| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 338 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 334 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 18
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 15
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 24
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,337
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 31
|
Enfal Suresi 12. Ayet. ”V...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-12-2025, Saat: 04:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 31
|
|
|
| Yavuz Sultan Selim'n Sözleri |
|
Yazar: YasSmin - 06-14-2011, Saat: 03:21 PM - Forum: Güzel Sözler
- Yorumlar (1)
|
 |
- Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.
- Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar.
- Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir.
- Ey canım,eğer sana Selimî gibi yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak olma.
- Ümit sabahı Mustafa(s.a.v.)'nın güzel yüzüdür. Gayıp sırları O'nun ârif olan gönlünden doğar.
- Ümit eliyle Mustafa(s.a.v.)'nın eteğine yapışan herkes güneş gibi ayağını feleğin üstüne basar.
- O'nun aşkı ile gönlü mahzun olan her sîne ne bahtiyardır! Mustafa(s.a.v.)'nın yoluna kurban edilen can,ne aziz bir candır!
- Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ'l ve inciler Mustafa(s.a.v.)'nın (gazada kırılan) tek inci dişinin diyetidir
|
|
|
| Baykal'dan Kılıçdaroğlu'na Şok Sözler! |
|
Yazar: Hasretiim - 06-14-2011, Saat: 03:01 PM - Forum: Güncel Haberler
- Yorumlar (7)
|
 |
Seçim sonuçlarını başarılı bulan Kılıçdaroğlu'na sert tepki
CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, Seçim sonuçlarının hüsran yarattığını belirterek CHP yönetimini eleştirdi
Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin aldığı oy oranını beğenmeyen CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP yönetimini eleştiri yağmuruna tuttu. CHP'nin eski Genel Başkanı Baykal, Posta gazetesinden Candaş Tolga Işık'a Seçim sonuçlarını değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu'na "kendini kandırma" sözleriyle seslenen Baykal, sonuçları şöyle yorumladı: "Ortada CHP adına bir başarı yok. Benim genel başkanlığım döneminde yapılan son ankette CHP'nin oyu yüzde 29'du. Şimdi ise yüzde 26'ya indik. Biz oy kaybettik, AKP Oyunu artırdı. Sorunu çözmek istiyorsak önce hastalığı doğru teşhis etmeliyiz. Başarılıyız deyip kendi kendini kandırmak büyük hatadır. Ortada bir başarı yok."
BAYKAL'DAN ELEŞTİRİ YAÄžMURU
Baykal, Seçim sonuçlarının belli olmasının ardından yakın kurmayları ile biraraya gelerek durum değerlendirmesi yaptı. Yenişafak gazetesinin haberine göre Baykal, Kılıçdaroğlu ve beraberindeki isimleri ise eleştiri bombardımanına tuttu.
"Örgüte 1 kuruş para vermediler. Ellerini kollarını bağladılar, çalıştırmadılar. Seçim kampanyası döneminde seçmene hiçbir mesaj verilmedi. 'Çık televizyona tartışalım' denildi. Eldeki birkaç proje de iyi anlatılamadı. Genel başkan tek adam şovuyla kampanyayı götürdü. Adaylar medyanın yönlendirmesiyle belirlendi. Hiçbiri doğru düzgün çalışmadı. Bizim zamanımızda oylarımız yüzde 28 olarak görülüyordu. Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın, seçimden hüsranla çıktık"
|
|
|
| Taş Kesilen İnsanlar |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:57 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (5)
|
 |
[SIZE=4]
İtalya’da Pompei şehrinin tüm halkı günümüzden 1929 yıl önce taş kesilerek öldü… Vezüv yanardağı hepsinin üzerini lavla örtmüştü… Şehir haritadan silindi…

Tarih 23 Ağustos 79… İtalya'da Napoli'nin güneyindeki Pompei’de Roma İmparatorluğu hüküm sürmekte…...

Şehrin “edepsizliğe” düşkünlüğü nedeniyle tarihten silindiğine inanç çok büyüktür. Hatta bazılarına göre Pompei de, Sodom ve Gomore gibi Allah tarafından cezalandırılan şehirlerden biridir.

İmparator Caligula zaten kendi kızkardeşine aşık olarak en büyük günahı işliyordu. Halkın ise ondan geri kalır yanı yoktu. Bir ticaret şehri olan Pompei’nin dört bir yanı genelevlerle çevriliydi.

Dil bilmeyen gemiciler bu genelevleri bulmakta zorluk çekmesinler diye binaların üzerinde penis şekilleri vardı. Ayrıca eşcinsellik de normal karşılanıyordu.

Nüfusun yüzde 60’ı asil halktan, yüzde 40’ı köleden oluşuyordu. Asiller müthiş bir zenginlik içindeydi. Rivayete göre önce yemek yer, daha sonra yediklerini kaz tüylerini kullanıp kusarlardı. Nedeni ise daha fazla yemek yiyebilmek, yemek zevkinden sonuna kadar faydalanmaktı...

Felaket günü şehirde normal hayat devam ediyordu. O gün hava her günkünden biraz daha boğucuydu… Üstelik çok hafif de bir deprem olmuş, ama önemsememişlerdi.

Biraz sonra kül yağmuru başladı. İnsanlar önce umursamadı. Belli ki yaşlı Vezüv daha önce de böyle faaliyetlerde bulunmuştu… Ama bu seferki geçmedi, bitmedi…

Paniğe kapılanların bazıları limana doğru koşmaya başladı, bir kısmı ise kendini evine kapadı…

Limana doğru koşanları kötü bir sürpriz bekliyordu… Deniz kabarmıştı, azgın dalgalar gemileri lavlara doğru atıyordu. Zaten gökten de iri kum taneleri şeklinde kızgın taşlar yağmaya başlamıştı…

Evlerine sığınanlar ise, yoğun kükürt dumanından boğulmamak için kendilerini dışarı atmakta, bu defa da üzerlerine yağan taşlarla helak olmaktaydılar.[/SIZE]
|
|
|
| Peygamberlere neden ihtiyaç vardır? |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:56 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Peygamberlere neden ihtiyaç vardır?
İnsan, irade sahibi bir mahlûk... Dilediği şeyi konuşabiliyor; birkaç heceye mahkûm değil. İstediği yöne gidebiliyor; belli bir mekâna hapsedilmemiş. Ve insan, toplum hayatı süren bir varlık; diğer insanlarla çok yönlü münasebet halinde.
İşte insan, bu irade ve hürriyet nimetiyle birlikte büyük bir imtihana tabi tutulmuş. Cennet ve cehenneme o aday kılınmış.
Yol kavşağına o oturtulmuş. Öte yandan insan, canlısıyla ve cansızıyla, âlemdeki bir çok varlığın karakterlerini adeta bünyesinde toplamış. Taş gibi sert de olabiliyor, pamuk gibi yumuşak da. Kurnazlıkta tilkileri, merhametsizlikte canavarları çok geri bırakabiliyor. Öyle ise, her yöne gidebilen, dilediğini yapabilen, doğru ve yanlış hareket edebilen ve çok farklı ve hatta birbirine zıt şeyler söyleyebilen bu varlık için bir rehber gerekiyor.
Bu yol gösterici, “akıl” olamaz. Çünkü akıl, şu varlık âlemini kimin yarattığını, insandan neler istediğini, hangi işlerden razı olduğunu, ölüm ötesinin hangi beldeye çıktığını ve böyle daha nice soruları cevaplandıracak güçte değil. İşte insan aklının metafizik sahadaki bu acizliği, insana yol gösterecek bir başka rehberi gerekli kılar. Bu rehber ise peygamberdir.
Peygamber, Cenâbı Hakkın razı olduğu insan modelidir. Taklit edilmesiyle hakikate ve hidayete kavuşulan örnek şahsiyettir. Ve peygamber, ismet sıfatına sahiptir. Yani, ondan, Allahın razı olmayacağı hiçbir söz, fiil ve hareket sâdır olmaz. O, bu noktada ilâhî bir murakabe ve rabbanî bir sigorta altındadır. Hem sözleri, hem işleri, hem de hâlleri insanlar için birer hidayet meşalesidir. “Resul” sıfatıyla insanlara sadece hakkı, doğruyu, güzeli emreder ve bunlara “abd” sıfatıyla, en ileri seviyede, kendisi uyar.
Diğer taraftan imtihan adalet ölçüsüne göre yapılır. Bir öğretmen, imtihandaki adalet ölçüsü, tatbikatı, uygulamayı ister.. Aynen bunun gibi, Allah kullarını imtihan için öğrencilerine tatbikat yaptırması gerekir. Tatbikat ise, öğretici bir muallim ve onun elinde de bir kitap/ders notlarının olmasıyla gerçekleşir. İşte insanlık camiasının hayat okulundaki muallimleri peygamberler, ders notları ise semavî kitaplardır.
“Bir peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz”(İsra, 17/15 ) mealindeki ayet, bu gerçeğe dikkati çekmektedir.
-Ayrıca, şu koca evrenin yaratılmasının elbette bir çok gayesi vardır. Her tarafı hikmetlerle donatılmış evrenin gayesiz, abes, lüzumsuz olduğunu tasavvur etmek için deli olmak lazımdır. Bu gayelerin başında her şeyden önce Allah’ın kendini tanıtması ve kullarından bunu öğrenmelerini istemesidir. “Cinleri ve insanları beni tanımaları ve bana kulluk etmeleri için yarattım”(Zariyat, 51/56) mealindeki ayette bu hakikate işaret edilmiştir. Kulların bu tanıma ve kulluk işini öğrenmesi de muallimsiz ve kitapsız olamaz..
-Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıtan, onları ders veren, sonsuz ilim ve kudretini yansıtan, mücessem bir Kur’an olan kâinat kitabıdır. Kâinat kitabının derin manalarını, ince nakışlarını, yüce Yaratıcıyı tanıtan mesajlarını öğrenmek için, onu ders veren bir muallime ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, bir kitap ne kadar harika olursa olsun, onun manaları bilinmiyorsa ve onu ders veren bir muallimi de yoksa, onun boş bir tomar kâğıttan farkı yoktur.
Tıpkı bunun gibi, Kâinat kitabını en ince güzellikleriyle ders veren, Yaratıcı ile olan bağlarını anlatan, onun yaratılış gayesini açıklayan Kur’an gibi bir kitap ve Hz. Muhammed gibi bir muallim olmasaydı, kâinat kitabının bu ince sırları anlaşılabilir miydi? Nitekim, Kur’an’a ve Hz. Muhammed(a.s.m)’e kulak vermeyenler, materyalistçe düşünceleriyle, evreni anlamsız, gayesiz, hedefsiz bir kukla olarak telakki ettikleri gibi, insanları da nereden gelip, nereye gideceği, niçin geldiği ve niçin bir müddet sonra kaybolup gideceği bilinmeyen bir zavallı olarak görürler. İşte bu yanlış anlayışların düzeltilmesi için bir Kitap ve o kitabın Muallimi gereklidir.
|
|
|
| Hz sÜleyman.hz zÜlkarneyn.ve hz mehdi |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:55 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Hz.Süleyman, Hz.Zülkarneyn ve Hz.Mehdi...
Üç Kutlu Şahsın Ahir Zamanı Aydınlatan Benzerlikleri
Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn, Allah’ın sınırlarını titizlikle korumuş, İslam ahlakını dünya üzerinde hakim kılmak için ciddi bir çaba sarf etmiş ve bu çabalarının dünyadaki karşılığını güçlü bir hakimiyetle almış olan iki mübarek şahıstır. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemlerinde yaşanan yeryüzü hakimiyetinin dışında bu iki dönemin bir ortak noktası daha bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde, bu dönemlerde yaşanan dünya hakimiyetiyle Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan hakimiyetin benzerlikler taşıyacağına dikkat çekilerek Müslümanlara büyük bir müjde verilmektedir.
Hz. Süleyman; Hz. Nuh’un soyundan gelen, kendisine Allah Katından hidayet ve yüksek ilim verilen mübarek bir peygamberdir. Allah, Hz. Süleyman’ı -aynı babası Hz. Davud gibi- İsrailoğulları’na peygamber olarak göndermiştir. Onu büyük bir saltanat, eşsiz bir zenginlik, cinler ve kuşlarla desteklemiş ve ona çok güçlü ordular ve üstün ilimler lütfetmiştir. Yaşadığı topraklarda hayatı boyunca adaletle hükmetmiş, yüksek yöneticilik ve hakimlik vasfı ile farklı toplulukları hizmetinde toplamıştır.
Yüce Allah, Hz. Süleyman’a olduğu gibi Hz. Zülkarneyn’e de “yeryüzünde sapasağlam bir iktidar” (Kehf Suresi, 84) vermiştir. Hz. Zülkarneyn de çok güçlü ve tüm dünyaya nam salmış bir devlete hükmetmiştir. Ayetlerden Hz. Zülkarneyn’in ülkesinde ekonomik sıkıntı, ayaklanma ve isyan gibi sorunların yaşanmadığı, iktidarının çok sağlam, akılcı ve güçlü olduğu anlaşılmaktadır.
Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemleri incelendiğinde ilk dikkat çeken ortak nokta, Allah’ın izniyle din ahlakının hakim olmasıdır. Ancak dünya hakimiyetinin dışında bu iki dönemin ortak bir noktası daha bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz (sav)’in pek çok hadisinde Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemlerinde yaşanan hakimiyetle, Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan yeryüzü hakimiyetinin birbirine çok benzeyeceğine dikkat çekilmektedir:
Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir. (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiy-il Muntazar, s. 29)
Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemini anlatan Kuran ayetleri bu bakış açısıyla incelendiğinde, her birinin ahir zamana ve Altınçağ’a yönelik çok önemli işaretler içerdikleri görülür. Nitekim ahir zamanda bilim ve teknoloji alanında yaşanacak olan gelişmeler, ekonomik ve sosyal hayattaki ilerlemeler Hz. Süleyman kıssasındaki pek çok açıklamayla çok büyük benzerlikler taşımaktadır. Ayetlerdeki bu anlatımlar ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleri, iman edenlerin dünya üzerinde gelişen olayları daha geniş bir açıdan değerlendirmelerine vesile olan ve ufuklarını açan çok hikmetli açıklamalardır.
Ahir Zaman ve Altınçağ
Peygamber Efendimiz (sav)’den rivayet edilen hadislerde ahir zamanın ve Altınçağ’ın alametleri detaylı olarak haber verilmiştir. Günümüzde gerçekleşen olaylar bu alametler ile kıyaslandığında, ahir zamanın içinde yaşadığımız dönem olduğunu gösteren ve aynı zamanda Altınçağ’ın gelişini müjdeleyen pek çok işaret görülmektedir.
Ahir zamanın başlangıcı, hadislerde, fitnelerin çoğaldığı, savaş ve çatışmaların arttığı, dünya üzerinde çok büyük bir ahlaki yozlaşmanın baş gösterdiği ve din ahlakından uzaklaşıldığı bir kaos ortamı olarak tanımlanmıştır. Söz konusu dönemde, dünyanın dört bir yanında doğal felaketler olacak, fakirlik hiçbir dönemde olmadığı kadar artacak, suç oranlarında çok büyük bir tırmanma görülecek, cinayetler ve katliamlar birbirini takip edecektir. Ancak bu ahir zamanın sadece ilk aşamasıdır; ikinci aşamada Allah, Hz. Mehdi’yi vesile kılarak insanlığı bu kaos ortamından kurtaracaktır.
Elbette burada sayılan olaylar tarih boyunca birçok kez yaşanmıştır. İnsanlık tarihi boyunca pek çok savaş, doğal felaket ya da deprem gerçekleşmiştir. Ahlaki dejenerasyon her dönemde farklı toplumlarda görülmüş, fakirlik ve açlık dünyanın dört bir yanında asırlardır süregelmiştir. Ahir zaman alametlerini bu olaylardan ayıran fark ise bu alametlerin hepsinin belli bir zamanda ve aynı dönem içinde, birbiri ardına ve hadislerde belirtilen bazı özel şekillerde gerçekleşmesidir. Burada ayrıca müjdelenmelidir ki; Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde anlatılan bu büyük kaos sadece geçici bir dönem yaşanacak ve Altınçağ’ın başlangıcıyla bu çalkantılı dönem sona erecektir.
Altınçağ savaşların ve çatışmaların son bulduğu, insanlığa büyük belalar getiren dinsiz ideolojilerin tarihin karanlıklarına gömüldüğü ve dünyanın her yerinde bolluk ve bereketin görüldüğü, adaletin tam anlamıyla yaşandığı bir dönem olacaktır. İslam ahlakı tüm dünyaya yayılacak, insanlar akın akın din ahlakını yaşamaya yöneleceklerdir.
İslam ahlakının bu büyük hakimiyeti -daha önce de vurguladığımız gibi- Peygamber Efendimiz (sav)’in bazı hadislerinde Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn’in dünya hakimiyetlerine benzetilerek tarif edilmiştir. Büyük İslam alimi İmam Rabbani de ünlü eseri Mektubat’ta, Hz. Mehdi’nin Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn gibi dünyaya İslam ahlakını hakim edeceğini bildiren hadislere yer vermiştir. Bu hadis-i şeriflerden birinde şöyle denilmektedir:
Tüm olarak, yeryüzünün meliki dört tanedir. Onların ikisi müminlerden, ikisi de kafirlerdendir. Zülkarneyn ve Süleyman müminlerdendir. Nemrud ve Buhtunnasır ise kafirlerdendir. YERE BEŞİNCİ OLARAK EHL-İ BEYTİMDEN BİRİ SAHİP OLACAKTIR.
Yani Mehdi.
(Mektubat-i Rabbani, 2/251)
Peygamberimiz (sav)’in hadisinde de bildirildiğine göre, bugüne kadar Müslümanlardan İslam ahlakını hakim etmiş iki mübarek zat, Hz. Zülkarneyn ve Hz. Süleyman’dır. Allah'ın izniyle dünyaya hakim olacak üçüncü Müslüman ise hadis-i şerifte haber verilen Hz. Mehdi’dir. Hz. Zülkarneyn ve Hz. Süleyman’da görülen bu özellikler, aynı şekilde Hz. Mehdi’de de görülecektir.
Hz. Süleyman, Hz. Zülkarneyn ve Hz. Mehdi Dönemlerindeki Hikmetli Benzerlikler
- Mehdi’nin Dünya Hakimiyeti
Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn İslam ahlakıyla tüm dünyaya hükmetmiş ve çok güçlü bir orduya sahip olmuşlardır. Onların dönemi bu yönüyle Altınçağ ile çok büyük benzerlikler göstermektedir.
Altınçağ da insanların akın akın Müslüman olacakları, inkarcı ideolojilerin yeryüzünden silineceği, din ahlakının Peygamberimiz (sav) dönemindeki şekliyle dünya çapında yaşanacağı bir dönemdir. Bazı hadislerde Altınçağ dönemindeki hakimiyet şu şekilde tarif edilmektedir:
(Mehdi) bütün dünyaya malik olacaktır.
(Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 10)
Mehdi doğu ile batı arasındaki her yeri fetheder.
(El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamat-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 56)
- Mehdi’nin Sahip Olduğu Özel İlim ve Hz. Süleyman’a ve Hz. Zülkarneyn’e Bağışlanan Büyük İlimler
Yüce Allah, Hz. Süleyman’a çeşitli ilimler lütfetmiştir. O, Allah’ın dilemesiyle cinlere ve şeytanlara hükmetmiş, kuşlarla konuşmuş, karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duyabilmiş, rüzgar ve bakır madeni onun emrine verilmiştir. Bunların her biri Hz. Süleyman’ı diğer insanlardan ayıran mucizevi özelliklerdir.
Hz. Zülkarneyn için de Kuran’da, “İşte böyle, onun yanında “özü kapsayan bilgi olduğunu” (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık.” (Kehf Suresi, 91) şeklinde bildirilmektedir. Ayetten de anlaşıldığı üzere Hz. Zülkarneyn Allah’ın ilim verdiği kullardandır. Hz. Mehdi de aynı bu iki kutlu insan gibi çok özel ilimlere sahip olacaktır.
Taşköprülüzade Ahmet Efendi, Mevzuatu’l ulum isimli eserinde (11/246) Hz. Mehdi’nin cifr ilmine (Harflere verilen sayı değerleri ile geleceğe veya geçmişteki olaylara tarih düşürme veya isme dair işaretler çıkarma ilmi) vakıf olacağını kaydetmiştir. Bir diğer hadiste ise Hz. Mehdi hakkında şu bilgi verilmektedir:
O kimsenin bilemediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine Mehdi denilmiştir.
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 77)
Hz. Mehdi’nin tıpkı Hz. Süleyman gibi hayvanların dilini bileceğini ve yine tıpkı Hz. Süleyman gibi insanların yanı sıra cinler üzerinde de hakimiyeti olacağı Muhyiddin Arabi'nin bir izahında şu şekilde yer alır:
O (Mehdi), doğrulanmış, kuş ve bütün hayvanların dillerini bilen biridir. Onun için adaleti, bütün insanlar ve cinlerce kabul edilecektir.
(Kıyamet Alametleri, Berzenci, s. 18
- Altınçağ’da Bilim ve Teknoloji Alanında Yaşanacak Gelişmeler
Kuran ayetlerinde bildirildiği üzere, Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemlerinde bilim ve teknoloji alanında çok büyük ve o dönem için alışılmadık gelişmeler yaşanmıştır. Örneğin, Hz. Süleyman’ın erimiş bakır madenini kullanması (Sebe Suresi, 12), sarayının zemininin saydam cam olması (Neml Suresi, 44) ya da Hz. Zülkarneyn’in Ye’cüc ve Me’cüc’ün bozgunculuklarını önlemek için farklı bir teknoloji kullanarak iki dağ arasına set inşa etmesi (Kehf Suresi, 96), bu iki dönemde kullanılan yüksek teknoloji örneklerinden yalnızca birkaçıdır.
Altınçağ’ı tasvir eden hadisleri incelediğimizde de benzer bir durumla karşılaşılmaktadır.
Altınçağ’da bilim, teknoloji, iletişim ve tıp alanında çok büyük gelişmeler yaşanacaktır. Her yeni gelişme tüm insanlığın hizmetine verilecek ve bu şekilde dünyanın dört bir yanında yaşayan insanların hayatları kolaylaşacaktır. Hadislerde bu konudaki işaretlerden biri şu şekildedir:
... Kişi elindeki kamçıya konuşacak...
(Kıyamet Alametleri, Berzenci, s.152)
Bu hadisle günümüzün en yaygın iletişim aracı olan cep telefonuna işaret ediliyor olması muhtemeldir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Hadislerde Altınçağ’daki tek nolojik gelişmelere dair dikkat çekilen bir diğer önemli işaret ise şu şekildedir:
İnsanlar bir ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz ölçek bulacak, insan birkaç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir... Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek.
(Kıyamet Alametleri, Berzenci, s. 164)
Bu hadis ile teknolojinin bir ürünü olan makineler aracılığıyla yapılan modern tarıma dikkat çekiliyor olabilir. Bilindiği gibi eskiden tarlaların ekilmesi ve elde edilen ekinlerin toplanması son derece zor ve uzun süren bir çalışma gerektirirdi. Ancak teknolojide yaşanan ilerlemeler tarım alanında da çok büyük gelişmelere vesile olmuş, yeni üretilen çeşitli makineler gerek ekimi, gerekse hasatı çok kolaylaştırmıştır. Bunun yanı sıra tohum ıslahı çalışmaları üretimde çok büyük gelişmeler yaşanmasına vesile olmuştur. Teknoloji ilerledikçe de yeni yeni yöntemler geliştirilmekte ve alınan verim artmaktadır.
Allah'ın izniyle Hz. Mehdi döneminde bu alanda çok büyük ilerlemeler kaydedilecek, tarımla uğraşan insanların hayatlarında çok büyük kolaylıklar sağlanacaktır.
- Hayvan Sevgisine Önem Verilmesi
Kuran’da Hz. Süleyman’ın çok önem verdiği atları sevmek için özel bir vakit ayırdığı (Sad Suresi, 31-32) ve karıncaları dahi ezmeyecek üstün bir ahlakta olduğu bildirilerek kendisinin hayvanlara olan şefkatli ve sevgi dolu tutumuna dikkat çekilmektedir.
Altınçağ'da da hayvanlara olan sevgi teşvik edilecektir. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, bu dönemde, her türlü hayvanın rahatlıkla izlenebileceği, sevilebileceği ve üzerlerinde hakimiyetin oluşacağı haber verilmektedir. Bu konudaki hadislerden bazıları şöy ledir:
... kişi, koyun ve hayvanlarına haydi gidin otlayın diyecek, onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri halde bir başak bile ağızlarına almayacak, yılan ve akrepler kimseye eza etmeyecekler, yırtıcı hayvanlar kapıların önünde duracak da kimseye zararları dokunmayacak...
(Kıyamet Alametleri, Berzenci, s. 245)
Yılanlar çocuklarla, inekler aslanlarla geçinebilecek... (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.64)
Altınçağ ile Hz. Süleyman dönemi arasındaki bir diğer dikkat çeken benzerlik de, hadislerde de görüldüğü üzere, hayvanlar üzerindeki hakimiyettir. Hz. Süleyman kuşlar başta olmak üzere çeşitli canlılar üzerinde nasıl hakimiyet kurduysa, Altınçağ döneminde de hayvanlar üzerinde, yırtıcı hayvanların dahi insanlara zarar vermesi engellenebilecek şekilde bir hakimiyet olacaktır.
Barış Yanlısı Olmaları ve Diplomasi Yolunu Tercih Etmeleri
Hz. Süleyman komşu ülkelerle olan ilişkilerinde hoşgörülü, affedici ve barış yanlısı bir tutum sergilemiştir. Sorunları diplomasi yoluyla çözmeyi tercih etmiş ve adil yöntemler izlemiştir. Hz. Süleyman yaşadığı dönemde çok üstün bir kültür oluşturmuş ve hakimiyetini de diplomasiyle, sanatla ve kültürle sağlamıştır.
Hz. Zülkarneyn ise çevresindeki halklar tarafından “yeryüzünde bozgunculuğu ve fitneyi önleyen kişi” olarak tanınmış, insanlara barış ve huzur getiren bir lider olmuştur. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemleri bu yönüyle Altınçağ dönemiyle çok büyük benzerlikler göstermektedir.
Altınçağ’da da insanlar kendi istekleriyle Müslüman olacak, hiçbir savaşa gerek kalmadan İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu dönemi tasvir eden hadislerde şu şekilde belirtilir:
Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.
(El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)
Mehdi, Peygamberin yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır.
(Kıyamet Alametleri, Berzenci, s. 163)
Hadislerde belirtildiği gibi Hz. Mehdi tüm dünyaya İslam ahlakını barış yoluyla hakim edecek, savaş ve şiddetten kaçınacaktır. Hz. Mehdi’nin izleyeceği yol dünya çapında büyük bir kültürel atılım ile insanların İslam ahlakına yöneltilmesi olacaktır. O dönemde Allah’ın izniyle aşağıdaki ayetler tecelli edecektir:
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi, 1-3)
Din Ahlakına Davet Konusunda Kararlı Olmaları ve Hızlı Davranmaları
Hz. Süleyman aldığı akılcı ve seri kararlar ile tüm müminler için çok hikmetli bir örnektir. Sebe Ülkesi’nin halkını iman etmeye davet etmek için yazdığı mektup (Neml Suresi, 29) onun tebliğ gücünü gösteren önemli bir delildir. Kuran’da mektubun içeriğiyle ilgili olarak şu bilgiler verilmiştir:
"Gerçek şu ki, bu, Süleyman’dandır ve ‘Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla’ (başlamakta)dır. (İçinde de “Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin” diye (yazılmaktadır)." (Neml Suresi, 30-31)
Hz. Süleyman’ın mektuptaki üslubu son derece açık ve etkileyicidir. Mektubun çok güçlü ve hüküm sahibi bir insandan geldiği özlü, kararlı ve kesin üslubundan da anlaşılmaktadır. Sebe Melikesi ve çevresindeki yöneticiler de mektuptan oldukça etkilenmişlerdir.
Bunun yanı sıra Hz. Süleyman’ın ilim sahibi bir kişinin aracılığıyla Sebe Melikesi’nin tahtını getirtmesi (Neml Suresi, 3 , hızlı karar alma konusuna verdiği önemi ortaya koymaktadır.
Hz. Zülkarneyn’in Yecüc ve Mecüc isimli kavmin bozgunculuğunu önlemek için kıyamete kadar yıkılamayacak, güçlü bir set inşa etmesi de (Kehf Suresi, 9 onun gücünün ve akılcılığının bir göstergesidir. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn gibi, Hz. Mehdi de aklı ve ferasetiyle tanınacaktır.
Altınçağ'da insanlar Allah’ın izniyle akın akın İslam’a yönelecek, bunun için çok geniş kapsamlı ve seri çalışmalarda bulunulacaktır. Toplumlar birbiri ardına İslam ahlakını benimseyecek, inkarcı ideolojiler hızlı ve kalıcı girişimlerle dünya üzerinden kalkacak, her türlü zulüm sistemi tarihin karanlıklarına gömülecektir. Bu konu ile ilgili olarak büyük İslam alimi Muhyiddin Arabi şunları belirtmektedir:
Allah ona (Mehdi’ye) o kadar güç verecek ki, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak, dini ikame edecek, İslam'ı ihya edecek, önemsenemez bir hale geldikten sonra ona tekrar kıymet kazandıracak, ölümünden sonra onu diriltecek... Asrında cahil, cimri ve korkak olan bir adam hemen alim, cömert ve cesur olacak... Dini, Resulullah (sav)’ın zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak...
(Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, s. 186)
İmar İşlerine Büyük Önem Verilmesi
Hz. Süleyman’ın imar çalışmalarına verdiği öneme birçok ayette dikkat çekilmiştir. O, emri altında çalışan bina ustası cinleri ve şeytanları kullanarak kaleler, heykeller, çanaklar ve kazanlar yaptırmıştır. (Sad Suresi, 37; Sebe Suresi, 13) Onun görkemli sarayını her gören insan, -başta Sebe Melikesi olmak üzere- hayran kalmıştır. (Neml Suresi, 44) Hz. Zülkarneyn’in inşa ettiği setin yapımında ise, Allah’ın dilemesi dışında yıkılamayacak kadar güçlü bir teknik kullanılmıştır. (Kehf Suresi, 9
Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde, Altınçağ’da da imar işlerine çok büyük önem verileceğine dikkat çekilmektedir. Bu dönemde şehirlere huzur ve barışın yanı sıra, üstün bir medeniyet de gelecektir. Bu hadislerden biri şu şekildedir:
Mehdi Konstantiniyye ve diğer beldelerin imarına çalışır.
(El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 40)
Zenginliği ve İhtişamı, İslam’ın Menfaati ve Allah’ın Rızasını Kazanabilmek İçin Kullanmaları
Hz. Süleyman, sahip olduğu zenginlikleri Allah’ın bildirdiği İslam ahlakını dünya üzerinde yaymak için en güzel şekilde kullanmıştır. Fethettiği ülkelerde yaşayan insanları öncelikle Allah’a iman etmeye ve teslim olmaya davet etmiştir. Sebe Ülkesi’ne gönderdiği İslam’a davet mektubu bu konuda çok önemli bir delildir. Hz. Zülkarneyn de “... Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan) daha hayırlıdır...” (Kehf Suresi, 95) ayetinden de anlaşıldığı gibi, Allah’ın nimetiyle sağlam bir iktidara sahiptir. O da bu büyük gücünü yeryüzünde bozgunculuğu engellemek için kullanmıştır.
Altınçağ'da da insanlar çok büyük bir zenginliğe, refaha ve huzura kavuşacaklardır. Hz. Mehdi yeryüzünün tüm zenginliğini din ahlakını dünyaya hakim kılmak için kullanacak, fethettiği ülkelerde güzel ahlakı ve barışı esas alacaktır. Onun eşi ve benzeri olmayan uygulamaları insanların İslam ahlakına karşı kalplerinin yumuşamasına vesile olacak ve İslam ahlakı çok kısa bir sürede tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu konudaki hadislerden bazıları şu şekildedir:
Ümmetim arasında Mehdi çıkacak, Allah onu insanları zengin kılmak için gönderecektir. Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını (dünya ürünlerini) çıkaracak...
(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15)
... Biattan önce, insanlar grup grup ona akın edecekler ve oraya giden herkes ondan bereket kazanacaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)
Altınçağ’da Yaşanacak Bolluk ve Bereket
Ayetlerden Hz. Süleyman döneminde çok büyük bir zenginlik yaşandığı ve insanların refah içinde bir yaşam sürdükleri anlaşılmaktadır. Hz. Süleyman’ın sarayı son derece görkemlidir, çok büyük orduları vardır ve dünyanın dört bir yanına hakim olmuştur.
Altınçağ da bolluk ve bereketiyle Hz. Süleyman dönemiyle çok büyük bir benzerlik gösterecektir. İnsanlara her istedikleri sayılmadan, bol bol verilecek, havadaki kuşlar dahi Hz. Mehdi’nin hilafetinden razı olacaktır. Peygamber Efendimiz (sav)’in Altınçağ’daki bolluk, bereket ve refah ortamını tasvir eden çok detaylı açıklamaları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
O zaman, yer ve gök ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile onun hilafetiyle sevineceklerdir. Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)
... Sema yağmurunu indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce görülmemiş bir biçimde ümmetim onun zamanında rahata erecektir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9)
Altınçağ Dönemindeki Adalet ve Hoşgörü
Kuran ayetlerinde, Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn’in hoşgörülü, affedici ve barış yanlısı bir tutum içinde oldukları bildirilmiştir. Hz. Zülkarneyn, karşılaştığı topluma karşı güzelliği ilke edinmiş ve toplumu kolay olana davet etmiştir. (Kehf Suresi, 8 Onlara karşı adaletle davranmış ve sorunları karşısında onlara çıkış yolları göstermiştir. Kendisinden yardım isteyen topluma, karşılığında hiçbir şey beklemeden yardım etmiştir. Şüphesiz bunlar, Yüce Rabbimiz’in emrettiği güzel ahlakı en güzel şekilde yaşamasının birer sonucudur.
Hz. Süleyman da hakimiyeti boyunca adaletle hükmetmiştir. Hz. Mehdi de ortaya çıktığında İslam ahlakını tıpkı Hz. Zülkarneyn ve Hz. Süleyman gibi kültürel faaliyetlerle hakim kılacak, diplomasiyi kullanacak, sanat ve estetiğe önem verecek, adaleti ve dürüstlüğüyle tüm insanların sevgisini kazanacak ve barış dolu bir dünya oluşturacaktır. Dünya zenginlikleri insanlar arasında eşit bir şekilde dağıtılacak, yeryüzünden fakirlik ve yokluk kalkacaktır. Bu konu ile ilgili bazı hadisler şu şekildedir:
Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)
O (Mehdi) arza sahip olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden ona kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, ona katılsın. Zira o Mehdi’dir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
Ebu Said Hudri Resulullah’tan rivayet ediyor:
“Mehdi’nin izleyicileri ona sığınırlar, bal arılarının kraliçe arıya sığındıkları gibi (onun yanında güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktır.” (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 30)
Müslümanlar İçin Ahir Zamana Yönelik Müjdeler
Hz. Süleyman’ın ve Hz. Zülkarneyn’in yaşadıkları dönemlerde gerçekleşmiş olan dünya hakimiyeti tüm Müslümanlar için çok büyük bir müjdedir. Çünkü yazı boyunca vurgulandığı üzere, bu kıssalarda ahir zamana yönelik önemli işaretler bulunmaktadır.
Allah’ın sınırlarını titizlikle koruyan, İslam ahlakını dünya üzerinde hakim kılmak için ciddi bir çaba sarf eden ve hiçbir zorluk karşısında yılgınlık göstermeyen Müslümanlar, tarihin her döneminde mutlaka üstün geleceklerdir. Allah’ın yardımı ve desteği mutlaka onların yanında olacaktır.
Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn yukarıda sayılan özelliklerinin dünyadaki karşılığını güçlü bir hakimiyetle (ve elbette Allah’ın diğer pek çok manevi lütfu ile) almışlardır. Ahir zamanda aynı hakimiyet, Hz. Mehdi vesilesiyle mutlaka gerçekleşecektir. Hz. Mehdi, Peygamberimiz (sav)’in de haber verdiği gibi tüm hizmetlerini yerine getirecek ve Allah’ın izniyle Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılacaktır. Bu, Allah’ın iman edenlere bir vaadidir:
“Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O’dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam’ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile.” (Saff Suresi, 9)
|
|
|
| Hz. Nuh'un (a.s.) gemisi nasıldı? |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:54 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Hz. Nuh'un (a.s.) gemisi nasıldı?
Peygamberler, göstermiş oldukları mucizelerle hem davalarını ispat etmişler, hem de maddi terakkinin rehberi olmuşlardır.
Hz. Nuhun (a.s.) gemisi de bir kudret mucizesidir. Bilindiği üzere Cenabı Hak, Hz. Nuhu (a.s.) putperest olan kavmini imana davet etmesi için peygamberlikle vazifeli kılmış, ancak kavminin bunu kabul etmemesi üzerine bir gemi yapmasını emretmişti. Daha önce hiçbir gemi yapılmamış olduğundan, bu ilk gemiyi yapmak Hz. Nuh için çok zordu. Ancak Cenabı Hak, ona nasıl yapacağını vahyetti ve Hz. Cebraili de “yardımcı” olarak gönderdi.
Hz. Nuh, Cebrailin (a.s.) ve kendisine inanan müminlerin yardımıyla iki veya dört yıl içinde geminin yapımını tamamladı.
Hz. Nuhun (a.s.) yaptığı bu geminin büyüklüğü hakkında çeşitli rivayetler vardır. Doğrusu, Hz. Nuha inanan seksen müminle, bunların ihtiyaç maddelerini ve orada mevcut olan hayvanlardan birer çift alabilecek büyüklükte olduğudur.
Ama bu gemi için asıl mühim olan husus, onun alelade yelkenli bir gemi olmayıp, buharlı bir vapur olduğudur. Asrımız müfessirlerinden Elmalılı Hamdi Yazır, “nihayet emrimiz geldiği ve tennur feveran ettiği vakit” (Hud Sûresi, 40) mealindeki ayet-i kerimede geçen “tennur” ve “feveran” kelimelerinden hareketle, bu geminin buharlı olduğunu söylemektedir.
|
|
|
| Hz. Adem ’İn (a.s) yaratiliŞi ve Şeytan |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:53 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
KURAN’DAN KISSALAR : HZ. ADEM ’İN (A.S) YARATILIŞI VE ŞEYTANIN CENNETTEN KOVULMASI
Bismillahirrahmanirrahim
İslamı anlamak ve hakkıyla yaşamak ancak islam’ın temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim’i anlamakla mümkün olabilir. Kuran’ı anlamanın tek yolu ise, Kuran’ın ilk inen ayeti olan “oku” fiilinin ve emrinin yerine getirilmesiyle mümkün olabilecektir.
Müslümanlar, İslam dini gönderildiğinden günümüze kadar olan dönemde, asıl kaynağı olan Kuran’dan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bunu Kuran’da ALLAH(cc) şöyle bildirmiştir:
“Peygamber de dedi ki: "Ey Rabbim, kavmim bu Kur'an'ı bir kenara itip bıraktılar" Furkan Suresi 30
ALLAH (cc) Kuran’da bir ayette şöyle buyuruyor:
“Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!” Alak suresi 6
Peygamberimiz (sav) de bir hadis’i şeriflerinde; “Benden sonra siz ümmetime iki tane emanet bırakıyorum ki, onlara sımsıkı sarılırsanız yolunuzu asla şaşırmazsınız.Bu iki emanet; ALLAH kelamı Kuran ve benim sünnetlerimdir.”buyuruyor.
İman edenlerin üzerine düşen, yine Kuran’da emredildiği gibi “Kuran’dan kolayına geleni okumak” ve “Kuran’ı ağır ağır okumak” sonrada yaşamaktır.
HZ. ADEM ’İN (A.S) YARATILIŞI VE ŞEYTANIN CENNETTEN KOVULMASI
“Gerçekten onların (peygamberlerin) kıssalarında akıllılar için bir ibret vardır!...” Yusuf Suresi 111
SAD SURESİ
67-De ki: "Bu (Kur'an) bir büyük haberdir;
68-Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.
69-Benim bir bilgim olmazdı, (insanın yaratılışı hakkında) melekler yüce mecliste tartışırlarken.
70-Fakat ben açık bir uyarıcı olduğum için o bilgi bana vahyolunuyor."
HİCR SURESİ
26-Gerçekten Biz, insanı kuru bir çamurdan, biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattık.
27-Cini ise, daha önce zehirleyici şiddetli ateşten yaratmıştık.
28-Ve düşün o vakti ki, Rabbin meleklere: "Ben, kuru bir çamurdan biçimlendirilmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.
29-Bunun için, Ben onu muntazam bir insan kıvamına getirip içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanın!"
BAKARA SURESİ
30-Düsün ki, Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim." dediği vakit, (melekler) "Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?" dediler. (ALLAH) "Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!" buyurdu.
31-Ve Adem'e bütün isimleri ögretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip: "Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunlari isimleriyle haber verin!" buyurdu.
32-Melekler: "Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz Ya Rab! Bizim için, senin bize bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin Sen!" dediler.
33-"Ey Adem, bunlara onlari isimleriyle haber ver!" buyurdu. Bu emir üzerine Adem, onlara isimleriyle bunları haber verince buyurdu ki: "Size demedim mi Ben her halde göklerin ve yerin sırrını bilirim! Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum!"
34-Ve o vakit meleklere: "Adem için secde edin!" dedik, derhal secde ettiler. Ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten o kafirlerden idi.
ARAF SURESİ
11-Gerçek şu ki, önce sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin!" dedik; hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı.
12-ALLAH: "Sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu." dedi. "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan." dedi.
13-ALLAH: "Hemen in oradan, orada büyüklük taslamak ne haddine, haydi çık; çünkü sen alçaklardansın!" buyurdu.
(şeytan) Dedi ki: "Şu benim üzerime üstün kıldığın kişiye baksana!" Yemin ederim ki eğer beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan, ben onun zürriyetini pek azı hariç kesinlikle kumandam altına alacağım." İsra suresi 62
ALLAH : "O halde çık oradan; çünkü sen, artık kovulmuşsundur!
Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir." dedi.
Hicr suresi 34,35
14-İblis: "Dirilip kaldırılacakları güne kadar bana mühlet ver!" dedi.
15-ALLAH: "Haydi, mühlet verilenlerdensin." buyurdu.
16-İblis: "Öyle ise andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de onları saptırmak için her halde Senin doğru yoluna oturacağım.
17-Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de çoğunu şükredici bulmayacaksın." dedi.
HİCR SURESİ
39-(şeytan) "Ey Rabbim, beni azdırmana karşılık yemin ederim ki, kesinlikle ben yeryüzünde onlar için tezyinat yapacağım ve hepsini azdıracağım!
40-Ancak içlerinden ihlasa erdirilen kulların haric!" dedi.
“(ALLAH): Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat; süvarilerin ve piyadelerinle üzerlerine bas gürültüyü; mallarına, evlatlarına ortak ol; ve onlara vaadlerde bulun. Fakat şeytan onlara bir aldanıştan başka ne vaad eder? İsra suresi 64
42-Gerçekten senin, benim o kullarım üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur; ancak, azgınlardan sana uyanlar bunların dışındadır.
43-Kesinlikle bunların topuna va'dedilen yer, cehennemdir.
ARAF SURESİ
18-ALLAH: "Çık oradan, yerilmiş, kovulmuş olarak! Andolsun ki, onlardan her kim sana uyarsa, kesinlikle cehennemi tamamen sizinle dolduracağım.
Andolsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıkabasa dolduracağım." Sad 85
19- Ve ey Adem, zevcenle birlikte cennete yerleşin, dilediğiniz yerden yiyin şu ağaca yaklaşıp da zalimlerden olmayın!" dedi.
TAHA SURESİ
117-… "Ey Adem, haberin olsun, bu (şeytan) sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.
118-Çünkü senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır.
119-ve sen orada susamazsın ve güneşte yanmazsın." dedik.
120-Derken şeytan ona vesvese verdi: "Ey Adem, sana sonsuzluk ağacını ve çürümesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" dedi.
ARAF SURESİ
20-Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve: "Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti." dedi.
21-Ve: "Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim." diye ikisine de yemin etti.
22-Bu şekilde onları kandırıp sarktırdı. Bunun üzerine o ağacın meyvesini tattıklarında, ikisine de ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla yamamaya başladılar. Rableri onlara: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi.
BAKARA SURESİ
36-Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulunduklari o bolluk içindeki yerden çıkardı. Biz de: "Haydi kiminiz kiminize düşman olarak (Dünyaya) inin ve yerde bir zamana kadar kalıp nasibinizi alacaksınız." dedik.
37-Bu ara Adem Rabbinden bir takım kelimeler belleyip O'na yalvardı. O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak O'dur!
ARAF SURESİ
23-Onlar: "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz." dediler.
24-ALLAH: "Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde." buyurdu.
25- "Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız." dedi.
26-Ey Adem oğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, ALLAH'ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar.
27-Ey Adem oğulları, şeytan nasıl ki, anne-babanızı çirkin yerlerini kendilerine göstermek için cennetten çıkardıysa sakın sizi de belaya uğratmasın! Çünkü o ve yandaşları sizleri, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yönden görürler. Biz, o şeytanları imana gelmeyenlerin dostları kılmışızdır.
189-O, o zattır ki sizi bir tek nefisten yarattı, eşini de ondan yarattı ki gönlü buna ısınsın. Onun için eşine yaklaşınca o hafif bir yükle hamile kaldı, bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden kendilerini yetiştiren ALLAH'a şöyle dua ettiler: "Bize salih yaraşıklı bir çocuk ihsan edersen, yemin ederiz ki, kesinlikle şükreden kullarından oluruz!"
KEHF SURESİ
50-Yine o vakti hatırla ki, meleklere: "Adem için secde edin!" demiştik, hemen secde ettiler, ancak İblis cinlerden idi Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onu ve soyunu kendinize dost mu ediniyorsunuz? Onlar size düşman iken! Zalimler için ne kötü bir değişme!
SEBE SURESİ
20-Yine andolsun ki, iblis onlar aleyhindeki tahminini gerçekten doğru buldu da içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan başkası ona uydular.
FATIR SURESİ
5-Ey insanlar, haberiniz olsun ki, ALLAH'ın vaadi muhakkak gerçektir; sakın o dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o aldatıcı şeytan, sizi ALLAH'a karşı aldatmasın!
6-Haberiniz olsun ki, şeytan size düşmandır, siz de onu düşman tutun; çünkü O, etrafına toplanan yandaşlarını ancak alevli cehennemlik dostlarından olsunlar diye davet eder.
YUNUS SURESİ
25-ALLAH selam yurduna (cennete) çağırıyor ve dilediğine de bir doğru yola hidayet buyuruyor.
LOKMAN SURESİ
33-Ey insanlar, Rabbinizden korkun ve öyle bir günü sayın (öyle bir günden ürperti duyun) ki, baba, çocuğundan (taraf) birşey ödeyemez; evlat da babasından taraf birşey ödeyecek değildir. Muhakkak ALLAH'ın va'di gerçektir. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o mağrur (şeytan) sizi ALLAH('ın affın)a güvendir(erek aldatıp cehenneme sürükle) mesin!
YASİN SURESİ
60-Ey Adem oğulları, Ben size şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır, diye and vermedim mi?
61-Bana kulluk edin, doğru yol budur, diye.
62-Böyle, iken yüceliğime karşı o içinizden bir çok nesilleri yoldan çıkardı. O zaman sizin akıllarınız yok muydu?
63-İşte bu va'd olunup durduğunuz cehennem.
“(Ahirette hesap günü) iş bitince şeytan da der ki:" ALLAH size gerçek olanı va'detti; ben de bir va'd yaptım, size karşı yalancı çıktım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu; ancak sizi çağırdım, siz de bana uydunuz; o halde beni kınamayınız, kendinizi kınayınız! Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Bundan önce de ben, sizin beni ALLAH'a ortak koşmanızı tanımamıştım; muhakkak ki, zalimlerin hakkı acı bir azaptır!" İbrahim Suresi 22
Kaynak: Elmalılı M. Hamdi Yazır Kur’an-ı Kerim ve Türkce Meali
|
|
|
| Peygamberimiz (a.s.v)'in Tebessümü |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:52 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Bismillahirrahmanirrahim
Esselamu Aleyküm...
Peygamberimiz (a.s.v)'in Tebessümü
Cenab-i Hak buyuruyor...
"Ey iman edenler! Namaz kilmaya kalktiginiz zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, baslarinizi meshedip, topuklara kadar ayaklarinizi yikayin…" (Maide, 6)
Rasulullah (s.a.v) buyurdular...
"Icinizden her kim, abdest suyunu hazirlayip agzina burnuna su verir ve burnunu temizlerse, mutlaka yüzünün, agzinin ve burnunun günahlari dökülür! Sonra Allah'in emrettigi gibi yüzünü yikarsa, yüzünün günahlari su ile birlikte sakalinin etrafindan dökülür... Sonra dirsekleriyle birlikte ellerini yikarsa, elinin günahlari su ile beraber parmak uclarindan akar gider... Sonra basini meshederse, basinin günahlari su ile birlikte saclarinin ucundan dökülür... Sonra topuklariyla beraber ayaklarini yikarsa, ayaklarinin günahlari su ile beraber ayak parmaklarinin ucundan akar... Eger (böylece abdest alan) bu adam, kalkip namaz kilar, Allah'a hamd ve sena eder, O'nu layik oldugu vasiflarla yüceltir ve gönlünü tam anlamiyla Allah'a baglarsa, mutlaka anasindan dogdugu günkü gibi günahlarindan arinmis olur" (Müslim, Müsafirin 294)
Ashab-i kiram, Peygamber Efendimiz'den sonra O'nun davrandigi gibi davranmaya ihtimam göstermisler, her hususta onu taklit etmeye gayret etmislerdir... Bir gün Osman b. Affan su isteyip abdest aldiktan sonra gülmüs ve arkadaslarina...
"−Nicin güldügümü sormayacak misiniz?" demisti...
Onlarin sormasi üzerine sunlari söyledi...
"–Bir gün Allah Rasulü (s.a.v) buraya yakin bir yerde su istedi, benim gibi abdest aldi ve tebessüm etti...
Sonra da...
"−Nicin tebessüm ettigimi sormayacak misiniz?" buyurdu...
Sordugumuzda ise su aciklamayi yapti...
"−Kul abdest icin su isteyip yüzünü yikadigi zaman Allah Teala yüzü ile isledigi günahlari siler... Kollarini yikadigi zaman da böyle, basini meshettigi zaman da böyle, ayaklarini temizledigi zaman da böyledir." (Heysemi, I, 229)
Müsterek dualarda bulusmak temennisi ile...
...Selam ve Dua ile...
...Fi emanillah...

|
|
|
| Hakkını helal et yüreğim |
|
Yazar: MaSaL - 06-14-2011, Saat: 02:44 PM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorumlar (4)
|
 |
HAKKINI HELAL ET YÜREÄžİM
Kelimelerin ağırlığı tek tek dilime çöktüğünde, kalemın emri ile yazmaya başladım.
Söz nerde başlayacak nerde bitecek inanın bende bilmiyorum.
Konuşan yüreğim mi yoksa nefsim mi onu da bilmiyorum.
Yüreğimle iyi geçiniyoruz da nefsim için aynı şeyleri söyleyemiyeceğim.
Ey nefis nedir senden çektiğim.
Sürekli bir şeyleri yapmam için bana emrediyorsun.
Hep benden önce konuşuyor, kafamı karıştırıyorsun.
Ne olur bu akşam bir defa olsun sus.
Sükut lehçesini bu gece kullansan olmaz mı?
Müsade edersen bu gece yüreğimle dertleşeceğim.
Gecenin demini aldığı şu saatlerde yüreğimi dinlemek istiyorum.
Belki de yüreğimle helalleşmek istiyorum.
Aynı bedende yaşıyoruz. İyisiyle, kötüsüyle sen benim yüreğimsin.
Sana çok çektirdim biliyorum.
Arkası gelmeyen dertlerimi, sıkıntılarımı hep sana yükledim.
Dağların bile çekmeye katlanmadığı nice yükün altına girdin de bana mısın demedin.
Ayrılığın acısını, vuslatın sevincini hep seninle yaşadım.
Can dediklerim canımı yaktılar, alev olup sen yandın hep…
Yar dediklerim yaramı kanattıklarında, kan olup sen aktın her defasında…
Oysa küçücüktün. Küçük ve titrek… Çok hakkın geçti bana…
Benim en iyi arkadaşlarım; gece, gözyaşı ve yatağımdı.
Biz bir araya geldiğimiz de halimize hep sen şahitlik ettin.
Yolcu ettiğim bir günün ardından geceye sığındığımda sen vardın yanımda.
Gece tüm şefkatiyle sardığında beni, kelamım hep gözyaşı oldu.
Kelimelerin bile uyuduğu bir anda başka lisana ne hacetti ki.
Muhabbetimiz esnasında dökülen her kelime yanağımı ıslatırken, ruhumu teselli etmek
yatağıma düşerdi her defasında.
Alnımdan öperken beni ‘’buda geçecek, aldırma gönül’’der teselli ederdi.
Oysa sonradan öğrendim.
Benim dostlarla muhabbetim derdime derman,
gönlüme ferman olurken sen çok acı çekiyormuşsun.
Özür dilerim. Midesi yananın değil yüreği yananın ağladığını geç fark ettim.
Ben derdime ağlıyordum, sen bana ağlıyordun.
Ben günah ateşinde yanarken sen bana su oluyordun.
Her canım yandığında sende benimle yanıyormuşsun. Bilemedim.
Ne olur affet beni.
Söz bundan sonra seni üzmeyeceğim. Sahibine layık bir yürek taşımaya söz veriyorum.
Gül bahçesi yetiştirmenin yolu bahçedeki tüm çirkinlikleri temizlemekten geçermiş.
Yabani otlar , taşlar, dikenleri ayıklamaktan.
Bende yüreğimin toprağına zarar veren tüm kirli duyguları temizlemekle işe başlayacağım.
Rabbimin bu yürekte görmek istediği tüm duyguları yeşerteceğim.
Fideleri inançla ekip, sabırla sulayacağım.
Çiçek açmalarını tam bir tevekkül ile bekleyecek, acele etmeyeceğim.
Dalında açan çiçek ne olursa olsun kanaat edeceğim.
Ha kırmızı gül, ha beyaz karanfil…Söz itiraz etmeyeceğim.
Böylesi bir hal üzere yaşarsam inanıyorum ki seni eskisi kadar üzmeyeceğim.
Hakkına girmekten ALLAHa sığınırım .Bu bedende yaşadığımız sürede dost kalalım olmaz mı?
Unutma sen bana Rabbimin bir emanetisin.
Ruhlar alemin de başlayıp, anne rahminde devam eden bir yolculuğun son durağındayız.
Yarın ahiret de bana şahitlik edeceksin.
O büyük huzura iki dost olarak çıkmaya ne dersin?
Hakkını helal et yüreğim…
alıntıdır...
|
|
|
|