Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,514
» Toplam Yorumlar: 1,065,487
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 396 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 393 Ziyaretçi Bing, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
03-28-2025, Saat: 03:35 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 94
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 612
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 218
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 84
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Leader
02-08-2025, Saat: 09:09 PM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 156
|
Bandırma Vapuru - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 75
|
Sakarya İle Foks - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:02 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 71
|
Ressam Van Gogh İle Serda...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 71
|
HONEYWELL.UniSim.Design.S...
Forum: Diğer (Genel)
Son Yorum: Torrent30
01-14-2025, Saat: 11:23 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 208
|
Hırsızın Aşkı - Serdar Yı...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
01-13-2025, Saat: 04:28 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 597
|
|
|
Bebeklerde Ek gıdalar !! |
Yazar: Ç@irkin - 10-14-2016, Saat: 01:23 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
İlk 6 ay bebeğinizi anne sütüyle beslediniz veya anne sütü yeterli değildi ve devam maması ile desteklediniz. Doktorunuz “artık anne sütüyle birlikte ek gıdalara başlayabilirsiniz†dedi. Pek ek gıdaya nasıl başlamalı?
Öncelikle bebek için her yeni gıda, bebeğin sindirimini gözlemleyerek azar azar ve başka yeni gıdalarla karıştırmadan verilmelidir ki oluşabilecek olumsuz bir durumun hangi gıdadan olduğu gözlemlenebilsin.
Yoğurt başlanabilecek en doğru ilk ek gıdalardan; bir çay bardağına günlük taze mayalanmış yoğurt sindirimi kolay oluşu ve tatlımsı oluşu sebebiyle miniğinizin en favori besini olabilir.
Yumurta sarısı örnek protein olması ve demir bakımından zengin olması sebebiyle en önemli ek gıdalardandır. Ancak diğer ek besinlerde olduğu gibi verilecek miktarlar az az başlanarak (1/4 gibi) yavaş yavaş artırılmalıdır.
Elma suyu veya püresi başlanacak ilk meyve olmalıdır. Elma alerji yapma riski en düşük meyve olmak ile birlikte sindirimi kolay meyveler arasındadır. Daha sonra yavaş yavaş muz, armut, şeftali gibi sindirimi kolay diğer meyveler de sıraya konabilir.
Sebze çorbaları ve sebze püreleri de vitamin mineral bakımından zengin olmaları sebebiyle başlanması gereken bir ek gıda çeşidi. Posa bakımından zengin olan bu ek gıdalar ayrıca miniğinizin sindirim sistemini geliştirecektir.
Tüm bu besinler ayrı günlerde ve az miktarlarda başlanmalıdır. En ideal zaman ise Anne sütü veya devam maması ile başlanan bir günün kuşluk vakitleri saat 10-12 civarı olabilir. Bu saatler genellikle hem bebeğinizin en aktif ve de en keyifli olduğu saatlerdir. Yeni bir gıdaya başlarken onun keyifsiz olduğu zamanlara denk getirmeyin ki kolayca sevebileceği bir gıdayı uzun süre reddedip tepki geliştirmesin.
Bu süreçte amaç bebeği normal yetişkin bir birey gibi beslenme düzenine alıştırmak, katı besinlerle tanıştırarak, ileriki yaşamında besin tercihlerini zenginleştirmektir. Bu dönemde hassas davranılması gereken diğer bir konu ise bir besine alıştırılan bebeğin daha sonra o besini katı olarak da almasını sağlayabilmek. Örneğin; elma suyu denendikten sonra püresine ve sırasıyla elmanın kendisine geçilmelidir. 8-9. Ayıdan itibaren verin miniğinizin eline yarım elma hem öğrensin hem beslensin. Unutmayın ki çocukluk döneminde en çok karşılaşılan beslenme problemleri arasında çocukların katı gıda almak istememesidir. Bebek beslenmesinde annelerin vazgeçilmezi olan blender ve ezicilerin kısa bir dönem kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Bebek o besine alıştıktan sonra kesinlikle bırakılması gereken bir araçtır.
Bu dönemde bebeğinizin ilk damak tadı ile ilgili temelleri de attığınızı da unutmamak gerekir. Bu sebeple ileride onun sağlıklı alışkanlıklar edinmesi için miniğinizi olabildiğince tuz şeker ve baharat ile geç tanıştırmalısınız. Bu alışkanlıklar, 1 yaşından önce kesinlikle verilmemeli hatta olabildiğince geciktirilmelidir.
6.AY BESLENME PLANI
SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması
ARA (10:00): ¼ Yumurta sarısı
¼ dilim ekmek içi
1 çay kaşığı pekmez
¼ kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir
ÖÄžLE (12:00): Elma püresi
ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması
AKŞAM (18:00): Sebze çorbası veya Sebze püresi
ARA (21:00): 1 Çay bardağı yoğurt
GECE: Anne sütü veya Devam maması
7.AY BESLENME PLANI
Bu ay 6.ay beslenme programındaki miktarları artırarak biraz daha çeşitlendirilerek devam edilebilir. Çorbalara kıyma veya tavuk eklenebilir. Meyve püreleri birbirleriyle çeşitlendirilebilir; elma muz karışımı gibi. 6.ayda verilen besinler birlikte de verilebilir.
8-9.AY BESLENME PLANI
SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması
ARA (10:00): 1 Yumurta sarısı
1 dilim ekmek içi veya 3 adet bebe bisküvisi
1 tatlı kaşığı pekmez
1 kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir
ÖÄžLE (12:00): 3 yemek kaşığı kıymalı pilav + yoğurt
ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması
AKŞAM (18:00): İri ezilmiş kıymalı sebze püresi + 1 ince dilim tuzsuz ekmek
ARA (21:00): Çatal ile hafif ezilmiş muz + 1,5 çay bardağı yoğurt
GECE: Anne sütü veya Devam maması
10-12.AY BESLENME PLANI
Bu aylarda artık miniğiniz yetişkin birey gibi öğün içerikleri daha da artmış olmalı ve yetişkin birey gibi beslenme düzenine geçiş yapamaya hazırlanmalıdır. Dolayısıyla önceki aylara göre hem miktarca artış olmalı hem de öğün içeriklerini kendi öğünlerimize benzetmeye başlayabiliriz.
SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması
ARA (10:00): 1 Yumurta sarısı
1,5 dilim ekmek içi veya 3 adet bebe bisküvisi
1 tatlı kaşığı pekmez
1 kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir
ÖÄžLE (12:00): 3 yemek kaşığı pirinç pilavı
1-2 adet köfte
Yoğurt
ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması
AKŞAM (18:00): İyi pişmiş kıymalı sebze yemeği
1,5 ince dilim tuzsuz ekmek
Yoğurt
ARA (21:00): Küçük küçük doğranmış armut
Yoğurt
GECE: Anne sütü veya Devam maması
Diyetisyen Pınar AKBUDAK
|
|
|
Allah ın Kitabı Kur'an ı, Göz Göre Göre Tahrif Etmek. |
Yazar: halukgta - 10-10-2016, Saat: 04:00 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bir soru sormak istiyorum. Sizler inancınızı hiç sorguladınız mı? Allah ın Kur’an da emrettiği yoldan mı gidiyoruz, yoksa batılı, hurafeyi din mi edindik? Bunun kontrolünü Kur’an dan yapma gereği duydunuz mu, yoksa gerek yok, bana dini anlatanlara çok güveniyorum mu dediniz? Çünkü Kur’an öyle örnekler veriyor ki geçmiş toplumlar ile ilgili, Allah ın gönderdiği uyarı kitaplarını okuyup, açıkça gördükleri tebliğ aldıkları halde, batıl inançlarını yaşamak adına, Allah ın sözlerini bile tahrif etmekten çekinmemişler. Bir örnek vermek istiyorum ki, aynı hataları bizler de yapmayalım. Yapıyorsak da, artık vazgeçelim.
Bakara 75: Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, ALLAH’IN KELAMINI DİNLER, İYİCE ANLADIKTAN SONRA, ONU BİLE BİLE TAHRİF EDERLERDİ. (Diyanet meali)
Ne dersiniz, geçmiş toplumların yaptığı yanlışları, bizler yapıyor muyuz? Bakalım Yaradan Kur’an da ne emrediyor, bizler Fıkıh ve mezhep öğretisi ile günümüzde neler yapıyoruz, nelere inanıyoruz. Yorumunu sizlere bırakıyorum.
Allah gönderdiği rehber kitabında, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık ve sizlere nice örneklerle açıkladık ki anlayasınız ve sizi doğru yola iletecek yalnız Kur’an dır der. Ama mezheplerin öğretisi fıkıh inancı ise, her şey Kur’an da yazmaz, Kur’an ı herkes anlayamaz, Kur’an da özet bilgiler vardır, onun için fıkıh ve mezheplerin beşeri öğretisi olmazsa, Kur’an anlaşılmaz ve yaşanmaz diye bizlere öğrettiler ve bizlerde bunları kabul edip inanmadık mı?
Allah Kur’an da din ve iman adına veliler, efendiler, şeyhler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek yardım ve şefaat istenecek veliniz, efendiniz yalnız benim diye uyarır. Ama fıkıh, mezhep ve tarikat inancı, bunun tam tersini söyler ve velisi, şeyhi olmayan cennete gidemez diyecek kadar ileri gidilir. ÇOK DAHA İLGİNCİ, ALLAH ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTTİR DEDİÄžİ HALDE, VELİLERİN, ŞEYHLERİN DE ŞEFAATÇİ OLDUKLARINA İNANDIRILMADIK MI?
Hakkında emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diye Allah Kur’an da bizleri uyarır ve Kur’an ı kendi korumasına aldığını da bildirir bizlere. Ama bizlere İslam ı anlatanlar, doğruluğundan emin olamayacağımız ve peygamberimize atfedilen onca RİVAYET SÖZLERE, hiç şüphe duymadan inanırız. Bu yetmez, rivayet hadisler Kur’an ayetleri gibidir, inkâr eden, kabul etmeyen Kur’an ı inkâr etmiş gibidir, diyenlere de inanmakta bir mahsur görmeyerek, Kur’an a şirk koşmadık mı?
Allah dinde sakın bölünenler gibi olmayın, ayrılığa düşmeyin diye birçok kez ayetinde uyardığı halde, mezhep ve fıkıh inancı, DİNDE BÖLÜNMEKTE BEREKET VARDIR diyecek kadar ileri gitmeleri, bizleri hiç tedirgin etmedi ve bu sözlere de inanmakta hiç mahsur görmedik.
Allah biz Kur’an ı detaylandırdık ve anlayasınız diye nice örneklerle açıkladık dediği halde, fıkıh inancı bizlere Kur’an ın detaylı olmadığını, yalnız Kur’an ile açıkça ayetler anlaşılamayacağını öğrettiler. Çünkü rivayetleri Kur’an da bulamadığımızda, bakın demek ki Kur’an da her şey olmuyormuş diyenlere inanmadık mı?
Allah dinde hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, gönderdiğim elçilerimin görevleri yalnız tebliğ etmek ve sizlere anlatmak, açıklamak ikna etmektir der. Hatta peygamberimiz, BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM, BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM dediği halde, ne yani peygamberimiz postacımıydı sözleriyle, Allah ın elçisini neredeyse, dinde Allah ın ortağı yaparak, Kur’an ın misli kadar elçisine de dine hüküm koyma yetkisi vermiştir, diyenlere inanmadık mı?
Sizlere açıkça Kur’an da saydıklarım dışında, sakın haramlar edinmeyin, Allah a iftira atmış olursunuz diye bizleri uyardığı halde, Kur’an da hiç bahsedilmeyen onca haramlar listesine de, bunları da peygamberimiz haram kılmıştır, diyenlere inanmadık mı?
Allah nisa 31. ayetinde, eğer yasakladığımız büyük günahlardan sakınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örterim diye uyardığı halde, sanki bu ayeti hiç duymamışçasına, peygamberimize atfedilerek rivayet edilen sözde, PEYGAMBERİMİZİN ŞEFAATİ ÜMMETİNİN BÜYÜK GÜNAHLARINADIR diyerek, hâşÃ¢ elçisini neredeyse, Allah ın affetmeyeceği şeyleri affedebilecek güce sahip olduğuna bile inanmadık mı?
Allah bizlerin ayetleri, inceden inceye düşünerek anlamamızı tavsiye ederken, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, her kelimenin bile yüzlerce anlamı vardır, onları veli insanlar anlar diyerek, ayetler üzerinde bizlerin düşünmesinin, akıl etmemizin önüne geçenlere inanmadık mı? Böylece İslam dininde ruhban sınıfı yoktur diyen Allah a inatla, KENDİMİZE RUHBAN SINIFI YARATMADIK MI?
Allah elçisine özellikle söylemesini istediği, BEN GAYBI BİLMEM, SİZLER GİBİ BİR İNSANIM dediği halde, Allah ın elçisine Kur’an ın hiç bahsetmediği gaybı bilgileri bildiğine inanarak, peygamberimize inanılmaz güçler, vasıflar yüklemedik mi?
Casiye 6. ayetinde Kur’an, ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR dediği halde, imanımızı yaşamak için ciltlerce dolusu kitaplara da ihtiyacımız vardır diyenlere inanmadık mı? Bu yanlışı yaparak, Allah ın SAKIN KUR’AN IN SINIRLARINI AŞMAYIN uyarısına da böylece gözlerimizi kapatarak, Kur’an ın sınırlarını aşmadık mı?
Allah Kur’an da, dinin anası olan MUHKEM ayetleri kast ederek, YEMİN OLSUN Kİ BİZ KUR’AN I, ÖÄžÜT VE İBRET ALASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİÄžİ HALDE, “kolayda o kadar da kolay demedik, herkes Kur’an ı anlayamaz, onun için bilmem kaç yıl ilim tahsil etmeli insan†diyerek topluma korku salıp, Müslümanları Kur’an dan uzaklaştıranlara inanmadık mı?
Zuhruf suresi 44. ayetinde Yaradan, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM dediği halde, bizlere yalnız Kur’an ile iman olmaz diyerek, emin olmadığımız rivayetlere de, tıpkı Kur’an gibi iman edilmesi gerekir diyenlere inanmadık mı?
Allah yılın her vaktinde, kazancımızın ihtiyacımızdan arta kalanından, zekâtımızı, hayrımızı her zaman yapma emri verdiği halde, bunu yılda birkaç güne indirerek, sınırlar koyanlara inanmadık mı?
Allah Hac bilinen aylardadır diyerek, Haram aylarda Haccın yapılacağının örneklerini dahi Kur’an da verdiği halde, batıl bilgilere inanıp, Hac görevimizi bir yılın içinde bir iki güne indirerek, diğer günlerde Hac yapamazsın diye topluma direten ve böylece Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, zorlaştıranlara inanmadık mı?
Allah Kur’an ın tamamına iman etmedikçe gerçek iman etmiş sayılmazsınız diyerek, bazı ayetlerin üstünü örtüp görmezden gelenleri uyardığı halde, bizler onlarca ayetin nesih edildiğine, yani artık hükmünün olmadığına, kalktığına inanmadık mı?
Allah toplantı yani Cuma namazı için, EY İMAN EDENLER diyerek, kadın erkek ayrımı yapmadan, toplantı namazına bizleri çağırdığı halde, Cuma namazının yalnız erkeklere farz olduğunu söyleyenlere inanmadık mı? Kadınlarımızı Allah ın bu emrinden mahrum ederek, İslam toplumlarının sosyalleşmesinin, en önemli bir yolunu ellerimizle bir kenara iterek, batılın ve hurafenin sözlerine inanmadık mı?
Söyleyecek, örnekler verecek çok şeyler var. Ne dersiniz, onca yanlışı yapan bizler, bizden önceki toplumların düşmüş oldukları yanlışlara, bizlerde düşmedik mi? Elbette düştük, hem öyle bir düştük ki, dilim varmıyor söylemeye. Elbette bu yanlışı yapanlara, Allah ın kitabındaki ayetlerin üstünü örtüp, görmezden gelenlere, gerçekleri batıl ile gizleyenlere, bakın Allah neler yapacağını söylüyor.
Bakara 159: İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz DOÄžRU YOLU GİZLEYENLERE, HEM ALLAH HEM DE BÜTÜN LANET EDİCİLER LANET EDER. (Bayraktar Bayraklı meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
Dualarımızda Geçen AMİN Sözcüğünün Ana Kaynağı. |
Yazar: halukgta - 09-27-2016, Saat: 02:51 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizlerde araştırma ve sorgulama özelliği çok fazla gelişmediği için, din adına anlatılanları ve öğretilenleri de hiç sorgulamadan hayatımıza geçiriyoruz. Onun içinde büyük yanlışları hayatımıza geçirmemiz, kaçınılmaz oluyor.
Bugün, üzerinde belki de hiç düşünmediğimiz ve araştırmadığımız bir konu üzerinde, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler dualarımızın, yada olmasını istediğimiz bir şeyin, Allah dan isteğimizin bir onayı anlamında kullandığımız, AMİN kelimesi üzerinde olacak.
BİLİYOR MUSUNUZ BİLMİYORUM AMA ÂMİN SÖZCÜÄžÜ KUR’AN DA BU ANLAMDA HİÇ GEÇMEZ. Böyle bir örnek de yoktur. Çok ilginç değil mi sizce? Hâlbuki bizler için ana kaynak ve referans Kur’an dır. Onun öğretisi ile özellikle İmanımızı yaşamaya, inancımızı şekillendirmeye özen gösteririz.
Bizler âmin kelimesini, KABUL ET ALLAH IM anlamında kullanırız. Ama bu kelime Kur’an literatüründe bu anlamda hiç geçmediği halde, bizlerin diline nereden girmiştir diye şöyle bir araştırdığınızda, HER ZAMAN OLDUÄžU GİBİ YAHUDİLER KARŞIMIZA ÇIKAR.
Yahudiler, Hıristiyanların ve biz Müslümanların içine kendi inanç ve itikatlarını öyle sokmuşlardır ki, bugün ne Hıristiyanlar nede biz Müslümanlar, Yahudilerin inancımıza soktuğu hurafe ve batılı istesek de inançlarımızdan, atamaz durumuma gelmişiz. Çok ilginçtir, Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve biz Müslümanlar da, bu kelime dini konularda çok sık kullanılır.
ÂMİN SÖZCÜÄžÜ, KUR’AN DA KULLANDIÄžIMIZ ANLAMINDA GEÇMEDİÄžİ HALDE, YAHUDİLERİN BUGÜN ELLERİNDEKİ TEVRAT TA, HIRİSTİYANLARIN ELLERİNDEKİ İNCİLLERDE GEÇER. Tabi orijinallerinde olduğunu sanmıyorum, olsaydı Kur’an da da geçerdi. Peki, neden kendimize hiç sormuyoruz, neden Kur’an da kullandığımız anlamında hiç geçmediği halde, bizler özellikle bu kelimeyi benimseyip kullanmışız? Sanırım düşündürücü olan bu kısmı.
Bu kelimeyi Yahudiler, antik çağdan beri dualarının sonunda kullanırlarmış. Bu kelimenin nereden geldiği konusunda anlatılan öyle bir rivayet var ki, doğrusu kafanızı iyice bulandırmamak için, ondan bahsetmek istemiyorum. Amacımız kafa karıştırmak değil sorgulayarak, araştırarak inancımızı yaşamaktır.
Bu kelime Hz. İsa döneminde değil, çok daha sonraları Hıristiyanlığa girdiği anlaşılıyor. Âmin kavramının kullanımı, Hristiyan azizlerinden Şehit Justinus un zamanında kullanılmaya başlandığı, özellikle vaftiz törenlerinde kullanıldığı bilgisi geçer kayıtlarda.
Peki, Müslüman toplumlar bu anlamda ÂMİN kelimesiyle ne zaman tanışmışlardır desek, nasıl bir cevap alırız. Kur’an da bu kelime kör, inkarcı anlamında geçer, ama bu anlamda hiç geçmediğine göre, peygamberimizin bu kelimeyi günümüzde kullandığımız anlamda kullandığını söylememiz, asla doğru olmaz. Bu kelimeyle Müslüman toplumun, peygamberimizin ölümünden sonra, yaklaşık 250–300 yıl sonra, ortaya çıkan hadislerle, toplumun inancına girdiği rivayet ediliyor.
Hadis konusu onun içindir ki, çok dikkatli olmamız gereken bir konudur. Dikkatli olmadığımız takdirde, İslam a rahatlıkla fitne-fesat, batıl sokulabilecek bir kapıdır. Peygamberimiz sağlığında, onun için Kur’an dışından hadis naklini yasaklamıştır. Bu yasak, dört halife devrinde de titizlikle devam etmiştir.
İslam toplumunda ÂMİN kelimesi, öyle çok dilimizdedir ki, neredeyse her konuda kullanırız. Buna bende dâhilim, itiraf ediyorum. Peki, bu sözcük bizlere nasıl ve hangi yöntemle girmiştir? Vereceğim örnekten, hadis naklinin ne derece toplum içinde etkili olduğunu ve bu konuda nasıl dikkatli olmamız gerektiğine, güzel bir örnek olduğuna inanıyorum.
Ebu Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İMAM ÂMİN DEYİNCE SİZ DE ÂMİN DEYİN. ZİRA KİMİN ÂMİNİ MELEKLERİN ÂMİNİNE TEVAFUK EDERSE GEÇMİŞ GÜNAHLARI AFFEDİLİR.†İbn Şihâb der ki: “RESULULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM ÂMÃŽN DERDİ.†(Buhârî Ezân 112; Müslim, Salât 72, (410); Muvatta, Salât 44, (1, 87); Ebu Dâvud, Salât 172; Tirmizî, Salât 185; Nesâî, İftitah 34, 35; İbn Mâce İkâmet 14).
Bugün İslam toplumunun, ÂMİN kelimesini kullanmasındaki en büyük etken, bu rivayet edilen hadis. Düşünebiliyor musunuz, tek kanıt bu rivayet. Peygamberimizin de âmin dediğini rivayet ediyor. Bu bilgi doğru olabilir mi? Ne yazık ki İslam dininde kanıtlarımız, delilimiz Kur’an olmayınca, işin ucunun nerelere varacağı da hesap edilemiyor. Lütfen şunu unutmayalım, peygamberimiz yalnız Kur’an ı yaşamına geçirmiş, yalnız Kur’an ı referans almış, onun dışına asla çıkmamıştır. Bunu Kur’an dan anlıyoruz. Sizce Kur’an da tek kelime bile geçmeyen bir sözü, peygamberimizin kullanmış olabileceğine, ihtimal veriyor musunuz?
Ben buna ihtimal bile vermiyorum, peki neden? Çünkü peygamberimiz ÜMMİYDİ, yani o günkü toplumun hurafe ve batıl batağına batmış, Ehli kitaba tabi değildi. Ümmi kelimesinin Kur’an da anlatılan anlamı, Ehli kitaba tabi olmayan toplum anlamındadır. Tabi bunu da topluma, okuma yazma bilmeyen anlamında anlatmışlardır. Bu durumda peygamberimizin, Allah ın tebliğ ettiği Kur’an da bu anlamda tek kelime bile geçmeyen ÂMİN kelimesini, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan esinlenerek, peygamberimizin kullanmış olacağına, ihtimal vermiyorum. Doğrusunu Rabbimiz bilir.
Tüm bunları yazdıktan sonra, bu konudaki düşüncemi de yazmak isterim. Gerçektende bizler, buna benzer o kadar çok konuyu sorgulamadan kabul ediyoruz ki, bu konu diğerlerinin yanında biraz basit kalır. Allah niyetlerimize göre değerlendirme yapacağını, asıl olan iyi niyetle hareket etmek olduğunu anlatır. Ama araştırmamızı ve düşünmemizi de elbette, özellikle bizlerden ister.
Müslüman toplumları olarak bizler, ÂMİN kelimesini, KABUL ET RABBİMİZ anlamında kullanırız. Bu kelimenin geçmişini bilmeden, düşünmeden dilimize bu anlamda girmiştir. Tertemiz kalbimizle Rabbimize dualarımızın kabulünü dileriz. Bu kelimeyi kullandığımız için, günaha girdiğimizi ben şahsım adına düşünmüyorum. Çünkü bizim bu kelimeye verdiğimiz anlam açık ve Rabbimize duamızın kabulünün rica edilmesinden başka bir şey değildir. Yani dilimize girmiş ve anlamı da bizlerce bellidir. Bunu da Yaradan biliyor. Örneğin bazı kardeşlerimiz, TANRI kelimesi Kur’an da geçmez, onun için söylemek günahtır derler. Hâlbuki Tanrı kelimesi İlah anlamında kullanır ki, buda Kur’an da geçer. Önemli olan hangi anlamda kullanıldığıdır.
Ancak beni tedirgin eden ve yine bana göre bu kelimeyi kullanmamamız gereken bir yer var ki, oda namazlarımızda, Fatiha suresinden sonra, ayette hiç geçmediği halde, ÂMİN dememizdir. Namaz Allah ın huzuruna durduğumuz bir andır ki, onun huzurunda çok daha dikkatli ve ne söylediğimizin çok daha bilincinde olmamızın, daha titiz davranmamızın gerektiği bir andır.
Bu konuda, daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Bu konuyu gündeme getirmemdeki amacım, birileri bizleri din adına yüzlerce yıldır, kendi menfaatleri adına kullanıyor. Allah emretmediği halde, bizleri bunlarda Kur’an dan dır diyerek, Allah ın yolundan uzaklaştırıyor. Bunun farkına varılması adınadır bütün çabam.
Artık bizlerin sorgulayarak, Kur’an ın sınırlarının dışına taşmadan, İslam ı yaşamamızın bilinçli, her konuda sorgulayabilen toplumlar olmamızın, zamanının geldiğine dikkat çekmektir amacım.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
Abd erini öso kovdu |
Yazar: anahro - 09-21-2016, Saat: 10:48 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz
- Yorum Yok
|
 |
ABD erini ÖSO kovdu.
Hoşuma gitti ÖSO atağı.
ABD’nin tavrı askeri şovdu.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.
Bırak assın istediği bayrağı.
Acizlik, korkaklık mevcut bayağı.
Basamayacak asla yere ayağı.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.
İndirir bayrağı asan aşağı.
Önümüzde gücü örümcek ağı.
Ayetin, hadisin söktü şafağı.---/1/
Fırat’ı yaptılar terör batağı.
Kaç asır gördüler bizden kıyağı.
Üstelik kiminde akraba bağı.
Yakında yerler Osmanlı dayağı.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.
Kullanır Haclılar dinde çatlağı.
Toprağını yapar kendi otlağı.
Görelim kurulan bin bir tuzağı.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.
Tutamaz asla Ne ALBab, Ne Rakka.
İsyan etti hem Resule, hem Hakk’a
Zaten IŞİD ismi hadiste marka.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.
ORHAN AFACAN
19.09.2016-İzmir
1-Kehf süresi 96-98-99
Zülkarneyn aleyhisselam:
18/KEHF-96: 'Bana demir kütleleri getirin!' (dedi). İki dağ arası (bunlarla dolup) aynı seviyeye geldiği zaman: 'Körükleyin!' dedi. Nihâyet onu (o demir kütlelerini) kor hâline getirince: 'Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!' dedi.) / İbni Kesir (18/KEHF-96: Bana demir kütleleri getirin. Bunlar iki dağın arasını doldurunca; körükleyin, dedi. Nihayet o, bir ateş haline gelince; bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi.)
Hadisten alıntı:
Ulûhiyetine iman etmeyen genci Deccal ikiye böldükten sonra(sağ-sol görüşü) böldükten sonra Genci tekrar hayata kavuşturduktan sonra yine ulûhiyetine iman etmeye davet eder. Delikanlı beşuş bir çehre ile güler./Bu adam nasıl İlah olabilir? Der./Delikanlı bu vaziyette iken. Allahu Teâlâ, Meryem’in oğlu Mesihi gönderir. İsa aleyhisselam /vers veya zağferanla) boyanmış iki, hülleye bürünmüş, ellerini de iki meleğin kanatları üzerine koyarak Dimeşk’in şarkındaki Minare-i Beyza’ya iner ,başını eğince hamamdan çıkmış gibi tertemiz bir halde terler,başını kaldırdığı zaman da saçında inci daneleri gibi nurani damlalar iner.Onun soluğunu koklayan bir kafir muhakkak ölür.O nefes göz ala bildiği yere kadar uzanır..
Not-“â€Deccal bir insan değil insanın veya insanların fikri, fikrini uygulaması.â€â€
|
|
|
Takiye Konusu Ve Kur'an. |
Yazar: halukgta - 09-20-2016, Saat: 06:35 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler Müslüman toplumları olarak, Kur’an dan uzaklaşıp, beşerin oluşturduğu FIKIH inancı ile amel ettiğimiz için, birçok konuda olduğu gibi TAKİYE konusunda da inanılmaz yanlış düşüncelere inandırılmışız. Bu yazımda sizleri, TAKİYE konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Takiye kelime anlamı olarak GİZLENME, OLDUÄžUNDAN FARKLI GÖRÜNME anlamındadır. Bu kelimenin anlamına baktığımızda, Takiye nin İslam inancında, normal bir durum olarak kabul görmesi, zaten mümkün değildir.
Çünkü bir Müslüman yalan söylemez, karşısındakini kandırmaz, olduğu gibi görünür. Tabi tüm bunlar Allah ın emridir. Bir atasözümüz vardır, YA OLDUÄžUN GİBİ GÖRÜN, YA DA GÖRÜNDÜÄžÜN GİBİ OL deriz. Takiye konusunda, günümüzde yaşanan mezhepler ve fıkıh inancı, ne yazık ki TAKİYE YAPMAYI inanılmaz hurafe ve batıl bilgiler ışığında, neredeyse İslam ın emri konumuna getirmişlerdir. Rivayet edilen hadislerle, adeta TAKİYE BİR MÜSLÜMAN IN SIKIŞTIÄžINDA SARILACAÄžI, BİR KALKAN HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR.
Takiye nin normal bir davranış olduğuna inandırılan bir toplum, BİR BİRİNE GÜVENMEYEN VE İNANMAYAN, HERKESİN KARŞISINDAKİNE ŞÜPHEYLE BAKTIÄžI BİR TOPLUM OLMASI KAÇINILMAZDIR. Böyle bir inancın normal şartlarda, dinin emirleri içinde olabileceğine inanabiliyorsak, bu toplumun inanç temellerinde büyük sorunlar var demektir. İlginçtir Takiye nin gerektiği zaman kullanılabilecek bir ruhsat olduğunu kabul edenler, Kur’an dan iki ayeti delil göstermektedirler.
Ali İmran 28: Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. ANCAK KÂFİRLERDEN GELEBİLECEK BİR TEHLİKEDEN SAKINMANIZ BAŞKADIR. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır. (Diyanet Vakfı meali)
Nahl 106: Kalbi imanla dolu olduğu hâlde ZORLANAN KİMSE HARİÇ, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır. (Diyanet meali)
Bu iki ayet delil gösterilerek, sınırlama koymadan her Müslüman sıkıştığında, inancının tersine sözler söyleyebileceği, kâfirlere hoş görünmek adına, onların inançlarını onaylayabileceği hükmünü çıkarmışlardır. Bu nasıl bir inanç, Kur’an yalnız iki ayetten mi ibaret? Ne yazık ki bizler nefislerimizin esiri olup, ayetlerin anlamlarını eğip bükerek ve de onlarca ayetin üstünü örterek, kendimize bir din yaratmışız. Hâlbuki bu ayetlerin indirilmesinin nedeni, peygamberimize iman edenlerin inkârcılar, KÂFİRLER TARAFINDAN İŞKENCE YAPILDIÄžI, ZOR DURUMDA BIRAKILARAK DIŞLANMALARI ÜZERİNE İNDİRİLMİŞTİR. Bu durumda olanların, geçici bir süre kendilerini gizleyebilecekleri bildirilmiştir.
Bu iki ayete lütfen dikkat edelim. Müslümanların kâfirlere karşı, çok zor durumda kalmaları halinde, imanlarını gizlemelerinde bir sakınca yoktur diyor. Burada verilen ruhsat çok açıktır. MÜSLÜMAN’IN NORMAL YAŞANTISI İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR. Çok zor durumda kalmış, tehdit altındaki bir Müslüman dan bahsediliyor. Tıpkı Allah Kur’an da, yenmemesi gereken haramları sayarken, ZOR DURUMDA KALIRSANIZ, HADDİ AŞMAMAK ŞARTIYLA YİYEBİLİRSİNİZ DEDİÄžİ, örneğinde olduğu gibidir.
Bugün hangimiz aç kalıp, zor durumda kalarak domuz etini yemek zorunda kaldık? Belki vardır ama çok başvurulan bir ruhsat olmadığı açıktır. Yukarıdaki örnekte bahsedilen de aynen böyledir. Düşmanın eline düşmüş, zor durumda kalan bir Müslüman da, gerekirse inancını gizleyebilir, doğruları söylemeyebilir iznini Allah veriyor. BUNA ASLINDA TAKİYE DENMEZ, GERÇEKLERİ GEÇİCİ BİR SÜRE, ZORUNLULUKTAN GİZLEMEK DENİR. Çünkü Takiye, hayatımızın normal şartlarında yaşarken, menfaat ummak ya da arzu ve isteklerimizi gerçekleştirmek adına, yalan söylemek ve olduğumuzdan çok farklı görünmektir. Ne yazık ki ayetlere çok farklı anlamlar vererek arzularımıza, yanlış inançlarımıza kanıt gösteriyoruz. Bunu bizler her konuda yapıyoruz.
Takiye ve Takva aynı köktendir. Takva Allah korkusu, yani onun rızasını kazanmak adına çaba gösteren anlamına gelirken, Takiye ise insanlardan korkmak ve sakınmak, gizlenmek anlamındadır. Onun içindir ki RABBİMİZ KUR’AN DA KORKULACAK, SAKINILACAK YALNIZ ALLAH TIR DİYEREK, bizleri ayetinde uyarır ve korkmadan, çekinmeden Allah ın yolunda bizlerin gitmesini emretmiştir. Allah Kur’an da bizleri doğruya, güzele yöneltmiş ve bu konuda uyarılarda bulunmuştur. Bu konuda birçok ayet olduğu halde, bir Müslüman ın her sıkıştığınızda, zora geldiğinizde Takiye yapabileceğini nasıl söyleriz. ÇÜNKÜ TAKİYE YALAN SÖYLEMEKTİR. YALANIN SERBEST BIRAKILDIÄžI BİR DİN, İNANÇ OLUR MU?
Maide 42: Onlar, YALANA ÇOK KULAK VERİRLER ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever. (Elmalı meali)
DİKKAT EDERSENİZ ALLAH, ZORA GELDİÄžİNDE YALANA SARILANLARIN, YANLIŞ YAPTIKLARINI SÖYLÜYOR. Bu toplumunda Kur’an a iman etmeyen ya da iman etmede gönülsüz olanlar olduğu anlaşılıyor. Bunları söyleyen Rabbimiz, bizlerin sıkıştığımızda Takiye yapmamızı, yalana sarılmamızı ister mi? Bu nasıl bir mantık, nasıl bir anlayış? KUR’AN IN İNDİRİLİŞ AMACI, TOPLUMA DOÄžRULUÄžU, DÜRÜSTLÜÄžÜ AŞILAMAK VE BİRBİRİNE GÜVENEN, TAKİYE DEN UZAK TOPLUMLAR YARATMAKTIR. Peygamberimizin bir sözü geldi aklıma. BİZİ ALDATAN BİZDEN DEÄžİLDİR.
Ne yazık ki İslam toplumları olarak, Kur’an ı rehber almak yerine, doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetleri, beşerin kitaplarını, sözlerini rehber alarak hayatımıza yansıttığımız için, bu konuda da içler acısı bir durumla karşı karşıyayız. FIKIH ve mezheplerin dine soktuğu ve sanki dinin içinde normal bir davranış gibi gösterilen, HİÇ KİMSENİN KENDİSİNE NİSPET EDİLMESİNİ İSTEMEDİÄžİ TAKİYE DAVRANIŞININ, yakın zamanda ülkemizde bizlerin, büyük acılar yaşamamıza neden olmuştur.
İsmini anmak istemediğim bir şahıs, kendisini Allah dostu ilan ederek, yıllardır Mehdilik iddiası ile toplumu aldatmış ve yazımızın konusu olan TAKİYE yi de, İslam ı yaymak adına, din kardeşlerine bile TAKİYE yapılmasının, dinin sınırları içinde gösterip, binlerce Müslüman ı alet ederek, aldatarak amacını gerçekleştirmek için kurban etmiştir. DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ, MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN A YALAN SÖYLÜYOR, Allah ın haramlarını bile çiğnemelerinin normal olacağına inandırılarak, Müslümanlar Allah ile aldatılıyor.
Takiye öyle bir işlenip, allanıp pullanarak, insanlar aldatılıyor ki, ALLAH IN HİÇ SEVMEDİÄžİ YALAN, ADETA MUBAH, YAPILABİLECEK NORMAL HALE GETİRİLİYOR. Kur’an dan uzaklaşanın sonucunu, hep birlikte gördük. Sonları hüsranla bitti. Hepsinden kötüsü de, dinimiz art niyetli kişilerin elinde oyuncak oldu. Lütfen bu olaydan ders alalım ve asla birilerinin ardına düşerek, din adına körü körüne takipçisi olmayalım. İmanımızı elde Kur’an, anlayarak, düşünerek yaşayalım. Çünkü hepimiz bu dünyada Kur’an dan imtihan ediliyoruz. Lütfen bunu unutmayalım ve imtihanımızı, birilerine havale etmenin çabası içinde olmayalım, hesap günü çok pişman olur, hüsrana uğrarız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
dostluk. |
Yazar: amcabey - 09-06-2016, Saat: 02:53 PM - Forum: Sen Yenisin Galiba ?
- Yorum Yok
|
 |
yalnız kalmanın ne demek olduğunu anca yaşıyanlar anlayabiliyor.bende bunu fazlasıyla yaşamaya başladım ve nekadar zor olduğunu anladım.gerçek sırdaş.güvenilir bir dost arıyorum.yazan olursa sevinirim.
|
|
|
Kurban Kesme Konusu Ve Kur'an ın Emri. |
Yazar: halukgta - 09-05-2016, Saat: 08:20 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kurban kesme konusunu araştırdığınızda, tüm inançlarda farklı şekillerde var olduğunu görürüz. Hatta insanlığın yaradılışıyla var olan bir gerçektir. Kurban kelimesinin anlamı, YAKLAŞMAK, ALLAH’A YAKINLAŞMAYA VESİLE OLAN ŞEY anlamına gelir. Bunun Kur’an da birçok yolu olduğu gibi, bir tanesi de Allah ın rızasını kazanmak için kurban kesmektir. Örneğin zekât vermek, hayır ve hasenatta bulunmak, oruç tutmak, köle azat etmek de Allah a yaklaşmalıklar arasındadır.
Gelelim Kur’an da bahsedilen, Allah ın rızasını kazanmak için, Kurban kesme konusuna. Kur’an ın zaman ve mekân belirterek emrettiği Kurban, yalnız HAC vaktindedir. Buda açıkça ayetlerde belirtilmiştir. Gelelim Kurban bayramında kestiğimiz Kurbana. Bildiğiniz gibi Kur’an da böyle bir günden, bayramdan bahsedilmemiştir. Peygamberimizin ümmetine bir hediyesi olduğu rivayet edilir. ONUN İÇİN BUNA FARZ İBADETTİR, HER ZAMAN KESMELİYİZ DİYEMEYİZ. Elbette Allah ın rızasını kazanmak için, böyle bir günde Kurban kesmek ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak, bizlerin güzel bir geleneğidir. Kurban kesme ibadetimizi, yılın tek bir gününde toplayıp, diğer günlerde yapılmaması, Kur’an ın emrine ters düşer, bunu da hatırlatmak isterim.
Bu durumda Allah Kur’an da bizlere, Kurban kesme konusunda neler söylemiştir, bağlayıcı nasıl bir hükümde bulunmuştur, şimdi de ona bakalım.
Kevser 2: O hâlde, Rabbin için namaz kıl, KURBAN KES. (Diyanet meali)
Ayete dikkat ettiyseniz, Allah a ibadet et dedikten sonra, zaman ve sayı belirtmeden Rabbimiz bir emir veriyor. RABBİN İÇİN KURBAN KES. Demek ki Kurban konusunda bir emri var Allah ın ama çok geniş bir zamana yayılmış, tıpkı Hac emrini verdiğinde olduğu gibi, bizleri zora sokmayan, zamana, mekâna ve ortama göre rahatlıkla hareket edebileceğimiz, geniş alana yayılmış bir emir olduğunu görüyoruz. Eğer öyle olmasaydı, bunun sayısını söyler, gerekli sınırlamalarda koyardı. Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İmkânı olan, HAYATI BOYUNCA EN AZ ALLAH RIZASI İÇİN, BİR KEZ KURBAN KESMELİDİR.
Kur’an a baktığımızda, bu konularda Allah ın verdiği kurban örneklerini de görüyoruz. Âdem peygamberimizin çocuklarının kestiği kurbanlardan bahsedilir Kur’an da, birisinin kabul edilip, diğerinin edilmediği anlatılır. İbrahim peygamberimizin oğlu ile imtihanında bahsedilen kıssada, Allah ın gönderdiği hayvanın kurban edilmesinden, böyle bir emrin bizleri de kapsadığını anlıyoruz. Çünkü Allah ayetlerinde verdiği örnekleri, boşuna vermiyor. Hac suresi 34. ayette de, bu konuda bizlere bilgi vermiştir.
Musa peygamberimizin kavmiyle imtihanında bahsedilenlerde, Kurban konusuna açıklık getiriyor.
Bakara 67: Hani Musa kavmine, “ALLAH, SİZE BİR SIÄžIR KESMENİZİ EMREDİYOR†demişti. (Diyanet meali)
Sizce Allah neden Kurban kesilmesi emrini veriyor? Yoksa Allah ın bunlara ihtiyacı yok. Bilmemiz ve yabana atmamamız gereken konuda, biz insanlar için hayvan etinin çok önemli olduğudur. Et besin maddelerinin temelini teşkil eder ve en önemli protein kaynağıdır. Bu proteinlerin vücutta emilimi %97–98 dir. Yani vücutta tamamı kullanılır.
Aslında bu konuyu tek başına düşünürsek, anlatılmak isteneni doğru anlayamamış oluruz. Daha önce söylediğim gibi, KURBAN kelimesi tek başına hayvan kesmek anlamında olmadığı, ALLAH A YAKLAŞMAK, ONUN RIZASINI KAZANMAK ADINA YAPILANLAR ANLAMINDA OLDUÄžUNU SÖYLEMİŞTİK. Bu durumda yalnız hayvan kesmekle, et dağıtmakla bu yaklaşmayı yapamayız. Onun yanında yoksulu koruyup kollamak, yetimi gözetmek ve yardım etmek yoksa yalnız Kurban keserek etinin dağıtılmasının, Allah ın oluşturmak istediği, gerçek sosyal adaletli bir toplumun oluşmasına bir faydası olmayacaktır.
Kur’an ın emirlerinin, bir bütün halinde yerine getirilmediği bir toplumda, halkın bolca Kurban kesmesinin, Allah a gerçek yaklaşmalık olamayacağını artık anlamalıyız. Her zaman sorulan bir soru geldi aklıma. Acaba bizler Allah a Kurbanlık hayvan sunmak yerine, onun parasını fakir ve yetimlere versek daha iyi olmaz mı? Gerçektende bu soru çok soruluyor. Her ibadetin, Allah a yaklaşmak, onun rızasını kazanmak için yaptıklarımızın, BİR BİRİNDEN ÇOK FARKLI AMAÇLARI VARDIR. Hiç birisi diğerinin yerine konamaz, alternatifi değildir. Örneğin namaz kılmayayım da, onun yerine zekât vereyim diyemeyiz.
DİKKAT EDERSENİZ, ALLAH BİZLERE HER YIL KURBAN KESİN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMEMİŞTİR KUR’AN DA. Onun içinde böyle bir soru sormanın anlamı yoktur. Ama yaşamımızın her anında, çevremizde ihtiyacı olan kişilere zekât vermek, hayırda bulunma emrini vermiştir bizlere. Fıkıh inancının ve mezheplerin öğretisinde olduğu gibi, yılda bir zekât değil, her zaman verilir. Onun için Allah ın rızasını kazanmak adına yaptığımız bu davranışlarımız, bir birine alternatif değildir, birisi diğerinin yerine konmaz, gereği de yoktur zaten. Çünkü hepsini gerektiğinde, yapmakla yükümlüyüz, ÇÜNKÜ HEPSİNİN FARKLI AMAÇLARI VAR.
Dilerim Kur’an gerçekleri, toplumlarımız tarafından doğru algılanır ve yapacağımız ibadetleri gösterişten ve Takiye den uzak yaparız. Böylece sosyal bir toplum olmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşarız. Günümüzde bu gerçeklerin, farkına varılmasına çok ihtiyacımız var.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
Söz Bakımından, Allah dan daha Doğru Kim Vardır? |
Yazar: halukgta - 08-25-2016, Saat: 05:19 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
İslam toplumları olarak, Kur’an dan çok uzak inancımızı yaşadığımız içindir ki, bizleri Allah ile aldatanların tuzağından, ne yazık ki kurtulamıyoruz. Bu gidişle de, kurtulacağımızı zannetmiyorum. Çünkü Allah ın bizlere verdiği derslerin, uyarıların farkında bile değiliz.
Bizler İslam ı yaşarken, mutlaka birilerine tabi olmamız ve onun ardı sıra gitmemizin gerektiğine inanmaya devam edersek, başımıza gelen hataların, acıların çok daha büyükleri ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizin başına bela olan, topluma acı ve ızdırap veren Fethullah denen çete başı, yakın zamana kadar çok saygı gören, eli eteği öpülerek, kendisinden şefaat beklenen birisiydi. Peki, ne oldu da bir den bire her şey değişti ve bu şahsın bütün rezillikleri, pislikleri, adaletsizlikleri ortaya çıktı. İşte bu sorunun cevabını artık bizler Kur’an dan almalıyız ki, böyle zalimlerin tuzağına bir daha düşmeyelim.
İlginçtir bu zalim insanın, ALLAH KATINDA TAKVACA ÜSTÜN OLDUÄžUNA VE ONUN ŞEFAATİYLE, CENNETE GİDEBİLECEKLERİNE İNANILIYORDU. Tabi bu düşünce sahiplerinin, zerre kadar Kur’an dan nasiplenmediklerini hatırlatmak isterim. Nasiplenmiş olsalardı, böyle yanlış düşüncelere asla kapılmazlardı. Kendi aralarında okudukları kitapların öğretisi olan, yani Risale-i Nur kitapları, böyle düşüncelere inanmayı kolaylaştırıyor ve onaylıyor. BÖYLECE SORGULAMADAN İNANAN BİR TOPLUM YARATILMIŞ OLUYOR. Hatırlatırım mahşer günü ALDATILMIŞIM demekle kurtulacağımızı zannetmeyelim. Çünkü Allah, bizleri düşünerek, aklımızı kullanarak inancımızı yaşamamızı emrediyor. Düşünmeyen, aklını kullanmayanlar içinde uyarısını yapıyor ve ne diyordu hatırlayalım.
Yunus 100: Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, AKLINI KULLANMAYANLARA KÖTÜ BİR AZAP VERİR. (Diyanet eski meali)
Ne dersiniz toplum olarak, düşünmeden hareket edip, inancımızı birilerine emanet ettiğimiz için, bizleri Rabbimiz cezalandırmış olmasın? Elde Kur’an biraz düşünen ders alacaktır. Öyle yanlış itikatlara/inançlara yönlendirildik ki, mutlaka din adına birilerine tabi olmamız gerektiğine inandırıldık. Hâlbuki Allah bu konuda bizleri uyarıp, GÜVENİLECEK YARDIM İSTENECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM DEDİÄžİ HALDE, BİZLER YARDIM İSTENECEK VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER EDİNDİK. Daha doğrusu bu konuda Allah ne emrettiyse, bizler tersini yaptık. Bu yetmediği gibi, Allah ın tekelinde olan değer yargısına bile bizler müdahale ederek, değerlendirmeler yaparak bazı kişileri, ALLAH IN SEVGİLİ KULLARI, VELİ İNSAN İLAN ETMEKTEN ÇEKİNMEDİK. Hâlbuki Yaradan bu konuda bizleri uyarmış ve kimin doğru yolda olduğunu, kimlerin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim demişti.
-YOLCA DAHA DOÄžRU GİDENİN KİM OLDUÄžUNU, RABBİNİZ DAHA İYİ BİLİR. (İsra 84)
-ÇÜNKÜ O, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI EN İYİ BİLENDİR. (Necm 32)
Toplum olarak Kur’an ile bağımız kesildiği için, bu uyarılardan habersiz, din adına yol göstericiler arıyoruz. Halbuki sizin yol göstericiniz benim ve gönderdiğim Kur’an dır diyor Allah ve Nisa 87. ayetinde bizleri uyarıyor ve bakın ne diyor.
SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOÄžRU KIM VARDIR! ( Nisa 87)
KUR’AN I REHBER ALAN BİR MÜSLÜMAN NE CEMAATLERİN, NEDE TARİKATLARIN İÇİNE ASLA GİRMEZ. Kur’an ın dışından rehber olacak, hiçbir kitabı da kabul etmez. Kur’an ı yeterli görmeyip, Kur’an da her şey yoktur diyerek, batıl inançları dine sokarak inananları Rabbimiz çok güzel uyarıyor ve bakın ne diyor.
-ALLAH'TAN VE O'NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Casiye 6)
-KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI SANA INDIRMIŞ OLMAMIZ ONLARA YETMIYOR MU? ( Ankebut 51)
Rabbimiz, cahiliye dönemindeki toplumların yaptığı yanlışları bizlere örnek verip, Kur’an ın dışından emin olmadığınız rivayet ve sanı bilgilere, inanmayın dediği halde, ne yazık ki bizler o dönemin yaptığı yanlışları yaparak bizler, Kur’an ın dışından öyle sözlere ve bilgilere inandık ki, şimdide neyin doğru neyin yanlış olduğunu fark edemiyoruz.
Rabbimiz iman adına bizleri tek başımıza bırakıp, Kur’an ile imtihan ettiğini söyler Kur’an da. Ama bu imtihan bizleri korkutmuş olmalı ki, tek başımıza imtihanımızı vermeye nedense kabullenmemişiz. Hep birilerine tabi olmayı ve onun sözlerine göre imanımızı yaşamayı seçmişiz. ALLAH SAKIN BÖYLE YAPMAYIN DEDİÄžİ HALDE, UYARILARI DİNLEMEMİŞİZ. Rabbimiz güvenebileceğimiz dost ve şefaatçinin, bakın yalnız kim olduğunu söylüyor.
Secde 32:…Sizin için O’NDAN BAŞKA HİÇBİR DOST, HİÇBİR ŞEFAATÇİ YOKTUR. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız? (Diyanet meali)
Bakın Allah ne diyor, bizler İslam ı nasıl yaşıyoruz. Allah ın dışında edindiğimiz şefaatçileri hatırlayın lütfen. İşte cemaatler, tarikatlar toplumu böyle ALLAH İLE ALDATIYOR VE KUR’AN DAN UZAKLAŞTIRIYORLAR. Allah ın yanında veliler, şefaatçiler edinmenin, Allah ile aracı yapmanın yanlışlığını, bakın Yaradan nasıl ikaz ederek uyarıyor bizleri.
Kehf 102: O nankörler, BENDEN AYRI OLARAK KULLARIMI, KENDİLERİNE VELİLER YAPACAKLARINI MI SANDILAR? Biz kafirlere cehennemi konak olarak hazırladık. (Süleyman Ateş meali)
Allah ın bunca uyarılarından sonra, ALLAH IN AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİP NANKÖRLÜK YAPARAK, hala Allah ile aracılar, dostlar, veliler edinerek, kendi imtihanımızdan adeta kaçarcasına, başkalarına imtihanımızı havale ediyorsak, Yaradan ın hışmından da kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Allah yine bu konuda bizleri uyarıyor ve din, iman adına veliler, dostlar, önderler edinmeyin diye bakın nasıl uyarıyor.
Araf 3: “Rabbinizin katından size indirilene uyun; O'NDAN BAŞKA ÖNDERLERİN ARDINDAN GİTMEYİN. Ne kadar az tutuyorsunuz aklınızda, bu (öğüdü). ( Muhammed Esed meali)
Araf 3: Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'NDAN BAŞKA DOSTLAR EDİNEREK ONLARA UYMAYIN. Pek az öğüt dinliyorsunuz. (Diyanet eski meali)
Rabbimiz bizlere ders olsun diye, BİR CEMAATİN GERÇEK YÜZÜNÜ BİZLERE GÖSTERDİ. Tabi Kur’an ın uyarılarından habersiz, İslam ı yaşadıklarını zanneden bu cemaatin üyelerinin de, nasıl bir batağa battıklarını görme şansları oldu. Topluma, ülkemize yaptıkları bu zulmün, acının hesabını, acaba Allah a nasıl vereceklerini düşünüyorlar mı? Hiç sanmıyorum.
Bu ve buna benzer cemaatler, tarikatlar aramızda kol geziyorlar. Birbirlerinden hiçbir farkları yok. Birisinin boşalttığı yeri, başka bir cemaat, tarikat alıyor. Hepsi toplumu Allah ile aldatıyor ve Allah ile kişi arasında aracılık yapacağını, onlara şefaatte bulunacaklarını vaat ediyorlar. Tabi bunun karşılığında da hiç itiraz etmeden, koşulsuz söylenenler yapılıyor. GELİN ARTIK BAŞIMIZA GELEN BU MUSİBETTEN DERS ALALIM. Din ve iman adına veliler, şeyhler, efendiler edinerek düşünmeden ardı sıra gitmeyelim, yoksa toplum olarak daha çok acılar çekeriz.
Sizlere şahit olduğum, bir konuşmayı nakletmek istiyorum. Bir vatandaşımız diğerine şöyle söylüyor. Çok iyi oldu bahaneyle Fetoculardan kurtulduk, hastane onların elindeydi temizlendi diyordu. Diğeri de soruyor, herhalde artık hâkimiyet yarışı yoktur rahatlamışsınızdır. Diğeri cevap veriyor. ŞİMDİ HASTANEYE MENZİLCİLER HÂKİM. Onların borusu ötüyor. Yorumunu sizlere bırakıyorum.
Enfal 22: Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, AKILLARINI KULLANMAYAN (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir. (Diyanet meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle. |
Yazar: halukgta - 08-11-2016, Saat: 10:38 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Ülke olarak 15 Temmuzda, çok üzücü ve de bizlerin ders alması gereken bir olay yaşadık. Toplumu din maskesiyle aldatan, batıl inançlarımızdan yararlanarak, kendisini dini lider ilan edip, din adına toplumu yönetmeye kalkan bu zalim kişinin gerçek yüzünü, çok şükür Rabbimiz bizlere gösterdi.
Bir insanın gerçek yüzünü görebilmek için, topluma zalimce davranması, binlerce yuvaya acı ve keder vermesi mi gerekirdi? ACABA BU ŞAHSIN GERÇEK YÜZÜNÜ ÇOK ÖNCESİNDEN GÖRENLERİN, FARK EDENLERİN, HATTA TOPLUMU UYARANLARIN, GÖREMEYENLERDEN FARKI NEYDİ SİZCE? Lütfen bunu çok iyi düşünelim, yoksa tekrar aldatılmaktan kurtulamayız.
Buna benzer din tacirlerinin tuzağına düşmek istemiyorsak, İslam a sokulan yanlış ve batılın önce farkına varmalıyız, yani sorumlu olduğumuz dinimizin tek kaynağı Kur’an dan öğrenmeliyiz, araya hiç kimseyi sokmadan. Bu elim olayın ardından, Diyanet İşleri başkanlığı bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan bazı alıntılar yaparak, üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.
“Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez yaptığı açıklamada "FETÖ AÇIK BİR DİN İSTİSMARCISI ve gayri ahlaki bir sır hareketidir. FETÖ SAHTE BİR MEHDİ HAREKETİDİR" dedi.â€
İslam toplumları olarak, dinimize FIKIH yoluyla sokulan batıl inançlar nedeniyle, toplumlar yüzlerce yıldır, din istismarcıları tarafından kullanılmış ve bu gidişle kullanılmaya da devam edecektir. Sayın Başkanın söylediği son cümle ise, aslında yanlış inançlarımızın hala güçlü bir şekilde devam ettiğini işaret ediyor ve bakın ne diyor. FETÖ' SAHTE BİR MEHDİ HAREKETİDİR.
Ne yazık ki bu sözlerden Diyanetin, İslam toplumuna sokulmuş MEHDİ inancını kabul ettiği izlenimini anlıyorum. Çünkü bu elebaşı kendisini, MEHDİ olarak görüyor ama Diyanet İşleri Başkanımız bu kişi SAHTE MEHDİ DİR DİYOR. Yani Sayın Diyanet İşleri Başkanımız da, GERÇEK bir mehdi beklentisi içinde olduğu anlaşılıyor. Yanlış anladıysam özür dilerim. Gelecek bir mehdi varsa, gerçek mehdiyi nasıl anlayacağız? BU BİLGİLER NEDEN KUR’AN DA YOK. Her mezhep, tarikat, cemaat yaşadığımız örnekte olduğu gibi, kendi mehdisini yaratamaz mı bu durumda? Ne yazık ki yaratıyor da, demek ki bu konuda, daha çokkkkk aldatılacağız. Mehdinin geleceğine inandığımız takdirde, toplumlar zor anlarında, her zaman bir beklenti içinde olacaklar, gereken önlemi bizzat almaya çalışmayacaklardır. http://hakyolkuran.com/kategori.php?id=144
Hatırlatmak isterim. KUR’AN ASLA BÖYLE BİR KİŞİNİN GELECEÄžİNDEN BAHSETMEZ. Mehdi anlayışı İslam inancında/Kur’an da yoktur, daha sonra mezheplerin ve fıkıh inancının dine ilavesidir. Kur’an peygamberimizden sonra, din adına topluma lider olarak hiç kimsenin gelmeyeceğini açıkça bizlere bildirmiştir. Bizlerin rehberi, yol göstericisi yalnız Kur’an dır ve hiç kimsenin rehberliğine de ihtiyacımız yoktur. Rehber olarak, ALLAH VE KUR’AN BİZLERE YETER. Diyanet İşleri Başkanlığının, olağan üstü din şurasında alınan kararlardan, bazı bölümleri hatırlatmak istiyorum.
“İslâm'a göre Hz. Peygamber'den başka, "MASUM VE TARTIŞILMAZ" BİR OTORİTE VE REHBER KABUL EDİLEMEZ. Hiçbir kimse ve hiçbir yapı, kendisini dinin mutlak temsilcisi olarak göremez ve insanları kendisine kayıtsız şartsız itaat ve bağlılığa çağıramaz. İslâm'da mutlak itaat ve bağlılık, çerçevesi Kur'an ve Sünnet tarafından belirlenen ilkeler için söz konusu olduğundan İSLAM'A GÖRE HİÇBİR KİŞİNİN KENDİSİNİ YANILMAZ BİR OTORİTE VE REHBER OLARAK KABUL ETMESİNİN VEYA BAÄžLILARI TARAFINDAN BÖYLE GÖRÜLMESİNİN BİR GEÇERLİLİÄžİ YOKTUR. BU ALLAH'IN KİTABINA VE HZ. PEYGAMBERİN SÜNNETİNE AÇIKÇA AYKIRIDIR. Bu çerçevede bir kişinin, özel, seçilmiş ve yanılmaz olduğu, beyan ve öğretilerinin kutsiyet arz ettiği iddiası dinen kabul edilemez.â€
Bu sözlere gönülden katılıyorum. Zaten Kur’an ın da emridir bu düşünce. İyide başta Diyanet, bu sözleri, düşünceyi yaşamına geçirip, topluma camilerde böyle anlatıyorlar mı? Peygamberimizin vefatından sonra, din adına liderlik görevi Allah tarafından, hiç kimseye verilmemiştir. Peygamberimiz kendisinden sonra en yakınlarına bile, bu konuda tek kelime söylememiştir. ONUN İÇİNDİR Kİ ALLAH AYETİNDE, VELİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN, GÜVENİLECEK YARDIM İSTENECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM, DİYE UYARIR BİZLERİ. Ama duyan, işiten ne yazık ki yok. Peygamberimiz Allah ın kontrolündeydi, onun içinde Allah ın elçisi, her konuda kontrol altındaydı, gerektiğinde Allah tarafından ikaz ediliyordu. Peygamberimizin ölümünden sonrada, onun görevini devam ettirecek MASUM VE TARTIŞMASIZ, ALLAH IN KONTROLÜNDE, KESİN GÜVENEBİLECEÄžİMİZ HİÇBİR LİDER YOKTUR, olamazda. Her iman edenin görevi, Kur’an ı anlamak, anlatmak ve yaşamaktır.
İslam toplumlarını bölen ve bir birine düşman eden yanlış bir inançta, ne yazık ki en son toplanan din şurasında zikredilmiş ve bakın ne söylenmiş.
“İslâm'da mutlak itaat ve bağlılık, çerçevesi KUR'AN VE SÜNNET tarafından belirlenen ilkeler için söz konusu olduğundan….â€
Bu düşünce ve inançta olduğumuz sürece, daha çok MEHDİLER göreceğiz. Toplumları din adına aldatan zalimlerden asla kurtulamayacağız. ÇÜNKÜ İSLAM DA MUTLAK İTAAT VE BAÄžLILIK YALNIZ KUR’ AN A DIR, yani Allah ın SÜNNETİNEDİR. Peygamberimiz sanki Kur’an ın yanında, Kur’an da bahsedilmeyen konularda, dinin temellerine ve kurallarına ilaveler yapmış gibi izlenim bırakmak, İslam a sokulan batıl ve hurafelerin yaşanmasına, gelişip büyümesine, hatta art niyetli kişilerin kendi menfaatleri doğrultusunda dine ilaveler yapmasına, bu yolla peygamberimizin adını kullanmasına müsait kılmıştır. Peygamberimiz hayatına yalnız Kur’an ı geçirmiş ve ümmetine de yalnız Kur’an ile hükmetmiştir, lütfen bu gerçekleri unutmayalım. Yoksa daha çok zalimlerle karşılaşırız, acılar çekeriz. Peygamberimizin sünnetini hayatına geçirmek isteyen, yalnız Kur’an ın ipine sarılır. Aldatılmak istemiyorsak, Lütfen Kur’an dan peygamberimizin yetki ve sorumluluklarını, dikkatle araştırınız, okuyunuz. http://kuranyolu.blogcu.com/allah-in-elc...k/20173675
Allah Kur’an da çok açık bir hüküm veriyor ve diyor ki Zuhrüf 44. ayetinde;
İLERİDE KUR’AN DAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.
Bu durumda sizce, bizlerin sorumlu olacağı Kur’an ın hükümlerinden başka bilgi ve kaynaklar olabilir mi? Bizlerin din adına, mutlak itaat etmemiz gereken, Kur’an ın dışında başka kaynaklarda var demek, ne kadar doğru olur bu ayete göre. Peygamberimiz bu ayeti Allah dan tebliğ alıp, ümmetine tebliği ettikten sonra, bunlarda benim ayrıca dine ilavelerimdir, Kur’an da yok ama, bunlardan da sorumlusunuz demiş olabilir mi? Yorum ve karar sizlerin. Çünkü hepimiz bu dünyada imtihan oluyoruz. HESAP GÜNÜ, ALDATILMIŞIM SÖZÜYLE KURTULACAÄžIMIZI SANMAYALIM. Allah akıl ve Kur’an verdi bizlere, düşünelim ve doğru yolumuzu bulalım diye. Diyanetin açıklamasında dikkatimi çeken bir konu var, sizlere tekrar hatırlatmak istiyorum.
“İSLAM'A GÖRE HİÇBİR KİŞİNİN KENDİSİNİ YANILMAZ BİR OTORİTE VE REHBER OLARAK KABUL ETMESİNİN VEYA BAÄžLILARI TARAFINDAN BÖYLE GÖRÜLMESİNİN BİR GEÇERLİLİÄžİ YOKTUR. BU ALLAH'IN KİTABINA VE HZ. PEYGAMBERİN SÜNNETİNE AÇIKÇA AYKIRIDIR.â€
Bu sözler çok doğru. Eğer bu zihniyette olsaydık İslam toplumları olarak, dinde ne bölünür nede şeyhler, efendiler, ulamalar edinir arkasından giderdik. Ne yazık ki söylediklerimizle yaşadıklarımız çok farklı. Ülkemizi karıştıran, aileler içine ateş düşüren, acı ve keder veren bu zalimlere benzer, sizce din tacirleri, cemaatler, tarikatlar yok mu aramızda? Bunları görmezden gelirsek, acı ve kederi tekrar yaşarız hatırlatırım. Sırası gelmişken söylemeden geçmek istemediğim bir kişi var ki, bunun üzerinde sizleri çok ama çok düşünmeye davet etmek istiyorum.
Diyanetin güzel açıklamasında ne diyordu, İslam a göre hiç kimse kendisini yanılmaz, hatasız, eşsiz bir otorite ve din adına rehber göremez ve ona bağlıları, müritleri tarafından gösterilemez. Hatasız, benzersiz, eşsiz yanılmaz olduğuna inanılan Said-i Nursi ye, BEDİÜZZAMAN diye hitap edilir, günümüzde hatırlayınız lütfen. Siz bu kelimenin anlamını, hiç araştırdınız mı? Söyleyeyim Bediüzzaman, benzersiz/eşsiz, zamanın benzersizi, hatasız, asrın üstün insanı anlamına gelir.
BU UNVAN, TARİH BOYUNCA HİÇ KİMSEYE, PEYGAMBERLER DÂHİL VERİLMEMİŞ VE BU UNVANLA HİÇ KİMSE, HİÇ BİR ÂLİM ANILMAMIŞTIR, SAİD-İ NURSİ HARİÇ. PEKİ, SİZCE BU NORMAL Mİ? Lütfen unutmayınız, ülkemizi kana bulayan bu cemaatin ve liderinin toplantılarında, evlerinde bahsettiğim kişinin kitapları olan, Risale-i Nur kitapları okunurdu. Beşerin kitapları ile yetişenlerin, bir gün topluma acı, üzüntü ve keder vermesi kaçınılmazdır. Ama Allah ın NURU, IŞIÄžI Kur’an ile yetişenler, asla hiç kimseye adaletsizlik yapamaz, hiç kimsenin canına kıyamaz. İşte aradaki fark. Allah da ne diyordu bizlere, YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILIN. Emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım. http://kuranyolu.blogcu.com/risale-i-nur...t/20173737
Ne yazık ki bizler, yaptığımız yanlışların farkında değiliz. Bu acı olaydan da, çok fazla ders aldığımıza inanmıyorum. Elimizden Kur’an ı düşürmememiz gerekirken, doğruluğundan emin olmadığımız kitapları düşürmediğimiz içinde, yine toplumlar olarak, ALLAH İLE ALDATILMAKTAN KURTULAMAYACAÄžIZ. Bu gidişle daha çok, aldatıldık sözlerini duyacağız. Bunu söyleyerek, beşerin adaletinden kurtulabiliriz, ama Allah ın adaletinden asla kurtulamayız.
Bir Müslüman a düşen, din kardeşini yalnız Kur’an a davet etmek, batılın ve Allah ile aldatıcıların foyasını meydana çıkarmaktır. Din adına bizlerin örnek aldığımız tek liderde, Hz. Muhammet Mustafa olmalıdır. Çünkü peygamberimizin takip ettiği yol ve sünneti, yalnız Kur’an ın yolu Allah ın sünnetiydi, lütfen bunu unutmayalım.
Rad 40: Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da, SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİÄž ETMEKTİR. Hesap görmek ise bize aittir. ( Diyanet meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
Içim aciyor ! |
Yazar: Beyaz - 08-05-2016, Saat: 09:35 AM - Forum: Aşk Hikayeleri
- Yorumlar (3)
|
 |
Seni bırakıp gittiğim gün, içimdeki acının zamanla geçeceği düşündüm
Bırakıp gitmek kolaydı benim için
Aslında ilk başlarda koymadı yokluğun
Yavaş yavaş usul usul hissettim yokluğunu
Televizyonda izlediğim bir dizinin başrol oyuncuları oluverdik
Okuduğum kitapların baş kahramanlarıydık
Yine bir terkeden vardı , yine bir kalan
Aslında zor olacağını düşünmemiştim bu kadar
Ve seni unutmayacaktım, ama içimde bu kadar acımayacaktı geçecekti zamanla
Sen ve ben ayrı dünyaların insanıydık olamazdık farklıydık
Ama seneler geçti, seni unutmadım
Unutmadığım gibide içimdeki acı hiç geçmedi, aksine daha çok canım yandı
Yanımda olsaydı daha farklı olur muydu diyorum !
Kahverengi gözlerini, gülüşünü çok özlüyorum
Yüzünün kıvrımlarını, ellerinin sıcaklığını hiç unutmadım
Diyeceksin ki ! bunları demeye ne hakkın var bırakıp gittin
Beni yaktın ve küllerimi savurdun beni sevmeye, özlemeye hakkın yok diyeceksin
Haklısın sevmeyede özlemeyede hakkım yok aslında seni
Çok sular haktı çok şeyler değişti
Ama içimdeki acı seni bırakıp giderken ki o acı geçmedi
Şimdiler de diyorum ki ! keşke gitmeden son kez konuşsaydım
Son kez gözlerinin içine baksaydım
Son kez sımsıkı sarılsaydım
Belki bu kadar acımazdı canım
Sana haketmediğin şekilde veda ettim, o anki bir mecburiyetle
Belkide veda bile edemediğim için bu kadar çok canım yanıyor hala
Veda etmeyi bile beceremeyen beceriksizin tekiyim ben
Sonsuza kadar unutulmayacaksın
İçimde kanayan en büyük yaramsın
Yıllar bu yarayı kabuk bağlatamadı, ölünceye dekte kabuki bağlamayacak
Sen unutulmazım, imkansızlığım ve içimde bir yerlerde yaşayacak olansın
Bunca seneye ragmen hala içimdesin
Canım hala acıyor ilk günkü gibi
Veda bile edemeden terkettiğim
Sen hep mutlu kal,
|
|
|
|