| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 327 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 323 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Allah’a Şirk Koşarak Yaşa...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-21-2025, Saat: 09:37 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 22
|
Rabbinden Sana Vahyedilen...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-20-2025, Saat: 04:17 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 18
|
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,337
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
|
Enfal Suresi 12. Ayet. ”V...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-12-2025, Saat: 04:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 31
|
|
|
| Konfüçyus dan Bir Ders |
|
Yazar: YasSmin - 06-07-2011, Saat: 10:21 AM - Forum: Genel
- Yorum Yok
|
 |
Konfüçyus, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden sınıfın tam karşısına geçti.
Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde bir elma vardı. Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi:
"Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı yiyebilir." Çocuklardan biri açıkmıştı, ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor, ama başaramıyordu. "Elimi çıkaramıyorum!" Konfüçyus, "Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır," dedi. Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda zorunlu olarak bıraktı. Elini vazodan çıkardığında, yüzünde şaşkınlık okunuyordu. Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı?
Konfüçyus, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi gülmeye başladı. Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu! Konfüçyus, "Fakat bu, göründüğü kadar basit değil," dedi. Elmayı havada tutuyordu konuşurken. "Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Onu bırakabilmek de bir beceridir.
Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız. İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz."
|
|
|
| Printer |
|
Yazar: YasSmin - 06-07-2011, Saat: 10:18 AM - Forum: Maxi Geyik
- Yorum Yok
|
 |
Sene 1992, üniversite yılları. Anneannemin haç parasıyla zar zor bir bilgisayar kapatmışız ama printer'a para kalmamış. Akşam vakti printer'i olan bir arkadaşa gidip aleti ödünç aldım, eve dönüp proje çıktısı alacağım.Ankara'da her kış olduğu gibi yerler yine buz. Kayıp düşer de alete bir zarar veririm korkusuyla bir taksiye bindim. Daha iki dakka olmadan polis çevirdi, taksici kenara çekti, sonra arabadan indi, kimliğini gösterdi. Ben kucağımdaki cihazın inmemek için uygun bir bahane olduğu düşüncesiyle elde kimlik arabada bekledim. Polis abi geldi, kapıyı açtı, ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- O ne len ööle?
- Printer (yanindaki öteki polise dönerek) Ecnebi oğlum bu. Sonra gülümseyerek kapıyı kapattı. Güle güle manasına ikisi birden el salladılar, tekrar yola koyulduk. 500 metre kadar gittikten sonra söför gene kenara çekti, çünkü gülmekten arabayı kullanamıyordu. ))
Alıntıdır
|
|
|
| Özürlü Olimpiyatları |
|
Yazar: YasSmin - 06-07-2011, Saat: 10:14 AM - Forum: Genel
- Yorum Yok
|
 |
Bir kaç yıl önce, Seattle Özel Olimpiyatlarında, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Başlama işareti verilince, hepsi birlikte başladılar, bir hamlede başlamadılar belki, ama yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler.
Yarışa başlar başlamaz içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi oğlanın ağlamasını duydular. Yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler ve oğlanın yanına geldiler. İ
çlerinden Down Sendrom'lu bir kız eğilip oğlanı öptü ve "Bu onun daha iyi olmasını sağlar" dedi. Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca onları alkışladı.
Orada bulunan insanlar hala bu öyküyü anlatıyorlar. Neden mi? Çünkü şu tek şeyi derinden bilmekteyiz : Bu hayatta önemli olan şey, kendimiz için kazanmaktan çok daha ötede olan bir şeydir.
Bu hayatta önemli olan, yavaşlamak ve yönünüzü değiştirmek anlamına gelse bile diğerlerinin de kazanması için yardım etmektir. Kendisinden güçsüzü ezmeyi ilke edinen, daha güçlünün kendisini ezmesine davetiye çıkarmış olur.
|
|
|
| Kim ne derse desin |
|
Yazar: YasSmin - 06-07-2011, Saat: 09:59 AM - Forum: Genel
- Yorum Yok
|
 |
Okulda öğretmen, lise birinci sınıf öğrencilerine bir kompozisyon ödevi vermişti. Konu şu idi: "Büyüdüğünüz zaman ne olmak istiyorsunuz?"
Onbeş yaşındaki Monty, büyüdüğünde bir at çiftliği sahibi olmayı düşlüyordu. Ödevine bu düşünü sadece yazmakla yetinmedi, çiftlikte yapılması gereken binaların çizimlerini de ekledi. At çiftliği kesinlikle 300 dönüm olacaktı. Monty, ahırların yanısıra bir de, çiftliğinin orta yerinde yapmayı düşlediği bin metrekarelik kocaman bir evin plânını da çizdi. Öğretmen, kompozisyon ödevlerini bir hafta sonra dağıtınca Monty‘nin yüzü asıldı. Çünkü kâğıdın tepesinde kocaman bir sıfır vardı. Bu yetmiyormuş gibi, öğretmen, sıfırın yanına bir de şu notu eklemişti: " Dersten sonra öğretmenler odasına gel. Seninle görüşmek istiyorum."
Monty, öğretmenin söyleyeceklerini beklemeden, kendi merakını gidermek istedi. Ve öğretmenine, niçin sıfır verdiğini sordu. Öğretmen de onunla bu konuda görüşmek istiyordu: " Çünkü sen, büyüdüğün zaman ne olmak istediğini yazmak yerine, saçma sapan düşler yazmışsın" dedi. " Çocuksu düşlerini nasıl gerçekleştirebileceğini hiç düşünmedin mi? Bir at çiftliği kurmanın kaça mal olacağını hiç aklına getirmedin mi? Çok fakir bir ailenin çocuğu olduğunu bilmiyor musun?" Öğretmen bunları söyledikten sonra Monty‘ye bir hak daha tanıdı: " Haydi şimdi eve git ve ayni konuda yeni bir kompozisyon yaz." dedi. " Yine öyle saçma sapan düşlere dalma da sana sıfır yerine doğru dürüst bir not vereyim."
Monty evde, babasından yardım istedi. " Kusura bakma, sana yardım edemem, yavrum." dedi babası. " Bu öyle bir konu ki, tümüyle seni ve senin geleceğini ilgilendiriyor. Kararını sen kendin vermelisin..." Monty kararını o gece verdi.
Yeni bir ödev yazmadı, ertesi gün öğretmene ayni ödev kâğıdını getirdi. " Bana verdiğiniz sıfırı not defterinize rahatlıkla geçirebilirsiniz, öğretmenim" dedi. " Ben notumun değişmesi uğruna düşümü, idealimi değiştirmeyeceğim..."
Monty, karşısındaki topluluğa yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü: " Size bu anımı neden anlattığımı da söyleyeyim" dedi. " Çünkü şu anda tümünüz, benim 300 dönümlük at çiftliğimin orta yerindeki bin metrekarelik evimde bulunuyorsunuz. Şimdi başınızı lütfen şöminenin üstünde duran şu çerçeveye çevirin ve çerçevenin içine bakın. Sıfır not aldığım kompozisyon ödevimi göreceksiniz orada."
Monty bunları söyledikten sonra, o akşamki konuklarına bir de öğüt verdi: " Hiç kimseye, düşlerinizi küçümseme fırsatı tanımayın" dedi. " Kim ne derse desin !!!
|
|
|
| Baba, anneme iyi bak ... |
|
Yazar: YasSmin - 06-07-2011, Saat: 09:30 AM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorumlar (2)
|
 |
Baba,
Anneme iyi bak olur mu?
Benden sana evlat vasiyetidir
Baba, anneme iyi bak! ...
Akşam en heyecanıyla televizyon izlerken,
Sen anneme bak.
Yaşanmışlıklarını göreceksin çocuksu bakışlarında;
Yaşattıklarını, yaşatamadıklarını,
Sana adanmış koskocaman bir ömrü göreceksin bakışlarında
Akşamları geç geldiğinde
Yiyemediği lokmaları göreceksin,
Boğazına dizilen...
Sen kızmayasın diye,
Uyurken komşulara gidişlerini,
Bizim ağzımızı kapatmalarını,
Yüreğinin ağzına geldiği zamanları göreceksin.
Baba, anneme iyi bak!...
-‘'Hanım ben gidiyorum ‘' dediğinde,
Sen merdivenleri inene kadar
Ardından bakan insana bir kez durup,
Merdivenin 5. ci basamağında,
Sen bak!
Gözlerinde sen daha gitmeden
Seni özleyen bir kadın göreceksin.
Sokakta gördüğün arkadaşının sıktığın eli gibi bir kez olsun sarıl ona.
Sıkıca!
Sevgiyle!
Saatlerini harcadığın kahve sandalyesinde,
Yudumlarken bardağından çayını;
Hiç birinin tadının
Annemin çayının tadına benzemediğini fark ederek;
Evde, senin için yemek yapmanın telaşında olan
O kadını düşün.
Koyarak üç beş kuruş
Yarım bıraktığın bardağın yanına, En hızlı adımlarınla koş baba.
Seni terk eden annen gibi,
Ardından bıçaklayan dostların gibi,
Senin kıymetini bilmeyen evlatların gibi değil...
Ne zaman düşsen,
Canın acımasın diye düştüğün yere çimen olan,
Her bayramda senin elini
‘'evimin direği ‘' diyerek öpen o kadına iyi bak baba...
Ne kadar usulca çıksan da merdivenleri
Senin geldiğini daha ilk basamakta anlayan kadına,
Yüzün asıksa, Mutfağında sessizce ağlayan
Ama sana soğanın ne kadar acı olduğunu söyleyen kadına,
Sen hastaneye yattığında;
Ağlarken uyuyan, uyanınca ağlayan;
‘'bu ev çok büyük geldi bana ‘' diyen
Anama iyi bak baba.
Sarıl bu anneler gününde boynuna.
Tut ellerinden, öpüver.
Ve deki ona;
‘'Siyah saçlarımın terk ettiği yıllarımdan geriye,
Bir sen kaldın ve ben
Bir tek sana kaldım.!''
Anama iyi bak baba
Onun gözlerinde sana adanmış
Koskocaman bir ömür göreceksin !!!!
Ersin Hoşgenç
|
|
|
| çakıl |
|
Yazar: YasSmin - 06-07-2011, Saat: 09:27 AM - Forum: Şairlerimiz
- Yorum Yok
|
 |
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bedri Rahmi Eyüboğlu
|
|
|
|