:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,695
» Son Üye: trendblooms
» Toplam Konular: 98,532
» Toplam Yorumlar: 1,065,511

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 344 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 339 Ziyaretçi
Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Allah’tan Başka VELİLER E...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
4 saat önce
» Yorumlar: 0
» Okunma: 4
Bizlere Öğretilenleri, Ku...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 05:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 6
Nisa Suresi 34. Ayet Ve K...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 05:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 9
Allah Biz Kullarını Resul...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 9
Kamer Suresi 17-22. Maide...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-01-2025, Saat: 01:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 22
Allah Neden Bazı Ayetlerd...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-31-2025, Saat: 10:58 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 36
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 199
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,460
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 1,037

 
Heart İŞTE DEVLET İŞTE SAHİBİ
Yazar: anahro - 01-10-2017, Saat: 07:52 PM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorum Yok

İŞTE DEVLET İŞTE SAHİBİ

GetFileAttachment?id=AQMkADAwATY0MDABLTl....com&isc=1

[b]Hüzün dolu onur Saygı Duruşu.[/b]
[b]Nefesin kesilir, dilde tutulur.[/b]
[b]“Korkma Sönmezle “ başlar kalp vuruşu.[/b]
[b]Vatan, Şehitlerle elde tutulur.[/b]
[b] [/b]
[b]Telaşsız, sabırlı, sakin mi sakin,[/b]
[b]Bu yüzden görevde dikkatli durur.[/b]
[b]Tam donanımlı teröristler lakin.[/b]
[b]Hayatı uğruna teröristi vurur.[/b]
[b] [/b]
[b]Vatanın bekası şehidin canı,[/b]
[b]Sanma bedeni kara toprak olur.[/b]
[b]Bayrağın üstünde şahadet kanı.[/b]
[b]Şehit sevgisi gökte bayrak olur.[/b]
[b] [/b]
[b]Anında yerinde bir müdahale.[/b]
[b]Teröristler amacına ermedi.[/b]
[b]Dönecekti dökülen kanlar sele.[/b]
[b]FETHİ katliama izin vermedi.[/b]

[b]Kahramanlığına ne söylesem az.[/b]
[b]İfade etmeye söz, zor bulunur.[/b]
[b]Orhan, mübalağasız şu mısrayı yaz.[/b]
[b]“Kalplerde, Fethi adlı kor bulunur.[/b]
[b] [/b]
[b]ORHAN AFACAN[/b]
[b]İZMİR-07.01.2017[/b]

Bu konuyu yazdır

Photo Yarım kalan sevgiye
Yazar: eRCi - 01-10-2017, Saat: 09:08 AM - Forum: Resimler Diğer - Yorum Yok

[img]VPzZXy.jpg[/img]

Bu konuyu yazdır

  Sakın Bizler, Şirk Koşan Müşriklerden Olmayalım?
Yazar: halukgta - 01-09-2017, Saat: 12:16 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Allah Kur’an da, kendisine şirk koşanı, asla bağışlamayacağını söyler bizlere. Önce ayeti yazalım daha sonra Allah şirk koşmakla neyi kast ediyor, onu birlikte düşünelim.
 
Nisa 48: Şüphesiz Allah, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. (Diyanet meali)
 
Demek ki şirk koşmak Allah katında, bağışlanmayacak çok büyük bir günah. Bunu yapan bir insan, Allah a iftira etmiş olur diyerek, günahın ne derece büyük olduğunu, üstüne basa basa söylüyor. Peki, şirk koşmak ne demek,  önce bunu doğru anlayalım. ŞİRK HERHANGİ BİR YARATILMIŞI, ALLAH IN BİR KISIM YETKİLERİNE ORTAK ETMEK, ALLAH İLE BİRLİKTE ANMAKTIR.
 
Konuyu doğru anlamak için, şöyle bir açıklama yapmamız doğru olur. ALLAH A ŞİRK KOŞANLAR, ALLAH IN YERİNE BİR BAŞKA ALLAH, YARATICI KOYMUYORLAR.  ŞİRK KOŞTUKLARI KİŞİLERİ ALLAH IN YANINA KOYUYORLAR, ALLAH İLE BİRLİKTE ANIYORLAR. Allah ın tek elindeki yetkilerinin bir kısmından veriyorlar. Hâlbuki Allah ile birlikte hiç kimseyi anamayız, onun yanına hiç kimseyi koyamayız, onun yetkilerini hiç kimseye veremeyiz. Çünkü Allah ne diyordu ayetinde, HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM. Buradan da anlıyoruz ki, Allah yetkilerini hiç kimseye vermemiştir. Allah a şirk koşan kişiye de Müşrik deniyor.
 
Üzerinde dikkatle durmamız gereken, çok önemli olan ise, Allah ın yetki ve sorumluluklarını, yaratılmış kişilere veren müşrikler, iman ettiğini söyleyen insanlardan olmalarıdır. YANİ BU KİŞİLER ALLAH A, ELÇİSİNE HATTA GÖNDERİLEN KİTAPLARA İMAN ETTİKLERİNİ SÖYLEYEN, AMA İMANIN GEREKLERİNİ, ALLAH IN KİTABINDA HÜKMETTİKLERİNİ, GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEYENLER OLDUĞUNU UNUTMAMALIYIZ.
 
Gelelim şirk konusuna. Allah a şirk koşanlar neler yapıyor da, Allah bu konuda hiç tavizsiz, bunları yapanları asla affetmeyeceğim diyor. Bu konu çok önemli, Allah korusun farkında olmadan bu hataya sakın bizlerde düşmeyelim? Düşmemek içinde, konuyu dikkatle araştırmalıyız. Allah a ortak koşulanlar kimler, önce ona bakalım.
 
Araf 191: Hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılan şeyleri Allah’a ortak mı koşuyorlar? (Diyanet meali)
 
Buradan da anlıyoruz ki, bizim gibi insanlar, yani yaratılmışlar. Peki, bu yaratılmış insanlara bizler, nasıl bir yetki yüklüyoruz da, Allah ın tek elindeki yetkisini onlara veriyoruz. Hemen Kur’an ın verdiği örneklerden yola çıkarak düşünelim. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda vermediği o günden sakının dediği halde, bizler edindiğimiz velilere, şeyhlere, efendilere, ya da farklı kişilerinde şefaat etme yetkisinin olduğunu söylüyor ve buna inanıyorsak, ALLAH IN TEK ELİNDE BULUNAN BİR GÜCÜ, YETKİYİ BİR YARATILMIŞA, BEŞERE VERİRSEK, ALLAH A ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ. İşte bu yanlışı yaparsak, MÜŞRİKLERDEN OLURUZ.
 
Cahiliye döneminde, yaşadığı dönemde o devrin saygın ve sevilen insanlarından olan LAT, MENAT ve UZZA diye anılan ve öldükten sonra heykelleri yapılıp kabeye konmuş kişilerden, Allah ile aracılık yapmasını ve kendilerine şefaatçi olmaları isteniyordu. Allah bunları ikaz ediyor ve bu kişilere hiçbir yetki verilmediği, bunlar sizin atalarınızın uydurmalarıdır diyor Allah ayetinde.
 
Örnekler o kadar çok ki. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim, biz kitapta her şeyden nice örnekleri verdik, kitapta hiçbir eksik bırakmadık, Kur’an ın ipine sarılın dediği halde, Allah ın kitabına eğer bizler, Kur’an tek başına imanımızı yaşamak için yeterli değildir. Her bilgiyi Kur’an da bulamayız. FIKIH kitapları ve hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlayamazdık dersek, Allah ın kitabına ve Rabbimizin tek elindeki Allah ın dinine, BEŞERİN KİTAPLARINI ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ. Bunları söyleyen ve inananlarda Müşrik olur Allah korusun.
 
Bu örnekleri çoğalta biliriz. DİN ALLAH IN DİNİDİR, NE ORTAĞI VARDIR, NEDE YARDIMCISI. Hükümleri Allah yalnız ben veririm diyor da, Allah ın hükümlerine, elçisinin de ilaveler yaptığına inanır ve emin olamayacağımız rivayet bilgileri de dine sokarsak,  hem peygamberimize iftira atmış, hem de peygamberimizi, Allah ın dinde ortağı konumuna getirmiş oluruz ki, buda şirktir. Bakın Allah kendisinden başka kişilerden yardım bekleyenlere, nasıl bir örnek veriyor.
 
Enam 40- 41: De ki: “Ne dersiniz, size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse siz, ALLAH'TAN BAŞKASINA MI YALVARIRSINIZ? Doğru sözlü iseniz söyleyin bakalım!” Hayır, yalnız O'na yalvarırsınız da, O dilerse, yakındığınız belâyı uzaklaştırır. Siz, ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz. (Bayraktar Bayraklı meali)
 
Sanırım bu örnek, bizler için çok büyük bir ibret. Ama gözler görüyor, nefisler hissediyorsa tabi. Allah ın yanında veliler, şeyhler, efendiler edinip, onlardan şefaat ve yardım bekleyenlere, bende aynı soruyu soruyorum. Başınıza büyük bir bela gelse, ya da kıyamet gelip çatsa, siz Allah ın yanında, edindiğiniz velilere, şeyhlere mi yalvarıp yardım istersiniz, yoksa bizleri yaratan Allah a mı yalvarıp yardım dilersiniz?
 
Allah o zor anınızda, hepsini unutursunuz ve yalnız Allah a yalvarıp, Allah dan yardım istersiniz diyor. Madem zor anımızda, hesabın görüleceği o çetin gün, yalnız Allah aklımıza gelecek ve yalnız ona sığınacaksak, BU DÜNYADA İMTİHANIMIZI YAŞARKEN, NEDEN ALLAH IN YETKİ VE SORUMLULUKLARINI, YARATILMIŞ BİR BEŞERE YÜKLEYİP ŞİRK KOŞUYORUZ?
 
Allah geçmiş toplumlarda da aynı yanlışları yapan, Allah ın yanında şefaatçiler edinenlere, aynı uyarılarını yaptığını söylüyor ve bizlere de bu örnekleri verip, aynı hataları yapmamamız için uyarıyor. Bir örnek daha vermek istiyorum.  Çünkü konu çok önemli ve aynı hataları bizlerde ne yazık ki yapıyoruz.
 
Fatır 14: Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. KIYAMET GÜNÜ DE SİZİN ORTAK KOŞTUĞUNUZU İNKÂR EDERLER. BUNLARI SANA HİÇ KİMSE, HAKKIYLA HABERDAR OLAN (ALLAH) GİBİ HABER VEREMEZ. (Diyanet meali)
 
Değerli din kardeşlerim. Lütfen artık Allah ın bu uyarılarına kulak verelim. Allah bu dünyada bizlerin edindiği velilerin, şeyhlerin, efendilerin bizlerin seslenişlerimizi, yardım isteklerimizi asla duyamayacağını söylüyor.  Hatta kıyamet günü sizler bu kişilerden şefaat beklerden, onlar gerçekler ile yüzleştiklerinde, utançlarından sizin onları ortak koştuğunuzu, yani onlardan yardım ve şefaat beklediklerini, İNKÂR EDERLER DİYOR. Çok daha ilginç olanı, imtihanımız bitmeden, emaneti teslim etmeden, bu gerçekleri Allah dan başka hiç kimse, sizlere haber veremez diyor. Diyor ama Allah ı dinleyen ve bu acı gerçeklerden ibret alanlar nerede.
 
Dilerim Allah ın bu uyarılarını dikkate alan, Rabbin halis kullarından oluruz.
 
Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  HEY GİDİ GÜNLER HEY
Yazar: eRCi - 01-06-2017, Saat: 08:06 PM - Forum: Sohbet - Yorumlar (6)

Nerede o eski gunler neydi bir zaman bu forum be tolga ne gunler geçirdik burada insan özlüyor eski gunleri

Bu konuyu yazdır

Rainbow ÖMÜRDEN KAYBOLAN BİR SENEMİZ
Yazar: anahro - 12-29-2016, Saat: 11:23 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorum Yok

Bu sevinç ,kutlama söyleyin niye.?
Ömürden kaybolan bir senemiz var.
Muhtacız bu gece en çok tövbeye.
Günahlar la dolu bir sinemiz var.

Ölü olan kalbi diriltir İsa. (Hz.)
Bunu anlamakta meselemiz var.
Hadisle övüldük bizler bilhassa
Hak dini İslam la sinsilemiz var

Uluslar arası Miladi takvim.
Zorunlu olarak tercihimiz var.
Günahkar duayı cevaplayan kim.?
Güneş, ay, hicri üç takvimimiz var.

Hicret yaptı İsa tekrar dünyaya
Tebliğine kalpten teşrifimiz var.
Ahir fitne başladı kabarmaya.
Mehdi Resul İsa güvencemiz var.

Gecen senelerin sorumluluğu.
Yüzde aç korkumuz,endişemiz var.?
Gelen senelerin hali, zorluğu
Ne hazırlığımız, ne tedbirimiz var


ORHAN AFACAN
20.01.2016-İZMİR

Bu konuyu yazdır

  Allah ın Sünneti İle Elçisinin Sünneti Farklı Mıdır?
Yazar: halukgta - 12-22-2016, Saat: 05:17 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

İslam inancında çok bahsedilen ve hatta örnek almamız gerektiği konusunda, birçok hadislerin olduğu bir konu vardır. Peygamberimizin sünneti. Önce sünnet kelime olarak ne anlama geliyor onu doğru anlayalım ki, doğru bilgilere ulaşabilelim. Daha sonrada üzerinde düşünebilelim.

Sünnet kelime anlamı olarak, YOL, GİDİŞ, PRENSİP, KANUN DEMEKTİR. İslam toplumları arasında bu kelime, Peygamberimizin örnek davranışlarına verilen isim olduğu gibi, bir başka tarifte de şöyle anlatılır. 

“Hazreti Muhammet’in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışlarıyla, şu ya da bu konuda söylemiş olduğu sözlerin tümü, Hazreti Muhammet’in koyduğu kurallar ve Müslümanlara gösterdiği yol.”

İslam inancında sünnet konusuna verilen anlamlar, genel olarak bu sözlerle ifade edilir. Peki, Kur’an sünnet sözcüğüyle bizlere ne anlatıyor ve bu kelimeden bizler ne anlamalıyız. Bunu doğru anlamak için ayetlere bakalım. 

Fetih 23: Allah'ın öteden beri gelen kanunu/sünneti budur. ALLAH'IN KANUNUNDA/SÜNNETİNDE ASLA BİR DEĞİŞİKLİK BULAMAZSIN.( Elmalı meali)

İsra 77: Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlerimiz hakkındaki SÜNNETİMİZDİR. Bizim SÜNNETİMİZDE herhangi bir değişme göremezsin.  (Elmalı meali)

Nisa 26: Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin YOLLARINI göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİDİR. (Diyanet meali)

Bu ve buna benzer birçok ayete baktığımızda, Kur’an ın sünnet kelimesine verdiği anlam, ALLAH IN KANUNU, ALLAH IN BİZLERE ÇİZDİĞİ YOLU ANLAMLARINDA KULLANILMIŞTIR. Ayetlere dikkat ederseniz, Allah ın sünnetinde yani kanunlarında, bizlere çizdiği yolda, asla bir değişiklik olmayacağını, üstüne basa basa söylüyor. 

Kur’an ın bu açıklamalarından sonra, gelelim günümüz İslam toplumunda, peygamberimizin sünneti sözüne verilen anlama. Ayetlerdeki açıklamaları okudunuz, Allah benim sünnetimde yani kanunlarımda asla bir değişiklik olmaz dedikten sonra, acaba peygamberimiz Allah ın sünnetine, bunlarda benim sünnetim, yani dinde koyduğum kanunlarım, kurallarım anlamında sünnetler ilave etmiş olabilir mi? ÇÜNKÜ GELENEKSEL FIKIH İNANCINDA, ALLAH IN ELÇİSİNİN, TIPKI KUR’AN GİBİ, DİNE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ DE VARDIR DİYE İNANILIR.

Bunu söylemek ve düşünmek bile insanın içini titretiyor. Kur’an ın tümüne iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, peygamberimizin Allah ın sünnetine/kanunlarına ilaveler yapabileceğine asla inanmaz ve inananları Kur’an ile uyarır. Buradan da anlaşıldığı gibi, peygamberimiz Kur’an ın koyduğu kurallara, kanunlara asla ilaveler yapmamış, yalnız Allah ın tebliğ ettiği Kur’an a uymuştur. 

Allah Kur’an da, peygamberimizi örnek almamızı istemiştir. Çünkü peygamberimiz yaşamı, davranışlarıyla, hareketleriyle örnek bir insandı. 

Ahzab 21: Andolsun ki, Resûlullah sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için GÜZEL BİR ÖRNEKTİR.( Diyanet vakfı meali)

Bakın Allah elçisinin, bizler için örnek bir insan olduğunu söylüyor. Allah ve ahiret gününe iman etmiş bir Müslüman için, peygamberimizin yaşamı, insanlar arasındaki ilişkileri, davranışları ve hayata bakışı, elbette yalnız Kur’an ın çizgisinden yürüyüşü, bizler için örnektir. Peygamberimiz söyledikleri gibi, Allah ın dinine ilave ettiği hiçbir şey yoktur, Kur’an a baktığımızda olamayacağını açıkça görüyoruz. Yoksa peygamberimizin bıraktığı sakal, kültürleri gereği giydi kıyafet, ya da sevdiği yemekler değildi bizler için örnek oluşu. Çünkü bu örnekler hem kişisel, hem de yöreseldir, dinin ölçüleri dışındadır. Kişinin kişisel zevkini yansıtır. 

Ne yazık ki bizler, Kur’an dan öyle uzak İslam ı yaşıyoruz ki, Kur’an ın özüne inemediğimiz, onun felsefesini, öğretisini anlayamadığımız içindir ki, dinin dışındaki yöresel, kültürel ve şekilsel konuları din zannediyoruz. Böyle olunca da, ALLAH IN SÜNNETİNDEN UZAKLAŞMIŞ, KENDİMİZE ADETA ŞEKİLSEL, AMA DİN İLE İLGİSİ OLMAYAN KONULARIN OLDUĞU, GÖRSEL SÜNNETLER, İNANÇLAR YARATIYORUZ. Dış görünüşe önem verdiğimiz içinde, hep aldanıyoruz.
 
Peygamberimizin bizler için örnek oluşunu, ne yazık ki kavrayamamışız, peygamberimizin örnekliğinden de faydalanamamışız. Onun adına uydurulan öyle sözlere inanmışız ki, adeta peygamberimizi, dinde Allah ın ortağı yapmışız. Hâlbuki Allah ayetlerinde açıkça ben kanunlarıma, hükmüme, sünnetime hiç kimseyi ortak etmem uyarıları, bizleri hiç etkilememiş. Emin olamayacağımız sözlerin ardından, hiç düşünmeden gitmişiz, gitmeye de devam ediyoruz.

PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ, ALLAH IN SÜNNETİNDEN FARKLI DEĞİLDİ, ZATEN FARKLI OLAMAZDI. Çünkü Allah ın elçisine verdiği görev, sana indirdiğim Kur’an ile yani benim sünnetimle, kullarıma hükmet demiş ve bu konuda birçok ayet indirmişti. Onun içindir ki Kur’an a uyan, yani Allah ın sünnetine uyan, elçisinin yolundan gidiyor demektir. Eğer peygamberimizin, Kur'an ın dışından dine ilaveler yaptığına inanır ve bunları da dinin asli unsuru sayarsak, hem Allah ın yolundan, hem de elçisinin yolundan, sünnetinden ayrılmış, yanlışlara sapmış olacağımızı lütfen unutmayalım.


Değerli din kardeşlerim. Ömür su misali akıp gidiyor, lütfen kendimize gelelim. Bu dünyanın yalanlarına, ihtiraslarına kanmayalım. Bir gün emaneti teslim edeceğimiz vakit geldiğinde, son pişmanlıklarımızın fayda etmeyeceğini unutmayalım. Lütfen Allah ın sünnetine, beşeri sünnetler ilave etmeye çalışanların ardı sıra gitmeyelim, sözlerine inanmayalım. Hesap günü inanın çok, ama çokkkkk pişman oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Kader Konusu Ve Allah ın Takdiri.
Yazar: halukgta - 12-07-2016, Saat: 11:22 AM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bizler kader konusunu, öyle yanlış anlıyoruz ve topluma anlatıyoruz ki, adeta bu anlayışımızla Allah a saygısızlık yapıyor ve Allah ın adaletini zerre kadar anlayamıyoruz. Kur’an da geçen Kader kelimesi Allah ın TAKDİRİ, ÖLÇÜSÜ ANLAMINDADIR. Kur’an kader kelimesini, dünyanın, tabiatın ve canlıların yaratılması ve onun eşsiz yapısını anlatırken de kullanır. Örneğin Rad suresi 8. ayetinde, ONUN KATINDA HER ŞEY ÖLÇÜ İLEDİR diyerek, bu âlemin şaşmaz bir ölçüyle, düzenle, dengede yaratıldığını anlatır bizlere. Yani Allah ın yarattığı kaderde, düzende asla bozulma, düzensizlik, kargaşa yoktur. KARGAŞANIN, BOZGUNCULUĞUN OLDUĞU HER YERDE, İNSANLARIN USLANMAZ NEFİSLERİNİN AZGINLIĞI VARDIR. 

 Allah bizleri yaratırken nasıl bir takdir, yani kader ölçüsü kullanmış, onu anlamaya çalışalım Kur’an dan. Önce Allah ın bizler için takdiri, yani kaderimizde adaletsizliğin olamayacağını unutmamalıyız. Kader konusunun, çok hassas bir konu olduğunu söylemek isterim.  Bazen bir yere gelip, oradan öteye gidemeye biliyor insan. Çünkü bunun nedeni, sebep sonuç ilişkisini kuramadığımızdan, bu konunun da detayına Kur’an, çok fazla girmediğinden diyebiliriz. Allah anlayabileceğimiz kadarını bizlere bildirmiştir. Yaradan bu dünyada sizleri, imtihan ediyorum der bizlere.  Bu imtihanın sonucunda da, yaptıklarımızın karşılığı olarak, bakın neler yaptığı bilgisini veriyor.

Nisa 79: Sana gelen iyilik Allah'tandır. BAŞINA GELEN KÖTÜLÜK İSE NEFSİNDENDİR. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. (Diyanet vakfı meali)

Bu ayetten de anlıyoruz ki, yaşantımızda başımıza gelen her musibet, şer bizlerin yaptıklarının karşılığı olduğunu çok açık bildiriyor.  Yani ne yapıyorsak, onun karşılığını görüyoruz bu dünyada. Bu konu üzerinde düşünelim şimdide. Her ne hikmetse çok büyük acılar, keder ve üzüntüler, acaba neden Müslüman toplumlarının başına geliyor, hiç düşündünüz mü? 

Geçen gün bir kız yurdunda çıkan yangında, küçük masum kızlarımız öldü. Acil tahliye kapısından, sanırım açık olmadığı için çıkamamışlar. Buna Allah ın takdiri diyebilir miyiz? Allah böyle istemiş, takdir etmiş diyen bir insan, ALLAH A SAYGISIZLIĞIN EN BÜYÜĞÜNÜ YAPMIŞ DEMEKTİR. Allah adaletsiz değildir. Adaletsiz bizleriz. Allah da yaptıklarımızın karşılığında, ortaya çıkan acı ve kederin oluşmasını engellemiyor, lütfen dikkat TAKDİR ETMİYOR. Yukarıdaki ayette olduğu gibi, başımıza gelen musibetler, kötülükler bizlerin elleriyle yaptıklarının karşılığıdır. KENDİ SUÇUMUZU ALLAHA ATARAK, BU İŞİN İÇİNDEN SIYRILACAĞIMIZI SANMAYALIM. Böyle gidersek, daha çok acılar çekeriz. 

Bir insanın elinde olmayan bir kaderi vardır ki, buda dünyaya gelişi ile ilgilidir. Bu konuda da sanırım hiç birimizin, konuşmaya yetkisi olacağını zannetmiyorum. Çünkü konuyla ilgili hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bununda bu dünyada, imtihanımızla ilgili bir nedeni mutlaka vardır. Kader konusunda Kur’an dan öyle ayet örnekleri veriyorlar ki bazı kişiler, batıl inançlarına delil yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü öyle bir inanca sahipler ki, Allah bizlerin hayatını daha önceden yazmış, bizlerde bu yazgıyı/kaderi yaşıyoruz. Hani bu dünyada, imtihan ediyordu bizleri Allah? Bu nasıl adaletsiz bir imtihan ki, bizlerin hayatımızda hiç takdir hakkı yok. Böyle bir adaleti, Yaradan a nispet etmekten Allah a sığınırım. 

Tevbe 51: De ki: ALLAH'IN BİZİM İÇİN YAZDIĞINDAN BAŞKASI BİZE ASLA ERİŞMEZ. O bizim Mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. ( Diyanet vakfı meali)

Kader konusundaki yanlış inanç sahipleri, bakın bu ayette Allah, bizim için yazdığından başkası bize erişmez diyor, demek ki Allah bizler için her şeyi yazmış, bizde onu yaşıyoruz diyecek kadar, Kur’an dan ve Allah ın adaletinden uzak bir inanç yaşıyoruz. Bu ayetin bir öncesini yazalım şimdide.

Tevbe 50: Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer. Ve eğer başına bir musibet gelirse, «İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız» derler ve böbürlenerek dönüp giderler. (Diyanet vakfı meali)

Bakın Allah,  inkârcıların sözlerine karşı, Allah bunu söylemiş ve demiş ki iman etmeyenlere,  ALLAH NE TAKDİR ETTİYSE O OLUR. SİZLER BOŞUNA KONUŞUYORSUNUZ. Allah bu ayetinde, tüm iman edenlere hitaben, siz ne yaparsanız yapın, ben sizin için ne takdir ettiysem o olur demiyor. Ayetleri doğru anlamak için, Kur’an ın diğer ayetleri ile mutlaka bağlantı kurmalıyız. Çünkü Allah bir ayetinde söylediğinin, diğer bir ayette tersini asla söylemez.

Kader konusunda, yanlış algıladığımız bir konu daha var. Bir insan sarhoş, ya da ehliyetsiz trafik kazası geçiriyor ölüyor. Kişilerin hataları sonucu, depremlerde yanlış yapılmış eksik malzeme konmuş binalarda, binlerce kadın, erkek, çocuklar ölüyor, birileri çıkıyor diyor ki, ALLAH IN TAKDİRİ İLAHİSİ BUYMUŞ. Bunları söyleyenler nasıl bir RAB edinmişler bilemem, ama benim Allah ım, Rabbim asla adaletsiz değildir. Bunu da onun gönderdiği rehberinden anlıyorum.

Kendi rezilliklerini, adaletsizliklerini, hırsızlıklarını örtmek için, ALLAH IN İSMİNİ MASKE OLARAK KULLANANLAR, BİR GÜN MUTLAKA BU DÜNYADA VE MAHŞERDE CEZALARINI BULACAKLARDIR. Din simsarcılarına sormak isterim, kurallara ve kaidelere uyarak binalar yapan, depremlerde neredeyse hiç can kaybı olmayan ve neredeyse her gün deprem olan Japonya yı Allah, bizlerden daha mı çok seviyor? Oradaki insanların kaderinde, depremden ölmeyi Allah yazmamış mı? 

Allah yarattığı tüm kullarına, Fatır suresi 37. ayetinde, SİZE DÜŞÜNECEK OLANIN, DÜŞÜNECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? der. Bu sözleri hatırlayalım ve üzerinde düşünelim. Demek ki Allah ın takdiri bu yönde, imtihan için eşit zaman takdir edilmiş.  Peki, erken ölenler ne olacak? Onlara Allah gereken yaşamı vermemiş mi? Elbette onlarında hakkı gözetilmiş ve Kur’an da bununda bilgisini veriyor ve diyor ki Allah;

Vakıa 60,61: Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve SİZİ BİLEMEYECEĞİNİZ BİR ŞEKİLDE YENİDEN YARATMAK ÜZERE ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ TAKDİR ETTİK. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.(Diyanet meali)

Rum 11: Allah yaratmayı ilkin yapar, SONRA DA ÇEVİRİR ONU YENİDEN YAPAR; SONRA HEP DÖNDÜRÜLÜP O'NA GÖTÜRÜLECEKSİNİZ.(Elmalı Hamdi meali)

Buradan da anlıyoruz ki,  imtihan için verilen zamandan önce ölenler, tekrar dünyaya gelip imtihanlarını tamamlıyorlar. Tabi imtihan vakti kadar bu dünyada kalanların, tekrar dünyaya gelmeleri mümkün değil.  Bu bilgilerden yola çıkarak, kader konusunu değerlendirdiğimizde, şunları söylemeliyiz. Bir kişiyi, başka bir insan öldürdüğünde, bu trafik kazası da olabilir, silahla da olabilir, hatta gereken önlemleri alınmamış bir evde, okulda çıkan yangında ölenlerde olabilir, depremde gereken ölçülerde yapılmamış bir evin yıkılmasında ölen insanlara, BU ALLAH IN TAKDİRİDR, ONLARIN KADERİDİR DEMEMİZ BÜYÜK HATA OLUR. HATTA BU SÖZLER, KENDİ HATAMIZI ALLAH IN ÜSTÜNE ATMAKTIR, İFTİRADIR.


Neden hata olur, çünkü bu konuda hiçbir bilgimiz yok. Bilgimiz olmayan bir şeyi, nasıl olurda Allah a nispetle söyleriz. Allah ne diyordu. Benden şer gelmez. Başınıza gelen kötülük, sizlerin yaptıklarınızdandır diyordu. Bu durumda nasıl olurda, Allah a böyle bir adaletsizliği nispet ederek, kendi hatalarımızı gizleriz. Küçücük çocuğun yanarak yurtta ölmesini, NASIL OLURDA ALLAH IN TAKDİRİ DERİZ VE ALLAH IN ÜSTÜNE SUÇÜ YÜKLERİZ. Bu kadar m ı azgın nefislere sahip olduk, bu kadar mı Kur’an dan uzaklaştık. 

Kader konusu gerçekten çok hassas bir konu. Onun içinde bilmediğimiz bir şeyi, hele hele adaletsiz bir düşünceyi, lütfen Allah a nispet etmeyelim. Allah Kur’an da geleceği bildiğini söyler ama Allah ın geleceği görmesi, önlem almayacağı anlamında elbette değildir.  Onun içinde bizlere elçiler ve kitaplar göndererek uyarmıştır.  Sırf imtihanımızda başarılı olalım diyedir, Allah ın bu çabası. Çok dikkat çekici olan ise, Allah ın takdir ettiği ömürde, bazen kısaltmalarında yapıldığı, ama hepsinin kayıt altında olduğu, bilindiği bilgisini de verir bizlere.  

Fatır 11: Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. BİR CANLIYA ÖMÜR VERİLMESİ DE, ONUN ÖMRÜNDEN AZALTILMASI da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır (Diyanet vakfı meali)

Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah her kulu için, gerekli ve adaletli bir ömür belirlemiştir. Elbette Allah bu ömrün yaşanmasını, kullarına imtihanları gereği kendilerine bırakmıştır. Örneğin kendi isteğiyle intihar etmeleri gibi. Ya da bir kişinin, diğer bir kişiyi değişik nedenlerden öldürmesi gibi diyebiliriz. Bizlerin yaptığı hatalar neticesinde, bir başkasının başına gelen bir musibet, kötü bir durumun, asla Allah ın bir diğer kulu için yazılan kaderi/takdiri olamayacağını bilmeliyiz. Ne yazık ki ayetlere öyle anlamlar veriyor ve bu yolla batıl inançlarımıza kanıt yaratmaya çalışıyoruz ki, ayetlerin anlamları farklılaşıyor. 

Hadid 22: Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. (Diyanet vakfı meali)

Bu ayette örnek gösterilerek, Allah ın her şeyi önceden yazdığını ve bizlerin bu yazgıyı yaşadığımızı söylüyorlar. Hâlbuki bu ayette dikkat ettiyseniz, başınıza gelen yalnız musibetlerden, yani cezadan bahsediyor. Allah bu musibetleri, yani cezayı neden verdiğini bir ayetinde açıklamıştı. Kendi ellerinizin yaptıklarınızın karşılığı demişti. Allah adaletsiz değildir. İncir çekirdeği kadar yapılan bir şeyin karşılığını alacaksak, Allah ın vereceği musibetin, cezanın nedenini doğru anlamalıyız.  

Allah bizlere üç şey için musibet verebilir.  İMTİHANIMIZ İÇİN.  YAPACAĞIMIZ KÖTÜ BİR ŞEYİ YAPMADAN, UYARI OLSUN DİYE. YA DA YAPTIKLARIMIZIN KARŞILIĞI, CEZA OLSUN DİYE. Bunların hiç birisini bizler takdir edemeyiz, nedenlerini bilemeyiz. Ama kendi yaptıklarımızı çok iyi biliriz. Eğer bizler, başımıza gelen tüm bu musibetlerden dersler almak istiyorsak, YAŞANTIMIZDA BAŞIMIZA GELEN MUSİBETLERİN, ASIL NEDENLERİNİ ARAŞTIRMALIYIZ. Eğer araştırmadan, ders çıkarmadan gerçeklere gözlerimizi yumarak, BUNLAR ALLAH IN TAKDİRİDİR, KADER DİYEREK, ALLAH IN ADALETİNE SAYGISIZLIK YAPAMAYA DEVAM EDERSEK, bilelim ki bu musibetler hem kişisel olarak, hem de toplum olarak, başımızdan hiç eksik olmayacaktır.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
Yazar: halukgta - 11-29-2016, Saat: 10:44 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Allah Kur’an da bizlere, geçmiş toplumların yaptığı yanlışlardan örnekler verip, aynı yanlışları bizlerin yapmamamız için uyarılarda bulunur. Allah, benden başka RAB lar, yani yol göstericiler edinmeyin diye uyardığı halde, geçmiş toplumlar bu uyarıları dinlemeyerek, bakın neler yapmışlar ki, Rabbimiz örnek olsun diye Kur’an da bizleri bilgilendiriyor. 

Tevbe 30: Yahudiler, "UZEYİR ALLAH'IN OĞLU" DEDİLER, HIRİSTİYANLAR DA "MESİH ALLAH'IN OĞLU", DEDİLER. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. DAHA ÖNCE İNKÂRA SAPMIŞ OLANLARIN SÖZLERİNE BENZETİYORLAR. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar! ( Elmalı meali)

Tevbe 31: Onlar, Allah'dan başka BİLGİNLERİNİ VE RAHİPLERİNİ DE KENDİLERİNE RAB EDİNDİLER, MERYEM OĞLU MESİH'İ DE. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir. (Elmalı meali)

Aslında bu iki ayetten alacağımız, çok dersler var. Ayetlerde özellikle dikkat çekilen, geçmiş toplumlar Allah ın gönderdiği elçilere kutsallıklar verip, Allah ın oğlu ilan ettiklerini söylüyor. Dikkat ederseniz Yaradan bu yapılanın yanlış olduğunu söylüyor, çünkü görev verdiğim elçilerde, tıpkı sizler gibi bir beşerdi ve bana kulluk etmek için yaratılmışlardı açıklamasını yapıyor. Bizler belki peygamberimiz için, Allah ın oğlu yakıştırmasını yapmadık ama Allah ın vermediği öyle yetkilerle donattık, öyle şeyler söyledik ki, HÂŞÂ DİNDE NEREDEYSE ALLAH IN ORTAĞI KONUMUNA GETİRDİK. 

Diğer ayette ise çok önemli ve dikkat çekici bir konuda örnek veriyor ve diyor ki Yaradan, Allah ın yanında bilge, âlim kabul ettikleri kişileri ve de rahipleri, yani din adamlarını da kendilerine RAB edindiklerini belirtiyor. Ayetin sonunda ise Meryem oğlu Mesih i de Rab edindiler diyerek, yapılan yanlışı aktarıyor bizlere. 

Tam bu esnada RAB kelimesine, bir açıklama yapmam gerekiyor ki, konu yanlış anlaşılmasın. AYETTE GEÇEN RAB KELİMESİNİ, YARATAN, TANRI,  İLAH KAVRAMIYLA KARIŞTIRMAYALIM. BURADA GEÇEN RAB SÖZÜNDEN, İTAAT EDİLEN EFENDİ, TERBİYE EDİP EĞİTEN, DOĞRU HEDEFE ULAŞTIRAN ANLAMINDADIR. Peygamberimiz kendisine, efendimiz denmesine kızarmış ve efendi Allah tır, bende sizler gibi bir kulum dermiş. Ne kadar doğru. 

Onun içindir ki Allah Kur’an da, din ve iman adına güvenilecek benden başka veliler, dostlar edinmeyin, onların ardı sıra gitmeyin, sizlerin güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim diye bizleri ayetinde uyarmıştır. 

Eğer Yaradan ı dinlemeyip, Allah dan başka şüphe duymadan sorgusuzca itaat edilecek, yardım ve şefaat istenecek, güvenilecek en doğru HEDEFE ulaştıracağını zannettiğimiz VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER edinirsek, Allah ın uyarılarını dinlememiş olacağımız gibi, kendimize Allah ın yanında, RAB LAR EDİNMİŞ OLURUZ. Ne yazık ki bunu bizler yapıyoruz, ama farkında bile değiliz. 

Allah dinde ruhban sınıfı olmadığını, daha önceki toplumlara da böyle bir emri olmadığını söylediği halde, günümüzde bizler, öyle bir ruhban sınıfı yarattık ki, Ehli kitabın yarattığı ruhban sınıfı solda sıfır kaldı. Bizler edindiğimiz velilere, ardı sıra gittiğimiz şeyhlere, efendilere öyle payeler, güçler yükledik ki, mahşer günü adeta bizler için, cennetin anahtarları oldular. 

Yaradan bizleri bu konuda uyarıyor Kur’an da ve ne diyordu? Şefaat tümden bana aittir, yardım istenecek makam yalnız benim. Ama bizlerin gözleri perdeli, kulakları mühürlü olduğu için, Allah ın zikrini yeterli görmeyerek, EN DOĞRU HEDEFE ULAŞTIRACAK KENDİMİZE RAB LAR, YANİ HİÇ ŞÜPHE DUYMAYACAĞIMIZ, BİZLERİ ALLAH A ULAŞTIRACAK EFENDİLER EDİNDİK. Lütfen dikkat tekrar ediyorum, burada ki Rab Tanrı/ilah anlamında değildir.

Allah ayetinde Hz. İsa yı da Rab edindiler diyor. Bu kısım çok önemli. Şöyle düşünebilirsiniz, ne yani peygamberler bizleri doğru yola iletemez mi? Elbette iletir, ama lütfen dikkat, kimin sözleriyle, kitaplarıyla iletir? ELBETTE YALNIZ ALLAH IN. Elçiler hiçbir zaman Allah ın sözlerine ilaveler yapamaz, adı üzerinde ELÇİ. Allah ne bildirdiyse onu iletirler ona davet ederler. Çünkü elçilerinde tek rehberi, efendisi yalnız Allah tır, onun gönderdiği kitaplardır. Âlimler ve bilge kişilerde, eğer bizleri yalnız Kur’an a davet ediyor ve Kur’an ı anlatıyorsa, başımızın üstünde yerleri var.

Elçiler Allah ın kontrolündeydi ve yaptığı bir yanlışta hemen uyarılıyordu. Kur’an da peygamberimizin, Allah tarafından uyarıldığı ayetleri lütfen unutmayalım. Sizce bu ayetler, neden Kur’an a geçmiş olabilir? Kur’an a geçirmeden, Allah uyarabilirdi elçisini. İşte bunu anlayamadığımız sürece, gerçekleri de göremeyiz. BİZLERE DÜŞENDE, TÜM ALLAH IN ELÇİLERİNİN YAPTIĞI GİBİ, ALLAH IN ZİKRİYLE DİN KARDEŞLERİNİ UYARMAK OLMALIDIR. Kur’an ın dışına çıkarak, birileri eğer bizlere, Kur’an da yok ama bunları da peygamberimiz dine sokmuştur diyorlarsa, asla onlara inanmamalıyız. 

Rad 40: Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. Hesap görmek ise bize aittir. (Diyanet meali)

Günümüzde Kur’an ın yanına koydukları, onunla eş tutulan öyle beşeri kitaplar var ki, adeta Kur’an ın önüne geçirilmiştir. Kur’an ı anlaşılması zor, her bilginin olmadığı kitap ilan ederek, beşerin yazdığı kitapların daha anlaşılır olduğunu söyleyenler, unutmasınlar yeni RAB lar edinenlerdir. Özellikle günümüzde Said-i Nursi nin yazdığı, Risale-i Nur adını verdikleri kitapların, kendinin gönlüne Allah tarafından indirildiğini söylemesi, dikkatle düşünülmelidir. Bunlar şirktir, lütfen bunlara kanmayalım, inanmayalım yoksa ebedi yaşantımızı ateşe atmış oluruz.

Bu hataları yaptığımız sürece, toplum olarak acılardan asla kurtulamayız. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, her zaman çıkacaktır. Değerli din kardeşlerim gelin inancımızı yaşarken, peygamberimizin yaptığı gibi yalnız Kur’an ı, Allah ın sözlerini referans alalım. Çünkü Allah biz Kur’an da, hiçbir eksik bırakmadık ve sizler için yemin olsun ki Kur’an ı kolaylaştırdık diyor. Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, hesaba çekeceğim diyorsa, Kur’an da her bilgi yoktur diyenlere değil, gelin bizleri yaratan Rabbimize kulak verelim.

Allah dinde mezheplere, fırkalara, cemaatlere, tarikatlara bölünmeyi yasaklamıştır. ÇÜNKÜ DİNDE SAKIN BÖLÜNENLER GİBİ OLMAYIN, emrini vermiştir. Emin olamayacağınız bilgininde ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye uyarıyorsa bizleri, sizce hiç kuşku duymadan inanacağımız bir kitap, bilgi, söz Kur’an dan başka ne olabilir? 

KİMİN SÖZÜ ALLAH'IN SÖZÜNDEN DAHA DOĞRU OLABİLİR? ( Nisa 87)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Ekim, Hayatımı Mahvettin...
Yazar: acemhe - 11-22-2016, Saat: 11:43 PM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları - Yorumlar (7)

Yazmayalı ne uzun zaman oldu,
Kalemle parmaklarımın buluşmadigi
Yüreğimden geçenlerin Ekim ayına sığmayacagi...
Ekim, ne zormuş varlığın hayatımda...
Mesela ilk sevdamı sana kurban vermiştim...
Hemde doğduğum günde, yüreğim ilk kez can çekişmisti gidişinle...
O zamandan beridir Ekim ayı en soğuk gelen aydı..
Yıllar geçti, doğum günlerim hep ağlamakla geçti...
Herkes duygulanıp ağladığımı düşünürken, ben aslında onun her yıl beni nasıl bir ceset gibi yolun ortasında bırakıp gittiğine ağlardim..
*
Sonra yine aylardan Ekim,
Sen çıktın karşıma ve Ekim daha sempatik gelmeye başlamıştı bana...
Nereden bilirdim ki sende gideceksin, ve ben Ekim e bir kez daha düşman olacağım.. 
Gitmez demiştim, bu kez yarım kalmam demiştim.
Yine büyük konuşmuşum.
Sen ben daha seni görmeden uzaktan uzağa severken gittin.
Sesine aşık edip, gözlerine hayran edip ve hiçbirşey söylemeden arkana bakmadan yüreğime kör bir bıçak saplayip gittin...
*
Yine yıllar geçti... 
Evlendim, hem de beni en çok sevdiğine emin olduğum adam ile...
"Benim bir göz yaşıma dünyaları yakar." demiştim...
Ekim ayında bir evladım olacağını öğrendim..
Bir oğlum oldu, o kadar sevdim ki tenime yazdım adını...
Kimse bu kadar sevilmez dedim, Ekim ilk kez uğurlu geldi dedim kendime... 
Evlat aşkı ne başka imiş o zaman öğrendim, ilk kez
ANNE OLUNCA ANLARSIN lafının karşılığını aldim...

Ve yine bir Ekim,
Kızımı kaybettim...
Oysa gözleri ona benzeyecekti.
Ondan daha güzel bakan göz yoktu ki...
Hani o soguk toprak bana daha da güzel kokuverdi..
Mezarlık evden de sıcak geldi.
Yine bir Ekim hayatımı alt üst ediverDi...

Acemhe
19 Ekim 2016

Bu konuyu yazdır

  Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
Yazar: halukgta - 11-22-2016, Saat: 05:28 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bu yazımda sizleri, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim konu, Kur’an ın devleti, toplumu yönetim şeklini, nasıl tarif ettiğini anlamaya çalışacağız. Kur’an her çağa, zamana ve farklı kültürlerde ki toplumlara da gönderildiğine göre, hepsine uygun bir yönetim şeklini tarif ettiği açıktır.

Kur’an devlet yönetiminde, olmazsa olmaz iki konuyu, açıkça bizlere bildirir. BİRİNCİSİ HANGİ İNANÇTA OLURSA OLSUN ADALETLE HÜKMETME VE KARAR VERME, DİĞERİ DE ARAMIZDAN GÜVENEBİLECEĞİMİZ KİŞİLERİ, YÖNETİCİLERİ EHİL İNSANLARDAN SEÇİLMESİ. Hatırlatmak istediğim en önemli konusu ise, seçilecek yöneticilerin asla cinsiyetine( kadın ya erkek) Kur’an ın karışmamış olmasıdır. Sanırım bu yönetim şeklinin, günümüzde hangi yönetimle paralellik gösterdiği çok açıktır. Kur’an devlet yönetiminde detaya girmez, ana kurallar koyar. Diğer konular, her çağın ve geleneğin durumuna, ihtiyaç konumuna göre farklı olabilir. 

Peygamberimizin döneminden başlayalım. Peygamberimiz hem Allah ın elçisi, hem de devlet başkanıydı.  Peki, peygamberimiz devleti tek başına mı yönetiyordu, Krallık yönetiminde olduğu gibi. Kararları yalnız kendisimi veriyordu? Bakın burası çok önemli. Allah elçisine bu konuda nasıl uyarılarda bulunuyor.

Ali İmran 159: Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) İŞLERDE ONLARA DA DANIŞ, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever. ( Elmalı meali)

Ayette çok dikkat çeki bir bilgi veriliyor. Allah ın resulü devletin başında, ama dikkat ederseniz, çevresinde aynı toplumda birlikte yaşadığı, peygamberimizin yönetiminde, kendisine din adına iman etmemiş, tabi olmamış insanlarda var. Tabi bu kişilerle barış içinde oldukları anlaşılıyor. Fakat Allah devleti yönetirken, çıkaracağın kanunlar, vereceğin hükümler konusunda, SEN ONLARADA DANIŞ, ONLARINDA FİKİRLERİNE MÜRACAAT ET DİYOR. Görüyor musunuz, Allah devletin yönetim şeklini nasıl tarif ediyor. Şöyle demiyor, sen benim elçimsin her şeye sen karar ver, onlar uymak zorundadır demiyor. Çok ilginç ve düşündürücü olanı, danışmasını istediği kişilerle, aynı inancı dahi paylaşmıyor olması. Şimdi vereceğim ayet örneği de, bizler için çok önemli. Bu örnek, peygamberimizin yaşadığı dönemle ilgili bilgiler veriyor bizlere.

Nisa 59: Ey iman edenler! Allah'a, Peygamber'e ve ARANIZDAN SİYASAL ERKİN EMANET EDİLDİĞİ KİMSELERE İTAAT EDİNİZ. Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Peygamber'e götürünüz. Bu, hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.( Bayraktar bayraklı meali)

Bu örnek, bizlere çok önemli bilgiler veriyor. Dikkat ederseniz, peygamberimizin yaşadığı dönemle ilgili. O günkü topluma hitaben, Allah a yani onun gönderdiği Kur’an a, elçime ve sizlerin yönetici olarak seçtiğiniz diğer kişilere, itaat ediniz diyor. Eğer yöneticilerinizle aranızda herhangi bir anlaşmazlığa düşerseniz, gerçek iman etmiş kişiler iseniz, bu durumda Allah ın hükümlerine bakınız ve sorununuzu elçime, resulüme götürünüz diyor. Bakar mısınız lütfen. Demek ki peygamberimizin döneminde her şeyi Allah ın elçisi bakmıyor, halkın seçtiği uygun gördüğü, devletin işlerini yöneten yöneticiler var. Çünkü Allah ın elçisinin asli görevi vardı. Kur’an ı tebliğ etmek, iman etmeyenlere Kur’an ı anlatmak ve tanıtmak. 
Kur’an bizlere yalnız devlet yönetiminde değil, kendi aramızda bile bir bilene danışmayı, istişare etmeyi bakın nasıl öneriyor.

Şura 38: Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. ONLARIN İŞLERİ, ARALARINDA DANIŞMA İLEDİR. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar. (Diyanet vakfı meali)

Allah bizlerin özel yaşantımızda, her hangi bir konuda bile, doğru kararlar verebilmemiz için mutlaka araştırma yapmamızı, bir bilene danışmamızı emrediyor. Yani ben en iyisini bilirim demek bile, Kur’an önerisine uymuyor. İnsan her zaman yanılabilir, bunu hatırlatıyor aslında bizlere.  Hatırlayınız lütfen, peygamberimizin vefatından sonra, devleti yönetenler, yani dört halife, Kur’an ın emrinde olduğu gibi seçimle gelmişti. Ne yazık ki daha sonraları, Kur’an ın bu emri birçok konuda olduğu gibi göz ardı edildi, görmezden gelindi. Bakın Allah bu konuda ne diyor.

Nisa 58: Allah size, MUTLAKA EMANETLERİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDER. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah, her şeyi işitendir; her şeyi görendir. ( Bayraktar bayraklı meali)

Demek ki Kur’an ın yönetim şekli, halkın arasından bizleri yönetebilecek bilgiye sahip kişileri seçip, yönetme emanetini öyle vermemizi emrediyor. Dikkat edelim lütfen, bu bir EMANET sürekli değil. Gerektiğinde halk emaneti geri alabilir. Daha önce söylediğimiz gibi, Kur’an ın istediği ve olmazsa olmazı, ADALETLE YÖNETMEK, ADALETLE HÜKMETMEKTİR. Şimdide bu konu ile ilgili Kur’an ın uyarılarına bakalım. 

Maide 8: Ey iman edenler! ALLAH İÇİN HAKKI TİTİZLİKLE AYAKTA TUTAN, ADALET İLE ŞAHİTLİK EDEN KİMSELER OLUN. BİR TOPLUMA OLAN KİNİNİZ, SAKIN HA SİZİ ADALETSİZLİĞE İTMESİN. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Diyanet meali)

Mümtehine 8: Allah, sizi, DİN KONUSUNDA SİZİNLE SAVAŞMAMIŞ, SİZİ YURTLARINIZDAN DA ÇIKARMAMIŞ KİMSELERE İYİLİK ETMEKTEN, ONLARA ÂDİL DAVRANMAKTAN MEN ETMEZ. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. (Diyanet meali)

Bu iki ayet bizlerin, çok önemli bir konuya dikkatimizi çekiyor. Her kim olursa olsun, ADALETTEN, HAKTAN UZAKLAŞMAYIN DİYOR. Hatta bu kişiler sizinle, aynı inancı paylaşmıyor olsalar bile, adaletsiz sakın onlara davranmayın diye de uyarıyor. İşte İslam inancı böyle adaleti ve doğruluğu bizlere öğütlüyor. Peki, bizler günümüzde Kur’an ın bu adalet anlayışını, hayatımıza geçiriyor muyuz? Ya da bizleri yönetenler böyle adaletle mi hükmediyorlar topluma? Yorumunu sizlere bırakıyorum. EĞER BİZLER YÖNETİMİ, EMANETİ EHİL İNSANLARA VERMEDİYSEK, ONLARDAN DA ADALETLE HÜKMETMESİNİ ELBETTE BEKLEYEMEYİZ. Neye layıksak, onu buluruz. Sizlere bir ayet daha hatırlatmak istiyorum, çünkü bu ayet bizlere, çok önemli bir konuda açıklık getiriyor.

Bakara 256: DİNDE ZORLAMA YOKTUR. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ( Diyanet meali)

Bu ayetten de şunu çıkartabiliriz. Allah, inanç ve ibadetler konusunda, kişisel sorumluluklara hiç kimsenin ya da devletin müdahale edemeyeceği, bu konuda zorlama yapılamayacağı, özgür olduğunu söylüyor. Zaten Allah sizler bu dünyada, imtihandasınız demiyor muydu? İmtihanda olan bir insanın imtihanına kim müdahale edebilir. Elbette bu değildir ki, Kur’an ın toplumun yönetilmesi ile ilgili, genel hükümlerine tabi olmayacağı anlamında değildir bu emir.  Genel hükümler, o toplumun içinde yaşayan farklı inançlarda bile olsa herkesi bağlar. Örneğin zinanın yasak olması ve bunu yapanın bir cezasının olması gibi. 

Bizler İslam ı, Allah ın kanunlarını, ne yazık ki Kur’an dan değil, beşerin koyduğu kanunlardan, FIKIH kitaplarından öğreniyoruz. Öyle olunca da hak ile batıl bir birine karışıyor. Toplumda neyin HAK, neyin batıl olduğunu fark edemiyor. Bugün şeriatla yönetildiğini iddia eden Müslüman ülkeler, ne yazık ki Allah ın şeriatı ile değil, BEŞERİN YARATTIĞI ŞERİATLA YÖNETİLİYORLAR. Bizlerinde amacı, yalnız Kur’an ın şeriatına uymak olmalıdır. 

Dilerim bir gün, yöneticilerimizi EHİL İNSANLARDAN SEÇERİZDE, BİZLERİ ALLAH IN ŞERİATI, KUR’AN İLE BULUŞTURUR.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-05-2025, 04:16 PM