çünkü Allah elçisine, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmet emri vermişti. Daha sonraki toplumlar, kendi yaşamlarına hitap etmeyen, HÂŞÃ‚ Kur’an da nasıl bir eksik ya da anlaşılmayan konular gördüler de, ulemalara ihtiyaç duydular. BURADA GEÇEN SÜNNETTEN KASIT, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ OLDUÄžU SÖYLENİR. Peygamberimiz sizce, Allah ın sünnetini, kanunlarını yeterli görmeyip, kendi sünnetini, kendi kanunlarını da dine ilave etmiş olabilir mi? Elbette mümkün değil.

Değerli din kardeşlerim. Sünnet kelimesinin Kur’an da geçen anlamı KANUN, YOL, YÖNTEM anlamındadır. Onun içindir ki Allah ın sünnetinden, kanunlarından başka bir sünnet arayan yolunu şaşırır. Nasıl olurda Allah ın kanununa ilaveler yapıldığını ve bunları da Allah ın elçisinin yaptığını söyleriz. Bakın sizlere Kur’an da geçen, SÜNNET kelimesinin anlamına örnekler vermek istiyorum.

Fetih 23: Allah'ın öteden beri olagelen sünneti böyledir. Allah'ın SÜNNETİNDE asla bir değişiklik bulamazsın. (Ali Fikri Yavuz meali)

Ahzab 62: (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın SÜNNETİDİR. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Kadri Çelik meali)

Mümin 85: Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın kulları hakkında olagelen SÜNNETİ (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır. ( Ali Fikri Yavuz meali)

Lütfen unutmayalım, İSLAM HUKUKU yalnız Kur’an dır, Allah ın sünnetidir, şeriatıdır, kanunudur. Örneklerini verdiğim ayetlerde geçen, sünnet kelimesi diğer yazarların tercümelerinde YASA, KANUN diye tercüme edilmiştir. Bu durumda sormak isterim, Allah ın sünneti yani Kanunu, yasasına Allah ın elçisi kendi sünnetini, yasasını ilave mi etti de, bugün FIKIH inancı Kur’an ve peygamberimizin kanunları yani sünnetiyle oluşturuldu? Lütfen aklımızı başımıza alalım, bu söylenenlere inanmayalım, yoksa mahşer günü perişan oluruz.

Fıkıh inancı öyle bir güç kazandı ki İslam toplumunda, ne yazık ki Kur’an devre dışı kaldı. HER MEZHEP KENDİ FIKIH İNANCINI YARATTI, BÖYLECE DİN BÖLÜNDÜ VE MÜSLÜMANLAR BİR BİRİNE DÜŞMAN OLDU. Bunun örneğini de veriyor Kur’an. Hesap günü, peygamberimizin şahitliğinde söyleyeceği o acıklı söz, ne yazık ki çoktan gerçek oldu.

Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERKETTİLER. (Diyanet vakfı meali)

Beşerin oluşturduğu FIKIH inancı, artık Kur’an ın önüne geçti. ÇÜNKÜ FIKIH OLMADAN, DİNİN KUR’AN HÜKÜMLERİ İLE YAŞANAMAYACAÄžI, BU TOPLUMUN KAFASINA YERLEŞTİRİLDİ. Örneğin namazın, FIKIH olarak kuralları ve farzları vardır, bunlar bilinmediği takdirde namaz kılınamaz. Oruç tutmanın, zekât vermenin, Hacca gitmenin de fıkıh kuralları vardır, bunlar bilinmeden yerine getirilemez denecek kadar Kur’an dan uzaklaştık ve Kur’an ı imanımızı yaşayabilmemiz adına, yeterli olmayan bir kitap haline dönüştürdük. Böyle olduğuna inandığımız içinde, Kur’an ı terk ettik, beşeri FIKIH kitaplarına sarıldık. Allah bizleri affetsin.

Tüm bunları yaparken unuttuğumuz bir şey var. ALLAH IN ELÇİSİ, ÖRNEK PEYGAMBERİMİZE İFTİRALAR ATTIK. Onun söylemesi mümkün olamayacak sözleri, onun adıyla naklettik ve topluma inandırdık. Peygamberimiz hâlbuki bizleri uyarmış ve BEN SÖYLEMEDİÄžİM HALDE, KİM BU PEYGAMBER SÖZÜDÜR DERSE, CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASINLAR diye bizleri uyarmıştı.

Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, peygamberimizin adı kullanılarak, dine ilave edilen sözlerin, bilgilerin ulema dediğimiz kişilerin şahsi düşüncelerini, yorumlarını dinin hükmü kabul ettik. Daha sonrada bu bilgileri, ilaveleri Kur’an da bulamadığımızda, BAKIN KUR’AN DA DEMEK Kİ HERŞEY OLMUYORMUŞ deme yanlışını yaptık. İlginçtir fıkıh düşüncesini savunanlar, fıkıh ın amacının dine yasa, hüküm koymak olmadığını söylemelerine rağmen, FIKIH olmasaydı namazlarımızı kılamazdık, orucumuzu tutamazdık, zekât veremezdik, Hacca gidemezdik demektedirler. DÜŞÜNEBİLİYORMUSUNUZ FIKIH YASA KOYAMIYOR, AMA ALLAH IN YASALARINI, SÜNNETİNİ UYGULAMAK İÇİN FIKIH MUTLAKA GEREKLİ DENİYOR.

Bu nasıl bir mantık ve düşüncedir ki, Allah bizleri sorumlu tuttuğuna, emrettiği sünnetini yani kanunlarını yerine getirmek için, beşeri FIKIH inancına ihtiyacımız oluyor. TÜM BUNLARI NASIL SÖYLERİZ. Bu yanlışları yapan İslam toplumlarının, içler acısı halinin yorumunu sizlere bırakıyorum.

Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım, PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ, ALLAH IN SÜNNETİNDEN FARKLI DEÄžİL AYNIDIR. Allah ın elçisi dinin, HÂŞÃ‚ eksiklerini tamamlayan konumunda ise hiç değildir. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık diyorsa Rabbimiz, lütfen artık kendimize gelelim, bizleri Allah ile aldatanların, Allah ın sünnetinden, kanunlarından saptıranların yolundan gitmeyelim. Günümüzde fıkıh inancının dine ve ibadetlere yaptığı ilaveler, dini zorlaştırmıyor ve asıl olan hükümlere ters düşmüyorsa, bunu bir zenginlik ya da kültür olarak görebiliriz. Ama bu bilgiler olmazsa, İslam, din asla yaşanmaz demeyelim. Bu sözler Kur’an a saygısızlıktır, unutmayalım.

Tüm Ehli kitabın, bizden önce yaptığı yanlışları bizlerde ne yazık ki yaptık. Allah ın gönderdiği kitabı yeterli görmedik, din adına atalarımızdan intikal eden rivayetlerden ve beşeri düşünce ve yorumlardan oluşan, FIKIH inancımızı yarattık. Her konuda olduğu gibi, akıllı bir Müslüman, din adına söylenen her konuyu, Kur’an a danışmalıdır. FIKIH adına da nakledilenleri bizler, Kur’an a danışmalı yanlış olan ne varsa reddetmelidir. Doğru olan her bilgi, örnek bizlerin başının tacıdır. Kur’an da Allah ın ipine sarılın diye bizleri uyarıyorsa Rabbimiz, uyacağımız ve sarılacağımız tek kitap, Kur’an olmalıdır. Çünkü bizlere örnek peygamberimizde, yalnız Kur’an a uymuştur.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Güzellik katacak besinler
Yazar: Ç@irkin - 10-14-2016, Saat: 01:28 PM - Forum: Kadın Moda - Yorum Yok

Sağlıklı, doğal bir ışıltı ile parlayan bir cilde kavuşmak için piyasada bolca bulunan, ilgi çekici reklamları ile kendilerine çeken, pahalı kozmetik ürünlerini kullanmanıza gerek yok! Vücudumuz için birçok faydası bulunan doğanın mucizevi ürünleri cildinize de güzellik katmak için hazır bekliyor!

cildi-guzellestiren-besinler

Avokado: İçeriğinde bulunan potasyum ve oldukça faydalı yağlar ile cildinize elastikiyet kazandırır ve kırışıklara karşı cildinizin daha dayanıklı olmasını sağlar. Antioksidan özelliği gösterir.

Havuç: İçeriğinde bulunan karoten sayesinde, cildinizde kırışık oluşumunun önlenmesine yardımcı olur, cilt lekelerinin giderilmesine etki eder.Cilt gözeneklerini sıkılaştırır. Ancak fazla tüketilmesi durumdan ciltte renk bozuklukları meydana gelebilir.

Ceviz: İçeriğindeki E vitamini ve omega 3 yağları sayesinde cilde elastikiyet sağlar ve cilt hastalıklarının engellenmesine yardımcı olur, oluşan cilt hastalıklarının ise etkilerini hafifletir.

Yaban Mersini: Güçlü bir antioksidan olması sebebiyle, cilt hücrelerinde oluşan yoğun tahribatı ortadan kaldırır.

Tere: Yoğun aromalı bir bitki olan tere, içeriğindeki A ve C vitaminleri ile doğal antibiyotik görevi üstlenir ve cildinizde oluşan lekelerin tedavisi için iyi bir alternatiftir.

Soya Fasulyesi: Soyanın içeriğinde bulunan genistein maddesi ciltte kolajen üretiminin artmasını sağlar ve zarar görmüş hücrelerin atılarak yerine sağlıklı hücrelerin getirilmesini sağlar. Ayrıca su tutma özelliği ile cildin elastikiyetini arttırır.

Ananas: Tropikal bir meyve olan ananas, içeriğindeki B ve C vitaminleri sayesinde yeni hücre oluşumuna destek olur ve cildin sağlıkla parlamasına yardımcı olur. Aynı zamanda tırnak ve saçları da güçlendirir.

Elma: Elmanın içeriğinde cilt için çok faydalı olan E, A, B1, B2 ve C vitaminleri bulunur. Bu vitaminler sayesinde elma ciltteki pürüzleri yok eder, cildi sıkılaştırır ve elastikiyet sağlar. Ayrıca içeriğindeki pektin maddesi sayesinde cilde sağlıklı bir kırmızılık sağlar.

Greyfurt: C vitamini açısından oldukça zengin bir meyve olan greyfurt, ciltte antioksidan görevi yaparak serbest radikallerle savaşır ve cildin yaşlanmasını geciktirir. Ciltte bulunan lekelerin renginin açılmasında da etkilidir.

Muz: İçeriğinde bulunan potasyum sayesinde kuru ciltler için iyi bir alternatiftir. E vitamini ile cildin erken yaşlanmasını önler ve cildi besler.

Bu konuyu yazdır

  Bebeklerde Ek gıdalar !!
Yazar: Ç@irkin - 10-14-2016, Saat: 01:23 PM - Forum: Sağlık - Yorum Yok

İlk 6 ay bebeğinizi anne sütüyle beslediniz veya anne sütü yeterli değildi ve devam maması ile desteklediniz. Doktorunuz “artık anne sütüyle birlikte ek gıdalara başlayabilirsiniz” dedi. Pek ek gıdaya nasıl başlamalı?

Öncelikle bebek için her yeni gıda, bebeğin sindirimini gözlemleyerek azar azar ve başka yeni gıdalarla karıştırmadan verilmelidir ki oluşabilecek olumsuz bir durumun hangi gıdadan olduğu gözlemlenebilsin.

Yoğurt başlanabilecek en doğru ilk ek gıdalardan; bir çay bardağına günlük taze mayalanmış yoğurt sindirimi kolay oluşu ve tatlımsı oluşu sebebiyle miniğinizin en favori besini olabilir.
Yumurta sarısı örnek protein olması ve demir bakımından zengin olması sebebiyle en önemli ek gıdalardandır. Ancak diğer ek besinlerde olduğu gibi verilecek miktarlar az az başlanarak (1/4 gibi) yavaş yavaş artırılmalıdır.
Elma suyu veya püresi başlanacak ilk meyve olmalıdır. Elma alerji yapma riski en düşük meyve olmak ile birlikte sindirimi kolay meyveler arasındadır. Daha sonra yavaş yavaş muz, armut, şeftali gibi sindirimi kolay diğer meyveler de sıraya konabilir.
Sebze çorbaları ve sebze püreleri de vitamin mineral bakımından zengin olmaları sebebiyle başlanması gereken bir ek gıda çeşidi. Posa bakımından zengin olan bu ek gıdalar ayrıca miniğinizin sindirim sistemini geliştirecektir.
Tüm bu besinler ayrı günlerde ve az miktarlarda başlanmalıdır. En ideal zaman ise Anne sütü veya devam maması ile başlanan bir günün kuşluk vakitleri saat 10-12 civarı olabilir. Bu saatler genellikle hem bebeğinizin en aktif ve de en keyifli olduğu saatlerdir. Yeni bir gıdaya başlarken onun keyifsiz olduğu zamanlara denk getirmeyin ki kolayca sevebileceği bir gıdayı uzun süre reddedip tepki geliştirmesin.

Bu süreçte amaç bebeği normal yetişkin bir birey gibi beslenme düzenine alıştırmak, katı besinlerle tanıştırarak, ileriki yaşamında besin tercihlerini zenginleştirmektir. Bu dönemde hassas davranılması gereken diğer bir konu ise bir besine alıştırılan bebeğin daha sonra o besini katı olarak da almasını sağlayabilmek. Örneğin; elma suyu denendikten sonra püresine ve sırasıyla elmanın kendisine geçilmelidir. 8-9. Ayıdan itibaren verin miniğinizin eline yarım elma hem öğrensin hem beslensin. Unutmayın ki çocukluk döneminde en çok karşılaşılan beslenme problemleri arasında çocukların katı gıda almak istememesidir. Bebek beslenmesinde annelerin vazgeçilmezi olan blender ve ezicilerin kısa bir dönem kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Bebek o besine alıştıktan sonra kesinlikle bırakılması gereken bir araçtır.

Bu dönemde bebeğinizin ilk damak tadı ile ilgili temelleri de attığınızı da unutmamak gerekir. Bu sebeple ileride onun sağlıklı alışkanlıklar edinmesi için miniğinizi olabildiğince tuz şeker ve baharat ile geç tanıştırmalısınız. Bu alışkanlıklar, 1 yaşından önce kesinlikle verilmemeli hatta olabildiğince geciktirilmelidir.

6.AY BESLENME PLANI

SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması

ARA (10:00): ¼ Yumurta sarısı

¼ dilim ekmek içi

1 çay kaşığı pekmez

¼ kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir

ÖÄžLE (12:00): Elma püresi

ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması

AKŞAM (18:00): Sebze çorbası veya Sebze püresi

ARA (21:00): 1 Çay bardağı yoğurt

GECE: Anne sütü veya Devam maması

7.AY BESLENME PLANI

Bu ay 6.ay beslenme programındaki miktarları artırarak biraz daha çeşitlendirilerek devam edilebilir. Çorbalara kıyma veya tavuk eklenebilir. Meyve püreleri birbirleriyle çeşitlendirilebilir; elma muz karışımı gibi. 6.ayda verilen besinler birlikte de verilebilir.

8-9.AY BESLENME PLANI

SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması

ARA (10:00): 1 Yumurta sarısı

1 dilim ekmek içi veya 3 adet bebe bisküvisi

1 tatlı kaşığı pekmez

1 kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir

ÖÄžLE (12:00): 3 yemek kaşığı kıymalı pilav + yoğurt

ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması

AKŞAM (18:00): İri ezilmiş kıymalı sebze püresi + 1 ince dilim tuzsuz ekmek

ARA (21:00): Çatal ile hafif ezilmiş muz + 1,5 çay bardağı yoğurt

GECE: Anne sütü veya Devam maması



10-12.AY BESLENME PLANI

Bu aylarda artık miniğiniz yetişkin birey gibi öğün içerikleri daha da artmış olmalı ve yetişkin birey gibi beslenme düzenine geçiş yapamaya hazırlanmalıdır. Dolayısıyla önceki aylara göre hem miktarca artış olmalı hem de öğün içeriklerini kendi öğünlerimize benzetmeye başlayabiliriz.



SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması

ARA (10:00): 1 Yumurta sarısı

1,5 dilim ekmek içi veya 3 adet bebe bisküvisi

1 tatlı kaşığı pekmez

1 kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir

ÖÄžLE (12:00): 3 yemek kaşığı pirinç pilavı

1-2 adet köfte

Yoğurt

ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması

AKŞAM (18:00): İyi pişmiş kıymalı sebze yemeği

1,5 ince dilim tuzsuz ekmek

Yoğurt

ARA (21:00): Küçük küçük doğranmış armut

Yoğurt

GECE: Anne sütü veya Devam maması



Diyetisyen Pınar AKBUDAK

Bu konuyu yazdır

  Allah ın Kitabı Kur'an ı, Göz Göre Göre Tahrif Etmek.
Yazar: halukgta - 10-10-2016, Saat: 04:00 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bir soru sormak istiyorum. Sizler inancınızı hiç sorguladınız mı? Allah ın Kur’an da emrettiği yoldan mı gidiyoruz, yoksa batılı, hurafeyi din mi edindik? Bunun kontrolünü Kur’an dan yapma gereği duydunuz mu, yoksa gerek yok, bana dini anlatanlara çok güveniyorum mu dediniz? Çünkü Kur’an öyle örnekler veriyor ki geçmiş toplumlar ile ilgili, Allah ın gönderdiği uyarı kitaplarını okuyup, açıkça gördükleri tebliğ aldıkları halde, batıl inançlarını yaşamak adına, Allah ın sözlerini bile tahrif etmekten çekinmemişler. Bir örnek vermek istiyorum ki, aynı hataları bizler de yapmayalım. Yapıyorsak da, artık vazgeçelim.

Bakara 75: Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, ALLAH’IN KELAMINI DİNLER, İYİCE ANLADIKTAN SONRA, ONU BİLE BİLE TAHRİF EDERLERDİ. (Diyanet meali)

Ne dersiniz, geçmiş toplumların yaptığı yanlışları, bizler yapıyor muyuz? Bakalım Yaradan Kur’an da ne emrediyor, bizler Fıkıh ve mezhep öğretisi ile günümüzde neler yapıyoruz, nelere inanıyoruz. Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Allah gönderdiği rehber kitabında, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık ve sizlere nice örneklerle açıkladık ki anlayasınız ve sizi doğru yola iletecek yalnız Kur’an dır der. Ama mezheplerin öğretisi fıkıh inancı ise, her şey Kur’an da yazmaz, Kur’an ı herkes anlayamaz, Kur’an da özet bilgiler vardır, onun için fıkıh ve mezheplerin beşeri öğretisi olmazsa, Kur’an anlaşılmaz ve yaşanmaz diye bizlere öğrettiler ve bizlerde bunları kabul edip inanmadık mı?

Allah Kur’an da din ve iman adına veliler, efendiler, şeyhler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek yardım ve şefaat istenecek veliniz, efendiniz yalnız benim diye uyarır. Ama fıkıh, mezhep ve tarikat inancı, bunun tam tersini söyler ve velisi, şeyhi olmayan cennete gidemez diyecek kadar ileri gidilir. ÇOK DAHA İLGİNCİ, ALLAH ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTTİR DEDİÄžİ HALDE, VELİLERİN, ŞEYHLERİN DE ŞEFAATÇİ OLDUKLARINA İNANDIRILMADIK MI?

Hakkında emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diye Allah Kur’an da bizleri uyarır ve Kur’an ı kendi korumasına aldığını da bildirir bizlere. Ama bizlere İslam ı anlatanlar, doğruluğundan emin olamayacağımız ve peygamberimize atfedilen onca RİVAYET SÖZLERE, hiç şüphe duymadan inanırız. Bu yetmez, rivayet hadisler Kur’an ayetleri gibidir, inkâr eden, kabul etmeyen Kur’an ı inkâr etmiş gibidir, diyenlere de inanmakta bir mahsur görmeyerek, Kur’an a şirk koşmadık mı?

Allah dinde sakın bölünenler gibi olmayın, ayrılığa düşmeyin diye birçok kez ayetinde uyardığı halde, mezhep ve fıkıh inancı, DİNDE BÖLÜNMEKTE BEREKET VARDIR diyecek kadar ileri gitmeleri, bizleri hiç tedirgin etmedi ve bu sözlere de inanmakta hiç mahsur görmedik.

Allah biz Kur’an ı detaylandırdık ve anlayasınız diye nice örneklerle açıkladık dediği halde, fıkıh inancı bizlere Kur’an ın detaylı olmadığını, yalnız Kur’an ile açıkça ayetler anlaşılamayacağını öğrettiler. Çünkü rivayetleri Kur’an da bulamadığımızda, bakın demek ki Kur’an da her şey olmuyormuş diyenlere inanmadık mı?

Allah dinde hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, gönderdiğim elçilerimin görevleri yalnız tebliğ etmek ve sizlere anlatmak, açıklamak ikna etmektir der. Hatta peygamberimiz, BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM, BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM dediği halde, ne yani peygamberimiz postacımıydı sözleriyle, Allah ın elçisini neredeyse, dinde Allah ın ortağı yaparak, Kur’an ın misli kadar elçisine de dine hüküm koyma yetkisi vermiştir, diyenlere inanmadık mı?

Sizlere açıkça Kur’an da saydıklarım dışında, sakın haramlar edinmeyin, Allah a iftira atmış olursunuz diye bizleri uyardığı halde, Kur’an da hiç bahsedilmeyen onca haramlar listesine de, bunları da peygamberimiz haram kılmıştır, diyenlere inanmadık mı?

Allah nisa 31. ayetinde, eğer yasakladığımız büyük günahlardan sakınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örterim diye uyardığı halde, sanki bu ayeti hiç duymamışçasına, peygamberimize atfedilerek rivayet edilen sözde, PEYGAMBERİMİZİN ŞEFAATİ ÜMMETİNİN BÜYÜK GÜNAHLARINADIR diyerek, hâşÃ¢ elçisini neredeyse, Allah ın affetmeyeceği şeyleri affedebilecek güce sahip olduğuna bile inanmadık mı?

Allah bizlerin ayetleri, inceden inceye düşünerek anlamamızı tavsiye ederken, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, her kelimenin bile yüzlerce anlamı vardır, onları veli insanlar anlar diyerek, ayetler üzerinde bizlerin düşünmesinin, akıl etmemizin önüne geçenlere inanmadık mı? Böylece İslam dininde ruhban sınıfı yoktur diyen Allah a inatla, KENDİMİZE RUHBAN SINIFI YARATMADIK MI?

Allah elçisine özellikle söylemesini istediği, BEN GAYBI BİLMEM, SİZLER GİBİ BİR İNSANIM dediği halde, Allah ın elçisine Kur’an ın hiç bahsetmediği gaybı bilgileri bildiğine inanarak, peygamberimize inanılmaz güçler, vasıflar yüklemedik mi?

Casiye 6. ayetinde Kur’an, ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR dediği halde, imanımızı yaşamak için ciltlerce dolusu kitaplara da ihtiyacımız vardır diyenlere inanmadık mı? Bu yanlışı yaparak, Allah ın SAKIN KUR’AN IN SINIRLARINI AŞMAYIN uyarısına da böylece gözlerimizi kapatarak, Kur’an ın sınırlarını aşmadık mı?

Allah Kur’an da, dinin anası olan MUHKEM ayetleri kast ederek, YEMİN OLSUN Kİ BİZ KUR’AN I, ÖÄžÜT VE İBRET ALASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİÄžİ HALDE, “kolayda o kadar da kolay demedik, herkes Kur’an ı anlayamaz, onun için bilmem kaç yıl ilim tahsil etmeli insan” diyerek topluma korku salıp, Müslümanları Kur’an dan uzaklaştıranlara inanmadık mı?

Zuhruf suresi 44. ayetinde Yaradan, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM dediği halde, bizlere yalnız Kur’an ile iman olmaz diyerek, emin olmadığımız rivayetlere de, tıpkı Kur’an gibi iman edilmesi gerekir diyenlere inanmadık mı?

Allah yılın her vaktinde, kazancımızın ihtiyacımızdan arta kalanından, zekâtımızı, hayrımızı her zaman yapma emri verdiği halde, bunu yılda birkaç güne indirerek, sınırlar koyanlara inanmadık mı?

Allah Hac bilinen aylardadır diyerek, Haram aylarda Haccın yapılacağının örneklerini dahi Kur’an da verdiği halde, batıl bilgilere inanıp, Hac görevimizi bir yılın içinde bir iki güne indirerek, diğer günlerde Hac yapamazsın diye topluma direten ve böylece Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, zorlaştıranlara inanmadık mı?

Allah Kur’an ın tamamına iman etmedikçe gerçek iman etmiş sayılmazsınız diyerek, bazı ayetlerin üstünü örtüp görmezden gelenleri uyardığı halde, bizler onlarca ayetin nesih edildiğine, yani artık hükmünün olmadığına, kalktığına inanmadık mı?

Allah toplantı yani Cuma namazı için, EY İMAN EDENLER diyerek, kadın erkek ayrımı yapmadan, toplantı namazına bizleri çağırdığı halde, Cuma namazının yalnız erkeklere farz olduğunu söyleyenlere inanmadık mı? Kadınlarımızı Allah ın bu emrinden mahrum ederek, İslam toplumlarının sosyalleşmesinin, en önemli bir yolunu ellerimizle bir kenara iterek, batılın ve hurafenin sözlerine inanmadık mı?

Söyleyecek, örnekler verecek çok şeyler var. Ne dersiniz, onca yanlışı yapan bizler, bizden önceki toplumların düşmüş oldukları yanlışlara, bizlerde düşmedik mi? Elbette düştük, hem öyle bir düştük ki, dilim varmıyor söylemeye. Elbette bu yanlışı yapanlara, Allah ın kitabındaki ayetlerin üstünü örtüp, görmezden gelenlere, gerçekleri batıl ile gizleyenlere, bakın Allah neler yapacağını söylüyor.

Bakara 159: İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz DOÄžRU YOLU GİZLEYENLERE, HEM ALLAH HEM DE BÜTÜN LANET EDİCİLER LANET EDER. (Bayraktar Bayraklı meali)


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-05-2025, 06:22 PM