| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 425 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 422 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot
|
| Son Aktiviteler |
Allah’tan Başka VELİLER E...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
2 saat önce
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1
|
Bizlere Öğretilenleri, Ku...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 05:42 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 5
|
Nisa Suresi 34. Ayet Ve K...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 05:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 8
|
Allah Biz Kullarını Resul...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-03-2025, Saat: 11:29 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 9
|
Kamer Suresi 17-22. Maide...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-01-2025, Saat: 01:12 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Allah Neden Bazı Ayetlerd...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-31-2025, Saat: 10:58 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 36
|
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 198
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,459
|
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 1,036
|
|
|
| GEÇ ANLADIM YİNE |
|
Yazar: Bey-az - 07-08-2020, Saat: 01:58 PM - Forum: Aşk Hikayeleri
- Yorumlar (2)
|
 |
Bugün seni bırakıp gittiğim yerdeyim,belki seni görürüm diye geldim ama sende gitmişsin benden sonra ve seninle gittiğimiz o café’de oturmuş bunları yazıyorum seni hiç okumayacağını bilerek.
Her katil mutlaka olay yerine gelir demiştin ben dönmemem demiştim bunun dönüşü yok demiştim ama bak geldim üstelik yıllar sonra biliyorum senin yüreğine bıraktığım o acı artık kabuk bağladı artık başkasına aitsin sen değişmişsin, büyümüşsün küçüğüm ama gözlerin ve gülüşün hala aynı onlar hiç değişmemişler bunca seneye ragmen.
Yanında başka biri var, elini başka biri tutuyor sen başkasısın olmuşsun mutlusun ya inan senden böyle haber alınca bende mutlu oluyorum çünkü sadece mutlulukları hakediyorsun meleğim.
Katiller cesetlerini görmeye gelirlemiş ben çok geç geldim. Kendime yeni bir sayfa açtım mutlu olurum sandım ama olmadı be güzel yüreklim seni bırakıp giderken arkamdan ettiğin beddualar iki yakamı bir araya getiremedi. Hala serseri bir adamım ben, bende büyüdüm aslında küçüğüm.
Şimdi yıllar önceki o ana dönüyorum masum bakışların gülüşün gözlerimin önünde. Senin ellerin hep sıcakcıktı benimse soğuk ellerimi hep sen ısıtırdın sana saatlerce anlatırdım içimdekileri sen sessizce tebbessüm eder beni dinlerdin. Beni dinlemeni özledim.
Biliyorum çok geç kaldım artık sen hiç olmayacaksın. Olsun belki birgün sende gelirsin katilinin ne kadar pişman olduğunu görmeye. Giderken herşey o kadar kolaydı ki ! canım yanmadı bitti işte dedim aldım elime ceketi gittim başka kadınlar tanıdım küçüğüm, birşeyler hissettim onlara karşıda ne yalan söyliyim ama kimse senin gibi yer etmedi gönlümde .
Unutmak için çaba harcamadım hiç seni, hatırlamakta istemedim. Hayatımı yaşadım sadece senin kadar üzülmedim, kahrolmadım ilk zamanlar belki ama şimdi öyle bir yanıyor ki canım ben mutluluk oyunu oynarken hayata ve herkese yüreğim öyle kanamış ki ben bunu kan revan içinde kaldığımda anladım yani yine çok geç anladım .
Ben ilk kez senin yanındaağlamıştım erkek adam ağlamaz derler ya yalan be güzelim ağlar. Şimdi hergün ağlıyorum sensizliğe.. yaptıklarıma yine kimse bilmiyor.
Dimdik ayaktayım vesselam lakin yüreğimde kocaman bir en kaz var. Senin en kazın.
Biliyor musun ? Evlendiğini duyduğum gün dondum kaldım sanki bir uçurumdan atıldım sanki sonra dedim ki allah mutlu mesut etsin bir ömür boyu. Ama yüreğime kor düştü.
Seni sevgini unuttuğum anda o haberi almamla yıkıldım neden dedim kendime sen bırakıp gittin sen terkettin seni aradığında birkez olsun konuşmadın şimdi bu acıda neyin nesi dedim. Sonra fotoraflarınızı gördüm küçüğüm bir su kadar masum ve güzel olmuşsun aslında bu değildi canımı yakan gözlerin gözlerin aşkla bakıyordu sen aşık olmuşssun küçüğüm olsun mutlu olmalısın aşkla yaşamalısın zaten.
Ben beceriksiz adamın tekiyimm affet beni . Yapamadım yine olsa yine yapamazdım ben seni hiç haketmedim.
Sen bilmesende küçüğüm. Yüreğimdeki o yerini hiç kimse dolduramadı dolduramayacakta içimde kanayan yaradan kimsenin haberi olmayacak ben bu yarayla kara toprağa gireceğim.
Yüreğe kim gelirse gelsin, sen en gizli yerimde hala benimle yaşıyorsun.
Gülümselerin, yanağındaki gamzen ve o kahve gözlerinle en özel yerimde yaşıyorsun.
Birgün karşılaşırsak eğer sadece gözlerime bak yeter.
Biliyorum seni çok kırdım ama ben senin için senden vazgeçtim.
Belki birgün herşey değişir be imkansızım
Gelsen bir şiirime ortak olsan eskisi gibi
Neyse be güzel bakışlım..
Şimdi geldiğim bu yerden geri gidiyorum her katilin yaptığı gibi yüreğimde kocaman bir yara ve sensizlikle ama seni yaşatarak içimde
|
|
|
| MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER SÖZÜ, NE ANLAMA GELİYOR? HUCURAT 10. AYET. |
|
Yazar: halukgta - 07-03-2020, Saat: 09:40 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an da geçen MÜMİN kelimesinden ne anlamalıyız ve Hucurat 10. ayette geçen MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER sözüyle Allah, bizlere ne anlatıyor, onu gelin Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışalım. Önce ayeti yazalım, daha sonra üzerinde birlikte düşünelim.
Hucurat 10: MÜMİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (Diyanet meali)
Sizce Allah, Müminler kardeştirler derken, bizlerin hangi konularda dikkatimizi çekiyor olabilir. İlk akla gelen, Allah ın Elçisi Hz. Muhammed ve tebliğ ettiği Kur’an a inananlar kardeştir diye anlayabiliriz. TABİ BU İMAN EDENLER, ALLAH IN İSTEDİĞİ MÜMİN KİŞİLERİN ÖZELLİĞİNİ TAŞIYORLARSA. Kur’an da Mümin kişi olmanın en önemli özelliğini onlarca ayetinde Allah tekrarlıyor. Tegabun suresi 13. ayetinde bakın ne diyor. “Allah; O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. MÜMİNLER YALNIZ ALLAH'A DAYANIP GÜVENSİNLER” Bizler bu özellikleri taşıyor muyuz? Allah büyük günahlardan sakınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örterim diyor da, bizlerde büyük günahlarımızı Peygamberimizin şefaatiyle affedileceğine inanıyorsak, BİZLER MÜMİN İNSANLAR OLABİLİR MİYİZ? Dayanacağımız, güveneceğimiz şefaat beklediğimiz eğer yalnız Allah değilse, kusura bakmayın bizler mümin olamamışız demektir. LÜTFEN Kur’an da geçen Mutaffifin suresi 29 ile 34. ayetlerde geçen, Allah ın uyarılarını okuyunuz. Bu ayetlerde İman edenlerin kendi aralarında, birbirilerini nasıl suçladıklarını göreceksiniz. MÜMİNLERİN ASIL KİMLER OLDUĞUNU ANLAYACAKSINIZ.
Hucurat suresi 10. ayette bahsedilen, Müminler kardeştirler sözünün, daha geniş bir anlamı olmalı değil mi sizce? İsterseniz önce Mümin kelimesinin anlamına bakalım. Kur’an Mümin kelimesini yalnız Kur’an a inananlar için mi kullanıyor, yoksa genel bir isim mi? Kısaca İNANÇLI, İMANLI anlamında Kur’an da kullanıldığını söyleyebiliriz. YANİ KUR’AN, TÜM KİTAP EHLİNDEN BAHSEDERKEN BU KELİMEYİ KULLANIYOR. Bu durumda Mümin kelimesini biraz daha açalım. Müminler neye inanarak Mümin oldular, burası çok önemli. Elbette TEVHİT İNANCI, YANİ ALLAH IN TEK İLAH OLDUĞUNU KABUL ETMEK VE ALLAH DAN BAŞKA HİÇ KİMSEDEN YARDIM İSTEMEMEK, YALNIZ ONA DAYANIP ONA GÜVENMEK. DAHA AÇIKÇASI, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTABA İNANAN VE HAYATINA GEÇİREN. Hucurat suresinde bahsedilen Müminlerin kimler olduğunu daha iyi anlayabilmemiz için, bu ayetin öncesindeki ayete bakalım şimdide.
Hucurat 9: Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa, aralarını düzeltin. ŞAYET BİRİ ÖTEKİNE SALDIRIRSA, ALLAH'IN BUYRUĞUNA DÖNÜNCEYE KADAR SALDIRAN TARAFLA SAVAŞIN. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) ADALETLİ DAVRANIN. Şüphesiz ki ALLAH, ÂDİL DAVRANANLARI SEVER. (Diyanet vakfı)
Bu ayeti okuduğunuzda da, Mümin olan toplumlardan bahsediliyor. Eğer iki Mümin toplum, aralarında savaşırsa aralarını düzeltin, yoksa haklı olanın yanında olun, diğeri Allah ın buyruğuna dönünceye kadar onunla savaşın diyor. Peki, Allah ın buyruğu neydi? BARIŞÇIL, ADALETLİ VE ADİL OLMAK. Sizce bu ayette Allah, yalnız Müslümanlardan, yani Kur’an a iman etmiş toplumlardan bahsediyor olabilir mi? Eğer evet dersek, daha başta adil ve adaletli davranmamış oluruz ve Allah ın Kur’an da ki hükümlerinin tamamına ters düşeriz. Allah Kur’an da size savaş açan kitap ehlinden bahsederken, eğer sizinle barış yapmak istiyorlarsa, sizde onlarla barış yapın savaşa son verin diyordu. Şimdide Hucurat 11. ayete bakalım.
Hucurat 11: Ey iman edenler! HİÇBİR TOPLULUK BAŞKA BİR TOPLULUKLA ALAY ETMESİN. OLUR Kİ ALAY EDİLENLER, ONLARDAN DAHA İYİ OLABİLİRLER. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay edilen kadınlar, kendilerinden daha iyi olabilirler. BİRBİRİNİZİ AYIPLAMAYINIZ. BİRBİRİNİZE KÖTÜ LAKAPLAR TAKMAYINIZ. İmandan sonra, FÂSIK diye anılmak ne kötüdür! Kim tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir. (Bayraktar Bayraklı)
Bakın bu ayette, farklı topluluklardan bahsediyor. Yani kendileri gibi düşünmeyen, hatta farklı inanç toplulukları olduğu da çok net anlaşılıyor. Ama unutmayalım Allah Hucurat 10. ayetinde MÜMİNLER KARDEŞTİR dedikten sonra, bu konuya açıklık getirmeye bu ayetlerle devam ediyor. Yani Hucurat 10. ayeti bu ayetlerin ışığında anlamalıyız. Bu farklı toplumların ortak özellikleri, aslında MÜMİN oluşları. Bu insanlar Allah ın tek bir ilah olduğuna inanıyorlar, ellerinden geldiğince de adaletli, yardımsever toplumlar. Ama çok ilginçtir ki, aralarında öyle anlaşamadıkları konular var ki, İnançları yüzünden birbirleri ile alay ediyorlar. Örneğin sen şuna inandığın için cehennemliksin, kâfirsin gibi. Allah da doğrunun arayışında olan bu toplumların bu davranışları konusunda uyarıyor ve diyor ki; OLUR Kİ ALAY ETTİKLERİNİZ, KÜÇÜK GÖRDÜKLERİNİZ, ALLAH KATINDA SİZDEN DAHA İYİ OLABİLİR. Ayetin sonunda da imandan sonra, FASIK diye anılmak ne kadar kötüdür diyor. Peki, fasık ne anlama geliyor. İman ettiğini söylediği halde, Allah ın uyarılarını dikkate almayan, nefsinin etkisinde kalan sapkın, günah işleyen, kötülük yapan.
Ne dersiniz bizler, iman ettiğimizi söyleyip, Allahın buyruklarının dışına hiç çıkmıyor muyuz sizce? Allah Müminleri bu konuda uyarıyor ve Secde 18. ayetinde ne diyordu Müminlere. “HİÇ MÜ’MİN, FASIK GİBİ OLUR MU? BUNLAR ELBETTE EŞİT OLMAZLAR” Ayrıca Allah, Müminlerin özelliklerinden bahsederken bakın ne diyor Rabbimiz.
Enfal 2: MÜMİNLER ANCAK O KİŞİLERDİR Kİ, ALLAH ANILDIĞINDA YÜREKLERİ ÜRPERİR ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını arttırır ve ONLAR YALNIZ RABLERİNE GÜVENİP DAYANIRLAR. (Bayraktar Bayraklı)
Bakın Allah Müminlerin özelliklerini bizlere anlatırken, daha önce verdiğim örnekte olduğu gibi, Allah ı bu insanların yanında andığınızda yürekleri ürperir ve onlar YALNIZ RABLERİNE GÜVENİP DAYANIRLAR diyerek, çok önemli bir bilgi veriyor. Eğer bizler, yalnız Rabbimize güvenip, onun indirdiği kitaba sarılmıyor da, Allah benden başka şefaatçi yok dediği halde, bizler yalnız Allah dan yardım dilemiyor şefaatçiler ediniyorsak, kusura bakmayın bizler MÜMİN olma özelliğimizi yitirmişiz demektir. Allah Nisa 124. ayetinde bu konuda çok dikkat çekici bir uyarı yapıyor ve diyor ki; ”MÜ’MİN OLARAK, ERKEK VEYA KADIN, HER KİM SALİH AMELLER İŞLERSE, İŞTE ONLAR CENNETE GİRERLER VE ZERRE KADAR HAKSIZLIĞA UĞRATILMAZLAR” Ama bizler kendimizi temize çıkartıp, onca yanlışlarımızdan sonra bizlerin cennete, Yahudi ve Hıristiyanların hiç ayrım yapmadan, cehenneme gideceğini rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
Bizler karşımızdaki toplumları, özellikle Kitap Ehlini, kendimizi en doğru yolda kabul edip, onları cehennemlik ilan ederiz. Sanki bizler kendimizi, Allah ın huzurunda gerçek Müminlermiş gibi kabul eder, karşımızdaki toplumları yoldan sapmış görürüz. Elbette kitap ehlinin çoğunluğu, tevhit inancından sapmış, mümin olma özelliğini kaybetmişlerdir. Ama aralarında bir azınlık Tevhit inancından sapmamış, Müminlerde var olduğunu Allah söylüyor. Bu konuda Allah Kur’an da açıklama yapıyor ve Yahudi ve Hıristiyanları güvenilecek dost edinmeyin dikkatli olun, çünkü kitap Ehlinden bir kısmı, Allah ın indirdiği dini adeta batıl ve hurafelerle oyuncak haline getirdiler, onlarla gönül dostu olup güvenmeyin diye Maide 51 ve 57. ayetlerde uyarır. Ama Ali İmran 113–114. ayetlerde de bu konuya bir açıklama getirerek, bakın nasıl bilgi verir.
Ali İmran 113–114: KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR. Onların arasında, gece boyunca Allah'ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan dosdoğru insanlar da vardır. ONLAR, ALLAH'A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIRLAR; DOĞRU OLANI EMREDER, EĞRİ OLANDAN ALIKOYARLAR VE HAYIRLI İŞLERDE BİRBİRLERİYLE YARIŞIRLAR. İŞTE BUNLAR ERDEMLİ İNSANLARDANDIR. (Bayraktar Bayraklı meali)
Demek ki o günde, cahiliye toplumunun arasında, Allah ın doğru yolunda giden, azınlıkta dahi olsa MÜMİN insanlarda varmış. Allah katında önemli olan, Allah ın istediği yolda yürümek, Onun kanunlarının dışına çıkmadan adaletli, yardım sever ve YALNIZ ALLAH A KULLUK EDEN, ONDAN YARDIM İSTEYENLER, ALLAH IN MÜMİN KULLARIDIR. O gün bu insanlar Kur'an a iman etmiş olmaları büyük ihtimal. Ama günümüzde yaşayan Kitap Ehli, yaşanan İslam ın gözle görünür üzücü halinden dolayı, ne yazık ki bizlere uzak duruyorlar. ELBETTE BÖYLECE KUR'AN GERÇEKLERİ İLE BULUŞAMIYORLAR. BİZLER BU ACI GERÇEKLERDEN YOLA ÇIKARAK, ONLARIN ARASINDA MÜMİN OLAN GERÇEK TEVHİT İNANÇ SAHİPLERİ İLE DOST, KARDEŞ OLMALI VE ONLARLA DİYALOG KURMALIYIZ. Allah katında önemli olan, herhangi bir gruba, isme tabi olmak değil, doğruların arayışında ve takipçisi olmak esastır. ALLAH IN KANUNLARINA UYAN, BATILDAN UZAK YAŞAYAN HER MÜMİN, BİRBİRİNİN KARDEŞİDİR. ALLAH DOĞRU YOLDA YÜRÜYEN, YARATTIĞI TÜM KULLARININ KARDEŞ OLDUĞUNU BİZLERE SÖYLÜYOR. BİZLER BU TEVHİT İNANCINA İNANAN KİTAP EHLİ DAHİ OLSA, TÜM İNSANLARLA DOST OLMALIYIZ Kİ, KUR’AN GERÇEKLERİNİ ONLARADA TEBLİĞ EDEBİLELİM, KUR’AN LA ONLARI BULUŞTURABİLELİM. Kitap ehlinden de bahsederken, bakın bu konuya nasıl açıklık getiriyor.
Bakara 62: Kesinlikle, iman edenlerden, Yahudi olanlardan, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden KİM ALLAH'A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIP İYİ AMELDE BULUNURSA, RABBLERİ KATINDA ONLARIN ÖDÜLÜ VARDIR. ONLARA BİR KORKU YOKTUR VE ONLAR KEDERLENMEYECEKLERDİR. (Bayraktar Bayraklı meali)
Bu ayette aslında çok net açıklama yapıyor ve diyor ki Allah, isimleriniz önemli değil. BENİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN, YAPTKLARINIZDIR. Bu konuyu daha net bir şekilde anlayabilmemiz için, size Allah ın bizlere Elçisini örnek gösterdiği bir konu hakkında düşünmenizi istiyorum. Peygamberimiz ÜMMİYDİ. Yani hiçbir kitap Ehline tabi değildi. Peki neden? Çünkü kitap Ehlinin genel çoğunluğu, Allah ın indirdiği dinden, atalarının batıl inançları ile sapmış, Mümin olma özelliğini genel çoğunluğu kaybetmişlerdi. BİR AN O DÖNEMİ DÜŞÜNÜN VE KİTAP EHLİNDEN OLDUĞUNUZUDA VAR SAYIN. SİZCE PEYGAMBERİMİZ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRDÜNÜZ? Bu empatiyi yapabilirsek, Kur’an gerçekleri ile mutlaka buluşuruz. Peygamberimiz, bu yanlış inançlara tabi olmaktansa, TEK BİR ALLAH IN VARLIĞINA İNANIP, AKLIN MANTIĞIN KABUL ETMEDİĞİ KARMAŞANIN İNANCIN İÇİNDE YER ALMAKTANSA, GERÇEKLERİN VE DOĞRULARIN ARAYIŞINDA OLMAYI SEÇMİŞTİR. ADALETLİ, YARDIM SEVER, GÜVENİLİR BİR KİŞİLİĞİYLE, ALLAH IN GÜVEN ELÇİSİ OLMA ŞEREFİNE ERİŞMİŞTİR.
O günleri düşünün lütfen, Yahudi ve Hıristiyanların genel çoğunluğu, Peygamberimiz kendilerine tabi olmadığı için, inançsız ve Mümin kabul etmiyorlardı. Ama Onun hal ve hareketleri davranışları ile adaletli ve güvenilir tavırları hem Allah ın hem de toplumların arasında sevilmiş ve saygı gören bir insan olmuştu. İŞTE MÜMİN OLMANIN ÖZELLİKLERİ VE ALLAH KATINDA MÜMİN BİR İNSANIN VASIFLARI, SANIRIM ŞİMDİ DAHA İYİ ANLAŞILMIŞTIR.
Bugün herkes kendisini, Mümin insan kabul ediyor. İslam dininde de mezheplere, cemaatle öyle parçalanıp bölündük ki, bırakın Müminlerin kardeşliğini, birbirimize kendi içimizde düşman olduk. Müslümanlar, kendi ülkelerinde huzur, adalet bulamadıkları için, Müslüman olmayan Ülkelere gidiyorlar ve orada daha huzurlu ve emniyetli hissediyorlar kendilerini. Hatta O ülkelere kaçak gidebilmek için, ölümü bile göze alıyorlar. Ne dersiniz, bizler mi Mümin olma özelliklerini taşıyoruz, yoksa…….? DİLİM SÖYLEMEYE VARMADIĞI İÇİN YAZAMADIM. ÇÜNKÜ ÇOK ÜZÜLÜYORUM.
Değerli kardeşlerim. Gelin bizler kendimizi övüp aklamaya çalışmak yerine, GERÇEK MÜMİN OLMANIN ÖZELLİKLERİNİ EDİNELİM. Yoksa kendimizi kandırmaktan ve birbirimizi düşman edinmekten bir adım ileri gidemeyiz. ALLAH KUR’AN DA GERÇEK MÜMİNLERİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİNİ BİZLERE ŞÖYLE ANLATIYOR, DERS OLMASI ADINA TEKRAR EDİYORUM. MAİDE 11. AYETTE. “MÜMİNLER SADECE ALLAH'A GÜVENSİNLER.” SİZCE BİZLER YALNIZ ALLAH A GÜVENİP, YALNIZ ALLAH DAN MI YARDIM DİLİYORUZ? CEVAP VERMEYE İNANIN DİLİM VARMIYOR. Ömür geçiyor bir nefes misali, gelin batıl ve hurafeden uzak, el birliğiyle Allah ın rehberine sarılalım. Onun istediği MÜMİNLER olalım ki, birbirimizle gerçek kardeşliğin tadına varalım. Daha sonra her şeyin nasıl daha farklı, güzel, huzur dolu olduğunu göreceğiz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
hakyolkuran
https://twitter.com/KURANA_DAVET
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| BAKARA SURESİ 30. AYET. "BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM." |
|
Yazar: halukgta - 06-14-2020, Saat: 02:02 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemin konusu, Bakara suresi 30. ayet de geçen, Allah ın yeryüzünde Halife yaratacağı konusu üzerinde olacaktır. Acaba Allah bu ayette, yeryüzünde Halife yaratacağından bahsetmesi ile bizlere ne anlatmak istiyor, gelin önce ayeti yazalım, daha sonrada Kur’an bütünlüğünde ayeti anlamaya çalışalım.
Bakara 30: Rabbin meleklere, “BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM” dediği vakit melekler, “BİZ SENİ ÖVEREK ANARKEN VE YÜCELTİP DURURKEN, ORADA FESAT ÇIKARACAK, KAN DÖKECEK BİRİNİ Mİ YARATACAKSIN?” dediler. Allah, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” diye cevap verdi. (Bayraktar Bayraklı meali)
Dikkat ederseniz Allah Melekleri ile konuşuyor ve kendisinin Yeryüzünde bir halife yaratacağım dediği zaman Meleklerin Allah a, “BİZ SENİ ÖVEREK ANARKEN VE YÜCELTİP DURURKEN, ORADA FESAT ÇIKARACAK, KAN DÖKECEK BİRİNİ Mİ YARATACAKSIN?” sözleriyle, sizce ne kast ediyor olabilir? Çünkü ayetin sonunda, Melekler bu cevabı verdikten sonra Allah, ben sizin bilmediğinizi bilirim diyerek, aslında Meleklerin bilemeyeceği, YALNIZ ALLAH IN BİLDİĞİ BİR GERÇEKTEN, PLANDAN BAHSEDİLİYOR. Bakara suresi 31 ve 32. ayeti de okuduğunuzda, Hz. Âdeme verilen bilgilerin, öğretilenlerin, Melekler tarafından bilinmediği anlaşılıyor. Buradan da anlaşılıyor ki, Allah insana meleklerden çok daha fazla bilgi vermiş ve onun içinde meleklerin Hz. Âdeme secde etmesini, yani saygılı olmasını istemiştir.
Gelelim Bakara suresi 30. ayete. Bu ayette Melekler, Allah yeryüzünde halife yaratacağım dediğinde, fesat çıkaracak, kan dökecek birilerini mi yaratacaksın dediğinde, demek ki bu konuda Meleklerin tecrübeleri, bilgileri var ki böyle söylüyorlar. Dikkat ederseniz biz seni överek, anarak yüceltiyoruz diyorlar. Demek ki yaratılanların içinden, bunu yapmayacak olanlar da var ki, Melekler böyle söylüyor. Dikkat ederseniz Allah, bu konuya hiçbir açıklama getirmiyor, detay vermiyor. Allah açıklama yapmıyorsa, bizlerin bu konuda yorumlar yaparak, melekler demek ki daha önce şundan ya da bundan dolayı biliyorlarmış demek yerine, bizler ayette anlatılanları anlamaya çalışmamız en doğrusu olur. Yorum yaparsak, yanılma ihtimalimiz her zaman olacaktır. Allah Kur'an da Araf 33. ayetinde bu konuda ne diyordu hatırlayalım. "Hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi HARAM kılmıştır." Bu konuda birçok yorumlar yapanları görebilirsiniz, ama ben kafanızı karıştırmamak için, onlardan bahsetmek istemiyorum. Gelin ayette geçen, önce yeryüzünde HALİFE yaratacağım sözüyle Allah, neyi kast ediyor onu anlamaya çalışalım. Bakara 31 ve 32. ayetleri okuduğunuzda, Hz. Âdem ve Melekler arasında geçtiğini göreceksiniz. Yeryüzünde halife yaratacağım derken, halifelik konusu yalnız Hz. Adem için değil, tüm insanlar için söylediği çok açık anlaşılıyor.
Bu ayette geçen HALİFE kelimesine, öyle yanlış anlamlar veriliyor ve batıl inançlarımıza kanıtlar yaratılıyor ki, ne yazık ki bu yanlış bilgilerle toplum aldatılıyor, adeta bu dünyada Allah ın vekili, temsilcisi olduğuna inanılan kişiler oluşturuluyor. GEÇMİŞ TOPLUMLARIN BU ŞEKİLDE RAHATLIKLA YÖNETİLDİĞİNİ VE ONLARIN İNANÇLARINI İSTEDİKLERİ ŞEKİLDE KENDİ MENFAATLERİ YÖNÜNDE YÖN VERDİKLERİNİ GÖRÜYORUZ. Önce bu kelimenin anlamını ve Allah HALİFE kelimesiyle neyi kast ettiğini doğru anlamalıyız ki, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim.
Enam 165: SİZİ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİ KILAN, size verdiği (nimetler) hususunda SİZİ DENEMEK İÇİN KİMİNİZİ KİMİNİZDEN DERECELERLE ÜSTÜN KILAN O'DUR. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir. (Diyanet vakfı meali)
Neml 62: Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, SİZİ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİ KILAN MI? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! (Diyanet meali)
Fatır 39: O, SİZİ YERYÜZÜNDE HALİFELER KILANDIR. Artık kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhinedir. İnkârcıların inkârı, Rableri katında ancak uğrayacakları gazabı artırır. İnkârcıların inkârı, ancak ziyanlarını arttırır. (Diyanet meali)
Bu ayetlerden de çok açık anlaşılıyor ki, Allah tüm kullarını kadın erkek ayrımı yapmadan, bu dünyada birbirinin Halifesi olduğunu söylüyor. YANİ YÖNETİM VE İDARE SİZİNDİR. AMA YÖNETİRKENDE NASIL YÖNETECEKLERİNİ GÖNDERDİĞİ KİTAPLARDA AÇIKLAMIŞ VE BİZLERİ BU YOLLA İMTİHAN ETMEKTEDİR. Bir başka şekilde söylemek gerekirse, İnsanlar birbirinin halefi yani halifesi olarak, bu dünyada yaşayacakları bir düzen kuracağım diyor. Bizleri denemek, imtihan etmek için kimimizi kimimizden üstün kıldığını söylüyor. Peki, Halife kelimesinin anlamı nedir? HALİFE BİRİ DİĞERİNİN YERİNE GEÇEN, ARDI SIRA GELEN ANLAMINDADIR. Demek ki Allah bu dünyada öyle bir düzen kuruyor ki, meleklerin bu düzen hakkında korkuları, çekinceleri var. Kan gövdeyi götürür diye korkuyorlar. Hatırlayacaksınız, Peygamberimiz vefat ettikten sonra, seçimle devletin yöneticisi olarak, Hz. Ebubekir seçildi Halife olarak. HALİFE SEÇİMLERİNİN BİLE, NASIL ZORLU HATTA KANLI GEÇTİĞİNİ, ARALARINDA DÜŞMANLIKLAR OLDUĞUNU, TARİH SAYFALARINDAN OKUYORUZ.
Bakın Peygamberimize hiç birimiz, Halife demiyoruz. Çünkü O Allah ın Elçisi idi. HATIRLATIRIM ALLAH IN HALİFESİ YA DA VEKİLİ DEĞİLDİ. HALİFELİK, AYNI SEVİYEDEKİ İNSANLAR ARASINDA OLUR. Birbirinin halefi olması için, aynı seviyede olması gerekir. ALLAH IN BİR BENZERİ OLAMAYACAĞINA GÖRE, ONUN HALEFİ YANİ HALİFESİ, YA DA VEKİLİ ASLA OLMAZ. Hz. Ebubekir e Halife denmesinin nedeni, Peygamberimizden devletin yönetim vekâletini devir almış olmasındandır. Onun için halife deniyordu. Tekrar özellikle hatırlatmak isterim, DİNİ KONULARDA ALLAH IN, ELÇİLİK GÖREVİNİ DEVRALMIŞ DEĞİLDİ. Kur’an ı Tebliğ, her Müslüman ın zaten görevidir. Çünkü bu görevi Elçisine Allah vermişti, bu görev bir başkasına halef edilemez, yani devredilemezdi. Çünkü Peygamberimizin bir de, NEBİLİK makamı vardı, bu makamı da yalnız Allah verir. Daha sonra Hz. Ebubekir den Halifelik görevini, yani devleti yönetme görevini, yine seçimle devralmışlardı.
Gelelim Meleklerim tedirginliğine. FESAT ÇIKARACAK VE KAN DÖKÜLECEK KONUSUNA. Allah bu dünyada insanları yaratacağını ve O insanlar birbirilerini yönetirken, eğer benim istediğim yol ve yöntemi uygulamayıp, kendi nefislerinin doğrultusunda giderlerde kendilerine, yanlış inançlarının etkisiyle HALİFELER seçerlerse, meleklerin bahsettiği sonuç olacaktır ama sizin bilmediklerinizi ben biliyorum diyor Allah. MELEKLERİN BİLMEDİKLERİ, ALLAH IN GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEDİĞİ İMTİHANIN ŞARTLARININ HAZIRLANMASIDIR. ALLAH ADALETLİDİR, EN DOĞRU KARARI VERENDİR. Eğer kullarım doğru yolda olurlar ve onlara tavsiye ettiğim şekilde yaşarlarsa, seçecekleri HALİFELER onları en güzel şekilde yönetecektir, açıklamasını Kur’an ın genelinde yapıyor ve bizlere ne diyordu hatırlayalım özet olarak. “Bu dünyada sizleri, imtihan etmek için yarattım. Aklınızı kullanın ve sözü dinleyip en güzeline uyun. Benden başka ilah, şefaatçi yoktur yalnız benim gönderdiğim uyarıcılara, kitaplara uyun, emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin. En doğru söz Allah ın sözüdür unutmayın. Size öyle bir rehber kitap gönderdim ki, onun ipine sarılan doğru yolu bulur. Aklını kullanan, huzura mutluluğu kavuşur.”
Demek ki bizler Allah ın bu uyarılarına kulak vermezde, kendi nefislerimizde bir inanç yaratırsak, seçimle bile olsa gelecek HALİFELER, yani devleti yöneten insanlar, günümüzdeki isimleriyle söylemek gerekirse BAŞBAKAN, CUMHURBAŞKANI, bizleri asla adaletle yönetmeyecek ve asla huzuru bulamayacağız. Geçmiş tarihlere baktığınızda ülkelerin yönetimi, Allah ın istediği yol ve yöntemle yönetilmediği, hatta seçimle değil, Meleklerin korktukları gibi ZORLA, KAN DÖKEREK GELDİKLERİ İÇİN, insanlar huzur bulamamış, savaşlar, kan dökmeler eksik olmamıştır. Günümüzde de ÜLKELER ARASINDA SAVAŞ, DÖKÜLEN KAN TOPLUMLARI YÖNETENLERİN ESERİ DEĞİL Mİ?
Özet olarak şunu söyleyebiliriz. Biz insanları Allah, birbirimize halife yani yerine geçen yöneticiler olarak yaratmıştır. Kimisi halife yani yöneten yönetici olacak, kimisi de O halifeyi seçenler. Allah ın önerisi, sizleri yönetecekleri seçerken, mutlaka ehil insanlardan seçin ve onlarda sizleri yönetirken, kendi başına kararlar vererek değil, ŞURAYA danışarak, en doğru kararı bularak yönetilmesini önermiştir. Ama ne yazık ki Allah ın bu emri, tavsiyesi daha Peygamberimizin ölümünden çok geçmeden, dört halifenin sonunda, bir daha seçimle birlikte anlaşarak yöneticiler seçilememiştir. Tabi bu yanlışı yapan insanlarda kendi elleriyle, imtihanları sonucunun karşılığını görmüşler, hala bizlerde görmekteyiz. ALLAH NEYE LAYIKSAK, ONU VERECEKTİR.
Şu gerçeği lütfen unutmayalım. Bu dünyada hiç kimse, buna Allah ın görev verdiği Elçiler de dâhil, Allah ın VEKİLİ, ONUN ADINA TEMSİLCİSİ DEĞİLDİR. Elçilerin görevi sadece tebliğ etmek uyarmaktır. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18)” “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Aşağıdaki ayetler bunun apaçık kanıtıdır. Lütfen mezheplerin ve fıkıh inancının öğretisi olan, adeta Allah ın temsilcilisi gibi gösterilen Halifelik konusunda aldatılmayalım. PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, GÜNÜMÜZDE BİZLERE DİN DİYE ÖĞRETİLENLERİ, LÜTFEN KUR’AN İLE SORGULAYALIM.
Enam 107: Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN. (Diyanet vakfı meali)
İsra 2: Musa’ya o KİTABI VERDİK ve onu İsrailoğullarına YOL GÖSTERİCİ KILDIK. Ey İsrailoğulları! BU, BENİMLE KENDİ ARANIZA BİR VEKİL KOYMAYASINIZ, DİYEDİR. (Süleymaniye vakfı meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| KUR'AN DA GEÇEN, ALLAH A VE RESULÜNE İTAAT EDİNİZ SÖZÜNDEN, NE ANLAMALIYIZ? |
|
Yazar: halukgta - 06-04-2020, Saat: 12:50 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
İslam ı yaşayabilmek adına, Kur’an ı yeterli görmeyen ve yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenlerin dayandıkları ayetlerden, sizlere üç örnek vermek istiyorum. Önce yazalım daha sonra birlikte üzerinde, Kur’an ı referans ve kanıt alarak birlikte düşünelim.
Ali İmran 32: De ki: ALLAH'A VE RESULÜ’NE İTAAT EDİN. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. (Diyanet vakfı meali)
Ali İmran 132: ALLAH'A VE RESUL’ÜNE İTAAT EDİN Kİ RAHMETE KAVUŞTURULASINIZ. (Diyanet vakfı meali)
Nisa 80: KİM RESUL’E İTAAT EDERSE ALLAH'A İTAAT ETMİŞ OLUR. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! (Diyanet vakfı meali)
Ayetlere dikkat ettiyseniz, bu ayetlerde özellikle dikkati çekilen toplum, Kur’an ın indirildiği ve Elçisinin yaşadığı topluma hitap ediliyor. Çünkü bu ve benzeri ayetlerle Allah, Elçisine Kur’an ı tebliğ için yardımcı oluyor, tebliğini kolaylaştırıyor. Ayetlerde özellikle Allah a ve Resulüne diyerek birlikte anılıyor. Peki, sizce bununla ne anlatılmak isteniyor olabilir. Allah ın hükmü ayrı, Elçisinin hükmü ayrı anlamını çıkarmak, Allah a ancak elçisini şirk koşmak olur. Çünkü Allah ne diyordu? “HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM. BİZ RESULLERİ SADECE, MÜJDECİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” Nisa 80. ayette özellikle bu konuya dikkat çekiliyor ve Allah diyor ki, KİM RESULÜME İTAAT EDERSE, ALLAH A İTAAT ETMİŞ OLUR. Yani Resulüm, benim indirdiğim Kur’an a iman etti, ona uyarsanız, O SİZİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARACAK.
Aslında düşünen, aklını kullanan Nahl suresi 98. ayette, Allah ın uyarısı olan Kur’an ı okumaya başlamadan önce, şeytanın dayattığı batıl ve hurafeden kurtulup, yalnız kendimizi Allah a teslim edip ona dayanarak Kur’an ı okumaya başlarsak, ayetlerde anlatılan tüm gerçekleri görürüz. Eğer bunu yapmazda, batıl inançlarımıza Kur’an dan delil aramaya çalışırsak, boşuna çaba harcarız. Allah görev verdiği Resulüne itaat etmemizin asıl nedenini, Kur’an ın birçok yerinde bizlere açıklıyor. Hatta bizlere ÜMMİ bir Resul göndererek, daha önce dini konularda hiçbir bilgisinin olmadığını, bizlere anlatacaklarının yalnız Allah katından gelenler olduğu uyarısını da yapıyor ve nasıl açıklamalar yapıyordu hatırlayalım.
SANA BAĞLILIKLARINI BİLDİRENLER ASLINDA, ALLAH'A BAĞLILIKLARINI BİLDİRMEKTEDİRLER. (Fetih 10)
BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM. (Enam 19)
BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56)
BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 )
“BEN ANCAK, RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM.” Araf 203
Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Allah elçisini birçok kez uyarıyor ve diyor ki, SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET, ONU TEBLİĞ ET, KUR’’AN İLE UYAR. Allah Resulüme uyun derken, O sizi yalnız benim ona gönderdiğim Kur’an ile uyaracak, onun içindir ki, ona uymak bana uymak demektir diyerek, Elçisine tebliğinde yardımcı oluyor. Yoksa Allah Resulüm e uyun, onunda benim hüküm verdiğim gibi dinde hüküm koyma yetkisi vardır, ya da ben gönderdiğim Kur’an ı tam açıklamadım O görevi Elçime verdim, onun için o ne derse onu yapın demiyor. Çünkü Kur’an ı bizzat kendisinin Allah açıkladığını nice örneklerle izah ettiğini bizlere bildiriyor. Bunu söyleyenler ve inananlar, Kur’an ın farkında olmadan yüzlerce ayetini görmezden geliyor, inkâr ediyor demektir. Bakın Bakara 171. ayetinde Allah bizlerin nereye, hangi kitaba tabi olmamızı istiyor.
Bakara 171: ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE TÂBİ OLMA ÇAĞRISINA ALDIRIŞ ETMEYEN KÂFİRLERİN DURUMU, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar manen sağır, dilsiz ve kördürler. BU SEBEPTEN DOLAYI DA DÜŞÜNMEZLER. (Bayraktar Bayraklı meali)
Buradan da anlıyoruz ki, Allah ın Resulü yalnız Kur’an a tabi olmuş ve bizlerin de yalnız Allah ın indirdiği ve Resulünün bizlere tebliğ ettiği Kur’an a tabi olmamızı istiyor. Ayete dikkat ettiyseniz, kitap ehlini kast ederek, çağrıya uymayıp batılın ardı sıra gidenlere Allah, İNKÂRCI/KÂFİR diyor, hatırlatmak isterim. Bu ayetin bir ayet öncesinde Allah, kitap ehlinden bahsederek, bakın nasıl uyarıyor.
Bakara 170: Onlara, “ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENDİĞİNDE, “HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYE UYARIZ” DERLER. Ya ataları akıllarını kullanamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler de mi? (Bayraktar Bayraklı meali)
Günümüzde aynı yanlışı yapan bazı Müslümanlarda hiç düşünmeden, Kur’an ayetlerinden nasiplenmeden, neler söylüyor hatırlayalım. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. ONCA ÂLİMLERİN AÇIKLAMALARINI, PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİNİ ÇÖPE Mİ ATALIM. ALLAH IN RESULÜNÜNDE, KUR’AN GİBİ DİNDE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ VARDIR, ONLARI İNKÂR EDEN KÂFİRDİR.” Demiyor muyuz? Allah ın Elçisi yaşadığı dönemde, Allah ın kontrolünde idi ve DANIŞILACAK AYAKLI KUR’AN DI. Lütfen unutmayalım, Allahın Elçisi yaşadığı dönemde, Kur’an dan başka din adına hiçbir bilgiyi kayda aldırmamıştı. Onun vefatının üzerinden yaklaşık 200 yıl geçtikten sonra, dinin mezheplere, fırkalara ayrılmasıyla, Peygamberimizin söylediği iddia edilen, ilk önceleri yaklaşık 500–1000 kadar hadis/sözler toplandı, kayda alındı ve ne yazı ki zamanla bunlara ilaveler yapılarak, milyonu buldu, yetmedi herkes nakillerde kendi düşüncelerini ilave ederek nakletti. ACIKLI SONUÇ ORTADA.
Allah ayetlerinde, Resulüme uyun ona uymak bana uymak gibidir derken, Kur’an ın indirildiği topluma hitap ediyordu. Yoksa bu ayetler bugün bizlere, kullarım Kur’an ın yanında, Resulümün sizlere yüzlerce yıl sonra ulaşacak rivayet hadislerine de uyun demiyordu. Çünkü bu düşünce Kur’an ın tamamına aykırıdır. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim, sakın emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, hesabını sorarım. Kur’an ı ben koruma altına aldım, dedikten sonra sizce bizleri emin olamayacağımız, hatta aynı konularda bile mezheplerde farklı düşüncelerin rivayet edildiği hadislerden, bizleri Allah sorumlu tutar mı? ALLAH ONUN İÇİN, AKLINI KULLAN EY KULUM DİYOR. AKILLA İMAN YANYANA OLMAZ DİYENLER, BATILI HAK DİYE TOPLUMA YAŞATMAYA ÇALIŞANLARDIR. LÜTFEN BUNLARIN TUZAĞINA DÜŞMEYELİM. Bu konuyu doğru anlayabilmek istiyorsak, Allah ın Kur’an da örnek verdiği Hz. İsa kıssasını, dikkatle okuyup üzerinde düşünelim.
Maide 117: “BEN ONLARA, ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ SÖYLEDİM. ‘Benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz' dedim. İÇLERİNDE BULUNDUĞUM MÜDDETÇE ONLAR ÜZERİNDE KONTROLCÜ İDİM. BENİ VEFAT ETTİRİNCE, ARTIK ONLAR ÜZERİNDE GÖZETLEYİCİ YALNIZ SEN OLDUN. Sen her şeyi hakkı ile görensin.” (Bayraktar Bayraklı meali)
Lütfen batıl inançlarımızı yaşayabilmek adına, kelimelere yanlış anlamlar vermeyelim, Allah Kur’an da bizlere ne anlatıyor, nasıl uyarıyor onu anlamaya çalışalım. Hz. İsa yaşadığı dönemde, onların üzerinde kontrolcü bendim, onları uyarıyordum ama vefat edince bu görevim sona erdi ve insanlar üzerinde gözetleyici yalnız sen kaldın diyor. Aynı şey Peygamberimiz içinde geçerli olduğunu lütfen unutmayalım. Peygamberimiz yaşadığı dönemde, danışılacak örnek insandı ve biz ümmetini gözetleyici idi. Ama vefat ettikten sonra görevi sona erdi. LÜTFEN ONUN ADINA UYDURULAN HER SÖZE İNANMAYALIM. ÇÜNKÜ ALLAH IN ELÇİSİ BİZLERİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARMA GÖREVİ ALMIŞTI.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| İBLİSİN/ŞEYTANIN VESVESE VERME KONUSUNU, NASIL ANLAMALIYIZ? |
|
Yazar: halukgta - 05-23-2020, Saat: 11:00 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İblisin/şeytanın bizlere nasıl ve hangi konularda vesvese vereceği ve bizler bu durumlarda neler yapmamız gerekir, şeytanın bizlerin üzerindeki etkisi nedir, onu Allah ın rehberinden birlikte anlamaya çalışalım. Sizlerinde bildiği gibi, şeytan ve Âdem arasındaki konuşmaların ve şeytanın Hz. Âdem e vesvese vermesi, yani bu konuyla ilgili ayetleri okuduğunuzda anlayacaksınız, Âdem ve eşini aldatmaya çalıştığı bir olaydan bahseder Kur’an. Bunun sonucunda da Allah ın şeytanı cennetten kovması ve biz insanları aldatarak yoldan saptıracağından, onları boş kuruntulara sokacağından, Allah a karşı görevlerini yerine getirmemesi için uğraşacağından bahsedilir. Peki, şeytan bizlerin üzerinde ne kadar etkili. Gelin önce ona bakalım. Çünkü bizlerin gücünün üstünde bir güçle bizlere zarar verebiliyorsa, bu durumda bu dünyada imtihandan söz edemeyiz.
Sebe 20–21: Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir grubun dışında hepsi ona uydular. OYSA ŞEYTANIN ONLARA KARŞI HİÇBİR GÜCÜ YOKTU. Ancak âhirete inananlarla, ondan şüphe içerisinde olanları böylece biz biliriz. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır. (Bayrakta Bayraklı)
Ali İmran 175: İşte o şeytan, ANCAK KENDİ DOSTLARINI KORKUTUR. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz ONLARDAN KORKMAYIN, BENDEN KORKUN. (Diyanet vakfı meali)
Bu iki ayet açıkça bizlere gösteriyor ki, şeytanın/İblis in bizlerin kararı, iradesi dışında bizlere hiçbir şey yapamayacağı çok açık. Ama imtihanımızda çok önemli bir yeri olduğunu lütfen unutmayalım. Peki, bu durumda şeytan bizlere hangi konularda ve kimlere vesvese veriyor aldatıyor, yanlış yapmasını sağlıyor. Burası çok önemli. Aslında yukarıdaki ayette bu sorumuza cevap veriyor ve İnanan Allah ın hükümlerini hayatına geçiren, batıl ve hurafeden uzak yaşayan bir gurubun dışında, diğer toplumlar şeytana uydu diyor. Allah açıklama yapıyor ve diyor ki, HÂLBUKİ O YOLDAN SAPAN ŞEYTANIN YOLUNU İZLEYENLERİN ÜZERİNDE ŞEYTANIN ZORLA YAPTIRIM GÜCÜ YOKTU, diye de konuya açıklık getiriyor.
Şöyle bir soru sorabilirsiniz, Hz. Âdem ve eşi şeytan ile direk konuşmuş ve onun sözlerine kanmış ve yanlış yaptıklarını anlamışlardı. Ama bizler şeytanla direk muhatap olmuyoruz, bu durumda bizleri şeytanın aldattığını nereden bileceğiz? Bizlerin bu dünyada, imtihan olduğumuzu söyler Allah. İmtihanımızda da kendi kararlarımızı etkileyen, bizim dışımızda hiçbir şey yoktur. Ama kararlarımızı etkileyen etkenler, duygusal dürtüler, nefsimizin arzu ve istekleri kararlarımızı büyük oranda etkiler. Her insanın içinde, İYİLİK VE KÖTÜLÜK DUYGULARI, yan yana bulunur. ONLARIN SEÇİMİNİ BİZLER YAPARIZ. Kötülüğü harekete geçiren genellikle nefsimiz, duygularımızdır, arzu ve isteklerimizdir. Eğer duygularımızın esiri isek, hiç düşünmeden, aklımızı kullanmadan arzu ve isteklerimiz yönünde hareket ederiz. Buda bizleri yanlışa, Allah ın istemediği yola götürür. Onun içindir ki Allah, ayetleri üzerinde bile bizlerin düşünmesini, aklımızı kullanmasını ister. DÜŞÜNEN VE AKLINI KULLANAN HİÇ KİMSE, ASLA ŞEYTANIN ESİRİ OLAMAZ. Çünkü şeytan duygulara hitap ederek, kötüyü iyi gibi gösterir ve onu yapmakta sakınca görmeyiz. Şeytan yalnız görünmez duygu ve dürtüler vermez. KENDİSİNE ARAMIZDAN İNSANLAR ARASINDA ADETA ELÇİLER YAPARAK, ONLARIN YALAN VE İFTİRALARI İLE İNSANLARIN KANDIRILMASINI VE ALDATILMASINI SAĞLAR. ONUN İÇİN ALLAH, BENDE BAŞKA VELİLER EDİNİP, ARDI SIRA SAKIN GİTMEYİN DİYE UYARMIŞTIR. Bizlerde bu yanlışı fark edemeyiz, çünkü bu yanlış yoldan saptıran düşüncenin, şeytanın düşüncesi olduğunu anlayamayız. Allah ın yolundan saparak, batılı ve hurafeyi din edinenlere, bakın Allah ne yaparız diyor.
Zuhruf 36: KİM, RAHMAN’IN ZİKRİ’Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİRSE, BİZ ONUN BAŞINA BİR ŞEYTAN SARARIZ. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. (Diyanet meali)
Sanırım bu uyarıyı bizler göz ardı ettik ve Allah ın zikri Kur’an da yüzlerce ayetini görmezden gelerek, batılı ve hurafeyi din edinerek, kendi ellerimizle şeytanı ve şeytanlaşmış insanları yanı başımızda bulduk. Ama onları, Allah ın zikrinden uzaklaştığımız için, ne yazık ki fark edemiyoruz. HATTA GÖNÜL DOSTU SANIYORUZ, ALLAH DOSTU İLAN EDEBİLİYORUZ. Şeytanın adını andığımızda korkuyoruz, irkiliyoruz, ama Allah ın adını andığımızda ise çok ilginçtir hiç korkmuyoruz. Hâlbuki Allah korkacağınız ve çekineceğiniz yalnız benim, demiyor muydu? Bizler görünmez şeytandan değil, yanı başımızdaki içimizden olan, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN VESVESESİNDEN, YALAN VE YANLIŞ DÜRTÜLERİNDEN KORKALIM. Çünkü İblis artık görevini, o kadar güzel yapıyor ve kendisine yardımcı o kadar çok insanı şeytanlaştırmış ki, kendisi sanırım tatile çıkmış olsa gerek. Çünkü bu insanlar varken, bana gerek yok demiş olması büyük ihtimaldir. Allah ın doğru yolunda giden Müslüman, Allah dan yardım istediğinde, şeytanın asla bizlere hiçbir şey yapamayacağını lütfen unutmayalım.
Müminun 97–98: De ki: “EY RABBİM! ŞEYTANLARIN VESVESELERİNDEN SANA SIĞINIRIM.” “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (Diyanet meali)
Fussilet 36: Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, HEMEN ALLAH’A SIĞIN. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Diyanet meali)
Nas 4–5–6: “İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden ki o, insanların sinesine vesvese düşürür. CİNLERDEN VE İNSANLARDAN OLUŞUR.” (Bayraktar Bayraklı)
Bu üç ayetten şunu anlıyoruz. İçimizden geçen kötü düşüncelerin, dürtülerin şeytanın vesvesesi olabileceği düşüncesi ile Allah ı hatırlamamızı ve ona sığınarak, bu yanlış düşünceden vazgeçmemizi, Allah dan yardım istememiz örneği veriliyor. Nas suresinde de aslında dikkatimizi çeken o uyarıyı yaparak, BİZLERİ YANILTAN VESVESE VEREN, ALDATANLARIN, CİNLERİN İÇİNDEKİ İBLİSTEN/ŞEYTANDAN VE İNSANLARDAN OLUŞTUĞUNU BİLDİRİYOR. Yani bizler asıl görünmez şeytandan değil, görünen şeytanlaşmış insanlardan korumalıyız kendimizi. Çünkü şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, bizleri Allah ı anmaktan ve batıl ve sanıdan uzak, Kur’an ın çizdiği yoldan bizleri uzaklaştırdığından bahsediyor.
Furkan 29: "Zikir/Kur'an bana geldikten sonra, o saptırdı beni ondan. ŞEYTAN, İNSAN İÇİN BİR REZİL EDİCİDİR. (Yaşar Nuri meali)
Aslında bu ayeti, Allah ın bu uyarısını lütfen doğru anlayalım, daha önce yapılan yanlışları bizlerde yapmayalım. Allah ın zikri, vahyi geldikten sonra, topluma çeşitli rivayet, sanı bilgiler ortaya atıp, bunlarda Allah katındandır diyerek, toplumun Allah ın vahyini görmezden gelmesi sağlanıyor. Hatta günümüzde yapıldığı gibi, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR, DETAY VERMEZ, AÇIKLAMAZ KUR’AN I HERKES ANLAYAMAZ DEMİYOR MUYUZ? PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ VE DİNDE KOYDUĞU HÜKÜMLERİ OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIRDI DİYENLERE İNANIYORSAK, KUR’AN I TERK ETMİŞİZ DEMEKTİR. BUDA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN VESVESESİNDEN KURUNTU VE SANI BİLGİLERİNDEN BAŞKA NE OLABİLİR?
Değerli kardeşlerim VESVESE, KÖTÜ TELKİNDE BULUNMA, DOĞRU OLMAYAN KAFA KARIŞTIRAN SÖZLER, KAFAMIZDA KUŞKULAR UYANDIRACAK BİLGİLER, ZARARLI KÖTÜ DUYGU VE DÜŞÜNCELER ANLAMINDADIR. Bizler gözlerimizle göremediğimiz ama bizleri şüpheye düşürecek duyguları vermeye çalışan şeytandan korkmayalım. Çünkü onun vereceği vesveseyi, bizler Allah ın verdiği aklımızla, ZİKİRLE yok ederiz, kafamızdan sileriz. Ama yanı başımızdaki şeytanlaşmış insanlardan korunmak, göremediğimiz şeytandan korunmaktan çok daha zor. Bunlardan korunabilmek için batıl, rivayet ve sanıdan uzak, elimizdeki Kur’an a sarılalım, onu anlayarak, düşünerek okuyalım ve hayatımıza geçirelim. BİZLERİ ALLAH İLE ALDATMALARINA İZİN VERMEYELİM.
Kur'an ı anlamını bilmeden, bir makamla okuyarak, güzel okuma yarışmaları ile vakit kaybetmeyelim. KUR’AN ŞİİR DEĞİLDİR, NESİR BİLGİ, İLİM KİTABIDIR. Onun içindir ki Allah, ayetleri önce anlayarak okumamızı, daha sonrada aklımızı kullanarak, üzerinde düşünmemizi emrediyor. DÜŞÜNEN, AKLINI KULLANAN ASLA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ETKİSİNDE KALMAZ. ONLARIN VESVESESİ, ALLAH IN ZİKRİNDEN/KUR’AN DAN SAPMAYANLAR ÜZERİNDE HİÇ BİR ETKİSİ OLMADIĞINI, YÜCE RABBİMİZ AÇIKÇA BİLDİRİYOR.
ŞEYTANDAN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDAN DEĞİL, KUR’AN DAN ALLAH IN ZİKRİNDEN, ONUN DOĞRU YOLUNDAN, SAPMAKTAN KORKALIM.
Yunus 100: Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR. (Diyanet meali)
AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ? (Enbiya 10)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| NAHL SURESİ 44 VE 64. AYETLER. RESULÜN KUR'AN I AÇIKLAMASINI NASIL ANLAMALIYIZ. |
|
Yazar: halukgta - 05-06-2020, Saat: 04:54 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an ı açıklayan anlaşılır hale getiren Allah ın elçisidir diyerek, ayetlerin anlamları ile oynayan ve rivayetleri dinin asli unsu yapmaya çalışanlar, özellikle NAHL SURESİ 44 VE 64. AYETLERİ örnek gösterip, bakın bu ayette Allah ın Resulüne, Kur’an ı açıklamak görevi verilmiştir. Demek ki Kur’an açık ve anlaşılır değildir, mutlaka Peygamberimizin hadislerine ihtiyacımız vardır, diyerek kendi inançlarına delil yaratma çabasında oluyorlar. Önce ayeti farklı meallerden yazalım, daha sonra Kur’an bütünlüğünde bu konuyu, birlikte anlamaya çalışalım.
Nahl 44: (O peygamberleri) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İnsanlara, kendilerine İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. (Diyanet meali)
Nahl 44: Onları mucizelerle ve hikmet dolu sayfalarla gönderdik. O ZİKRİ (KİTABI) SANA DA İNDİRDİK Kİ KENDİLERİNE GÖNDERİLENİN NE OLDUĞUNU O İNSANLARA AÇIK AÇIK ANLATASIN, belki düşünürler. (Süleymaniye vakfı)
Nahl 44: [Onlar size, kendilerini] apaçık delillerle ve hikmet dolu ilahî kitaplarla [desteklediğimiz peygamberlerin ölümlü adamlardan başka kimseler olmadığını söyleyeceklerdir]. Ve biz sana da bu uyarıcı kitabı indirdik ki, insanlara, BAŞINDAN BERİ İNDİRİLEGELEN MESAJIN ASLINI OLANCA AÇIKLIĞIYLA ULAŞTIRASIN ve onlar da böylece belki düşünürler. (Muhammed Esed)
Nahl 64: Sana bu kitabı indirmemiz de ancak şunun içindir ki onlara hakkında IHTİLÂF ETTİKLERİ ŞEY'İ BEYAN EDESİN ve iyman edeceklere bir hidayet, bir rahmet olsun. (Elmalı meali)
Kur’an ı dikkatle ve düşünerek okuyanların, Kur’an ın birçok ayetinde anlayabilmeniz ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, ayetlerimizi nice örneklerle açıkladık, izah ettik ki üzerinde düşünesiniz diyordu. Ayetin sonunda, iman edenlerin düşünmesini istiyor Allah. Nahl 64. ayette de, ayetlerin indirilme nedenini açıklıyor ve aralarındaki tartıştığı, ihtilaf içinde olduğu konular hakkında, onlara Kur’an ile beyanda bulunasın, yani açıklığa kavuşturasın diyor. Açık olmayan, anlaşılmayan bir ayet üzerinde, nasıl düşünürüz ve ihtilaf ettiğimiz konu hakkında açıklık getirir. Şöyle söyleyenler olabilir. Allah ın Resulü açıklıyor ya, açıklanmış ayet üzerinde düşüneceksiniz denebilir. Bugün Allah ın elçisi aramızda yok. Açıklanmamış Kur’an mı elimizde bu durumda? Hani Kur’an ın eşi benzeri yoktu? Hani hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuyordu Allah bizlere. Bu durumda açıklanmamış, izah edilmemiş olduğunu ve anlaşılması için beşeri bilgilere muhtaç olduğunu nasıl söyleriz. Hani Allah bizleri Kur’an dan hesaba çekecekti? Madem ayetler açık ve anlaşılır değil, Allah ın elçisi açıkladı. Neden ayetleri kayda alırken, açık ve anlaşılır yazdırmadı?
ALLAH NEDEN AÇIKLANMAMIŞ BİR KİTAP GÖNDERSİN, DAHA SONRADA BİZLERİ SORUMLU TUTSUN, BUNUDA MI DÜŞÜNEMİYORUZ. BİZLERİN KAFASINDA, NASIL BİR ALLAH VE ADALETİ ANLAYIŞIMIZ VAR, DOĞRUSU ANLAYAMIYORUM. Bakın nasıl mantıksız sorular geliyor akla. Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım, Kur’an ın ipine sarılın diyordu. Bu durumda bizler doğruluğundan emin olamayacağımız, rivayet bilgilerle mi Kur’an ı anlayacağız? Hatırlatırım Allah Kur’an ı ben koruyorum diyor, rivayet hadisleri/sözleri değil. İşin ilginci her mezhebin doğru kabul ettiği hadislerde çok farklı. Aslında zerre kadar düşünen, gerçekleri ve bizlere kurulan tuzağı fark edecektir.
Kıyame 19. ayetinde Allah, Kur’an ın açıklanması konusunda ne diyordu hatırlayalım. “SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Yine Kur’an ın anlaşılacak bir şekilde, apaçık delillerle kanıtlarla indirildiğini, Ali İmran 105, Hud suresi 1. ayetinde, Bakara 99- 209. ayetlerinde de, “ANDOLSUN, BİZ SANA APAÇIK AYETLER, DELİLLER İNDİRDİK.” Demiyor muydu Rabbimiz? Bunlara benzer birçok ayetleri görmezden gelerek, Allah ın yemin ederek bizler için kolaylaştırdığı Kur’an ın açıklanmamış ve izah edilmemiş olduğunu hala söyleyip, ayetleri Peygamberimiz açıklamıştır nasıl deriz. Hani Allah ın ayetleri MÜBİN di, MUHKEM di? Yoksa batıl inançlarımızı yaşayabilmek adına, neredeyse Kur’an ın tamamını inkâr mı ediyoruz.
Allah ın elçisi ayetleri tebyin ediyordu. Bu kelimenin çok geniş bir anlamı var. Ama bizler ne yazık ki Kur’an ın tamamına ters düşecek, tek bir anlamını cımbızla seçiyoruz ve batıl inançlarımıza kanıt yaratma çabası içinde oluyoruz. TEBYİN, AÇIKÇA BEYAN ETMEK, İZAH ETMEK, GEREKTİĞİNDE AÇIKLAMAK, GERÇEĞİ ORTAYA KOYMAK ANLAMLARINDADIR. Allah Kur’an ı açıklamak bize düşer diyor da, bizzat açıkladığını birçok kez bildiriyorsa, demek ki Allah ın elçisinin bu ayetlerdeki tebyin görevi, açıklanmamış bir ayeti açık hale getirmek değil, gizlenenleri ayetlerle ortaya koymak, açıkça bildirmek tebliğ etmek anlamındadır. Konuyu daha doğru anlayabilmemiz adına, sizlere Allah tüm kitap ehlinin, yani iman eden tüm kullarının, nasıl bir tebyin görevi aldığını, bildiriyor.
Ali İmran 187: Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “ONU (KİTABI) MUTLAKA İNSANLARA AÇIKLAYACAKSINIZ, ONU GİZLEMEYECEKSİNİZ” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür! (Diyanet meali)
Dikkat ederseniz, bu ayette Allah ın kitabına iman eden tüm kitap ehli, bir söz veriyor iman ederek Allah a. Allah ın kitabını tüm insanlara Allah ın emrettiği ve örneklerini verdiği şekilde tebyin edeceğiz, yani tebliğ edeceğiz, açıklayacağız, topluma Allah ın vahyini ulaştıracağız. Bizlerde buna iman etmedik mi? O kitaptan hiçbir şeyi gizlemeyeceğiz demişlerdi ama sözlerinde durmadılar diyor. Çünkü geçmiş toplumlar, iman ettiklerine dair söz verdikleri halde, atalarının batıl inançlarının etkisiyle Allah ın bazı ayetlerini gizlediler, anlamlarının üstlerini örttüler, farklı anlamlar verdiler. Hatta sen anlayamazsın onu, âlim insanlar anlar diyerek, Allah ın kitabını anlayarak ve düşünerek okutmadılar. YOKSA BU AYETTE TERCÜME EDİLDİĞİ GİBİ, HER İMAN EDEN ALLAH IN ANLAŞILMAZ AÇIKLANMAMIŞ AYETİ VARDA, ONU AÇIKLIYOR DEĞİLDİR. Allah ın açıkladığı şekliyle topluma anlatmak, tebliğ etmek anlamındadır. Allah ın elçisinin de ayetleri açıklaması, tebyin etmesi, KUR’AN DIŞINDAN VAHİYLER ALIP, AYETLERİ AÇIKLAMASI DEĞİL, TAM TERSİNE ALLAH IN NİCE ÖRNEKLERLE AYETLERİMİZİ AÇIKLADIK, ÖRNEKLER VERDİK AYETLERİNİN IŞIĞINDA, TOPLUMA BİLGİ VERMESİ, SORULAN SORULARI, KUR’AN IN BÜTÜNLÜĞÜNDE ANLATMASI VE ONLARI İKNA ETMESİ ANLAMINDADIR. Kur’an ı Allah ın açıkladığına birçok örnek var ama ben iki ayeti hatırlatmak istiyorum.
Enam 97: O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. GERÇEKTEN BİZ, BİLEN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ GENİŞ GENİŞ AÇIKLADIK. (Diyanet vakfı meali)
Enam 98: O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. BİZ ANLAYAN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLAMIŞIZDIR. (Diyanet meali)
Bu ve bunlara benzer onlarca ayeti bir kenara bırakıp, görmezden gelip, ayetleri Allah ın açıkladığını toplumdan gizlemek isteyenler, ancak batılı din diye yaşamaya ve yaşatmaya çalışanlardır. Bunu yaparak ancak şeytana hizmet etmiş oluruz, lütfen unutmayalım. Konuyu daha iyi pekiştirebilmemiz için, bir örnek ayet daha vermek istiyorum.
Maide 15: Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, KİTABINIZDAN GİZLEYİP DURDUĞUNUZ GERÇEKLERDEN BİRÇOĞUNU SİZLERE AÇIKLIYOR, BİRÇOĞUNU DA AFFEDİYOR. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. (Diyanet meali)
Sanırım bu ayetle, Resulün ayetleri açıkladığı sözünden, ne anlaşılması gerektiği konusu, daha iyi anlaşılmıştır. Allah tüm kitap ehline seslenerek, size elçim geldi diyor. Kitap ehlinin yaptığı yanlışlara dikkat çekerek, sizlere daha önce gönderdiğim kitaplarda, bazı emirlerimi, batıl ve hurafe inançlarınızı yaşamak adına gizlediniz, üstünü örttünüz diye hatırlatıyor. Gönderdiğim elçim, sizlerin gizlediklerinizi açıkça ortaya koyuyor ve Kur’an ile açıklıyor. Daha önce sizlere gönderdiğim bazı hükümleri de kaldırdığımı, yani nesih ettiğimi de sizlere bildiriyor diye açıklık getiriyor. Birçoğunu affediyor derken, Allah ın elçisi kendisi inisiyatif kullanarak hükmünü kaldırıyor değil, tam tersine Allah Kur’an da nesih ile ilgili ayetleri tebliğ ediyor ve bazı konuların hükmünün kalktığını bildiriyor. Ayetin sonunda da, aslında karmaşa yarattığımız bu konuya son noktayı koyarak ne diyor, tekrar hatırlayalım.” İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR.” Ama bizler kitap ehlinin yaptığı yanlışı yaparak, onca ayetleri görmezden gelip, üstünü örtüp, Kur’an ın tek kelime bahsetmediği, Kur’an a da ters düşen onca rivayetleri, dinin asli unsuru yapabilmek adına, ayetlere yanlış anlamlar yüklüyoruz.
Değerli kardeşlerim. Lütfen Allah ın ayetlerini Kur’an dışı bilgilerle değil, Allah ın elçisinin yaptığı gibi topluma, dostlarımıza, yakınlarımıza Kur’an ın diğer ayetlerinden istifade ederek izah etmeye, anlatmaya onlara hatırlatmaya çalışalım, onların düşünmelerine vesile olalım. BİZLERE DÜŞEN AYETLERİ AÇIKLAMAK DEĞİL, YAPILAN YANLIŞLARIN ORTAYA ÇIKMASI ADINA, APAÇIK OLAN AYETLERİ, KUR’AN’ IN TÜM AYETLERİ İLE BAĞLANTI KURARAK ANLAMAYA, ANLATMAYA, DOSTLARIMIZA HATIRLATMAYA ÇALIŞMAK OLMALIDIR. Lütfen unutmayalım, Allah ın elçisi O örnek insan ÜMMİYDİ. Daha önce kitap ehline de tabi değildi. Din adına da hiçbir bilgisi yoktu. Din adına ne öğrendiyse Kur’an dan öğrendi ve ümmetine ne öğrettiyse, herhangi bir konuda nasıl açıklamalar yaptıysa, Kur’an dan aldığı bilgiler doğrultusun da açıklamalar yaptı. Lütfen Allah ın elçisine verdiği görev, yetki ve sorumluluğu Kur’an dan doğru öğrenelim ve bizleri Altanların tuzağına düşmeyelim.
RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) Diyanet meali.
BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) Diyanet vakfı meali
SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) Diyanet meali.
BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.
Ayetleri emin olamayacağımız rivayetlerin etkisinde değil, Allah ın apaçık muhkem ayetlerinde verdiği örneklerin ışığında anlamaya çalışalım. Bunu yapmayıp, Kur’an ile buluşmadığımızda, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmekten, asla kurtulamayız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| KUR'AN IN TERCÜMESİ/MEALİ KUR'AN DEĞİLDİR DİYENLERİN KORKUSU, TELAŞI. |
|
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:15 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kur’an ın tercümesinin, Kur’an olamayacağına ne yazık ki toplum inandırıldı. Onun içinde genel çoğunluğumuz Allah ın oku emrini, anlamını bilmeden Arapçasından okuyarak yerine getiriyor. Peki, Allah indirdiğim vahyi yani Kur’an ı oku derken, nasıl okumamızı istiyordu bizlerden, burası çok önemli. AÇIKLADIĞIM VE NİCE ÖRNEKLERLE İZAH ETTİĞİM AYETLERİ ANLAYARAK, DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK OKUMAMIZI EMREDİYORDU. Bu durumda Allah ın bu emrini yerine getirmemiz için, anlamını bilmeden okuyabilir miyiz? Elbette hayır. Eğer anlamını bilmeden okuyup geçiyorsak, Allah ın emrini yerine getirmemiş oluruz ki, bu okuma Kur’an okuması olamaz. Anlamadan okuduğumuzda, Allah ın vahyini gereği gibi hayata geçiremeyeceğimiz için, Allah ın Cuma suresi 5. ayetinde Yahudileri uyardığı gibi, sırtına kitaplar yüklenmiş merkebin durumuna düşeriz. KUR’AN I ANLAMADAN OKUMAMIZI İSTEYENLER, BİZLERE ANLATTIKLARI BATIL, YANLIŞ İNANÇLARIN ORTAYA ÇIKMASINDAN KORKANLARDIR.
Kur’an kelimesine birçok anlam vermişlerdir ama Kur’an genel anlamda, mucizelerin bir araya getirilip toplandığı, OKUNAN ŞEY anlamındadır. Elbette Allah mucizelerin toplandığı bu Kur’an ı da, nasıl okumamız gerektiğini özellikle birçok ayetlerinde, bizlere izah etmiş hatta dikkatimizi çekmiştir. Kur’an Allah ın bizlere tebliğidir, MESAJIDIR. Bu mesajı doğru anlayabilmemiz için ise mutlaka Allah ın nice örneklerle tekrarladığı, izah ettiği konuları anladığımız dilden okuyup, daha sonrada dikkatle ayetler üzerinde düşünmeliyiz. EĞER BU YOLU SEÇMEYİP, ANLAMINI BİLMEDEN KUR’AN I OKURSAK, İNANIN BİZLER KUR’AN I OKUYOR SAYILMAYIZ. ÇÜNKÜ KUR’AN IN İNDİRİLİŞ AMACINI YERİNE GETİRİP, TEBLİĞİ BİZZAT ALMAMIŞ OLURUZ. İNANCIMIZDANDA ASLA, HİÇ BİR ZAMAN EMİN OLAMAYIZ.
Kur’an ı Kur’an yapan, Arapça oluşu değildir. Kur’an Allah ın tüm kullarına tebliğidir ki bu tebliği mutlaka anlayarak okumalıyız. Allah özellikle vahyi anlamamızı ve üzerinde düşünmemizi istiyor. Çünkü vahyi doğru anlayan asla aldatılamaz. İmamı Azamın dediği gibi; “Kuran kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. ESAS KUR’AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Ki, KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KUR’AN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR.” Aslında yüzlerce yıl önce, bu sorunun cevabı verilmiş ve hiç kimse tarafından da itiraz edilmemiş. Ama günümüzde sanırım, Allah ile aldatıcılar çok daha fazla mesai yapıyor.
Ne yazık ki İslam toplumları, bazı siyasi liderlerin toplumu kendi kontrollerine alabilmek adına, Kur’an ı halkın bizzat okumasına ve tebliği direk kendilerinin almasının önüne geçmişlerdir. Toplum öyle sözlerle korkutulmuştur ki, adeta toplumun Kur’an ı kendi dilerinden okunması engellenmiştir. SEN KUR’AN I ANLAYAMAZSIN, KUR’AN I İLİM YAPMIŞ VELİ İNSANLAR ANLAR. AYETLERİN BİR DEĞİL ONLARCA ANLAMI VAR, SEN BUNUN HANGİSİ OLDUĞUNU NEREDEN BİLECEKSİN, diye toplum ne yazık ki Kur’an dan uzaklaştırılmış ama kendilerinin Kur’an ı anladıklarını iddia ederek, bizlerin diline çevirdikleri kitapları okumamızı istemişlerdir. NE YAZIK Kİ BİZLERE KURULAN BU TUZAK, ÇOK İŞE YARAMIŞ VE BİZLER GÜNÜMÜZDE BU KORKUYLA, KUR’AN I DUVARA ASTIK, GENEL ÇOĞUNLUĞUMUZ ARTIK KUR'AN I ANLAYARAK OKUMUYORUZ.
Günümüzde iletişim ve okuma araçları çok gelişti. İmkânlarımız çok fazla. Ama her ne hikmetse, bizlere kurulan tuzağın hala farkında değiliz. Çünkü bizlere anlatılan asılsız sözlerin hala etkisindeyiz. Değerli din kardeşlerim, lütfen şöyle düşünün. Allah bizlere madem bir mesaj, tebliğ gönderdi, neden bizler bunu bizzat tebliğ almıyoruz, ya da almamıza nasıl engeller olabilir? Günümüz de bizlerin imkânları çok daha fazla eskiye göre. Anladığımız dilden okuduğumuzda bakıyoruz ki, sakın benim arama veliler sokmayın, güvenilecek veliniz yalnız benim diyor Allah bizlere. Daha da açıkça birçok kez de, anlayasınız kimseye muhtaç olmayasınız diye, KUR’AN I YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞINI SÖYLÜYOR ALLAH. İyide bizlere tam tersini söylemiyorlar mı? BU DURUMDA KİME İNANACAĞIZ, ALLAH A MI EDİNDİĞİMİZ VELİLERE, ONLARIN KİTAPLARINA MI? Ne dersiniz? İşinde kolayını bulmuşlar apaçık ayet gözümüzün önünde dururken diyorlar ki, bu ayetin ne anlama geldiğini sen anlayamazsın. Lütfen tuzağa düşmeyelim.
Allah ın elçisi, cahiliye toplumuna Kur’an ı tebliğ ederken, Kur’an ile yetinmek istemeyen, ataların rivayet inançlarını da din diye yaşamak isteyenlere Allah ne diyordu ayetinde hatırlayalım. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? (Ankebut 51) “ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6) Sizlere sormak istiyorum, lütfen hiçbir etki altında kalmadan cevap verin. Bu ayetler bizleri ilgilendirmiyor mu? Yalnız kitap ehlini mi ilgilendiriyor? Eğer elbette ilgilendiriyor diyorsanız, lütfen bir kez daha düşünün ve bizler Kur’an yetmez diyerek, batılın peşi sıra gitmeyelim ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim.
Bizleri Kur’an dan uzaklaştırmaya çalışan ve Kur’an gerçekleri ile buluşmamızı günümüzde engelleyebilmek için, topluma korku saldıkları bir konu var. Şöyle diyorlar. “MADEM KUR’AN IN TERCÜMESİDE KUR’AN, YÜZLERCE FARKLI TERCÜME EDİLMİŞ MEALLERİN HANGİSİ KUR’AN O ZAMAN?” Bu sorunun cevabını eğer Kur’an dan hala alamadıysak, gerçektende onlara hak vermemiz kaçınılmaz olacaktır. Ne yazık ki İslam ı bozmak isteyen özellikle YAHUDİ FİTNESİ, İslam toplumlarında yüzlerce tarikat ve cemaatler kurdurmuş ve onlara da farklı farklı Kur’an tercümeleri yapmalarını sağlamış, böylece toplumun kafasında şüpheler uyandırılmıştır.
Söyledikleri gibi birçok farklı Kur’an tercümeleri var. Ama çok da doğru tercümelerin olduğunu söylemeliyim. Bu farklı meallere baktığınızda, farklığın neler olduğunu, dikkatle farklı mealleri okuyan hemen anlayacaktır. Özellikle cemaatlerin ve tarikatların etkisiyle tercüme edilmiş meallere baktığınızda, parantez içinde, ayette hiç bahsedilmeyen bir anlamın verildiğini dikkatle Kur’an ı okuyan, araştıran yanlışlığı hemen anlayacaktır. Diyelim ki, Kur’an meallerinin/tercümelerinin hepsinde, bir ya da birkaç tane yanlışlıklar var. SİZLERE SORUYORUM, YÜZDE 95 İNİ ANLADIĞINIZ VE TEBLİĞİ BİZZAT ALDIĞINIZ KUR’AN IN MI SİZE FAYDASI OLUR, YOKSA YÜZDE 100 Ü NÜ ANLAMADAN OKUDUĞUNUZDA MI TEBLİĞİ ALIR, FAYDASI OLUR? Ne dersiniz? Okulda da öğrenciyken, önce bazı konuların bir kısmını anlarız, ama gösterdiğimiz çabayla okuyup araştırdığımız da, daha sonra hepsini anlarız. İşte Allah onun için aklını kullan, ayetler üzerinde düşün ey kulum, çünkü imtihanınız, sorumlu olduğunuz kitap Kur’an dır diyor. Bizler zerre kadar düşünmüş olsak, önce şunu düşünmemiz gerekmez mi?
BİZLER İMTİHANIMIZ GEREĞİ, KENDİ İMKÂNLARIMIZLA ÖNCE, ALLAH IN MESAJINI ALABİLDİĞİMİZ, EMİN OLABİLDİĞİMİZ KADARINI KENDİMİZ ALALIM. DAHA SONRADA ÖĞRENDİĞİMİZ, ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK EMİN OLDUĞUMUZ BİLGİLER IŞIĞINDA, TAM OLARAK ANLAYAMADIĞIMIZ ŞÜPHELERİMİZİN OLDUĞU AYETLERİDE, DİĞER AYETLER IŞIĞINDA ARAŞTIRALIM DEMEMİZ, AKLIN VE MANTIĞIN YOLU DEĞİL Mİ? HANGİSİ SİZCE EN SAĞLAM YOLDUR?
Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, Kur’an ı tebliğ alırken aracı kullanmamızdan kaynaklanıyor. Bizlere ne anlatıldıysa, onu doğru zannediyoruz. Ne yazık ki ben çok daha önceleri, bu yanlışı yapıyordum. Kendim araştırıp anlamaya çalıştığımda, yaptığım bu büyük yanlışın farkına vardım çok şükür. MEĞERSE BİZLERE BAZI KONULARI, ALLAH IN KUR’AN DA EMRETTİĞİNİN, TAM TERSİNİ ALLAH IN EMRİ DİYE ANLATMIŞLAR. SİZCE BU YANLIŞLARLAMI ALLAH IN HUZURUNA GİDERSEK HESAP VEREBİLİRİZ, YOKSA KENDİ ÇABALARIMIZI GÖSTERİP, KUR’AN I ARACISIZ BİZZAT ANLAMAYA ÇALIŞARAK, EN AZ HATAYLAMI ALLAH IN HUZURUNA GİTTİĞİMİZDE YÜZLERİMİZ GÜLER? Karar sizlerin. İmtihan sizin imtihanınız. Allah ın elçisinin görev ve sorumluluğunu lütfen unutmayalım. Allah ın elçisine vermeye çalıştıkları yetkileri dikkatle okuyalım ki, bizleri bu konuda aldatamasınlar. "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) "
Gelelim Allah ın bizlerin Kur’an ı doğru anlayabilmemiz için, önerdiği yol ve yönteme. Çünkü Allah geleceği bilir ve kullarını o yanlışlara düşmememiz için uyarır. Mesajı bizzat aracısız almamızı ister. Çünkü İslam dininde ruhban sınıfı yoktur. Ruhbanlığı yaratan insanların uslanmaz, çıkarlarıyla azdığı nefisleridir. Elbette herkes aynı kapasitede yaratılmamıştır, birbirimize muhtacız, birbirimizden her konuda faydalanmalıyız. ALLAH KULLARINA, KAPASİTESİ ÜSTÜNDE ASLA YÜK YÜKLEMEYECEĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. ÖNCE BİZLER TEBLİĞİ, ALLAH IN MESAJINI, BUYRUKLARINI ELİMİZDEN GELDİĞİNCE ARACISIZ ALMAYA ÇALIŞMALIYIZ. KUR’AN IN GENEL FELSEFESİNİ, MANTIĞINI, ADALET ANLAYIŞINI ANLADIĞIMIZ ANDAN İTİBAREN, BAŞKARINDAN ALACAĞIMIZ BİLGİLERLE BİZLERİ ASLA ALDATAMAZLAR. ÇÜNKÜ YANLIŞ BİLGİ ALDIĞIMIZDA, DAHA ÖNCE ÖĞRENDİMİZ VAHİYLE ÇATIŞIR, TERS DÜŞER.
Tüm bu bilgilerden sonra, Allah bizlerin Kur’an ı okumaya başlamadan önce ne yapmamızı istiyor. Bunu önce anlamalıyız, eğer bu bilgiyi bizden sakladıysalar, din tacirlerinin, Allah ile aldatıcıların tuzaklarına mutlaka düşeriz. Nahl suresi 98. ayetinde Allah, bizlerin Kur’an ı okumaya başlamadan önce, lütfen burası çok önemli dikkat; O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN, ONUN VESVESESİNDEN, ONUN DAYATTIĞI BATIL VE HURAFE İNANÇLARDAN KURTULUP, SIYRILIP YALNIZ ALLAH A KENDİMİZİ TESLİM ETMELİYİZ, YALNIZ ALLAH A SIĞINMAMIZ GEREKTİĞİ UYARISI YAPILIR. Hâlbuki bizlere bu ayet örnek gösterilip, Kur’an ı okumaya başlamadan önce, EUZÜBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM diye başlayarak Kur’an ı oku, diye öğretmediler mi? Hâlbuki ayette anlatılan, çok ama çok önemli uyarı, ne yazık ki göz ardı edildi, toplumdan gizlendi.
Peki, bizler böylemi yapıyoruz? Elbette hayır. Kur’an ı anlayarak kendi dilimizden okurken, daha önce bizlere öğretilen rivayet ve sanı bilgilerin ışığında ayetleri anlamaya çalışıyoruz. Bunu yaptığımız içinde ayetleri doğru anlayamıyoruz. ELBETTE BU YANLIŞ BİLGİLERLE YÜZLERCE MEAL TERCÜME OLACAKTIR. MEALE/TERCÜMEYE KUR’AN DEMEYENLER, ZATEN YÜZLERCE FARKLI ŞEKLİYLE KUR’AN I TOPLUMA ANLATIYORLAR, BU YANLIŞIN DİĞERİNDEN NE FARKI VAR? Bizlere ne öğretilmişti? PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ, FIKIH BİLGİLERİ OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZDI KAPALI KALIRDI, DEMİYORLAR MI? Bu düşüncelerle, bilgilerle Kur’an ın tercümesini istediğimiz kadar okuyalım, asla doğru anlayamayız. BU YANLIŞI YAPARAK KUR’AN I TERCÜME EDENLERDE, AYNI HATAYA DÜŞÜYORLAR VE KUR’AN IN DİĞER AYETLERİNDEN İSTİFADE ETMEK YERİNE, AYETLERİ RİVAYET BİLGİLER IŞIĞINDA ANLAMAYA ÇALIŞIYORLAR. BU DURUMDA YÜZLERCE TERCÜMENİN OLMASI ZATEN KAÇINILMZ OLACAKTIR. AYETLERİ DOĞRU ANLAMAK İSTİYORSAK, KUR'AN I DİĞER AYETLERDEN YARDIM ALARAK ANLAMAYA, TERCÜME ETMEYE ÇALIŞMALIYIZ. HATASIZ İNSAN ELBETTE OLMAZ.
Değerli din kardeşlerim, Kur’an ın mealinde/tercümesinde istedikleri kadar yanlışlık yapsınlar, inanın zamanla o yanlılıkları fark edeceksiniz. Buna gönülden inanmanızı rica ediyorum sizden. Bunu ben yaşadım. Çünkü Allah bizlerin, yapacağı tüm yanlışlıkları hesap ederek, Kur’an da bizlere yardımcı olmuştur. Dikkat ettiyseniz bazı konular birçok kez, farklı şekillerde ısrarla Kur’an da tekrar ediliyor. Bunun nedeni, bizlere kurulan tuzaklardan kurtulabilmemiz adınadır. ÖRNEĞİN, ALLAH ŞEFAAT YANİ BAĞIŞLANMA, AFFETME TÜMDEN BANA AİTTİR DEDİĞİ HALDE, HALA RESULLERİN, DİN ÂLİMLERİNİN, VELİLERİN, ŞEYHLERİN ŞEFAATÇİ OLDUĞUNU TOPLUMA ISRARLA ANLATIYORLAR. Bu yanlışa kullarım düşmesin diye, birçok kez bu konuyu tekrar etmiş ve bakın ne demiştir.
“HİÇ KİMSENİN BAŞKASINA FAYDA VEREMEYECEĞİ, ŞEFAATİN KABUL EDİLMEYECEĞİ, FİDYE ALINMAYACAĞI VE YARDIM YAPILMAYACAĞI BİR GÜNDEN SAKININIZ. (BAKARA 48)”
“YOKSA ALLAH'TAN BAŞKA ŞEFAAT EDİCİLER Mİ EDİNDİLER? (ZÜMER 43)”
“ZATEN GÜNAHLARI ALLAH'TAN BAŞKA KİM AFFEDEBİLİR? (ALİ İMRAN 135)”
Bizlerin Kur’an ı anlayarak okumamızı istememelerinin nedeni, bunca açık gerçekleri fark etmemizi istemedikleri adınadır. Allah Kur’an gerçekleri ile ısrarla buluşmak istemeyen ve batılın peşine düşenin gözlerine perde çeker, kulak ve gönüllerini mühürlerim diyor. Lütfen bu hatalara düşmeyelim. Eğer bu yanlışa düşmezsek, İstedikleri kadar meallerde/tercümelerde yanlışlıklar yapsınlar, topluma yanlış bilgiler aktarsınlar, bunları inanın zamanla bizlerin göstereceği çabaları nispetinde mutlaka fark edeceğiz, buna lütfen inanın. Allah bu konuda bizleri Kur’an a yönlendiriyor ve Kur’an ı anlayabilmek için çaba harcayan kullarına, ayetleri anlamaları adına bakın nasıl bir yardımda bulunacağını bizlere bildiriyor.
“BU KUR'AN, İNSANLARIN KALP GÖZLERİNİ AÇACAK IŞIKLARDAN OLUŞUR. GEREĞİNCE İNANAN BİR TOPLUM İÇİN DE BİR KILAVUZ VE BİR RAHMETTİR O. (Casiye 20)”
“PEKİ BUNLAR, KUR'AN'IN ANLAMINI İNCEDEN İNCEYE DÜŞÜNMÜYORLAR MI? YOKSA KALPLER ÜZERİNDE O KALPLERİN KİLİTLERİ Mİ VAR? (Muhammed 24)”
Allah bu ayetlerde de bizlere güç veriyor ve diyor ki, sen imtihanın için var gücünle çalış ve tebliği aracısız batıl ve hurafeden uzak almaya çalış. Senin gönül gözlerini açarak, sana hikmeti bahşederek, Kur’an ı anlamana yardımcı olurum diyor. Allah Kur’an için, FURKAN dır diyor. Anlamı da eğriyi doğrudan ayıran anlamındadır. Böyle bir kitap, nasıl olurda okuyana gereken detaylı bilgiyi veremez. Lütfen edindiğimiz velilere değil, ALLAH A VE KİTABINA GÜVENELİM. Allah açıklamadığı, detay vermediği hatta anlayabilmemiz için yardımcı olmadığı bir rehber, tebliğ, uyarı gönderip bizleri asla sorumlu tutmaz. Lütfen Allah ın adaletini, yanlış inançlarımızla sınamayalım.
Araf 174: HAKKA DÖNSÜNLER DİYE, İŞTE AYETLERİ BÖYLECE AYRI AYRI AÇIKLIYORUZ. (Diyanet meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| HİLAFET VE HALİFELİK KONUSU ÜZERİNE.... |
|
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:13 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Hilafet ve Halifelik konusu hakkında konuşmadan önce, bu kelimelerin ne anlama geldiğini önce doğru anlamalıyız. Hilafet Sözlükte “birinin yerine geçmek, bir kimseden sonra gelip onun yerini almak, yerini doldurmak, vekâlet eden anlamlarına gelir. Bu kelime İslam devletlerinde, Peygamberimizden sonra ki devlet başkanlığı kurumunu ifade eder şekline bürünmüştür. HALİFE ise bahsettiğimiz gibi, bir kimsenin yerine geçen anlamından yola çıkarak, ALLAH IN ELÇİSİ, HZ. MUHAMMEDİN VEKİLİ ONUN YERİNE GEÇEN, ONU TEMSİL EDEN ANLAMINA GELİR.
Bu bilgilerden sonra, sizlere bir Müslüman olarak sorsam ve desem ki, Allah ın Elçisi vefat ettikten sonra, böyle bir görevi, yetkiyi, makamı kendisinden sonra başkasına devredilmesini vasiyet etmiş, ya da izin vermiş midir? Elbette hayır. Allah ın vermediği bir yetkiyi, bizler asla hiç kimseye veremeyiz. HALİFE kelimesi, Allah ın temsilcisi anlamında kullanılıyor ki, ALLAH IN GÖREV VERDİĞİ ELÇİLERİNDEN BAŞKA, BÖYLE BİR GÖREV, YETKİ HİÇ KİMSEYE VERİLEMEZ. Daha doğrusu buna Allah Kur’an da izin vermiyor. GÜNÜMÜZDE KULLANILAN ANLAMIYLA HALİFELİK, YANİ ALLAH IN TEMSİLCİLİĞİ İSLAM DİNİNDE YOKTUR. ELÇİLERİ VAHYİ TEBLİĞ EDER, TOPLUMU İSLAM A DAVET EDER. YETKİLERİ SINIRLIDIR. Onun dışında bir yetkileri yoktur. Bakara suresi 30. ayeti apaçık önümüzde duruyorken, lütfen kendimize Allah ın görev vermediği, HALİFELER seçmeyelim hata ederiz.
İslam toplumlarında Hilafet/halifelik ne yazık ki siyasete alet edilmiş ve siyasi çıkarlar için kullanılmıştır. Toplumu istedikleri gibi yönetebilmek adına da, siyasilerin çıkarlarına hizmet etmiştir. İmamı Azam Ebu Hanife nin hayatını okuyan, kendisinin bu yanlış inancı asla kabul etmediğini, siyasilerin oyuncağı olmadığını ve bu yüzden çok acılar çektiğini, tarihi kayıtlardan okuyoruz. BİZLERİN HİLAFET VE HALİFELİK ANLAYIŞI, KUR’AN İLE TABAN TABANA ZITTIR. ÇÜNKÜ HALİFE, KENDİSİNİ BU DÜNYADA ALLAH IN TEMSİLCİSİ OLARAK GÖRÜR Kİ, BUDA İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFININ OLMADIĞI GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. Bu inanç Yahudi ve Hıristiyan toplumlarından, bizlere geçmiş yanlış bir inançtır.
ALLAH KULLARI ARASINDA, KENDİ HÜKÜMLERİNİ TEBLİĞ EDECEK VE HAYATA GEÇİRECEK TEMSİLCİLERİNİ, ELÇİ OLARAK BİZZAT KENDİSİ SEÇİP GÖREVLENDİRMİŞTİR VE BUDA YETMEMİŞ, HER ANINI TAKİP ETMİŞ, GEREKTİĞİNDE İKAZ EDİP UYARMIŞTIR. BİZLER USLANMAZ VE AZGIN KENDİ NEFİSLERİMİZDE, ALLAH IN VERMEDİĞİ BİR YETKİYİ BİZLER VEREREK, HİÇ KİMSEYİ ALLAH IN TEMSİLCİSİ SEÇEYEMEYİZ. BU KAPI ARTIK KAPANMIŞ VE NEBİLERİN SONUNCUSU O ÖRNEK İNSANDAN BAŞKADA, NEBİ, TEMSİLCİ GELMEYECEĞİNE ALLAH HÜKMETMİŞTİR.
Halifelik inancı Müslüman toplumların, Allah ın dinde sakın bölünmeyin emrini göz ardı ederek bölündükten sonra, adeta birbirine düşman olmuş ve kendi halifelerini, dini yöneticilerini, adeta Allah ile aralarında aracılarını oluşturmuşlardır. Tıpkı Hıristiyanlarda ki PAPALIK gibi. Onlarda kendilerini Allah ile diğer insanlar arasında aracı kabul ederler. Hatta günahlarının bağışlanmasında, günah çıkarılmasında bile kendilerini yetkili görürler. Bizim aramızda da aynı mantıktan yola çıkarak, ŞEFAATÇİLER EDİNMEDİK Mİ?
Allah birçok ayetinde, bizlerin arasından halifeler seçtiğinden, onlara kitaplar verip bizleri uyardığından bahseder. Ayrıca Neml 62. ayetinde, tüm insanları bu dünyada söz sahibi, hâkim, mirasçısı kıldığından bahseder. Tabi bu ve benzeri ayetlerde geçen kelimeler evirip çevrilip, bakın Allah bize Elçiler dışında da HALİFELER gönderiyormuş diyerek, ayetleri tahrif edip kanıt arama çabasına gireriz.
Kur’an da HİLAFET kelimesi geçmez. Geçmesi de zaten mümkün değildir, yoksa diğer ayetlerle çelişir. HALİFE kelimesi de bizlerin verdiği anlamda, Kur’an da geçmez. ANCAK HALİFE, HALÂİF VE HULEFÂ KELİMELERİ KULLANILARAK, İNSANIN ALLAH’IN YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİ OLDUĞU SIKÇA TEKRARLANIR (el-Bakara 2/30; el-En‘âm 6/165; Yunus 10/73; en-Neml 27/62; Fâtır 35/39; Sâd 38/26). (A‘râf 7/69, 74; Yunus 10/14) Tüm bu ayetleri okuyup üzerinde düşündüğümüzde, Allah ın her türlü imkânı verdiği, onun yolunda giden mümin kullarına, bu dünyada hükümranlık, güç kuvvet verdiğini ve böyle kullarının adeta ALLAH IN BİRER ELÇİLERİ, TEBLİĞ EDİCİLERİ OLDUĞUNU ANLATIR BİZLERE. Zaten bizler imtihanımız gereği, Allah ın buyruklarını yerine getirmekle, tebliğle görevliyiz. Allah böyle kullarımın yanında olurum diyor. TABİ BU KONUDA DA BİZLERİ ALLAH UYARIR VE KİMİN EN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYEREK, KENDİ NEFSİNİZCE BAZI İNSANLARI YÜCELTMEYİN, VELİ KİŞİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN DER. Bu uyarılardan sonra bizler, asla kendimize Allah ile bizim aramızda halifeler seçemeyiz, onların sözlerine kuşku duymadan tabi olamayız. Çünkü imanımız adına hüküm koyan Allah yalnız benim diyor ve bizlerin yalnız Kur’an a uymamızı istiyor.
Kur’an da geçmeyen şekliyle günümüzdeki HALİFE kelimesine, Peygamberimizin vefatıyla seçimle gelen halifelik kelimesine farklı, daha sonraki halifelik kelimesine ise çok daha farklı anlamlar verilmiş ve hayata geçirilmiştir. Örneğin İslam kayıtlarında geçen dört halife dönemindeki halifelik, Kur’an ın yöneticilerinizi ehil insanlardan seçmemizi ve onlarında insanlar arasında hükmederken, adaletle hükmetmelidir emri gereği, seçimle gelmiş devletin yöneticileriydi. DAHA AÇIKÇA SÖYLEMEK GEREKİRSE, DAHA SONRA HALİFE KELİMESİNE VERİLEN ANLAMDA OLDUĞU GİBİ, PEYGAMBERİMİZİN VARİSİ, YA DA ONUN YERİNE GELMİŞ, ONUN YETKİLERİNE SAHİP DEĞİLLERDİ. BU LİDERLİK DEVLETİ YÖNETEN SİYASİ BİR OTORİTEYDİ. ONLARIN YAPTIĞI, KUR’AN EMRİ GEREĞİ TOPLUMA KUR’AN İLE HÜKMETMEKTİ. TABİ SİYASİ ÇEKİŞMELERİN OLDUĞU GERÇEĞİNİDE, GÖZ ARDI ETMEMEK GEREKİR. SEÇİLMİŞ HALİFELER DE ZATEN ÇOK UZUN SÜRMÜYORDU, EBEDİ SEÇİLMİYORLARDI. Hatırlatmak isterim.
Daha sonra Halifelik makamı, tamamen çıkar ve siyasete alet edilmiş, seçimle gelmeyen, bir müddet babadan oğla verasetle geçen, daha sonrada siyasetin elinde oyuncak olmuş, hatta halka sorulmadan zorla siyasilerin oyuncağı olabilecek halifeler seçilmiştir. İslam dininde ruhban sınıfı asla yoktur ve bu Kur’an ile sabittir. Onun içindir ki, Peygamberimizden sonra Allah ın kontrolünde, dini lider olarak güvenebileceğimiz hiç kimse olamayacağı için, Allah din ve iman adına kendinize veliler edinip, ardı sıra gitmeyin diye uyarmıştır. LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİNDE LİDER OLACAK KULLARINI ALLAH, ELÇİ OLARAK SEÇER. BİZLER ASLA KENDİ NEFİSLERİMİZDE, DİNİ LİDERLER SEÇEMEYİZ.
Dini bir lider seçersek, O KİŞİNİN VERECEĞİ FETVALARA DA UYMAMIZ GEREKİR. Ama Allah bu konularda bizleri uyarıyor ve emin olmadığınız bilginin ardına düşüp sakın veliler, efendiler edinmeyin, çünkü hükmü yalnız Allah verir diye bizleri uyarır. Kimin en doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim der. HATTA ALLAH IN SÖZÜNDEN DAHA DOĞRU KİM VARDIR diyerek, bu konularda bizleri uyarır. Güvenilecek veliniz yalnız benim der Kur’an. Bu durumda din ve iman adına, Allah ın elçisinden sonra güvenebileceğimiz hiç kimse yoktur, olamazda.
Dinde zorlama yoktur diyerek Allah, herkesin inancını imtihanı gereği, bizzat kendisinin Kur’an dan yaşamasını emretmiştir. Hiç kimse ben Allah ın temsilcisiyim diyerek, din adına hiç kimseye baskı yapamaz, DİNDE ALLAH IN KOYMADIĞI BİR HÜKÜM KOYAMAZ. O ÖRNEK İNSAN ALLAH IN ELÇİ BİLE, SAĞLIĞINDA HİÇ KİMSEYİ ZORLA MÜSLÜMAN YAPMAMIŞ, ZORLA HİÇ BİR ŞEYİ KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞMAMIŞTIR. ÜMMETİNE YALNIZ KUR’AN İLE HÜKMETMİŞTİR. ONUN İÇİN ALLAH ELÇİSİNİ, BİZLERE ÖRNEK ALMAMIZI İSTEMİŞTİR.
Bir Müslüman olarak bizlere düşen, Allah ın korumasındaki Kur’an ın emirlerine sarılarak, onu anlamaya çalışmalı ve hayatımıza geçirmeliyiz. Onun dışında anlatılan rivayet, söylenti ve sanı bilgileri din diye yaşamanın, bizleri Allah ın yolundan saptıracağını unutmamalıyız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| KUR'AN IN EMRETTİĞİ SALÂT, HANGİ ANLAMLARA GELİYOR? |
|
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:11 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an da sıkça geçen ve Allah ın önemsediği SALÂT konusu üzerinde olacaktır. Bizler ne yazık ki her konuda olduğu gibi, bu konuda da geleneğin, fıkıh inancının öğretisinin etkisinde kalarak, Kur’an ı anlamaya çalışıyoruz ve kendimiz çok fazla araştırma, düşünme gereği duymuyoruz. Bizler salât kelimesini, Farsçadan dilimize geçen ve bizlerin yine Kur’an da bazı ayetlerde tarifi yapılmış, örnekleri verilmiş şekilsel bir ibadet olan, yalnız namaz olarak algılıyoruz. Hâlbuki SALÂT kelimesi yalnız bildiğimiz namaz anlamında değil, onun tamamlayıcı çok önemli unsurları da vardır. Gelin bu konuyu birlikte anlamaya çalışalım.
Bakara 3–4: Onlar gayba inanırlar, NAMAZ KILARLAR, KENDİLERİNE VERDİĞİMİZ MALLARDAN ALLAH YOLUNDA HARCARLAR. Yine onlar, SANA İNDİRİLENE VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENE İMAN EDERLER; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. (Diyanet vakfı meali)
Ayette namaz diye tercüme edilmiş kelime SALÂT tır. Bu ayette salâtı kılarlar değil, salâtı ikame ederler yani gereği gibi yerine getirirler diyor Allah. Bizler ne yazık ki Kur’an da geçen, her salât kelimesini namaz diye tercüme edince, ayette anlatılmak istenenleri de doğru anlayamıyoruz. Peki, ayette bahsedilenler kimler? Allah ın kitabına iman etmiş, batıl ve hurafeden uzak, Allah ın doğru yolunda gidenlerden bahsediliyor. Böyle insanlar SALÂTI gözetirler, gereğini yaparlar ve böylece kendilerine verdiğimiz mallardan, Allah yolunda harcarlar diyor. Devamında da yine SALÂTI gereği gibi yerine getirenlerin özelliklerinden bahsediyor ve diyor ki; Yine onlar sana indirilen Kur an a ve daha önce indirilmiş Allah ın kitaplarını kabul eder ve asla onun dışına çıkmazlar diyerek, SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRENLERİN ÖZELLİKLERİNDEN BAHSEDİYOR VE BU KONUDA AÇIKLAMA YAPIYOR. Ama bizler bu ayette geçen salât kelimesine, yalnız namazı kılarlar dediğimiz zaman, ayette anlatılanları birbirinden ayırıyor ve böylece ALLAH IN İSTEDİĞİ GERÇEK SALÂTIDA YERİNE GETİREMEYİP, BÖLMÜŞ VE PARÇALAMIŞ OLUYORUZ. Bir başka örnek.
Bakara 43–44: NAMAZI KILIN, ZEKÂTI VERİN. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. Siz Kitab’ı okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? (Diyanet meali)
Bu ayette de geçen ve namaz diye çevrilmiş kelime, SALÂT. Ama ayette kılın şeklinde değil de, salâtta dikkatli olun, özenle yerine getirin şeklinde geçiyor. Ne yazık ki hep aynı şeyi yapıyoruz ve salâtın O çok geniş anlamını daraltarak ayetlere yazıyor ve tercüme ediyoruz. Genellikle Kur’an da geçen her salâtın yanında zekâtı verirler, infak ederler diye geçer. Hâlbuki ayette Allah özellikle, dikkatimizi çekiyor ve diyor ki bir önceki 42. ayetinde, sakın Hakkı batılla karıştırmayın, hakkı gizlemeyin, devamında da SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRİN, ZEKÂTI VERİN DİYOR. Demek ki salâtı yalnız bizim kıldığımız namazla sınırlandırmak, ayeti tam olarak anlamamızı engelliyor. Ayetin devamında rükû edenlerle birlikte rükû edin derken de, ALLAH IN GÜCÜNÜ, YÜCELİĞİNİ FARK EDENLER İLE BİRLİKTE ONUN ÖNÜNDE EĞİLİN, ONA GEREKEN SAYGIYI GÖSTERİN DİYOR. Yine ayetin devamında, kitap ehlini uyarıp, gerçeklerle buluştuğunuz halde, ondan uzaklaşıp, batılı ve hurafeyi din edinip, birde bu yanlışları doğru zannedip, karşınızdakileri doğru zannettiğiniz yanlış bilgi ve inançlara mı davet ediyorsunuz diye uyarıyor. BAKIN TÜM BUNLAR, SALÂTIN ÖZÜNDEN SAPANLARIN YAPTIĞI YANLIŞLAR.
Ne dersiniz, bizlerde bu ve benzeri yanlışları yapmıyor muyuz? Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenler, cahiliye toplumu kitap ehlinin yaptığı yanlışları tekrarlayarak, SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEYENLERDİR. Kur’an ayetleri üzerinde, ne yazık ki bizler bu ve benzeri yanlışları çok yapıyoruz. Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bir başka ayete bakalım şimdide.
Bakara 153: Ey iman edenler! SABIR VE NAMAZ İLE ALLAH'TAN YARDIM İSTEYİN. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir. (Diyanet vakfı meali)
Bu ayette de namaz diye çevrilmiş kelime SALÂT. Aynı ayeti Bayraktar Bayraklı hocamız, bakın nasıl çevirmiş. (SABIR VE DUA İLE YARDIM ELDE ETMEYE ÇALIŞINIZ). Gerçektende çok doğru. Demek ki salât aynı zamanda, Allah a karşı her zaman sabrederek, Yaradan a duada-niyazda bulunmak anlamındadır. Zaten bizlerin namaz kıldığında, yaptığımızda Allah a karşı duamız, ondan yardım istememiz değil midir? Namazda okuduğumuz ayetlerin tamamı dua ayetleridir. Elbette bunu her zaman, her anımızda yapabiliriz. Farklı bir ayete bakalım şimdide.
Ankebut 45: (Resulüm!) SANA VAHYEDİLEN KİTAB'I OKU VE NAMAZI KIL. MUHAKKAK Kİ, NAMAZ, HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOYAR. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. (Diyanet meali)
Bu ayette namaz diye çevrilmiş SALÂT kelimesine, eğer bizler yalnız namaz deyip geçersek, ayetin bizlere anlatmak istediği salâtı, bir bütün olarak yerine getirmemizi engellemiş oluruz. Hâlbuki bu ayette Allah, SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİR Kİ, HAYATINA GEÇİRDİĞİN SALÂT SENİ HAYÂSIZLIKTAN, FUHUŞTAN, KÖTÜLÜKLERDEN KORUSUN DİYOR. Yani salâtın özü önce Allah ın vahyini doğru almak, ondan sonra onu yaşamak ve çevremize duyurmak olmalıdır. Devamında da salata açıklık getiriyor ve her anımızda, atacağımız tüm adımlarda, Allah ı unutmadan onu anmalıyız, zikretmeliyiz ki kötülüklerden sakınanlım, şeytanın vesvesesinin etkisinde kalmayalım. LÜTFEN UNUTMAYALIM BİZLERİ SAPKINLIKLARDAN KORUYAN ALLAH IN KİTABI KUR’ANDIR., ONUN UYARI VE HÜKÜMLERİDİR. Müddessir 43. ayette de Müsallinlerden değildik şeklinde geçen ayete de, namaz kılanlardan değildik, diye çevrilmektedir ayet. Hâlbuki bu ayette salât kelimesi geçmiyor. Bu ayette anlatılan, Allah ın doğru yolunda gidenlerden değildik, sapmışların batılın yolundan gidiyorduk, şeklinde tercüme edilmesi gerekir.
Bu konuda sizlere, salât kelimesini doğru anlayamadığımıza dikkat çekici bir örnek daha vermek istiyorum. Hud suresi 87. ayeti tercüme ederken ayette geçen salât kelimesini, namaz diye tercüme ederek bakın nasıl yazmışlar. Diyanet mealinden alıntı yapıyorum. “Dediler ki: “Ey Şu'ayb! BABALARIMIZIN TAPTIĞINI, YAHUT MALLARIMIZ HAKKINDA DİLEDİĞİMİZİ YAPMAYI TERK ETMEMİZİ, SANA NAMAZIN MI EMREDİYOR” Halbuki bu ayette, çok farklı bir şey anlatıyor. Bayraktar Bayraklı hocamız bu ayette geçen salât kelimesinden, bakın ne anlamış ve nasıl tercüme etmiş.” DEDİLER Kİ: “EY ŞU‘AYB! BABALARIMIZIN TAPTIKLARINI YAHUT MALLARIMIZ HUSUSUNDA DİLEDİĞİMİZİ YAPMAKTAN VAZGEÇMEMİZİ SANA İMANIN/DİNİN Mİ EMREDİYOR? “ Sanırım bu ayette geçen salât kelimesinin, bizlerin bildiği namaz olmadığı, Allah ın kitabının din adına bizlere öğretisi, vahyi, çizdiği yol ve yöntem olduğu çok açık anlaşılıyor. Taha suresi 14. ayetinde de Allah özellikle şöyle bir uyarı yapıyor. "HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ BEN, ALLAH’IN TA KENDİSİYİM. İLÂH DİYE BİR ŞEY YOKTUR BENDEN BAŞKA. O HÂLDE BANA KULLUK ET VE BENİ ANMAK İÇİN SALÂTI İKAME ET." Ayette çok açık uyarılan, bizlerin yalnız kendisine kulluk etmemizi ve lütfen dikkat, beni anmak için salâtı yerine getirin diyor. Bunu elbette her zaman yapabiliriz ama vaktini belirlediği, şeklini tarif ederek huzurumda saygıyla dur yani kıyam et, bende başka hiç kimseye boyun eğme, bana rükû et ve yalnız yaratıcın benim, benim önümde secde ederek bağlığını göster diye örneklerini verdiği ve bu yolla, kulluk görevimizin gereği, namazımızı kılmamız gerektiği anlatılmaktadır. ÖZELLİKLE DİKKAT, KULLUK GÖREVİ YANİ BAĞLILIĞIMIZIN GÖSTERGESİNDEN BAHSEDİLİYOR.
Bizler salâtı yalnız, gösteriş olsun diye görünüşte kıyam, rükû ve secdeye bağladığımız içindir ki, yalan söyleyen, adaletten uzak, insanlara yardım etmeyen, destek olmayan, kendisinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, yalnız Allah ın kitabına sarılıp, yalnız ondan yardım istemesi gerekirken, batılın ve rivayetin etkisiyle, Kur’an ı yeterli görmeyip, onu detaysız ve gerektiği gibi açıklanmamış bir kitap ilan eden Müslümanlar olduk. SİZCE BİZLER SALÂTI, ALLAH IN İSTEDİĞİ GİBİ YERİNE GETİYOR OLABİLİR MİYİZ? Getiriyor olsaydık, İslam toplumlarında adalet, yardımlaşma, kardeşlik, barış ve Allah ın ipine sarılan batıldan uzak, Müslümanlardan olurduk.
Konuyu toplamak gerekirse, Kur’an da salât kelimesi, geniş anlamlarda kullanılmıştır. Yalnız bizlerin namaz dediğimiz şekilsel ritüel değildir. Salât toplum içinde, insanların birbiriyle yardımlaşma anlamında, çok fazla kullanıldığı gibi, Allah a karşı dua etmek, ondan yardım istemek, onu zikretmek ve KUR’AN I ÇEVREMİZE ANLATARAK TEBLİĞ ETMENİN, BİZZAT ONU YAŞAMANIN YANINDA, kıyamda duranlar, rükû ve secde ederek ona saygımızı, bağlılığımızı göstermemiz gereken örneklerini verir. Bahsettiğimiz salâtın yani namazın, vakti belirlenmiş olduğunu ve o vakitlerde bu salâtı, abdest alarak yapmamız gerektiği örneklerini verir. Nisa 43. ayette de, Salâtın şekilsel kısmına yani namaza durmadan önce, kendinizi bilmeyecek kadar sarhoş iseniz, salata/namaza durmayın uyarısını yapar. Ayrıca namaza/salata durmanın şartlarını sayarken de, cünüp olmamamız gerektiğinin bilgisi verilmiştir. Nisa 101. ayette de sefere, ya da yolculuğa çıktığımızda, salâtı/namazı kısaltmanızda sakınca yoktur der. Yani salâtın ölçüsünü, bildiğimiz tabirle rekât sayısını Allah belirlememiş, bizlere bırakmıştır. Hatta kısaltılmış salâtın/namazın örneğini, Allah resulünün üzerinden bizleri bilgilendirir ve savaşta namaz kılarken, peygamberimizin imamlığında kısaltılmış namazın, ilk secde yapıldığında, bittiği örneğini verir.
Kur’an her konuda olduğu gibi, kolaylaştırdığı bu ibadeti, ne yazık ki mezheplerin ve fıkıh inancının ilaveleri ile şekillendirildi. Yapılan ilaveleri Kur’an da göremediklerinde de, bakın bunlar ya da şunlar Kur’an da geçmiyor diyerek, Kur’an yetersiz ve detaysız gösterildi. Bu bilgiler olmasaydı, namazımızı bile kılamazdık diyerek, toplum Kur’an a değil, rivayet kaynaklara yönlendirildi. Namaz farklı boyutlara taşındı, amacından saptırıldı. LÜTFEN UNUTMAYALIM NAMAZ, ALLAH İLE BİR OLDUĞUMUZ, ONDAN YARDIM İSTEDİĞİMİZ, ONA SIĞINDIĞIMIZ, ARAMIZDA HİÇ KİMSENİN OLMADIĞI, ONA BAĞLILIĞIMIZI DİLE GETİRDİĞİMİZ, EN ÖZEL ANIMIZDIR.
Kur’an ın SALÂT konusunda açıklama yaptığı, detay verdiği bunca bilgilerinden sonra, şunları rahatlıkla söyleyebilirim. SALÂT, Allah ın Kur’an da sıkça geçen ve bizlerin özellikle dikkatimizi çektiği, önemsenen bir konudur. Bizler eğer bu uyarıların tamamını dikkate almak istiyorsak, ayetlerde geçen SALÂTI İKAME EDİN, TİTİZLİKLE YERİNE GETİRİN, HAYATINIZA GEÇİRİN SÖZLERİNDEN ŞUNLARI ANLAMALIYIZ.
BİR MÜSLÜMAN ALLAH IN EMRETTİĞİ SALÂTI, GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEK İSTİYORSA, ÖNCE ONUN ZİKRİNİ, BATILDAN VE HURAFEDEN UZAK HAYATINA GEÇİRMELİ VE ASLA EMİN OLMADIĞI SÖZLERİN/HADİSLERİN ARDINA DÜŞMEMELİDİR. SALÂTIN OLMAZSA OLMAZI, İNSANLARA YARDIM ETMEK, ZEKÂT VERİP ALLAH IN VERDİĞİ NİMETLERİDEN İNFAK EDEREK, YARDIMLAŞMAYI TEŞVİK ETMEKTİR. YALNIZ ALLAH DAN YARDIM DİLEYİP, YALNIZ ALLAH I ZİKREDEREK, ONA DUA ETMELİ VE ONUN ŞANINI YÜCELTMELİDİR. YİNE KUR’AN DA AÇIKLANIP DETAYI VERİLEN VE BELİRLİ VAKİTLERDE, ALLAH IN HUZURUNDA KIYAMA DURUP, ONUN ÖNÜNDE RÜKÛ EDİP, ONA SECDE EDEREK VE YALNIZ ONDAN YARDIM DİLEYEREK, ONU ZİKREDİP ANMALIYIZ, ONA ŞÜKRANLARIMIZI SUNARAK YARDIM DİLEMELİYİZ. İŞTE ALLAH IN SALÂTI, TÜM BUNLARIN TAMAMIDIR. BU SALÂTI YERİNE GETİREN MÜSLÜMAN, ALLAH IN EN DOĞRU YOLUNDADIR. TÜM BU GERÇEKLERİ EĞER BİRBİRİNDEN AYIRIP, EKSİK YAPIYORDA, GÖSTERİŞ İÇİN BİR KISMINI YERİNE GETİRİYORSAK, ASLA ALLAH IN İSTEDİĞİ KULLAR OLAMAYIZ VE KENDİMİZİ KANDIRMIŞ OLURUZ. TABİ KILDIĞIMIZ NAMAZINDA, KARŞILIĞINI ALAMAYIZ, HAYRINI GÖREMEYİZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
|