:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,518
» Toplam Yorumlar: 1,065,494

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 394 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 391 Ziyaretçi
Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Acemhe'den :P
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: ÇiLeK
06-18-2025, Saat: 11:21 AM
» Yorumlar: 1,421
» Okunma: 78,132
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
05-27-2025, Saat: 09:56 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 313
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 375
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 183
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 103
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 51
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 252
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 824
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 373
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 243

 
  Kemal'im - Sapacalı Bekir Yaşar (Ataya Şiir)
Yazar: Gazi Kemal - 12-19-2013, Saat: 11:55 AM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk - Yorum Yok

KEMAL'İM

Marmara da dize gelen kafirler
Bize çalım satar oldu Kemalim
Dinci misyonerler casus sefirler
Ankara’da yatar oldu Kemalim
XXX
Belki geri göçeceğiz buradan
Eserlerin yok oluyor sıradan
Hele o hitler kılıklı adam
Devrimine çatar oldu Kemalim
XXX
İstanbul’un işgali unutuldu
Amerika ne dediyse tutuldu
Sömürünün temeli tam atıldı
Herkes bir şey satar oldu Kemalim
XXX
Garptan giremeyen şarktan geliyor
Dolar halkı bölük bölük bölüyor
Hain artık yokluğunu biliyor
Yurdum Kufe Katar oldu Kemalim
XXX
Bağımsızlık kimliğini yitirdik
Şalvarı çarşafı geri getirdik
Kemalizm’i hastaneye yatırdık
Molla kafa tutar oldu Kemalim
XXX
Hoca efendiden halife hazır
Vekiller vükela bakanlar vezir
Amerikan uşağından başvezir
İşgalden de beter oldu Kemalim
XXX
Sarıklı türbanlı doldu Çankaya
Şimdiden diyen vara hep ezankaya
Paralar yatıyor ofshore bankaya
Kuşlar ezan öter oldu Kemalim
XXX
Geri geldi Vahdettin’in Meclisi
Meclisin başına koyduk iblisi
İstanbul’a başkent diyor kimisi
Kurtar bizi yeter oldu Kemalim

Bekir YAŞAR

Bu konuyu yazdır

  Atatürk'ü Sevmek - Nafiz Yılmaz
Yazar: Gazi Kemal - 12-19-2013, Saat: 11:54 AM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk - Yorum Yok

ATATÜRK'Ü SEVMEK

Konuşma softa
Söyleme yobaz
Sen ATATÜRK'Ü sevmek
Ne demektir bilirmisin
Bir dirhem aklın beynin yoksa
Sen ATATÜRK'Ü görmek
Ne demektir bilirmisin
Olmasaydı yaşarmıydın
Söyle dini ni imanı nı
Kim bilir hangi milletin
Olacaktın şimdi evladı
Dil uzatmaklamı buldun
Söyle ahı isyanı feryadı
Sen ATATÜRK'Ü yaşamak
Ne demektir bilirmisin
***** esir alırlardı
Acımadan bacını teslim
Kalırmıydı senin söyle
Dünyada izin neslin
O zaman bakalım
Çıkarmıydı sesin
Sen ATATÜRK'Ü yüceltmek
Ne demektir bilirmisin
Yılmaz'ım ATATÜRK'E
Bağlı bir BEKTAŞ-İ
O HÜNKÂRDAN aldı
İlmi ilhamı ateşi
Bu uğurda kenetlendi
Herkez oldu vatan kardeşi
Sen ATATÜRK'Ü duymak
Ne demektir bilirmisin

Nafiz YILMAZ

Bu konuyu yazdır

  Atatürk'le Varız - Nafiz Yılmaz
Yazar: Gazi Kemal - 12-19-2013, Saat: 11:53 AM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk - Yorum Yok

ATATÜRK’LE VARIZ

Kolay kazanılmadı bin bir zorlukla bu ülke
Kanla yoklukla gözyaşları ile kuruldu
Kahramanlar Koçyiğitler pehlivanlar vuruldu
Ceddimizi sayar anarız ATATÜRK’LE varız
XXX
Şehit oldular düştüler korkusuzca toprağın bağrına
Kefensiz duasız yatıyorlar vatanlarının uğruna
Bir ülke bıraktılar bağımsız yaşamak için yarına
Bizler yaşıyoruz beraberlikle ATATÜRK'LE varız
XXX
Şanlı bitmez destanlar ölümsüzce yazıldı
Yedi düvele karşı konuldu kökü bile kazındı
Bütün dünya hayretle baktı bundan ders aldı
Yarınlar için kararlıyız ATATÜRK'LE varız
XXX
Genç nesil bilsin inansın korusun bu değeri
Anlasın geleceğini unutmasın asla geçmişini
Sahipsiz çıksın bırakmasın toprağını milletini
Birleştik can siper hane ATATÜRK'LE varız
XXX
Cumhuriyettir bize bırakılan tek büyük miras
Melunlara kahpelerin sonu bilinsin ki infaz
Ey ulus çiğnetme geleceğini tutma kara yas
Ölüm yazılsa da arlımıza ATATÜRK'LE varız
XXX
Bağlıyız yürekle canla yüce komutanın emrinde
Baş eğmeyiz hiç bir namerde ne de hain devlete
Düşürürlerse bizi acımadan gaflet'e ve de ihanete
Bileği bükülmez halkız ATATÜRK'LE varız
XXX
Yılmayız korkmayız üstümüze çökse de karabasanlar
Unutulur mu Çanakkale de tarihini şerefle yazanlar
Nahoş bir gecenin karanlığında yıldız gibi parlayanlar
İlham saçtılar yüreğimize ATATÜRK’LE varız
XXX
Yılmaz’ım bedenimizde kalmasa da bir damla kan
Ölelim bu uğurda yeter ki dönmeyelim yaşasın vatan
İçerimizden eksilmez görürüz kudretle şahlanan iman
TÜRK MİLLETİYİZ EZİLMEYİZ ATATÜRK’LE VARIZ

Nafiz YILMAZ

Bu konuyu yazdır

  Gel..
Yazar: Orhan-38 - 09-17-2012, Saat: 10:08 AM - Forum: Şiirler - Yorumlar (1)

Sen’den arta kalan zamanlar tüketiliyor şimdi
Sözler mânâsız, kimlikler kayıp, düşler korkulu…
Şehirlerin hengâmesinden kaçtım.
İçimde büyüyor yangın,
Gözlerim buğulu…


Zihnimde derin sancılarla,
Düşüncelerimdesin.

Takati yok kelimelerin Sen’i tarif etmeye
Aşk, Sen’sin;
Çöllerin sinesinden doğan umman da Sen…
Toprak, şereflenir ne zaman yürüsen.
Ahh… Sen!
Varlığıyla varlığımı bulduğum,
Yokluğunda kaybolduğum Sevgili!
Konuştun,
Sustu bütün heceler.
Ruhum sözlerinin aleviyle yıkandı.
Aşk dilimde kor iken,
Bir avuç küle döndüm.
Fırtına savurmadan,
Dört bir yana dağılmadan gel!

Vahşi’yi affeden yüreğinle sar
Erit damla damla bakışınla Yâr!
Katran gecelerin kâbusundan
Baykuşlar tünemesin gül dallarına.
Yağmursun, çöllere hayat verirsin,
Gelişinle can yürüsün damarlarıma.
Gel de kurtar.

Sen’inle güldü güneşin yüzü;
“Ay doğdu üzerimize Veda Tepelerinden”
Gel, tükensin içimde çoğalan sızı!
Kapısız hücrelerde bîçare bırakma.
Sana mahkûm et, hürriyetim ol, gel!
Ayrılık kelepçesini çıkar bileklerimden.
Gözyaşıyla kavrulan gözlerim vuslata kansın.
Bir kez göreyim çehreni,
Kalbim varlığına boyansın.

Gel!
Bombaların gölgesinde minareler suskun.
Seccadelere kapanmış yığınla ceset.
Gel de değişsin bu çirkin resim!
Zulmün saltanatı yıkılsın.
Cemre düşsün toprağına
Ölümden buz kesilmiş şehirlerin.
Vicdanlar dirilsin, tahta çıksın adalet.
Saniyeler durmadan,
Bebekler yok olmadan gel!

Sine-çâk, avare, sessiz…
Böyle geçti asırlar Sensiz Sevgili!
Parçalandık, kaybettik özümüzü.
Kin büyüttük kalbimizde,
Unuttuk sözümüzü.
Dualar ve secdeler saf kaldı yalnız,
Bekliyoruz, huzuru için insanlığın,
Yer yeniden sarsılmadan,
Bizim için.
Gel!...




''Gönderilmemiş aşk mektupları''

Bu konuyu yazdır

  Ağlamaktan Korkma..
Yazar: Orhan-38 - 09-15-2012, Saat: 03:54 PM - Forum: Şiirler - Yorum Yok

Yine buğulusun gönül çiçeğim, yine damlıyorsun, yine ağlıyorsun.
Gül kokmayan bir yürek gördün mü, salıverirsin damlalarını hemencecik.
Hep ağlıyorsun,
Riyasız, hesapsız, gönülden damlıyorsun.

Güle ait gönül damlalarında riya olmazmış zaten.
Uzaklardaki gülün kokusunu aldın mı buğulanır çiçeklerin.
Gülden haber etmeyiversin bir söz, gülü anımsatmayıversin bir koku hemencecik aşka gelir ıslatıverirsin dikenlerini.
Döküverirsin içinde ne varsa aşka dair.
Kokuverirsin gül yaprağı yaprağı.
Sevdaysa sevda, hasretse hasret, hüzünse hüzün ne varsa buğulu bulutlarında, yağmur eder sunarsın bahara.
Çiçeklerin umut kokar.
Kar yağmış, don vurmuş ne gam.
Sen çiçeklerini açtın ya.
Bembeyaz ışıttın ya gönül baharlarını.
Karakışa meydan okudun ya narin yapraklarınla.
Ondandır ki bahara yeltenir oldu tüm ağaçlar.
Çiçekler umutlanır oldu tomurcuklar içinde.
Karlar altında kalmış olan bahar, meydan okur oldu karakışın dondurucu beyazlığına.
Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim, gam sana yakışmaz gayrı.
Mahzunluk sana yakışmaz, mahcupluk sana yakışmaz.

Gam bizim işimiz, hüzün bizim işimiz gayrı.
Sen beyaz çiçeklerinle açmasaydın, sen beyazlığını damla damla düşmeseydin karakışın hüküm sürdüğü buzdan yüreklere, hangi ağaç meyveyi umut ederek çiçeklerini salardı karakışın bağrına?
Hangi çiçek güneşli güzel günleri umut ederek tomurcuğunu terk ederdi?
Hangi beyaz kelebek, soğuktan kenetlediği titrek kanatlarını semaya açarak kanatlanırdı.
Çiçeklerini açarken, özünden döktüğün damlaların sahte olduğundan dem vuranlar olduysa da, zamansız ve hesapsın buğulandığını düşünenler olduysa da...
Öze hüzün gerek değil.
Sen damlamasaydın karlara, karların eriyişinden kim söz edebilirdi?

Kardelenler nazlı çiçeklerini açar mıydı beyaz karlara inat?
Kim beyazlığın sadece karda değil, çiçeklerde de olabileceğini düşünebilirdi.
İyi ki döktün beyaz yapraklarını.
Sen de açmasaydın gönül çiçeğim, kara bulutların arkasındaki mavi gökyüzüne olan özlemler yeşermezdi dallarda.
Belki hüzün savrulurdu sadece ağaçların kuru dallarında tipiyle karışık.
Belki yağmur nedir bilinmezdi.
Oysa sen hep gülü savurdun gökyüzüne, hep gülü koklattın rüzgarlara.
Kelimelerin özüne hep gülü fısıldadın.
Şimdi karakışın bağrında fırtına, boran da olsa hep senin dallarında açtığın beyazlığı savurur etrafa.
Sen bilirsin ki bir çiçek ölmeden, meyve dirilmez.
Şimdi bildim, sürgünlüklerin, hasretliklerin, hüzünlerin neden senin dostun olduğunu.

Sen gülü damladın karakışın rüzgarlarına.
Gülü saçlarına takıp giden rüzgarlar, gözyaşlarını da taşıdı yedi iklime.
Gül senin damlalarının özüydü çünkü.
Gül sevginin özüydü.
Hasretlikler, hüzünler, ayrılıklar gülün kokusudur çünkü.
Sen gül kokuyorsun çünkü.
Şimdi senin çiçeklerinle sevgiliyle serenat eden, sevdalıların vardır.
Sonra, takıp rüzgarların terkisine beyaz çiçeklerini, savrulan ve hırpalanan ve dondurucu karlar üzerinde düşüp kalan narin ve fedakar çiçeklerin vardır.
Hasretleri, beyaz gözyaşlarında donup kalanların vardır.
Gül diye karları avuçlayanların vardır.
Biz savrulduk rüzgarlarda, biz donduk senin damlalarınla karlarda.
Dedin ya; “Çiçekler ölmezse meyveler olmaz.’’
Tomurcuklar da yok olmazsa güller açılmaz.
Kar taneleri arasından gül fideleri yeşerdi şimdi.

Ölürsem başucuma bir gül dikilsin,
Ölürsem başucuma bir gülle gelinsin,
Gönül çiçeğim,
Bak yine ağlıyorsun!...
Gayrı ağlamak sana haram daha yalnız değilsin.
Biraz daha tut kendini gözlerim az kaldı çok az...



''Gönderilmemiş aşk mektupları''

Bu konuyu yazdır

  Sen Bende Hiç Bitmedin Ki..
Yazar: Orhan-38 - 09-15-2012, Saat: 12:11 PM - Forum: Şiirler - Yorum Yok

Sen hiç bitmedin ki
Bitmezsin ki, bitemezsinki sen içimde
Bir tomurcuktun goncası tükenmeyen
Doğurganlığınla çoğalan
Yediveren gülü gibi....
Çoğaldıkça çoğaldın
Hiç bitmedinki sen bende.
Pınar oldun çağladın içimde
Tayfun oldun estirdin yelini
Deniz oldun uzandın ömrüme
Sen bende hiç tükenmedin ki.

Kimi karanlıklarda saklandın
Kimi aydınlıklara çıkardın beni
Kimi sislerin içinde kayboldun
Kimi yıldız olup ışıldadın yüreğime
Sen bende hiç bitmedin ki.

Gözüme nur, gönlüme şefkat oldun
Kinime set, sevgime hep oldun
Doldun doldukça doldun taşmayan bir su gibi
Bir nehir bir ırmak gibi
Aktıkça aktın çağladın içimde
Sen bende hiç bitmedin ki.

Bir volkan misali patladın hasretlere
Bir güneş gibi ısıttın ışıttın gönlümdeki sevgimi
Sen bende hiç sönmedin ki...

Alıntıdır.

Bu konuyu yazdır

  Sevdamın Sesi....
Yazar: Orhan-38 - 09-15-2012, Saat: 12:02 PM - Forum: Şiirler - Yorum Yok


Sevdamın sesi sessizliği soluyor şimdilerde,
Sözlerime kilit, ağzıma mühür vurdum da
Yine de susturamadım “sen” diye atan kalbimi.
Kalbime ne diyeyimki
Hiç böyle sevmedi, böyle yanmadı ömründe.
Hergün, her saat, her dakika varlığını hatırlatırken ekmek gibi, su gibi
Seni unutmasını nasıl bekleyebilirim ki.
Her nefeste biraz daha acı çekerken içime
Yüreğim dilinde dilsiz sözcükler biriktirdi, her nefeste haykırıyor sessiz sessiz sanki duyacakmışsın gibi.
Aslında varlığının yokluğu en acı olan

Yanıbaşımdayken yıldızlarla aynı mesafede olman kanatıyor içimi.
Varlığının yokluğunu tüm soğukluğuyla hissederken hergün
Söndüremiyorum bir türlü sol yanımdaki ateşi.
Karanlıksız yapamayan geceler, suya muhtaç denizler gibi seviyorum seni.
Yaşam soluyorum sayende.

Gülüşüne umut dedim ben, ne anlamlar yükledim.
Senden habersiz kalbine gönlümü verdim.
Yüreğimin en kuytularında seni gizli bir ibadet gibi sevdim.
Seni her gördüğümde, gözlerin gözlerime değdiği yerde duruyor zaman.
Koca şehrin tek kalabalığı seninle ben oluyoruz.
Bir saniyeyi bin yıl gibi hissetmek ne demek anlıyorum o an.
Hayatımdaki mutluluk çerçevelerinin içinde hep senin resmin var.
Küçük bir mutluluğuma senden milyon tane sığar.
Senin olduğun her mevsimimin adı bahar.

Küçük bir çocuk bir yetişkinin parmağına nasıl sarılırsa işte öyle sarıldı sevdam yüreğine.
Hiçbir zaman kabuk bağlamayan,
Hep kanayan yaram olacağını göze alarak sevdim seni imkansız olduğunu bile bile.
İç ağrılarım ne kadar çok ise de mutluluk kelimesinin karşılığı sensin lugatımda.
Belki sen hiç bilmeyeceksin ama günden güne büyüyeceksin ruhumda.
Kalbin kalbimin ellerinden hiçbir zaman tutmayacak olsa da,
Zamansız şehire dönene dek susmayacak bu sessiz sevda.......

''Gönderilmemiş aşk mektupları''.

Bu konuyu yazdır

  Yine Yarım Kaldı Düşlerim..
Yazar: Orhan-38 - 09-15-2012, Saat: 11:25 AM - Forum: Seni Seviyorum - Yorum Yok

Gittin sen,tüm gidenler gibi…beni tamamladığını düşünürken,yine yarım kaldım...Tebessümün takılı kaldı yüreğimde…sonu yok,ışığı yok,ıssız bir yolda sessiz kaldı sevdam.Korkup kaçtın beklide bu sevda dan ! Sığdıramadın kalbine,taşıyamadın doğru dürüst…Bu kadar çabuk pes edişinde bundandı belki ? Başka cümlelerin ardına sığınman,yalan sevdalara kapılman bundandı işte...Gözlerine baktığım zaman hayat bulurdum.Öyle güzeldiler ki…sanki hayat saklıydı içlerinde ! Birden kapattın o gözleri…aldın benden hayatımın en beyaz siyahını...İşte ondan sonra başladı her şey;kalp ağrılarım,baş ağrılarım,haykırışlarım,hıçkırıklarım....Benden aldığın en beyaz siyahtı bunlara sebep...Yaşadıklarımın kötü bir kabus olduğunu düşleyip,geçecek diyordum, Olmadı,geçmedi her şey artarak daha da çoğaldı.. ama yinede hep sen vardın düşlerimde,hep sen çoğaldın,hep sen büyüdün içimde…

Bu konuyu yazdır

  Şefaat tümden ALLAH'A aittir.
Yazar: halukgta - 09-14-2012, Saat: 08:50 PM - Forum: İslam - Yorumlar (2)

İslam âleminde, birçok konuda yapılan yanlışların başında, peygamberlerin, velilerin şefaat edeceğine inanılır. Kur’a na göre Şefaat, bağışlanma affedilme isteğidir. Bakın Allah kesin bir dille bu konuda ne söylüyor?

Zümer 44: De ki: "Şefaat tamamen Allah'ındır (yardım ve destek yalnız O'ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

Eğer Allah affedilme, bağışlanma, yardım, destek yetkisinin yalnız kendisinde olduğunu söylüyorsa, bundan sonra aynı konuda Kur’an da, tersini Rabbim asla söylemez. Yukarıdaki ayeti unutmadan, bu konuyla ilgili diğer ayetleri anlamaya çalışalım. Bakalım Allah bu konuda bizleri nasıl yönlendiriyor, bilgilendiriyor.

Fatiha 5: Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Düşünebiliyor musunuz biz bunu her namazımızda okuduğumuz ayette, Rabbim e söylüyor ve ona söz veriyoruz, yalnız senden yardım dileriz diyoruz.(Elham) Sözümüzde duruyor muyuz peki? Söylediğimiz şu sözü hatırlayınız. ( Şefaat Ya resulallah) Peki bunun anlamı nedir farkında mıyız acaba, hiç sanmıyorum.

Bu sözümüzle Ey Allahın resulü bizlere şefaat et diyoruz. Hani her gün namazlarımızda Rahmana karşı, yalnız senden yardım dileriz diyorduk ne oldu. İşte yaptığımız yanlışın büyüklüğünü bir fark etsek, o zaman yaptığımız yanlışlar çorap söküğü gibi gelecek. Bakın arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederek iman sahipleri için nasıl af diliyorlar, aşağıdaki ayeti çok iyi düşünmeliyiz.

Mümin 7: Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru.


Ayette dikkat ederseniz, İman sahipleri içinde şöyle af dilerler diyerek, kimden şefaat, bağışlanma, af dileniyormuş, sanırım çok açık anlaşılıyor. Şimdide aşağıdaki ayet üzerinde düşünelim.

Enam 51: Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları, Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.


Ayet o kadar açık ve net olduğu halde, günümüzde Kur’an ayetlerine uymadığı halde, o kadar çok yanlış bilgilere, sözlere inanıp, ayetlerin çoğunu görmezden geliyoruz.

Açıkça Rahman kendileri için, O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır, dedikten sonra, bu sözlerin tam tersini, başka bir ayetinde söyleyip peygamberlere ve velilere şefaat etme yetkisi veriyorum der mi? Bunu düşünmek bile, bizlerin aklını başına getirmesine yetmeli bence.

Bakın peygamberimiz bizlere Kur’an ı tebliğ ettiğini ve bu kitabın bizler için gönül gözü olduğunu, bunu hala görmeyenler için ise, hiçbir şey yapamayacağını, körlük edenlere de bakın ne söylüyor ayette. Ben sizin üzerinize bekçi değilim, yani bundan sonra sizler için hiç bir şey yapamam diyor.

Enam sur. 104. ayet: Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.


Şimdi hatırlatacağım ayet, günümüzde yapılan yanlışlara güzel cevap veriyor, tabi anlayana anlamak isteyene.

Zümer 19: Üzerine azap sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın.

Buradan anlaşılıyor ki, Allah ın karar verdiği bir hükmü kimse değiştiremez. Bunu da bizlerin anlaması için Allah, en sevdiği elçisi üzerinden bizlere örnek veriyor. Ama bizler ne yazık ki bunlardan, ders almadığımız çok açık. Şimdide buna benzer, elçisi kanalıyla verdiği bir başka örnekleri hatırlayalım.


Tevbe 80. : (Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

Muhammet 19.; Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için, hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de, varıp ulaşacağınız yeri de bilir.


Yukarıdaki iki ayet üzerinde düşünelim şimdide. Peygamberimize hitap ederek bakın ne diyor Allah. Onlar için istediğin kadar bağışlanmalarını dile, onları asla affetmem. Çünkü benim gönderdiklerimi, beni ve elçimi kabul etmediler diyor.


Muhammet 19. ayet ise, bana göre çok önemli bir ayet, lütfen bunun üzerinde dikkatle düşünelim. Allah elçisine bakın ne diyor. Hem kendi günahların için, hem de iman edenlerin günahları için af dile diyor.


Düşünebiliyor musunuz, demek ki peygamberlerin bile günahı var ki, kendi günahın için bana dua et, bende af dile diyor.


Peki, bizler bu konuda neler söylüyoruz? Bir kısım din kardeşimiz, peygamberimiz bizler için Allah tan af dilecek, şefaat etmeyecek diyor. Bu sözlerin üzerinde de düşünelim. Peygamberimiz kendi günahı için dahi, Alla ha dua ediyor yalvarıyorsa, bugün hiç tanımadığı, iman edip etmediğini dahi bilmediği bizlerin günahını zaten bağışlamasını bir tarafa bırakın, bizler için nasıl Allah a dua etsin günahlarımız için.

Dikkat edin ayette, mümin yani inanmış erkek ve kadınların günahları için dua et diyor elçisine. Bu demektir ki iman ettiğinden emin oldukların için dua et anlamındadır. Hatırlayınız iman etmeyenler için dua ettiğinde Rabbin peygamberimize ne diyordu? Yetmiş kere dua etsen, ben onları affetmem demiyor muydu? Çünkü imanlarında samimi, içten, gönülden değillerdi de ondan.

Dua kapısını Yüce Rabbim, tüm iman edenler için açık bırakmıştır şükürler olsun. Size İbrahim peygamberden de bir örnek vermek istiyorum. İman etmeyen babası için, bakın Allah ın övgüyle bahsettiği, bizlerin atası diye zikredilen bir elçinin sözlerinden, sanırım çok ders almalıyız.


Mümtehine 4. : Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır.


Bakar mısınız lütfen, Kur’an da övgüyle bahsedilen Allah elçisi, İbrahim peygamberimiz, babası için hesap günü hiç bir şey yapamayacağını, ona yalnız dua edip af dileyebileceğini söylüyor. Birçok ayetinde de iman etmeyenleri asla affetmeyeceğini de belirtmişti Allah. Hatta peygamberimize yetmiş kez af dilesen yine faydası yok demişti hatırlarsanız. Aşağıdaki ayeti lütfen çok ama çok iyi değerlendirelim. Çünkü Allah elçisine DEKİ ONLARA diye başlayarak, bakın bizlere ne söylemesini istiyor.


Araf 188: De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim.


Yukarıdaki ayette, her şey çok açık değil mi dostlar. Özellikle Allah üzerine basa basa söylenmesini istiyor bizlere, görev verdiğim elçinin benim dilediğim dışında sizlere ne faydası dokunur, nede zarar verebilir. Hala Rabbin bu sözlerini görmezden gelmeye devam edip, beşerin yanlış rivayetlerine mi iman etmeye devam edeceğiz?

Şefaat konusu ile ilgili bazı ayetleri de sizlere hatırlatmak istiyorum. Aklını kullanan anlatılmak isteneni anlayacaktır.

Bakara 123: Ve öyle bir günden korkun ki, kimse başka birinin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, ona şefaat fayda vermez ve hiç bir taraftan yardım da görmezler.

Bakara 48: Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

Bakara 254: Ey iman edenler, alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmayacağı gün gelmeden önce, size verdiğimiz mallardan nafaka verin. Kâfirler ise hep o zalimlerdir.

Yunus 18: Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: 'Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' derler. De ki: 'Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve yücedir.

Zümer 43: Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: 'Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?


Yukarıdaki ayetlere, daha birçok örnekler verebiliriz, sanırım bu kadar açık ayetlerden sonra, bağışlayacak affedecek tek bir makamın, yani yüce Rabbimin olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Tüm bu ayetlerden sonra Yaradan, şefaat yetkisini başka kişilere de verdim der mi? Elçisine dahi bu yetkiyi vermeyen ve kendi günahların için dua et bana diyen Rabbimin sözlerini, çekip çekiştirip kendi amaçlarına alet eden, daha doğrusu aklını kullanmayanlara bakın Rahman ne diyor?


Yunus 100: Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah, pislik içinde bırakır.


Aklını kullanmayanları sonunu, yaşadığımız toplumda çok açık görüyoruz. Peki, bizler aklımızı kullanıp, Kur’an ı rehber alıp damı iman ediyoruz dersiniz? Yorum sizlerin, eğer aklımızı bir kenara bırakıp, biz Kur’an ı anlayamayız diyorsak, onu anlamaya çalışmıyor da velilerin ardı sıra gidiyorsak, sanırım Rabbin pisliği üzerimizden asla kalkmayacaktır. Allah bizleri affetsin ve korusun.


Yüce Yaradan, bakın elçilerin görev tanımını nasıl yapıyor, yani verdiği görevi nasıl özetliyor.

Kehf 56. ; Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Küfre sapanlar ise batıla yapışarak, onunla hakkı kaydırmak için uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler.

Enam 48: Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.


Yukarıdaki ayetleri örnek gösterdiğimde çok ilginç cevaplar alıyorum, sanki bu sözleri ben söylemişim gibi. (Ne yani peygamberimiz postacımıydı.) Bu sözleri söyleyenler bilmelidir ki, Rabbin hükmüne karşı söylenmiş sözlerdir bunlar. Onun için ben cevap vermem yorum yapmam, üzerime de alınmam.


Bizler tüm bu yetkileri ve sorumlulukları açıkça gördüğümüz halde, peygamberimize Rabbin vermediği birçok yetkileri yükleyerek, ona saygımızı göstermeye çalışıyoruz, fakat şunu unutmuşuz, zaten Hz. Muhammet Allahın elçisi olmakla şereflerin en yücesine erişmiştir. Onun başka payelere, yetkilere ihtiyacı yoktur.


Taha 109; O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna.


Değerli dostlar, sizlere yukarıda birçok ayet örnekleri verdim. Bu ayetlerde Rabbin ŞEFAAT, bağışlama yetkisini, yalnız kendi yetkisinde olduğunu anlamıştık. Allah elçisine bile kendi günahların ve iman edenlerin günahlarının affı için dua et diyordu. İşte Taha 109. ayete baktığımızda hiçbir ayrım yapmadan, kendisinden hoşnut olduğu tüm kullarına bu kapıyı yani DUA KAPISINI AÇIK BIRAKIYOR.


Bakın ne diyor ayette? (sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna.) Müstesna olan nedir? Şefaat etme yetkisi mi veriyor, yoksa elçisine iman edenler için DUA ET dediği, dua ettiklerinde onların dualarını kabul edebileceği, onlara şefaat edileceği açıklamasını mı yapıyor?


Şefaatin yarar sağlayacağı kişilerin, Allah ın kendisinden hoşnut olan kişiler için olacağı anlatılıyor ayette. Bir başka deyişle, duaları kabul edilen, bağışlanan, şefaat edilen kulların, Rabbin halis kulları olacağı müjdesi veriliyor.


İşte bu kısmı çok önemli. Eğer hayır şefaat yetkisi veriyor dersek, Kur’an da geçen onlarca, hatta yüzlerce ayete ters düşer ve Kur’an da çelişki yaratmış oluruz. Kur’an ı kendimize uydurmak yerine, Kur’an a uymayı öğrenmeliyiz.


Buna bir örnek daha vermek istiyorum. Aşağıdaki ayeti dikkatle düşünelim. Rahman kendi emrinde olan meleklere dahi, böyle bir yetkiyi vermediğini söylüyor ve bakın ne diyor?


Necm 26: Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.


Demek ki bizleri izleyen melekler, bu konuda Allah tan insanlar için şefaat etmesini, bağışlamasını istiyorlar ki, bakın bu konuda bile kesin bir tavırla Rabbim ne diyor?

( Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.)

Demek ki affedilmeye hakkı olmayan hiç kimseyi, bir başkasının isteğiyle asla affetmem diyor Rabbim. Bunlar benim sadık, günahsız meleklerim bile olsa. Peki, bu konuda ne söylüyor? Daha önce açıkladığı, kendisinden hoşnut olduğu, iman eden kullarının günahlarının affı için, dua etmeleri halinde bağışlayabileceğini söylüyordu hatırlarsanız.


Dua kapısını şükürler olsun Rabbim, iman eden ve Rabbimin hoşnut olduğu tüm kullarına açık bırakmıştır. Onların dualarını kabul eder, şefaatimi gösteririm diyor. Peki, bu kadar açık ayetlerden sonra bizler, neler yapıyoruz dersiniz günümüzde? Günahlarımız la boğazımıza kadar batağın içinde olduğumuzdan olsa gerek, kendimizi aldatmak, temize çıkarmak adına, o kadar çok şefaatçiler edindik ki, bunu hatırlamak bile istemiyorum.


Bunların tek BİR sebebi var, ALLAHIN SİZLERE REHBER OLSUN DİYE İNDİRDİM DEDİÄžİ KUR’AN İLE ALAKAMIZ KALMAMIŞTA ONDAN.


Rabbim bizleri affet. Ne olursun gönül gözümüzü aç bizlerin. Rehberinin, güneşinin gönlümüze dolmasını, aydınlatmasını nasip eyle. Senin kelamın yüksek bir yere asılı duruyor, bizler ona saygımızı ne yazık ki böyle gösteriyoruz, bizleri affet.


Beşerin ciltlerce dolusu kitapları, baş tacı yapıldı. Senin nurun, güneşin, rehberin, anlaşılması zor ilan edildi. Bu kitapta her şey yoktur, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, âlim insanlar, veli insanlar anlar diyenlere de kandılar ne yazık ki.


Rabbim biz kulların büyük bir hatanın içinde kıvranıp duruyoruz. Büyük çoğunluğumuz Kur’an ı devre dışı bıraktı. Onu yüksek bir yere asarak, saygısını gösteriyor. Elde senin nurun yerine, beşerin kitapları dolaşıyor. Birde yapılan saygısızlığın farkında olmadıklarından, bu kitaplar Kur’an ayetlerinin ayetidir deme gafletine düşüyorlar. Sen bu din kardeşlerimi de affet, bağışla Rabbim. Sen bağışlayıcısın, affedicisin.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Adın Ne Senin? Umut? Çare? Hasret?
Yazar: Orhan-38 - 09-14-2012, Saat: 03:13 PM - Forum: Şiirler - Yorum Yok

Deli ruhumun prangası,
Gönlümün yaban gülü,
Tüm sebeplerimin,sebebi…
Adını koyamadığım…
Bir kez görseydim yüzünü,
Bir kez kokunu çekseydim içime…
Sen de nankör müsün bilseydim,
Yoksa çınar mısın,çınarım mısın…
Pamuklara sarmaladığım,
Dokunmaya kıyamadığım,
Ben sana dayandım,
Sabır taşım….

Yüzünü görmeden,
Kokunu bilmeden,adını bile,bilemeden,
Sen oldun çarem…
Her gözyaşımın ardından,sen gülümsettin.
Umutlarımı,tamir ettin…
Çiçeklerimi açtırdın..
Sen kimsin;bilemeden,
Bir tek sen oldun çarem..

Adın ne senin?
Umut?
Çare?
Hasret?
Boşver….
Sen ol yanımda,bana yeter
…


''Alıntıdır''

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 06-20-2025, 07:30 AM