:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,518
» Toplam Yorumlar: 1,065,494

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 379 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 377 Ziyaretçi
Bing, GoogleBot

Son Aktiviteler
Acemhe'den :P
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: ÇiLeK
, Saat: 11:21 AM
» Yorumlar: 1,421
» Okunma: 78,107
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
05-27-2025, Saat: 09:56 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 308
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 363
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 177
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 103
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 51
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 252
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 824
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 373
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 239

 
  Şefaat Tümden Allah a Aittir
Yazar: halukgta - 01-09-2014, Saat: 11:50 AM - Forum: İslam - Yorumlar (1)

İslam âleminde, birçok konuda yapılan yanlışların başında, peygamberlerin, velilerin, şeyhlerin, ulemaların şefaat edeceğine inanılır. Kur’a na göre Şefaat, bağışlanma affedilme isteğidir. Bakın Allah kesin bir dille bu konuda ne söylüyor?

Zümer 44: De ki: "ŞEFAAT TAMAMEN ALLAH'INDIR (yardım ve destek yalnız O'ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

Eğer Allah affedilme, bağışlanma, yardım, destek yetkisinin yalnız kendisinde olduğunu söylüyorsa, bundan sonra aynı konuda başka ayetinde, tersini Rabbimiz asla söylemez. Yukarıdaki ayeti unutmadan, bu konuyla ilgili diğer ayetleri anlamaya çalışalım. Bakalım Allah bu konuda bizleri nasıl yönlendiriyor, bilgilendiriyor.

Fatiha 5: Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Düşünebiliyor musunuz, biz bu sözleri her namazımızda okuyor, Allah a söz veriyoruz, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ DİYORUZ. Sözümüzde duruyor muyuz peki? Söylediğimiz şu sözü hatırlayınız. ( Şefaat Ya resulallah) Peki bunun anlamı nedir farkında mıyız acaba, hiç sanmıyorum.

Bu sözümüzle Ey Allahın resulü bizlere şefaat et diyoruz. Hani her gün namazlarımızda Rahmana karşı, yalnız senden yardım dileriz diyorduk ne oldu. Hani şefaat tümden Allah a aitti? İşte yaptığımız yanlışın büyüklüğünü bir fark etsek, o zaman yaptığımız tüm yanlışları fark edebileceğiz. Şimdide aşağıdaki ayet üzerinde düşünelim.

Enam 51: Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları, Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.


Ayet o kadar açık ve net olduğu halde, günümüzde Kur’an ayetlerine uymadığı halde, o kadar çok yanlış bilgilere, sözlere inanıp, ayetlerin çoğunu görmezden geliyor üstünü örtüyoruz. Şunu lütfen unutmayalım, atalarımızdan gelen hurafe itikatlarımızı temize çıkarmak, delil aramak adına, ayetleri görmezden gelip, üstünü örten, gerçek iman etmemiş demektir.

Açıkça Allah bizler için, O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır, dedikten sonra, bu sözlerin tam tersini, Kur’an ın başka bir ayetinde, peygamberlere, velilere, şeyh ve ulema dediğimiz kişilere, şefaat etme yetkisi veriyorum der mi? Velilerin ardına düşmeyin, güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim dediği halde Allah, böyle bir yetkiyi verir mi?

Bakın peygamberimiz bizlere Kur’an ı tebliğ ettiğini ve bu kitabın bizler için gönül gözü olduğunu, bunu hala görmeyenler için ise, hiçbir şey yapamayacağını, körlük edenlere de bakın ne söylüyor ayette.

Enam sur. 104. ayet: Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.


Şimdi hatırlatacağım ayet, günümüzde yapılan yanlışlara güzel cevap veriyor, tabi anlayana anlamak isteyene.

Zümer 19: Üzerine azap sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın.

Buradan anlaşılıyor ki, Allah ın karar verdiği bir hükmü kimse değiştiremez. Bunu da bizlerin anlaması için Allah, en sevdiği elçisi üzerinden bizlere örnek veriyor. Ama bizler ne yazık ki bunlardan, ders almadığımız çok açık. Şimdide buna benzer, elçisi kanalıyla verdiği bir başka örneği hatırlayalım.


Muhammet 19; Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! HEM KENDİ GÜNAHIN İÇİN, HEM DE MÜMİN ERKEKLERLE MÜMİN KADINLAR İÇİN AF DİLE. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de, varıp ulaşacağınız yeri de bilir.


Yukarıdaki ayet şefaat konusunda, bu gün yaptığımız yanlışlara çok güzel bir örnek. Tabi anlayana, anlamak isteyene. lütfen bunun üzerinde dikkatle düşünelim. Allah elçisine bakın ne diyor. Hem kendi günahların için, hem de iman edenlerin günahları için af dile diyor. Düşünebiliyor musunuz Allah elçisine, kendi günahın için bile bana dua et diyor.


Peki, bizler bu konuda neler söylüyoruz? Bir kısım din kardeşimiz, peygamberimiz bizler için Allah tan af dileyecek, şefaat etmeyecek diyor. Bu sözlerin üzerinde de düşünelim. Peygamberimiz kendi günahı için dahi, Alla ha dua ediyor yalvarıyorsa, bugün hiç tanımadığı, iman edip etmediğini dahi bilmediği bizlerin günahının bağışlamasını için, nasıl Allah a dua etsin.

Bugün bizler Kur’an ı anlaşılması zor ilan edip, ellerimizde beşerin kitapları ile iman ediyorsak, peygamberimiz bizler için dua eder mi dersiniz? Mahşer günü peygamberimiz, ÜMMETİM KUR’ANI DEVRE DIŞI BIRAKTILAR diyecekse, nasıl olurda Kur’an ı devre dışı bırakan ümmetinin günahlarının affı için, peygamberimiz Allah a dua eder.

Dikkat ediniz ayette, mümin yani inanmış erkek ve kadınların günahları için dua et diyor elçisine. Bu demektir ki iman ettiğinden emin oldukların için dua et anlamındadır. Hatırlayınız iman etmeyenler için dua ettiğinde, Allah peygamberimize ne diyordu?

Tevbe 80: Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.


Dua kapısını Yüce Rabbimiz, tüm iman edenler için açık bırakmıştır şükürler olsun. Size İbrahim peygamberimizden de bir örnek vermek istiyorum. İman etmeyen babası için, bakın Allah ın övgüyle bahsettiği, bizlerin atası diye zikredilen bir elçinin sözlerinden, sanırım çok ders almalıyız.


Mümtehine 4. : Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır.


Bakar mısınız lütfen, Kur’an da övgüyle bahsedilen Allah elçisi, İbrahim peygamberimiz, babası için hesap günü hiç bir şey yapamayacağını, ona yalnız dua edip af dileyebileceğini söylüyor. Birçok ayetinde de iman etmeyenleri asla affetmeyeceğini de belirtmişti Allah.

Aşağıdaki ayeti lütfen, çok ama çok iyi değerlendirelim. Çünkü Allah elçisine DEKİ ONLARA diye başlayarak, bakın bizlere ne söylemesini istiyor.


Araf 188: De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim.


Yukarıdaki ayette, her şey çok açık değil mi dostlar. Özellikle Allah, üzerine basa basa söylemesini istiyor bizlere, görev verdiğim elçinin benim dilediğim dışında sizlere ne faydası dokunur, nede zarar verebilir. Hala Allah ın bu sözlerini görmezden gelmeye devam edip, beşerin yanlış rivayetlerine mi iman etmeye devam edeceğiz?

Şefaat konusu ile ilgili bazı ayetleri de sizlere hatırlatmak istiyorum. Aklını kullanan ibret alacaktır.

Bakara 123: Ve öyle bir günden korkun ki, kimse başka birinin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ona şefaat fayda vermez ve hiç bir taraftan yardım da görmezler.

Bakara 48: Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

Bakara 254: Ey iman edenler, alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz mallardan nafaka verin. Kâfirler ise hep o zalimlerdir.

Yunus 18: Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: 'Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' derler. De ki: 'Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve yücedir.

Zümer 43: Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: 'Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?


Yukarıdaki ayetlere, daha birçok örnekler verebiliriz, sanırım bu kadar açık ayetlerden sonra, bağışlayacak affedecek tek bir makamın, yani yüce Rabbimizin olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Tüm bu ayetlerden sonra Yaradan, şefaat yetkisini başka kişilere de verdim der mi? Elçisine dahi bu yetkiyi vermeyen ve kendi günahların için dua et bana diyen Rabbimizin sözlerini, çekip çekiştirip kendi amaçlarına alet eden, aklını kullanmayanlara bakın Allah ne diyor?


Yunus 100: Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah, pislik içinde bırakır.


Aklını kullanmayanların sonunu, yaşadığımız toplumda çok açık görüyoruz. Peki, bizler aklımızı kullanıp, Kur’an ı rehber alıp damı iman ediyoruz dersiniz? Yorum sizlerin, eğer aklımızı bir kenara bırakıp, biz Kur’an ı anlayamayız diyorsak, onu anlamaya çalışmıyor da, velilerin ardı sıra gidiyorsak, sanırım Rabbin pisliği üzerimizden asla kalkmayacaktır. Allah bizleri affetsin.


Yüce Yaradan, bakın elçilerin görev tanımını nasıl yapıyor, yani verdiği görevi nasıl özetliyor.

Kehf 56. ; Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Küfre sapanlar ise batıla yapışarak, onunla hakkı kaydırmak için uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler.

Enam 48: Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.


Yukarıdaki ayetleri örnek gösterdiğimde çok ilginç cevaplar alıyorum, sanki bu sözleri ben söylemişim gibi. (Ne yani peygamberimiz postacımıydı.) Bu sözleri söyleyenler, Allah ın ayetlerine muhalif bir inanç yarattıklarını bilmelidir.

Bizler tüm bu yetkileri ve sorumlulukları açıkça gördüğümüz halde, peygamberimize Rabbin vermediği birçok yetkileri yükleyerek, ona saygımızı göstermeye çalışıyoruz, fakat şunu unutmuşuz, zaten Hz. Muhammet Allah ın elçisi olmakla, şereflerin en yücesine erişmiştir. Onun başka payelere, yetkilere ihtiyacı yoktur.

Şimdide aşağıdaki ayet üzerinde düşünelim. Çünkü bu ayete öyle anlam veriliyor ki, Kur’an ın neredeyse tamamına ters düşüyor.


Taha 109; O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna.

Başka bir mealden de yazalım aynı ayeti, daha iyi anlaşılsın.

(O Gün, hakkında sınırsız rahmet Sahibi'nin izin verdiği, sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasına kayırmanın, arka çıkmanın bir yararı olmayacaktır.)


Değerli dostlar, sizlere yukarıda birçok ayet örnekleri verdim. Bu ayetlerde Allah ın ŞEFAAT, bağışlama yetkisini, yalnız kendi yetkisinde olduğunu anlamıştık. Allah elçisine bile kendi günahların ve iman edenlerin günahlarının affı için dua et diyordu. İşte Taha 109. ayete baktığımızda hiçbir ayrım yapmadan, kendisinden hoşnut olduğu tüm kullarına bu kapıyı yani DUA KAPISINI AÇIK BIRAKIYOR.


Bakın ne diyor ayette? (sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna.) Müstesna olan nedir? Şefaatin yarar sağlayacağı kişilerin, Allah ın kendisinden hoşnut olan kişiler için olacağı anlatılıyor ayette. Bir başka deyişle, duaları kabul edilen, bağışlanan, şefaat edilen kulların, Rabbin halis kulları olacağı müjdesi veriliyor.


İşte bu kısmı çok önemli. Eğer hayır şefaat yetkisi veriyor dersek, Kur’an da geçen onlarca, hatta yüzlerce ayete ters düşer ve Kur’an da çelişki yaratmış oluruz. Kur’an ı kendimize uydurmak yerine, Kur’an a uymayı öğrenmeliyiz.


Buna bir örnek daha vermek istiyorum. Aşağıdaki ayeti dikkatle düşünelim. Rahman kendi emrinde olan meleklere dahi, böyle bir yetkiyi vermediğini söylüyor ve bakın ne diyor?


Necm 26: Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.


Demek ki bizleri izleyen melekler, bu konuda Allah tan insanlar için şefaat etmesini, bağışlamasını istiyorlar ki, bakın bu konuda bile kesin bir tavırla Rabbimiz ne diyor?

( Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.)

Demek ki affedilmeye hakkı olmayan hiç kimseyi, bir başkasının isteğiyle asla affetmem diyor Rabbimiz. Bunlar benim sadık, günahsız meleklerim bile olsa.

Son olarak konumuzla ilgili ama çok önemli, rivayet edilen bir hadisi nakletmek istiyorum. Günahlardan sakınmasını öğrenmek ve çaba harcamak yerine, günahlardan zevk alan bir toplum olduk. Bunun nedeni Kur’an ı rehber almak yerine, rivayet ve sanı rehberimiz oldu. Böyle olunca da, nefsimizi büyük günahlardan koruyamaz olduk. Hâlbuki Allah bu konuda bizleri uyarıp, ne demişti hatırlayalım.

Nisa 31: Eğer yasaklandığınız BÜYÜK GÜNAHLARDAN KAÇINIRSANIZ, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.

Peki bizler bunca açık ayeti tebliğ alıp, iman ettiğimizi de söylediğimiz halde, bakın neye inanıyoruz ve işlediğimiz ve Allah ın bile affetmeyeceğini söylediği büyük günahlarımızı da, kime affettirmenin yolunu bulmuşuz.

(Benim şefaatim, Ümmetimden büyük günah işleyenler içindir.)
(Tirmizî, Kıyame 11; İbn Mace, Zühd/37.)

Evet dostlar, büyük günahlarımızı Allah affetmeyeceğini ve bundan sakınmamız gerektiğini söylediği halde, bizler bu günahımızı da peygamberimize affettirmenin bir yolunu bulmuşuz. Böylece kendimizi aldatmanın inanılmaz bir örneğini, GÖZLERİ VAR GÖRMEZLER, KULAKLARI VAR DUYMAZLAR ayetindeki uyarı, böylece bizler için gerçekleşmiş oldu. Allah öyle güzel örnekler veriyor ki, her nedense o örnekleri kendi yaptığımız yanlışlarımıza değil, başkalarına örnek veriyoruz.

Beşerin ciltlerce dolusu kitapları, baş tacı yapıldı günümüzde. Rabbimiz senin nurun, güneşin, rehberin, anlaşılması zor ilan edildi. Bu kitapta her şey yoktur, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, âlim insanlar, veli insanlar, şeyhler anlar diyenlere de büyük çoğunluğumuz inandı.

Yaptığımız bu yanlışın farkında olmamızı sağla ne olur. Furkan ın güneşi ile aydınlat ki bizleri, neyin eğri neyin doğru olduğunun farkına varalım. Yoksa bataklığın içinde debelenmekten, acı, kin ve nefret tohumlarının her gün artarak ekilmesinin önüne geçemeyeceğiz.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Gel Bu Gece Sev Beni... * Candan Ünal
Yazar: acemhe - 01-09-2014, Saat: 12:58 AM - Forum: Makale - Yorumlar (4)

Gel bu gece sev beni, her şeyi yeniden hatırlayayım.

Bütün bildiklerimi çaldılar, senin haberin yoktur tabii, nereden bileceksin? Ne varsa aşka dair öğrendiğim, ne varsa sevgiye ait bildiğim, hepsini çaldılar.Sen gel yeniden öğret bana, bir kadın nasıl hatırlar kendini bir adamın kollarında. En son ne zaman sevişmiştim, ne zaman sevmiştim?

Gel sen bu gece seviş benimle, her şey başka bir bahara kalsın. Beklesin çalan telefonlar, asılacak çamaşırlar, televizyondaki o çok sevdiğim dizi yarım kalsın.Çal kapıyı gir içeri, sar şöyle kavra belimden, sımsıkı sar beni. Titresin içim gücünden, orada bırakayım dudaklarına nefesimi, her şey olduğu gibi kalsın, bir tek aşk yürüsün bizimle.

Sen gel bu gece sev beni, çok hem de, tutkuyla, şehvetle ama asaletini hiç bırakma elinden. En terbiyesiz kelimeleri fısıldarken bile kulağıma, sahip oluşunu bedenime hep hissettir ruhuma.

Boş vereyim aklımın karanlık köşelerinde ne varsa, her şeyi bir yana koyup sadece senin olmayı yudumlayayım kan ter içinde.

Sen bu gece gel seviş benimle, nefesin nefesime karışsın, ter aksın alnımızdan o çılgınlıkta. Sonra yorgunluktan düşelim yatağa, sen kollarında sar beni, sabaha kadar hiç bırakma.

Sen gel bu gece sev beni, yoksa ben de gittikçe unutacağım seni…

Candan Ünal

Bu konuyu yazdır

  Merhaba Çocuk
Yazar: Xesar - 01-07-2014, Saat: 11:13 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorumlar (5)

Merhaba çocuk,
sana bir hikaye anlatasım var bugün
neden bilmem aklıma geliverdi birden.
Bir zamanlar;
Sevgiliye methiyeler dizdiğim,
Şizofrenik sancılarla dolu aşk zamanlarım vardı.
Her kelimesini özenle seçer
tuhaf süslemeler katardım şiirlerime
Sanki dünya;sevgilin iki dudağı arasındaymış gibi gelir
Tuhaf kavgaların mutlu sonla bitebilmesi için bir takla atmadığım kalırdı.
Hayatın bana neler getirebileceğini hiç tahmin edememiştim
Ruhumun nasıl kirlendiğini hiç hesaba katmamıştım
Bütün kabahatleri başkalarında arayıp
hiç kendime iğne batırmamıştım.
Saydıkça bitmiyor ya aslında
O döneme dair anlatabilecek Çokta fazla şey bırakmadın içimde,
Kim olduğumu,neler yaptığımı unuttum, bir gülümsemen de.

Ah be çocuk,
Ben,daha ben olmayı öğrenme çabası içerisindeydim
Ayaklarımın üzerinde nasıl duracağımı bile bilmiyordum
Haytalık,hovardalık ne ararsan vardı işte
Anla yani yemediğimiz nane kalmamıştı aldığımız nefeste
Şu kavanoz dipli dünyaya neden geldik ki diye düşünürken
Daha güzel bir cevabı olamayacağını öğretmen için bu sorunun,
Sen geliverdin işte
Ben daha adam olabilir miyim? onu öğrenememişken
Baba olduğumu gördüm o sıcacık gülümsemen de.

Gülümse çocuk,
Sen gülümsediğinde kayboluyor dünyanın bütün kötülükleri
Duruyor öylece dünya,
sadece biz kalıyoruz bir sen,bir ben,birde içimizdeki sevgi
Akıyorsun,iliklerimden damarlarımdan geçip bedenimin en ücra köşelerine
Yerleşiyorsun teker teker her bir hücreme
Yeniden hayat buluyor,yeniden nefes alıyor,yeniden gülümsüyorum herşeye,
Ve ben her anımda biraz daha şükrediyorum seni bana bağışlayan Rabbime
Hiçbir şey olamasam da senden bir parça oldum be çocuk
Yeniden hayat buldum o sıcacık baba dolu gülümsemen de...

Bu konuyu yazdır

  Bir Tas Corba Gibidir Hayat Bazen... * Candan Ünal
Yazar: acemhe - 01-06-2014, Saat: 01:19 PM - Forum: Makale - Yorumlar (3)

Adamın biri girip mutfağa bir tas çorba pişirirse sana, hala umut var demektir dünyada iyi insanlar olduğuna.

Aklının, kalbinin, gururunun süngüsü yalnızlıkta düşer. Kimse bilmez soğuk geceleri, sen dışarıda istediğin kadar gezin dur sırtında kürk gibi havayla ama gece yarısı ateşin çıkınca, yüzün gözün şişip titreyince vücudun, ne makyajın kalır, ne parfüm kokun…

O yüzden insanlar paylaşmalıdır hayatı. Dibini görsen alemin, eğlencenin, zevkin, sefanın ne fayda? Yaşlılıkta hastane kapısında kim duracak yanında? Çocuklar da büyüyecekler, onların da kendi hayatı olacak sonuçta.

Hayat bir tas çorbayı paylaşmaktır bazen, bazen sadece bir tebessümü.  Bu yüzden güzel kuracaksın dostluklarını, ilişkilerini, sevdiklerini kollayacaksın.Madem insanlar tek başına yaşamak için yaratılmamış, madem bencillik bizim çağımızın hastalığı, uzak duracaksın çıkardan, egodan, kendini üstün görmekten.

Daha çok seveceksin çevrendekileri, daha çok sahip çıkacaksın gerçek sevgilere. İstesen kapıya kimleri dizersin, bununla övünmeyeceksin, kötü gününde yanında olanların listesini bileceksin.

Çıkıp gitmiş aşkların, ölü sevgililerin yasını tutmayacaksın. Kıymetini bilmeyenleri, seni hak etmeyenleri kolye gibi boynunda taşımayacaksın. Eğrisini doğrusuna denk getireceksin bazen, daha çok el uzatacaksın dostluklara.

En iyi gününde yanında olanların sayısına bakacaksın, bir de zor gününde olanların avuçlarına. O yüzden daha değerli şeyler ekeceksin hayata, çiçek gibi açacak sevgilerin olacak. Yoksa her gece en çok sen eğlenmişsin orada burada, ya sonra?

Candan Ünal

Bu konuyu yazdır

  bakış açısı
Yazar: Xesar - 01-05-2014, Saat: 04:03 PM - Forum: Maxi Geyik - Yorumlar (1)

Bakış açınızı değiştirin dediklerimden bazılarının anlamak için başka organlarını kullanıp %100 dönmesine hayranım Big Grin

Bu konuyu yazdır

  grip
Yazar: Xesar - 01-04-2014, Saat: 08:27 PM - Forum: Maxi Geyik - Yorumlar (5)

Haberlerde teyzenin birine soruyorlar teyze bu sene grip oldun mu diye teyzem cevap veriyor olmadım diyor.
Nasıl oldu peki diye soruyor muhabir.
Teyze diyorki kimseyi öpmüyorum Big Grin Big Grin
Ah teyzecim deyiverdim o yaştan sonra kim öper seni Big Grin Big Grin

Bu konuyu yazdır

  makyaj
Yazar: Xesar - 01-04-2014, Saat: 02:34 PM - Forum: Maxi Geyik - Yorumlar (4)

Akşam makyajlı halini gördüğüm kızın sabah uykudan kalkmış halini gördüm standart rüya ile kabus arasındaki fark buymuş meğer Big Grin

Bu konuyu yazdır

  Ben Seni Cok Sevdim * Candan Ünal
Yazar: acemhe - 01-04-2014, Saat: 12:49 AM - Forum: Makale - Yorumlar (24)

Kimsenin seni neden sevdiğimi anlamasını beklemedim çünkü ben de bunu hiç bilemedim. Aklımın ve belki kalbimin tuhaf bir yanına denk geliyordun, kim bilir?

Birini neden sevdiğini bilmiyorsan eğer, sevmeye ne kadar devam edebilirsin? Sebebini bilmediğin sevgiler mi daha uzun sürüyor, yoksa altını koyu kalemle çizdiklerin mi?Hangi sesler daha çok rahatsız eder seni; dışarıdan gelen yüksek gürültüler mi, yoksa içinde hiç durmadan konuşan aklının fısıltısı mı?

Oysa ben çok seviyordum seni, hiç sebepsiz, hiç gereksiz ama seviyordum. Seni severek kendi varlığımı kanıtlıyordum belki, belki sadece o saf aşklara öykünüyordum. Sen benim çocukluk hayallerimdeki beyaz atlı prenstin belki…

Aslında ne sen prenstin, ne benim kurtarılmayı beklediğim kilitli bir kalem vardı. Kendi hayatını bir hapse çeviren aklımdan ve kalbimden başka hiçbir şey değildim ve yıllar geçtikçe gördüm ki; ben seni kendimden çok sevdim.

Yoksa insanın kendi hayatını bu kadar yok sayması, ona sadece bir kere hediye edilmiş bir ömrü, sanki sonsuzmuş gibi boşa harcaması nasıl mümkün olabilir?

Ben anladım ki; seni çok sevdim ama daha üzücü olanı, kendimi hiç sevmeyişim…

Candan Ünal

Bu konuyu yazdır

  Yüreğimi Öylesine Aldın ki Sevgili..
Yazar: Orhan-38 - 01-03-2014, Saat: 04:19 PM - Forum: Şiirler - Yorum Yok

Yüreğimi aldın sevgili, öylesine aldın ki.

Utandım önceki aşklarımdan kendimden.
Anladım ki onlarıda, kendimide kandırmışım.
Ve hepsi silindi sen gelince.
Şimdi kalan izlerden utanıyorum.


Bütün kapıları kapandı yüreğimin sen gelince.
Yüreğimi öylesine aldın ki sevgili.
Senden önce yapılan onca kurlardan,konuşmalardan, gecelerden utandım.


Öğrenememişim,becerememişim.
Anladım senden öncesinin yalan olduğunu.
Yüreğimi öylesine aldın ki sevgili...


Uzaklaşıyordu düşüncelerim ve yüreğim.
Korkmuştum unutuyordum yavaş yavaş.
Ne yapacağımı,ne düşüneceğimi bilmiyordum.
Tam bir karmaşa ve boşluk içinde gezinirken birden irkildim, uyandım.
Karşımda oturuyordun.
Söylediklerin bir tokat gibi patlıyordu yüzümde.
İnanamadım,anlıyormusun....


Çünkü ben hep seni bekliyordum.
Kimsenin okumadığı, kimsenin el sürmediği bir kitap gibi, yüreğimin bir bölümü sana ayrılmıştı,kapalı kapılar ardında öylesine özenle, öylesine umutla korunmuştu ki kendim bile el süremedim.



Çünkü sadece senindi.



Yüreğimi öylesine aldın ki sevgili...
Öylesine çabuk, öylesine birden bire oldu ki.
Hiç beklemezken,hiç ummadığım bir anda alt üst oldum.


Tuttum kendimi söyleyemedim,konuşamadım, anlatamadım.
Oysa yıllar hep seni özlemekle hep seni düşünmekle ve sana ayrılan kitaba el değmesin, bozulmasın diye şu dünyanın pisliği,çıkarcılığı, bozulmuşluğu ve yapmacıklığı ile mücadele etmekle geçmişken, şu yorulmuşluğumun üstüne yinede konuşamadım,söyleyemedim.


Yüreğimi öylesine aldın ki sevgili...
Anladım ki hayallerim vardı sende.
Düşüncelerim, özlemlerim,umutlarım,yalnızlığım vardı sende.
Ve bir de yüreğimi öylesine aldın ki sevgili...


Daha yeni anladım sende var olanları.
Ben ben olmaktan çıkarken öğrendim tekrar kendimi.
Düşünecek, özleyecek, umutla bekleyecek hiçbir şeyim kalmadı senden başka.
Seninle beraber olduğum anlarda anladım ki zaten seni bekliyordum,
zaten seni düşünüyor, seni özlüyordum.
Sadece sarılmak istedim sana bir an...



Sadece ellerini tutmak.



Yüreğimi öylesine aldın ki sevgili...


Yapamadım, korktum herşeyin bozulmasından, kaybolup gidivermenden.



Yapamazdım anlıyor musun?


Ve birden bire farkına vardım.
Sen benim her doğum günümde pastamın üzerindeki mumları üflerken ve gökyüzünde her yıldız kayışında tuttuğum dileğimdin.....


YÜREÄžİMİ ÖYLESİNE ALDIN Kİ SEVGİLİ SÖYLEYECEK HİÇBİR ŞEYİM KALMADI...
..

''Gönderilmemiş aşk mektupları''

Bu konuyu yazdır

  Büyüsü Bozulur Mu? * Candan Ünal
Yazar: acemhe - 01-03-2014, Saat: 12:20 PM - Forum: Makale - Yorumlar (8)

Sen geldin ya, bana bir şey olmaz artık. Dünya başka bir tarafa doğru döner, güneş sadece benim üstümde parlar, deniz hep o sevdiğim renge boyanır. Geldin ya, bana ölüm bile vız gelir artık!

Yokluğunda seni anlatmak istediğim dostlara, tarif edecek kelime bulamadım. Saatler boyu anlatsam, sayfalar boyu yazsam, yine de içimdekilerin tam karşılığı olamaz biliyorum. Aşk bu mudur sevgili?

Nasıl özledim seni bilemezsin. Daha doğrusu seninle yaptıklarımızı özledim. Sabahlara kadar süren, aklımızı ve ruhumuzu bir şarap şişesine sığdırdığımız sohbetleri; bir daha kimseyle edemedim. Meğer ne büyük bir zenginlikmiş konuşmak seninle, gittiğinden beri dilsizim. Senden sonra da denedim, başka bir sevdanın ucuna takılıp, sen gibi yaşamayı ama olmadı. Ne sığ ve ucuz kelimeler duydu kulaklarım, bilemezsin.

Ben senin aklını sevmiştim. Kalbinden bile önce, düşünmeni sevmiştim. Soruyorum bazen insanlara, birinin neyi sevilir diye, kimse kimseyi seni sevdiğim nedenlerden sevmemiş. Bence bir erkeğin iki temel özelliği olmalı; vicdanı ve aklı! Bunların yok olduğu bir ruh, üstüne hangi bedeni giyse, sığ kalıyor.

Birini sevdiğimizi zannettiğimizde, aslında sevdiğimiz şeyler, bize nasıl davrandığıyla ilgili oluyor. Birlikte güzel yerlere gidiyor muyuz? Bize ne hediye alıyor? Günde kaç kere arıyor? Kimi neye göre seviyoruz? Bak şöyle bir çevrene, kim daha fazla can yakmışsa, arkasında birilerini gözü yaşlı bırakmışsa; o çok seviliyor. Garip bir düzen değil mi? Kim kanatıp, acıtıyorsa, onun peşinden sürükleniyor kalpler. Kaçan hep kovalanıyor. Lafa gelince hepimiz aşkta huzur, dinginlik ve anlayış arıyoruz ama kirletilmiş sevdalar nedense daha çok cezp ediyor.

Boş ver sen diğer sevdacıkları, bize dönelim. Ne çok özlemişim seni, ne çok! Bana beni tarif ettiğin, inceden eleştirdiğin ama tüm bunları bir hikayenin içine yerleştirdiğin cümlelerini özlemişim. Bir de ruhumla ve kalbimle katıldığım, bedenimi sarsarak, bir tören gibi yaşadığımız sevişmeleri.

Seninle bir gece geçirmeden, akşam nasıl bir vakittir, kimse bilemez. Canımın rengini gözlerimden, geceyi kokusundan anlayan sevgilim; gittiğinden beri öyle kuru ayaz ki evim, siyaha döndüm, sessizim. Bu ayrılık vakitleri, bende ölüme eş. Neyse şimdi geldin ya, artık renklenirim.

Seni tekrar ve tekrar, her gün, hiç bıkmadan ve yeniden sevebilirim. Bir daha gitmesen olur mu? Hep kalsan yanı başımda, bir masal gibi, bir rüya gibi, yaşayıp gitsek olur mu? Yoksa gidip yeni cümleler mi öğrenmen gerekir? Hep burada kalırsan, senin de büyün bozulur mu? Bilemedim…..

Candan Ünal

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 06-19-2025, 04:52 PM